8 Mayıs 2025 Perşembe
Ana Sayfa Blog Sayfa 8

Covid-19 Delta varyantı belirtileri neler, daha bulaşıcı mı?

İlk olarak Hindistan’da görüldükten sonra dünyaya yayılan Delta varyantının ülkemizde de tespit edildiği yetkililer tarafından açıklandı. 23 Haziran tarihinde bir açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 16 ilimizde Covid-19 virüsünün enfekte olduğu 134 vakada Delta varyantına rastladığını ifade etmişti.

İstanbul’da Yoğun Görüldü

Delta varyantının illerdeki dağılımının giderek artmaya başladığını ifade eden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Delta varyantına yoğunluklu ve ağırlıklı olarak İstanbul ilimizde rastlandı. Şu ana kadar 134 kişiye Delta varyantının enfekte oldu. Bu vakaların 82’si İstanbul ilimizde yaşamaktadır. Delta varyantına Van’da 8 vakada, Düzce’de 18 vakada, İzmir’de 3 vakada, Ankara’da 4 vakada ve diğer illerimizde birer ikişer vakada olmak üzere toplamda 16 ilimizde rastlandı. Şu an itibariyle ülkemizde çok ciddi bir oranda olmasa da her geçen gün Delta varyantının enfekte olduğu vaka sayısının artmasından endişe etmekteyiz.” dedi.

Delta Varyantı 65’ten Fazla Ülkede Görüldü

Covid-19 virüsünün mutasyona uğrayan hali olan Delta varyantına ilk olarak Ekim ayı içerisinde Hindistan’da rastlandı. Tüm İnfluenza Verilerinin Paylaşımı Küresel İnsiyatifi (GISAID) tarafından yapılan açıklamada, Delta varyantı bugüne kadar 65’i aşkın ülkede tespit edildi.

Covid-19 virüsüyle mücadele etmek için geliştirilen bazı aşıların Delta varyantına karşı etkili olduğu ve ciddi oranda koruma sağladığı bildirildi. BioNTech tarafından yapılan açıklamada, Pfizer ile ortak geliştirilen Covid-19 virüsü aşısının Delta varyantına karşı yüksek oranda koruma sağladığını açıkladı. Delta varyantına ilk rastlanan ülke olan Hindistan’da da Mayıs ortasında görülen pik noktasından sonra hem vaka sayısında, hem de can kaybında çok ciddi gerileme var. Vaka sayısının Mayıs ayının ortasında günlük 400 bini geçtiği ülkede, bugünlerde günlük vaka sayısı 55 binin altında seyrediyor. Hastanede yatarak tedavi gören vaka sayısı da normal seviyelere yaklaştı.

Delta Varyantı Nedir?

Delta varyantına ilk olarak Hindistan’da rastlandığı için bu varyanta Hint varyantı da denilmektedir. Virüslerin devamlı mutasyona uğraması ise uzmanlar tarafından doğal olarak karşılanmaktadır. Virüsler mutasyona uğradıkça görülen yeni varyantların önemli bir kısmı sağlığı ciddi şekilde tehdit etmese de bazı varyantlar ise daha bulaşıcı olabildiği gibi bazı durumlarda da daha öldürücü olabilmektedir.

İngiltere’de bilim adamları tarafından yapılan açıklamada, B.1.617.2 olarak bilinmekte olan Delta varyantının, kış mevsiminde vaka sayısının hızla artmasının nedeni olduğu ve ilk defa İngiltere’nin doğusundaki Kent bölgesinde rastlanan Alpha varyantından çok daha hızlı yayıldığı ifade edildi.

Delta Varyantı Vaka Sayısı Kaç?

Birleşik Krallık tarafından bu hafta açıklanan veriler incelendiği zaman B.1.617.2 varyantı olarak bilinen Delta varyantının enfekte olduğu vaka sayısının 76 bini aştığı görülüyor. Bu rakam ise geçen haftaki verilerle kıyaslandığı zaman yüzde 79’luk bir artış olduğunu göstermektedir.

İngiltere Halk Sağlığı Kurumu tarafından 21 Haziran tarihinde yayımlanan son veriler ise bir süreden beri tanı konulan yeni vakaların tamamına yakınına Delta varyantının enfekte olduğunu göstermektedir. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan yetkililer ise Covid-19 virüsü enfekte olduğuna dair tanı konan vakaların hepsine değil, belli örneklerle varyant incelemesi yapıldığından dolayı özellikle bir varyanta yaygın rastlanan bölgelerdeki sonuçların belli bir varyanta işaret edebileceğine yönelik uyarıda bulundular.

Belirtileri Covid-19 Virüsünden Farklı mı?

Birleşik Krallık tarafından gerçekleştirilen bir araştırmadan elde edilen veriler, Delta varyantının daha evvel Covid-19 virüsü enfekte olan vakalarda rastlanan belirtilerden farklı belirtiler gösterebildiğine işaret ediyor. Delta varyantında görülen belirtilerin soğuk algınlığıyla benzerlik gösterdiği uzmanlar tarafından ifade ediliyor.

‘Zoe Covid Belirtileri’ adı verilen araştırmanın başındaki isim Prof. Tim Spector, “Delta varyantının enfekte olduğu vakalarda en fazla boğaz ağrısı, baş ağrısı ve burun akıntısı gibi belirtilere rastlanmaktadır. Delta varyantının enfekte olduğu genç vakalar, soğuk algınlığını çok ağır geçiriyormuş gibi hissetmektedirler.” dedi.

Ancak vakalar, kendilerini çok ağır hasta hissetmeseler dahi virüsü etraflarına bulaştırabilmekteler. Bundan dolayı da Delta varyantının belirtilerini kendilerinde gözlemleyenlerin hiç vakit kaybetmeden Covid-19 testi yaptırması isteniyor.

İngiltere Sağlık Hizmetleri’nin daha evvel yaptığı açıklamada, Covid-19 virüsünün enfekte olduğuna dair en önemli belirtilerin ateş, öksürük, tat ve koku kaybı olduğu ifade edilmişti.

Covid-19 virüsünde görülen belirtilerle ilgili önemli açıklamalarda bulunan Prof. Spector, “Ekibim tarafından dağıtılan formları dolduran binlerce Covid-19 vakasının bu formlarda yaptığı bildirimler incelendiği zaman bu belirtilere eskiye kıyasla çok daha az rastlandığı görülmektedir. Bir tür mevsimsel soğuk algınlığına yakalandığını düşünen insanlar, başkalarıyla temas halinde olmayı sürdürmektedir. Bu nedenle de virüsü en az altı kişiye daha bulaştırabilmektedirler. Vaka sayısının hızla artmasında bu durumun önemli bir rolü olduğunu düşünmekteyiz.” ifadelerine yer verdi.

Delta Varyantı İngiltere’yi Neden Endişelendiriyor?

Bu hafta içinde önemli açıklamalarda bulunan ve Delta varyantının bulaşıcılığının yüzde 40 daha fazla olduğunu ifade eden İngiltere Sağlık Bakanı Matt Hancock, “Bu varyantla ilgili elde edilen ilk bulgular incelendiği zaman iki doz aşının bu varyantla etkili bir şekilde mücadele ettiğini göstermektedir.” dedi.

21 Haziran tarihinde mevcutta uygulanan kısıtlamaları hedefleyen İngiltere hükümeti, bu tarihten itibaren tam normalleşme dönemine geçmeyi hedefliyor.

Öte yandan İngiltere hükümeti yetkilileri tarafından yapılan son açıklamalarda ise Delta varyantının ülkede hızla yayılmasının büyük endişeye mahal verdiği belirtilerek 21 Haziran tarihinde hedeflenen tam normalleşme sürecinin 19 Temmuz tarihine ertelendiği ifade edildi.

İngiltere’de son zamanlarda artan vaka sayılarındaki artış halen sürüyor. Bunun yanı sıra can kaybı ve hastaneye yatarak tedavi gören vaka sayısında belirgin bir artış gözlenmiyor.

Son 28 günde Covid-19 virüsü testi pozitif çıkan yaşamını yitirenlerin yedi günlük ortalaması yaklaşık 10 civarındadır. Hastanede yatarak tedavi gören vaka sayısının ise 1000 civarında olduğu bildirildi.

Delta Varyantı Daha Rahat Bulaşıyor

Son zamanlardaki veriler incelendiği zaman Delta varyantının B.1.1.7 olarak bilinen Kent varyantından daha kolay enfekte olduğunu gösteriyor. Hatta Delta varyantının enfekte olma oranının Alpha varyantıyla kıyaslandığı zaman yüzde 30 ile yüzde 100 aralığında daha fazla olduğu belirlendi. Sağlık Bakanı Hancock tarafından da Delta varyantının bulaş oranının yüzde 40 daha fazla olduğu açıklanmıştı. Uzmanlar ise İngiltere’deki vaka sayısının hızla artmasını virüsten daha fazla insan davranışlarına bağlıyor. Buna gerekçe olarak da virüsten en fazla etkilenen bölgelerin bazılarında evden çalışma oranının çok düşük olduğu gösteriliyor.

Kısıtlamaların Gevşetilmesinin Etkisi Ne Oldu?

Delta varyantının neden olduğu korku ve endişeye rağmen İngiltere’nin büyük kesiminde 17 Mayıs tarihinde kısıtlamaların gevşetilmesi sürdü. Ancak 21 Haziran tarihinde tam normalleşmeye geçmeyi hedefleyen hükümet, tam normalleşme sürecini 1 ay erteledi. Buna gerekçe olarak da Delta varyantının neden olduğu endişelerden dolayı ülkede yeni bir dalga ile karşılaşılmaması gösterildi.

Ayrıca İngiltere 18 yaş üstü nüfus için aşı randevuları vermeye başladı. Aşı programının daha da hızlanması için kamu sağlığı yetkilileri tarafından yürütülen çalışmalar aralıksız sürüyor.

Delta varyantının görüldüğü bölgelerde İngiltere hükümeti, özel kısıtlayıcı tedbirlere başvurarak virüsün ülke geneline yayılmasının önüne geçmeyi hedefliyor. Bazı bölgelere giriş çıkışlar ise asgari düzeye indirildi. Yine hükümet yetkilileri tarafından sosyal mesafenin korunması ve zorunlu olmadıkça evden çıkılmaması için çağrı yapılmaktadır.  

HGB düşüklüğü, yüksekliği ne anlama gelir, neden olur?

Çeşitli sağlık sorunu yaşayan kişiler, herhangi bir hastaneye başvurdukları zaman rutin kan testleri yapılması istenir. Bu testlerden biri de tam kan sayımı anlamına gelen hemogram olmaktadır. Kan sayımı sayesinde çoğu hastalıklar erken fark edilerek hemen tedaviye başlanmaktadır. Kansızlık ve demir eksikliği gibi durumlarda ilk olarak Hemoglobin değerine bakılmaktadır. Bu değer kişinin yaşına, cinsiyetine ve bazı diğer etkenlere göre değişmektedir. Gelin bu değişimleri, Hemoglobin eksikliği ya da yüksekliği durumlarına beraber göz atalım.

Hemoglobin (HGB) Nedir?

Kanın vücutta oksijen taşımasını sağlayan ve kırmızı kan hücrelerinde bulunan maddeye hemoglobin denir. Demir yönünden zengin olan Hemoglobin, kırmızı kan hücrelerine de rengini vermektedir. Vücudun her bölgesine oksijen taşıyan kırmızı kan hücreleri, her aşamada hemoglobine ihtiyaç duymaktadır.

Hemoglobin (HGB) Normal Değeri Nedir?

Sağlıklı bir vücutta olması gereken normal hemoglobin değeri cinsiyet, yaş, genetik etkenler, vücut yapısı ve hormonal duruma göre değişmektedir. Bu yüzden tam kan sayımında verilen normal değer aralığı gerçeği yansıtmayabilir. Hekim görüşü ile bu aralık değerlendirilmelidir. Hemoglobin normal değeri g / dL cinsinden ölçülmektedir. Yaşlara ve cinsiyete göre Hemoglobin normal değerleri şu şekildedir:

Yenidoğan: 13,5 – 24 gr / dL

0 – 3 yaş bebekler: 11 – 13 gr / dL

3 – 11 yaş çocuklar: 12 – 14 gr / dL

Yetişkin erkekler: 13,5 – 17,5 gr / dL

Yetişkin kadınlar: 12,5 – 15,5 gr / dL

Hemoglobin Normal Dışı Ne Demek?

Hemoglobin değerinin hangi aralıklarda olması gerektiğinden bahsettik. Şimdi de hemoglobin normal dışı ne demek konusundan bahsedeceğiz. Yapılan kan testinde hemoglobin değeri referans aralığının altında olursa, kişide kansızlık olduğu düşünülür. Aneminin nedeni tespit edilerek tedaviye başlanır. Hemoglobin değeri normal değerlerin üzerinde çıktığında ise vücutta kan üretiminin fazla olduğu anlaşılır. Yani hemoglobin normal dışı demek, değerin normal referans aralığının üzerinde ya da altında olduğu anlamına gelmektedir.

Hemoglobin Düşüklüğü Ne Anlama Gelir, Neden Olur?

Yapılan kan testlerinde normal aralıkların altında tespit edilen hemoglobin değeri, kişide kansızlık olduğu anlamına gelmektedir. Hemoglobin düşüklüğü önemli bir durumdur ve hemen tedavisine başlanmalıdır. Hemoglobin değerinin düşük olmasına neden olan etmenler şunlardır:

Demir Eksikliği: Hemoglobin düşüklüğünde en sık görülen neden demir eksikliğidir. Demirin yetersiz emiliminde demir eksikliği anemisi görülmektedir.

Gebelik: Doğum ve gebelik dönemlerinde demir ihtiyacı artmaktadır. Bu da kansızlığa neden olmaktadır.

Aplastik: Kemik iliğinde bulunan ve kan oluşturan kök hücrelerinin bağışıklık sistemi saldırısına uğraması durumunda ortaya çıkar.

Vitamin Eksikliği: Folik asit veya B12 vitamin eksikliği durumları kırmızı kan hücrelerinin şeklini değiştirmektedir.

HGB Yüksek Çıkması Ne Demek, Neden Olur?

Kanda ölçülen HGB değerinin normal sınırların üzerinde çıkması HGB yüksekliği olarak adlandırılır. Hemoglobin değerinin yüksek olması, çok nadir görülen polisitemi yani kan hastalığı belirtisi olabilmektedir. Bu durum, vücudun normalden çok alyuvar yapmasına ve daha kalın kana sebep olmaktadır. Hemoglobin seviyesinin yüksek olmasının nedenleri şunlardır:

  • Dehidrasyon
  • Akciğer hastalığı
  • Sigara kullanımı
  • Aşırı kusma
  • Ateş
  • Yüksek seviyede fiziksel egzersiz
  • Polisitemi

Hemoglobin Yüksekliği Belirtileri Neler?

Hemoglobin yüksekliği çeşitli hastalıklara bağlı olarak görülebilmektedir. Öncelikle bu hastalığın belirlenmesi ve buna göre tedaviye başlanması gerekir. Hastalıkların erken teşhis edilmesini sağlayan hemoglobin yüksekliği belirtileri çok önemlidir. Bu belirtiler sayesinde hastalığın erken teşhis edilmesi ve tedavisi mümkün olmaktadır. Hemoglobin yüksekliğinde görülebilen belirtiler şunlardır:

  • Baş ağrısı
  • Kaşıntı
  • Kolay morarma ve kanama
  • Baş dönmesi
  • Hızlı kilo kaybı
  • Göz ve ciltte sararma
  • Yorgunluk hissi
  • Aşırı terleme

Hemoglobin Düşüklüğü Nasıl Giderilir?

Anemi göstergesi olan hemoglobin düşüklüğü tedavisi mümkündür. HGB değerinin düşük olmasına herhangi bir hastalık neden oluyorsa ilk olarak o hastalık tedavi edilir. Bununla beraber hemoglobin değerinin yükseltilmesi için uğraşılır.

Hemoglobin düşüklüğünün yüksek olması durumunda oral demir takviyesine başlanır. Ancak demir takviyesini çok uzun süre almak başka sorunlara neden olabilmektedir. Demir takviyesinin etkilerini 1 hafta ile 1 ay arasında görebilirsiniz. Bununla beraber hemoglobin değerinin yükselmesini sağlayan özellikle demir içerikli besinler tüketilmelidir.

Hemoglobin Yüksekliğine Ne İyi Gelir?

Hemoglobin düşüklüğü gibi hemoglobin yüksekliği tedavisi de mümkündür. Vücudun oksijen ihtiyacı arttıkça HGB yüksekliği ortaya çıkmaktadır. Tıbbi bir neden ile HGB değeri yükseliyor ise, bu durumun tedavi edilmesi ile değerler normale döner. Bununla beraber, bir kan alma prosedürü olan flebotomi ile HGB değeri düşürülmektedir. Hemoglobin yüksekliği sorunu yaşayan kişilerin bol su içmesi ve sigara tüketimine son vermesi önerilmektedir.

Tuzsuz şampuan ne işe yarar? Saç uzatır mı, döker mi?

Genelde dalgalı ve kıvırcık saçlara sahip olan kişiler tarafından tercih edilen tuzsuz şampuanın saçları daha iyi nemlendirdiği söylenmektedir. Son dönemlerde organik saç bakım ürünlerine olan talep tuzsuz şampuana olan ilgiyi artırmıştır. Sizler için özel olarak hazırladığımız tuzsuz şampuan rehberinde aradığınız tüm detayları bulabileceksiniz.

Tuzsuz Şampuan Nedir?

Tuzsuz şampuan, içeriğinde tuz ve sülfat bulunmayan şampuandır. Genelde parabensiz şampuan terimi duyulmuş olsa da tuzsuz şampuan da adını kısa sürede duyurmayı başarmıştır. Saç derisine bakım yaptığı söylenen tuzsuz şampuan saçların daha kolay şekil almasını sağlar.

İçeriğinde sülfat olmadığı için saç tellerini dolgunlaştıran tuzsuz şampuan, saçların sönük görünmesini de engellemektedir. Saçlarınızı doğal hacmine ve parlaklığına kavuşturmak istiyorsanız hemen bir tuzsuz şampuan temin etmelisiniz.

Tuzsuz Şampuan Ne İşe Yarıyor?

Tuz içermeyen tuzsuz şampuan ne işe yarıyor sorusuna farklı cevaplar verilebilir. Tuzsuz şampuan öncelikle saçların doğal bir şekilde temizlenmesini sağlar. Derinlemesine temizlenen saçlar daha dolgun ve parlak görünür. Saçların nemlenmensine yardımcı olan tuzsuz şampuan sayesinde saçlarınız doğal bir görünüme kavuşur.

Kullandığınız şampuanların içeriğine çok dikkat etmelisiniz. İçeriğinde sodyum lauret sülfat ya da sodyum lauril sülfat olan şampuanlardan uzak durmalısınız. Bu şampuanlar çok köpük çıkarsa da, derinlemesine temizlemez ve saç köklerine zarar verir. O yüzden şampuan seçerken tuzsuz ve parabensiz olmasına dikkat edilmelidir.

Tuzsuz şampuan ile saçların doğal yapısı korunur. Saç tellerinin kırılmasını ve kurumasını engelleyen tuzsuz şampuan sayesinde saç renginizi de koruyabilirsiniz. Boyalı saç rengini koruyan tuzsuz şampuanın yıpranmış saçları onarma özelliği de bulunmaktadır.

Tuzsuz Şampuan Saç Uzatır Mı?

Saçlarının bir an önce uzamasını isteyen kişiler, saçları uzatan ürün arayışına girerler. Bu nedenle tuzsuz şampuan saç uzatır mı sorusunun cevabını sizlere aktarmak istedik. Saçlara birçok faydası bulunan tuzsuz şampuan saç köklerini besleyerek saçların daha sağlıklı uzamasına yardımcı olur.

Tuzsuz Şampuan Saç Döker Mi?

Herhangi bir saç bakım ürünü kullanırken akıllara mutlaka bu ürün saç döker mi sorusu gelmektedir. Bu yüzden tedirgin olan kişiler, tuzsuz şampuanın da saçları döküp dökmediğini merak etmektedirler. Bu konuda yapılan araştırmalar, tuzsuz şampuanın diğer şampuanlara göre zararlı bir etkisinin olmadığını göstermiştir. Önerildiği gibi kullanıldığı takdirde tuzsuz şampuanın saç dökme gibi bir olumsuz yanı bulunmamaktadır.

Tuzsuz Şampuan Markaları Hangileri?

Tuzsuz şampuana olan ilgi arttığı için çeşitli markalar tuzsuz şampuan üretme yarışına girmişlerdir. Siz değerli okuyucularımız için bu konuyu araştırdık ve piyasadaki en iyi tuzsuz şampuan markalarını sizler için derledik. En çok tercih edilen tuzsuz şampuan markaları şunlardır:

  • Matrix Biogale
  • Dalin
  • Herbal Essances
  • Biogema
  • Kerastase Discipline
  • Bonacure

Tuzsuz Şampuan Kullananların Yorumları

Tuzsuz şampuan kullanımı konusunda tereddüt yaşayan kişiler, tuzsuz şampuan kullananların yorumları sayesinde bu tereddütlerine son verebilirler. Tuzsuz şampuanı kullananlar, bu şampuanın göz yakmadığını belirtmişlerdir. Özellikle saçları kabaran ve elektriklenen kişiler tuzsuz şampuan sayesinde bu soruna çözüm bulduklarını söylemişlerdir. Tuzsuz şampuanın saçlara doğal parlaklık kazandırdığını belirten kullanıcılar, düzenli kullanıma da dikkat çekmişlerdir.

Yeni doğan bebeğin hastane çantasında neler olmalı?

Anne ve bebeğin ilk kez buluşacağı o önemli an için şüphesiz her şeye hazırlıklı olmak ve önceden bütün önlemleri almak gerekmektedir. Bu sebeple yeni doğan bebeğin hastane çantası tüm durumlara hazır olacak şekilde hazırlanmalı ve her detay düşünülmelidir.

Doğum Sonrası Çantası Hazırlama İçin Bilinmesi Gerekenler

Doğum çantası ya da doğum valizi, değişkenlik gösterebilen bir süre olduğundan dolayı bazı detayların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Örneğin; çantanın hazırlanma zamanı. Çanta hazırlamadan önce hareket kısıtlılığının azalacağı, vücudun ağırlaşacağı unutulmamalıdır. Bu yüzden çantanın hazırlanması son zamanlara bırakılmamalıdır. Benzer biçimde yeni doğan hastane çıkışı hazırlama zamanıyla alakalı erken doğum ihtimalini de unutulmamalıdır. Bazı hastaneler yeni doğan ürünlerini hazır olarak verme hizmeti sunabilir. Bu detay göz önünde bulundurulmalıdır.

Doğum Çantası Ne Zaman Hazırlanmalı?

Bazı anneler, çanta hazırlamak konusunda fazlaca aceleci olurken bazıları son ana bırakabilmektedir. Ama doğum çantası hazırlama işleminin uzmanlar tarafından önerilen ideal zamanı 32. Haftadır. Çünkü gebeliğin 32. Haftasından itibaren doğumun her an gerçekleşebileceği bilinmektedir.

Eksiksiz Doğum Sonrası Çanta Hazırlama Nasıl Olmalıdır?

Doğum çantasını hazırlanmadan önce özellikle bebeğin sağlığı ve rahatı için bu çantaya konulacak olan malzemelerle ilgili hazırlık yapmak gerekmektedir. Bunlar;

  • Tüm bebek kıyafetlerindeki etiketler kesilmelidir ve kıyafetlerin hepsi yıkanmış, ütülenmiş olmalıdır.
  • Yine kıyafetlerin tümü %100 pamuk olmalı. Başka türden kumaşlar kullanılmamalıdır.
  • Bebeği sıkmayacak ve terletmeyecek kıyafetlerin seçilmesi gerekmektedir.
  • Çanta da bulunan diğer ürünlerin de bebekle olan uyumuna dikkat edilmesi gerekmektedir.
  • Anne için doğum çantasında bulunması gerekenler;
  • Pijama takımı
  • İç çamaşır takımı
  • Önden açılabilen rahat emzirmeyi sağlayacak gecelik takımı
  • Mevsimine göre sabahlık ya da hırka,
  • Annenin zevkine göre lohusa takımı
  • Emzirme atleti veya emzirme sütyeni
  • Dışarıdan gelecek misafirlerin yanında rahat emzirebilmek için emzirme örtüsü

Doğum Çantasında Olması Gerekenler

  • Göğüs ucunda oluşabilecek yaralar için krem
  • Göğüs kalkanı
  • Süt sağma pompası
  • Çorap
  • Terlik,
  • Hijyenik ped veya lohusa külodu
  • Külot
  • Kirli kıyafetleri koyabilmek için poşet
  • Diş macunu ve diş fırçası
  • Nemlendirici krem ve makyaj malzemeleri
  • Tarak ve toka
  • Islak mendil ve kâğıt havlu
  • Nüfus cüzdanı ve gebelik sürecinde yapılan tetkikler, raporlar

Yeni Doğan Bebeğin Hastane Çantasında Bulunması Gerekenler

  • Alttan çıtçıtlı body
  • Tulum
  • Alt – üst ekip
  • Beşli hastane çıkış ekibi (Tulum, çorap, yelek, eldiven, şapka),
  • Şapka ve eldiven,
  • Yenidoğan bebek için biberon
  • Yeni doğana özel ıslak mendil ve pamuk
  • Yumuşak kumaştan yapılmış ağız silme mendili
  • Yenidoğan için bebek bezi
  • Mevsime bağlı olarak battaniye
  • Müslin battaniye
  • Pişikler için krem
  • Kirlileri koymak için poşet

Sputnik V aşısının yan etkileri nelerdir?

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından 30 milyon doz Sputnik V aşısının haziran ayı sonu itibariyle ülkemize geleceği yönünde açıklama yapıldıktan sonra internette Sputnik V aşısının yan etkileri ve bu aşının ne kadar koruma sağladığı araştırılmaya başlandı. Uzman doktorlar, Sputnik V aşısının Covid-19 virüsüne karşı ne kadar etkili olduğu ile ilgili açıklama yaptılar.

Sputnik V Aşısı Ne Zaman Uygulanacak?

Pandemi sürecinde Covid-19 virüsüyle mücadele edebilmek için aşılama çalışmalarına hız verilirken, Çin’den tedarik edilen Sinovac ve Almanya’dan tedarik edilen BioNTech aşılarından sonra şimdide Rusya’dan tedarik edilecek olan Sputnik V aşısı devrede olacak. Sağlık Bakanı tarafından yapılan açıklamada 30 milyon doz Sputnik V aşısının haziran ayı sonuna kadar ülkemize gelmiş olacağı bilgisine yer verilmişti.

Sputnik V aşısında ilk partinin ülkemize geldiğine değinen Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Savaşçı, “Pazartesi günü ülkemize gelen Covid-19 virüsü aşısı Sputnik V aşısıydı.

Covid-19 virüsü aşı çeşitliliğinin yanı sıra aşı miktarında da şimdilik bir sıkıntımız bulunmuyor. Rusya tarafından geliştirilen Sputnik V aşısının da koruyuculuk oranı oldukça yüksek, hatta bu aşının koruma oranının yüzde 97 olduğunu ifade edebilirim. Bu aşı, ‘Adenovirüs olarak adlandırılan ayrı bir mekanizma sayesinde Covid-19 virüsüne karşı bağışıklık oluşturmaktadır. İncelemelerden sonra 10-15 gün sürdüğü tespit edildi. Sputnik V aşısı ülkemize bu hafta giriş yaptığından dolayı 2 hafta içerisinde uygulanmaya başlanacak.” dedi.  

Sputnik V Aşısı Yüzde Kaç Koruyor?

Sputnik V aşısının şu anda 65 ülke tarafından uygulandığına dikkat çeken Doç. Dr. Savaşçı, “Şu ana kadar elde edilen verilerin hepsi Sputnik V aşısının antikor oluşturma oranının yüzde 97 olduğunu gösteriyor. Sputnik V aşısının mekanizmasının içeriğinde ‘postacı’ olarak bilinen bir virüs, yani Adenovirüs bulunmaktadır. Farklı mekanizmalar sayesinde vücutta antikor oluşumunu tetikleyen oluşumlar kullanılmaktadır. Bu teknoloji, daha evvel uygulanan teknolojilerden ayrı bir teknolojidir.

Sputnik V aşısının içeriğinde virüs barındırmasının halkımızın gözünü korkutmasına gerek yoktur. Bu virüs sadece taşıyıcı olarak kullanılmaktadır. Bu mekanizma nedeniyle kişinin hastalanmasının imkanı yoktur. Covid-19 virüsüne karşı yüksek etkiye sahip olması hepimizi sevindiriyor. Her iki dozda farklı Adenovirüs tipleri kullanıldığından dolayı yüksek oranda ekstradan antikor yoğunluğu oluşmaktadır. Ben de ilk iki doz aşımı BioNTech aşısı yaptırdım. Üçüncü doz aşımın tercihini Sputnik V aşısı olarak yapacağım.” ifadelerine yer verdi.

Sputnik V Aşısının Yan Etkisi Var mı?

Sputnik V aşısının yan etkileri hakkında da vatandaşları bilgilendiren Doç. Dr. Savaşçı, “Covid-19 virüsü aşılarının yaygın olarak görülen yan etkileri arasında kol ve kas ağrısı, hafif grip ve mide bulantısı yer almaktadır. Covid-19 virüsü aşısı vurdurduktan sonra herkes kendi doktoru gibi davrandığı takdirde çok ciddi sağlık problemleriyle karşı karşıya kalınmaz.” diye konuştu.  

Ceviz suyu kürü nasıl hazırlanır İbrahim Saraçoğlu

Bugün herkesin dilinden düşüremediği, faydalarının saymakla bitmeyecek kadar çok olduğu sağlık abidesi olan İbrahim Saraçoğlu ceviz suyu kürü tarifinden bahsedeceğiz. Çok tercih edilmesinin sebebi, hazırlanışının zahmetsiz olması, etkisini kısa süre de göstermesi ve hiçbir olumsuz etkisinin bulunmamasıdır. Ceviz suyu kürü, uzmanlar tarafından da önerilen bitkisel yöntemlerin başında gelir. Düzenli uygulandığı taktirde, vücutta oluşan pek çok hastalığın giderilmesinde büyük etkisi olan bu kür sayesinde, kalp hastalıklarından cilt sorunlarına, migrenden damar hastalıklarına ve hatta akciğer temizliğine kadar çeşitli hastalıklardan kurtulmak mümkündür.

Ceviz Suyu Kürü Nasıl Hazırlanır İbrahim Saraçoğlu

Herkesin güvendiği ve sevdiği Profesör Doktor İbrahim Saraçoğlu’nun önerilerinden biri olan ceviz suyu kürü, oldukça kolay hazırlanmakta ve kısa sürede etkisini göstermektedir. Bu kür için gerekli olan malzemeler ise;

  • Birkaç adet parçalanmamış ceviz içi
  • 1 su bardağı su

Saraçoğlu ceviz suyu kürü hazırlanışı

Cevizlerin içleri çıkarılarak, bir bardak suyun içine atılır. Bu ceviz suyu karışımı 1 gece suda bekletilir. Bu kürü sabah aç karınla, kahvaltıdan 30 dakika önce olacak şekilde tüketmek gerekmektedir. Cevizlerinin de yenmesi mühimdir.

Ceviz Suyu Kürü Neye İyi Gelir?

İbrahim Saraçoğlu ceviz suyu kürü hakkında çok önemli bilgiler vermiştir ve bu kürün faydalarını açıklamıştır.

Saraçoğlu’na göre ceviz suyunun faydaları

  • Kalp damar sağlığına iyi gelir. Damar tıkanıklıklarına açıcı özellik sağlamakta ve büyük oranda işe yaramaktadır.
  • Zayıflamaya etkisi vardır. Tok tutma özelliği sayesinde gün içerisinde temel öğünler dışında ani açlıklarla tüketilen ara öğünlerin ya da ani açlıkla gelen tatlı krizlerini en aza indirmektedir.
  • Uyku düzeni sağlar. İçerisindeki antioksidanlar sayesinde uyku düzeninin oluşmasına katkıda bulunur.
  • Anne sütü ve emzire için faydalıdır. Süt arttırıcı özelliği vardır.
  • Cilt bakımında kullanılabilir. İçerdiği doğal vitamin ve mineraller sayesinde daha ışıltılı bir cilde sahip olmanızı sağlar. Aynı zaman da tonik olarak ya da cilt temizliğinde kullanılabilir.
  • Ceviz suyu kürü kullanımının Diyabete çok iyi geldiği tespit edilmiştir. Şeker hastaları için harika bir kürdür. Kan şekerini dengeleyici özelliği vardır.
  • KOAH ve diğer akciğer hastalıklarına da iyi geldiği gözlenmiştir.
  • Cilt tonunu eşitler ve cilde sağlıklı görünüm kazandırır.
  • Düzenli kullanım da inatçı göbek yağlarını erittiği, basen ve selülit giderici olarak kullanılır.

Ceviz Suyunu Kaç Gün İçmek Gerekiyor?

Öncelikle her şeyin fazlasının zarar olması gibi bu ceviz suyu kürünün de fazlası zarardır. Gün de 1 bardaktan fazla tüketmemek gerekiyor. 15 gün devam ettikten sonra ara verilerek tekrar ceviz suyu kürüne başlanılabilir. Eğer bu ceviz suyu kürünün tüketim amacı zayıflamak ise hedeflediğimiz kiloya düşene kadar uygun miktarda tüketebiliriz. Kalp damar sağlığı için kullanıyorsak 15 gün kuralını uygulamak gerekir. Cilt için tonik ve temizleyici olarak sık sık kullanılabilir.

Ceviz Suyu Kürü Şekeri Düşürür mü?

Düşürmek yahut yükseltmek gibi kesin bir ifade olmamakla birlikte kan şekerini dengelediği bilinir. Aynı zaman da kan sulandırarak kalp damar sağlığına da etkisi vardır.

Sabah Aç Karnına Ceviz Suyu İçmek Zayıflatır mı?

Sabah aç karnına ceviz suyu kürü içmek zayıflatır. Metabolizmayı hızlandırıcı özelliği olduğu için kilo kaybettirme özelliği kesinlikle vardır.

Ceviz Suyu Kürü Kullanıcı Yorumları

Kullanan birçok kişinin fikri aynıdır. Göbek erittiği, kalp damar sağlığını düzenlediği, akciğerlere iyi geldiği kullananlar tarafından söylenmektedir. Ayrıca kabızlık için kullanıldığı belirlenmiştir. Emziren kadınlar tarafından sıkça önerilir. Süt arttırdığı süt kesilmelerine iyi geldiği kullanıcılar tarafından söylenmiştir. Ciltte ton eşitsizliklerini sivilce izlerini ve cilt lekelerini gidermek amacıyla kullanılır. Kullanıcı yorumları arasında tırnak ve tırnak eti bakımı için ceviz suyu kürü kullandığını söyleyenler de vardır. Tırnakları sertleştirdiği, tırnak etlerini yumuşattığı bilinmektedir.

Yağlı ve kuru ciltler için makyaj bazı nasıl kullanılır?

Aklınıza takılan tüm soruların cevabını bulabileceğiniz yazımızdan sonra cilt tipinize en uygun makyaj bazını seçerek makyajınızın kalıcılığını artırabilirsiniz. Düzenli olarak kullanıldığında vazgeçilemeyecek ürünler arasında yerini alacak olan makyaj bazına dair her şey haberimizin devamında sizleri bekliyor.

Makyaj Ürünü Baz Nedir?

Her kadın saatlerce uğraşarak yaptığı makyajın kalıcı olmasını ister. Özellikle yaz aylarındaki sıcaklıklarda bu pek mümkün olmayabiliyor. İşte burada devreye giren makyaj bazı, makyajdan önce cilde uygulandığında makyajın uzun süre kalıcı olmasına yardımcı oluyor. Ayrıca cildin daha mat ve canlı görünmesini sağlıyor.

Fondöten ile cilt arasında bariyer görevi üstlenen makyaj bazı, makyajın ilk adımı olarak adlandırılıyor. Genelde likit formda bulunan makyaj bazları, tendeki makyajın gün boyunca kusursuz kalmasını hedefliyor.

Makyaj Bazı Şart Mı?

Bazı kadınlar makyaj bazı kullanmak istemeyebilirler ve makyaj bazı şart mı sorusunu sorarlar. Makyaj bazı kullanmak tabiki şart değil. Ancak sağladığı faydalar düşünüldüğü zaman makyaj bazını kullanmanın çok doğru bir karar olacağı anlaşılıyor. Cildi pürüzsüzleştirme özelliği olan makyaj bazları, fondötenin örtücülüğüne de katkıda bulunuyor. Bu özelliği ile ciltte bulunan siyah nokta, leke ve aknelerin gizlenmesini sağlıyor.

Makyaj Bazı Ne İşe Yarar?

Cilt ve makyaj arasında bir nevi katman görevi üstlenen makyaj bazı pürüzsüz bir cilt görünümü sağlıyor. Yağlı ve kuru ciltlere direkt uygulanan fondöten sonrasında ciltte pul pul dökülmeler görülüyor. Ancak makyaj bazı uygulandığında bu sorun ortadan kalkıyor. Makyaj bazlarının genel olarak sağladığı faydalar şu şekilde sıralanabilir:

  • Pürüzlü ve kuru ciltleri nemlendirir.
  • Cilde canlılık vererek cildi aydınlatır.
  • Ölü cildi besler.
  • Yüze hacimli bir etki verir.
  • Makyajın kusursuz görünmesine yardımcı olur.
  • Makyajın gün içerisinde akmasını engeller.
  • Ciltteki parlama ve kusurlu görünümü engeller.
  • Gözenek görünümünü azaltır.

Makyaj Bazı Nasıl Kullanılır?

Makyaj bazından istenilen sonucun alınabilmesi için makyaj bazı nasıl kullanılır bilinmelidir. Makyaj bazı kullanımı çok kolaydır. Ancak makyaj sırasında doğru adımlarla ilerlenmelidir. Makyaj bazından önce cilde nemlendirici sürülmelidir. Daha sonra makyaj bazı sürülerek sonrasında fondötene geçilmelidir.

Her şeyden önce cilde uygun makyaj bazı tercih edilmelidir. Makyaj bazı az miktarda cilde sürülerek yüze iyice yedirilmelidir. Ufak masaj hareketleri ile önce yanaklardan elmacık kemiklerine doğru sürülür. Sonrasında burna tampon yapılarak uygulanır.

Yağlı ve Kuru Ciltler İçin Makyaj Bazı

Yağlı ve kuru ciltler için makyaj bazı farklı özellikler içermektedir. Bu nedenle en iyi sonucu elde etmek için cilt yapınıza en uygun makyaj bazını seçmelisiniz. Yağlı cilt tipine sahip kişilerin mat görünüm sağlayan makyaj bazlarını tercih etmesi önerilir. Bu sayede cildin gün içerisinde yağlanması önlenir.

Solgun ve mat bir cilt tipine sahip olan kişilerin ışıltı veren makyaj bazlarını tercih etmesi önerilir. Bu makyaj bazları cilde ışıltı vererek daha canlı bir görünüm kazandırır. Cildinde problem olan kişiler ise yeşil renkli makyaj bazlarını tercih etmelidirler.

Makyaj Bazı Hangi Marka İyi?

En önemli makyaj malzemelerinden biri olduğu için makyaj bazını üreten çeşitli markalar vardır. Makyaj bazı hangi marka iyi derseniz bu beklentilerinize göre değişebilir. Profesyonel bir makyaj deneyimi yaşamak için cilt tipinize en uygun ürünü tercih etmelisiniz. Markalar içerisinde bütçenize ve ihtiyaçlarınıza hitap eden makyaj bazını satın alabilirsiniz.

Makyaj Bazı Kullananların Yorumları

Makyaj bazını satın alıp almamakta kararsız kalıyorsanız, makyaj bazı kullananların yorumları sizlere iyi bir referans olacaktır. Makyaj bazı kullanan ve deneyimlerini çeşitli forumlarda paylaşan kişilerin yorumlarına bakıldığında, genel olarak makyaj bazından memnun olunduğu görülmektedir. Pürüzsüz bir cilt görünümü sağlayan makyaj bazının makyajın akmasını önlediği belirtilmektedir.

Akşam, gece kahve içmek kilo aldırır mı, zayıflatır mı?

Etrafa yaydığı kokusu ile huzur, içimi ve tadı ile mutluluk veren kahve, gün içinde yapılan sohbetlerin vazgeçilmezidir. 500 yıllık bir geçmişe sahip olan kahve stresten uzaklaşmak, sabahları ayılmak ya da yorgunluğu atmak gibi nedenlerle çok sık tüketilmektedir. Pekiyi, kahve içmek kilo aldırır mı, zayıflatır mı?

İçerisinde yer alan kafein sayesinde metabolizmanın hızlanmasına yardımcı olan kahvenin çeşitli faydaları bulunmaktadır. Gündüz iş ya da başka nedenlerle kahve içmeye vakit bulamayan kişiler yatmadan önce kahve içmenin faydaları neler konusunu araştırmaktadır. Kahveyle ilgili doğru bildiğiniz yanlışları bu yazımızda sizlere aktaracağız. Kahve severlere özel olarak hazırladığımız yazımızda faydalı bilgiler öğreneceksiniz.

Yatmadan Önce Kahve İçmenin Faydaları Neler?

Eski zamanlardan bu yana yatmadan önce kahve içmenin uykuyu kaçırdığı söylenmektedir. Ancak yapılan araştırmalar, bunun aslında söylendiği gibi olmadığını göstermektedir. Gönüllüler üzerinde uzun süre yapılan araştırmalar sonucunda kafeinin uyku üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı anlaşılmıştır.

Alkol ya da nikotin tüketimi uyku düzenini etkilerken kahvenin böyle bir etkisi yoktur. Bunun aksine, yatmadan önce kahve içmenin çeşitli faydaları bulunmaktadır. Bu faydalar şu şekilde sıralanabilir:

  • Mide ve bağırsakların rahatlamasını sağlar.
  • Metabolizmanın hızlanmasını sağlar.
  • Gece boyu yağ yakımını destekler.
  • Zayıflamaya yardımcı olur.
  • Alzheimer gelişimini önler.
  • Tok tutar ve gece boyu yaşanacak açlık hissini önler.
  • İnsülin direncini kırarak tatlı isteğini azaltır.
  • Çarpıntıyı azaltır.

Yatmadan Kaç Saat Önce Kahve İçilmeli?

Yatmadan önce içilen kahvenin faydalarından sonra yatmadan kaç saat önce kahve içilmeli konusu önem arz etmektedir. Vücudun kişiyi uyandırması için geliştirmiş olduğu mekanizma sisteminde kortizol hormonunun seviyesi artmaktadır.

Kortizol yani stres hormonunun üretiminin en yüksek olduğu saatlerde kahve tüketilmemesi önerilmektedir. Buna göre, 12.00 – 13.00 ile 17.30 – 18.30 saatleri dışında kahve tüketilebilir. Yine de aklında kahve içmenin uyku düzenini bozacağı düşüncesi olanlar gece yatmadan 2 – 3 saat önce kahvelerini tüketebilirler.

Akşam, Gece Kahve İçmek Kilo Aldırır Mı?
Akşam, Gece Kahve İçmek Kilo Aldırır Mı?

Akşam, Gece Kahve İçmek Kilo Aldırır Mı?

Kahve severlerin en çok merak ettiği konu gece kahve içmek kilo aldırır mı sorusudur. Kahve tüketmenin yağ yakımını hızlandıracağından ve kilo vermeye yardımcı olacağından yukarıda bahsetmiştik. Gece sade kahve içmenin kilo artışına neden olduğuna dair herhangi bir açıklama yoktur. Ancak gece saatlerinde şekerli ya da çok şekerli içilen kahve kilo alımına sebep olabilmektedir. Ayrıca kahve içerken yanında şekerli bir şeyler yemek de kilo alımına sebep olacaktır. Buradan da anlaşılacağı gibi gece kahve içmek kilo aldırmaz. Kahveyle beraber tüketilen kalorili yiyecekler özellikle gece saatlerinde tüketildiğinde yağ oranını artırmaktadır.

Gece Kahve İçmek Zayıflatır Mı?

Tadıyla içenleri kendinden geçiren kahvenin zayıflama üzerinde büyük etkisi vardır. Kahve tüketmeyi sevenler gece kahve içmek zayıflatır mı sorusunu merak ederler. Gece saatlerinde kahve tüketmenin kilo alma üzerinde etkisi olmamasına karşın kilo verme üzerinde büyük etkisi bulunmaktadır.

Uyuduğunuza zaman vücudun bütün organları dinlendiği için vücut kendini yeniler. Uyumadan önce içilen kahve ile metabolizmanın çalışması hızlanarak daha fazla yağ yakımına destek olur. Kişiden kişiye metabolizma hızı değişmektedir. Geceleri kalori alınmadığı zaman metabolizmanın da hızlanması ile zayıflamak mümkündür.

Gece Kahve İçmek Uykuyu Kaçırır Mı?

Geçmişten bugüne kadar gece kahve içmenin uykuyu kaçırdığı söylenmekteydi. Ancak Florida Atlantik Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi araştırmacıları tarafından yapılan çalışmaya göre, gece alınan kafeinin uyku düzeni üzerinden bir etkisine rastlanmamıştır. Araştırmada uyumadan 4 saat önce alınan alkol ve nikotinin uykuyu böldüğü tespit edilmiştir.

Türk Kahvesi Zayıflamak İçin Nasıl İçilir?

Birçok farklı kahve çeşidi olmasına rağmen Türk kahvesinin yeri her zaman ayrıdır. Diyetisyenler ve uzmanlar, Türk kahvesinin sade içilmesini önermektedirler. Şekerli içilen kahvenin kalorisi fazla olduğu için kilo alımına neden olabilir. Türk kahvesi zayıflamak için nasıl içilir önemlidir. Türk kahvesine bir tatlı kaşığı Hindistan cevizi yağı eklendiği zaman yağ yakım oranı iki katına çıkmaktadır. Kahvenin tadını daha da farklılaştırmak isteyen kişiler, yarım çay kaşığı tarçını da kahvelerine ekleyebilirler. Bu sayede hem şeker isteği azalacak hem de yağ yakımı hızlanacaktır.

Kahve İçmek Tansiyonu Düşürür Mü, Yükseltir Mi?

Birçok kişinin müptelası olduğu kahvenin çeşitli türleri bulunmaktadır. Türk kahvesi, filtre kahve, dibek kahvesi, Nescafe gibi tüm kahvelerin içerisinde kafein oranı oldukça yüksektir. Bu nedenle kahve içmek tansiyonu düşürür mü yükseltir mi konusu özellikle tansiyon hastalarını ilgilendirmektedir. Kahvedeki kafein oranının tansiyonu yükseltmeye müsait olduğu bilinmektedir. Ancak bu yükseklik kısa süreli olmaktadır.

Çay ve Kahve Tüketmek Kilo Aldırır mı ?

Ekşi yeme isteği neden olur, hamilelik belirtisi mi?

Canınız yemek için bir şeyler çekiyor ise mutlaka bir sebebi vardır. Mükemmel bir sisteme sahip olan vücudumuz ne zaman uyuyacağını ve kalkacağını ya da ne zaman tuvalete gideceğini bilir. Her insanın canı bazen çikolata bazen tuzlu bir yiyecek bazen de ekşi ister. İnsanın canı neden ekşi ister? Ekşi yeme isteği neden olur? Okurken şaşıracağınız cevaplar yazımızın devamında sizlerle.

Ekşi Yeme İsteği Neden Olur?

Herhangi bir besinin normalden daha çok tüketilmesi bazı vitamin ve minerallerin eksikliğini işaret etmektedir. Beslenme ve diyet uzmanları aşırı peynir yeme isteğinin kalsiyum eksikliğinden kaynaklanabileceğini belirtmektedir. Bunun dışında aşırı et yeme isteğinin demir eksikliği, aşırı tatlı yeme isteğinin krom, çinko ve magnezyum eksikliği belirtisi olduğu söylenmektedir.

Bütün bunların dışında birçok kişide aşırı ekşi yeme isteği olur. Ekşi yeme isteği neden olur dediğinizi duyar gibiyiz. Ekşi yeme isteği mide asidinin düşük olduğunun önemli bir göstergesidir. Mide asidinin yeterli olmadığı durumlarda sindirim sorunları, kabızlık ve gıda alerjileri görülebilir.

İnsanın Canı Neden Ekşi Çeker?

Ekşi yemeyi çok seven kişiler, insanın canı neden ekşi çeker diye düşünebilirler. Ekşi yemenin faydaları olduğu gibi aşırı tüketiminin bazı zararları da vardır. İnsanın canının ekşi çekmesi, yukarıda bahsettiğimiz gibi mide asidinin eksikliğinden kaynaklanabileceği gibi herhangi bir sebebe bağlı olmadan sadece kişinin ekşi sevmesinden de kaynaklanabilir.

Çok Ekşi Yemenin Sebepleri

Salatalarda, çorbalarda ya da yemeklerde sıklıkla tercih edilen ekşinin kullanım alanları oldukça geniştir. Bazen nardan bazen limondan bazen de greyfurttan alınan ekşinin faydaları çok fazladır. Ancak normalden fazla ekşi tüketme isteği olan kişilerin bir doktora giderek kan değerlerine baktırmaları ve genel bir muayene olmaları önerilmektedir.

Ekşi Yemenin Faydaları ve Zararları Neler?

Ekşi yeme isteği çok olan kişiler için ekşi yemenin faydaları ve zararları neler olduğu önemlidir. Değerli okuyucularımız için araştırdığımız bilgiler neticesinde ekşi yemenin faydaları şu şekilde sıralanabilir:

  • Hamilelerde tansiyonu kontrol altında tutar.
  • Diş eti kanamalarının giderilmesinde etkilidir.
  • Enfeksiyonları engeller.
  • Deri çatlaklarına iyi gelir.
  • Antioksidan içeriği sayesinde karaciğeri temizler.

Ekşi tüketmenin normal şartlardan herhangi bir zararı olmadığı söylenmektedir. Ancak her şeyin fazlasının zarar olduğu düşüncesi ile ekşinin de normalden fazla tüketilmemesi önerilmektedir.

Ekşi Yeme İsteği Hamilelik Belirtisi Mi?

Eski zamanlardan bu yana ekşi yeme isteği hamilelik belirtisi olarak görülmektedir. Bu nedenle evli bir kadının canı ekşi yemek istediğinde hemen o kadının hamile olduğundan şüphelenilir. Hatta ekşi yemek isteyen hamile kadınların erkek çocukları olacağı da inanılan görüşler arasındadır. Bu görüşlerin herhangi bir bilimsel dayanağı yoktur. Yani ekşi yeme isteği tek başına bir hamilelik belirtisi değildir.

Hamilelikte Ekşi Yeme İsteği

Hamilelik döneminde özellikle bebeğinin sağlığını düşünen anne adayları beslenmelerine çok dikkat etmektedirler. Ancak gebelik nedeniyle bazı besinleri çok fazla aşerirler. Hamilelik döneminde en çok aşerilen şeylerin başında ekşi gelir. Hamilelikte ekşi yeme isteği bebeğin cinsiyeti ile ilişkilendirilir. Ancak bunun bilimsel bir dayanağı yoktur. Yani ekşi yemek ile bebeğin cinsiyeti arasında bir ilişki yoktur.

Hamilelik döneminde ekşi yeme isteği mide asidinin az olmasından kaynaklanıyor olabilir. Mide tarafından yeteri kadar asit sağlanamadığı zaman dışarıdan bu aside ihtiyaç duyulur. Ekşi yeme isteğinin bir nedeni de C vitamini eksikliğidir. Bu nedenle hamile ve C vitamini eksikliği olan bir gebenin portakal, greyfurt, limon ve mandalina aşermesi normaldir.

Adet Öncesi Ekşi Yeme İsteği

Her kadının her ay düzenli olarak regl görmesi normal bir durumdur. Regl dönemleri oldukça hassas bir dönemdir. Bu dönemde kişinin canı tatlı ya da ekşi çekebilir. Hormonlarda oluşan değişikliğe bağlı olarak adet öncesi ekşi yeme isteği olabilir. Adet öncesinde görülen ekşi yeme isteği normal bir durumdur.

Aşırı Turşu Yeme İsteği Neden olur?

Bazı insanların canı tatlı, ekşi ya da tuzlu çekerken bazı insanların canı aşırı turşu çeker. Turşunun içerisinde yüksek oradan tuz vardır. Bu nedenle çok fazla tüketilmesi önerilmez. Aşırı turşu yeme isteği sodyum eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir. Bu durumda vücudun tuz isteği artarak turşu yemeye yönelir. Ayrıca yoğun egzersiz nedeni ile vücudun susuz kalması da tuz isteğini artırabilir.

Koronavirüs aşısından sonra ağrı kesici içilir mi?

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Savaşçı, penisiline karşı alerjisi olanların Covid-19 virüsü aşısı olup olamayacağı ile ilgili önemli açıklamalarda bulunurken, Covid-19 aşısı vurulduktan sonra ağrı kesici içilip içilmeyeceği hakkında da vatandaşların kafasını meşgul eden soruları yanıtladı.

Penisilin Alerjisi Olanlar Covid-19 Aşısı Yaptırabilir mi?

Penisiline karşı alerjisi olanların aşı yaptırıp yaptıramayacağı hakkında önemli bilgiler paylaşan Doç. Dr. Savaşçı, “Penisiline karşı alerjisi bulunanlar, Covid-19 aşısını hiçbir şüpheye mahal vermeyecek şekilde gönül rahatlığıyla yaptırmalıdırlar. Hamileler ise hamileliğin ilk 3 ayının ardından Covid-19 virüsü aşılarını vurdurabilirler. Yine emziren annelerinde Covid-19 virüsü aşısını yaptırmalarında bir sakınca yoktur. Halkımız Covid-19 virüsü aşılarını güvenerek yaptırmalıdır. Aşının yapılmasının ardından banyo yapılmasında da bir sakınca bulunmamaktadır.” dedi.

Covid-19 Aşısından Sonra Ağrı Kesici İçilir mi?

Vatandaşların Covid-19 virüsü aşısından sonra ağrı kesici içilip içilemeyeceği ile ilgili çok fazla araştırma yaptığına da değinen Doç. Dr. Savaşçı, “Ağrı kesici ilaçların aşırı miktarda alınmadığı takdirde sağlığa herhangi bir olumsuz etkisi bulunmamaktadır. Ağrı kesici ilaç alımı çok fazla abartılırsa vücutta antikor oluşumuna olumsuz etki edebilmektedir. Bu nedenle de Covid-19 virüsü aşısından sonraki ilk üç gün içerisinde çok zorunlu kalmadıkça ağrı kesici almamaya çok dikkat edilmelidir.

Aşıdan sonra çok şiddetli baş ağrısı ya da kas ağrısı varsa fazla abartmamak koşuluyla ağrı kesici ilaç alınmasında herhangi bir sakınca yoktur. Covid-19 virüsü aşılarının yan etkileri arasında kol ve kaslarda ağrı, mide bulantısı ve hafif derecede grip yer almaktadır. Covid-19 aşısı vurulduktan sonra herkes kendi doktoru gibi tedbirli davrandığı takdirde herhangi bir sıkıntı yaşanacağını düşünmüyorum.” ifadelerine yer verdi.  

Kil sabunu saça, cilde nasıl uygulanır, faydaları neler?

Doğal bir peeling özelliği gösteren kil sabunu cildi kurutmadan sivilce ve akneleri temizlemektedir. Bu nedenle de büyük ilgi görmektedir. Eski zamanlardan günümüze kadar sürekli kullanılan kil sabunu tamamen doğal yollardan yapılmaktadır. Bu da sağladığı faydaları artırmaktadır.

Kil Sabunu Nedir?

Eski insanlar tarafından bilinen ve faydaları ile günümüze kadar kullanımı devam eden kil sabunu nedir? Doğal kumlu bir sabun olan kil sabununun yapımı oldukça önemlidir. Hammaddesi kil olan bu sabunun cilt temizleme özelliği oldukça etkilidir. Yüzündeki sivilcelerden ya da aknelerden şikayetçi olanlardansanız, kil sabunu tam size göre.

Doğada bulunan toprak çeşitlerinden biri olan kil kırmızımsı ve yeşilimsi renklerde olur. Çevresindeki nemi kendi içine çektiği için daima nemli ve ıslak kalır. Bu özelliği ile de cilt için mucizevi etkiler yaratır.

Kil Sabunu Neye İyi Gelir?

Nemli ve ıslak özelliği ile ciltteki nemi çekerek derinlemesine temizlik sağlayan kil sabunu neye iyi gelir diyenler için bu konuyu detaylıca araştırdık. Sivilceli ciltlerin temizliğinde tercih edilen kil sabununun yağlı ciltlere iyi geldiği belirtilmektedir. Ayrıca siyah noktaların temizlenmesine de iyi gelmektedir.

Cilt dışında saçlar için de kullanılan kil sabunu yağlı saç temizliğine iyi gelmektedir. Yağlı saçlarda oluşan kepeklenme, kaşıntı ve saç dökülmesi sorunları olanlar kil sabununu rahatlıkla tercih edebilirler.

Doğal Kil Sabunu Ne İşe Yarar?

Saç, cilt ve vücut temizliği için kullanılan kil sabununun doğal olması çok önemlidir. Bazı firmalar tarafından doğallıkla alakası olmayan kil sabunu satışı yapılmaktadır. Bu konuda yanılmamak için güvendiğiniz yerlerden kil sabunu almaya dikkat edin. Aksi takdirde ters etki yaratabilir.

Tamamen doğal olarak üretilen kil sabunu cildi kurutmaz ve tahriş etmez. Doğal kil sabunu ile temizlenen cilt parlaklık kazanır. Bununla beraber akne ve sivilceleri kurutarak geçmesini sağlar. Saç için kullanıldığında ise saç köklerinin nefes almasına yardımcı olur.

Kil Sabununun Faydaları Nelerdir?

Yumuşak ve doğal bir peeling etkisi gösteren kil sabununun çeşitli faydaları bulunmaktadır. Son günlerde en çok tercih edilen cilt bakım ürünleri arasında ilk sıralarda yer alan kil sabununun faydaları bir hayli fazladır. Sizleri daha fazla meraklandırmadan kil sabununun faydalarını sıralıyoruz:

  • Cildi toksinlerden arındırır.
  • Cildin ölü hücrelerden arınmasına yardımcı olur.
  • Ciltteki iltihapları temizler.
  • Akne ve sivilcelerin yok olmasına yardımcı olur.
  • Koyu lekeleri gidererek cilt tonunu eşitler.
  • Saç dökülmesine iyi gelir.
  • Saçları kepekten arındırır.
  • Saç köklerini besler ve saçların sağlıklı uzamasına yardımcı olur.

Kil Sabunu Saça, Cilde Nasıl Uygulanır?

Faydaları ile birçok kişinin kişisel bakım ürünleri arasında yer alan kil sabununun ıslak cilde ve vücuda uygulanması önerilmektedir. Sabunu köpürterek ıslak cildinize ya da vücudunuza masaj yapabilirsiniz. Bunun dışında maske gibi kullanmak isteyenler ise köpüğü birkaç dakika yüzünde bekletebilirler. Saçlara kullanılacağında da yine aynı şekilde ıslak saç diplerine masaj yaparak uygulanabilir.

Kil Sabunu Günde Kaç Kez Kullanılır?

Cildi canlandıran, ölü derileri temizleyen ve vücuda nefes aldıran kil sabunu günde kaç kez kullanılır son derece önemlidir. Kil sabununun en az bir kez olmak üzere sabaha ve akşam kullanılabileceği söylenmektedir.

Kil Sabunu Kullananların Yorumları

Kil sabunu almayı düşünen kişiler için kil sabunu kullananların yorumları iyi bir yol göstericidir. Kil sabununu kullanan kişiler, deneyimlerini yorumları ile diğer kişilere aktarmaktadırlar. Bu yorumları incelediğimizde, kil sabununun saça ve cilde inanılmaz fayda sağladığı görülmektedir. Özellikle cildi çok yağlı olan kişiler, ciltlerinin yağdan arındığını belirtmişlerdir.

Kil Sabunu Nerede Satılır?

Kil sabunu aktarlarda ve online satış sitelerinde satılmaktadır. Ancak kil sabununun doğal olması gerektiği için güvendiğiniz yerlerden alışveriş yapmanız önerilmektedir.

Fucidin sivilcelere, mantara iyi gelir mi, basura sürülür mü?

Cilt hastalıkları denildiği zaman akıllara ilk gelen kremlerden olan Fucidin, sağladığı faydaları ile birçok kişinin beğenisini kazanmıştır. Genetik özellikle ya da dış etkenlere bağlı olarak çeşitli cilt sorunu yaşayan kişi sayısı bir hayli fazladır. Bu durumda devreye giren Fucidin krem nedir? Ne İçin kullanılır? Hangi bölgelerde etkilidir? Cilt hastalıkları tedavisinde kullanılan Fucidin hakkında fiyatından yan etkilerine, kullanımından faydalarına kadar tüm bilgileri bu yazımızda bulabilirsiniz.

Fucidin Krem Nedir, Ne İçin Kullanılır?

Fucidin krem bakteriler nedeni ile meydana gelen cilt sorunlarının tedavisinde kullanılan bir kremdir. İçeriğinde fusidik asit bulunan krem antibiyotik ilaçlar sınıfındadır. Buna bağlı olarak, çeşitli bakterilerin neden olduğu cilt enfeksiyonlarında etkilidir. Antibiyotik olması nedeni ile sadece doktorların tavsiyesi sonrasında kullanılması gerekmektedir.

İltihaplı egzamalar, yanık ve yaralar, enfeksiyon kapmış olan sivilceler, kıl dönmesi, kıl kökü iltihabı ve tırnakdaki dolama gibi pek çok sorun için kullanılabilir. Antibiyotik olması nedeni ile 20 günden fazla kullanılması önerilmez.

Fucidin Krem Nerede, Nasıl Kullanılır?

Ciltte oluşan sivilce ve lekelerde, enfeksiyona bağlı cilt sorunlarında kullanılan Fucidin krem direkt olarak sorun olan bölgeye sürülür. Eczanelerden reçetesiz olarak alınabilecek kremi doktor önerisi ile kullanmanız önerilmektedir. Fucidin krem nerede kullanılır konusu oldukça geniştir. Ayaklar, bacaklar, kollar, omuz, sırt, karın, genital bölge, yüz, kalça ve basen gibi tüm alanlarda yaşanan cilt sorunlarında rahatlıkla kullanılabilir.

Güçlü bir etkiye sahip olan Fucidin krem yanık ve yaraların tedavisinde de kullanılabilmektedir. Her cilt tipinde farklı etki göstereceği ve 20 günden fazla kullanılmaması gerektiği unutulmamalıdır. Çünkü hassas ciltte tahribata neden olabilir.

Fucidin Sivilcelere İyi Gelir Mi?
Fucidin Sivilcelere İyi Gelir Mi?

Fucidin Sivilcelere İyi Gelir Mi?

Yağlı cilt yapısına sahip olan kişilerin korkulu rüyası olan sivilceler bazı kişilerde yoğun olarak görülmektedir. Bu durumda devreye giren Fucidin sivilcelere iyi gelmektedir. Özellikle sivilceler için etkili olan krem direkt olarak sivilceler üzerine sürülebilir.

Fucidin Mantara İyi Gelir Mi?

Mantar rahatsızlığının ne kadar sıkıntılı olduğunu ancak yaşayanlar bilir. Bakterilerin neden olduğu ayak mantarına Fucidin krem iyi gelmektedir. Antibakteriyel özelliğe sahip olan Fucidin krem bakteri ve mantarların tedavisinde kullanılmaktadır.

Fucidin H Krem Bebeklerde Kullanılır Mı?

Oldukça hassas bir cilde sahip olan bebeklerin ciltlerinde herhangi bir krem kullanırken çok dikkat edilmelidir. İstenmeyen durumların yaşanmaması için öncelikle bir çocuk doktoruna gidilmeli ve doktorun önermiş olduğu kremler kullanılmalıdır. Fucidin kremin çocuklarda kullanımına ilişkin herhangi bir kısıtlama yoktur. Çocuklarda geniş alanlarda ve uzun süreli kullanılmaması önerilmektedir. Ayrıca Fucidin krem süt bebeklerinde kullanılmamalıdır.

Fucidin Krem Pişik İçin Kullanılır MI?

En çok merak edilen sorulardan biri de Fucidin krem pişik için kullanılır mı sorusudur. Sıcaklar, yanlış bez ve ıslak mendil kullanımı gibi faktörlere bağlı olarak bebeklerde pişikler görülmektedir. İlerleyen ve geçmeyen pişikler için doktor tarafından Fucidin krem reçete edilebilir. Tamamen doktor önerisi ile Fucidin krem pişik için kullanılabilir.

Fucidin Krem Basura Sürülür Mü?

İçeriğinde bulunan Fusidik asit ile bakterilerin meydana getirdiği deri hastalıklarında kullanılan Fucidin krem basura sürülür mü? Basur gibi sıkıntılı bir rahatsızlık yaşayan kişiler için Fucidin krem yetersiz kalabilmektedir. Basur için özel olarak hazırlanan kremler kullanılmalıdır. Kısmi bir katkı sunan Fucidin kremin basur üzerinde beklenen etkiyi göstermesi zordur.

Fucidin Krem Vajinaya Sürülür Mü? Vajinal Mantara Fucidin İyi Gelir Mi?

Vajinal mantara fucidin iyi gelir mi? sorusu kadınlar arasında cevabı çokça merak edilen bir sorudur. Bakteriler nedeni ile meydana gelen vajinal mantar sorununu yaşayan kadın sayısı bir hayli fazladır. Kaşıntı ve yanmaya neden olan bu durumda vajinanın çevresine sürebilirsiniz. Ancak vajinanın iç kısmına sürmemeye dikkat etmelisiniz. Vajinal mantar durumunda doktorunuza danışmadan Fucidin krem kullanmamanız yararlı olacaktır.

Fucidin Krem Cinsel Organa Sürülür Mü?

Fucidin kremin kullanım alanı oldukça geniştir. Bu nedenle akıllara nerelerde kullanılacağı ile ilgili çeşitli sorular gelmektedir. Doktora danıştıktan sonra doktorunuzun önerisi ile Fucidin krem cinsel organa sürülebilir.

Fucidin Krem Fiyatı 2021

Her yıl fiyatında ufak değişiklikler olan Fucidin kremin 2021 Mart ayından itibaren satış fiyatı 19.33 TL olarak belirlenmiştir. Eczanelerden doktor önerisi ile satın alabilirsiniz.

Zayıflamak ve selülit için Saraçoğlu lahana kürü tarifi

Kimsenin ağzından düşüremediği tüm uzmanların önerdiği sağlık timsali beyaz lahana kürü pekiyi aslında nedir? Bu yazımız da bundan bahsedeceğiz. Lahana kürü aslında çok eski zamanlara dayanan özellikle kadınların ve kilo problemli olanların sıkça başvurduğu, tercih ettiği sağlıklı yöntemlerin başında gelir. Sıkça tercih edilmesinin sebeplerinden birkaçı kolay hazırlanması, az malzeme gerektirmesi ve hazırlanışının çok zaman almamasıdır. Özellikle selülit için lahana kürü oldukça etkili sonuçlar bırakmasından dolayı en çok tercih edilen kürlerdendir.

İbrahim Saraçoğlu Lahana Kürü Nasıl Hazırlanır?

Zayıflamak için lahana kürü nasıl yapılır? sorusu sıkça sorulan bir sorudur. Fazlaca farklı hazırlanış biçimi olmasına karşın İbrahim Saraçoğlu’nun tarifinin en etkili olduğu gözlenmiştir.

Malzemeler;

  • 3-4 beyaz lahana yaprağı
  • Yarım litre kaynar su

Hazırlanışı;

Bu tarife göre; 3 ila 4 adet beyaz lahana yaprağını güzelce temizledikten sonra kaynamakta olan yarım litre suyumuzun içine bırakıyoruz. (Suyu önceden kaynatmamızın sebebi İbrahim Saraçoğlu’nun sebzelerin ve otların kaynadıkça vitamin ve mineral açısından zayıfladığını hatta etkisini kaybettiği düşüncesidir.) 15 dakika kısık ateşte kapağı kapatarak bir nevi demlenmesini sağlıyoruz. Daha sonra süzerek farklı bir kabın içine alıyoruz.

Uygulanışı;

Hazırladığımız bu kürü sabahları aç veya tok olarak tüketiyoruz. Akşamları da 1 su bardağı içerek günü tamamladıktan sonra bu küre toplam 3 gün devam ediyoruz.

İbrahim Saraçoğlu Lahana Kürü Kaç Gün İçilir?

İbrahim Saraçoğlu lahana kürünü 3 gün boyunca içilmesini tavsiye ediyor. Bu kürü 3 gün uyguladıktan sonra 3 gün ara verin ve tekrar 3 gün uygulayın. Bu şekilde toplam 21 gün içerek lahana kürünü tamamlayın.

Saraçoğlu Selülitler İçin Lahana Kürü

Aynı zamanda ısrarcı Selülitler için lahana kürü tavsiye edilir. Tarif hiçbir farklılık göstermez Saraçoğlu lahana kürü yapılıp devam edilir. Aynı zamanda peeling olarak da kullanılabilir. Bunun için 2 fincan ince çekilmiş kahve, deniz tuzu veya şeker ve vücut yağı gerekir. Hazırladığımız bu peelingi dilediğimiz her an uygulayabiliriz. Lahana kürünün selülitlerde etkisi çok derin olarak gözlenmiştir. Kürün yağ yakıcılığından inatçı selülitlere etki edip hatta düzenli yapanlar da selülitleri 100 de 100 e kadar yok ettiği gözlenmiştir. Bu kürü sürdürürken selülit için aynı zamanda at kılı fırçası önerilir. Duştan sonra selülitli bölgeyi 15 dakika boyunca kuru ve dairesel hareketlerle fırçalayarak, kan dolaşımını hızlandırıp etkisini 2 katını çıkarabilirsiniz.

Lahana Kürünün Sağlığa Faydaları Nelerdir?

  • Kalp ve damar sağlına etkisi gözlenmiştir.
  • Damar tıkanıklarına faydası vardır.
  • Bağırsak hareketlerini arttırarak metabolizmayı hızlandırır.
  • Regl dönemlerinin daha az şiddetli geçmesini sağlar.
  • Regl düzensizliklerine iyi gelir.
  • Zengin mineralleri sayesinde vücut direncini arttırır.

Lahana Kürünün Zararları Nelerdir?

Her şeyin fazlasının zarar olduğu gibi fazla tüketildiği taktirde lahana kürünün zararları da mevcuttur. Fazlaca su kaybettirdiği için ishale sebebiyet verir. Şişkinlik ve gaz yapar. Aynı zamanda lahana suyunun fazla tüketimi idrar yollarına zarar verir. Bu yüzden kararında ve yazdığı kadar tüketilmelidir. İshal olan kişilerin lahana suyundan uzak durmaları önerilir.

Hazırlanırken ve tüketilirken yapılan en büyük yanlışlardan biri, içine tüketimi kolay olsun diye aroma eklemektir. (Bal, süt vs.) bu yanlışlar sonucu kürün doğru yapılamaması sebebiyle kilo verememek, selülit azalımında etkisizlik gözlenir. En doğrusu içine hiçbir aroma katmamak ve tarifi bozmamaktır. Doğru yapıldığı ve tüketildiği taktirde gözle görülür etkileri elle tutulur yararları muhakkak olacaktır.

Soda diyeti ile 10 günde 10 kilo nasıl verilir?

Yaz aylarının gelmiş olması ile beraber kilo problemi daha fazla gün yüzüne çıkmıştır. Yaz sıcaklıklarında kısa kollu ve rahat giyinmek isteyen kişiler, fazla kilolarından kurtularak özgür giyinmenin tadını çıkarmak istiyor. Sizlere ilaç gibi gelecek soda diyetinin ayrıntıları ile bu hedefinize ulaşmanıza yardımcı oluyoruz.

Soda Diyeti Nasıl Yapılır?

Yemeğin fazla kaçırıldığı zamanlarda şişkinliği azaltmak için içilen sodanın zayıflama üzerindeki etkilerini biliyor musunuz? Soda diyeti ile sodaya tamamen farklı bir bakış açısı geldi. Bu diyet sayesinde kişide daha fazla su içme isteği olmaktadır. Bu sayede kilo verimi de hızlanmaktadır. Peki, soda diyeti nasıl yapılır? Asıl önemli olan diyetin nasıl ve ne kadar süre yapılacağıdır.

Soda diyetini anlatmaya başlamadan önce midesinde rahatsızlık olanların bu diyeti uygulamamasını öneriyoruz. Mide problemi olan kişilerin doktor kontrolünde, kendilerine uygun diyeti yapmaları daha sağlıklı olacaktır. Soda diyeti için herkesin evinde bulunan 5 malzemeye ihtiyaç vardır. Bu malzemeler şunlardır:

  • 1 çay kaşığı kuru nane
  • 1 çay kaşığı pul biber
  • 3 yemek kaşığı ev yoğurdu (Kaymaksız)
  • 1 şişe soda
  • 1 çorba kaşığı doğal elma sirkesi
  • İsteğe bağlı limon suyu

Soda Diyetinin Hazırlanışı: Sırası ile yoğurdu, pul biberi, kuru naneyi, elma sirkesini bir kâseye ekleyin. Daha sonra bir şişe sodayı yavaş bir şekilde karışıma ekleyin. Karışım ayran kıvamına gelene kadar karıştırın. Hazırlanan karışımı geceleri yatmadan önce için. Soda diyetini 5 gün uyguladıktan sonra 3 gün ara verip tekrar uygulayabilirsiniz.

Soda Diyeti Kaç Kilo Verdirir?

Tüm diyetlerde olduğu gibi soda diyeti kaç kilo verdirir en merak edilen konuların başında gelmektedir. Herhangi bir diyette kaç kilo verileceği kişinin diyete uyumuna ve metabolizmasına göre değişmektedir. Soda diyeti ile 10 günde 10 kilo verilmesi hedeflenmektedir. Ancak verilen kilo herkeste aynı değildir.

1 Haftada 10 kilo Vermek İçin Ne Yapmalı?

1 hafta gibi kısa bir sürede 10 kilo vermek mümkün olsa da çok sağlıklı değildir. Şok diyetler elbette yapılabilir. Ancak çok düşük kalorili beslenmek çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle dikkat edilmesi gerekmektedir.

1 haftada 10 kilo vermek için ne yapmalı konusunda çeşitli önerilen bulunmaktadır. Bu süreçte öncelikle beslenmeye dikkat edilmelidir. Yağ yakıcı yiyecekler tercih edilmeli, bol su içilmeli ve her gün mutlaka egzersiz yapılmalıdır.

Soda Diyeti ile 10 Günde 10 Kilo Nasıl Verilir?

Etkili sonuçları ile dikkat çeken soda diyeti ile 10 günde 10 kilo nasıl verilir merak ettiğinizi biliyoruz. Estetik görünümüne önem veren kişiler vücutlarında bulunan fazla kilolarını hızlı bir şekilde vermek isterler. Bu noktada devreye giren soda diyeti ile kısa sürede yüksek rakamda kilolar vermek mümkündür.

Zengin bir içeriğe sahip olan soda, insan vücuduna katkı sağlamaktadır. Yağ yakımına yardımcı olan sodanın toksinleri de idrar yolu ile atma etkisi bulunmaktadır. Bu etkili diyeti hamilelerin, emziren annelerin ve mide problemi olanların uygulamaması tavsiye edilmektedir. Soda diyetinde sabahları sağlıklı bir kahvaltı yapılır. Öğlen saatlerinde yine yağsız ve protein ağırlıklı beslenilir. Akşamları da aynı şekilde beslendikten sonra soda diyetinde hazırlanan karışım yatmadan içilir. Bununla beraber her gün en az yarım saat yürüyüş yapılması önerilir.

Yoğurt, Soda, Limon Kürü ile Zayıflayanlar

Kilo verdiren yoğurt, sindirimi hızlandıran soda ve asidik özellikli limonun beraber tüketilmesi şeklinde yapılan yoğurt, soda, limon kürü ile zayıflayanlar bu kürün ne kadar etkili olduğunu yorumlarında aktarıyor. Bu kür özellikle göbek yağının erimesine yardımcı olmaktadır.

Bölgesel yağlardan kurtulmayı sağlayan bu kür için 3 yemek kaşığı yağsız ya da yarım yağlı yoğurt, yarım limon suyu ve 1 tane maden suyu karıştırılır. Bu karışım sabahları uyanıldığında ve gece yatmadan 30 dakika kadar önce tüketilmelidir. 2 hafta boyunca uygulanan kür ile yağlara elveda diyeceksiniz.

Soda Diyeti Yapanların Yorumları

Soda diyeti yapanların yorumları farklılık göstermektedir. Bazı kişiler bu diyetin çok etkili olduğunu ve kısa sürede kilolarından kurtulduklarını belirtmektedirler. Bu kişiler, diyetle beraber egzersiz yapmayı da ihmal etmediklerini söylemektedirler. Ancak çok az olmakla beraber, soda diyetinden bekledikleri etkiyi görmediklerini söyleyenler de vardır. Bu farklılık kişinin yapısına, metabolizmasına ve diyete uyumuna göre değişmektedir. Eğer sizlerin de mide ile ilgili problemleriniz yoksa soda diyetine bir şans verebilirsiniz.

Yağ yakan yoğurt kürü ile 1 haftada kaç kilo verilir?

Yaz sezonunun açılması ile kış aylarında biriken kilolarını verme telaşına kapılan kişiler, yağ yakan kürler araştırmasına başlamıştır. Kiloların daha hızlı bir şekilde verilmesine yardımcı olan kürler zayıflatır mı? Daha hızlı yağ yakmak için nelerle beslenilmeli? Aklınızdaki tüm soruların cevabı yazımızda sizleri bekliyor.

Yağ Yakan Kürler ile Zayıflanır Mı?

Kilo verme sürecinde yağ yakımı çok önemlidir. Kilosunun büyük bir kısmını yağdan veren kişiler çok çabuk incelir ve bu kişilerin kilo verdiği dışarıdan net bir şekilde belli olur. Bu nedenle yağ yakan kürler ile zayıflanır mı sorusu önem arz etmektedir. Yağ yakımını hızlandırmak için beslenmenin spor ile desteklenmesi son derece önemlidir.

Yağ yakmaya yardımcı olan kürler ile zayıflamak mümkündür. Çünkü yağ yakımı gerçekleştiği zaman kilo da azalacaktır. Bu aşamada kürlere tam uyum çok önemlidir. Ancak yağ yakan kürlerin sürekli olarak uygulanmaması gerektiği unutulmamalıdır.

Hızlı Yağ Yakmak İçin Ne Yemeli?

Yağ yakımının beslenme ile ilişkisi çok büyüktür. Bazı besinler yağ yakımını hızlandırırken, bazı besinler vücudun yağ oranında artış sağlar. Bu bölümde hızlı yağ yakmak için ne yemeli konusunu ele alacağız. İşte yağ yakımını hızlandıran yiyecekler:

  • Yağsız yoğurt
  • Köy peyniri
  • Protein tozu
  • Kahvaltılık gevrek
  • Somon balığı
  • Greyfurt
  • Çorba
  • Yumurta
  • Antep fıstığı
  • Fasüyle

Yoğurt Yağ Yakar Mı?

Yapılan bilimsel araştırmalar yoğurdun kilo verme üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Bu bilgiye göre yoğurt yağ yakar mı sorusu daha çok merak edilmektedir. Çünkü kilo vermekten çok yağ yakmak önemlidir. İçeriğinde kalsiyum ve amino asitler bulunduran yoğurdun yağ yakıcı özelliği bulunmaktadır. Bununla beraber, yoğurdun kasları kuvvetlendirme etkisi de vardır.

Zayıflamak İçin Yoğurt Kürü Nasıl Yapılır?

Daha fit ve zayıf görünmek isteyenler için çeşitli kürler önerilmektedir. Özellikle göbek bölgesindeki yağları eriten yoğurt kürü en popüler kürler arasında yerini almıştır. Birçok kişi tarafından uygulanan ve olumlu sonuçlar alınan yoğurt kürü için malzemeler şunlardır:

  • 3 yemek kaşığı az yağlı yoğurt
  • Yarım çay kaşığında zerdeçal
  • 1 çay kaşığında hakiki pul biber
  • 1 çay kaşığında zencefil
  • 1 çay kaşığında tarçın
  • Yarım limon suyu

Tüm malzemeler bir kapta karıştırılır. Bu karışım gece uyumadan bir saat kadar önce tüketilir. Yoğurt küründen sonra herhangi bir şey tüketilmemelidir. Kür ile beraber günde en az 2 litre su tüketilmesi ve egzersiz yapılması kilo verimini hızlandıracaktır.

Yağ Yakan Yoğurt Kürü İle 1 Haftada Kaç Kilo Verilir?

Birçok kişinin uyguladığı yağ yakan yoğurt küründe düzen çok önemlidir. Bu kür en az bir hafta düzenli olarak yapılmalıdır. Bir hafta sonunda ara verilerek yeniden başlanabilir. Yağ yakan yoğurt kürü ile 1 haftada 2 – 3 kilo verilebilmektedir. Bu kilonun büyük bir kısmı ise göbek yağlarından gitmektedir.

Gece Yatmadan Önce Yağ Yakan Kür

Yağ yakan kürlerin her biri farklı malzemelerle farklı zamanlarda yapılmaktadır. Kullanılan malzemelerin etkileri birbirinden farklıdır. Gece boyu yağ yakımını devam ettirmek isteyenler, gece yatmadan önce yağ yakan kür uygulamaktadırlar. Bu kür sayesinde gece uyurken bile yağ yakabileceksiniz. Yukarıda anlattığımız yoğurt kürü, gece yatmadan önce uygulanan yağ yakıcı kürdür. Bu kür ile uyurken bile kilo vermenin hazzını yaşayacaksınız.

Yağ Yakıcı Kürler Emziren Annelere

Bebek sahibi olmanın heyecanı yanında fazla kilolarından yakınan anneler yağ yakıcı kürler ile bu kilolarından kurtulmak isterler. Ancak özellikle emzirmenin ilk 6 ayında herhangi bir diyet ya da kür yapılmaması önerilmektedir. Bu dönemde anneler çocukları ile vakit geçirmenin keyfini yaşasınlar. 6 ay sonrasında bir diyetisyen eşliğinde doğru beslenme ile kiloları vermek mümkündür.

Yağ yakıcı kürler emziren annelere pek önerilmemektedir. Çünkü bu kürler hem sütün kalitesini hem de miktarını etkileyebilir. Bu nedenle emzirme döneminde sadece sağlıklı diyet yaparak kilo verebilirsiniz.

Yağ Yakan Kürler İbrahim Saraçoğlu

Yağ yakan kürler İbrahim Saraçoğlu tarifleri ile daha keyifli hale gelmektedir. Tamamen bitkisel beslenmeyi destekleyen İbrahim Saraçoğlu, bu sayede bitkilerin sağladığı faydalardan yararlanmayı hedeflemektedir. İbrahim Saraçoğlu tarafından önerilen ve yağ yakımına destek olan kürler aşağıda anlatılmıştır.

Ihlamur Kürü: 2 tutam ıhlamur, 10 – 12 tane kuşburnu ve 1 tutam altın otu kaynamış 3 bardak su içerisine eklenerek kaynatılır. Ilıyınca süzülerek 5 – 6 saat içerisinde tüketilir.

Lahana Kürü: 4 – 5 tane beyaz lahana yaprağı tüm olarak 750 ml kaynayan suyun içerisine atılır. 7 dakika haşlandıktan sonra lahanalar süzülür. Bu kür 3 tane 5 gün uygulandıktan sonra beşinci gün sonunda 3 günlük ara verilir.

Sabah yüze buz sürmek ne işe yarar, tüyleri azaltır mı?

Suyun dondurulması sonucu elde edilen buz, kristal yapıda ve renksizdir. Farklı amaçlarla evlerde yerini alan buzlar sivilcelerden kırışıklıklara kadar çok çeşitli cilt sorunlarında kullanılabiliyor. Yapılan araştırmalar da buzun yüze çok faydası olduğunu gösteriyor. Gelin beraber buzun cilde faydalarını öğrenelim.

Yüze Buz Uygulaması Nasıl Yapılır?

Vücudun herhangi bir bölümüne buz kompresi uygulamak kriyoterapi ya da soğuk terapi olarak adlandırılır. Eskiden çok fazla bilinmese de, günümüzde yüze buz uygulaması nasıl yapılır bilmek önemlidir. Cilde olan faydaları saymakla bitmeyen yüze buz uygulaması son derece kolaydır.

Yüzünüzü güzelce temizledikten ve nemlendirdikten sonra buz uygulamasına geçilmelidir. 1 küp buzu buz kalıbından çıkarın ve dairesel hareketler ile yüzünüzün üzerinizde gezdirin. Buzlar cilt sıcaklığı ile erimeye başladıktan sonra buz uygulamasını bırakabilirsiniz. Daha sonra normal ısıdaki su ile cildinizi yıkayın.

Cilde Buz Maskesi Nasıl Yapılır?

Ciltteki hücrelerin canlanmasını sağlayan buz maskesi, yaşın ilerlemesine bağlı olarak artan kırışıklıkların ve sarkmaların toparlanmasına yardımcı olur. Birçok kişi tarafından merak edilen cilde buz maskesi nasıl yapılır size detaylı olarak aktaracağız. Kalıptan çıkarılan buz küpü direkt olarak cilde uygulanabileceği gibi bazı doğal ürünlerle karıştırılarak da uygulanabilir. Şimdi size buzla yapabileceğiniz farklı buz maskelerinden bahsedeceğiz.

Limonlu buz maskesi: Bir miktar su içerisine bir limon sıkarak buz kalıbında dondurun. Buz küpü donduktan sonra çıkarın ve yüzünüze dairesel hareketlerle uygulayın.

Sodalı buz maskesi: 1 şişe maden suyunu buz kalıplarına dökün. Dondurduktan sonra yavaş yavaş yüzünüze uygulayın.

Nemlendiricili buz maskesi: Günlük kullandığınız ve cilt tipinize uygun olan nemlendiriciyi boynunuza ve yüzünüze normalden daha fazla sürün. Daha sonra buz küpü ile cildinize masaj yapın.

Salatalıklı buz maskesi: 2 tane salatalığı püre haline getirdikten sonra 1 fincan limon suyuna ekleyin. Hazırlanan karışımı buz kalıplarında dondurun ve cildinize uygulayın.

Yüze Sürülen Buz Ne İşe Yarar?

Konu güzellik olduğu zaman hiç acımadan cebini boşaltacak birçok kadın bulunmaktadır. Ancak istediğiniz cilde kavuşmak için paralarınızı vermenize ya da saatlerce araştırma yapmanıza hiç gerek yok. Cildinize bakımın en pratik ve en ekonomik yolu buzdolabında sizleri bekliyor.

Serinletmenin dışında cilt bakımında da kullanılan buz sayesinde cilt sorunları ile baş edebilirsiniz. Güzellik rutininize buz uygulamasını eklemeyi unutmayın. Peki, yüze sürülen buz ne işe yarar? Yüze buz sürmenin faydaları şunlardır:

  • Akne ve sivilce tedavisinde etkilidir.
  • Kan dolaşımını artırdığı için cilde canlılık verir.
  • Güneş lekelerinde etkilidir.
  • Cildi sıkılaştırır.
  • Cildin sarkmasına engel olur.
  • Gözaltı morluklarına iyi gelir.
  • Cildi gençleştirir.
  • Gözenekleri sıkılaştırır.
  • Makyaj öncesi buz uygulamak fondötenin daha düzgün durmasına yardımcı olur.
  • Gözaltı şişliklerine iyi gelir.

Sabah Yüze Buz Sürmek Ne İşe Yarar?

Kırışıklıkların azalmasına yardımcı olan buz uygulaması, yeni kırışıklıkların da oluşmasına engel olur. Cildi canlandırma özelliği olan buzu özellikle belli saatlerde kullanmak etkiyi daha da artırır. Sabahları yüze buz sürmek soğukluğun da etkisi ile kan dolaşımını hızlandırarak cilde renk vermektedir. Buzun etkisi her zaman vardır. Ancak sabah saatlerinde uygulandığında cilde sağladığı fayda daha fazladır.

Yüze Buz Sürmek Tüyleri Azaltır Mı?

Yüze buz sürmek tüyleri azaltır mı sorusu son günlerde popüler olmaya başlamıştır. Buzun çeşitli faydalarını gören kişiler, yüze buz sürmenin tüyleri azaltıp azaltmadığını merak etmektedir. Buz uygulamasının tüyleri azaltma üzerinde etkisi vardır. Ancak bu etki uzun sürede kendisini göstermektedir. Buna karşın ağda uygulamasından hemen sonra yüzünüze buz maskesi yaparsanız oluşacak tahrişin ve kızarıklığın önüne geçebilirsiniz.

Yüze Buz Sürmek Zararlı Mı?

Yüze buz sürmenin faydaları bir hayli fazladır. Ancak faydaları olduğu gibi bazı zararları da bulunmaktadır. Yüze buz uygulamasının çok sık tekrarlanmaması önerilmektedir. Bununla beraber, buz küplerini pamuklu bir beze sararak yüzünüze uygulamanız daha iyi olacaktır. Buz küpünün belirli bir alana bir dakikadan daha fazla uygulanmaması önerilmektedir. Buz maskesinin 15 dakikadan fazla yapılması kılcal damarları da etkilemektedir. Bu nedenle çok dikkat edilmelidir.

Sütlü Buzun Cilde Faydaları

Mısırlı ve Eski Yunanlı kadınların güzellikleri sütten gelmektedir. Sütün içerisinde bulunan A, D, E vitaminleri cildi beslemektedir. Cildinizin daha fazla beslenmesi için sütü buz haline getirebilirsiniz. Sütlü buzun cilde faydaları önemlidir. Sütü buz kalıplarına dökerek sütlü buzu hazırlayabilirsiniz. Her gün bir buz küpünü cildinize uygulayarak cildinizin kısa sürede kendisini toparlamasını sağlayabilirsiniz. Cildi derinlemesine temizleyen buzlu süt, cilde doğal bir botoks etkisi yaratmaktadır.

Maden Suyu, Limon, Buz Maskesi Nasıl Yapılır, Ne İşe Yarar?

Ayrı ayrı çeşitli faydaları bulunan maden suyu, limon buz maskesi nasıl yapılır? Bu doğal maskeyi hazırlamak son derece kolaydır. Bir şişe maden suyu içerisine yarım limonu sıkın ve buz kalıplarına dökün. Karışım donarak buz haline geldikten sonra cildinize dairesel hareketlerle uygulayın. Bu maskenin sağladığı faydalar şunlardır:

  • Gözenekleri sıkılaştırır.
  • Sivilceyi azaltır.
  • Cildi nemlendirir.
  • Cilt lekelerinde etkilidir.
  • Işıltılı ve pürüzsüz bir cilde kavuşmayı sağlar.

Yüze Sodalı Buz Sürmek

Yumuşak ve tamamen pürüzsüz bir cilde sahip olmak istiyorsanız, yüze sodalı buz sürmek nasıl yapılır öğrenmelisiniz. İçeriğinde zengin mineraller bulunan soda sayesinde cildiniz ihtiyacı olan vitaminleri alır. Yüze sodalı buz sürmek cildi daha parlak, pürüzsüz ve sıkı bir hale getirmektedir. Tarif için bir şişe maden suyunu buz kalıbına dökün. Hazırlanan buz küpünü cildinize uygulayın.

Yüze Buz Sürmek Kılcal Damar

Genelde soğuk bölgelerde yaşayan, hassas ve açık tenli kişilerde kılcal damar görülmektedir. Yaşın ilerlemesi ile beraber cilt incelerek kılcal damar görünümünü daha da artırır. Yüze buz sürmek ise kılcal damarların sıkılaşmasına yardımcı olur ve çekme efekti yaratır. Bu sayede cildinize süreceğiniz kremlerin daha iyi emilmesini sağlar.

Sivilceye Buz Kullananlar

Yüze buz sürmenin en önemli faydalarından biri sivilceleri azaltmasıdır. Sivilceye buz kullananlar sivilcenin söndüğünü görecekler. Yüzdeki sivilceye buz küpleri ile yapılan soğuk kompres, ciltteki kan dolaşımının artmasını sağlamaktadır. Ayrıca gözenekleri kapatarak sivilcelerin neden olduğu ağrı ve iltihabı azaltmaktadır.

Temiz bir beze saracağınız buz küplerini sivilceli bölgeye hafif bir şekilde bastırın. Birkaç dakika bekledikten sonra kaldırın ve bu işlemi 3 – 4 defa uygulayın. Bu işlemin günde iki kere yapılması önerilmektedir.

Tükenmişlik sendromundan kurtulmak için neler yapmalıyız?

Tükenmişlik sendromu, insanın hem fiziksel hem zihinsel olarak tükenmiş olması ve bu yüzden hayatında artık hiçbir şeyden artık keyif alamamasıdır. Her insan monoton giden bir yaşam koşullarında kendisini tükenmiş hissedebilir. Bunun dışında covid-19 gibi küresel bir salgının yarattığı stresten kaynaklı olarak insan hiçbir şeyden keyif almamaya başlayabilir. Uzun bir süre hasta bir aile üyesine bakmak, işsizlik, uzun süre yorucu bir iş yapmak, acı olaylar yaşamak da tükenmişlik sendromuna yol açabilir.

Tükenmişlik Sendromu Nedir?

Tükenmişlik sendromu, ilk kez 1970’li yıllarda psikolog Herbert Freudenberger tarafından tanımlanmış bir sendromdur. Fiziksel, zihinsel ve duygusal yorgunlukla kendini gösteren stres kaynaklı bir durumdur. Tükenmişlik sendromunu yaşayan bir insan, yaşadığı stresle tek başına başa çıkamaz, günlük sorumluluklarını yerine getiremez, uyusa veya dinlense de geçmeyen sürekli şiddetli bir yorgunluk yaşar.

Bu durumdan mustarip olanlar, sabahları yataktan kalkmada zorluk yaşarlar. Diğer insanlara verebilecek bir şeylerinin kalmadığını düşünürler. Umutsuzluk yaşarlar. Bu sendrom, kendiliğinden geçmeyen, mutlaka tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlıktır. Tedavi edilmezse, diyabet, depresyon, kalp hastalığı gibi ciddi hastalıklara neden olabilir.

Tükenmişlik Sendromunun Belirtileri Neler?

Bir insanda tükenmişlik sendromunu tespit etmek çok zordur. Bununla birlikte bu sendromu tespit etmek için kullanılan bazı belirtiler vardır.

Yorgunluk

Kişi kendisini fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak yorgun hisseder. Bu yorgunluğa bağlı olarak baş ağrısı, karın ağrısı, iştah artması veya azalması, uyku düzensizlikleri yaşayabilir.

İzolasyon

Kişi, kendisini tükenmiş hissettiği için sosyal çevresinden uzaklaşır. Genellikle günün büyük bir bölümünü odasında yalnız geçirir.

Hayal dünyasına kaçmak

Kişi, bu şiddetli yorgunluk ve tükenmişlik haliyle başa çıkabilmek için hayal dünyasına kaçabilir. Uyuşturucu, alkol veya yiyeceklere yönelerek bu rahatsızlıktan kurtulmaya çalışabilir.

Sinirlilik hali

Kişi, yaşadığı bu şiddetli yorgunluk sebebiyle tahammül becerisini kaybeder. Normalde hiç sinirlenmediği olaylara sinirlenerek sert tepkiler gösterir.

Hastalıklara yatkınlık

Bu sendrom kişinin bağışıklık sistemine zarar vererek onu hastalıklara açık hale getirir. Sürekli soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklara yakalanır. Bunun yanı sıra depresyon ve anksiyete gibi zihinsel sağlık sorunları da yaşar.

Tükenmişlik Sendromundan Kurtulmak İçin Neler Yapmalıyız?

Stresi azaltmak, bu sendromu yenmenin en temel yoludur. Aşağıdaki önerileri uygulamak, stresi azaltmanıza ve tükenmişlik sendromuyla başa çıkmanıza yardımcı olacaktır.

Yardım isteyin

Bu rahatsızlık kendiliğinden düzelebilecek bir rahatsızlık değildir. Bu yüzden öncelikle bir sağlık kuruluşuna başvurmalı, onların yardımını almalısınız. Aynı zamanda bu durumu ailenizle ve arkadaşlarınızla paylaşarak onların da desteğini almalısınız.

Egzersiz yapmak

Egzersiz yapmak, hem fiziksel sağlığımız hem zihinsel sağlığımız için çok faydalıdır. Ancak yaşadığınız yorgunluk hissinden dolayı kendinizi zor egzersiz programlarıyla yormamalısınız. Ancak günde 30 dakikalık küçük egzersizler yapmaya başlayabilirsiniz. Günde 30 dakikalık kolay bir egzersiz programı stresinizi azaltacak ve kendinize olan güveninizi de artıracaktır.

Dengeli beslenme

Omega-3 yağ asitleri, vücudumuzda stres hormonlarını dengeleyen önemli bir besindir. Bu yüzden günlük gıdanıza bu besini ekleyerek stres seviyelerinizi azaltabilirsiniz. Örneğin her gün bir kâse yoğurda bir tatlı kaşığı öğütülmüş keten tohumu ekleyebilir, balık ve ceviz tüketiminizi arttırabilirsiniz.

Uyku düzeni

Vücudumuzun dinlenip enerji toplaması için kaliteli bir uykuya ihtiyacı vardır. Bunun için, uyumadan önce kafeinli içecekler tüketmemek, cep telefonunuzu yatak odanızın dışında bırakmak, uyumadan önce rahatlatıcı bir bitki çayı içmek size yardımcı olabilir.

Atkins diyeti ile 1 haftada 3 kilo zayıflamak mümkün mü?

Düşük karbonhidrat diyeti olarak bilenen Atkins diyeti ile birkaç beden incelmek mümkün. Burada önemli olan nokta; programa bağlı kalarak sürdürebilirliğini askıya almamaktır. Diyet boyunca karbonhidratlı gıdalardan uzak kalmak gerekir. Bu durum kişinin mutluluk hormonlarını etkilemez, çünkü Atkins diyeti protein bakımından güçlü ve lezzetli listelerden hazırlanarak oluşturulur.

Diyet yaparken çoğu insanın zorlandığı konular şunlardır: Aç kalmak, başaramayacağım duygusu, mutsuz ve yorgun hissetmek. Bunlar kişinin psikolojisini olumsuz etkilediğinden diyetin bozulmasına neden olur. Açlık duygusu zaten diğer tüm olumsuz duyguları ve kaygıları çeker. Tok kalarak zayıflamaya önem veren Atkins diyetinin detayları için haberimizin devamını kaçırmayın.

Atkins Diyeti Nedir?

Atkins diyeti nedir sorusuyla yakından ilgililer, Dr. Robert Coleman Atkins’in yazdığı kitabı bilirler. Atkins, bu zayıflama programının isim babasıdır ve kitabında karbonhidratlı besinlere kalın bir set çeker. Yani Atkins diyeti karbonhidrat bakımından düşük, protein bakımından zengin besinleri içerir. Diyetin içerisinde un ve un mamulleri olmamasına karşı çokça yağ ve et bulunur. Bu sayede vücut enerji ihtiyacını proteinden karşılar.

Atkins diyetinde hedef: nihai amaca ulaşmak için (zayıflamak) aç kalmamak ve vücut enerjisini dinç tutmaktır. Pasta, atıştırmalık, makarna, hazır gıdalar, ekmek, pilav gibi yiyeceklerden uzak durulur. Bu süreçte yağ yakımı proteinden alınan enerjiden sağlanıyor. Programı düzenli uygulayanlarda kilo kaybı görülür.

Düşük Karbonhidratlı Atkins Diyeti Nasıl Yapılır?

Düşük karbonhidratlı Atkins diyeti nasıl yapılır diye merak edenlere bu diyetin 4 kademeden oluştuğunu söylemeliyiz. Diyetin kademeleri şunlardır:

1- Diyetin birinci kademesinde proteinli besinlere yer verilirken, karbonhidratlar tamamen çıkarılmaz. Karbonhidratlı yiyecekler minimum seviyede tutulur. Protein ise yeşil sebzeler ile desteklenir.

2- İkinci kademede düşük karbonhidratlara yine yer verilir. Örneğin; birkaç fındık veya ceviz yenmesinde sakınca olmaz.

3- Üçüncü kademede diyet listesine sadık kalınır. Kişinin zayıflamaya başladığı kademedir. Atkins diyeti ile zayıflama sürecinde karbonhidrat miktarına dikkat edilir. Günlük olarak 20 gramdan fazlası tüketilmez.

4- Dördünce kademede kişi hedefine yakınlaşır. Bu süreçte yağ yakımı hesaplanır. Protein bakımından yüksek, karbonhidrat bakımından düşük besinler tüketilmeye devam edilir.

Yağ ve protein ağırlıklı beslenmeye yer verilen bu diyette et, deniz mahsulleri, yumurta, kümes hayvanları, tereyağı, peynir yenebilir. Fakat patates, makarna, pilav, bisküvi, şeker, kurabiye, unlu gıdalardan uzak durulur.

7 Günlük Atkins Diyeti Listesi

Zayıflamak isteyenler için 7 günlük Atkins diyeti listesi hazırladık. Bu listeyi uygulamadan önce sağlık durumunuzu yeniden gözden geçirmenizi ve uzman kişilerden yardım almanızı öneririz.

1.Gün:

Kahvaltı: 1 adet domates ve 2 adet yumurta ile hafif yağda yapılan omlet

Öğlen: Yarım porsiyon tavuklu salata ve birkaç kaşık yoğurt

Akşam: Haşlanmış sebze ve ızgara et

2.Gün:

Kahvaltı: Roka gibi yeşillik ve pastırmalı omlet

Öğlen: Salata ve 150 gram tavuk ızgara

Akşam: Yoğurt, kıymalı veya sade pişirimlik kabak

3.Gün:

Kahvaltı: 1 dilim beyaz peynir 1 tam ceviz içi ve haşlanmış yumurta.

Öğlen: Yarım porsiyon avokado eşliğinde ton balıklı salata

Akşam: Haşlama tavuk ve zeytinyağlı yeşil fasulye

4.Gün:

Kahvaltı: 1 kâse yoğurt, 5 adet fındık ve 1 porsiyon çilek

Öğlen: Kuşkonmaz eşliğinde ızgara kanat

Akşam: Salata ve balık

5.Gün:

Kahvaltı: 3 adet zeytinyağlı omlet ve 1 dilin hindi füme

Öğlen: Karidesli salata veya yeşil salata

Akşam: Yoğurt ve sebzeli köfte

6.Gün:

Kahvaltı: Ispanaklı omlet

Öğlen: Kıymalı pazı veya ıspanak, salata

Akşam: Haşlanmış sebze ve ızgara balık

7.Gün:

Kahvaltı: 3 adet ceviz, domates, 2 adet yumurtan yapılmış ve beyaz peynirli omlet

Öğlen: Yoğurt ve zeytinyağlı enginar

Akşam: Avokado veya bol yeşillikli salata yanında haşlama et

Aylık veya haftalık Atkins diyeti listesi incelendiğinde özellikle akşamları et ürünlerine yer verildiği göze çarpar. Bu durum diyette proteini baskın tutmakla ilgilidir.

Atkins Diyeti İle 1 Haftada 3 Kilo Zayıflamak Mümkün Mü?

Atkins diyeti haberimizde yer verdiğimiz gibi kişiyi tok tutarak zayıflatmaya çalışan bir kilo verme programıdır. Atkins diyeti ile 1 haftada 3 kilo zayıflamak mümkün mü sorusuna yanıt arayanlar hayli fazla. Bu diyeti uygulayanlar arasında böyle bir kilo kaybının olduğunu söyleyen kadar olmadığını söyleyenler de var. Sonuç olarak herkesin kilosu ve metabolizması farklıdır. Zaten burada amaç hızlı kilo vermekten ziyade aç kalmadan kilo vermektir.

Atkins Diyeti Faydaları Neler?

Bu diyette başarılı olanların çoğu diğer diyet programlarına göre lezzetli yiyecekler yediklerini ve aç kalmadıklarını söylemişlerdir. Peki, popüler diyetler arasında yer alan Atkins diyeti faydaları neler?

  • Ciddi oranda kilo kaybı sağlar. Depolanan fazla yağların yakımı hızlı gerçekleşir.
  • Öğün arası acıkma yok kadar azdır.
  • Depresyon, yorgunluk, kas ve eklem ağrısı yapmaz. Kişi sinirli olmaz.
  • Çoğu diyette yaşanan baş ağrısı sorunu yaşanmaz.

Atkins Diyeti Zararları Neler?

Böbrek ve kalp hastaları, diyabet ve yüksek kolesterol sorunu olanlar Atkins diyeti zararları neler sorusuyla yakından ilgilenmelidir. Bu rahatsızlıkları olanlar için Atkins diyeti kesinlikle zararlıdır. Protein ve yağ dengesini kuramayanlarda vücut tepki verir, metabolizma yavaşlar.

Atkins Diyeti İle Zayıflayanların Yorumları

  • Başlangıçta 115 kilo ile bu programa başladım. 3–4 gün gibi kısa bir sürede 3 kilo verdim. Beş gün boyunca beyaz et tüketerek başladığım bu yolculukta 95 kiloya ulaştım. Atkins diyeti ile zayıflayanlar arasında olmama rağmen asıl hedefimi henüz yakalayamadım. 70 kiloya ulaşmak için diyete devam.
  • Biraz yürüyüş dışında spor önerilmeyen Atkins diyeti benim bünyemi zorlamadı. Tok kalarak zayıflamak harika!
  • Diyetim tam istediğim gibi sonuç vermeye başladı. 19 gramdan fazla karbonhidrat tüketmemeye özen gösteriyorum. Ayrıca günden 2,5 litre su içmeyi ihmal etmiyorum.
  • Atkins diyeti bile iki beden inceldim. Karbonhidrat miktarının oldukça az olması diyetimi sonlandırmama neden oldu. İlerleyen günlerde sağlık sorunları yaşar mıyım endişesi ile bırakmama rağmen mevcut kilomda artış yok.
  • Boyumun kısa oluşu ve üzerine aşırı kilo almam beni iyice üzdü. Çok kez rejim yaptım, ama başarılı olamadım. Açlığımı susturacak tek rejimin bu olduğunu fark ettiğimde çok sevindim. Kısa sürede kilo vermeye başladım. Birkaç ay içinde 50–55 kiloları görmeye başlayacağımı düşünüyorum.
  • Yediğim sebze ve etlerin günlük puanlarını hesaplıyorum. Atkins diyeti sayesinde 90 kiloya ulaştım. 2 haftalık diyetim boyunca 280 gram karbonhidrat tükettim. Diyette tek şikâyetim her gün istemsizce kilomu tartmak oldu.

Şeker hastalığının kurtarıcısı: Aralıklı oruç nedir?

Yapılan bilimsel çalışmalar, aralıklı oruç tutmanın beyin ve vücut üzerindeki faydalarını kanıtlıyor. Yapılan son çalışmalarda bu yöntemin insan ömrünü uzattığı da kanıtlandı.

Aralıklı Oruç Nedir?

Aralıklı oruç, oruç ve yeme zamanlarını yiyeceklere göre düzenleyen bir yöntem. Bu yöntemde genellikle haftada iki kez, günde 16 saat boyunca kişi aç kalıyor. Aralıklı oruç yönteminin genellikle tercih edilen 3 popüler çeşidi var:

Aralıklı Oruç Çeşitleri

16/8 Yöntemi: Bu yöntemde sabah kahvaltı etmiyorsunuz. Öğlen 1 – akşam 9 arası tek öğün yemek yiyorsunuz. Daha sonra yemek yediğiniz saatten itibaren 16 saat boyunca yemek yemiyorsunuz.

Ye-Dur-Ye Yöntemi: Bu yöntemde haftada bir veya iki defa 24 saat boyunca yemek yemiyorsunuz. Örneğin bir gün akşam 9’da yemek yediniz, ertesi gün akşam 9’a kadar aç kalıyorsunuz.

5:2 Yöntemi: Bu yöntemde haftada 2 gün sadece 500-600 kalori içeren yiyecek tüketiyorsunuz. Geri kalan 5 günde normal besleniyorsunuz.

İnsanların çoğu 16/8 yöntemini uygulasa da diğer yöntemler de oldukça popüler.

Aralıklı Oruç Şeker Hastalığının Kurtarıcısı Mı?

Amerikan Diyabet Derneği, 2108 yılında bir çalışmanın sonuçlarını yayınladı. Bu çalışmada aralıklı oruç yönteminin insülin duyarlılığını iyileştirip glikoz kontrolünü sağladığı gözler önüne serildi. Bilim adamları, yaptıkları çalışmalarla aralıklı orucun şeker hastalığının bir kurtarıcısı olarak görseler de bu yöntemin mutlaka bir diyet uzmanı gözetiminde uygulanması gerektiğini vurguluyorlar.

Aralıklı Oruç Yönteminin Faydaları Neler?

Bazı insanlar aralıklı orucun hayatlarını tamamen değiştirdiğini iddia ediyorlar. Bu iddialar tamamen kanıtlanamasa da aralıklı orucun kanıtlanmış 4 faydası var:

Hızlı kilo verdirir

Aralıklı oruç yöntemi, hızlı kilo vermek isteyenler için etkili bir yöntem.

Kan basıncını düşürür

Aralıklı oruç, yüksek kan basıncını düşürerek dengeler.

Vücudu dinçleştirir

Bu yöntem, vücudun toksinlerden temizlenmesini sağlayarak vücudu dinçleştirir.

İştah kontrolü sağlar

Bu yöntem kişiye iştahını kontrol etmesini öğreterek iradesini güçlendirir.

Dul maaşını kimler alabilir? Dul maaşı başvurusu nereye yapılır?

Ülkemizde yasalar gereği sigortalı çalışanların vefat etmeleri durumunda maaşları geride kalan eşlerine ve çocuklarına kalmaktadır. Bu maaş ölüm maaşı halk arasındaki deyimi ile dul maaşı olarak adlandırılmaktadır.

Dul Maaşını Kimler Alabilir?

Maaş alacak kişinin cinsiyeti önemli değildir. Erkek veya kadınlar bu yardım maaşından faydalanabilmektedir. Çalışmak veya emekli olmak yardım maaşından faydalanmak için engel teşkil etmemektedir. Ek olarak vefat eden sigorta sahibinin çocuklarına da maaş bağlanmaktadır. Yetim maaşı adı verilen bu maaştan, kız çocukları sigortalı işe başlamadıkları ve evlenmedikleri takdirde süresiz olarak faydalanırken, erkek çocukları 18 yaşına kadar, öğrenciliği devam etmekteyse 25 yaşına kadar faydalanabilmektedirler.

Devlet eşinden ayrılmış dul kadınlara veya eşi vefat eden kadınlara birçok yardım yapar. Kadın vatandaşlara yapılan yardımlarda önemli olan husus kadının kendi başına hayatını idame ettirip ettirememesidir. SGK dâhilinde olmayan kadınlar için vefat eden eşlerinin maaşının yanında vefat eden babalarının ve annelerinin maaşlarını da alma haklarına sahiptirler.

Dul Maaşı Başvuru Şartları Nelerdir?

Eşlere aylık bağlanabilmesi için birinci şart, vefat eden kişiyle resmi nikâhın olmasıdır. Eşlerinden boşanmış kişiler veya yalnızca imam nikâhı bulunan eşler bu aylıktan faydalanamamaktadır.

Dul maaşı başvuru şartları ise şöyledir;

  • Eşi vefat ettikten sonra tekrar başka biri ile resmi nikâhlanan kişilerin aylığı kesilir.
  • Suistimal etmek amacıyla resmi olarak nikâhlanmasa bile imam nikâhıyla başka biri ile evi paylaşan kişilerin tespiti durumunda yine bu kişiler maaştan faydalanamaz. Dava açılması durumunda yatırılan toplam tutar faiziyle birlikte geri alınabilmektedir.
  • Kişinin kendine ait sağlık sigortasının olmaması gerekmektedir. SGK’dan maaşlı bir işte çalışmaması gerekir.
  • Dul maaşı için başvuracak olan kişilerin aynı evi paylaşan bireyler arasında da SGK kaydı bulunan olmamalıdır. Ancak kişi aynı evi paylaşmadığı başka bir ikametgâhta bulunan çocuklarının sağlık sigortasından faydalanma hakkına sahiptir.

Dul Maaşı Almak İçin Nereye Başvurmak Gereklidir?

Dul maaşı almak için kişilerin eşlerinin vefatından sonra bazı kurum ve kuruluşlara başvurması gerekmektedir. Yukarıda sıraladığımız şartları yerine getiren kişiler, 2 ayda bir verilen bu maaştan faydalanabilirler. Yaşadıkları il ya da ilçede bulunan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına başvuru yapılması gerekmektedir. Farklı ilçede yaşayan kişiler bulundukları ile ikametgâhını aldırdıktan sonra yine aynı ilçede bulunan kurumlara başvuru yapabilirler. Bu adımları gerçekleştirdikten sonra gerekli bilgilendirme, kurumdaki kişiler tarafından detaylı bir şekilde aktarılacaktır. Yapılan değişiklikler ile birlikte 650 TL olan bu maaş çift ayların son haftasında hak sahiplerine yatırılmaktadır.

Dul maaşı başvuru şartları yerine getirildikten sonra kişiler sorgulamalarını;

  • ALO 170’i arayarak öğrenebilirler.
  • E-Devlet kanalı üzerinden ya da
  • Sosyal güvenlik kurumu şubelerinden araştırarak yapabilirler.

Birinci ve üçüncü seçenek için sorgulama esnasında kimlik bilgileri gerekmektedir. Başvuran kişinin TC kimlik numarası, vefat etmiş kişinin ölüm tarihi, ölüm aylığı için başvurulan tarih ve müracaat numarası, son olarak vefat eden kişinin TC kimlik numarası doğrulanma için yanıtlanması zorunlu bilgilerdir.

E-devlet kanalını kullanacak olanlar, dul aylığı sorgulaması yapmak için ilk olarak TC kimlik numarası ve şifre ile giriş yapmalıdır. Daha sonra Sosyal Güvenlik Kurumu sitesi üzerinden “Ölüm Maaşı Sorgulama” işlemini seçerek çıkan sonuçlara göre işlemini tamamlamalıdır.

Aidin Salih kimdir? Aidin Salih’in hayatı

Aidin Salih modern tıbbın temelindeki çeşitli prensiplere karşı kendine has bakış açısı kazanmıştır. Karışık düşünceler içinde olan Aidin Salih Özbekistan Taşkent Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nü okumaya karar vermiş ve başarıyla mezun olmuştur. Aidin Salih yaklaşık 1970’li yıllarda Sovyetler Birliğin’de hastalıklar ile tedavi metotlarını çok yakından anlatan edebiyat akımı başlatmış olup, su oruçları ile ilgili tedavi yöntemi ile de tanışmıştır. Modern tıp yöntemlerinin hiç biri kendi istediği gibi tatmin edememiştir. Astronomi ve simya alanında bilinen isimlerden İbn-i Sina’yı araştırmış ve aradığı metotların tümüne ulaşmıştır.

İslam Dinini seçtikten sonra Kuran ve hadisleri araştırarak alternatif tıpta aradığını keşfetmiştir. “Gerçek Tıp Yitik Şifanın İzinde” adındaki kitabı uzun yıllar boyunca deneyimlediği bilgilerin toplamından oluşan bir alternatif tıp kitabıdır. Yazar olarak görev yaptığı dönemlerde çoğu hastalıkları bünyesinde bulundurup modern tıp ile bir türlü iyileşmeyince, kendisini tedavi edemeyen doktorun hastalarına derman olamayacağını düşünerek doktorluk mesleğinden istifa etmiştir.

Özbekistan Taşkent Biyoloji fakültesinde okuduğu sıralarda canlıların ve tabiatın çok mükemmel bir sistemle ilerlediğini keşfetmiştir.1993 yılında ise eşinin yaptığı siyası suçları nedeniyle Türkiye’ye sürgün gönderilmiştir ve ailesiyle İstanbul’a taşınmıştır. Lakin Türkiye’den de kısa süre içinde Avrupa’ya sürgün edilmiştir. 10 yıl boyunca sürgün dolayısıyla çeşitli ülkelerde yaşayan aile, Türkiye hasreti ile yaşamışlar.

2005 yılında Türkiye’ye sürgünleri kaldırılmıştır. Son on yılını ise Türkiye’de geçirmiştir. “Gerçek Tıp Yitik Şifanın İzinde” kitabı ile birlikte Türkiye yazarlar birliğinde dersler vermeye başlamıştır. Döneminde hacamat ustaları yetiştirmiş, öğrencileri ile beraber Sade Hayat adındaki derneği kurmuş ve gönüllü çalışmalarında bulunmuştur. Ünlü Yazar Aidin Salih 9 Kasım 2014 yılında İstanbul’da hayata gözlerini yummuştur.

Gerçek Tıp -Yitik Şifanın İzinde Kitabı

Gerçek Tıp Kitabı adındaki bu kitap, hakikati aradığı yıllar sonucunda depoladığı bilgilerin sonucunda 2007 yılında oluşturulmuş bir kitaptır. Eşi olan Muhammed Salih, doktor olarak çalıştığı ilk yıllarında kendisinin de çoğu kez hastalandığını, neredeyse bütün hastalıkları kendi bünyesinde taşıdığını, eğitimini aldığı yöntemlerle iyileşemediğini fark ettiğinde ise doktorluk mesleğinden istifa ettiğini dile getirdiği bir kitaptır.

Alternatif Tıp

Kitabının baskısıyla birlikte düzenli dersler vermeye başlamış olan Aidin Salih, Hz. Muhammed’in sünneti olarak bilinen hacamat uygulamalarının artmasında rol oynamıştır. Doktor Aidin Salih’in, eğitimlerinin daha iyi yürütülebilmesi için, “En büyük hayalimdi” demiş olduğu İstanbul Doğal Sağlık Enstitüsü’nü kurmuş ve Doktor Aidin Salih’in onursal başkanlığında art arda beş dönem dersler yapmıştır. Merkezi bünyesinde Türkiye’nin 81 ilini dolaşmış, çeşitli illerde seminerlerde bulunmuştur ve öğrenciler yetiştirmiştir. Çoğu farklı ülkelerde konferanslarda bulunmuştur. Hastalık ve sağlığın temel sebeplerini incelemiştir. Vefat etmeden önce talebelerine bir vakıf kurulmasını istemiş ve kendilerine miras bıraktığı Alternatif tıp yöntemlerinin yayılmasını istemiş ve Doğal Sağlık Derneği de bu sayede kurulmuştur.

Aidin Salih’in Umida ile Timur adında iki çocuğu bulunmaktadır. Kendisi insanları çok sever, hastasını sevmeyen hekimin asla faydalı olamayacağını dile getirirdi. “Yitik Şifanın İzini” bebeklikten itibaren torunlarına ve etrafındaki çocuklara sevdirmiştir. Çocukların özellikle o yaşlarda aklı başında insan gibi düşünmelerine katkı sağlanmıştır. Ölümünden sonra az suyla yıkanmak istediğini söylemiş, tabutunun sirke ile silinmesini, tabutun içine gül suyu dökülmesini ve tabutun içine özellikle çörek otu konulmasını, kesinlikle kimsenin ağlamamasını istemiş öldükten sonra sadece Kur’an okunmasını vasiyet etmiş çok özel bir hekimimizdir.

Limonlu su içmek zayıflatır mı, faydaları nelerdir?

Her sabah yeni bir güne ve dinlenmiş bir vücuda uyanırız. Gece vakti dinlenen vücudumuz ve organlarımız yeni bir döngüye hazırıdır. Bu yüzden sabah uyanır uyanmaz yediklerimiz ve içtiklerimiz organlarımızın da uyandığını göz önüne alırsak oldukça önemlidir. Bizimle birlikte metabolizmamızın da uyanması için sabahları 1 bardak su içmek – hatta limonlu su içmek – önemlidir. Peki, metabolizma nedir?

Metabolizma Nedir?

Metabolizma; canlı hücrelerde, organizmalarda yaşanan devinim ve değişimlerin kimyasal açıklamasıdır. Vücudumuzda gerçekleşen her türlü değişimde, metabolizma hızlanarak veya yavaşlayarak değişime ayak uydurur. Yaş, cinsiyet, beslenme şekilleri metabolizmanın çalışma hızında değişikliklere neden olur. Örneğin gençken daha hızlı olan metabolizma yaşlanınca yavaşlar.

Metabolizma Nasıl Hızlanır?

Metabolizma, insanların vücutlarında enerji kazanabilmeleri için kalori yakmasıdır. Bu işlemin hızlı olması vücudun hızlı olması demektir ki bu sürekli olarak kalori yakmaya yani kilo vermeye neden olur. Peki, metabolizma nasıl hızlandırılır?

Metabolizma, vücudun kalori yakması için yardımcı olabilecek besinlerle desteklenmesiyle hızlanır. Bu besinler toksin attırıcı özellikleriyle bilinir. Örneğin; acı biber, kahve ve yeşil çay, brokoli, elma, armut, çeşitli baharatlar, turunçgiller gibi birçok antioksidan besin, metabolizmayı hızlandırır.

Limonlu Su

Limon, metabolizmayı hızlandıran turunçgiller arasında asidik bir meyvedir. Ekşi ve asidik olduğundan suyun içine birkaç damla damlatıldığı takdirde suyu alkali hale getirme özelliği vardır. Alkali su, insan vücudunun ihtiyacı olan asit-baz dengesini koruyabilmiş, sağlıklı sudur. Limonlu su içmek, hem c vitamini açısından faydalı hem de mide Ph’ı açısından dengeleyicidir.

Limonlu Su İçmek Zayıflatır Mı, Faydaları Neler?

Limonlu su içmek, insan vücuduna birçok fayda sağlar. Sabahları ılık suya limon sıkıp içmek, hem vücudu uyandırmayı hem de metabolizmayı hızlandırmayı sağlar. Bu da limonlu su içmek zayıflatır mı sorusuna cevap olur. Hızlanan metabolizma, kalori yakmaya ve zayıflamaya sebep olur. Bunun dışında, sudaki mineraller ve limondaki c vitamini sayesinde vücut bağışıklığı güçlenir ve romatizmaya da iyi gelir. Sindirim sistemine ve kabızlık sorununa iyi gelir. Sindirim enzimlerini harekete geçirdiğinden karaciğere de faydalıdır. Doğal idrar söktürücüdür ki bu da vücutta bulunan toksinlerin atılmasını sağlar. Şeker ihtiyacını azaltacağından kilo alımını yavaşlatır ve diyabet hastalarına iyi gelir. Limonlu su içmek, vücuda bu gibi birçok fayda sağlar. Güne limonlu su ile başlamak, vücudu temizleyerek uyandırır ve daha sağlıklı bir güne uyanmanızı sağlar.

Fitoterapi Uzmanı Dr. Hakan Özkul

Alternatif kanser tedavilerinin kemoterapiye göre birçok faydası vardır . Çoğu alternatif kanser tedavisinin yan etkisi çok azdır veya hiç yoktur, oysa kemoterapinin bazıları uzun vadeli olabilen birçok yan etkisi vardır. Dr. Hakan Özkul alternatif kanser tedavileri konusunda bilgilidir ve özellikle bu zorlu süreçte hastalarına mükemmel bilgi ve bakım sağlayabilir.

Alternatif tedavi (Fitoterapi), vücudu toksik kemoterapi kimyasallarıyla yormak yerine, vücudunuzun doğal hastalık önleme sistemini (bağışıklık sistemini) güçlendiren bir hastalık tedavisi yöntemidir. Fitoterapi alanında uzman doktorlar, hastalara daha az rahatsız edici yan etkileri olan, invaziv olmayan bir tedavi planı sunmayı umuyor.

Aile geçmişini, hastalık geçmişini ve çevresel faktörleri dikkate alan kişiselleştirilmiş bir sağlık planı hedefliyorsanız, Dr. Hakan Özkul hastalığa karşı savaşmak için hem bedeni hem de zihni hedefleyen kapsamlı bir plan sunar. Bunu, maksimum sonuç için geleneksel tıp ve alternatif tedaviyi tek bir bütünsel rejimde birleştirerek yaparlar.

Kemoterapi tedavileri hakkında kesin olarak bilinen bir şey vardır. Bağışıklık sistemini bozabilir.
Dr. Hakan Özkul
kemoterapi içermeyen alternatif kanser tedavisi sunmaktadır .

Kullanılan terapilerin türü ve kombinasyonu, hastalığın türüne ve konumuna, hastalığın evresine ve bireyin genel sağlığına bağlı olarak değişir. Kişiselleştirilmiş bir alternatif immünoterapi tedavi planıyla ilgileniyorsanız veya Kanser için alternatif bütünsel tedavi hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, Dr. Hakan Özkul ile iletişime geçebilirsiniz.

Dr. Hakan Özkul Kimdir?
Dr. Hakan Özkul Kimdir?

Dr. Hakan Özkul Kimdir?

Dr. Hakan Özkul’un tıbba ilgisi erken yaşlarda başladı; hep doktor olmayı hayal etti. Tıp alanına olan ilgisi lisede büyüdü ve üniversite sınavında dereceye girerek lisans eğitimini Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladı. Dr. Hakan Özkul sertifikalı Tıp Doktorudur ve Anadolu Üniversitesi’nden Fitoterapi alanında yüksek Lisans derecesine sahiptir.

Tıp Fakültesinden mezuniyetinden sonra çeşitli Devlet ve Özel sağlık kurumlarında doktor olarak çalıştı. Üniversite yıllarından itibaren Tıbbi ve Aromatik bitkiler konusunda çalışmalar yaptı.

Dr. Hakan Özkul yakınının kemoterapi ve radyasyonun etkilerinden acı çekmesini izlerken, hem yakını hem de diğer kanser hastaları için alternatif kanser tedavileri üzerinde daha fazla çalışmaya yönlendirildi. Bu özveri artarak devam etti.

Dr. Hakan Özkul, Evli ve 4 çocuk babasıdır. Daha fazla bilgi edinmek için Dr. Hakan Özkul hakkında sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Dr. Hakan Özkul Bilgi Hattı: 0542 112 24 24
Dr. Hakan Özkul Telefon Numarası 0212 504 24 24

Sabah uyanınca ağız kokusu neden olur, nasıl giderilir?

Ağız kokusu yaşayanlar sadece bir sağlık problemi yaşamazlar. Aynı zamanda kişinin psikolojik, sosyal ve toplumsal kimliğini etkileyen rahatsız edici ama tedavi edilebilir bir sorundur. Bu sorun kimi zaman kronik, kimi zaman ağız içi iltihabı, çürük diş, yetersiz ağız içi bakımı, diş eti hastalığı, kimi zaman da gıda birikintilerinde yaşayan bakterilerden kaynaklanır.

Ağız kokusu, nefesi direk etkiler. Nefesi kokan kişi özellikle iletişim kurarken zorlanır. Ancak nefeste kötü koku oluşturacak farklı etkenler de vardır. Bu süreci anlatabilmek için öncelikle kokuya neden olan kaynağı bulmak gerekir.

Nefes Kokusu Neden Olur?

Çoğu insan için ağız kokusu utanç vericidir. Bundan dolayı ağızlarını kapatarak konuşmayı tercih ederler. Hem günlük hayatı hem de iş hayatını önemli derecede etkiler. Bu durumdan şikâyetçi olanlar ise nefes kokusu neden olur sorusunun kaynağını bulmak yerine, piyasada bulunan sakız veya şekerlerde çare arar. Asıl nedeni bilmeden yapılan tüm yöntemler geçicidir. İşte ağız kokusu nedenleri:

Ağız içi enfeksiyonlar:

Geniz akıntısı, boğazda iltihap, diş eti çekilmesi, diş eti iltihabı, çürük düş, sinüs gibi ağız içi enfeksiyonlar nefeste kötü kokuya neden olur.

Sigara kullanmak:

Sigara kullananlarda diş eti hastalıkları yaygındır. Bu hastalıklar tütünün kötü kokusuyla birleşince ortaya tahammülü zor nefes kokusu çıkıyor.

Diş bakımı ihmali:

Diş bakımını ihmal edenlerde diş kaybı ve diş çürümeleri görülür. Dişler minesini kaybeder ve renksizleşir. Bakteri plakları artar. Tüm bunların sonucunda ağız kokar. Bu nedenle düzenli dişler fırçalanmalı ve diş ipi kullanılmalıdır.

Ağız kuruluğu:

Tükürük salgısı azalan kişilerde ağız kuruluğu başlar. Bu durum ağzın kötü konmasına neden olur. Üretimi duran tükürük ağızdaki maddeleri temizleyemez.

Gıda artıkları:

Yemek veya atıştırmalık sonrasında biriken gıdalar bakteri üretir. Bu bakteriler nefeste kötü koku yapar.

Ağız kokusuna neden olan hastalıklar:

Diyabet, reflü, kanser, karaciğer yetmezliği, böbrek hastalığı, akciğer ve mide rahatsızlıkları ağız kokusuna neden olan hastalıklardır.

Evde Ağız Kokusu Testi Nasıl Yapılır?

Oldukça rahatsız edici ağız kokusu problemi için pek çok test bulunuyor. Bu konuda en çok merak edilen evde ağız kokusu testi nasıl yapılır sorusudur. Bu testin yapımı oldukça pratik ve kolaydır. Bunun için sadece bir pamuğa ihtiyacınız var.

Evde ağız kokusu testi için dil iyice öne doğru çıkarılır. Dilin arka kısmına ulaşılarak ortalama 15–20 saniye bölge pamukla silinir. Çıkarılan pamuk kokuyorsa ağız kokusunun olduğunu gösterir.

Sabah Uyanınca Ağız Kokusu Neden Olur?

Sabah uyanınca ağız kokusu neden olur diye soranlar öncelikle diş eti rahatsızlığı olup olmadığını öğrenmelidir. Bu durumun en büyük nedeni diş eti enfeksiyonlarıdır. Ayrıca diş arası ve dil üzerinde üreyen bakteriler de ağız kokusu yapar. Bunun devamını ise diş plakları ve diş taşları sağlar.

Vücutta tüm işlevlerini kaybeden pankreas, mide rahatsızlıkları, aşırı kilo, böbrek hastalığı ve karaciğer büyümesi de ağız kokusu nedenlerindendir. Son olarak cips gibi baharatlı ve acılı yiyecekler sabah ağız kuruluğuna neden olur. Bu durum ağız kokusunu tetikler.

Sabah Oluşan Ağız Kokusu İçin Kesin Çözüm

Günün hangi vakti olursa olsun ağız sağlığı için öncelikle yapılması gereken ağız bakımıdır. Sabah oluşan ağız kokusu için kesin çözüm arayanlar uyandıklarında en az bir bardak su içmelidir. Ayrıca kahvaltı öncesi ve sonrası dişler ve dil fırçalanır. Diş ipi kullanarak diş arasına yerleşen bakteriler çıkartılır ve son adım olarak ağız gargarası yapılır. Eğer sorun diş plağından kaynaklı ise diş hekiminin muayenesi sonucu tartarlar temizlenir. Bunun için önerilen süre 6 aydır.

Ağız Kokusu İçin Saraçoğlu Kürü

İbrahim Saraçoğlu katıldığı birçok programda önerdiği ağız kokusu kürü oldukça etkili bitkisel tedavilerden biridir. Bunun için adaçayı bitkisinden yardım alınır. Bunun için bir bardak suya 1 çorba kaşığı adaçayı atılarak kaynatılır. Yaklaşık 10 dakika demlenmesi için beklenir. Süre sonunda kür süzdürülerek günde 3 defa ağız gargarası yapılır. Tedavi edici olması için 30 gün tekrarlanması gerekir.

Eczanelerde Satılan Ağız Kokusu İlaçları

Eczanelerde satılan ağız kokusu ilaçları sayesinde kötü nefesten kurtulmak mümkün. Her bütçeye uygun ağız kokusu ilaçlarının neler olduğunu inceleyelim.

Fresh White ağız kokusu spreyi:

Fresh White çeşitli bitki özlerinden formile edilmiştir. İçerinden E vitamini ve B6 bulunur. Başta mide problemi olanlar veya tütün kullananlar için öncelikli tercih edilecek ağız bakım suyudur. PH değeri ağız içine uygun olduğundan günlük kullanılması önerilir. Ağza ferahlık hissi verir.

 Freshies ağız kokusunu sonlandıran kapsül:

Mide rahatsızlarından herhangi biri olanlarda ağız kokusu fazla olur. Freshies ağız kokusunu sonlandıran kapsül içeriğinde kekik, nane ve maydanoz bulunur. Bu doğal içerikleri kötü kokuyu sonlandırır ve ağzı ferahlatır.

CB12 nefes kokusu gideren gargara:

Bu gargara 12 saatten uzun bir sürede ağız kokusunu giderir. CB12 içerenlerinde florür barındırır. Diş fırçalaması sonrasında kullanıldığında ağız kokusunun yanı sıra diş çürüklerinin de önüne geçer. 12 saatte bir günde 2 kez kullanılması önerilir. Ağız kokusu giderici gargara kapsamında diğer gargaralara göre onu özel kılan bir neden daha vardır. CB12 gargarası kromatografi cihazı ile değerlendirilmeye alınan ve başarılı sonuç veren tek gargaradır.

Şems Arslan keten tohumu ve chia maskesi nasıl yapılır?

Yüksek oranda lif ve Omega 3 içeren chia tohumu, sayısız faydası olan keten tohumu ile birleştiğinde cildin ölü derilerden arınmasını sağlar. Evde kolaylıkla hazırlayabileceğiniz bu maskeden etkili bir sonuç almak için tarife tam olarak uymanız önemlidir.

Keten Tohumu ve Chia Tohumu Maskesi Nasıl Yapılır?

Vücuda olduğu kadar cilt güzelliğine de etki eden keten tohumu ve chia tohumu bir araya getirilerek birçok güzellik uzmanı tarafından tavsiye edilen bir maske ortaya çıkarılmıştır. Sayısız faydası olan keten tohumu ve chia tohumu maskesi yapımı oldukça kolaydır. Maske için gerekli olan malzemeler şunlardır:

  • 1 yemek kaşığında Chia tohumu
  • 1 yemek kaşığında keten tohumu
  • 1 çay bardağı su

Maskenin Hazırlanışı ve Uygulanışı: Malzemeler bir cezve içerisine eklenir ve kaynatılır. Daha sonra ılıması bekletilir ve hafif ılık olarak süzülür. Jel haline gelen maske yüze sürülür ve bir müddet beklettikten sonra soğuk ile yüz yıkanır. Bu maske haftada bir kere uygulanabilir.

Keten Tohumu ve Chia Tohumu Maskeyi Neye İyi Gelir?

Güzelliği koruyan keten tohumu ve chia tohumu maskesi birçok kişi tarafından geçer not almıştır. İçeriğinde bulunan çeşitli vitaminler sayesinde etkisi daha da artan maskenin en bilinen faydaları şu şekilde sıralanabilir:

  • Deri hastalıklarına iyi gelir.
  • Cildi sıkılaştırır.
  • Sarkan cildin toparlanmasını sağlar.
  • Cilde gergin bir görünüm kazandırır.
  • Küçük kırışıklıkları azaltır.
  • Ölü hücrelerin aktif hale gelmesini sağlar.
  • Kılcal damar çatlamalarına iyi gelir.
  • Cilde aydınlık bir görünüm kazandırır.
  • Göz altı torbalarına iyi gelir.
  • Göz altı morluklarına iyi gelir.
  • Kaz ayaklarına iyi gelir.

Keten Tohumu ve Chia Tohumunun Cilde Faydaları Neler?

Keten tohumu ve chia tohumunun cilde faydaları ayrı ayrı çok fazladır. Bu faydalardan ayrı ayrı bahsedeceğiz. Öncelikle keten tohumu içerisinde kalsiyum, demir, sabit yağlar ve protein bulunmaktadır. Bununla beraber E, B, K ve C vitaminleri içermektedir. Bunlara bağlı olarak keten tohumunun cilde faydaları şu şekilde sıralanabilir:

  • Ciltteki lekeleri yok eder ve cildi güzelleştirir.
  • Cildin sıkılaşmasına fayda sağlar.
  • Gözeneklerdeki toksinlerin atılmasına yardımcı olur.
  • Ciltteki kızarıklıkları giderir.
  • Sedef hastalığı nedeni ile oluşan lekelere iyi gelir.

Chia Tohumunun Cilde Faydaları

  • Cildi nemlendirir.
  • Akne ve sivilcelerin kurumasına yardımcı olur.
  • Ciltteki hasarlı dokulara iyi gelir.
  • Egzama ve benzeri iltihaplı deri hastalıklarında etkilidir.
  • Cilde parlaklık kazandırır.
  • Güneş lekelerinin görünümünü hafifletmeye yardımcı olur.

Şems Arslan Keten Tohumu ve Chia Tohumu Maskesi

Verdiği yararlı tarifler ile herkesin beğenisini kazanan Şems Arslan keten tohumu ve chia tohumu maskesi ile herkesin evine girmeyi başarmıştır. Bu özel maskenin uygulaması çok kolaydır. Maske için gerekli malzemeler şunlardır:

  • 1 tatlı kaşığı chia tohumu
  • 1 tatlı kaşığı keten tohumu
  • Yarım çay bardağında su

Verilen malzemeler tencereye eklenerek 2 – 3 dakika kadar kaynatılır. Soğuduktan sonra süzgeç yardımı ile süzülür ve pamukla göz altlarına sürülür. Üzerine pamuk koyulur ve durabildiği kadar bekletilir.

Keten Tohumu Kolajen Maskesi Suna Dumankaya

Tarifleri merakla beklenen Suna Dumankaya, doğal kolajen içeren keten tohumu maskesi ile karşınızdadır. Cildi arındıran ve cilde ayrı bir parlaklık kazandıran maske için gerekli olan malzemeler şunlardır:

  • 1 kahve fincanında keten tohumu
  • 1 tatlı kaşığı kadar tereyağı (Tuzsuz olması önemli)
  • 1 çorba kaşığı bal
  • 1 tatlı kaşığı doğal gül suyu

Keten tohumu 1 çay bardağı suda 8 dakika kadar kaynatılır. Kaynadıktan sonra 5 dakika ılıması beklenir. Daha sonra diğer malzemeler eklenir ve gazlı bez üzerine koyularak cilde sürülür. Maske ciltte 15 dakika bekletilir. Bu maskenin haftada iki kere uygulanması önerilir.

Suna Dumankaya Keten Tohumu Maskesi

Cildi nemlendiren keten tohumunun birbirinden farklı maskeleri vardır. Bunlardan biri olan Suna Dumankaya Keten Tohumu Maskesi oldukça etkilidir. Maske için gerekli olan malzemeler şu şekilde sıralanabilir:

  • 2 yemek kaşığı doğal Hindistan cevizi yağı
  • 1 tatlı kaşığı su
  • 1 yemek kaşığında yulaf unu
  • 2 yemek kaşığında keten tohumu
  • 1 bardak su

Bir bardak su ile keten tohumu cezvede 10 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra diğer malzemeler ile blenderden geçirilerek bir kaba alınır. Hazırlanan maske yüze ve boyun kısmına sürülerek 15 dakika kadar bekletilir. Bu maske haftada bir gün uygulanabilir.

Keten Tohumu ve Chia Tohumu Maskesi Kullananlar

Kadınlar için cilt bakımı oldukça önemlidir. Cilt bakımı için her gün farklı bir maske önerilmektedir. Son dönemlerde ilgi çeken keten tohumu ve chia tohumu maskesi kullananlar tarafından geçer not almıştır. Ayrı ayrı birçok faydası olan keten tohumu ile ciha tohumu bir araya getirilerek hazırlanan maskenin etkilerini kısa süre içerisinde gördüğünü söyleyen kullanıcılar maskeyi herkese tavsiye etmektedirler.

Kıl kurdu kilo aldırır mı, zayıflatır mı, nasıl geçer evde?

Kıl kurdu yumurtalarının yanlışlıkla yutulması ya da nefes alma esnasında vücuda girmesi ile oluşmaktadır. Çok küçük olan bu yumurtalar bağırsaklara yerleşerek çatlar ve birkaç hafta içerisinde yetişkin bir solucana dönüşür. Bu gibi durumlarda neler yapmanız gerektiğini öğrenmeniz, yaşayacağınız sorunu ortadan kaldıracaktır. Kıl kurduna ne iyi gelir bitkisel tedavisi var mıdır? Kıl kurdundan kurtulmanın yolları nelerdir?

Kıl Kurdu Nasıl Görülür?

Yaygın bir bağırsak paraziti olan kıl kurdu nasıl görülür? Genelde çocukluk çağında görülen kıl kurdunun çocuklar arasında yayılması çok kolaydır. Üremek ve hayatta kalmak için insan vücudunu kullanan kıl kurdu hayvanlarda görülmemektedir. Kıl kurdu küçük ve iplik parçası şeklinde görülmektedir.

Altı hafta kadar yaşayabilen kıl kutları çok küçüktür. Bu nedenle gözle görülmesi çok zordur. Kıl kurdu görülen kişilerde kaşıntı ile rahatsızlık hissinden başka bir rahatsızlık görülmez. Kıl kurdu yumurtalarının genel olarak bulunduğu yerler şunlardır:

  • Havlu
  • Yatak örtüsü
  • Tuvalet
  • Kıyafetler
  • Bardaklar
  • Yiyecekler
  • Mutfak tezgahı
  • Oyuncaklar
  • Okul sıraları
  • Kum havuzları

Kıl Kurdu Zararları Nelerdir?

Özellikle çocuklarda görüldüğü için kıl kurdu zararları nelerdir merak edilmektedir. Tipik kıl kurdu enfeksiyonlarının ciddi bir soruna yol açmadığı söylenmektedir. Ancak çok nadir olarak yoğun bir şekilde görülen kıl kurdunun kadın üreme organlarında enfeksiyona neden olacağı belirtilmektedir. Çok sık olmamakla beraber kıl kurdunun zararları şu şekilde sıralanabilir:

Kilo Kaybı: Şiddetli bir şekilde görülen kıl kurdu enfeksiyonu, vücut için önemli olan besinleri emerek kilo kaybına neden olmaktadır.

İdrar Yolu Enfeksiyonu: Ağır kıl kurdu istilasında kadınlarda idrar yolu enfeksiyonu görülmektedir. Mesaneye giren solucan sistite neden olmaktadır.

Apandisit: Kıl kurtları apandisite neden olabilmektedir.

Karın Boşluğunda Enfeksiyon: Anal bölgeden girerek fallop tüplerine ve vajinaya ulaşan kıl kurtları çeşitli enfeksiyonlara neden olmaktadır.

Cilt Enfeksiyonu: Şiddetli bir şekilde görülen kaşıntı, ciltteki enfeksiyon oranını artırmaktadır.

Kıl Kurdu Vajinaya Zarar Verir Mi?

Genelde kadınlarda ve çocuklarda görülen kıl kurdunun zararlarını anlattık. Bununla beraber kıl kurdu vajinaya zarar verir mi? Merak ediyorsanız, kıl kurdunun düşük bir ihtimal olsa da vajinaya zarar verebileceği söylenmektedir. Kadınlarda anal bölgesinden vücuda giren kıl kurdu ilk olarak vajinaya, oradan fallop tüplerine ve pelvik organlarının çevresine ulaşabilmektedir. Bu durumda vajinada iltihap ve enfeksiyon görülme riski artmaktadır.

Kıl Kurdu Kilo Kaybı Yapar Mı? Kıl Kurdu Kilo Almayı Engeller Mi?

Bağırsaklarda yaşayan parazitlerin birçok farklı türü bulunmaktadır. Bu türler aynı anda bir kişide görülebilmektedir. Bu nedenle doğru teşhis için tahlil yapılması önerilmektedir. Kıl kurdu görülen kişilerde kilo kaybı olduğu gözlenmektedir. Bu nedenle kıl kurdu kilo kaybı yapar sorusuna evet cevabı verilebilir. Bağırsaklara yerleşen kıl kurtları, buradaki besin maddelerini tüketirler. Bu durum kilo kaybına neden olabileceği gibi kişinin kilo almasına da engel olur.

Kıl Kurdu Dışarı Çıkar Mı?

Birçok kişinin korkmasına neden olan kıl kurdunun genelde ciddi bir zararı olmaz. Ancak yine de insanları tedirgin eden bu durumda kıl kurdu dışarı çıkar mı merak edilmektedir. Bağırsaklarda oluşan kıl kurdu parazitleri ilerleyerek anüsten dışarıya çıkabilmektedir.

Kıl Kurdu Nasıl Geçer Evde?

Kıl kurdundan yakınan kişiler, evde bu sorundan kurtulmanın yollarını aramaktadırlar. Kıl kurdu yaşanması durumunda yumurta incelemesi yapılarak o yumurtaya etki eden ilaç reçete edilmektedir. Ancak kıl kurdu nasıl geçer evde doğal yöntemleri var mıdır? Kıl kurduna evde uygulayabileceğiniz doğal yöntemler bulunmaktadır. Kabak çekirdeği yağı ve Hindistan cevizi yağı gibi doğal yağlarla kıl kurdunu geçirebilirsiniz.

Kıl Kurduna Ne İyi Gelir Bitkisel?

Bütün rahatsızlıklarda faydalanılan doğal bitkiler, kıl kurdu sorunundan da kurtulmaya yardımcı olmaktadır. Kolay bir şekilde bulabileceğiniz ve uygulayabileceğiniz bu bitkisel yöntemler şunlardır:

Zerdeçal: Bağırsak kurtlarını en kısa sürede vücuttan atmanıza yardımcı olan zerdeçal doğal bir antibiyotiktir. Yediğiniz besinlerin üzerine zerdeçal ekleyerek tükettiğiniz zaman dışkı yoluyla kıl kurdundan kurtulabileceksiniz.

Kekik: Vücudu arındırarak kıl kurtlarından temizleyen kekik suyunu hem sabah hem de akşam düzenli olarak içmelisiniz.

Papatya Çayı: Bir diğer doğal bitki olan papatyayı sabah ve akşam olmak üzere bir fincan tüketerek kıl kurduna fayda sağlayabilirsiniz.

Yeşil Çay: Sık sık idrara çıkmayı sağlayan yeşil çay ile vücudunuzdaki zararlı toksinlerin dışarı atılmasını sağlayabilirsiniz.

Sarımsak: Vücudu enfeksiyonlara karşı koruyan sarımsağı kıl kurdu tedavisinde de kullanabilirsiniz. Sarımsağı çiğ olarak tüketmeniz bağışıklık sisteminizi güçlendirerek kıl kurdunun yayılmasını engellemektedir.

Kıl Kurdu Vazelin Nasıl Kullanılır?

Vazelinin içeriğinde bulunan güçlü kimyasallar, kıl kurdunun büyümesini ve yayılmasını engellemede oldukça etkilidir. Bu nedenle kıl kurdu vazelin nasıl kullanılır bilinmesi gerekmektedir. Hint yağı ile vazelini karıştırarak enfekte deriye eşit şekilde uygulayabilirsiniz.30 dakika bekledikten sonra sabun ve ılık su ile yıkayabilirsiniz.

Yetişkinlerde Kıl Kurdu

Genelde çocuklarda görüldüğü için yetişkinlerde kıl kurdu görülür mü pek bilinmemektedir. Çocuklarda daha sık görülse de, yetişkinler de bu sorun ile karşı karşıya kalabilmektedirler. Bulaşıcı bir özelliği bulunan kıl kurdunun tedavisinde bitkisel yöntemlerden yararlanabilirsiniz. Ancak kıl kurdu ilerlediği zaman mutlaka bir hekime görünmeniz gerekmektedir.

Sirke Kıl Kurdunu Düşürür Mü?

Çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan sirke kıl kurdunu düşürür mü? Doktora gitmek istemeyen kişiler evde sirke kullanarak kıl kurdunun düşmesini sağlayabilirler. Bilimsel bir kanıtı bulunmamasına karşın sirke kullanan kişilerin kıl kurdunun düşmesini sağladığı görülmektedir. Sarımsak ile elma sirkesini bir kavanozda beklettikten sonra içebilirsiniz. Sarımsak tüketmek istemeyenler bir bardak su içerisine iki tatlı kaşığı elma sirkesi ekleyerek içebilirler.

Kıl Kurdu Bitkisel Tedavisi İbrahim Saraçoğlu

Bitkisel tedavi denildiği zaman akıllara ilk gelen isim olan İbrahim Saraçoğlu, kıl kurdundan kurtulmak için de bitkisel bir tedavi yöntemi olduğunu belirtmiştir. Kıl kurdu bitkisel tedavisi İbrahim Saraçoğlu tarifi aşağıda aktarılmıştır. Tarif için gerekli olan malzemeler şunlardır:

  • 1 bardak su
  • 1 tatlı kaşığı kekik

1 tatlı kaşığı kekik 1 bardak su ile yutulmalıdır. Bu karışımı hem öğleden önce hem de öğleden sonra tüketmelisiniz. Bununla beraber, kıl kurdu tedavisinde kabak çekirdeği yağı kullanılması da önerilmektedir. Bir tatlı kaşığı kabak çekirdeği yağını salatalarınıza ekleyerek kullanabilirsiniz.

Vücuttaki Parazit Nasıl Temizlenir?

Hayatın içerisinde herhangi bir yerde ve şekilde bulaşabilen parazitler kişilere rahatsızlık vermektedir. En yaygın bağırsak kurdu olan kıl kurdu, okul çağındaki çocuklar arasında çok kolay bulaşabilmektedir. Bu nedenle vücuttaki parazit nasıl temizlenir önemlidir. Parazit tedavisi son derece kolaydır. Parazitler tespit edildikten sonra yeniden oluşmasını önlemek için tedavi uygulanmaktadır. Bu aşamada tüm ailenin parazit tedavisi görmesi önerilmektedir. Doktor tarafından önerilen ilaçlarla tedavi sonrasında parazitler vücuttan temizlenir. Bununla beraber, yukarıda söylediğimiz bitkisel tedavilerle vücudunuzdaki parazitleri temizleyebilirsiniz.

3 Saatte Kıl Kurdu Nasıl Dökülür?

Kıl kurdunun etkilerinden kurtulmak isteyen kişiler, 3 saatte kıl kurdu nasıl dökülür öğrenmek istemektedirler. Kıl kurdundan kısa sürede kurtulmak için sabahları aç karına bal ve kudret narı karışımından 1 çorba kaşığı tüketebilirsiniz. Ayrıca sabahları aç karına çiğ kabak çekirdeği yemekte kıl kurdunun dökülmesine yardımcı olmaktadır.

Kıl Kurdu İlacı Fiyatı Eczane

Kıl kurdu tedavisinde önerilen çeşitli ilaçlar bulunmaktadır. Bazı ilaçlar reçetesiz alınabilirken bazı ilaçlar doktorun reçete etmesi ile kullanılabilmektedir. Kıl kurdu için kullanılan ilaçlar Sitrax, Kontil, Nidazol, Pirantel Pomat ve Andozol olarak değişmektedir. Kıl kurdu tedavisinde kullanılan bu ilaçların fiyatı oldukça uygundur. Eczanelerden temin edebileceğini bu ilaçları doktorunuza danışmadan kullanmayınız.

Mide duvarı kalınlaşması belirtileri neler? Bitkisel tedavisi

Organlar içerisinde en kolay bir şekilde tedavi edilen organ midedir. Ancak midede yaşanan problem tedavi edilmediği zaman kötü sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Mide duvarında kalınlaşma da bu sorunlardan biridir. Gastrointestinal hastalığın en temel belirtisi olan mide kalınlaşması hakkında tüm bilgileri bu yazımızda siz değerli okuyucularımıza aktardık.

Mide Duvarında Kalınlaşma Nedir?

Mide duvarının farklı sebeplerden dolayı normal değerlerden daha kalın hale gelmesine mide duvarı kalınlaşması denir. Alkol tüketimi, bakteriyel enfeksiyonlar ve bağışıklık sistemi sorunları gibi nedenlere bağlı olarak görülen bu durum için Dahiliye doktoruna muayene olunmalıdır. Mideden alınan biyopsi ile hastalığın boyutu değerlendirilir ve tedaviye başlanır.

Mide Duvarı Kalınlaşması Neden Olur?

Tedavi edilmezse ciddi sorunlara yol açabilecek mide duvarı kalınlaşması birçok kişinin merak ettiği konular arasındadır. Farklı belirtilerle kendini gösteren mide duvarı kalınlaşması neden olur? çok önemlidir. Çünkü bu nedenler ortadan kaldırılarak mide duvarı kalınlaşması önlenebilir. İşte, mide duvarı kalınlaşmasının nedenleri:

  • Helicobacter pylori bakterisi
  • Düzensiz beslenme
  • Aşırı tuz tüketimi
  • Gazlı ve asitli içeceklerin çok fazla tüketilmesi
  • Sigara ve alkol kullanımı
  • Genetik etkenler

Mide Duvarı Kalınlaşması Belirtileri Neler?

Erken dönemde belirti göstermeyen mide duvarı kalınlaşması zamanla ilerlemektedir. Bu nedenle aşağıda sıralayacağımız belirtilerden birkaçını yaşıyorsanız mutlaka bir doktora muayene olmanız önerilmektedir. Mide duvarı kalınlaşmasının belirtileri şunlardır:

  • Şişkinlik
  • Hazımsızlık
  • Bulantı
  • Kusma
  • Karın ağrısı
  • Kilo kaybı
  • Tokluk hissi
  • Dışkıda kan

Mide Duvarı Kalınlığı Kaç mm Olmalı?

Bilgisayarlı tomografi ve endoskopik inceleme ile mide kalınlığı belli olmaktadır. Mide duvarı kalınlığı normal şartlarda 5 mm’den az olmalıdır. Bu değer üzerinde ölçülen mide duvarı kalınlığı riskli olup kanser olup olmadığına bakılır.

Gastrit Mide Duvarında Kalınlaşma Yapar Mı?

Mide duvarı kalınlaşmasının çeşitli nedenleri vardır. Yaygın viral enfeksiyonlar nedeni ile oluşan gastrit sonucunda mide duvarında kalınlaşma, ödem ve mukozada kanama gibi belirtiler görülmektedir. Bundan da anlaşılacağı gibi gastrit mide duvarında kalınlaşma yapar.

Mide Duvarı Kalınlaşması Kanser Mi?

Çok nadir görülen mide kanserinin belirtileri çok önemlidir. Bu belirtiler sayesinde erken tanı ve tedavi ile hastalar iyileşebilmektedir. Mide duvarı kalınlaşması kanser mi çok merak edilen bir sorudur. Mide duvarı kalınlaşan kişiler bu durumun kansere çevirmesinden çok korkarlar. Mide duvarı kalınlaşması mide kanserinin belirtilerinden biridir. Ancak emin olmak için çeşitli tahlillerin yapılması gerekmektedir.

Mide Duvarı Kalınlaşmasına Ne İyi Gelir?

Mide kanseri belirtilerinden biri olan mide duvarı kalınlaşması kişileri oldukça korkutan bir sağlık sorunudur. Bu nedenle mide duvarı kalınlaşmasına ne iyi gelir araştırmasını yapan kişi sayısı fazladır. Sizleri bu araştırmayı yapmaktan kurtardık ve mide duvarı kalınlaşmasına iyi gelen besinleri sıraladık:

  • Patates: Çiğ patatesin suyunu içmek mide duvarı kalınlaşmasını önler.
  • Karnabahar: Haşlanarak tüketilen karnabahar, mide asidine karşı koruma sağlar.
  • Elma Sirkesi: Salatalarda kullanılan elma sirkesi, mide duvarı kalınlaşmasına iyi gelir.
  • Lahana: Lahanayı ham olarak tüketmek oldukça faydalıdır.

Mide Duvarı Kalınlaşması Bitkisel Tedavisi

Birçok sağlık sorununda olduğu gibi mide duvarı kalınlaşması bitkisel tedavisi vardır. Evde kolaylıkla uygulayacağınız bu bitkisel tedavinin etkilerini kısa zamanda görebilirsiniz. Bitkisel tedaviye geçmeden önce beslenme şekline dikkat edilmelidir. Mide duvarı kalınlaşması sorunu yaşayan kişilerin gazlı, asitli ve baharatlı ürünler tüketmemesi gerekmektedir. Ayrıca antiseptik ve iltihap önleyici etkisi olan bitki çayları tüketilmesi önerilmektedir.

Bitkisel tedavilerin vazgeçilmezlerinden olan zerdeçal, mide duvarı kalınlaşmasına iyi gelmektedir. Bir bardak sıcak suya ekleyeceğiniz bir çay kaşığı zerdeçalı 10 dakika beklettikten sonra süzerek içebilirsiniz. Ayrıca sabah ve akşamları birer çay kaşığında çörek otu yağı tüketilmelidir. Bal ile karıştırılan zencefil de kalınlaşma ile beraber kanser riskini önlemektedir.

Bebeklerde Mide Duvarı Kalınlaşması

Bebeklerde mide duvarı kalınlaşması çok sık olmasa da görülmektedir. Genelde yetişkinlerde görülen mide duvarı kalınlaşmasının bebeklerde görülme nedeni tam olarak bilinmiyor. Kusma şeklinde kendini gösteren bu durumda bebek fışkırarak kusar. Bebek sürekli emmesine rağmen açlık hissi devam eder. Ayrıca bu bebeklerin kilo alımı çok yavaştır. Muayene esnasında bebeğin üst karın bölgesinde zeytin tanesi gibi bir kalınlaşma hissedilir. Yapılan tetkikler sonucunda kalınlaşan kas tabakasının cerrahi yöntemle kesilmesine karar verilebilir.

Japon bilim insanları, kellik durumuna karşı etkili olan yeni bir çözüme imza attı!

Dünya genelindeki herhangi bir kişinin en büyük kabuslarından biri hiç şüphesiz ki önünde sonunda kel kalmaktır. Bu mevzu ile alakalı olarak gerçekleştirilen tıbbi gelişmeler ise kellik sorununa yeni çözüm yolları buluyor olsa bile ara sıra bu teknikler bile etki göstermeyebiliyor. İşte bu durumun farkında olan Japon bilim insanları, kellik sorununun önüne geçebilecek yepyeni bir teknik geliştirdi. Fakat bu tekniğin uygulanabilir bir forma gelmesi için birkaç önemli problem var.

Riken Araştırma Enstitüsü içerisinde çalışmalarına gün be gün devam eden Japon bilin insanları, uygulama sonrasında olan çoğalma seviyesini tam olarak 100 kata değin arttırmayı başarıyor. Takım, bu işlemi kafa derisinde yer alan saçların yeniden uzamasını sağlamakla görevli olan hücreleri bularak yapıyor. Fakat bu kısma dek söz ettiklerimiz heyecana kapılmanıza neden olduysa biraz derin nefes almanız gerekecektir. Çünkü bu teknikle alakalı ayrıntılı bir çalışmaya imza atılabilmesi için büyük miktarda paraya gereksinim vardır. Bu miktar ise şöyle…

Japon Bilim İnsanlarının Konu ile Alakalı Olarak Tam Tamına 4,8 Milyon Dolara İhtiyacı Var, Bunu Bağış Yolu ile Toplamaya Karar Verdiler

Konu ile alakalı olarak uzun bir açıklamada bulunan Riken Araştırma Enstitüsü, bilim insanlarının kellikle alakalı bu önemli projeyi devam ettirebilmek ve dişlerle ilgili olarak da birtakım çalışmalarını gerçekleştirebilmek için tam tamına 4,8 milyon dolara gereksinim duyulduğunu ifade etti. Ekibin lideri konumunda olan Takashi Tsuji adlı bilim insanı tarafından yapılan bu önemli açıklama nezdinde bu para bulunduğu takdirde dişler ve kellik sorunuyla alakalı çalışmaların tamamlanacağı ve dünya genelinde farklı ve önemli bir devrin başlayacağı ifade edildi.

Bilim insanlarının gerçekleştirdiği başka bir açıklamaya göre yeni olan bu teknik, direkt olarak kafa derisi üzerinden alınmakta olan ve saçların uzamasını sağlayan hücrelerin alınarak bu hücrelerin uygun bir alanda çoğaltılmasına olanak tanıdıktan sonra kafa derisine yeniden enjekte edilmesini içermektedir. Yalnızca 100 tane sağlıklı hücre ile bu tedaviye başlanabiliyor. İlerleyen günlerde tüm başın sarılmasını ve bunun sonucunda da saçların tekrardan uzamasını sağlamış oluyor. Araştırmanın fareler nezdinde olumlu bir sonuç verdiğini açıklayan ekip lideri, bağışları toplamaya çalışıyor. Ne dersiniz, sizce de bu bağış toplanabilir ve kellik sorunu temelinden itibaren bitirilebilir mi? Bekleyip göreceğiz…

Yılan yağı ne işe yarar, saça iyi gelir mi, saç çıkarır mı, uzatır mı?

Vaka sayısındaki düşüş yoğun bakım ünitelerine olumlu yansıdı

Ülkemizde insan sağlığının yanı sıra günlük yaşamı da olumsuz etkileyen Covid-19 virüsü salgınında vaka sayısı düşüşe geçerken, vaka sayısındaki bu düşüş hastanelerin yoğun bakım ünitelerine olumlu yansıdı. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 25 yatak kapasiteli Covid-19 Virüsü Yoğun Bakım Ünitesi’nde şu anda 9 hastanın tedavi gördüğü belirtildi. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Covid-19 Virüsü Yoğun Bakım Ünitesi’nde ise tedavi altında olan hasta sayısında yüzde 60 azalma olduğu öğrenildi.

Pandemi sürecinde son dönemde alınan yoğun tedbirlerle birlikte aşılamanın ivme kazanması da vaka sayılarının düşüşe geçmesinde oldukça etkili oldu. Bu durum ise hastanelerin yükünü azalttı. Ankara’daki hastanelerin Covid-19 virüsü yoğun bakım ünitelerinde tedavi gören vaka sayısında ciddi bir düşüş yaşandı. 25 yatak kapasitesi bulunan Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Covid-19 Yoğun Bakım Ünitesi’nde sadece 9 hastanın tedavisi sürüyor.

Sayılar Düştükçe Mutlu Oluyoruz

Covid-19 yoğun bakım ünitelerindeki sayıların düştükçe mutlu olduklarını ifade eden Covid-19 Yoğun Bakım Ünitesi Sorumlusu Prof. Dr. Ayşe Özcan, “25 yatak kapasitesi olan yoğun bakım ünitemiz, üçüncü basamak yoğun bakım ünitesi olduğu için her türlü tedavinin yapılabileceği bütün imkanlara sahibiz. 25 yatak kapasitesi olan yoğun bakım ünitemiz, Covid-19 vakaları için ayrılmıştı. Şu an yoğun bakım ünitemizde sadece 9 hasta tedavi gördüğü için çok mutluyuz. Hasta sayımız her geçen gün azalıyor ve azalmaya da devam ediyor. Bu durumdan memnuniyet duyuyoruz ve kendimizi mutlu hissediyoruz. Ocak ve şubat aylarıyla kıyaslandığı zaman şu an itibariyle çok iyi durumdayız. Hasta sayımızda belirgin bir düşüş var. Günlük vaka sayısındaki azalmayı yakından takip ediyoruz. Bu azalmayı en yakından hisseden ekibin içerisindeyiz.” dedi.

Aşılama ve Kapanmanın Etkisi Yadsınamaz

Vaka sayılarının gerilemesinde kısıtlama ve aşılamanın etkisinin altını önemle çizen Prof. Dr. Özcan, “Vaka sayılarındaki düşüşte birçok faktörün etkisi olsa da en önemli iki faktör kısıtlama ve aşılama oldu. Kısıtlamanın vaka sayılarının düşmesinde çok büyük etkisi oldu. Çünkü çoğu zaman maske ve mesafe kuralı gereği gibi uygulanmıyor. Ancak aşılamanın etkisini de göz ardı etmemek gerekiyor. Daha önceki aylarda yoğun bakım ünitelerinde daha yaşlı hastaları tedavi altına alırken, aşılamanın başladığı mart-mayıs döneminde yoğun bakım ünitelerinde tedavi altına alınan hastaların yaşının daha düşük olduğunu gözlemledik. Öyle ki yaş aralığı 40-65 yaş aralığına kadar düştü. Bu da Covid-19 virüsü aşısının ne kadar etkili olduğunun ispatı niteliğindedir. Aşılama çalışmalarından çok büyük fayda sağlandı. Aşılama çalışmalarının son zamanlarda yoğunlaşmasıyla birlikte sürecin şimdikinden de daha iyiye doğru gideceğini düşünüyorum.” ifadelerine yer verdi.

Yoğun Bakım Hasta Sayısı Yüzde 60 Düştü

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde faaliyet halinde olan Covid-19 yoğun bakım ünitesinde tedavi gören vaka sayısında yüzde 60 düşüş oldu. Covid-19 Yoğun Bakım Ünitesi’nde yüzde 60 düşüş olduğuna değinen Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ümit Savaşçı, “Uygulanan kısıtlama tedbirleri, dünyayı etkisi altına alan 3’üncü dalganın etkisini kaybetmesi ve aşılamanın etkisiyle birlikte hastanelerimizdeki yoğunlukta çok ciddi bir azalma oldu. Şu an itibariyle yüzde 60 oranında bir azalma olduğunu söyleyebiliriz. Son zamanlarda gerek yoğun bakım ünitelerimizde, gerekse de kliniklerimizde boş yatakların olduğunu görmek hepimizin yüzünü güldürüyor.” şeklinde konuştu.

Kanser hastaları erken emekli olabilir mi?

Bilindiği gibi kanser hastaları, gelir kaybını önlemeyi amaçlayan malullük sigortasından faydalanabilir. Kanser hastalarının uzun ve masraflı tedavi süreci içerisinde meydana gelen mağduriyetlerini bir nebze olsun gidermeyi hedefleyen bu sigorta açısından sağlık kurulu raporu, prim günü gibi bazı koşulları sağlamaları gerekecek.

Türkiye’deki sosyal güvenlik sistemi, iş gücü kaybına uğramış olan çalışanlar açısından bazı haklar tanıyor. Bu haklardan en önemlisi ve de en kritik sayılabilecek oranı ise erken emeklilik veya malülen emeklilik hakkı olarak görünüyor.

Kanser Hastalarının Malulen Emekli Olabilmeleri İçin Gerekli Olan Şartlar Nelerdir?

  • Vatandaş, bir başka kişinin devamlı bakımına muhtaç durumunda ise eğer 10 yıl boyunca sigortalı olma şartı aranmayacaktır. 1800 gün malullük, ölüm ile yaşlılık sigortaları primi bildirilmiş olması yeterlidir,
  • Toplamda 1800 gün uzun vadeli sigorta primi ödenmiş olması şartı aranır,
  • Vatandaşın, herhangi bir işte çalışırken kanser hastalığına yakalanması durumunda ise en az 10 yıl boyunca sigortalı olması gerekir,
  • Söz konusu kanser hastalarının iş gücü kayıpları hesaplandığında % 60 oranında bulunması ve bu kaybın bir sağlık kurulu raporu ile belgelenmesi gerekir.
  • Kanser hastalığına yakalanan kişi, maluliyeti sebebiyle işten ayrılmalıdır,
  • Hizmet akdi dolmadan kendi adına bağımsız bir şekilde çalışan vatandaşların ise SGK’ya genel sağlık sigortası primi dahil olmak üzere işbirliğine ilişkin borç ile pişirdim borcunun bulunmaması gerekir,
  • Kanser hastalığı teşhisinin konulmasından itibaren bir yıl içerisinde başvuru işlemlerinin bile sertleştirilmesi gerekir.

Malulen Emeklilik İçin Başvuru İşlemleri Nasıl Yapılır?

  • Kanser hastalığına yakalanan vatandaşın, 1800 günlük sigorta primi ödenmiş ise veya borçlanmak suretiyle 1800 günlük prim hizmetinin tamamlanması mümkün ise eğer rapor düzenlenmesi açısından hastaneye sevk edilir.
  • Gidilen sağlık kuruluşunda da düzenlenen sağlık kurulu raporuna göre hasta vatandaşın malullük aylığı alıp almayacağı belirlenir,
  • Gerekli olan bütün koşulları sağlayan vatandaşlar, daha sonrasında ise maluliyet tespiti işlemleri açısından sigorta kollarına göre değişik yerlere başvurur.

Geçici Maluliyet Süresi Mümkün Müdür?

Kanser hastalığının çeşidi ile tedavisine göre geçici olarak maluliyet durumu da söz konusu olabilir. Kanser hastalığına yakalanan vatandaşların maluliyet durumları mevcut ise eğer maluliyetleri, kanser hastalığının çeşidine göre değişen sürelerde bağlanır. Bu süre ise genel itibarıyla 12,18 ile özellikle de kan kanseri hastaları açısından 24 ay olacak şekilde belirlenir. Diğer taraftan kök hücre ile kemik iliği nakillerinden daha sonra 12 aylık maluliyet hakkı tanınır. Bu süre nihayetinde ise vatandaş, tekrardan kontrole girdiğinde iş gücü kaybı % 60’a çıkarsa eğer maluliyet aylığı devamlılık kazanır.

Kimler sağlık sisteminden ücretsiz olarak yararlanabilir?

Türk sağlık sistemi, kapsadığı alan açısından dünyanın önde gelen sağlık sistemleri arasında yer alır. Bu sistem aracılığı ile nüfusunun tamamı neredeyse sağlık çatısı altına alınmış ve bu şekilde sistem mükemmel bir işleyiş sergilemiştir.

Fakat karışıklık ile bilgisizlik sebebiyle bazı zamanlarda sağlık sisteminden faydalanma hususunda bazı eksiklikler ya da aksaklıklar meydana gelebilir. Özellikle de, herhangi bir sigortası bulunan vatandaşların sağlık ile ilgili giderlerinde bu problemler çok daha sıklıkla ortaya çıkmaktadır.

5510 sayılı kanuna göre sağlık hizmetlerinden faydalanma ile ilgili çeşitli şartlar ortaya konulmuştur. Geçmiş zamanlarda, sigortalı bir şekilde çalışan vatandaşlara ya da bakmakla yükümlü oldukları kişilere SSK aracılığı ile bir sağlık karnesi verilirdi ve bu karne aracılığı ile vatandaşlar sağlık hizmetlerinden faydalanırdı.

Artık bu dönem çoktan tarihin tozlu raflarındaki yerini aldı bile. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 2012 senesinde işleme açılmış olan sağlık provizyon aktivasyon sistemi yani (Spas) uygulaması aracılığı ile sigortalı bir şekilde çalışan vatandaşların ve bakmakla yükümlü oldukları vatandaşların sağlık güvenceleri çok kısa süre içerisinde ve otomatik bir şekilde başlatılmıştır.

Sağlık Hizmetlerinden Faydalanıp Faydalanılmayacağının Sorgulanması

Sosyal Güvenlik sistemindeki ismi ile müstehaklık sorgulamasının nasıl yapılması gerektiği ile ilgili merak ediyorsanız bu makalenin devamını okumanızı tavsiye ediyoruz… Söz konusu sorgulamanın, en yakın Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından yapılması mümkündür.

En yakın eczaneden de aynı şekilde sorgulama işlemleri yapılabilir. Bunun haricinde ayrıca sağlık güvencesi ile devam edip etmediğini öğrenilmesi amacıyla e-devlet uygulaması da kullanılabilir.

Sağlık Hizmetlerinden Kimler Faydalanabilir?

Sağlık hizmetlerinden sigortalı bir şekilde faydalanan vatandaşlar ile bakmakla yükümlü oldukları vatandaşlara ücretsiz bir şekilde bu sağlık hizmetlerinden yararlanabilir.

Fakat bunun da bazı şartları vardır;

Sigortalı bir şekilde çalışan vatandaşların ve bakmakla yükümlü oldukları anne, eş, baba ile çocukların sağlık hizmetlerinden ücretsiz bir şekilde faydalanabilmeleri amacıyla öncelikli olarak sağlık kuruluşlarına başvurulduğu tarihten önceki son 1 yıl içerisinde en az 30 günlük sigortasının bulunması gerekir,

Kimler Sağlık Hizmetlerinden Koşulsuz Bir Şekilde Faydalanabilir?

Sağlık güvencesi sisteminde bazı istisnalar oluşturulmuştur. Bu istisnalara göre, bazı vatandaşlar, sağlık güvencesinden koşulsuz bir şekilde faydalanır. Bunların başında özellikle de çocuklar gelir. 18 yaşın altındaki çocuklar, herhangi bir koşulu yerine getirmeden de sağlık güvencesinden faydalanabiliyor.

İkinci etapta ise trafik kazası neticesinde tedavi hizmeti alan vatandaşlar, koşulsuz bir şekilde sağlık hizmetlerinden faydalanır. Bu kesimlerin dışında aynı zamanda başkasının bakımına muhtaç olan vatandaşlar ile iş kazası ve meslek hastalığı hallerinde, adli vakalarda da kusursuz bir şekilde sağlık hizmetlerinin faydalanılması söz konusudur.

Hızlı sonuç veren en etkili 7 göz kremi

Sizin için bu sorunu araştırıp en hızlı sonuç veren en etkili 7 göz kremini tavsiye ediyoruz. Bu kremleri kullandığınızda artık her sabah mutlu uyanacağınızı garanti edebiliriz. İşte size en etkili 7 faklı göz kremi:

 La Roche-Posay Hyalu B5 Yeux Hızlı Sonuç Veren Göz Çevresi Bakım Kremi

Bu göz çevresi bakım kremi en hızlı şekilde sonuca ulaştıran kremler arasında yer alıyor. İki fraklı Hyalüronik Asit ve B5 Vitamini içeren bu kozmetik ürünü sizin derdinize deva olarak ince ve yorgun göz çevrenizi dinlendirecek ve göz çevrenize dolgunluk vererek sizi mutlu edecek.

Vichy Mineral 89 Hızlı Sonuç Veren Göz Çevresi Bakım Kremi

Hızlı çözüm sağlayan kremler arasında olan bu göz bakım kremi de doğal Hyalüronik Asit ve saf kafein içeriyor. Vichy Mineral 89 Göz Çevresi Bakımı kremi göz çevresizdeki koyu renk görünümünü ve gözaltı torbalarını yok ediyor. Ayrıca bu kremin özelikleri arasında göz çevresindeki ve ince çizgilere de etki ettiği görülüyor.

Kiehl’s Creamy Eye Treatment with Avocado Hızlı Sonuç Veren Göz Çevresi Bakım Kremi

Hızlı çözüm sağlayan kremlerden birisi de bu göz bakım kremidir. Bu göz bakım kreminin en büyük özelliği de yumuşak dokuya sahip olmasınıdır. Yumuşak dokusun nedeni ile göz çevrenize yumuşak dokunuşlar yapacak olan bu krem ile göz çevrenizde gerekli olan nem sayesinde gözaltı sorunlarınız hızla çözüme ulaşacak.

La Roche-Posay Toleriane Ultra Yeux Hızlı Sonuç Veren Göz Çevresi Bakım Kremi

Bu gözaltı kremi sizin favoriniz olmaya aday bir kremdir. Bu kremin özelliği nemlendirici ve onarıcı olmasıdır. Düzenli olarak bu kremi kullanırsanız inanın ki bir daha başka bir göz bakım kremi aramayacaksınız.

L’Oréal Paris Revitalift Lazer X3 Hızlı Sonuç Veren Göz Çevresi Bakım Kremi

Hızlı etki gösteren bu gözaltı bakım kremi de en çok beğenilen kremler arasındadır. Bu kremin başlıca özelliği göz çevresindeki oluşan kırışıklıkları gidermesidir. Pro-Xylane içeren bu krem kullanmaya başladığınız gün etkisini size gösterecek ve sizi mutlu edecektir.

La Roche-Posay Redermic R Yeux Hızlı Sonuç Veren Göz Çevresi Bakım Kremi

Hızlı sonuç sağlayan kremlerden birisi olan bu krem içerdiği Retinol sayesinde gözaltı morluklarınıza iyi geldiği gibi göz çevresi bakımı da yapıyor. Bu kremi kullanmaya başladığınız günden sonra göz çevresindeki kırışıkları ve kaz ayaklarınızın yok olduğunu göreceksiniz.

L’Oréal Paris Hyaluron Hızlı Sonuç Veren Göz Çevresi Bakım Kremi

Gözaltlarınızın kusursuz ve pürüzsüz görünmesini istiyorsanız, işte bu krem tam size göre demektir. Bu kremin başlıca özelliği nemlendirici ve onarıcı özelliğinin olmasıdır.

Su diyeti nedir, nasıl yapılır? Su diyetini kimler yapamaz?

Bir insanın sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için günlük olarak, ortalama 2,5-3 litre su tüketmesi gerekiyor. Su içmek sağlık açısından faydalı olduğu gibi, diyet yaparken de zayıflamamıza olanak sağlıyor. İşte tam da burada su diyeti bizlerin yardımına koşuyor.

Su Diyeti Nedir?

Su diyeti, su ve diğer sıvı içeceklerin dışında herhangi bir gıda almadan yapılıyor. Yapılan araştırmalara göre vücudumuza aldığımız soğuk su, vücut ısısı ile aynı dereceye gelmek için, vücudumuz ekstra olarak kalori yakıyor ve bu şekilde bizim daha hızlı bir şekilde kilo vermemize yardımcı oluyor.

Su Diyeti Nasıl Yapılır?

Vücudumuzda detoks etkisi yaparak bizim kalori yakmamızı hızlı hale getiren bu diyet sistemi, günlük olarak minimum 2 litre su veya sıvı tüketerek yapılabiliyor. Su içerek tokluk hissimizi arttırıyoruz. Sağlık uzmanlarının araştırmalarına göre su diyeti yaparken sadece sıvı tüketimi, vücudumuz için oldukça zararlı olduğunu ve sıvı tüketiminin yanında besin değeri yüksek gıdaları da tüketmemiz gerektiğini söylüyorlar.

Sıvı tüketiminin yanında gıda tüketimini kontrollü yapmanız gerekiyor. Ne çok az ne de çok fazla tüketim gerçekleştirmeniz sizin için daha iyi olur. Birçok insan su tüketimini gıdayı almadan içiyor ve tokluk hissi verdiği için daha az gıda tüketirim düşüncesine kapılıyor. Ancak bu düşünce, sağlığımız açısında zararlı olabiliyor. Uzmanlar tarafından, su tüketiminin, gıda tüketiminden sonra gelmesi sağlımız açısından daha faydalı olduğu söyleniyor.

Su diyeti 24-72 saat veya 1 hafta kadar yapılabilmektedir. Ancak 1 haftadan uzun süre mutlaka bir uzman tarafından gözetimi altında yapılmalıdır. Akşam saat 20.00’dan sonra gıda tüketmemeye özen ve dikkat göstermeliyiz. Özellikle bu saatlerde yani istirahate çekildiğiniz ve hareket etmediğiniz, fiziksel aktivite yapmadığınız zamanlarda gıda tüketimi yapmamak oldukça önemlidir.

Gün içinde spor yapmanız, en azında yürüyüşe çıkmanız sizin için oldukça faydalı olacaktır. Çünkü, oksijenli ortamlarda yapılan fiziksel aktiviteler, sağlık açısından faydalıdır.

Su Diyetini Kimler Yapmamalı?

Su diyeti olarak da bildiğimiz su orucu her ne kadar sağlıklı olsa da bu herkes için geçerli değildir. Su diyetini uygulamaması gereken ve önerilmeyen çeşitli sorunları olan insanlar da vardır. Bunlar;

  • Yeme bozukluğu olan insanlar
  • Migreni olan insanlar
  • Hamile veya emziren kadınlar
  • Aşırı kilolu olan insanlar
  • Kalp rahatsızlıkları olan insanlar
  • Tip 1 diyabeti olan insanlar

Olarak sıralayabiliriz. Ayrıca su orucu kısa bir süre tutulsa dahi bazı hastalıklar üzerinde kötü sonuçlar verebilmektedir. Bu hastalıkları şu şekilde sıralayabiliriz;

Gut Hastalığı: Su diyeti, gut hastalığı olan insanlar için oldukça riskli sonuçlar doğurabiliyor. Bu hastalığın kötüleşmesi durumunda ürik asit üretimi artabiliyor.

Mide Ekşimesi: Vücut herhangi bir gıda tüketimi olmamasına rağmen sindirim yapmaya, mide asidini arttırmaya devam edebilir. Bu tarz durumlarda mide ekşimesi yaşanabilir.

Diyabet: Uzun süre gıda alınmadan yapılan su orucu, tip 1 ve tip 2 diyabette olumsuz sonuçlara sebep olabiliyor.

Kronik Böbrek Yetmezliği: Su diyeti, kronik böbrek yetmezliği olan insanlarda, böbreklere daha fazla zarar vererek, riski arttırıyor.

Sonuç olarak su diyeti, her ne kadar sağlıklı ve hızlı kilo verme yöntemi olsa da, bazı insanlar için olumsuz sonuçlara neden olabiliyor. Su diyeti yapmak isteyen insanlar, mutlaka bir doktora danışması gerektiğini söyleyebiliriz.

Kuşkonmazın faydaları neler, nasıl saklanır?

Kuşkonmaz, taze, güzel kokulu ve renkli bir sebzedir. Avrupa’da milattan önceden bu yana yetiştirilmektedir ve baharı müjdeleyen bir sebze olarak bilindiğinden “bahar mücevheri” veya “hanımın parmak ucu” gibi isimlerle adlandırılır.

Son zamanlarda mor kuşkonmaz ve minik kuşkonmaz gibi renk ve ebat çeşitliliği artmakta ve tüketicilerin ilgisini çekmektedir. Yeşille karşılaştırıldığında mor kuşkonmaz, çiğ olarak yenebilen daha tatlı ve daha çiğnenebilen bir çeşittir. Mor kuşkonmaz ısıtıldığında koyu yeşile döner.

Mini kuşkonmaz, aslında normal, yeşil kuşkonmazın bir versiyonudur fakat normal yeşil kuşkonmazdan daha besleyicidir ve pişirmesi daha kolaydır.

Kuşkonmazda Hangi Vitaminler Var?

Kuşkonmazda bol miktarda aspartik asit, yine bol miktarda B1 ve B2 vitamini, beta karoten, C vitamini ve E vitamini var.

Aynı zamanda kemikleri sağlıklı tutmaya yarayan K vitamini ve kansızlığı önleyen folik asit de içerir.

Kuşkonmaz Nasıl Saklanır?

Kuşkonmaz kolayca kurur, bu yüzden su kaybetmemesi için nemli bir saklama alanına yerleştirilmeli veya uçları yukarı bakacak şekilde buzdolabının sebze bölmesinde saklanmalıdır..

Kuşkonmaz zamanla sertleşir ve acı bir tada dönüşür, bu nedenle bir veya iki gün içinde tüketmek daha iyidir.

Kuruduğu takdirde kaynatılarak tüketilmeli ya da kaynayarak pişen başka bir yemeğin içerisinde kullanılmalıdır.

Kuşkonmazın Faydaları Nelerdir?

  • Kuşkonmaz, güçlü antioksidan güce sahip olan C ve E vitaminlerini içerir
  • İçeriğinde bol miktarda bulunan C vitamini, lekelerin kaynağı olan melanin pigmentinin üretimini engelleme işlevi ve etkisine sahiptir.
  • İçeriğindeki E vitamini, kan dolaşımını hızlandırmak ve vücuttaki kan dolaşımını iyileştirmek için periferik kan damarlarını genişleterek hücrelerin doğal metabolizmasını aktif etme etkisine sahiptir.
  • Sindirim ve boşaltım Metabolizmasını aktif hale getirir.
  • Ultraviyole ışınlarına karşı direnci arttırdığı için leke ve çillere karşı da etkilidir.
  • Kuşkonmazın uç kısmı rutin adı verilen ve P vitamini olarak da adlandırılan bir bileşen içerir. Rutin, kılcal damarları güçlendirmek ve kan akışını iyileştirmek için C vitamini ile uyumlu olarak çalışır.
  • Kılcal damarları güçlendirerek hipertansiyon, damar sertliği ve felci önlemede etkilidir.
  • Kuşkonmazın uçları aspartik asit açısından zengindir. Aspartik asit bir tür amino asittir ve kuşkonmazda keşfedildiği için bu şekilde adlandırılmıştır. Aspartik asit vücuda dayanıklılık katma ve yorgunluğa karşı direnci artırma etkisine sahiptir. Bu nedenle, dayanıklılığı artırdığı iddia edilen enerji içeceklerinin içerisinde aspartik asit bulunur.
  • Şekerleri ve lipidleri enerjiye dönüştürme konusunda güçlü bir yeteneğe sahip olduğu için yorgunluğu gidermede de etkili olduğu kanıtlanmıştır.
  • İçeriğindeki diyet lifi, insan sindirim enzimleri tarafından sindirilmeyen bir gıda bileşenidir ve bağırsak ortamını iyileştirmede ve kabızlığı gidermede etkili olduğu söylenir.
  • İçeriğindeki oligosakkaritler (bir çeşit karbonhidrat) bağırsaktaki iyi bakteri sayısını artırma işlevine sahiptir ve yaşam tarzını doğrudan etkileyen sindirim sistemi ile ilgili hastalıklar üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Ayrıca diyet liflerinin yol açtığı bağırsaklardaki fazla kolesterol ve safra asitlerini emer ve dışarı atar, böylece damar sertliğini önleme etkisine de sahiptir.
  • Kuşkonmazda bulunan aspartik asit, aynı zamanda vücuttaki protein sentezini artırmaya çalışır. Protein sentezinin artması cilt güzelliği için son derece önemlidir. Aspartik asit, idrar sökmeye teşvik etme görevine de sahiptir.
  • Aspartik asit, idrar sentezini ve amonyağın vücuttan atılmasını teşvik ederek merkezi sinir sistemini korumada etkilidir.
  • Antioksidan etkisi nedeniyle yaşlanmayı geciktirici ve cildi güzelleştirici etkilere sahip olması beklenebilir.
  • Kuşkonmazın uçları, kılcal damarları güçlendiren ve kan dolaşımını destekleyen, damar sertliği ve yüksek tansiyonu önlemeye yardımcı olan rutin içerir.

Kısacası:

  • Güzel bir cildi hedeflemek isteyenler,
  • Yorgunluktan kurtulmak isteyenler,
  • Stresi azaltmak isteyenler,
  • Yaşam tarzıyla ilgili hastalıkları önlemek isteyenler,
  • Kabızlık çekenler,
  • Vücuttaki toksinleri atmak isteyenler, düzenli periyotlarla kuşkonmaz tüketmeliler.

Kuşkonmaz, Geleneksel Türk Mutfağında yer alması bakımından istenen seviyeye henüz gelemese de son yıllarda tüketiminde önemli bir artış var. Artık pek çok restoranın menüsünde kuşkonmazlı bir içerik mevcut.

Hametan krem yüze sürülür mü, ne için kullanılır?

Hametan krem çoğu evde bulunan ve eczanelerin üst raflarında daima kendine yer edinen bir kremdir. Etken maddesi hamamelis virginiana, yani cadı fındığı bitkisi olan hametan birçok cilt problemi ile mücadele etme konusunda başarılıdır. Özellikle kadınlar için vazgeçilmez olan hametanın hem krem hem de pomad formları üretilmektedir. Son yıllarda daha da popüler olan hametan damar büzücü bir etkiye sahip olduğundan yaraların hızla iyileşmesi noktasında faydalıdır. Kanama durdurma ve iltihap temizleme konusunda da başarılı olan hametan yanık, sivilce, pişik, tahriş, kesik ve sıyrıkları tedavi etmede de etkili sonuçlar ortaya çıkartır.

Hametan Kremin Ne Gibi Özellikleri Vardır?

Hametanın her iki formunda da kortizon bulunmaz ve antienflamatuar özellik taşır. 1. derece yanıklarda ve açık yaralarda direkt olarak uygulanabilen hametan krem hızlı şekilde yangı ve acıyı azaltma konusunda başarılıdır. Uygulama sırasında kesinlikle gözler ve ağız ile temas ettirilmemesi gereken hamertan krem göz çevresine sadece günde 1 defa olacak şekilde uygulanabilir. Ciltte tüylenmeye neden olmaz ve genital bölge ile kasıklara sürülmemelidir. Etken maddesi 100 gramda 25 gr cadı fındığı olan hametan krem cilde uygulandıktan sonra hızlı şekilde kuruyabilme ve emilme özelliğine sahiptir. Peki cilde ne gibi faydaları vardır?

Hametan Krem Ne İçin Kullanılır?

  • Özellikle kış aylarında soğuktan çatlayan dudakları tedavi ederek yumuşatır ve dudaklarda acı hissi varsa ortadan kaldırır.
  • Ciltte oluşan yaralanmaların iyileşmesi için oldukça etkilidir.
  • Bebeklerin cildine güvenle uygulanabilen hametan; pişik, isilik gibi durumların tedavisinde tercih edilir.
  • Cilt lekelerini ortadan kaldırma konusunda oldukça etkilidir.
  • Sivilce ve aknelerin ortadan kalmasında ve izleri ortadan kaldırmada oldukça başarılıdır.
  • Birinci derece cilt yanığı ya da güneş yanmalarına karşı da tedavi edici özellik taşır.
  • Meme ucunda meydana gelen çatlakların iyileşmesi konusunda da başarılıdır.
  • Ciltte oluşan sıyrık, sürtünme ve kesik gibi durumların iyileşmesi için etkilidir.
  • İltihap kurutucu özellik taşır.
  • Ayaklarda oluşan kuruma ve topuk çatlaklarına karşı iyileştirici etkisi vardır.
  • Kilo verilmesi sonucunda ortaya çıkan vücut çatlaklarının azalmasını sağlar.
  • Böcek ve sinek ısırıkları sonrasında oluşan yanma ve kaşıntıyı alır.
  • Ameliyat izleri ve yatak yaralarının iyileşmesinde etkilidir.

Hametan Krem Cilde Nasıl Uygulanır?

Hametan krem ne kadar güvenilir olsa da kullanmadan önce doktora danışılmasında fayda olacaktır. Kremin uygulanacağı bölge öncelikle bol su ile yıkanmalıdır. Eller de sabun ve su ile iyice temizlenmelidir. Nohut büyüklüğünde parmak ucuna alınan hametan krem etkilenen bölgeye masaj yapılarak iyice sürülür. Krem uygulanan bölge kapatılmamalı ya da sarılmamalıdır. Sonrasında eller tekrardan yıkanmalıdır.

Hametan Krem Yüze Sürülür mü?

Hametan krem Makyaj yapmadan önce yüze sürülürse makyajın daha kalıcı olmasını sağlar. Cilt bakımı amacıyla da yüze sürüldüğünde nemlendirici etkide bulunur. Cildi onaran, yenileyen ve renk tonunu eşitleyebilen hametan yüz cildine canlılık verir.

Hametan Pomad ile Kremin Farkı Nedir?

Hametan krem ve pomad sahip olduğu özellikler bakımından bir takım farklılıklara sahiptir. Hemetan krem daha genel bir tedavi amacıyla kullanılır. Yani cilt yüzeyinda oluşan kuruluk, sıyrık, yara, hafif derecede yanıklar, cilt lekeleri, güneş yanıkları, akne ve sivilceler, pişikler, kesikler için hametan krem kullanılabilir.

Hametan pomad ise daha yoğun bir yapıya sahiptir ve merhem formundadır. Yağlı olan hametan pomad cildin daha derin katmanlarına etki etme konusunda başarılıdır. İltihaplı yaralar, derin kesikler, kistik sivilceler, ameliyattan sonra ciltte oluşan yaralar için hametan pomad kullanılması tavdiye edilir.

Hametan Yan Etkileri Neler?

Hametanın nadiren de olsa bir takım yan etkileri ortaya çıkabilir. Nefes almada zorluk, dudakta, dilde ve boğazda şişlik olması, karın ağrısı ve mide bulantısı hametan kremin yan etkileri arasında sayılabilir. Bu tarz durumlarla karşı karşıya kalınması halinde mutlaka doktora başvurulmalıdır.

Elleri yumuşatmak için ne yapmalı? Evde doğal yöntemler

Ellerimiz gün içerisinde sürekli su ile temas halindedir. Bunun dışında; deterjanlar, hava değişimleri, zorlayıcı işler ile uğraşmak ellerimizin kurumasına ve yıpranmasına neden olur. Özellikle de ev hanımları için elleri daima yumuşak ve pürüzsüz tutmak zor olabilir. Piyasada el bakımı için yüzlerce krem ve losyon satılmaktadır. Ancak doğal yöntemler kullanarak da ellerinizin yumuşacık ve pürüzsüz olmasını sağlayabilirsiniz.

El Kuruluğuna Ne İyi Gelir Evde Çözüm?

Şeker ve zeytinyağı ile gelen bakım

Ellerinizi doğal şekilde yumuşatmak için ihtiyacınız olan şey; 1 yemek kaşığı zeytinyağı ve 1 yemek kaşığı toz şeker olacaktır. Avcunuza bir miktar şekeri alıp zeytinyağını damlatın. Aynı işlemi diğer eliniz için de yaptıktan sonra ellerinizi bir süre ovalayın ve sonra durulayarak temizleyin. 1-2 dakika boyunca yapmış olduğunuz bu ovalama işlemi ile elleriniz ipeksi bir görünüm kazanacak ve ölü derilerden de arınmış olacaktır.

Limon ile maske hazırlayın

Doğal bir el maskesi yapmak isterseniz yarım limon suyu, 2 yemek kaşığı bal ve 1 tatlı kaşığı karbonatı iyice karıştırmalısınız. Bu karışımı 10 dakika boyunca ellerinizde beklettikten sonra durulayabilirsiniz.

Yumuşak ellerin mucizesi gliserin

Ellerinizi şımartmak ve yumuşacık hale getirmek istiyorsanız bu karışım da işinizi görecek demektir! 1 yemek kaşığı gliserin, 1 çay kaşığı limon suyu ve 5 damla kadar gül suyunu uygun bir kapta karıştırın. Ellerinizin her tarafına bu karışımı iyice yedirin ve 15-20 dakika bekletin. Günde 2 defa bu uygulamayı yapmanız halinde elleriniz yumuşacık olacaktır.

Patates deyip geçmeyin!

Haşlamış olduğunuz 1 adet patatesi öncelikle püre haline getirin. Üzerine de 1 tatlı kaşığı badem yağı, 1 kaşığı gliserin ekleyin ve iyice karıştırın. Ellerinize güzelce yedirin ve 15 dakika boyunca bekleyin. Son olarak ılık su ile durulayın.

Hindistan cevizi yağı ile yumuşacık eller

Düzenli bir şekilde ellerinize hindistan cevizi yağı sürmeniz ellerinizi ipek gibi bir görünüme sokacaktır. Ayrıca sadece elleriniz değil vücudunuzun her yerinde hindistan cevizi yağı kullanarak nemlendirme yapabilirsiniz. Hindistan cevizi yağı ellerinizin üzerinde oluşan çatlakları önlemek için birebirdir!

E vitamini deposu avakado

1 tane avakadoyu iyice ezin ve içine 1 yemek kaşığı bal, 1 yemek kaşığı şeker ekleyin. Ellerinize bu karışım ile güzelce masaj yaptıktan sonra 20 dakika bekleyin ve son olarak durulayın. E vitamini bakımından son derece zengin olan avakado ellerinize yumuşacık bir his verecektir.

Eller için süt banyosu

Ellerinizin sığabileceği derin bir kaba ılık süt doldurun ve ellerinizi süte daldırın. 5 dakika bu şekilde bekledikten sonra ellerinizi yıkamak yerine yumuşak bir havlu yardımıyla nazik şekilde kurulayın.

Kil ile bakım yapın

Kilin cilt üzerindeki olumlu etkileri zaten çok bilindiktir. Elleri yumuşatma konusunda da kil maskesi yapmak mantıklıdır. Bu karışım için ihtiyacınız olan şey 2 yemek kaşığı kil, 1 tane yumurta sarısı ve 1 tatlı kaşığı baldır. Homojen bir karışım elde ettikten sonra ellerinize uygulayın, 15 dakika bekletin ve son olarak durulayın.

Muz maskesi ile eller yumuşasın

1 tane muzu iyice ezdikten sonra içine 1 yemek kaşığı zeytinyağı ekleyerek iyice karıştırın. Bu karışımı ellerinize uyguladıktan sonra yaklaşık 20 dakika bekletin ve durulayın.

Elleriniz vazeline doysun

Yoğun nemlendirme özelliği ile bilinen vazelini gece yatmadan önce ellerinize bol miktarda sürün ve sonra çorap geçirin. Sabaha kadar elleriniz tüm vazelini çekecek ve yumuşacık olacaktır.

Badem yağı ile bebeklere masaj yapılır mı? Faydaları neler?

Bebeğiniz için organik bir bebek yağı arıyorsanız, bebeğinize tatlı badem yağı ile masaj yapmanın faydalarını mutlaka okumalısınız.

Masaj Yapmak Bebekler İçin Neden Faydalıdır?

Masaj yapmak bebeklerin cildine zarar verir mi? Bebeğinizin cildi yumuşak ve narin olduğu için, masaj yaparken çok hassas olmanız gerekir.

Bebeğinize masaj yapmak, aynı zamanda onunla bağ kurmak için harika bir yoldur. Özellikle, yeni doğan bebeğiniz ile yapabileceğiniz başka aktivite olmadığı için masaj yaparak bebeğiniz ile daha iyi iletişim kurabilirsiniz.

Badem Yağı İle Bebeklere Masaj Yapılır mı?

Bebeklere masaj yapmak için hangi yağ tercih edilmeli? sorusu sıklıkla sorulan bir sorudur. Bebek yağı, bebekler için faydalı bir modern sağlık ürünüdür. Günümüzde piyasada yüzlerce marka bebek yağı çeşidi vardır. Bu nedenle, bebeğiniz için güvendiğiniz bir markanın bebek yağını kullanmayı düşünebilirsiniz.

Peki, bebeğinizin hassas cildine doğal yağlarla masaj yapmayı hiç düşündünüz mü? Örneğin; son derece yararlı ve doğal bir yağ olan tatlı badem yağını deneyebilirsiniz.

Tatlı Badem Yağının Faydaları Nelerdir?

Tatlı badem yağının faydaları aşağıdaki gibi listelenebilir:

  • Tatlı badem yağı, E vitamini, fosfor, magnezyum ve bakır elementleri bakımından zengindir.
  • Tatlı badem yağı, aynı zamanda bebeğinizin cildinin gün boyu yumuşak, pürüzsüz ve esnek kalmasına yardımcı olur.
  • Ayrıca, tatlı badem yağı kullanmanın bebekler üzerinde olumsuz bir yan etkisi yoktur. İltihap önleyici özelliklere sahip olan bu yağ, yaraların iyileşmesine yardımcı olur.
  • Badem yağı, bebeğinizin kış aylarında kuruyan cildini nemli tutar. Ayrıca, bebeğinizin cildindeki kaşıntı ve kızarıklıkları da azaltır.
  • Tatlı badem yağı masajı, bebeğinizin rahatlamasını ve daha rahat uyumasını sağlar. Ayrıca, bu sayede bebeğinizin kan dolaşımı hızlanır ve daha iyi nefes almaya başlar. Bu masaj, aynı zamanda bebeğinizin sakin bir şekilde uyumasına yardımcı olur.
  • Bebeklerde hazımsızlık ve mide rahatsızlığı sık görülen problemlerdir. Bebeğinize tatlı badem yağı ile masaj yapmak bu problemlerin üstesinden gelmenize yardımcı olur. Bebeğinizin karnına nazikçe tatlı badem yağı masajı yaparak onun daha rahat ve huzurlu olmasını sağlayabilirsiniz.
  • Bebeğinize masaj yapmak için en faydalı yağın hangisi olduğunu artık biliyorsunuz. O halde tatlı badem yağını kullanarak bebeğinizle sağlıklı bir iletişim kurmanın tam sırası!

Bebeğe emzik vermek doğru mu? Bebeğe emzik verilmeli mi?

Emzik, anne ve babalar için susturucu niteliği olan bir cankurtarandır. Bebek açısından bakıldığında da sakinleştirici ve rahatlatıcı bir etkisi vardır. Emzik kullanımı bebekler için faydalı olsa da birtakım sorunları da beraberinde getirebilir. Ayrıca bebeğine emzik verme konusunda kararlı olan ailelerin dikkat etmesi gereken noktalar da vardır.

İstatistiklere bakılacak olursa bebeklerin %85’i emzik kullanır ve bu hiç de azımsanacak bir oran değildir. Peki bebeklere ne zaman emzik vermeye başlanabilir, faydaları ve olumsuz yönleri nelerdir? Gelin hep birlikte öğrenelim.

Bebeğe Emzik Vermek Doğru Mu?

Bebekler doğuştan gelen bir emme içgüdüsüne sahiptir ve bu onlar için çok doğal bir ihtiyaçtır. Anne karnında bile parmaklarını emen bebeklere rastlamak mümkündür. Emzik de bebeğe bu duygusunu tatmin etme ve kendisini güvende hissetme olanağı verir. Emme eyleminde bulunan bebek sakinleşir ve kendisini iyi hisseder. Özellikle doğumdan sonraki ilk haftalarda bebeğinizin en kuvvetli refleksi emme hareketidir. Rahat bir uyku için emzik yardımcı bir faktördür. Ağlama krizlerinde de oldukça kurtarıcı olan emzik, bebeğinizin rahatlaması adına önemli yer tutar.

Bebeğe Emzik Verilmeli Mi?

Emzik kullanmayan ailelerin bebekleri genellikle parmak emmeye meyillidir. Ayrıca ileride parmak emmeyi bıraktırmak, emziği bıraktırmaktan daha güç bir süreç olabilir. Emzik kullanımı bebeklerin el becerilerinin gelişmesi noktasında da faydalıdır. Bebeğin, düşürdüğü emziği bulabilmek için etrafına bakması, elleri ile emziğini araması ve yeniden ağzına takması gelişimi açısından destekleyicidir.

Bebeklerin iki öğün arasındaki zamanı daha rahat ve keyifli geçirmesini sağlar. Ayrıca anne ve baba da emzik kullanımı sayesinde kendilerine biraz zaman ayırabilir ve bebeklerini kontrol altında tutabilir. Uçak yolculuğu sırasında basınçtan dolayı bebeğinizin rahatsız olması da emzik sayesinde azaltılabilir. Uyku sırasında meydana gelen ani bebek ölümlerine engel olan emzik hayat kurtarma açısından bile faydalıdır. Peki emzik kullanımına karar verilmişse aileler nelere dikkat etmelidir?

Emzik Kullanımında Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

Bebeklik serüveninin parçası olan emzik kullanımı en fazla 2 yaşına kadar sürmelidir. Çünkü 2 yaştan sonra da emzik kullanımı sürdürülürse dişlerde yer değişikliğine, alt ve üst dişlerin öne ya da arkaya doğru çekilmesine sebep olabilir. Bu da dişlerin arasında açıklıklar meydana gelmesine neden olur. Eğer çocuk 3-4 yaşına kadar emzik emmeye devam ederse üst çenesinde darlık ve yüz yapısında da bozulma oluşabilir. 4 yaşına kadar emzik kullanan çocuklarda kulak, burun hastalıklarına da sıkça rastlanır.

Yenidoğan döneminde bebeğe emzik verilmesi memeyi reddetmesine yol açabilir. Anne memesini emmek ile, biberon veya emzik emmek farklı durumlardır. Yani bazı bebeklere anne memesi emmek yerine emzik emmek daha kolay ve keyif verici gelebilir. Eğer çok erken dönemde bebeğe emzik verilmişse, memeyi reddetme ve bir daha istememe gibi bir durum söz konusu olabilir. Ancak bazı bebeklerde ise erken dönemde başlayan ve sürekli devam eden emzik kullanımının meme emmeyi azaltmadığına da rastlanmıştır. Her bebeğin emziğe vereceği tepki farklıdır. Bu nedenle tedbir amaçlı da olsa en azından ilk 2 ay emzik verilmemesi daha yerinde bir davranış olabilir. Emzik kullanımı bebeğinizde bağımlılık yaratabilir ve emziksiz durmayabilir. Bu da uyku sırasında emziği düştüğünde ağlama krizine girmesine neden olabilir. Bebekler için tek parça olan silikon emzikler daha kullanışlıdır.

Dikkat etmeniz gereken noktalardan biri de bebeğinize sürekli emzik vermemeniz gerektiğidir. Böylece bağımlı olmasının önüne geçmiş olursunuz. Emzik temizliği de bebeğinizin sağlığı açısından dikkat edilmesi gereken bir husustur. Bu nedenle yere düştüğünde mutlaka yıkayarak bebeğinize vermelisiniz. Arada bir de kaynatma yaparak bakterilerden arındırmalısınız.

Emzik Bırakma Dönemi Ne Zaman?

Bebeğinize emziği bıraktırma kararı aldıysanız yavaş yavaş onu emzikten uzaklaştırmanız gerekecektir. Eğer sürekli emzik emmek istiyorsa azalta azalta bırakmasını sağlayabilirsiniz. Emziği bebeğinizin elinin altında değil de kolay ulaşamayacağı yerlere koyabilirsiniz. Böylece o da yavaş yavaş ümidini kesecek, emziğe olan bağımlılığı da azalacaktır. Bebeğiniz emzik istediğinde ve ağladığında, eline hoşuna gidebilecek bir meyve verebilirsiniz. Böylece dikkati dağılır ve başka yöne odaklanır.

Eğer bebeğiniz 2,5-3 yaş civarındaysa onunla konuşarak da rahatlıkla emziği bırakmasına yardımcı olabilirsiniz. Artık büyüdüğünü ve emziğe ihtiyacı olmadığını çünkü bebek olmadığını söyleyebilirsiniz. Eğer emziği kesin olarak bıraktırma kararı aldıysanız geri adım atmamalısınız. Kararınızdan vazgeçip bebeğinizi yeniden emziğe yöneltmek kafasının karışmasına ve sürecin daha da zorlaşmasına neden olabilir. Unutulmamalıdır ki her bebeğin gelişimi, davranışları ve ihtiyaçları farklıdır. Bu nedenle anne ve babalar bebeklerinin bu huy ve davranışlarına yönelik doğru adımlar atmalı ve psikolojik açıdan etkilenmesinin önüne geçmelidir.

Fibromiyalji nedir, en çok kimlerde görülür? Nasıl beslenmeli?

Fibromiyalji, çağımızın en rahatsız edici ve nedeni tam olarak bilinmeyen sürekli vücut ağrısıdır. Birçok insanın ortak derdi olan bu ağrılar sabahları uyanamıyorum veya yorgun, ağrılı uyanıyorum şeklinde tanımlanmaktadır.

Fibromiyalji En çok Kimlerde Görülür?

Kadınlarda görülme sıklığı %3-4 iken erkeliklerde görülme sıklığı %0,5 kadardır. Genellikle 30-50 yaş arası kişilerde daha sık görülmektedir.

Fibrmiyalji sendromunda en çok görülen şikâyetler vücut ağrısıdır. Bununla birlikte boyun ve sırt ağrısı devamında baş ağrısı şeklinde görülür. Mide ağrısı, çarpıntı, bazen ellerde uyuşma, gözlerde ve ağızda kuruluk, ağrılı adet dönemi, kabızlık gibi şikâyetlerle kendini göstermektedir.

Soğuk Havanın Fibromiyalji Üzerine Etkisi

Soğuk hava ve mevsim değişiklerinde şikâyetler artar bu dönemler hatanın hayatını olumsuz yönde etkiler.

Soğuk havalarla birlikte halsizlik yorgunluk uykuya tam doyamama gibi şikayetlerin giderilmesine yardımcı olabilmesi için hastaların egzersiz, bol su içmek ve dengeli beslenme gibi kurallara uyması gerekmektedir.

Fibromiyaljı ve İlaç Kullanımı

Fibromiyalji hastalığı genellikle kişiye özeldir. Tek yönlü bir tedavi yöntemi yoktur. İlaç tedavisi, egzersiz, masaj ve fizik tedavi ile iyileşme sağlanmaktadır.

Depresyonla İlişkisi

Fibromiyaljı genellikle depresyonla karıştırılmaktadır. Ortak şikâyet olan uyku bozukluğu, mutsuzluk, hayattan zevk almama durumu, halsizlik gibi ortak sorunlarla kendini göstermektedir. Ayrıca iltihaplı romatizmayla da ortak şikâyetler göstermektedir.

Fibromiyalji ve Gıda İlişkisi

  • Bazı yiyeceklerin ağrıyı tetiklediği görülmektedir.
  • Doğal tatlandırıcı içeren gıdalar
  • Dondurulmuş paketli gıdalar, salam gibi yiyecekler
  • Fazla şeker alımı
  • Kafein, çay ve kola gibi içeceklerin fazla alımı
  • Mayalı gıdalar ve kuru meyveler

Fibromiyaljı Hastalığı Olanların Tüketmesi Gereken Besinler

  • Haftada üç kere balık tüketimi
  • Her gün düzenli olarak ceviz tüketimi
  • Omega 3 takviyesi
  • Zeytinyağlı yiyecek kullanımı
  • B, C, D gibi takviye vitamin kullanımı
  • Karbonhidrat olarak bol tahıllı yiyecekler, kepekli çavdarlı ekmek, bulgur ve makarnayı tercih etmelisiniz.
  • Günün belli saatlerinde muhakkak güneşlenmeli veya açık havada yürüyüş yapmalısınız
  • Duygularınızı kontrol altına almalısınız.
  • Günlük alınması gereken su ihtiyacınızı muhakkak almalısınız.

Yüze vazelin sürülür mü, göğüs büyütür mü?

Amerikalı kimyager Robert Chesebrough’ın çalışmaları sonucunda vazelin keşfedildi. Bu keşif Pennsylvania’da bulunan petrol kuyularında gerçekleşti. Bir petrol jölesi olan bu maddenin içinde balmumu ve hızlı yayılabilen mineraller bulunur.

Yüze vazelin sürmek kimilerine çok garip gelse de yüzyılı aşkındır uygulanıyor. Ana maddesi petrol olan bu jöle cilt hasarlarını ve aşınmalarını onarıyor. Yanık ve yaraları en etkili şekilde tedavi ediyor.

Yüze Vazelin Sürülür Mü?

En çok merak edilenlerin arasında vazelin yüze sürülür mü sorusu yer alıyor. Hassas ve alerjik cilde sahip olmayanlar yüze vazelin sürebilir. Yoğun kıvamı kadar nemlendirmesi de yoğundur. Kuru ve çatlak ciltlilerin vazgeçemediği bir üründür. Sivilce sorunu yaşayanların kullanması önerilemez

Vazelinin Faydaları ve Kullanım Alanları

Vazelin kokusuz ve renksizdir. Gün boyunca cildi nemlendiren vazelinin faydaları ve kullanım alanları oldukça geniştir. Bunların neler olduğunu sırasıyla inceleyelim.

Cilt nemlendiricisi: Vazelin güçlü bir nemlendiricidir. Cilde çok az miktarda uygulanması gerekir. Ancak önerilen yöntem benmari usulüdür. Bu yöntemle eritilen vazelin avuç içinde ısıtıldıktan sonra cilde uygulanır.

Kaş bakımı: Kaş dökülmeleri durdurur ve yeni kaş oluşumuna destek verir. Bunun için yine benmari usulü eritilen vazelin kulak çubuğuna daldırılır ve kaşlara uygulanır. Bu yöntem için en uygun zaman geceleridir. İçerisindeki güçlü mineraller kaşların şeklini de düzeltmeye yardımcı olur. Vazelin kaş sabitleyici olarak da kullanılır.

Dudak nemlendiricisi ve parlatıcısı: Soğuk ve sıcak gibi çevresel nedenlerle dudaklar kurur. Dudaklara vazelin sürmek hem bu kuruluğu alır hem de dudak çatlaklarının önüne geçer.

Makyaj temizleme sütü: Makyaj temizleyicisi olarak vazelin kullanılabilir. Özellikle suya dayanıklı maskaraları çok çabuk çıkarır. Makyaj kalıntılarını temizleyen çoğu kozmetik ürününden daha başarılı sonuçlar verir.

Nasır tedavisi: Vazelin inatçı nasırları yumuşatır ve zamanla yok olmasını sağlar. Ayrıca dirsek ve topuk çatlakları konusunda iyileştiricidir.

Tırnak bakımı: El ve ayak tırnaklarındaki sararmaları engeller.

Saç boyama: Saç boyamalarında alın ve kulak kenarlarına sürülen vazelin, cildi boyadan korur. Cildin tahriş olmasını ve renklenmesini önler.

Deri giysilerin bakımı: Deri mont ve pantolon gibi giysiler zamanla matlaşır. Eski parlak görünümüne kavuşmak için ayda bir vazelin ile silinmesi tavsiye edilir.

Vazelin Memeye Sürülür mü, Göğüs Büyütür mü?

Göğüslerine vazelin süren ve bunun sonucunda büyüdüğünü iddia eden birçok kişi oldu. Bunu diş macunu ile birlikte karıştırıp uyguladıklarını söylediler. Peki, gerçekten vazelin göğüs büyütür mü? Vazelin göğüs büyütür iddiası bir efsane mi? Bununla ilgili bilimsel bir yayın veya kanıt yoktur. Dolayısıyla şimdilik efsane iddialar gibi kalmaya devam edecek gibi gözüküyor.

Ev Yapımı Vazelin Maskesi Tarifleri

Kimyasal içerikli cilt bakım ürünlerinden sıkılmış olanlar ev yapımı vazelin maskesi tarifleri yazımıza göz atabilirler. Çoğu cilt sorununa iyi gelen tariflerin neler olduğunu inceleyelim

Vazelin ile dudak peelingi:

Dudakları ölü hücrelerden arındırmak için vazelin ile dudak peelingi denenebilir. Bir tatlı kaşığı şeker ile 1 tatlı kaşığı vazelin karıştırılır. Hazırlanan karışım dudaklara ovucu hareketler yapılarak sürülür. Ardından dudak silinir ve nemlendirilir.

Cilt tonunu eşitleyen vazelinli süt maskesi:

2 çorba kaşığı sütün içine 1 çorba kaşığı vazelin eklenir. İyice yedirildikten sonra yüze uygulanır. Ortalama 30 dakika sonra cilt durulanır. Bu maske cilt lekelerinin rengini açar. Düzenli uygulandığında cilt renginde eşitlik sağlar. Haftada en fazla 2 defa uygulanması önerilir.

Vazelin ile vücut peelingi maskesi:

Tuz ve vazelinin karışımı özellikle bacaklardaki batıklar için etkili bir ovucudur. Kol, bacak, dirsek, sırt bölgesine bu karışım sürülebilir. 2 çorba kaşığı tuzun içine 1 çorba kaşığı vazelin yeterlidir. Ancak kullanım alanına göre miktar artabilir. Vazelin ile vücut peelingi maskesi aşırı terleyenlerin kokma sorununu da çözer.

Vazelinli yumurta maskesi:

Yüze vazelin sürmek cildi yumuşatır ve canlı gösterir. Bunu daha etkili kılabilmek için vazelinli yumurta maskesi uygulanır. Bu tarifte bir çorba kaşığı vazeline, bir yumurta akı koyulur. İyice karıştırıldıktan sonra içine 1 tatlı kaşığı limon suyu eklenir. Karışım yüze uygulamaya artık hazırdır. Ortalama 20 dakika sonunda cilt durulanır.

Vazelini Yüze Sürülür mü? Kullanım Alanları ve Faydaları – Video

Zayıflamak, sıkılaşmak isteyenler için stepper spor aleti nedir?

Spor salonlarına gitmenin yanı sıra insanlar kendi evlerine spor aleti alarak zayıflamaya çalışmaktadırlar. Özellikle dışarıya çıkamayan insanlar için en iyi alternatif ise stepper spor aletidir.

Sizleri Stepper aleti ile tanıştırmak isteriz. Yürüyüş bandı almak istiyor fakat fiyatının yüksekliği sebebiyle alamıyorsanız daha makul bir fiyata stepper aleti alarak ev içinde günlük yürüyüşünüzü yapabilir ve böylece sıkılaşarak sağlık şekilde kilo verebilirsiniz.

Stepper Spor Aleti Nedir?

Stepper bütün vücut yapısını çalıştırarak sıkılaşmada büyük bir etkisi olduğu görülmektir. Tek yapmanı gereken stepper aletiniz üzerine çıkarak adım atmak.

Aşağı ve yukarı devamlı adım atarken bir yandan da yaktığınız kalorileri ekranda görebilirsiniz. Oldukça eğlenceli sizi sıkmayan bir spor aletidir. Ayrıca yakılan kalorileri ekranda gördüğünüzde daha da bir gaza gelerek yürüyüş yapmayı bırakmak istemeyeceksiniz.

Yürüyüş bandında ileri adım atarken stepper aletinde aşağı yukarı merdiven çıkar gibi adımlar atıyorsunuz bu sayede vücudunuz ayak kaslarınızdan başlayarak en üst kaslara kadar iyi bir şekilde sıkılaşma geçirecektir.

Stepper aletinden basen, göbek, alt karın ve stepper çeşitlerine kadar üst karın kası dahi olmak üzere birçok kas çalışarak kilo vermenizde çok büyük etki oluşturacak.

Stepper Kaç Kalori Yakar?

Stepper ile yaklaşık 40 dakika gibi bir sürede 500 – 600 kalori yakabilirsiniz. Unutmayın ki stepper ev içinde kullanabilecek en pratik spor aleti olduğu gibi en kolay ve en hızlı şekilde de sizi sıkılaştıracak bir spor aletidir.

Stepper spor aletiniz bir tıkla sipariş verebilir ve en kısa zamanda vücudunuzu sıkılaştırarak kilolarınıza elveda diyebilirsiniz.

Stepper Çeşitleri Neler?

Üzerine çıkıp adım atmak için tasarlanan stepperler son dönemlerde popüler olmasıyla birlikte birkaç çeşidinde ortaya çıkmasına neden oldu.

  • Çekme ipli stepper sayesinde alt kaslar çalıştığı gibi üst kaslar, özellikle kol kasları da müthiş bir derece de sıkılaşır.
  • Birkaç model bulunan stepperin bir diğer çeşidi de dengede durmanızı sağlayan uzun bir tutunmağı olan modelidir.

Stepper Fiyatı Nedir? 2021

Stepperler ilk çıktığı yıllarda oldukça uygun fiyata piyasaya sunulmuştu yaklaşık 150- 350 TL arasında değişiyordu.

2021 piyasasına göre 500- 1000 TL arasında satışa sunulmaktadır.

Stepper Spor Aleti Ses Yapar mı?

Sadece attığınız adımların çok hafif bir dışa vurum sesi çıkar. Eğer ki içiniz rahat etmediği takdirde komşularıma ses gider derseniz stepper aletleri için altlık matlar bulunmaktadır. Bir adet evinizde bulundurarak mat üzerinde stepper kullanabilirsiniz.

Hızlı Kilo Vermek İçin Ne Yapılmalı?

Stepper ile vücut sıkılaşır ve sağlıklı bir şekilde kilo verebilirsiniz. Bunun yanı sıra etkili ve hızlı bir şekilde kilo vermek için size uygun diyet programları da seçebilir ve uygulayabilirsiniz.

Sağlıklı beslenme ve stepper spor aleti ile oldukça hızlı ve kalıcı kilo verebilirsiniz

Uyarı!

Önceden 10 dakika kadar ısınma hareketleri yaparak stepper aletlerinizi kullanınız. Stepper aleti sizi çok yoruyor ve halsizleştiriyorsa doktor tavsiyesinde kullanmanızı öneririz. Stepper aletini dinlenerek yapınız. Çok yorulduğunuzda bırakınız. İlk başladığınız zamanlarda maksimum 25 dakika yapmanız tavsiye edilir.

Saçta kepeklenme neden olur? Kepekli saçlar için Saraçoğlu kürü

Saçta kepeklenme sorununun temelinde saç derisinin hastalanması yatar. Saç derisi sağlığını koruyamadığında pullanarak tepki verir. Kepekli saçlar bu tepkimeyi durduramadığı için saç derisi kaşıntısı yapar. Kuruyan saç derisi yayılarak artık saç tellerinden görünmeye başlar.

Kepeklenme kirli veya temiz saç fark etmeksizin var olmaya devam eder. Kendini yenileme sürecine alan saç derisi özellikle koyu kıyafetlerde kişinin tüm estetiğini bozar. Geç yıkanan saçlarda durum daha karmaşıktır.

Saçta Kepek Neden Olur?

En çok merak edilen konular arasında saçta kepek neden olur sorusu gelir. Kepekli saçlarda yenilenen deri ölü hücreleri sürekli atmaya çalışır. Bu süreç sağlıklı saç derisine göre daha hızlı gerçekleşir. Böylelikle kümelenen ölü hücreler saç yüzeyine çıkarak, kolaylıkla görünür hale gelir.

Kepeklenmenin ilk aşaması hormonların değişmesidir. Malassezia Globosa mikrobu bu dönemde ortaya çıkarak yağlanan saçtan beslenmeye başlar. Saçta kepeklenme sorununun diğer bir nedeni ise stres ve bazı hastalıkların olumsuz etkileridir. Saç derisi sağlığına uygun olmayan kozmetik ürünler de kepeklenmeye neden olabilir. Son olarak; omega3, biotin, A,D,E vitaminleri, su ve çinko eksikliği saçta kepeklenme nedenleri arasındadır.

Yağlı ve Kepekli Saçlar İçin Doğal Bakım Önerileri

Derin araştırmalar sonucu hazırladığımız yağlı ve kepekli saçlar için doğal bakım önerileri haberimizi okumadan geçmeyin. Denenmiş birçok pratik ve kolay yöntemler sayesinde yağlı ve kepekli saç sıkıntısından kurtulmak mümkün.

Elma sirkesi:

Elma sirkesinin pH değeri saç derisine uyumludur ve anti bakteriyeldir. 1 çay bardağı suyun içine 1 çorba kaşığı atılan elma sirkesi ile saç köklerine masaj yapılır. Ortalama 20 dakika bekletilir ve yıkanmadan ılık suyla durulanır. Haftada 3 kez uygulanır. Bu yöntem saçların parlak görünmesi için de yardımcı olur.

Biberiye yağı:

Biberiye yağı saç derisinde barınan mantar ve bakterilerin öldürülmesine yardımcı olur. Ancak ağır bir yağ türü olduğundan diğer taşıyıcı yağlar ile birlikte karıştırılarak uygulanması gerekir. Biberiye yağına eşlik edecek en uyumlu yağlar; jojoba ve susam yağıdır. Biberiye yağı ile saç derisine yapılan masaj kepeklenme sorununu seri bir şekilde bitirir. Fakat açık saçlı kişilerin bu yağı kullanmadan önce saç renginde koyulaştırma yapacağını bilmesi gerekir.

Lavanta yağı:

Popüler bitkisel yağlardan biri olan lavanta yağının kokusu ve içerenleri sakinleştiricidir. Bu nedenle saç ve cilt bakımında sıklıkla kullanılır. İçerenlerindeki pürüzsüz ve sıkılaştırıcı özelliği sayesinde saç derisi kaşıntısı sonlanır ve kepek kümeleri zamanla yok olur. Bunun için avuç içinde ısıtılan lavanta yağı ile saç köklerine masaj yapmak yeterlidir. Geceden yapılan ve sabah durulanan saçlarda daha hızlı sonuçlar gözlemlenmiştir.

Nane yağı:

Cildi yatıştıran nane yağı kepeklenme problemi yaşayanların tahriş olmuş saç derisini rahatlatır. Antiseptik olması nedeniyle yağ dengesini kontrol altına alır.

Limon suyu:

Limon suyu saç köklerindeki yağ dengesini korur. Saçın pH değerini korurken aynı anda saç köklerine sızan mantarın da ilerlemesini durdurur. Limon suyu duştan yarım saat önce saça sürülür.

Parabensiz doğal şampuanlar:

Kimyasal koruyucu olan paraben ürünün uzun vadede korumasını sağlarken saçların kısa vadede pH dengesini bozar. Bu nedenle içeriği temiz şampuanlar kullanmak gerekir. Saç derisine peeling yapan birçok doğal şampuan bulunur. Bu şampuanlar kepekli saçlar için arındırıcıdır. Fakat kepek sorunu saç yağlanmasına değil de saç kuruluğuna bağlı ise diğer organik şampuanlara yönelmek gerekir.

Kepekli Saçlar İçin İbrahim Saraçoğlu’dan Kür Tarifi

İbrahim Saraçoğlu katıldığı birçok televizyon programında kepekli saçlar için ısırgan otu kürü hakkında bilgi vermiştir. Bu yöntemin çok güçlü olduğunu savunan Saraçoğlu’nun kür tarifinde neler var, inceleyelim.

Malzemeler:

  • 1 litre klorsuz su
  • 1 tutam ısırgan otu

Hazırlanışı:

Oldukça kolay hazırlanan bu kürde öncelikle 1 litre su kaynatılır ve ardından ısırgan otu ilave edilir. Bu şekilde tekrar 5 dakika kaynatıldıktan sonra karışım ocaktan alınarak ılımaya bırakılır. Temiz saça yapılması gereken bu kür, saç derisine masaj yapılarak uygulanmalıdır. Ardından şampuanlamadan direk durulanır. Bu kürün başarılı olması için haftada en az 2 kez uygulanması gerekir.

Saraçoğlu’nun saçta kepeklenme için diğer bir kür tarifi ise lavantadır. Lavantalı kür tarifi yukarıdaki tarife benzer şekilde yapılır. Tek farkı ısırgan otu yerine lavanta oluşudur. Her iki kür de saçtaki kepeklenme sonlanana kadar uygulanır.

Ahmet Maranki’den Kepekli Saçlara Kür Tarifi

Ahmet Maranki’den kepekli saçlara kür tarifi içindeki sorun giderici yıldız aspirindir. Şampuanın içine 2 tane ezilmiş aspirin atılır ve saça iyice yedirilir. Bu işlem tüm şampuan için geçerli değildir. Saçlara iyice nüfus edince 15 dakika beklenir ve durulanır. Ardından orijinal zeytinyağı ile saç derisine masaj yapılır.

Ahmet Maranki’nin diğer önerisi ise çemen otu tohumudur. Protein bakımından zengin olan bu ot saçı besler ve kepeği önler. Geceden suda dinlendirilen tohumlar, katı forma ulaşınca saç derisine sürülür. Yarım saat sonra saç arındırılıp durulanır.

Suna Dumankaya’dan Kepek Önleyici Maske Tarifi

Bitki bilimcisi Suna Dumankaya hem TV programlarında hem de kendi kitaplarında bu tarife geniş yer verir. Etkili ve doğal yöntemlerden biri olan kepek önleyici maske tarifinin malzemelerine bakalım.

Malzemeler:

  • Yarım tatlı kaşığı deniz tuzu
  • 1 yemek kaşığı elma sirkesi
  • Yarım çay bardağı zeytinyağı
  • 2 tane havuç

Hazırlanışı:

Rendelenen havuçlar benmari yöntemiyle çok lapa olmadan haşlanır. Bu arada içine zeytinyağı eklemeyi ihmal etmeyin. 24 saat buzdolabında dinlendirilmeye alınan havuçların suyu süzdürülür. Hazırlanan bu havuçlardan yarım çay bardağı alınarak içerisine diğer malzemeler eklenir. Tekrar iyice karıştırılır. Saç derisine yedirilip masaj yapılır. Streçlenen saçlar ertesi güne kadar bekletilir ve sabah yıkanır. Bu kürün haftada bir uygulanması önerilir.

Kepek Önleyici Maske Tarifleri

Doğal malzemeler kullanılarak hazırlanan kepek önleyici maske tarifleri kepeklenme sıkıntınızı çözebilir. Kalem kâğıdınız hazırsa başlayalım…

Kepekli saç için soğan maskesi;

Antifungal özelliklere sahip olan soğan saç derisindeki mantar sorununu ortadan kaldırır. Kepekli saç için soğan maskesi hem ekonomik hem pratik hem de etkili tariflerden biridir. Büyükçe bir soğan rendelenir ve kıvam bulana kadar karıştırılır. Ardından saç diplerine masaj yapılarak sürülür ve 1 saat bekletilir. Haftada 1 uygulanması gereken bir maske tarifinde saçı doğal bir şampuanla yıkamak gerektiğini unutmayalım.

Kepek gideren yoğurt ve yumurta maskesi;

Bu maske tarifi kepeklenme sorununu çözerken saçın ihtiyacı olan nemi sağlar. Saçlar parlak ve sağlıklı görünür.

Malzemeler:

  • 2 çorba kaşığı zeytinyağı
  • 1 su bardağı organik yoğurt
  • Yağlı saçlar için 2 yumurta akı
  • Kuru saçlar için 2 yumurta sarısı
  • 1 çorba kaşığı limon suyu

Nasıl hazırlanır ve uygulanır?

Bir kâsenin içinde tüm malzemeler karıştırılır ve saç diplerine sürülür. Ortalama 20 dakika beklenir ve şampuanla yıkanır. Tarifin etkili olabilmesi için haftada 1 kez yapılması gerekir.

Mayonez+ aloe vera + lor saç maskesi;

Malzemeler:

  • 2 çorba kaşığı mayonez
  • 2 çorba kaşığı aloe vera
  • 2 su bardağı lor

Nasıl hazırlanır ve uygulanır?

Bir kabın içinde verilen ölçüdeki tüm malzemeler karıştırılır. Hazırlanan karış saç köklerine iyice yedirilir ve 1 saat bekletilir. Süre sonunda sülfatsız bir şampuanla saç yıkanır. Düzenli kullanıldığında hem saç derisi nemlenir hem de saçta kepeklenme sorunu ortadan kalkar. Haftada 2 kez uygulanması gerekir.

Kepek Nasıl Geçer? Saraçoğlu 

Saç ekimi tedavisi öncesi ve sonrasında zaman çizelgesi

Saç ekimi tedavisi saç problemlerinizin çözümü için etkili bir yöntemdir. Ancak bu tedavi ve sonrasındaki iyileşme süreci sabır gerektirir. Çünkü istediğiniz sonucu elde etmek çoğu zaman 1 yıldan fazla sürer. Peki, saç ekimi sürecinde zaman çizelgesi nasıl işler?

Saç Ekimi Tedavisi Öncesi ve Sonrasında Zaman Çizelgesi

Ameliyattan Önceki 1. Hafta

Saç ekimi sürecinde zaman çizelgesi ameliyattan 1 hafta öncesinden itibaren başlar. Bu süre içerisinde sigara, alkol ve baharatlı yiyeceklerden kaçınmalısınız. Ağrı kesici veya takviye ilaçlar almamalısınız.

Saç Ekimi Ameliyatı

Saçlarınız için en uygun saç çizgisi çizildikten sonra lokal anestezi yöntemi ile saç ekimi ameliyatı uygulanır.

Saç Ekiminden 2 Hafta Sonra

Saç ekimi çizelgesinde ilk 2 hafta çok önemlidir. Kafa derinizi korumak için ilk 7 gün dik bir pozisyonda ve sırt üstü uyumanız önerilir. Ayrıca ilk 2 hafta boyunca saçlarınızı nemli tutmanız çok önemlidir.

2. ve 4. Haftalar Arası

Saç ekimi sonrasında iyileşme sürecinin bir parçası olan shock hair loss (ani saç dökülmesi) yaşanır. Ekilen saçlarınız birkaç hafta içerisinde hızla dökülür.

1-3 Ay Sonra

Ekilen saçlar bu dönemde dinlenme moduna girer. Saçlarınızın gelişiminde çok fazla ilerleme olmaz.

4 Ay Sonrası

3’üncü ay itibariyle saçlarınızın yaklaşık yüzde 10-30’u çıkmaya başlar. Birkaç hafta içinde saçlarınız daha fazla uzar.

5-12 Ay Sonra

5’nci aya gelindiğinde ekilen saçlarınızın yüzde 50’si çıkar. 9’uncu ay sonunda ise saçlarınızın tamamı çıkmış olur. Saç ekiminden sonraki 12 ay sonunda ise istediğiniz saçlarınız istediğiniz görünüme kavuşmuş olur.

Saç ekimi ameliyatı ile sağlıklı saçlara kavuşmak mümkündür. Ancak, ameliyat öncesi ve sonrasındaki süreçte doktorunuzun tavsiyelerine mutlaka uymalı ve sonuçları sabırla beklemelisiniz.

Saç Ekimi Süreci & Merak Edilenler

Pürüzsüz koltuk altı için ne yapmalı? 5 etkili yöntem

Koltuk altlarınız için biraz pudra sürmek ve deodorant sıkmak çoğu kişinin yaptığı bakım yöntemleridir. Fakat, koltuk altlarınız genellikle ağdadan daha fazlasına ihtiyaç duyan vücudunuzun en çok göz ardı edilen kısımlarından biridir. Ağda yapma, traş etme ve terleme nedeniyle tahriş olan bu bölgelerinize gerekli özeni göstermek sizin elinizdedir.

Pürüzsüz Koltuk Altları İçin Faydalı 5 Yöntem

Koltuk altlarınıza bakım yapmak özellikle yaz boyu kendinize olan güveninizi artırır. İşte, koltuk altları bakımı için en etkili 5 yöntem:

1- Peeling yapın;

Derinlemesine peeling ihtiyacı olan tek bölgeniz yüzünüz değildir. Koltuk altlarınızın için de bu bakım yöntemini uygulayabilirsiniz.

Peeling, koltuk altlarınızın daha gevşemiş görünmesine yardımcı olan ölü deri hücrelerinden kurtulmanıza yardımcı olur. Ağda yerine tıraş etmeyi tercih eden biri için koltuk altlarına peeling yapmak gerçekten etkili olabilir.

Peeling, aynı zamanda bakterilerden kurtulmanıza yardımcı olur. Böylece güzel görünen ve yumuşak koltuk altlarına sahip olmanızı sağlar.

Koltuk altlarınıza peeling uygulamak için glikolik asit veya laktik asit içeren bir toner veya topikal krem ​​kullanabilirsiniz. Laktik asit aşındırıcı olmayan bir peeling maddesi olduğu için, aynı zamanda koyu koltuk altlarınızın canlı ve parlak olmasına da yardımcı olur. Glikolik asit ise süper rengi bozulmuş, tahriş olmuş ve hasar görmüş cilt hücrelerini yüzeyden kolaylıkla ayırmaya yardımcı olur.

2- Cildinizi nemlendirin;

Cildinizin diğer tarafları gibi koltuk altlarınızın da nemlendirilmesi gerekir. Nemlendirici cilt, cildin pul pul olmasını azaltmaya yardımcı olur. Ayrıca, koltuk altlarınızın daha yumuşak ve esnek hale gelmesini sağlar.

Koltuk altlarınızın da neme ihtiyacı olduğu için nemlendirmek çok faydalıdır. Düzenli olarak nemlendirmek, kurumuş deriden ve batık tüylerden kurtulmanıza yardımcı olabilir.

Özellikle yeni traş edilmiş koltuk altlarınızı nemlendirmek çok önemlidir. Çünkü, kalın ve kaba kılların tahriş edici batık kıllara neden olma olasılığı daha yüksektir.

Nemlendirmek için duştan çıkarken aloe vera jeli veya nemlendirici krem ​​kullanabilirsiniz. İşlemi kolaylaştırmak için dilerseniz nemlendirici sprey veya deodorant tercih edebilirsiniz.

3- Dikkatli tıraş edin;

Koltuk altı bölgenizi traş etmek, aslında çok zor değildir. Tek yapmanız gereken koltuk altlarınızı tıraş ederken bazı hususlara dikkat etmektir.

Tıraş etmeye başlamadan önce, tıraş kremi ya da sabun köpüğünü cildinizde yaklaşık 15-20 saniye bekletmelisiniz. Tıraş bıçağını ya da makinesini cildinize yavaş bir şekilde uygulamaya özen göstermelisiniz. Ayrıca, koltuk altlarınıza yumuşak ve genç bir görünüm kazandırmak için nemlendirmeyi de unutmamalısınız.

4- Maske yapın;

Maske yapmak sadece yüzünüz için geçerli bir bakım değildir. Çünkü koltuk altlarınız için de maske yapabilirsiniz.

Maske yapmak, koltuk altlarınız için detoks etkisi meydana getirir. Bu işlem, aynı zamanda doğal bir deodorant görevi görebileceği için oldukça faydalıdır.

Koltuk altlarınıza maske uygulamak o bölgenin canlanmasını sağlar. Böylece esnek ve yumuşak bir cilt meydana gelir.

Koltuk altlarınıza maske uygulamak, aynı zamanda bakterileri uzak tutar, kızarıklıkları giderir ve daha az terlemenizi sağlar.

5- Düzenli duş alın;

Koltuk altlarınız vücudunuzdaki en hassas bölgeler arasındadır. Bu nedenle, koltuk altı bölgenizi rahatlatmak için düzenli olarak duş almak çok önemlidir.

Duş almak cildinizin ve koltuk altı bölgenizin terleme yoluyla ortaya çıkan bakterilerden arınmasına yardımcı olur. Böylece kendinizi daha rahatlamış ve temiz hissedebilirsiniz.

Bir süredir görmezden geldiğiniz koltuk altlarınıza uygulayabileceğiniz bu birkaç öneriyi rahatlıkla uygulayabilirsiniz. Böylece, kişisel bakımınız için önemli bir adım atmış olursunuz.

Koltuk Altı Kararması Nasıl Giderilir? – Video

Egzama bitkisel nasıl tedavi edilir? 8 doğal yöntem

Egzamanın farklı evreleri ve türleri vardır. En yaygın olanı egzama türü ise atopik dermatittir. Egzama döneminde kişi bağışıklık sistemi, astım ve saman nezlesi gibi çeşitli faktörlerden etkilenebilir.

Egzama hastalığı bulaşıcı değildir. Fakat, bu hastalığın tedavisi çok uzun sürebilir. Egzamanın tedavisi için birçok krem, losyon ve tıbbi merhem kullanabilir. Ancak, egzamanın doğal tedavi yöntemleri de vardır.

Egzama Tedavisinde Neden Doğal Yöntemler Kullanılmalıdır?

Doğal ilaçlar, genelde cilt üzerinde herhangi bir yan etki oluşturmaz. Ayrıca, bu ilaçlar evde pratik ve kolay bir şekilde hazırlanabilir. Hatta, ilaç olarak kullanılan bazı maddeler halihazırda evde vardır.

Doğal yöntemler ciltte iltihaplanmayı önler. Ayrıca, iltihaplanmanın daha kötüye gitmesini engeller. Örneğin; hindistancevizi yağı ve Aleo vera, gibi doğal maddeler cildinizi nemlendirebilir. Bu ürünler, aynı zamanda zararlı bakterilerle mücadele edebilir, şişliğin iyileşmesini sağlar ve enfeksiyon ihtimalini azaltır.

Egzama Tedavisi için 8 Doğal Yöntem

Kremler ve merhemler, kimyasal maddelerden yapıldığı için cildinizde reaksiyon oluşabilir. Ayrıca, bu kimyasal ürünler yan etkilere yol açabilir.

Doğal ilaçlar uygun maliyetli olduğu için daha kolay tedarik edebilirsiniz. Böylece, egzama rahatsızlığınızı güvenli bir şekilde iyileştirmeye çalışabilirsiniz. Işte egzama tedavisi için 8 doğal yöntem:

1- Aloe Vera Jeli

Aloe vera jeli, aloe vera bitkisinin yapraklarından elde edilir. Bu maddenin antimikrobiyal, anti bakteriyel, bağışıklık sistemini güçlendirme ve yaraları iyileştirme özellikleri vardır. Bu nedenle özellikle cilt kalitesini artırmak için tıbbi amaçlarla sıklıkla kullanılır.

Aloe vera jeli, egzamayı iyileştirme amacıyla evinizde kullanabileceğiniz doğal bir maddedir. Aloe vera jelini egzamadan etkilenen cildinize sürerek kendi kendine kuruyana kadar bekletmek oldukça faydalıdır.

Piyasada bulunan aloe vera jelleri raf ömürlerini uzatmak için genellikle bazı kimyasallarla karıştırılır. Bu yüzden, doğal aloe vera jeli kullanmaya özen göstermelisiniz.

2- Elma Sirkesi

Birçok cilt rahatsızlığının tedavisinde kullanılan elma şirketini evinizde kolayca hazırlayabilirsiniz. Akne gibi cilt sorunlarını önlemeye yardımcı olan elma sirkesi egzama tedavisinde de oldukça etkilidir. Fakat, sirkede bulunan asitler bazı hassas ciltlere zarar verebilir.

Elma sirkesi ciltteki asit seviyelerini dengeler. Egzama problemi yaşayan çoğu insanın cildindeki asit seviyeleri düşüktür. Sirkede bulunan asit bunu dengeleyebilir.

Elma sirkesi çatlamış cildin enfekte olmasını engeller ve bakterilerle mücadele etmeye yardımcı olur.

Elma sirkesinin cildinizi yakmaması için uygulamadan önce iyice karıştırmayı unutmamalısınız. En iyi sonucu elde etmek için elma sirkesini günde 2 kez uygulamalısınız.

3- Yulaf Ezmesi

Yulaf ezmesi içinde bulunan besinlerin cildi iyileştirici etkileri vardır. Bu nedenle egzama için doğal bir yöntemdir.

Yulaf ezmesi, cildi iyileştirebilen haşlanmış ve öğütülmüş bir özden üretilir. Bu ürün, iyileşmeye yardımcı olan antioksidan ve anti-inflamatuar özelliklere sahiptir. Yulaf ezmesi kullanarak cildinizdeki kuruluğu, kaşıntıyı ve pürüzlüğü giderebilirsiniz.

Egzama tedavisi için yulaf ezmesini ılık suda bekletmelisiniz. Ardından enfekte bölgeyi yarım saat boyunca yulaf ezmesi solüsyonunda beklemeniz gerekir. Böylece cildiniz için etkili bir tedavi yöntemi uygulamış olursunuz.

4- Hindistan Cevizi Yağı

Hindistan cevizi yağı cilt için çok sağlıklı olan maddelerden biridir. Bu yağ, enfekte bölgedeki kuru cildin nemlenmesini sağlayan yağ asitleri içerir. Bu yüzden egzama tedavisinde rahatlıkla kullanılabilir.

Saf hindistancevizi yağı iltihapla mücadele etmeye yardımcı olur. Bu nedenle cilt sağlığını iyileştirmede oldukça etkilidir.

En etkili sonuçları elde etmek için yaklaşık 8 hafta boyunca hindistancevizi yağı uygulamayı deneyebilirsiniz. Böylece, cildinizdeki egzama semptomlarının hızla azaldığını fark edebilirsiniz.

5- Bal

Bal, birçok hastalığın tedavisi için doğal bir çözüm yolu olarak bilinir. Balın içerisinde çeşitli yaraları iyileştirebilen anti bakteriyel ve antiinflamatuar maddeler vardır.

Bal, bağışıklık sistemini güçlendirdiği için otoimmün sisteme bağlı olarak ortaya çıkan birçok cilt hastalığının tedavisinde kullanılabilir. Ayrıca, bal egzamanın yanı sıra yanıkların, yaraların ve bakteriyel enfeksiyonların tedavisi için de çok faydalı bir yiyecektir. Egzama rahatsızlığının kısa sürede iyileşmesi için balı doğrudan enfekte bölgeye uygulamanız gerekir.

6- Çay Ağacı Yağı

Egzama problemlerinizin tedavisi için çay ağacı yağından faydalanabilirsiniz. Çay ağacı yağının, anti bakteriyel ve anti-inflamatuar özelliklerin yanı sıra yara iyileştirici özellikleri de vardır. Bu özelliği nedeniyle, çay ağacı egzamanın iyileşmesine yardımcı olur. Ayrıca, ciltteki kuruluğu ve kaşıntıyı da giderir.

Çay ağacı yağı enfeksiyonların egzamayı etkilemesini önler. Bu yağı cildinize uygulamadan önce uçucu yağlarla seyreltmeniz gerekir. En iyi sonucu almak için çay ağacı yağını zeytinyağı veya badem yağı ile karıştırabilirsiniz.

7- Beslenme Tarzı Değişikliği

Egzama iltihaplı bir cilt problemi olduğu için iltihap önleyici ürünler bakımından zengin bir beslenme tarzına sahip olmak gerekir. Bu nedenle balık, sebzeler, renkli meyveler, tarçın ve zerdeçal gibi egzamayı tedavi edebilen ve iltihaplanmayı azaltabilen yiyecekleri daha fazla tüketmelisiniz.

Ayrıca yumurta, süt ürünleri, buğday ve soya gibi iltihaplanmaya yol açan yiyecekleri tüketmekten kaçınmalısınız. Bu yiyecekleri beslenme listenizden çıkarmak ya da azaltmak, egzamanızın hızlı bir şekilde iyileşmesine yardımcı olabilir.

8- Yumuşak Sabun ve Deterjanlar Kullanmak

Vücut temizleme ürünleri, sabunlar ve deterjanlar cildinizin kurumasına yol açabilir. Egzamanın bulunduğu enfeksiyonlu bölgedeki cilt çok fazla kurudur. Sabun ve deterjanlar bu durumu daha da kötüleştirebilir.

Alkali özelliği bulunan kalıp sabunlar da egzamaya zarar verebilir. Bu nedenle bu tarz ürünler seçerken çok dikkatli olmalısınız.

Egzama rahatsızlığınızı iyileştirmek için kokusuz temizleyici özelliği bulunan ve köpürmeyen yumuşak sabunlar kullanmayı deneyebilirsiniz. Ayrıca, ciltte tahrişe neden olan kimyasallar içerdikleri için kumaş yumuşatıcılardan da kaçınmalısınız.

Yukarıdaki tedavi yöntemlerini evinizde kolayca uygulayabilirsiniz. Yine de bu ürünleri kullanmadan önce doktorunuza danışmayı ihmal etmemelisiniz.

Egzama Bitkisel Tedavi Saraçoğlu – Video

Covid sürecinde yalnızlığı yenmenin, önlemenin 6 yolu

Koronavirüs nedeniyle dış ortam oldukça risklidir. Bu nedenle virüsten korunmanın tek yolu kendinizi sosyal ortamlardan izole etmektir.

Ancak, Covid-19 enfeksiyonu nedeniyle karantina süreci çoğu kişi zor zamanlar anlamına gelir. Karantina koşulları, bazı kişilerde kaygı, depresyon ve zihinsel sağlık sorunlarına yol açabilecek yalnızlık duygusunu ortaya çıkarabilir.

Ruh sağlığı sorunları ve yalnızlık hissi bağışıklığın zayıflamasına yol açabilir. Bu nedenle, karantina sürecinde mümkün olduğu kadar farklı faaliyetlerle meşgul olmak ruh sağlığını koruma açısından etkili olabilir.

Pandemi Sürecinde Yalnızlığın Üstesinden Gelmenin 6 Yolu

Covid sürecinde devamlı karantinada bulunmak, arkadaş ve akrabalardan uzak kalmak yalnızlık duygusunu açığa çıkarabilir. Bazı yöntemlerle bu süreci daha kolay atlatabilirsiniz.

Ayrıca, karantinada çeşitli hobiler ve faydalı alışkanlıklar edinerek kişisel gelişiminize katkı sağlayabilirsiniz. Böylece, yalnızlık duygusunu doğal yollarla yenmeniz de kolay olur. İşte, Covid sürecinde yalnızlığı yenmenin 6 yolu:

1- Olumlu Haberlere Odaklanın

Covid Pandemisi hakkında genel ve doğru bilgilere sahip olmak sizi gereksiz endişelerden koruyabilir. Dünyada veya ülkede neler olup bittiğini bilmek, beyninizi meşgul ve güncel tutmak için iyi bir yöntemdir.

Toplumda virüsle ilgili çok fazla endişe ve korku hakimdir. Bu nedenle olumsuz haberlere çok fazla odaklamadan olumlu haberleri takip etmeye özen göstermelisiniz.

Bu süreçte hızlı ve bilinçli karar vermek çok önemlidir. Örneğin, haber tüketimini sınırlamak kendi kontrolünüzde olmalıdır. Böylece, kendinizi zihinsel ve ruhsal açıdan daha sağlıklı hissedebilirsiniz.

2- Sürekli Aktif Olun

Aktif olmak, zihinsel ve fiziksel olarak aktif olma anlamına gelir. Bütün gün evinizde otururken aktiviteleri yönetmek bazen zor olabilir. Bu yüzden, kendinizi yalnız hissettiğinizde zihinsel olarak başa çıkmanıza yardımcı olacak bir faaliyeti deneyebilirsiniz. Örneğin kitap okumak, günlük tutmak veya egzersiz yapmak aktif olmanıza yardımcı olabilir.

3- Yeni Bir Şeyler Deneyin

Karantina dışındaki zamanlarda birçok faaliyeti yapmak için yeterli zamanınız olmayabilir. Fakat, karantina dönemleri, hayatınıza daha fazla değer katabilecek yeni ve anlamlı aktiviteler denemek için iyi bir fırsat olabilir. Örneğin bu süreçte yemek yapmayı, çevrimiçi kurslara katılmayı veya bağış toplama etkinliklerine katılmayı deneyebilirsiniz.

4- Yakınlarınızla İlişkilerinizi Sürdürün

Sosyal izolasyon sürecinde yapabileceğiniz en önemli faaliyetlerden biri de yakınlarınız ile ilişkilerinizi sürdürmektir. Ancak, Covid nedeniyle sevdiklerinizle fiziksel olarak ilişki kurmanız mümkün olmayabilir. Bu nedenle teknolojiyi bu amaç için etkili bir araç olarak kullanabilirsiniz.

Sesli veya görüntülü aramalar yoluyla arkadaşlarınız, aileniz veya akrabalarınızla ilişkilerinizi sürdürmeyi deneyebilirsiniz. Ayrıca, metin mesajları, e-posta ve sosyal medyayı ilişkilerinizi sürdürmek için kullanabilirsiniz.

Bir süredir görüşmediğiniz kişilerle bu şekilde bağlantı kurmak kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olabilir. Bu aktiviteler Covid nedeniyle ortaya çıkan yalnızlık duygusunu yenmenize de katkı sağlar.

Diğer yandan, karantina şartlarından etkilenen tanıdıklarınız yardim etme fırsatı elde edebilirsiniz. Böylece, onların da içinde bulunduğu yalnızlık duygusundan kurtulmalarına yardımcı olabilirsiniz.

5- Rahatlatıcı Aktivitelerde Bulunun

Herkesin yapmaktan hoşlandığı bazı aktiviteler vardır. Bu aktiviteler rahatlamanıza ve kendinizi sakinleştirmenize yardımcı olur.

Karantinadaki yalnızlık duygusunun üstesinden gelmek için bu tarz aktiviteleri mutlaka denemelisiniz. Bu aktiviteler genelde rutin hayatta yaptığınız en basit faaliyetlerdir.

Karantina sürecinde zihinsel stres veya problemlerden kaçınmak için tek başınıza yapabileceğiniz bazı aktiviteleri rutin olarak sürdürebilirsiniz. Örneğin duş almak, çocuklarınızla oyun oynamak, evcil hayvanınızla ilgilenmek, yemek yapmak, sevdiğiniz bir programı seyretmek, bir fincan çay veya kahve içmek, kitap okumak, resim yapmak veya yazı yazmak gibi hoşlandığınız aktivitelere zaman ayırmak karantina sürecini sorunsuz bir şekilde anlatmanıza yardımcı olabilir.

6- Hobilerinize Zaman Ayırın

Hobiler, Pandemi sürecini daha sağlıklı atlatmanıza yardımcı olabilecek en önemli uğraşlar arasındadır. Daha önce yeterince vakit ayıramadığınız hobilerinize Koronavirüs sürecinde daha fazla vakit ayırabilirsiniz.

Evinizde çeşitli hobiler yaparak Pandemi sürecindeki yalnızlıktan kurtulabilirsiniz. Örneğin kitap veya farklı bir şeyler okumak, yazmak, film izlemek, şarkı söylemek, müzik aleti çalmak, dans etmek, sanat veya el işi aktiviteleri yapmak Covid sürecinde rahatlıkla yapabileceğiniz hobilerden bazılarıdır.

Hobilerle uğraşmak zihninizin uzun bir süre meşgul olmasını sağlar. Böylece, zihinsel ve ruhsal açıdan kendinizi rahatlamış hissederseniz.

Yalnızlık hissi ruh sağlığınız açısından önemli dezavantajlar ortaya çıkarabilir. Bu nedenle, sosyal izolasyon sürecinde yalnızlık duygusunu kontrol etmek son derece önemlidir.

Olumsuz duygular zihinsel sağlığınızı etkileyebilir. Dolayısıyla fiziksel sağlığınızı da olumsuz etkileyebilir. Bağışıklık sisteminizin güçlü olması, sağlıklı bir zihin ve olumlu düşüncelerle bağlantılıdır. Bu yüzden, stresinizi azaltabilecek ve Koronavirüs nedeniyle oluşan yalnızlık duygusunu giderebilecek çeşitli aktiviteler yapmalısınız.

Sosyal izolasyon, sevdiklerinizle ilişki kurmanız için iyi bir fırsat olabilir. Hobilerinize ve eğlenceli aktivitelere odaklanarak karantina sürecini daha verimli ve huzurlu geçirebilirsiniz. Bu yöntemleri deneyerek zihinsel sağlığınızı iyileştirebilir ve Covid nedeniyle oluşan yalnızlık hissini kolayca yenebilirsiniz.

Covid sonrası sendrom nedir? Türleri, belirtileri ve önlenmesi

Koronavirüs salgını tüm dünyayı olumsuz etkilemeye devam ediyor. Bu süreçte bazı kişiler enfeksiyona yakalanırken, bazıları ise sürekli olarak enfeksiyon kapma korkusuyla yaşıyor.

Covid-19 geçiren insanların bazılarında herhangi bir komplikasyon görülmez. Bu hastalar, birkaç hafta içerisinde tamamen iyileşirler. Ancak bazı insanlar covid-19 geçirdikten sonra çeşitli komplikasyonlar yaşayabilirler.

Covid Sonrası Sendrom Nedir?

Post-Covid Sendromu (Covid Sonrası Sendrom), bu hastalık sonrası bireylerin yaşadığı deneyimler için kullanılan bir terimdir. Bazı kişiler bu sendrom nedeniyle ortaya çıkan semptomlardan haftalarca veya aylarca muzdarip olabilirler.

Long COVID veya Post-COVID Sendromu Nedir?

Covid sonrası yaşanan uzun süreli semptomlar “Long COVID” olarak adlandırılır. Fakat, artık Covid ile ilgili tüm semptomların toplu olarak ele alınması için post-Covid yani Covid sonrası sendrom terimi kullanılır.

Semptomlara ve semptomların uzunluğuna bağlı olarak farklı Covid sonrası sendrom türleri de vardır. Fakat, bilinmesi gereken bir kişinin virüse yakalandıktan sonra 4 hafta boyunca Covid sonrası semptomlar gösterdiğidir. Bu 4 haftalık süreden sonra da belirtilerin devam etmesi post-Covid sendromu ya da uzun süreli Covid olarak adlandırılır.

Covid Sonrası Sendrom Türleri Nelerdir?

Covid sonrası sendrom (post-Covid sendromu) kalıcılık süreleri bakımından farklı türlere ayrılır. Bu türler aşağıdaki gibi açıklanabilir:

Akut Post Covid Sendromu: Akut olarak adlandırılan bu sendromda semptomlar 6-12 haftadan daha fazla sürer.

Long Post Covid Sendromu: Uzun Covid sonrası sendromda belirtiler enfeksiyondan sonra yaklaşık 121-24 hafta boyunca devam eder.

Persistent Post Covid Sendromu: Kalıcı Covid sonrası sendrom olarak adlandırılan bu durum, bir kişinin 24 haftadan fazla semptomlar yaşaması halidir.

Post Intensive Care Sendrom (Yoğun Bakım Sonrası Sendrom): Covid tedavisi sırasında yoğun bakım ünitesinde bulunan kişilerin bu hastalığı daha zor geçirme olasılığı yüksektir. Bu yüzden, birçok semptom hastalık nedeniyle devam eder. Bu kişiler uzun süreli semptomların yanı sıra nöropati ve miyopati gibi rahatsızlıklardan muzdarip olabilir.

Multisistem İnflamatuar Sendrom (Çoklu Sistem Enflamasyon Sonrası Sendrom): Böyle bir durumda, hastanın kalp, böbrek, beyin ve cilt gibi birden fazla organı enfeksiyondan etkilenir. Bunun sonucunda da uzun süreli semptomlar meydana gelir.

Covid Sonrası Sendrom Belirtileri Nelerdir?

Yaygın olarak görülen Covid sonrası sendrom belirtileri aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Nefes darlığı
  • Göğüste sıkışma
  • Öksürük
  • Yorgunluk veya tükenmişlik
  • Konsantrasyon zayıflığı

Covid sonrası sendromun nadir görülen belirtileri ise şunlardır:

  • Hızlı kalp atışı veya çarpıntı
  • Kas ağrısı
  • Eklem ağrısı
  • Baş dönmesi
  • Baş ağrısı
  • Ciltte kızarıklıklar
  • Ellerde ve ayaklarda karıncalanma hissi
  • Anksiyete
  • Travma sonrası stres bozukluğu

Araştırmalara göre hastanede tedavi olmayan Covid hastalarının yaklaşık yüzde 25’i post-Covid sendromu (Covid sonrası sendrom) yaşıyor. Hastanede yatan hastaların yaklaşık yüzde 70’i ise bu semptomlardan biri veya birkaçından muzdariptir.

Hafif veya ciddi seviyede Covid enfeksiyonu yaşayan kişilerde post Covid sendromu görülebilir. Ancak, bu sendrom kendi kendine geçeceği için tıbbi müdahaleye gerek yoktur. Kısa sürede iyileşmek için evde tedavi yöntemleri yeterlidir.

Covid Sonrası Sendrom Belirtileri Nasıl Yönetilir?

Covid sonrası sendrom belirtileri nasıl yönetilir? Bu belirtiler için tıbbi müdahaleye gerek var mı? Yaşam kalitesi etkilenir mi?

Öncelikle, bunların zamanla iyileşecek belirtiler olduğu bilinmelidir. Panik yapmak yerine, vücudun kendisini yenilemesine izin vermek gerekir. Bu nedenle sabırlı olmak, iyi beslenmek ve düzenli egzersiz yapmaya odaklanmak gerekir.

Bu belirtilerin devam etme süresi için belirli bir süre yoktur. Bazı insanlar 14 günlük kuluçka döneminden önce iyileşirken, bazı kişilerin tamamen iyileşmesi haftalar veya aylar alabilir.

Diğer yandan Covid testi sonucu negatif olan veya pozitif kişilerle temas eden kişilerde de bazı belirtiler görülebilir. Bu durumda ev ortamında karantina uygulanmalı. Enfeksiyonun seyrine bağlı olarak gerekirse yeniden Covid testi yaptırılmalıdır.

Covid enfeksiyonu atlatan bireyler herhangi bir zamanda yeniden enfeksiyon geçirebilirler. Bu nedenle maske takmak, hijyen ve sosyal mesafe kurallarına uymak çok önemlidir.

Kan sulandırıcı ilaç alanlara kiraz uyarısı

Covid-19 virüsünün kanı koyulaştırıcı etkisinden dolayı pandemi sürecinde aspirinin başı çektiği kan sulandırıcı ilaçları hekimlerin tavsiye ettiğine değinen Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nuri Kurtoğlu, “Pandemi sürecinde bu tür kan sulandırıcı ilaçlar alındığı zaman kirazın aşırı tüketilmesi beklenmedik kanamalara neden olabilmektedir.

İçeriğinde bol miktarda salisilik asit barındıran kızılcık, kiraz, yaban mersini, vişne gibi kırmızı meyveler ile kış mevsiminin soğuk günlerinde tüketilen mandalina, portakal, ananas gibi meyvelerin kanı inceltici özelliği vardır. Bu tür meyvelerin bol tüketilmesi halinde idrar ve mide kanaması gibi ciddi rahatsızlıklar görülebilir. Hatta ölüm riski daha yüksek olan kafa içi kanamalarına da neden olabilmektedir.” dedi.

Kan Testleri Periyodik Yaptırılmalı

Kan sulandırıcı ilaç alan insanların hangi meyveleri tüketip tüketemeyeceğini hekimlerine sormayı ihmal etmemeleri gerektiğini belirten Prof. Dr. Kurtoğlu, “Bu tür kan inceltici özelliği olan meyveler tüketilirken ölçü çok iyi ayarlanmalı ve çok fazla tüketiminden kaçınılmalıdır. Yine bazı sebzelerde içeriğinde kan incetilci maddeler barındırmaktadır. Özellikle zencefil, zerdeçal, nane, kekik gibi sebzelere dikkat etmek gerekiyor.

Periyodik yapılan kan testleriyle kan sulandırıcı ilaçların kanı ne kadar sulandırdığı tespit edilebilir. Kan sulandırıcı ilaç aldığı halde bu sebze ve meyveleri tüketen kişiler, kontrollerini sık aralıklarla yaptırmayı kesinlikle etmemelidir. İdrar renginin değişmesi, mide ve idrar kanaması, ağızdan, burundan ve dışkıdan kan gelmesi iç kanama şüphesine yol açabilir. Warfarin sodyum alan hastalar ise INR olarak adlandırılan testlerini düzenli olarak yaptırmalıdırlar.” ifadelerine yer verdi.

Kiraz Yenilmesi İlaç Etkisi Yaratmaz

Kanı sulandıran meyvelerin ilaç kadar etkili olamayacağının altını önemle çizen Prof. Dr. Kurtoğlu, “Özellikle bazı kronik rahatsızlıklarda kan sulandırıcı ilaç alınması sağlıklı yaşam açısından çok önemlidir. İlaç almaktansa meyve ve sebzeyle kanı sulandırmaya çalışmak çok mantıklı ve doğru bir davranış değildir.

Covid-19 virüsü enfeksiyon sürecinde enfeksiyon ve göğüs hastalıkları uzmanları tarafından aspirinin başı çektiği bir takım kan sulandırıcı ilaçlar tavsiye edilmektedir. Çünkü Covid-19 virüsü kanı koyulaştırmaktadır. Bu nedenle de aspirin ve kan sulandırıcı ilaçları hekimler, hastalarına tavsiye etmektedir. Bu ilaçlar hekimin öngördüğü sürede ve hekim kontrolünde kesinlikle kullanılmalıdır. Kalp ve damar hastalarına bir kardiyolog olarak bu süreçte kalp krizi ve felçlerin engellenmesi için düşük dozda aspirin almalarını tavsiye ediyorum. Bu tür ilaçlar felç riskini yüzde 50, kalp krizi riskini yüzde 30 azaltmaktadır. Ancak bu ilaçları kullanırken de kesinlikle hekim görüşü alınmalıdır.” diye konuştu.

Kiraz Eklem ve Gut Hastalığına Şifa Oluyor

Kirazın içeriğinde yüksek miktarda barındırdığı antioksidan ile vücutta oluşan iltihaplanmaya karşı mücadele ettiğini kaydeden Beslenme ve Diyet Uzmanı Yıldız Melek Aksoylu, “Aspirinin de kiraz gibi kan sulandırıcı etkisi bulunmaktadır. Kiraz, vücuttaki toksinlerin hızla dışarı atılmasını sağlamaktadır. Sıcak suyun içerisinde bir müddet bırakılan kiraz sapları ise vücuda ödem attırmaktadır. Kirazın antioksidan etkisi çok yüksek seviyededir.

Yüksek antioksidan etkiye sahip olan ve kırmızı meyveler olarak adlandırılan sınıftaki kırmızı meyveler, dokularda görülen iltihaplanmalarla etkili bir şekilde mücadele etmektedir. Bu etkiye sahip olan besinler ise bağışıklık sistemini güçlendirdiği gibi vücutta ödem oluşumunu önlemektedir. Bu tür meyvelerin tüketimi kişiye göre değişiklik gösterdiği için gün içerisinde tüketilen 2-3 porsiyon meyvenin bir ya da iki porsiyonunda kiraz tüketilebilir. Bu da günlük neredeyse 15-20 tane kiraza tekabül etmektedir. Özellikle eklem ve gut hastalarının şifayı kirazda araması gerekmektedir.” şeklinde konuştu.

BioNTech CEO’su Prof. Dr. Uğur Şahin’den dördüncü dalga uyarısı

Covid-19 virüsü salgın sürecinde vaka sayılarının yeniden yükselişe geçtiğini ifade eden Prof. Dr. Uğur Şahin, salgında dördüncü dalganın yaşanabileceğine dikkat çekerek önemli uyarılar yaptı.

Vaka Sayısı Birleşik Krallık’ta Artıyor

Delta olarak adlandırılan veryantın ilk defa Hindistan’da belirlendiğini ve bu ülkeden de dünyanın birçok ülkesine yayıldığını kaydeden Prof. Dr. Uğur Şahin, “Şu an insanların neredeyse yüzde 50’ye yakınına ikinci doz aşıları uygulandı. Buna rağmen Delta veryantı, Birleşik Krallık’ta artışını halen sürdürüyor.

Vaka sayısındaki bu artış ise virüse karşı halen uyanık olmamızın bir zorunluluk olduğunu gösteriyor. Covid-19 virüsüyle mücadelede gerekli tedbirler alınmaz ve dikkatli olunmazsa bunun bedeli çok ağır olur. Örneğin bazı bölgelerde dördüncü dalga yaşanma riski yükselir.” ifadelerine yer verdi.

Verilerin İzlenmesi Önemli

Covid-19 virüsünün neden olduğu enfeksiyon sürecinde enfeksiyon oranlarının yanı sıra verilerin izlenmesinin önemine de dikkat çeken Prof. Dr. Uğur Şahin, “Vaka sayılarında düşüş varsa, bu düşüş herhangi bir problem olmadığını gösterir. Ancak vaka sayıları artmaya devam ediyorsa, dördüncü dalganın yaşanması kaçınılmaz hale gelebilir.” şeklinde konuştu.

Bloomberg tarafından yapılan açıklamaya göre dünya nüfusunun yüzde 16’ya yakınına çarşamba günü itibariyle aşının her iki dozu da uygulandı.

Eritrosit (RBC) kan tahlili ne demek, RBC tahlilinde neye bakılır?

Vücut içerisinde karbondioksit ve oksijen taşıyan kırmızı kan hücreleri eritrosit olarak adlandırılmaktadır. Bu kan hücrelerinin sayısını ifade eden değere ise RBC denir. Kan testlerinde RBC olarak tanımlanan eritrositler, kanda en fazla bulunan hücrelerdir. Yapısında demir ve hemoglobin bulunan eritrosit hakkında her şey detaylı olarak aktarılmıştır.

Tıbbi terimlerle ifade edilen değerler ile ilgili bilgisi olmayan kişi sayısı bir hayli fazladır. Yapılan kan tahlili sonucunda RBC değerlerinin yüksek ya da düşük olması ne ifade eder? Bu durumlarda nasıl bir yol izlenmelidir?

Eritrosit (RBC) Kan Tahlili Ne Demek?

Vücut yapısı için büyük önem taşıyan hücrelerin başında eritrosit (RBC) yer almaktadır. Hem düşüklüğü hem de yüksekliği çeşitli sorunların habercisi olan eritrosit, kırmızı kan hücrelerinin sayısının yorumlanmasını sağlamaktadır. Ayrıca vücudun dokusu ve akciğerler arasında karbondioksit ve oksijen taşınmasına yardımcı olmaktadır.

Tam kan sayımı yapılacağında alınan kan örneği ile RBC değerine bakılabileceği gibi idrar tahlilinde de eritrosit değerine bakılabilir. Görünümü disk şeklinde olan eritrositler ile birçok farklı yorum yapılabilmektedir.

RBC Tahlilinde Neye Bakılır?

RBC tahlili denildiği zaman birçok kişi tedirgin olmaktadır. Değerin yüksek ya da farklı çıkması ayrı ayrı önemli durumlardır. Ancak doktor tavsiyesi ile yaşanan sorundan kurtulmak mümkündür. Kan testi ile ölçülebilen RBC tahlili ile kanda bulunan kırmızı kan hücre sayılarına bakılmaktadır. Böbrek enfeksiyonu, idrar yolu enfeksiyonu, böbrek taşı, böbrek kanseri, böbrek taşı, prostat sorunları gibi hastalıkların tanısında bu tahlil ile elde edilen RBC sonucuna bakılmaktadır.

Eritrosit (RBC) Değeri Kaç Olmalı?

Belirtilen aralıklar arasında olması gereken eritrosit (RBC) değeri, kadın ve erkeklerde farklı değerlendirilmektedir. İdeal aralıklarda olmayan RBC değeri çeşitli sorunları ortaya çıkarabilmektedir. Sağlıklı kadınlarda RBC değerinin mikrolitre başına 4.2 – 5.4 milyon hücre arasında olması gerekir. Sağlıklı erkeklerde ise bu değerin 4.7 – 5.4 aralığında olması gerekir. Çocuklarda 4.0 – 5.5 aralığındaki değerler normal kabul edilmektedir.

RBC Yüksekliği Neden Olur?

Çeşitli sorunların habercisi olan RBC değeri yüksekliği, farklı belirtiler ile kendini göstermektedir. RBC değerleri yüksek olan kişilerde tansiyon yüksekliği, bulanıklık, avuç içi hassasiyeti, baş dönmesi, baş ağrısı gibi belirtiler görülebilmektedir. Peki, RBC yüksekliği neden olur? RBC değerinin yükselmesine neden olan etkenler şunlardır:

  • Akciğer rahatsızlığı
  • Kalp – damar sorunları
  • Kemik iliği hastalığı
  • Böbrek rahatsızlıkları
  • Uyku apnesi
  • Vücudun susuz kalması
  • Sigara tüketimi
  • Ağır egzersiz yapmak

RBC Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?

RBC yüksekliği kadar düşüklüğü de önemli bir durumdur. Bu durumu yaşayanlar RBC düşüklüğü ne anlama gelir merak edilmektedir. Kan tahlilinde RBC düşüklüğü olması, kişinin kanında yeterli sayıda hemoglobin veya alyuvar olmadığı anlamına gelmektedir. Tıp dilinde ise bu durum anemi yani kansızlık olarak değerlendirilir. RBC düşüklüğünün nedenleri ise şunlardır:

  • Böbrek yetmezliği
  • Kansızlık
  • Tiroid bozukluğu
  • Hormon bozukluğu
  • Lösemi
  • İç – dış kanamalar
  • Yetersiz beslenme
  • Hamilelik

RBC Düşüklüğü Nasıl Yükseltilir?

RBC düşüklüğü yaşayan kişilerde bazı etkiler görülmektedir. Kendini yorgun ve zayıf hissedenlerin RBC değerlerine baktırması önerilmektedir. Bir nevi demir eksikliği ve kansızlık olan RBC düşüklüğünü yükseltmek için beslenmeye dikkat edilmelidir. Kısa sürede bu düşüklüğü giderecek besinler şunlardır:

  • Kırmızı et
  • Ispanak
  • Lahana
  • Kuru üzüm
  • Kuru erik
  • Yeşil sebzeler
  • Süt ürünleri
  • Balık
  • Kiraz
  • Fındık
  • Fasulye
  • Kabak
  • Tatlı patates
  • Kavun
  • Karpuz
  • Greyfurt

RBC Yüksekliği Nasıl Tedavi Edilir?

RBC yüksekliği bir hastalık değildir. Çeşitli hastalıklar nedeni ile görülmektedir. Kandaki RBC sayısının normalde yüksek olması RBC yüksekliği yani eritrositoz olarak adlandırılmaktadır. RBC yüksekliği tedavisi aşamasında bu değerin düşürülmesi hedeflenmektedir. Bu durumda öncelikle bir Dahiliye doktoruna gidilmesi gerekir. RBC değerinin düşmesini sağlayan yöntemler şunlardır:

İnanılmaz mucize! Binlerce hasta böyle iyileşti..

Uzmanlar tarafından ballı tarçının tam anlamıyla mükemmel bir doğal ilaç olduğu kanıtlanmıştır. Tarçın bal karışımının soğuk algınlığından kalp hastalıklarına, kanserden cilt enfeksiyonlarına hatta kilo vermeye kadar bir çok alanda faydası mevcut.

Tarçınlı Bal Nasıl Hazırlanır?

1 bardak kaynamış su içerisine bir miktar tarçını ilave edin ve demlemeye bırakın. Karışım oda sıcaklığına geldiğinde eklediğiniz tarçının 2 katı kadar balı karışıma ekleyin ve karıştırın. Yaptığınız bu bal tarçın karışımının yarısını akşam yatmadan önce için, kalan yarısını ise sabah kalktığınızda tüketin.

Tarçın ve bal karışımını hazırlamak bu kadar kolay. Şimdi gelelim bitmek bilmeyen faydalarına. Karışımın o kadar etkili ve çok faydası var ki ilaç firmaları bu karışımın yayılmasından hoşlanmayacak. Çünkü bir çok alanda faydası görülüyor. Bir çok ülkede tedavi amaçlı kullanılan doğal bir takviye…

İşte Ballı Tarçının Mucizevi Etkileri

Bağışıklık Sistemi: Karışım bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve bakteriyel hastalıklara karşı direnci artırıcı etkisi var.

İdrar Yolu Enfeksiyonu:

Bu karışımın idrar yollarında oluşan mikropları öldürdüğü bilinmektedir.

Sindirim Güçlüğü:

Bu karışım midede asit oluşumunu engelliyor ve en ağır yemekleri dahi kolayca sindirmenize olanak sağlıyor. Kolesterol: Bu karışımı tükettikten 2 saat sonra kandaki kolesterol oranının Yüzde 10 azaldığı tespit edilmiştir.

Sivilceler:

3 yemek kaşığı bal ile 1 çay kaşığı tarçını gece yatmadan önce sivilcelerinizin üzerine sürün. Ertesi gün sürdüğünüz bölgeyi ılık su ile durulayın. 2 hafta boyunca her gün uyguladığınız da sivilcelerinizin tamamı yok olacaktır.

İşitme Kaybı:

Her gün düzenli olarak bal tarçın karışımı tüketirseniz duyma kaybınız gidebiliyor.

Gaz:

Bal ve Tarçın karışımı midede oluşan gazı önler.

Cilt Enfeksiyonları:

Mantar, egzama gibi cilt enfeksiyonu olan bölgelere düzenli olarak sürdüğünüzde iyileştirme göstermektedir.

Kötü Nefes:

Sabahları bal ve tarçın karışımı bir suyla gargara yapmak gün boyu güzel bir nefese sahip olmanızı sağlayacaktır.

Kanser:

Düzenli olarak tüketilen bal ve tarçın karışımı mide ve kemik kanserini yenmede önemli bir rol oynuyor.

Grip: Balın içerisindeki doğal bir bileşimin grip mikrobunu öldürdüğü kanıtlanmıştır.

Yorgunluk:

Balın içerisinde bulunan şeker vücudun güç kazanmasını sağlar. Bal ve tarçın karışımı ise vücudun daha zinde ve esnek olmasını sağlamakta.

Soğuk Algınlığı:

3 gün boyunca bir kaşık bal ve çeyrek kaşık tarçın tüketilmesi soğuk algınlığını tedavi etmektedir.

Zayıflama:

Bal tarçın kürü olarak bilinen bu karışım bir çok kişi tarafından zayıflamak amaçlı kullanılmaktadır. Bal tarçın kürünü yaparak 21 günde 4 kilo veren okurlarımız var. Sabahları aç karnına ve yatmadan önce olmak üzere, günde 2 kez tüketerek kilo verebilirsiniz.

Tarçının Faydaları Neler?

Kendine has tadı ve mutfaktaki çeşitli kullanımlarıyla tarçının (bilim tarafından kanıtlanmış) faydalarından bazıları şöyle:

Antioksidan deposu

Bu maddeler “serbest radikaller” tarafından verilen oksidatif hasarlara karşı vücudunuzu korumaya alır. Çalışmalara göre tarçının içinde yüksek kaliteli polifenoller bulunmaktadır. Çalışmalarda 26 baharatın antioksidanlarıyla tarçınınkini karşılaştırmışlar ve içlerinden en güçlüsü oregano ve sarımsakla beraber tarçın çıkmıştır.

İltihap sökücü

Tarçın vücudun farklı yerlerindeki şişliği azaltmakla beraber, iltihaplarla savaşır, hasar almış dokuları onarır ve eklem yangısı veya gut hastalarının belirtilerine iyi gelir.

Kalp Hastalıklarına Yakalanma Riskini Azaltır

Ailenizde kalp damar hastalığı geçmişi varsa ya da riskli hasta konumundaysanız (obezite, diyabet, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon) daha fazla tarçın tüketmeye çalışın. Bu baharatın ölüme kadar gidebilecek  kalp sorunlarına karşı riski azaltma kapasitesi bulunmaktadır.

Tip II diyabet hastaları için ise, günde bir gram tarçının kan şekeri üzerinde oldukça iyi etkileri gözlemlenmektedir. Ayrıca tarçın “kötü” kolesterol seviyelerini ve trigliseriti azaltmaya yardımcı olur. Yapılan bazı çalışmalara göre tarçın “iyi” kolesterol miktarını arttırırken hipertansiyonu da azaltmaktadır. Bütün bunlar daha sağlıklı bir kalbe sahip olmanıza katkı sağlar.

İnsülin Hassasiyetini İyileştirir

Bu da tarçının diyabetli hastalara yönelik insülin hormonuna olan hassasiyeti iyileştirebilme kapasitesinden gelen başka bir faydası. İnsülin hormonu vücuttaki enerji seviyelerinin ve metabolizmanın en başlıca gelen düzenleyicilerinden biri. Ayrıca özellikle kan akışında ve hücrelere doğru olmak üzere kanda şekeri taşır. İnsülin direnci olan hastalar diyabetin ötesinde ciddi sorunlardan şikayetçi olurlarsa tarçın burada da devreye girer.

Diyabet Önleme Gücü

Daha önce söylediklerimize ilişkin olarak, tarçın kan şekeri seviyesini düşürür; işte bu sebeple diyabet hastalarının tarçını daha sıklıkla tüketmesini öneriyoruz. Tarçının yemek yendikten sonra kan akışına giren glukoz seviyesini düşürdüğü, sindirim enzimlerine müdahale edebildiği, sindirim yolundaki karbonhidratların bozulmasını azalttığı ve taşıma hücrelerine etkime yaptığı kanıtlanmıştır.

Tarçını şekersiz tatlılarla ya da öğle veya akşam yemeğinden sonra kahveyle beraber tüketmenizi öneririz. Diyabetli hastalar üzerine yapılan çalışmalar tarçının şeker seviyesini %30’a kadar düşürebildiğini göstermiştir. Önerilen günlük doz ise 6 grama kadardır.

Dejeneratif Hastalıkları Azaltır

Nörodejeneratif problemler beyin hücrelerinin yapısı veya fonksiyonunda progresif bir kayıpla karakterize edilir. Alzheimer ve Parkinson hastalıklarını en sık görülen iki dejeneratif hastalığa örnek olarak verebiliriz. Beyinde biriken proteinler Alzheimer hastalığını tetiklerken, tarçında bulunan iki madde bu birikimi engelleyebilmekte, nöronları korumakta, motor işlevlerini iyileştirmekte ve Parkinsonlu hastalarda nörotaşıyıcı seviyelerini normalleştirmektedir

Kansere Karşı Korur

Kanser kötü huylu hücrelerin kontrol edilemeyen bir şekilde büyümesiyle ortaya çıkar. Yıllar boyunca tarçın tüketimi ile kanserli hastaların sayısının azalması ve iyileşmeleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu sebeple çeşitli çalışmalar tarçının kanserin önlenmesinde doğal tedavi olarak görülebileceğini belirtmektedir.

Tarçın iyi huylu hücrelerin ölümüne yol açan tümörlerdeki kan damarlarının oluşumunu azaltır. Ayrıca, serbest radikaller ortamdan uzaklaştırıldığı takdirde, örneğin son günlerde en çok karşımıza çıkan kanser türlerinden kolon kanserine yakalanmanız önlenir.

Mantar ve Bakteri Enfeksiyonlarıyla Savaşır

Tarçının ana aktif maddesi (cinnamaldehyde) solunum yolu enfeksiyonlarını mantara karşı korur, Salmonella gibi bakterilerin çoğalmasını engeller, diş çürüklerini ve ağız kokusunu önler.

Raflar domuz dolu! Maalesef bunların hepsini yedik..!

Gıda sektörü bütün ahlaksızlığıyla, her gün bizim ve çocuklarımızın sağlığını tehdit ediyor. Biliyorsunuz, hazır yoğurtlarda, hazır dondurmalarda, pastanelerde, jölelerde, kremalarda, market ürünlerinin bir çoğunda “kıvam artırıcılar” adıyla domuz mamülleri kullanılıyor. Artık ‘neyin içinde var, neyin içinde yok’, net olarak bilmek neredeyse imkânsız. Haliyle bunları kullanan adamlara “kullanıyor musunuz” diye sorup, doğru yanıt vereceklerine güvenmek de mümkün değil. Tadı bozuk, kendi bozuk olmasına rağmen; uzun süre hiç ekşimeyen, çürümeyen, küflenmeyen, kıvamından dahi bir şey kaybetmeyen yiyeceklerimiz var artık.

raflar domuz dolu maalesef bunlarin hepsini yedik.. 1 Raflar domuz dolu! Maalesef bunların hepsini yedik..!

Peki, Bu Nasıl Oluyor?

Cevap: Kıvam artırıcılar, katkı maddeleri…
Nedir onlar diye sorsak, “E” ile başlayan anlamayacağımız ve nereden/nasıl elde edildikleri bilinmeyen sayılar işitiyoruz. Je­la­tin (E441) çok de­ğer­li bir pro­te­in.. Gı­da sek­tö­rün­de yay­gın şe­kil­de kul­la­nı­lı­yor. Je­lâ­ti­nin tak­ri­ben % 99’u, Müs­lü­man ol­ma­yan ül­ke­ler ta­ra­fın­dan üre­til­mek­te.

Ulus­la­ra­ra­sı ku­ru­luş­lar­ kat­kı mad­de­si­ne bir nu­ma­ra ve­ri­yor. Av­ru­pa Bir­li­ği’nde bu E ko­du ile ya­pı­lı­yor. Biz de de ay­nı kod­la­ma ge­çer­li.

raflar domuz dolu maalesef bunlarin hepsini yedik.. 2 Raflar domuz dolu! Maalesef bunların hepsini yedik..!

Jelatin Nedir?

Jelâtin memelilerin dokularında, hususiyetle kas­ları kemiklere bağlayan yerlerde ve derilerde bulunan kollajenden çıkartılan bir proteindir. Kollajen su ile kaynatıldığında jelâtin olarak bilinen, suda çözülür proteine dönüşür. Soğutulduğunda, çözelti kollajene dönüşmez; fakat jel hâline gelir. Jelâtin başta domuz, sığır ve çok az olarak da balık gibi hayvanların deri, kemik ve bağ dokularının kaynatılması ile üretilir. Bu madde, güçlü şekil alma kabiliyeti, şeffaf jel oluşturması, esnek film hâline gelmesi, hazmının kolay olması, sıcak suda eriyebilmesi ve kolayca şekil alması gibi hususiyetleri sebebiyle gıda üretiminde pek çok sahada kullanılmaktadır.

Günümüzde jelâtin üretiminde genelde domuz ve helâl tarzda kesilmemiş sığır derisi kullanılmaktadır. Gıda üretiminde kullanılan jelâtinin hammadde kaynağı ise domuz derisidir. Elde edilme safhasında ekstraksiyon öncesi, ön işlemlerin kısa sürede tamamlanması ve oluşan atık suyun asgari seviyede olması, domuz derisinin kullanılmasını cazip kılmaktadır. Ayrıca domuz derisinden jelâtinin elde edilmesi, bir hayli ucuzdur.

raflar domuz dolu maalesef bunlarin hepsini yedik.. 3 Raflar domuz dolu! Maalesef bunların hepsini yedik..!

Yıl­da 380.000 ton ka­dar üre­ti­len je­lâ­ti­nin 150.000 to­na ya­kı­nı Müs­lü­man­lar ta­ra­fın­dan tü­ke­til­mek­te­dir. Dün­ya pi­ya­sa­la­rın­da ki­log­ram fi­ya­tı tak­ri­ben 4–6 do­lar ol­du­ğu dü­şü­nü­lür­se, Tür­ki­ye je­lâ­tin için 20 mil­yon do­lar ka­dar har­ca­ma yap­mak­ta­dır.Kay­na­ğı se­be­biy­le bü­yük tar­tış­ma­la­ra se­bep olan ve şüp­hey­le yak­la­şı­lan je­la­ti­ni Tür­ki­ye’de 2011’den be­ri iki yer­li fir­ma da üret­me­ye baş­la­dı. Fa­kat ih­ti­ya­cı tam kar­şı­la­ya­mı­yor.

Gı­da üre­ti­ci­le­ri­nin ço­ğu ucuz di­ye ma­hi­ye­ti meç­hul it­hal je­la­ti­ni kul­la­nı­yor. Oy­sa men­şe­inin cid­di bir şe­kil­de araş­tı­rıl­ma­sı ge­re­ken bu kat­kı mad­de­si­nin he­men he­men her alan­da yay­gın bir şekil­de kul­lanıl­ması, inanan in­san­lar için son derece en­dişe vericidir.

raflar domuz dolu maalesef bunlarin hepsini yedik.. 4 Raflar domuz dolu! Maalesef bunların hepsini yedik..!

Jelatinsiz Ürün Neredeyse Yok..!

Bir nevi protein olması sebebiyle jelâtin üreticileri, jelâtinin günlük hayatın her safhasında kullanılabilmesi için yoğun gayret göstermiştir. Menşeinin ciddi bir şekilde araştırılması gereken bu katkı maddesinin hemen hemen her alanda yaygın bir şekilde kullanılması, inanan insanlar için son derece endişe vericidir.

Ürünlerde jelleştirme, koyulaştırma, sırlama ve kapsülleme maddesi olarak, jelâtin yaygın bir kullanım sahasına sahiptir: Pek çok pasta ürününde, yoğurtta, dondurmacılıkta, eritilmiş peynir ve kaşar üretiminde, margarinde, salam, sucuk sosis, jambon gibi et ürünlerinde, şekerlemelerde, reçel, marmelat, helva, pekmez ve tahin gibi gıdalarda, fındık ve fıstık ezmelerinde, meyve sularında, sakızlarda, ilâç endüstrisinde, kapsül, film ve tablet yapımında, kan verme ürünlerinde, krem, losyon, şampuan, parfüm gibi cilt ve kozmetik ürünlerinde, hayvan yemlerinde, fotoğrafçılıkta ve karbonlu kağıt yapımında jelâtin kullanılmaktadır.

raflar domuz dolu maalesef bunlarin hepsini yedik.. 5 Raflar domuz dolu! Maalesef bunların hepsini yedik..!

’İnsan, yediklerine bir baksın.’’ (Abese suresi/24)

Dinimizce Haram olan Domuz Soframıza katkı maddesi olarak giriyor .Domuz dan elde Edilen katkı Ürünleri ve Gıdalar

Gün geçtikçe daha çok miktarlarda tüketilen bu katkı maddeleri, beslenmeyle ilgili kalp hastalıkları, allerjik astım ve ürtiker gibi çeşitli hastalıkların gelişimine yol açıyor.

Domuz Yağı Katkılı Gıda Maddeleri Uluslararası (E) Kodları..

E -100, E -102, E – 103, E -110, E-111, E -120, E • 123, E-124,
E -125, E -126, E – 127, E -128, E -140, E-141, E-142, E -152,
E -153, E -210, E -213, E- 214, E -226, E -234, E -252, E -270,
E -280, E -325, E -326, E •327, E -334, E -335, E -336, E -337,
E -420, E -430, E -431, E -432, E -433, E-434 E -436, E-442,
E -470, E -471, E -472, E •473, E -474, E -475, E -476, E -477,
E -478, E -480, E -481, E -482, E -483, E -488, E -489, E -491,
E -492, E -493, E -495, E -542, E -550, E -570, E -572, E -591,
E -631, E -632, E -633, E -635 E -904,

raflar domuz dolu maalesef bunlarin hepsini yedik.. 6 Raflar domuz dolu! Maalesef bunların hepsini yedik..!

Can Boğazdan Çıkıyor! (Gıda Terörü) – Dr. Ayşe Ebrar

“Türkiye’de “hiç yemedim” diyen, bir büyük domuz götürmüştür. “

Pediatri profesörü bir hocamın sözüydü bu. Mamüllerinde domuz ürünü kullandığını tespit ettiği pastaneleri, gıda işletmelerini, dava açıp kapattıran da o hocamdı. Dini hassasiyetleri olmadığını söylemesine rağmen, domuz konusunda çoğu müslümandan daha fazla hassasiyet göstermesinin sebebini sormuştuk, anlatmıştı uzun uzun…

Gıda sektörü bütün ahlaksızlığıyla, her gün bizim ve çocuklarımızın bedenine tecavüz ediyor. Biliyorsunuz, hazır yoğurtlarda, hazır dondurmalarda, pastanelerde, jölelerde, kremalarda, market ürünlerinin bir çoğunda “kıvam artırıcılar” adıyla domuz mamulleri kullanılıyor. Artık ‘neyin içinde var, neyin içinde yok’, net olarak bilmek neredeyse imkânsız. Haliyle bunları kullanan adamlara “kullanıyor musunuz” diye sorup, doğru yanıt vereceklerine güvenmek de mümkün değil. Tadı bozuk, kendi bozuk olmasına rağmen; uzun süre hiç ekşimeyen, çürümeyen, küflenmeyen, kıvamından dahi bir şey kaybetmeyen yiyeceklerimiz var artık.

Peki, Bu Nasıl Oluyor?

Cevap: Kıvam artırıcılar, katkı maddeleri… Nedir onlar diye sorsak, “E” ile başlayan anlamayacağımız ve nereden/nasıl elde edildikleri bilinmeyen sayılar işitiyoruz.

İnsan yiyip içtikleriyle, büyür, yaşar, inşa olur. Yiyeceklerimizin sıhhati, bizim hem beden hem de ruh sıhhatimizin belirleyicilerindendir. Yaratılanlar içinde, bize helal olanların sayısını bir düşünün. Milyonlarca çeşit helal nimetin yanında, tek domuzun haram kılınmasının sebebini hiç merak ettiniz mi? Pislik içinde yaşadığı için gibi açıklamaları mutlaka duymuşsunuzdur, köyde bulunmuşluğunuz varsa, yediğimiz birçok hayvanın bir şekilde kendi pisliğine bulaşarak yaşadığını bilirsiniz.

raflar domuz dolu maalesef bunlarin hepsini yedik.. 7 Raflar domuz dolu! Maalesef bunların hepsini yedik..!

Peki, Diğer Hayvanlar Değil De Domuz Neden Haram?

Kardeşlerim, domuz genetik olarak insana en yakın hayvandır. Organ nakli tartışmalarında, domuzdan alınan kalp kapakçıklarının insana nakledilebildiğini de duymuşsunuzdur. Bu genetik yakınlık sebebiyle tıp alanında domuzlar üzerinde çok araştırma yapılıyor. İmmun hastalıkların, otoimmun hastalıkların (Multipl Skleroz, Romatoid Artrit, Behçet, Lupus, Sjögren, Ankilozan Spondilit vs.) ve kanserlerin en önemli sebeplerinden biri yiyip içtiğimiz ürünler.

Bu tür hastalıklar batı toplumunun hastalıklarıdır. Bizde görülme oranları eskiden çok düşüktü, artık her geçen gün artıyor. Vücudumuz kendinden olmayan, maddelere karşı antikor üretir. Domuz kaynaklı yağlara, proteinlere karşı da üretiyor, ancak genetik yapımızın benzerliği sebebiyle, ürettiğimiz antikorlar domuzla bizim hücrelerimizi karıştırıyor ve kendi bedenimize saldırmaya başlıyor. Sonuç: Otoimmun hastalık. Başka bir mekanizmayla da bu ürünler, genetik yapımızda değişikliklere neden olarak, kanserlere sebep oluyor.

raflar domuz dolu maalesef bunlarin hepsini yedik.. 8 Raflar domuz dolu! Maalesef bunların hepsini yedik..!

Çikolataların Çikolata Olmadığını Biliyor muydunuz?

İçeriklerini bir okuyun lütfen, hemen hepsinin kakao oranı %15-20i geçmiyor, kalan %80 lerini ne idüğü belirsiz çerçöp oluşturuyor.

Şekerli vanilin diye bildiğimiz pasta malzemeleri, vanilyalı ürünlerin hemen hepsi, bisküviler, dondurmalar, kremalar hani… Vanilya değil. Bizim vücudumuz doğal olarak morfin benzeri bir madde salgılar, yaşamın devamı için gereklidir bu madde. Vanilin denen madde ise bizim vücudumuzda üretilen bu maddenin reseptörlerine bağlanarak, morfin benzeri etki oluşturuyor. Bir düşünün, her gün yemeden duramadığınız hazır gıdalar var mı? Bırakamadığınız? Bilin ki kalorisi çok yüksek olan o sağlıksız gıdalara siz ve çocuklarınız, uyuşturucu bağımlıları gibi bağımlısınız.

raflar domuz dolu maalesef bunlarin hepsini yedik.. 9 Raflar domuz dolu! Maalesef bunların hepsini yedik..!

Kola gibi gazlı içecekler, fastfood sektörünün en büyük silahı. Yemeğin yanında gazlı bir içecek içerseniz, gazla dolduğu için mideniz hızlı boşalır, tokluk hissi oluşmaz, doyduğunuzu fark etmezsiniz, ne kadar yediğinizi anlamazsınız. Yanında kolayla sunulan o menülerin içerdiği katkı maddeleri, kullanılan yağlar da fastfood bağımlılığınızı başlatır. Aradan 2-3 saat geçmeden, tekrar acıkır, bir hamburger-kola menüsü daha almak isteği taşırsınız. Sonuçta sizi ve çocuğunuzu bu gıdalara bağımlı yaparlar. Evde bir çorba kaynatacak, köfte yoğurup, pişirecek vakti olmayan kadınlar da sistemin gönüllü anneleri olarak kullanılır.

Çocuklar üzerinden yürütülen bu gıda terörü, sizi ve çocuklarınızı obez yapar. Sonra sistem şişmanlar için kıyafetler hazırlatır, satar. Hemen ardından size “çok şişman” olduğunuzu söyleyip, diyet yapmayı önerir, diyet sektörünü harekete geçirir. Yağsız, tuzsuz, lezzetsiz, sağlıksız diyet ürünlerini fahiş fiyatla evinize sokar. Ne oldukları belirsiz bu ürünlerin çoğu kilo vermenizden ziyade, kişisel olarak azap çekmeniz içindir. Diyet kitaplarını, spor aletlerini, zayıflama haplarını da almanız gerekir. Tabi arada, obeziteden, diyabetten, kanserden ölmezseniz, paranızın son damlasına kadar sizi sömürürler.

raflar domuz dolu maalesef bunlarin hepsini yedik.. 10 Raflar domuz dolu! Maalesef bunların hepsini yedik..!

Ne olur, evinize bu ürünleri sokmayın, çocuklarınıza yedirmeyin.  ev yapımı tariflere başvurun, çocuklarınızı seviyorsanız, onlar için alternatifleri sizler üretin ki başkaları onların canına-ruhuna tecavüz etmesin, sağlıklarına kastetmesin. Marketlerdekilerde gözleri kalmasın istiyorsanız, evinizde kendi ellerinizle yapın. İçinde margarin kullanılmamış, katkı maddesi görmemiş, ev kurabiyesi, bütün bisküvilerden, çikolatalardan sağlıklıdır. GDO lu gıdalardan uzak durun, genetiğiyle oynanmış her ürün bir bozgundur. Her zaman kaçınmak ne ölçüde mümkün olur, bu bizlere bağlı ama unutmayalım “sakınanlar ancak korunanlardır.”

raflar domuz dolu maalesef bunlarin hepsini yedik.. 11 Raflar domuz dolu! Maalesef bunların hepsini yedik..!

Hastanede kim “kanser” kelimesini duysa korkuyor ama asıl olarak obezite bu çağın en büyük hastalığı. Doktorlar olarak kanserlerin birçoğunu tedavi edebiliyoruz, birçok hastalığın iyileşme imkânı var bugün. Ama obezite karşısında çaresiziz. İrade insana verilmiş en büyük nimet, iradenizi devredışı bırakmalarına izin vermeyin. Bağımlılık ve sarhoşluk yapan her şey sıhhatinize zararlıdır. Bilinçli ve duyarlı bir insan bu oyuna gelmez kardeşim. Peygamberimizin sünnetini hatırlayalım, sahabenin sofralarına bakalım. Doymadan kalkmak, midemizin üçte birinin su, üçte birinin hava, üçte birinin yemek için olduğunu hatırlayalım. Helal dairesi bize yeterlidir. Allah’a emanet olun.

Dr. Ayşe Ebrar

Canınızı acıtan boyun ağrısından kurtaran 5 egzersiz!

Siz de tekrarlayan boyun veya sırt ağrısından sürekli muzdarip misiniz? Boyun sertleşmesi ve ağrısına, zayıf kaslar, kötü duruş veya servikal omurgadaki dejeneratif değişiklikler neden olabilir. Bu etkenler sonucunda boynunuzdaki ve omuzlarınızdaki sert kaslar ağrır ve hatta hareketlerinizin sınırlanmasına neden olur. Boyun gerginliği ve ağrısı çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir.

Boyun Ağrısının Nedenleri Neler?

Kötü duruş: İş yerinde, günlük yaşamınızda veya egzersiz yaparken yanlış pozisyonlar, hareketler ve kalıcı stres nedeniyle başınızda ve boynunuzda sürekli zorlanma oluşur.
Zihinsel stres: Psikolojik gerginlik.
Zayıf bağışıklık sistemi: Örneğin soğuk algınlığı nedeniyle.
Kazalar ve yaralanmalar: Örneğin kasın çekilmesi.

Boyun Ağrısından Kurtaran 5 Egzersiz

Bu egzersizleri sabahları düzenli olarak yapmanızı tavsiye ediyoruz. Egzersizleri düzenli olarak yapmanız halinde hem boyun ve sırt ağrılarından kurtulacak hem de daha kaliteli uyku uyuyabileceksiniz.

Egzersiz 1
Egzersiz 1
Egzersiz 1

Ellerimiz yan tarafımızda, ayakta durarak başlıyoruz. Omuzlarımızı olabildiğince yukarı kaldırıyoruz. Pozisyonumuzu değiştirmeden omuzlarımızı geriye doğru hareket ettiriyor ve başlangıç pozisyonumuza geri dönüyoruz. Kollarımızı kullanarak ileri ve geri yönde daireler çizerek hareketi tamamlıyoruz. Bu hareketi 25 kere tekrarlıyoruz.

boyun agrisindan kurtaran hayat kurtarici 5 egzersiz 1 Canınızı acıtan boyun ağrısından kurtaran 5 egzersiz!

Egzersiz 2

İlk egzersizde olduğu gibi başlıyoruz fakat bu sefer omuzlarımızı geri yönde hareket ettiriyor ve yukarı yönde kaldırabildiğimiz kadar kaldırıyoruz. Hareketi omuzlarımızı öne doğru hareket ettirerek tamamlıyoruz. Bu hareketi de 25 kere tekrarlıyoruz.

Egzersiz 3 
Egzersiz 3
Egzersiz 3

Çenemizi göğsümüze yaklaştırabildiğimiz kadar yaklaştırıp, ardından başımızı yatırabildiğimiz kadar geriye yatırıyoruz. Bu hareketi 12 kere tekrarlıyoruz.

Egzersiz 4 
Egzersiz 4
Egzersiz 4

Çenemizi göğsümüze yaklaştırıyoruz ve başımızı yavaşça sola çevirip geri yaslıyoruz. Daha sonra başlangıç pozisyonumuza dönüyoruz. Burada önemli olan egzersiz süresince boynunuzu kasmadığınızdan emin olmanız bu nedenle aceleci davranmayın. Hareketi 6 kere tekrarlıyoruz ve daha sonra çenemizi göğsümüze yaklaştırıp başımızı sağa doğru çevirerek tekrarlıyoruz.

Egzersiz 5 
Egzersiz 5
Egzersiz 5

Başımızı çevirebildiğimiz kadar sola çeviriyoruz. Burada dikkat etmemiz gereken vücudumuzun düz kalması. Başımızı sola çevirdikten sonra başlangıç pozisyonuna geri dönüyoruz. Aynı hareketi bu sefer başımızı sağa çevirerek tekrarlıyoruz. Bu hareketi 10 kere tekrarlıyoruz.

Sizlerle paylaştığımız bu egzersizin faydasını gördünüz mü? Sizlerin yaptığı farklı egzersiz yöntemleri var mı? Yorumlarda bizimle paylaşın!

1 iğne ile kalp krizinde hayat kurtaran basit yöntem!

Kalp krizleri hareketsiz yaşam tarzımız ve yediğimiz sağlıksız beslenme nedeniyledir. Günümüz insanı yoğun çalışma temposu sebebiyle sağlıklı ev yapımı yiyecekler yerine daha çok fastfood tarzı beslenme alışkanlığı kazanmıştır. Bu nedenle vücudumuz sürekli olarak sağlığa zararlı olabilecek zararlı bileşikler içeren işlenmiş gıdalarla beslenmektedir.  Zamanla,  bu gıdalardaki yağlar arterlerimizde birikirerek ciddi kardiyovasküler problemlere ve kalp krizine yol açar. Çoğu vakada sonuç maalesef ölümcüldür.

Kalp krizinde hayat kurtaran basit yöntem!

Kalp Krizinde Hayat Kurtaran Basit Yöntem!

Çinli bir profesör iğne ile yaptığı işlemle kalp krizinden kurtulunabileceğini iddia ediyor. İşte şaşırtıcı ve alışılmamış bir yöntem olan iğne ile kalp krizinden kurtulma yöntemi…

Kalp krizi, Türkiye’de ve birçok ülkede ölüm nedenlerinin en başında yer alan bir sağlık problemi. Peki, bir iğne ile kalp krizinden kurtaran yöntemin varlığından haberiniz var mıydı?

Kalp krizinde hayat kurtaran basit yöntem!

Çinli bir Prof. iğne ile kalp krizi geçiren birisinin hayatını kurtarılabileceğini iddia ediyor. İşte Çinli Profesörün aşama aşama açıkladığı alışılmışın dışında uygulanan ve sadece iğneyle yapılan o yöntem…

İnme olduğunda, beyindeki kılcal damarlar yavaş yavaş yırtılır. Bu, dinlenme ve derhal ilk yardım gerektirir. Bu ipuçları birinin hayatını kurtarmanıza yardımcı olur!

Sakin olun. Kalp krizi geçiren kişiyi hareket ettirmeyin, çünkü hastayı hareket ettirirseniz, hastanın kılcal damarları patlayacak ve bu da beyin kanamalarına yol açacaktır! Evde bir şırınga iğnesi varsa en iyisi, aksi halde bir dikiş iğnesi de size yardımcı olacaktır.

Kalp krizinde hayat kurtaran basit yöntem!

1. Aşama:

Bir şırınganız varsa, en iyisi şırınga iğnesi olur; aksi halde dikiş iğnesi de işinizi görebilir. İğneyi sterilize edin. Bunun için dikkatlice iğnenin ucunu çakmakla yakabilirsiniz. Kalp krizi geçiren hastanın 10 parmağının ucuna iğneyi batırın.

Kalp krizinde hayat kurtaran basit yöntem!

2. Aşama:

Kan çıkmıyorsa parmaklarınızla hastanın parmaklarını sıkarak kanın akmasını sağlayın. Tüm parmaktan kan geldikten birkaç dakika sonra hastanın bilinci yerine gelecektir.

Kalp krizinde hayat kurtaran basit yöntem!

3. Aşama:

Eğer hastanın ağzında herhangi bir yamukluk varsa, kulaklarını kızarana kadar sıkın bu hastanın bilincini yerine getirmesine yardımcı oluyor.

Kalp krizinde hayat kurtaran basit yöntem!

4. Aşama

Ardından her bir kulak memesinden ikişer damla kan gelene kadar her kulak memesine de iki kez iğne batırın. Hastanın bilincini açık tutmak için bu işlemi yapacaksınız. Yapılan tüm bu müdahalelerin ardından hasta en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir.

Kalp krizinde hayat kurtaran basit yöntem!

Hayatı kurtarmak için kan dökme yöntemi,  Çin tıbbının geleneksel bir metodudur. Pratik uygulaması % 100 etkilidir ve insanları kalp krizi etkilerinden kurtarabilir.

Birinin hayatta kalmasına yardımcı olmak için bu öneriyi paylaşın! Birinin hayatının sana bağımlı olabileceğini asla bilemezsiniz.

Dudak üstü tüylerden kökten kurtulmak için 2 mucizevi karışım

Dudak üstü tüylenme kadınların sosyal çevrelerde kendilerini rahat hissetmelerine engel olur bu da özgüven kaybı yaşamalarına neden olur. Bu tüyler için ucuz fiyatlara satılan kremler çoğu zaman geçici çözüm sunarken tüy köklerini güçlendirip durumu daha karmaşık bir hale getiriyor. Peki tamamen doğal yöntemlerle bundan kurtulmak mümkün mü? Evet mümkün. En güçlü köklere kadar etkili olan önereceğimiz yöntemle dudak üstü ve çenenizdeki tüylerden kurtulabilirsiniz.

Dudak Üstü Tüyleri Yok Eden Doğal Yöntemler Neler?

Zerdeçal ve Süt Maskesi:

Dudak üstü tüylenmeye karşı zerdeçal ve süt maskesi tarifi

1 çorba kaşığı süt ile 1 çorba kaşığı zerdeçalı karıştırın. Bu karışımı parmağınızın ucuyla yavaşça tüylü bölgenize uygulayın ve biraz ovalayın. En az 30 dakika kuruyana kadar bekleyin. Daha sonra soğuk suyla yıkayın. Bu işlemi 4 hafta boyunca her gün uygulayın. 4 hafta sonunda dudak üstü tüylerinizin çıkmadığını göreceksiniz.

Yumurta Akı Maskesi:

Yumurta akı ile dudak üstü tüy alma

Bir kasede 1 yumurta akını, 1 çay kaşığı mısır unu ve 1 yemek kaşığı şekerle pürüzsüz bir macun oluşana kadar çırpın. Macunu üst dudağınıza uygulayın. Yaklaşık 20 dakika kuruduktan sonra, tüylerin uzama yönünün tersi yönünde nazikçe soyun. Bölgeyi soğuk suyla durulayın.

Nane Kürü:

Saraçoğlu’nun istenmeyen tüylere karşı oluşturduğu nane kürü

Nane yapısı itibarıyla hormon düzenleyici bir etkiye sahiptir. Bu özelliği ile nane istenmeyen tüylere karşı kullanılabilir. Hormonlarınızı düzene sokacak nane kürü kullanımı ise, 15 gün süresince her gün 1 yemek kaşığı kadar naneyi ince kıymak suretiyle ufaltın ve naneleri su ile birlikte yutun.

15 gün sonunda birkaç gün ara verin ve daha sonra uygulamayı devam ettirin. Nanenin vücuda karşı hiçbir zararı bulunmamaktadır. Bu nedenle bu kürü her 15 günde 1 tekrarlamanızda yarar var. Tüylerinizden kurtulmaya başlayacaksınız. Nane kürü kadınlar için tavsiye edilmektedir.

Soğan Kürü:

Ahmet Maranki’nin istenmeyen tüylere karşı oluşturduğu kür

Bu kür vücuda sürülerek uygulanmaktadır. 1 adet kuru soğan közde pişirilir. Daha sonra sarımsak ve siyah merhem bir kapta karıştırılır ve istenmeyen tüylerin üzerine sürülür. Bu bölgeye közlenmiş kuru soğan koyulur ve bir süre bekletilir. Bu kürü bir hafta boyunca düzenli uygulamanız halinde kısa bir süre sonra tüylerinizde azalma olduğunu gözlemleyeceksiniz.

Ayrıca bebekken uygulanan karınca yumurtası, gelecekte oluşması muhtemel tüylere karşı mükemmel bir çözümdür. Karınca yumurtasını kullanmak suretiyle bebeğinizin gelecekte istenmeyen tüylere sahip olmasını engelleyebilirsiniz. İstenmeyen tüylerde ışınsal yöntemler ve epilasyon uygulamaları da diğer kalıcı çözümler arasındadır.

Ses kısıklığına ve ağız kokusuna çare kebabe otu

Kebabe (Kebabiye) Bitkisi Nedir?

Kebabiye bitkisi ya da Hindistan eriği olarak da bilinen bu şifalı bitki sabit yağ ve uçucu içeriyor. Kilo kaybetmeden solunum yolu hastalıkları, ses kısıklığı hatta ağız kokusu gibi birçok problemin giderilmesi için kullanılır. Özellikle de kebabiye bitkisi ses kısıklığı için önerilmektedir. Karabibere benzer. İlaç olarak kullanmanın yanı sıra baharat olarak da kullanabilirsiniz. Siyasetçiler, şarkıcılar ve öğretmenler tarafından kullanımı yaygındır. Hindistan ve Endonezya’da yetiştirilir.

Kebabe Ne İçin Kullanılabilir? Faydaları Neler?

  • İştah açar,
  • Karaciğeri temizler,
  • Böbrekteki kum ve taşları eritir,
  • Prostatın büyümesini engeller
  • Grip ve soğuk algınlığı tedavisinde kullanılır,
  • Solunum yolu rahatsızlıklarını giderir,
  • Ağız kokusuna son verir,
  • Ses kısıklığına iyi gelir,
  • Bel soğukluğunu tedavi eder,
  • İdrar yolu enfeksiyonunu tedavi eder,
  • Diş etlerini ve dişi kuvvetlendirir,
  • Ağızda oluşan yaraları iyileştirir,
  • Sindirimi kolaylaştırır,
  • Kilo vermek için kullanılır,
  • Gastrit sorunlarına iyi gelir
  • Kronik bronşite bağlı mukusu azaltır.

Kebabe Hangi Hastalıklara İyi Gelir?

Kebabe bitkisi, akut farenjit, bel soğukluğu, solunum yolu enfeksiyonu, rinit, bronşit, gastrit ve ülser gibi hastalıklara iyi geldiği bilinmektedir.

Kebabe Bitkisi Nasıl Kullanılır?

Kebabe bitkisinin meyvelerini kurutup toz haline getirdikten sonra dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Çiğnenirse ses kısıklıklarını giderir. Çayını da tüketebilirsiniz. Ezildikten sonra bal ile karıştırılıp tüketilir.

Kebabe Çayı Nasıl Yapılır?

Malzemeler;

  • 5 gram kebabe otu
  • 1 bardak su

Hazırlanışı;

5 gram kebabe bitkisini, 1 su bardağı su içerisinde 4 dakika boyunca kaynatın ve ardından 1 dakika demlenmesi bekleyin ve ardından için. Kebabe çayı gün boyu en fazla 2 fincan tüketilebilir.

Kebabe Otunun Ayurvedik Sağlık Faydaları

Astım :

Birkaç adet kebabe bitkisi alın ve iyice parçalayın. Bir sigara kağıdına sararak günde bir kez sigara şeklinde için.

Bronşit :

Kebabe bitkisini yakarak dumanını günde bir kez içinize çekin.

Saman Nezlesi :

Kebabe bitkisinin parçalarını yakarak dumanını içinize çekin.

Öksürük :

Birkaç kebabe bitkisini kavurun ve havanda toz  haline getirin. Günde üç kez bala karıştırarak veya ılık su ile birlikte tüketin.

Boğaz Ağrısı :

Birkaç kebabe bitkisini kavurun ve havanda toz  haline getirin. Günde iki kez balla bir kaşık olarak tüketin.

Ses kısıklığı :

Birkaç kebabe bitkisini kavurun ve havanda toz  haline getirin. Bir bardak sıcak sütte bir tutam karıştırın ve her gece için.

Hazımsızlık :

Yarım çay kaşığı kebabe bitkisini bir bardak ılık suda 5 dakika bekletin. Günde iki kez için.

Ağız kokusu :

Bir bardak hafif ılık su alın. 5 damla kebabe yağı ekleyin. Günde iki veya üç kez bununla ağzınızı çalkalayın.

Vajinal Akıntı :

25 gram kebabe otu alın. Yarım saat bir litre suda bekletin. Duş olarak kullanın.

Bronşit :

Eşit miktarda kebabe otu ve tarçın alın . Onları toz haline getirin. Bir bardak suya bir tutam toz koyun ve 5 dakika bekletin. Her gün için.

Öksürük :

Her birinden birer tutam, olma üzere kebabe otu ve tarçın tozu alın. Bir bardak suda 2-3 dakika bekletin. Günde bir kez tüketin.

Kebabe Otunun Yan Etkileri Nelerdir?

Fazlası kullanıldığı takdirde yan etkilerinin oluşabileceğini unutmamalısınız. Eğer fazla dozda kullanırsanız karaciğerinizi ve diğer organlarınızı olumsuz yönde etkileyebilir. Olumsuz yan etkilerden kaçınmak için günde maksimum 10 gram dozu aşmaktan kaçının. Yan etkiler baş ağrısı, anksiyete, kusma, idrar yolu tahrişi, böbrek ve mesane ağrısı, ishal ve deri döküntülerini içerebilir.

Ayaktan toksinleri (zehirli sıvı) atan mucize!

Detoks ayak pedleri ilk olarak Japonya’da kullanılmıştır. Yatmadan önce ayak tabanına yapıştırılarak yapılır. Ertesi sabah bu pedleri kaldırdığımızda vücutta biriken zararlı toksinler sebebiyle kapkara olduğunu göreceksiniz.Vücudumuzda bulunan zehirli sıvılar lenf ve kan dolaşım sistemi tarafından gün içerisinde temizlenerek zararsız hale getirilir, fakat oturarak çalışan insanlar gibi hareketsiz yaşam tarzı olanların bacaklarında, alt bacak ve ayak bileklerinde sıvı birikir.

Ayak detoks pedleri ile olumsuz sonuçları yok edebilir, daha az yorgunluk, daha az eklem ağrısı ve daha az baş ağrısı yaşamanız çok kolaydır. Bu detoks pedlerini satın alabilir ya da evde kendiniz hazırlayabilirsiniz.

Evde Detoks Pedi Nasıl Hazırlanır?

Evde detoks pedi hazırlamak için malzemeler:

  • Soğan
  • Sarımsak
  • Yapışkanlı gazlı bez
  • Çorap

Evde Detoks Pedi Yapılışı

Orta boy soğanı ve 2-3 diş sarımsağı ince ince doğrayın. Homojen bir karışım elde edecek kadar ince doğramaya özen gösterin. 2 bardak suyu kaynamaya bırakın, su ılıklaşınca içine soğan ve sarımsağı ekleyin, 10 dakika boyunca kaynamaya bırakın. Suyun 20 dakika soğumasını bekleyin, vücudunuzu yakmayacak kadar ılıklaşınca kendinden yapışkanlı gazlı bezin ortasına bu karışımı sürün. (Fazla ıslattığınız zaman elinizle sıkarak fazla sıvıyı dışarı atın)

Yapışkan kısmını ıslatmamaya dikkat edin çünkü, bunu ayağınıza yapıştıracaksınız. Özellikle orta kısmını ayağımızın taban kısmına getirerek yapıştırın ve çorabınızı giyin. Ertesi sabah pedi çıkarttığınızda rengi görünce şok olacaksınız. Renk değişimi kişiden kişiye göre az ya da çok olarak değişir. Rengin açık olması kan dolaşımınızın ve lenf sisteminizin güzel çalışması anlamına gelir.

Vücudunuzda Toksin Biriktiğinin 12 İşareti

Toksinler, düzenli olarak maruz kaldığımız gıda, su, temizlik ürünleri ve diğer çevresel kaynaklardan elde edilen zararlı maddelerdir. İnsan vücudunda toksin birikimi zehirli hale gelebilir ve bu da hayati organların ve sistemlerin zarar görmesine neden olabilir. Bu toksinlerin vücuda yutma (koruyucular, katkı maddeleri ve gıda kontaminasyonu), soluma (soluduğumuz havadaki kirleticiler) ve emilim (cilt ve gözler yoluyla) yoluyla girdiği düşünüldüğünde, toksik aşırı yüklenme riski yaygın bir sorundur.

Vücutta toksin biriktiği nasıl anlaşılır?

  • Cilt sorunları (kızarıklık, sivilce vb.)
  • Yiyecek ve koku intoleransları ve alerjiler
  • Kabızlık, ishal ve diğer sindirim sorunları
  • Sık soğuk algınlığı ve virüsler
  • Açıklanamayan baş ağrıları
  • Bel ağrısı
  • Genel ağrı ve acılar
  • Yorgunluk ve düşük enerji
  • Uykudan sonra dinlenmiş hissetmeme
  • Enfeksiyonlara karşı riskli direnç
  • Kilo verememe
  • Bulanık düşünme

Vücut toksinleri karaciğer, böbrekler, bağırsaklar, deri ve akciğerler yoluyla nötralize eder veya ortadan kaldırır. Vücudun atamadığı toksinler genellikle yağ dokularında ve kemikte depolanır. Pek çok detoksifikasyon programında hedeflenen atıkların ortadan kaldırılması, genellikle kilo kaybının ve obezite, artrit, egzama, sindirim bozuklukları ve depresyon gibi tıbbi durumların iyileşmesine neden olur. Detoksifikasyon programlarının tıbbi veya beslenme uzmanının onayı ve gözetimi altında yapılması önemlidir.

Vücuttan Toksin Atmak İçin Kolay Çözümler!

Bu semptomlardan biri veya birkaçı sizde de varsa vücudunuza biraz yardım etme zamanı gelmiş demektir. İşte yapmanız gerekenler:

  • Doğal olarak detoks yapan (ve karaciğeri güçlendiren) yiyecek ve içecekler tüketin. Karahindiba çayı, maydanoz, kişniş ve devedikeni gibi ürünler bu amaç için harikadır.
  • Sisteminize uygun miktarda su alın; bu, toksinlerin vücudunuzdan atılmasına yardımcı olacaktır.
  • Tembellik etmeyin; günde en az 30 dakika egzersiz yapın. Egzersiz, dolaşımın hareket etmesini sağlar, toksinlerin atılmasına yardımcı olur, ayrıca vücudunuzu ve genel sağlığınızı iyileştiri.
  • Her gün sindirimi destekleyen probiyotikler tüketin. Kombu çayı, kefir, yoğurt ve lahana turşusu tüketin.
  • Ağzınız zararlı bakterilerin yuvasıdır, mutlaka dilinizi fırçalamaya başlayın. Üstesinden gelebilirseniz, dil kazıyıcı daha da iyidir.
  • Hava vücudumuzdaki enerjiyi hareket ettirir ve havadaki toksinleri de taşır! Toksinlerin çoğunu ciğerlerinizden dışarı atmak için derin nefes almaya başlayın .
  • Kimyasal yüklü cilt bakım ürünlerine güvenmeyi bırakın . Kendi ürününüzü yapın veya koku, sülfat, ftalat, paraben ve diğer potansiyel olarak toksik bileşenleri içermeyen güvenilir ürünler kullanın. Etiketleri okuma alışkanlığı edinin!

Mümkün olduğunca temiz, bütün ve organik yiyecekleri seçin.

Ayaktan Zehirli Sıvıları Atan Doğal Ped Yapımı

Limon suyu neye iyi gelir? Limon suyu ile tedavi edebileceğiniz 8 sağlık problemi

Son zamanlarda limon suyu kullanımına olan ilgi artmıştır. Limon suyu denildiği zaman akıllara genelde zayıflama gelse de, limon suyunun birçok faydası bulunmaktadır. C vitamini ve antioksidan açısından son derece zengin olan limonun her sabah bir bardak ılık su ile tüketilmesi önerilmektedir. Peki, limon suyunun ne gibi faydaları bulunmaktadır.

Limon Suyunun Faydaları Nelerdir?

Özellikle şu sıralar limonlu su içmek oldukça popülerdir. Bir anlamda ecza deposu olan limon, içeriğindeki C vitamini ve antioksidan özelliği sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Bu nedenle genellikle soğuk algınlığı durumlarında ilk başvurulan tedavi yöntemi olmaktadır. Güne limonlu su ile başladığınız zaman sizlerde kendinizdeki değişimi kısa sürede göreceksiniz.

Limon Suyu Neye İyi Gelir?

Limon suyunun faydaları şu şekilde sıralanabilir.

  • Güne daha enerjik başlamayı sağlar.
  • Soğuk algınlığına karşı korur.
  • Kilo vermeye yardımcı olur.
  • Sindirim sisteminin korunmasını sağlar.
  • Mide asidi takviye edilir.
  • Hazımsızlığa iyi gelir.
  • İshale iyi gelir.
  • Karaciğer için faydalıdır.
  • Midenin asit oranını düzenler.
  • Vücudu enfeksiyonlardan korur.
  • Cilde iyi gelir.
  • Derinin esnekliğini korur.
  • Sivilce ve çizgi oluşumlarını önler.
  • Kalp sağlığını korur.
  • Tansiyonu dengeler.
  • Böbrek taşının oluşmasına engel olur.
  • Vücuttaki kalsiyum taşı oluşum riskini azaltır.
  • Ağız kokusuna iyi gelir.
  • Diş sağlığını korur.
  • Ağız bakımını sağlar.
  • Göz sağlığına iyi gelir.
  • Stresi önlemeye yardımcı olur.
  • Zihinsel gelişime katkı sağlar.
  • Yüksek kan basıncının düşmesini sağlar.
  • Vücudun susuz kalma riskini ortadan kaldırır.
  • Kas – eklem ağrılarına iyi gelir.
  • Bademciklerin şişmesine engel olur.
  • Boğaz ağrısına iyi gelir.
  • Vücudun PH seviyesinin artmasını sağlar.
  • Hastalıklara karşı savaş gücünü artırır.
  • Bebek gelişimine iyi gelir.
  • Kanser hastalığının ilerlemesini durdurur.
  • Kanda bulunan toksinleri temizler.
  • İdrar söktürücü etkisi bulunmaktadır.
  • Kemik erimesine iyi gelir.
  • Hafızayı güçlendirir.
  • Konsantrasyonu güçlendirir.
  • Nefesi tazeleyerek astıma iyi gelir.
  • Saç bakımında etkilidir.
  • Uykusuzluğa iyi gelir.

Limon Suyu ile Tedavi Edebileceğiniz 8 Sağlık Problemi

Son zamanlarda yaşam trendi haline gelen limon suyu faydaları sayesinde popülerliğini korumaktadır. Birçok besin açısından zengin olan limonlu suyun özellikle sabahları aç karına tüketilmesi önerilmektedir. Sindirim sisteminin güçlenmesini sağlayan limon suyu enfeksiyonu önler ve sağlık sorunlarının tedavisinde etkili olur. İşte en sık görülen ve limon suyunun tedavi edebildiği 8 sağlık problemi:

Kabızlık

Bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı olarak ortaya çıkan kabızlık problemi nedeni ile büyük tuvalet sorunu yaşanmaktadır. Kişiye büyük sıkıntılar yaşan kabızlık sorunundan kurtulmak için limonlu su tüketimi son derece etkilidir. İçeriğinde bulunan antioksidan ve C vitamini sayesinde bağışıklık sistemini güçlendiren limon suyu kabızlık probleminin giderilmesini sağlar. Sabahları yarım limon suyunu bir bardak ılık su ile karıştırın ve kahvaltı öncesinde için. Kısa sürede kabızlık sorununun ortadan kaybolduğunu göreceksiniz.

Ağız İçi Yaralar

Ağız bakımına önem verilmediği zaman ya da farklı sebeplere bağlı olarak diş etlerinde, ağı içinde farklı sorunlar meydana gelir. Limon suyunun güçlü bir iyileştirici etkisi bulunmaktadır. Limonlu su ile ağız çalkalandığı zaman ağız ülseri ve aft gibi ağız yaraları tedavi edilir. Bununla beraber ağızdaki şişlik ve ağrılar da limonlu su sayesinde iyileşiyor. Ilık limonsu su ile düzenli olarak ağzınızı çalkalayarak bu sorunları en aza indirebilirsiniz.

İltihap Oluşumu

Birçok kişinin yakındığı sağlık sorunlarından biri de iltihap oluşumudur. İltihap oluşması nedeni ile vücudun direnci düşer ve ateş yükselir. İltihap oluşumuna neden olan ürik asidin limonlu su sayesinde yok olmasını sağlayabilirsiniz.

Safra Taşı Problemi

Sindirim sistemini güçlendirme yönünden etkili bir role sahip olan limon suyu, metabolizmanın hızlanmasını ve sindirim sisteminin gelişmesini sağlar. Bu özelliği ile kabızlık, kusma, hazımsızlık gibi sorunların tedavi edilmesini sağlayan limon suyu safra taşı probleminin de geçmesine yardımcı olur.

Grip & Soğuk Algınlığı

Özellikle soğuk havalarda görülen grip ve soğuk algınlığı hastalıklarından kısa sürede kurtulmanın en etkili yolu limon suyu tüketimidir. İçeriğinde güçlü antioksidanlar bulunan limon hem gribe hem de soğuk algınlığına iyi gelir. Anti bakteriyel özellikleri sayesinde vücudun bağışıklık sistemini güçlendiren limon enerji ve ruh halinizi de yükseltir. Bu sayede hastalık psikolojisinden kurtularak kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz.

Kanser Hastalığı

Limonlu suyun en önemli katkılarından biri de kanser hastalığını önlemesidir. Beslenme şeklinin değişmesi ile beraber kanser hastalıklarının görülme oranı artmıştır. Sonucu ölümle biten ciddi bir hastalık olan kanser riskini azaltan limon suyu, tümör önleyici özelliğe sahiptir. Tümör oluşumu engellendiği için kanser riski de azalmaktadır.

Böbrek Taşları

Normal boyutlara sahip olan böbrek taşları vücuttan kolay bir şekilde atılabiliyor. Ancak bazen idrar akımına engel olduğu için yoğun ağrı hissedilmesine neden olur. Birçok hastalığa iyi gelen limon suyu vücudun su kazanmasını sağlar. Bu sayede idrarın sulandırılmış şekilde tutulmasına yardımcı olur. Bu etki sayesinde böbrek taşı oluşum riski de azalır.

Cilt Problemleri

Limon suyunun en dikkat çeken faydalarından biri de cilt problemlerini gidermesidir. İçeriğindeki güçlü antioksidanlar sayesinde cildi içeriden canlandıran limon suyu, cilde parlaklık kazandırır ve sağlıklı bir cilt ortaya çıkarır. Ölü deri, siyah nokta, kırışıklık ve yaşlanma belirtileri gibi cilt problemlerinden limon suyu sayesinde kurtulabilirsiniz.

Limon Suyu İçtiğinizde Vücudunuza Ne Olur?

Görme bozukluğu ve göz sağlığı için mucize besin; ZERDEÇAL

WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından açıklanan bu açıklama, körlüğü önlemek için neler yapabileceğimiz konusunda bir uyarı oluşturuyor. Körlük, görme kabiliyetinin yalnızca belli bir süre için gerçekleştiği zaman geçici olabileceği, görme kabiliyetinizin kaybı ile karakterize bir durumdan başka bir şey değildir.

Makula Dejenerasyonu Görme Kaybı Nedeni!

Geri dönüşümlü körlük tipleri katarakt, korneanın opasitesi, trahom ve hatta migren gibi sayısız nedene sahip olabilir. Elli yaşından sonra görme kaybının asıl nedeni retinanın orta kısmında yer alan küçük bir alan olan makula dejenerasyonu, bu da ayrıntıları görmemizi, metinleri okumanızı ve yüzleri tanımamızı sağlar. Bununla birlikte, gözlerimizin sağlıklı kalmasını sağlamak için neler yapabiliriz?

Görüşümüzü büyük ölçüde bozan bir alışkanlık, ekranlara sürekli maruz kalmaktır. Bu göz problemlerini önlemenin bir başka yolu da, muhtemelen yiyeceklerinizi baharatlamak için kullandığınız bir madde kullanmaktır. Zerdeçal veya daha spesifik olarak, aktif bileşen kurkumin hakkında konuşuyoruz.

Göz Sağlığımızı Korumak İçin Neler Yapabiliriz?

Göz sağlığı, her yaşta insan için son derece önemli. Yakını ya da uzağı net görememe gibi kaçınılmaz görme bozuklukları dışında yaşamımızın her döneminde özellikle basit bir iltihaplanmadan (üveit) başlayarak görüşümüzü, göz sağlığımızı olumsuz etkileyen farklı derecelerde göz hastalıkları ile karşı karşıya kalabiliyoruz.

Tavuk karası, gece körlüğü (retinitispigmentosa), sarı nokta (yaşa bağlı makula dejenerasyonu), glokom, katarkt, diyabetik retinopati, vd. Bunların bir kısmı bir hastalığın sonucu (şeker hastalarında diyabetik retinopati) veya kullanılan bazı ilaçlara (kortizonlu ilaçlara bağlı glokom) ya da yaşam şekline (güneş ışınları, bilgisayar/TV ekranları, sigara dumanının yaptığı retina hasarı sonucu sarı nokta ve katarak gelişimi) bağlı olarak ortaya çıkıyor. Ancak en önemli etkenlerden biri YAŞ. Yani yaşımız ilerledikçe bu sorunlarla karşılaşma risk oranı daha da artıyor. Önemli olan zamanında alınacak önlemlerle bu riski mümkün oldukça engellemek. Önlem alınmazsa görüşü tamamen kaybetme riski yüksek.

Göz Hastalıklarına Karşı Bazı Bitkiler Şifa Oluyor

Yürütülen uzun süreli araştırmalar bu son derece önemli ve tehlikeli göz hastalıklarına karşı göz sağlığının korunmasında oksidatif hasarın ve buna bağlı gelişen iltihap cevabının önlenmesinin son derece önemli olduğunu ortaya koyuyor. Bu bakımdan “antioksidan” ve “iltihap giderici” özelliğe sahip besin ve besin desteklerinin sadece genel sağlığımız için değil, gözlerimiz için de ne kadar önemli olduğu kesin. İşte bu nedenle beslenme alışkanlıklarımız çok önemli; çünkü gözümüz dahil tüm vücudumuzda hasar oluşturan “serbest radikallere” karşı savaşacak antioksidanlar için en değerli kaynak bitkiler.

Göz Sağlığında Zerdeçal Mucizesi

Fenolik bileşikler göz hastalıkları üzerinde etkinliği gösterilen diğer grup bileşiklerdir. Bu grupta hem kuvvetli antioksidan hem de iltihap giderici etkisi ile son yılların popüler bitkisi olan Zerdeçal Kökü ve içerisindeki kurkuminoitlerilk sırada yer alıyor. Zerdeçalın göz hastalıkları üzerindeki etkisi sadece sarı nokta ile sınırlı değil, glokom, diyabetik retinopati, tavuk karası, üveit gibi farklı göz hastalıkları üzerinde de etkili olabileceği araştırmalar ile ortaya konulmuş.

Zerdeçalın göz sağlığı ve görme bozukluğundaki bu faydalarına sahip olmak için zerdeçal’a mutfağınızda yer açmalısınız. Her gün zerdeçal tüketmek için Altın Süt içmek iyi bir fikir olacaktır.

Altın Süt Nedir?

Mucize içecek olarak adlandırılan altın süt, insan sağlığına çok önemli katkıları bulunan şifa deposu bir karışımdır. Aslında bildiğiniz iki malzemenin karışımından elde ediliyor. Zerdeçal ve süt…

Altın Sütün Faydaları Nelerdir?

  1. Göz hastalıkları ile ilgili mucizevi etkiler gösterir.
  2. Metabolizmayı hızlandırarak kilo vermeyi kolaylaştırır.
  3. Hücreleri yenileme özelliği ile cilt ve saç güzelliğine fayda sağlar.
  4. Yüksek enerji verir.
  5. Tiroid hastalarına iyi gelir.
  6. Eklem ile romatizma hastalıklarına iyi gelir.
  7. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
  8. Baş ağrısı, diş ağrısı gibi ağrıların kesilmesini sağlar.
  9. Sindirimi kolaylaştırarak, kabızlığı önler.
  10. Mide hastalıklarına fayda sağlar.
  11. Karaciğeri temizlemeye yardımcıdır ve yağlanmayı azaltır.
  12. Hafızayı güçlendirir.

Altın Süt Nasıl Hazırlanır? Tarifi

Malzemeler;

  • 1 su bardağı az yağlı ya da yağsız süt
  • 1 çay kaşığı kadar toz zerdeçal
  • 1 çay kaşığı toz tarçın
  • 1 çay kaşığı zencefil
  • 1 çay kaşığı organik süzme bal
  • 1 çay kaşığı tane olarak karabiber
  • 1 tatlı kaşığı chia tohumu

Hazırlanışı,

Süzme bal dışındaki tüm malzemeleri bir cezveye alın. Kısık ateş üzerinde sürekli karıştırarak kaynatın. Kaynattığınız sütü bir fincana alın ve ılınması için biraz bekletin. Ardından bal ilave ederek iyice karıştırın ve afiyetle tüketin.

Altın Süt Nasıl Kullanılır?

Altın sütünü günde 1 fincan miktarda içebilirsiniz. İstediğiniz kiloya gelene kadar içmeye devam edin. Kahvaltı sonrasında ara öğün olarak da içebilirsiniz. Ayrıca, uyumadan 3-4 saat kadar önce içebilirsiniz.

Tıkalı damarları açarak kalp krizini, tansiyonu ve kolesterolü önleyen sır karışım!

Ara sıra baş dönmesi, göğüs ağrısı, uzuv uyuşması, nefes daralması, vasküler tıkanma, yüksek kolesterol veya yüksek tansiyondan mustarip akrabalarınız veya arkadaşlarınız var mı?

Zaten yüksek kolesterolünüz ve yüksek tansiyonunuz varsa, ancak egzersiz yapmıyorsanız, sigara içmeye devam ediyorsanız, gece geç saatlere kadar ayaktaysanız ve düzenli uykunuz yoksa, dengeli bir diyet programı uygulamıyorsanız inme ve kalp hastalığından çok da uzakta olmayabilirsiniz!

Asla gençliğinizden dolayı bu durumların sizi rahatsız etmeyeceğini ve sağlık problemleri yaşamayacağınızı düşünmeyin, çünkü günümüzde 30 yaşlarındaki insanların bile tıkalı arterlerden mustarip olduğu bir gerçektir. Ve şunu da unutmayın ki korunma tedaviden her zaman daha iyidir.

Elma sirkesi, limon, zencefil ve sarımsak ile oluşturulan bitkisel kür, kan basıncını ve kolesterolü düşürmek, kalp krizi ve inme riskini en aza indirmek ve kan dolaşımını iyileştirmek için öteden beri kullanılan geleneksel bir reçetedir.

Tıkalı Damar Belirtileri Neler? Hangi Hastalıklara Yol Açar?
Tıkalı Damar Belirtileri Neler? Hangi Hastalıklara Yol Açar?

Tıkalı Damar Belirtileri Neler? Hangi Hastalıklara Yol Açar?

Vücudun farklı bölgelerindeki tıkanmış arterler koroner arter hastalığı, karotis arter hastalığı, periferik arter hastalığı ve hatta kalp krizi veya inme gibi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Çoğu zaman, tıkanmış arterler sorun şiddetlenene kadar herhangi bir belirtiye neden olmaz. Semptomlar göğüs ağrısı (anjina), nefes darlığı, kalp çarpıntısı, halsizlik, baş dönmesi, iştahsızlık, anksiyete, bulantı ve terleme ile kendini gösterebilir.

Tıkalı arterlerle ilgili diğer belirtiler farklı arter hastalığı türleri bacak ağrısı, soğuk ayaklar, vücudunuzun bir tarafında uyuşma, bir kol veya bacağın hareket edememesi ve sadece bir tarafta görme kaybıdır.

Tıkanmış arterler yavaş ve aşamalı olarak geliştikçe, zamanında tanı çok önemlidir. Modern ilaçlar ve tedaviler durumun kötüleşmesini önlemeye ve ciddi bir kardiyovasküler hastalık riskini azaltmaya yardımcı olabilir.

Tıkalı Damarları Açan Bitkisel Kür Tarifi
Tıkalı Damarları Açan Bitkisel Kür Tarifi

Tıkalı Damarları Açan Bitkisel Kür Tarifi

İster inanın ister inanmayın, ancak bu tarif birçok insanın sağlığını kontrol altında tutmasına yardımcı olan doğal bir ilaç olarak bildirilmiştir. Normal insanlar da sağlıklı bir içecek olarak tüketebilirler.

Nasıl Hazırlanır?

İçindekiler:

  • 1 kg sarımsak
  • 1 kg taze zencefil
  • 10 adet limon
  • 700 ml organik elma sirkesi

Hazırlanışı;

Dilediğiniz bir yöntemle zencefil suyu, sarımsak suyu ve limon suyunu çıkarın. Bir tencerede elde ettiğiniz suları elma sirkesi ile karıştırın ve ocağa koyun. Kaynayıncaya kadar yüksek ateşte pişirin, sonra yaklaşık 30 dakika kısık ateşte kaynatmaya devam edin.

Karışımı kapaklı bir cam kavanoza aktarmadan önce tamamen soğumasını bekleyin. Soğuduktan sonra karışımı buzdolabında saklayın.

Nasıl Kullanılır?

Bu karışımla hastalıkların önüne geçebilmek için bir bardak ılık suyun veya meyve suyunun içine 1-2 yemek kaşığı eklemenizi tavsiye ederiz. İsteğe bağlı olarak organik bal eklenebilir.  Günde iki doz kadar kullanabilirsiniz fakat bunlardan birinin akşam yemeğinden bir saat sonra olmasına dikkat edin.

Kür İçeriğindeki Malzemelerin Faydaları

Sarımsak:
Kan basıncını düşürür, kolesterolü dengeler, anti-bakteriyel özellikleri ile detoks etkisi yaptırır, grip ve soğuk algınlığı gibi yaygın hastalıkların etkilerini azaltır.

Zencefil:
Kalp hastalığını önler ve iyileştirir, kan dolaşımını artırır, bağışıklığı destekler, soğuk algınlığı ve öksürük için faydalıdır.

Limon:
Bağışıklık sistemini güçlendirir, kan temizleyiciyi özelliği vardır ve kilo verdirir.

Elma Sirkesi:
Kilo verdirir, kan şekerini dengeler, kolesterol ve kan basıncını düşürür, vb.

Bu 4’lü kombinasyon sağlığınız için paha biçilmezdir!

Hangi Hastalıklara İyi Gelir?
Hangi Hastalıklara İyi Gelir?

Hangi Hastalıklara İyi Gelir?

  • Astım
  • Atrit
  • Yüksek tansiyon
  • Yüksek kolesterol
  • Gaz ve hazımsızlık
  • Baş ağrısı
  • Dolaşım veya kalp rahatsızlıkları
  • Hemoroid
  • Akne benzeri cilt problemleri
  • Diş ağrıları
  • Obezite
  • Ülser
Sarımsak, Zencefil ve Limon Kürü Tıkalı Damarları Açıyor!
Sarımsak, Zencefil ve Limon Kürü Tıkalı Damarları Açıyor!

Sarımsak, Zencefil ve Limon Kürü Tıkalı Damarları Açıyor!

Koroner arter bypass ameliyatının sebebi tıkalı arterlerdir. Çok kısa bir süre için arter duvarlarının sertleşmesi ve kalınlaşması nedeniyle arterler tıkanır. Ana sebebir aşırı yağ ve beyaz şeker tüketimi ile yüksek kolesterollü gıdalardır. Arterler tıkandığında, kan akışı kısıtlanır ve zamanla bu kalp krizi veya inmeyi tetikler. Tıkanmış arterlerin bazı yaygın belirtileri kronik yorgunluk, göğsün ortasındaki veya solundaki akut rahatsızlık, sık sık hazımsızlık, mide ekşimesi, çenelerin sıkılması, genel sinirlilik ve özellikle fiziksel aktiviteler için genel bir enerji eksikliğidir.

Sarımsak, Zencefil ve Limon gibi doğal içeriklerle elma sirkesi kombinasyonu,% 90 kişinin sadece 30-40 gün içinde semptomlardan kurtulduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu doğal kombinasyon formülü evde hazırlanabilir, ancak etkili olması için doğru yöntemle yapılmalıdır.

Yatmadan önce içerseniz sabaha kadar göbek yağlarınızı deli gibi yakarsınız!

Göbek ve yan yağlar erkek kadın herkesin ortak problemidir ve kurtunulması en zor olan yağlardandır. Hiçbir şeyin işe yaramayacağını düşünerek kendinizi çaresiz hissediyor olabilirsiniz ancak, bu inatçı yağları yok etmede diyet çok önemlidir. Tarifimizde yer alan bu içecekten yatmadan önce 1 bardak içmeniz halinde göbek bölgesi yağ yakımında size son derece yardımcı olacaktır. Yağ yakımını hızlandıran bu içeceğin hazırlanması kolaydır ve düzenli olarak tüketildiği müddetçe kısa sürede harika sonuçlar getirdiği kanıtlanmıştır.

Göbek Yağlarını Hızlı Yakan Karışım Tarifi

Yatağa girip uykuya daldığınızda, metabolizmanız uyanık olduğunuz zamandan daha yavaş çalışır. Bu içecek, uyurken metabolizmanızı hızlandırmanıza ve kalori yakmanıza yardımcı olacaktır ve en iyi yanı lezzetli ve yapımı kolay olmasıdır.

Malzemeler:

  • 1/2 bardak su
  • 1 adet salatalık,
  • 1 demet maydanoz veya kişniş,
  • 1 adet limon,
  • 1 yemek kaşığı rendelenmiş zencefil,
  • 1 yemek kaşığı aloe vera suyu,
Göbek yağlarını hızlı yakan karışım tarifi:
Göbek yağlarını hızlı yakan karışım tarifi:

Hazırlanışı;

Limon hariç tüm malzemeleri bir meyve sıkacağına veya blendere atın. Limonun kabuğunu, beyaz kısmı hariç rendeleyin. Daha sonra limonun suyunu sıkın. Limon suyunu ve rendelediğiniz limon kabuğunu blendeare ekleyin. Bütün malzemeleri iyice karıştırın. Evinizde aloe vera bitkisi varsa saksınızdaki  aloe vera bitkisinden 1 yaprak kırarak 1 çorba kaşığı aloe vera suyu elde edebilirsiniz. Aloe vera suyunu hazır olarak da satın alabilirsiniz.

Tüm malzemeleri karıştırdıktan sonra yağ yakıcı suyunuz artık hazır. Karışımınızı meyve sıkacağında değil de blender de hazırladıysanız süzün. Yağ yakıcı karışımı her gece yatmadan önce içebilirsiniz.

Karışımdaki Malzemelerin Faydaları Neler?

Salatalık; yağ yakmaya yardımcı olması açısından mükemmeldir. Ferahlatıcıdırlar, su içeriği yüksektir, lif yüklüdür ve kalorisi çok düşüktür. Bir tam salatalık sadece 45 kalori içerir ve bu onu en yararlı besinlerden birisi yapar. Ayrıca vücudun detoksuna yardımcı olur.

Maydanoz ve kişniş; kalori bakımından son derece düşüktür, antioksidanlarla doludur. Şişkinliğe ve karın ağrısına neden olmadan ödem attırmaya yardımcı olan birkaç hayati vitamin ve mineral içerir.

Limon; vücutta biriken toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Toksinlerin atılması ile birlikte metabolizma hızlanarak yağ yakımını kolaylaştırır.

Zencefil; metabolizmayı hızlandırır, kabızlığı önler ve istenmeyen karın yağlarını eritir. Düz bir karına sahip olmak istiyorsanız öğünlerinize düzenli olarak zencefil eklediğinizden emin olun. Zencefildeki tüm bileşikler, aşırı yemeyi önlemek ve göbek yağını hızlı bir şekilde yakmak için sinerji içinde çalışır.

Aloe vera suyu; vücuttaki serbest radikallerin büyümesini geciktirmeye ve hatta vücutta meydana gelen iltihaplanma süreçlerini azaltmaya yardımcı olan doğal antioksidanlar içerdiği için gerçekten etkili bir kilo verme ilacı olarak kabul edilir. Daha fazla enerji tüketilmesine yardımcı olan metabolik hızı uyarır. Bu süreç vücut kitle indeksini (BMI) stabilize eder ve azaltır.

Yağ yakıcı detoks suyu tarifi
Yağ yakıcı detoks suyu tarifi

Gün içinde yağ yakmayı ekstra hızlandırmak için, aşağıdaki sağlıklı detoks suyuyla birlikte kullanabilirsiniz.

Yağ Yakıcı Detoks Suyu Tarifi

Malzemeler: 

  • 6 su bardağı su
  • 1 yemek kaşığı rendelenmiş zencefil
  • 1 dilimlenmiş salatalık
  • 1 dilimlenmiş limon
  • 1/3 su bardağı taze nane yaprağı

6 su bardağı suyu sürahiye dökün ve tüm malzemeleri sürahinin içerisine atın. Karışımın gece boyunca demlenmesine izin verin. Yağ yakıcı detoks suyunu gün boyunca içebilirsiniz. Sürahideki su azaldığında 3-4 kez daha üzerine su ekleyerek içmeye devam edebilirsiniz.

1 tatlı kaşığı kabızlığı bitiriyor!

Sindirim işlemi kontrolümüz dışında gelişen ve olabildiğince de karışık bir süreçtir. Eğer sindirim sisteminizde herhangi bir problem olursa sağlığınız komple tehlikeye girebilir. Bu nedenle uzmanlar altı ayda bir vücudunuzu toksinlerden arındırmanız gerektiğini söylüyor. Bizler de bu süreci en verimli şekilde geçirmeniz için sizlerle bu tarifi paylaşıyoruz.

Haberimizde yer alan bitkisel kür hem kilo vermenizi sağlayacak hem de kabızlık sorununuz varsa yok edecek.

Kabızlık İçin 1. Tarif

Bu tarif istenmeyen yağları hızlı bir şekilde eritir ve kabızlığı giderir.

Malzemeler;

  • 100 gram kuru erik
  • 1 litre içme suyu

Hazırlanışı;

Kuru erikleri yıkayıp bir tencereye alın üzerine 1 litre su ekleyip kaynamasını bekleyin 5 dakika kaynattıktan sonra ocaktan alıp soğumaya bırakın ve sonrasında süzüp bir sürahiye alın ve günde 1 bardak bu içecekten tüketin. İsterseniz süzdüğünüz posayı da yiyebilirsiniz. Kuru erikler özellikle lif açısından oldukça zengin ve antioksidan kaynağıdırlar. Bunun yanında kemik erimesini engelleyici etkileri görülmüştür. Sağlık açısından birçok faydası bulunan kuru erik diyet listelerinin en vazgeçilmez besinleri arasında yer alıyor.

Kabızlık İçin 2. Tarif

Vitamin ve mineral bakımından son derece zengin olan aleo vera suyu; kabızlıktan, düşen bağışıklık sistemine kadar birçok sağlık problemine iyi geliyor. Evinizde çok kolay bir şekilde hazırlayacağınız bu doğal çare için dikkat etmeniz gereken birkaç nokta var:

Kullanacağınız taze aleo vera jelini havayla temas ettirmeyin. Aksi taktirde çok hızlı bir şekilde oksitlenecektir. Bu da alacağınız faydayı sıfıra indirir. Aleo vera suyunu hazırlamadan önce kullanacağınız jeli hızlı bir şekilde işlemeniz gerekecek.

Nasıl Hazırlanır?

  • Bıçak yardımıyla yaprağın dış diken kısımlarını kesin. Sapı ayırın ve jeli çıkarın. İşlem sonrasında kullandığınız bıçağı hemen yıkamalısınız.
  • Çıkardığınız aloe vera jellerini blenderin içine atın, limon ya da portakal suyu ekleyin (mutlaka organik olmalı).
  • Ardından homojen bir sıvı elde edinceye kadar iyice karıştırın.
  • Elde ettiğiniz karışımı cam kaba aktarın. Buzdolabından yaklaşık 2 saat bekletin.

Nasıl Tüketilir?

Hazırladığınız karışımdan 2 yemek kaşığı alın ve bir bardak suyun içerisine ilave edin. İşte aleo vera suyunuz hazır. Günde bir bardak içebilirsiniz. Ancak bu karışımı bir haftadan fazla bekletmeyin. 3 gün içerisinde tüketmeniz daha sağlıklı olacaktır.

Hangi Tedavilerde Kullanılır?

Kabızlık :

Aç karnına bir bardak tüketmek kabızlık sorununa çare olacaktır. Barındırdığı laksatif etki kabızlık problemiyle savaşır ve hazmı kolaylaştırır.

Kabızlık İçin 3. Tarif

Bir başka kabızlık için uygulanacak tarif de şu şekildedir.

Malzemeler:

  • 2 çorba kaşığı aloe vera jeli
  • 1 limon
  • 2 bardak su
  • Bal (isteğe bağlı)

Nasıl Hazırlanır?

  • Limonun suyunu sıkın ve bir kaba koyun.
  • Bir çorba kaşığı yardımıyla, aloe veradan 2 çorba kaşığı jel çıkarın.
  • Hazır olduktan sonra tüm malzemeleri karıştırın hepsi bu kadar.
  • Tadı beğenmezseniz, 1 tatlı kaşığı bal ile tatlandırabilirsiniz.

Nasıl Kullanılır?

Bu karışımı aç karnına tüketin ve 30 dakika sonra yemek yiyin. Artık bu tarifi biliyorsunuz, uygulamaya koyarak kabızlıktan kurtulun.

Aleo Vera Bitkisinin Diğer Faydaları :

Mide-Bağırsak Sorunları :

Bağırsak ve ülser sorununa karşı tedavi etkisi bulunur.

Bağışıklık sistemi :

Antioksidan açısından zengin olan aloe vera, bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. İçerdiği vitamin ve mineraller sayesinde ( Cvitamini, çinko, beta karoten, selenyum) soğuk algınlığına karşı korur. Hastalıklara kalkan olur.

Diyabet :

Kandaki yükselen şeker seviyesini düşürür. Diyabet hastaları için güzel bir takviyedir, fakat denemeden önce mutlaka doktorunuzla görüşün. Onay aldıktan sonra gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz.

Zayıflama :

Bu bitkinin temizleyici özellikleri sayesinde aloe vera zayıflamada harika etkiler gösterir. Limon ile karıştırırsanız detoks edici özelliklerinin yanında arındırıcı özelliklerini de elde edeceksiniz. Bu nedenle aşağııdaki malzemelerle bir meyve suyu hazırlamanızı tavsiye ederiz:

  • 1 orta boy aloe yaprağı, dikenleri alınıp parçalara ayrılmış şekilde
  • 1 çorba kaşığı bal
  • 1 limonun suyu

Tüm malzemeyi karıştırıp süzün. Sabah kalkar kalkmaz için. böylece kahvaltıya başlayana dek sindirmiş olursunuz. Daha etkili sonuçlar için sağlıklı beslenin ve hareket edin.

Selüliti İçin :

Aloe veranın dermatolojik olarak çok büyük faydaları olduğundan selülite karşı yaygın olarak kullanılır. Tek başına pek güçlü bir tedavi olmadığını belirtelim, elbette ki beraberinde spor yapmalı, düzenli olarak bacak masajı yaptırmalı ve dengeli beslenmelisiniz.

Kabızlığı Sonsuza Kadar Bitiren Yöntem! Video

Köfte harcında domuz eti tespit edildi! İşte gıda teröristleri

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaptığı kontroller sonrası sattığı gıda ürünlerinde tağşiş ve taklit yapıldığı kesinleşen firmalar açıklandı. Firmalar bakanlık tarafından ifşa edildi. Son tahlillerde 618 firmanın 1211 parti üründe taklit ya da tağşiş yaptığı tespit edildi. İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere birçok şehirdeki denetimlerde rastlanan hileler tek tek açıklandı. Sahtecilik yapılan ürünlerin, 130’u İstanbul’da, 73’ü Ankara’da, 123’ü İzmir’de, 101’i Adana’da, 56’sı Diyarbakır’da ve 65’i Bursa’da bulundu.

Taklit ve tağşiş ürünler arasında zeytinyağı ve sucukta akılalmaz sahtekârlıklar tespit edildi. Öyle ki bir restoranın kullandığı köfte harcında domuz eti bile çıktı.

Lahmacunda Sakatat

İstanbul’daki birçok restoran ve market ürünlerinde at eti olduğu tespit edildi. Fatih’te bir restoranda ve Pendik’te bir markette satılan ‘dana kavurmada’ at eti tespit edildi. Çok sayıda lahmacun dükkanında kanatlı hayvan eti, sakatat kullanıldığı belirlendi. Beylikdüzü’nde satılan bir kahvede ilaç etken maddesi (Sildefanil) bulundu. Sancaktepe’deki birçok restoranda satılan ‘köfteden’ tek tırnaklı olarak bilinen at ve eşek çıktı. Gaziosmanpaşa’daki bir şirketin ‘dana eti’ olarak sattığı üründe tek tırnaklı ve kanatlı hayvan eti, Kadıköy’de satılan ‘dana kıymada’ da kanatlı hayvan eti tespit edildi.

Domuz Eti Yerine Kanatlı Hayvan Eti

İzmir Urla’da ‘dondurulmuş domuz sosis’ satan bir şirketin ürününde kanatlı ve büyükbaş eti tespit edilirken, Manisa’daki bir dinlenme tesislerinin ‘dana etli orman kebabında’ ve Tekirdağ’da ‘köfte harcı’ satan bir dükkânda domuz eti bulundu. Adana’daki bir kebap lokantasındaki lahmacun kıymasında, at etine rastlandı.

Vatandaşa Domuz Eti Yediren Firmalar Şöyle:

  • Almila Cafe – Meral AKBAŞOĞLU/ Cumhuriyet Mahallesi M. Ülgen Sokak No:27/B Kuşadası/AYDIN
  • Çorbacı Yiğit Ege Dinlenme Tesisleri – Harika ULUK/ Örnekköy Mahallesi Örnekköy Sokak No:201 Alaşehir/MANİSA
  • En-Sel Gıda Maddeleri Pazarlama Dış Tic. Ltd. Şti./ Şeyh Sinan Mahallesi Atatürk Bulvarı No: 53 Çorlu/TEKİRDAĞ
  • Gurme Gıda San. Tic. Ltd. Şti./ Çayırova/KOCAELİ

At Eti Çıkan Firmalar İse Şöyle

  • Arslanbey Et ve Et Mamulleri/ Süleymanpaşa/TEKİRDAĞ
  • Kanbal Et ve Et Ürünleri/ Tarsus/MERSİN
  • Harun Market – Nubar NARMANOĞLU/ Velibaba Mahallesi Aydos Caddesi No:21 Pendik/İSTANBUL
  • Yüksel Et Market – Hasan TEK/ Atatürk Mahallesi 30196 Sokak No:1/B Mezitli/MERSİN
  • Ağa Türk Mutfağı – Emin KAÇAR/ Haseki Sultan Mahallesi Kızılelma Caddesi No:23 Fatih/İSTANBUL
  • Bereket Ciğer – İsa UMUTLU/ Şahintepe Mahallesi Barış Manço Caddesi No:2/B Sarıçam/ADANA
  • Derya Kebap ve Lahmacun Salonu – Erol DOĞAN/ Yüzüncüyıl Mahallesi Galip Avşaroğlu Bulvarı No:165 Çukurova/ADANA
  • Erol KAYA/ Yeşiloba Mahallesi 46009 Sokak Metal Sanayi 3. Blok No:20 Seyhan/ADANA
  • Ferah Kebap ve Lahmacun Salonu Fahri GÖZÜSÜRMELİOĞLU/ Belediye Evleri Mahallesi 84051 Sokak No:49/A Çukurova/ADANA
  • Görşah Yemekçilik Gıda, Tem.Tur. Pet. Hayv. San. ve Tic. Ltd.Şti./ Mithatpaşa Mahallesi Çiftçiler Caddesi No:22 Akdeniz/MERSİN
  • Gülpi Pide-Kebap-Lahmacun Mustafa MAAŞOĞLU / Güzelyalı Mahallesi S. Demirel Bulvarı Göker Apt. No:1/B Çukurova/ADANA
  • İmirler Kebap ve DönerTuğba İMİR / Esentepe Mahallesi Kozan Bulvarı No:29/C Sarıçam/ADANA
  • Öncü Kebap, Lahmacun ve Pide Salonu – Ümit SÜER/ Belediye Evleri Mahallesi 84165 Sokak No:7/A Çukurova/ADANA
  • Uğur Market – Ramazan SÜER / Belediye Evleri Mahallesi 84165 Sokak No:16/A Çukurova/ADANA
  • Ustam Kebap ve Lahmacun Salonu – Şehmus İŞLER / Toros Mahallesi Mavi Bulvar 78019 Sokak Özler Apt. No:1 Çukurova/ADANA
  • Vahyettin ŞEREN / Bahçelievler Mahallesi 1305 Sokak No: 18 Yüreğir/ADANA
  • Yörem Et Tanzim – İsmet ARGARUN / Hz. Ömer Çarşısı No:9 AĞRI

İŞTE TAKLİT VE TAĞŞİŞ GIDA SATANLARIN TAM LİSTESİ

Bakanlıktan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

Ülkemizde gıda güvenilirliğinin sağlanması, gıdalarda taklit ve tağşişin önlenmesi, kişilerin sağlığının ve tüketici menfaatlerinin korunması ile sektörde haksız rekabetin engellenmesi amacıyla gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemelerin üretim, işleme ve dağıtımının tüm aşamalarında resmi kontrol faaliyetleri Bakanlık olarak büyük bir titizlikle yürütülmektedir.

Uzmanlar uyardı! Kardeş kanı bitkisi öldürebilir!

Ankara’da yaşayan 40’lı yaşlarda bir kadın, kardeş kanı bitkisini satın alıp kullandıktan bir süre sonra baş dönmesi ve bulantı semptomları gösterdiği için Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniği’ne müracaat etti. İlk müdahalesi doktorlar tarafından burada yapılan kadın, yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alındıktan sonra entübe edildi.

Ağır Metaller İçeriyor

Kardeş kanı bitkisi üzerinde incelemeler yapıldığını açıklayan ve hastanın tedavi süreci ile ilgili bilgiler aktaran hastanede görevli Acil Tıp Kliniği Eğitim İdare Sorumlusu Doç. Dr. Gülşen Çığşar, “Hastanın ilk tetkiklerinde karaciğer enzimlerinin yükseldiği tespit edildi. Karaciğer enzimlerinde yükselme olunca da hastanın hepatit olup olmadığı ile ilgili tetkikler yapıldı. Daha sonrada yakınlarına toksik (zehirli) bir madde kullanıp kullanmadığı sorularak toksikoloji sorgulaması yapıldı.

Hastanın yakınları tarafından korku ve endişelerinden kurtulmak maksadıyla hastanın kardeş kanı bitkisini suda kaynatarak tükettiği ifade edildi. Kardeş kanı bitkisiyle ilgili yapılan literatür taramasında kardeş kanı diye bir bitki gerçekte var olsa da Latince ismiyle ülkemizdeki ürünün aynı olmadığı tespit edildi. Biyologlar tarafından yapılan incelemede ise bu bitkinin gerçekte okyanusun derinliklerinde yaşayan deniz mercanının bir türü olduğu ve ağır metaller içerdiği ifade edildi.” dedi.

Ağır Metal Zehirlenmesine Bağlı Böbrek Yetmezliği Gelişti

Bu gelişmeden sonra Hıfzısıhha Kurulu tarafından ağır metal zehirlenmesi üzerine araştırma yapıldığını ve kardeş kanı bitkisinin incelendiğini söyleyen Doç. Dr. Çığşar, “Bu incelemeler neticesinde hastanın kan ve idrar tetkiklerinde yüksek oranda kadmiyum tespit edildi. İleri düzey kan tetkiklerinde ise hastanın kanında yüksek oranda mangan belirlendi. Kardeş kanı adıyla piyasada satılan ürünün incelemesinde ise bu ürününde yüksek oranda kadmiyum ve mangan içerdiği tespit edildi. Bu aşamadan sonra hasta, ağır metalden dolayı toksik hepatit bulgusuyla tedavi altına alındı. İdrar çıkışı bulunmayan hastada böbrek yetmezliğinin geliştiği görüldü.” ifadelerine yer verdi.

Hayati Tehlike Devam Ediyor

Hastada kas yıkımının olduğunu ve kemiklerdeki kadmiyum adlı ağır metalin kalsiyumla yer değiştirdiğini ifade eden Doç. Dr. Çığşar, “Hastada tespit edilen bu bukgulardan sonra yoğun bakım ünitesine alınan hastanın tedavisi sürüyor. Aralıklı diyalize alınan hasta, daha sonra uzun süreli diyalize alınmaya başlandı. Entübe edilen hastamızın hayati tehlikesi sürüyor.

Hastanın bu bitkiyi bir defa kullandığı yakınları tarafından ifade edildi. Bu ürün ile ilgili yapılan materyal inceleme sürüyor. İçeriğinde yüksek oranda ağır metaller barındırdığı belirlendi. Oldukça zehirli olan bu metaller, sağlığa çok ciddi zararlar vererek insan hayatını tehdit etmektedir. Yeterince bilgi sahibi olunmayan bu ürünlerden kaçınılmasında yüksek fayda var.” diye konuştu.

Bu Bitki Ülkemizde Yoktur

Hastada tespit edilen bu bulgulardan sonra yeşil yaprakları olan kardeş kanı bitkisinin olsa da ülkemizin hiçbir yerinde bulunmadığının altını önemle çizen Doç Dr. Çığşar, “Kardeş kanı olarak adlandırılan bitki olsa da bu bitkinin ekstresi ülkemizde bulunmamaktadır. Ülkemizde kardeş kanı denilerek satılan ürün okyanuıstan çıkarılan mercan kayalarından ibarettir. Bu da insan hayatını tehdit edecek kadar zehirlenme riski taşımaktadır. İnternet ortamında bu ürün her derde deva diye satılmaktadır. Ama bu ürünü tüketen hastamızda böbrek ve karaciğer yetmezliği mevcut.” şeklinde konuştu.

Ürüne Yoğun Rağbet Var

Aktarlarda kardeş kanı adıyla satılan bu bitki ile ilgili internet ortamında korkuyu, endişeyi, uykusuzluk sorununu giderdiği, sinirleri yatıştırdığı, nefes darlığına, astıma ve yaralara çok iyi geldiği, kabızlığı engellediği, çocuklarda büyüme geriliği ve alt ıslatma gibi problemlere son verdiği şeklinde tanıtım yapılmaktadır.

Vatandaşlar ise bu ürüne şifa olduğu düşüncesiyle yoğun rağbet gösterse de bu ürünün tüketiminden kesinlikle kaçınmak gerekmektedir. Aksi takdirde ciddi sağlık problemleriyle karşı karşıya kalınma riski oldukça yüksektir. Kardeş kanı bitkisi piyasada 200-400 TL arasında değişen fiyatlarla satışa sunuluyor.

İp askı yöntemi ile yüz germe nasıl yapılır?

Güzellik kadınlar için vazgeçilmez detaylardan biridir. Ancak yaşın ilerlemesi ve çeşitli faktörlerin de etkisiyle birlikte ciitte yaşlanma belirtileri, yorgunluk ve sarkıklıklar meydana gelebilir. Bu durumdan rahatsız olan kişiler de bu belirtileri en aza indirme ve daha genç görünme adına bir takım işlemler yaptırmak isteyebilir.

Kozmetik ürünler çok fark edilir etkiler ortaya çıkarmadığından kadınlar daha kesin sonuçlar elde edebilecekleri yöntemlere başvurmak ister. Bu uygulamalardan biri de son yıllarda son derece popüler olan ip askı yöntemi ile yüz germe işlemidir. Yüz germe konusunda iyi derecede sonuçlar ortaya çıkartan bu işlemi sadece kadınlar değil erkekler de tercih etmektedir. Peki ip askı uygulaması nasıl yapılır, avantajları nelerdir?

İp Askı İle Yüz Germe İşlemi Nasıl Yapılır?

Ameliyatsız bir yöntem olan ip askı, threadlift olarak da bilinir. Çok ince iğneler yardımıyla yapılan bir cilt germe işlemidir. Bu iğneler ile cildin altına girilir ve polidioksanon ipleri cilde bırakılır. Zamanla ciltte azalan kolajen ve elastin maddeleri nedeniyle cilt sarkmış ve kırışıklıklar meydana gelmiştir. Cilde yerleştirilen bu ipler sayesinde cilt yeniden gençleşerek elastik hale gelir. Cildin altında olduğu kadar yüzeyinde de başarılı sonuçlar ortaya çıkartan ip askı uygulaması ile yenilenme ve güzelleşme söz konusu olur.

İşlem, uygulamanın yapılacağı bölgenin anestezi kremleri ile uyuşturulmasıyla yapılır. Bu nedenle herhangi bir ağrı, sızı gibi durumlar ortaya çıkmaz. Yaklaşık 30 dakika süren işlem sonrasında ortaya çıkan sonuç 3 yıla kadar kalıcılığını korur. Cildin altına yerleştirilen ipler 6-8 ay içinde kendiliğinden kaybolacağı için iplerin geri çıkartılması gibi bir durum olmaz. Oldukça basit olan ve hastalar için de yıpratıcılığı bulunmayan bu işlem gün geçtikçe daha da revajda olmaya başlamıştır.

İp askı tekniği mikro kan dolaşımının da artmasını sağlar ve tamir mekanizmasından sorumlu olan hücreleri de harekete geçirir. İp askı uygulaması sadece yüz bölgesi değil; bacak, kol, göğüs ve kalçaya da rahatlıkla uygulanabilir. Genelde 30-65 yaş aralığında olan kişilerin tercih ettiği ip askı yöntemi ile ortaya harika sonuçlar çıkmaktadır.

İp Askı İle Yüz Germe İşleminin Zararları Nelerdir?

İp askı yöntemi ile gerçekleştirilen bu estetik işlemden sonra cilt üzerinde dalgalanmalar gözlenebilir. Ancak bu geçici bir durumdur ve 1 haftada kaybolacaktır. İşlemden sonra meydana gelen hafif şişlik ve morarma gibi durumlar ise bir kaç gün içinde kendiliğinden geçecektir. Yapılan birçok araştırma ve inceleme sonrasında ip askı yönteminin herhangi bir ciddi yan etkisi görülmemiştir ve oldukça güvenilirdir.

İp Askı Uygulaması İle Gelen Avantajlar

  • İp askı yöntemi sadece gençleşmeyi sağlamanın yanı sıra cildi yenileyerek gözeneklerin küçülmesini sağlar. Hatta cilt yüzeyinde yer alan yara ve benzeri hasarlar varsa iğneler tarafından uyarılarak iyileşmeleri dahi sağlanabilir.
  • Ciltteki kolajenin ciddi miktarda artmasını sağlayan ip askı yönteminin hiçbir olumsuz yönü yoktur. Hasta işlemden hemen sonra günlük hayatına kaldığı yerden devam edebilir.
  • Uygulamadan hemen sonra bile fark ortaya çıkmaktadır. Ancak daha net ve gözle görülür sonuçların görülmesi için 1-1 buçuk ay süre gereklidir.
  • Bu işlemin en önemli avantajlarından biri de kişinin kaybettiği özgüveninin yeniden yerine gelmesi ve kendisini mutlu hissetmesidir.
  • Herhangi bir iz kalmaması da, bu uygulamanın birçok kişi tarafından tercih edilme sebeplerindendir.

Ameliyatsız İple Yüz Germe Yöntemi Video

Kuru yağın saça ve cilde faydaları neler, nasıl kullanılır?

Kuru yağ cilde temas ettiğinde yokmuş gibi davranır. Diğer yağ türlerine göre emilimi hızlıdır ve yağlı bir görünüm bırakmaz. Böylelikle cilt yapışmaz. Saç bakımı konusunda da benzer bir etkiye sahip olan kuru yağ bakımı saçları ağırlaştırmaz. Saçı besler, kırıkları onarır ve sağlıklı bir görünüme kavuşturur.

Cilt ve saç üzerinde yağ kalıntısı bırakmayan bu ürünün merak edenleri çok. Kuru yağ kullanmayı sevenlerin ortak cevabı bu yağın saç ve ciltte yarattığı ışıltıdır. Peki, bu kadar övülen ve sevilen bakım ürünlerinden kuru yağ nedir birlikte inceleyelim.

Kuru Yağ Nedir?

Kuru yağların içeriğinde yağ asitli bitki, tohum ve sebzeler bulunur. Bu asitler doymamış yağ asitlerinden biri olan linoleike benzer. Cildi besleyen formülasyona sahiptir. Kuru yağ uygulaması sonrasında cilt yağlı ve parlak görünmez. Doğal bir ışıltı verir. Cilt ve saçı yumuşatır, nemlendirir. Tüm cilt tiplerinin rahatlıkla uygulayabildiği kuru yağlar cildi pürüzsüz gösterir.

Cildi onaran bu yağlar aynı zamanda saç kırıklarının da önüne geçer. Uygulama miktarı kullanılacak bölgeye göre değişir. Piyasada birçok markanın kuru yağı dışında aynı amaçla kullanılan taşıyıcı bazı yağlar vardır. En yaygın kullanılan kuru yağlar aşağıdaki gibidir.

  • Üzüm çekirdeği yağı
  • Aspir yağı
  • Çuha çiçeği yağı
  • Kuşburnu yağı
  • Hodan yağı
  • Ayçiçeği yağı
  • Ketencik yağı
  • Avokado yağı
  • Susam yağı

Kuru Yağ Kullanmanın Cilde Faydaları Neler?

Günlük bakım rutinlerine kuru yağ ekleyenler, kuru yağ kullanmanın cilde faydaları arasında ıslak bir görünüm bırakmadan nemlendirdiğini söyler. Ancak bu yağın daha fazla potansiyeli vardır. Sırasıyla inceleyelim.

Kolajen üretimine yardımcı olur; Kuru yağlar cildin yaşa bağlı azalan kolajen üretimine destek olur. Bunun yanı sıra cilt iltihaplarını azaltır.

Çatlak ve kurumuş cildi onarır; Taşıyıcı kuru yağlardan biri olan avokado yağı cilt çatlaklarını tedavi eder. Kurumuş ciltler yeniden neme doyar.

Yaşlanma belirtilerini azaltır; Yüksek oranda antoksidan içeren susam yağı ile fareler üzerinde deney yapılmıştır. Bu deney sonucuna göre susam yağının stres potansiyelini düşürdüğü gözlemlenmiştir. Ayrıca kuru yağlardan biri olan susam yağı cilt ve saçı nemlendirir, ciltteki ince kırışıklıkların azalmasına destek verir.

Cildin nem ihtiyacını karşılar; Linoleik asit içeren aspir ve ayçiçeği yağı cildin nem ihtiyacını karşılar. Düzenli kullanımda cildin nem bariyeri kontrol altında tutulur. Yüze kuru yağ sürmek için geçerli nedenler şunlardır;

  • Akneli ve sivilceleri ciltlerde kolay emilim sağlayarak, cilt hasarını tedavi eder.
  • Sivilce lekelerini zamanla yok eder.
  • Güneş yanığını onarır ve güneş lekelerinin önüne geçer.
  • Cildin nem bariyerinde güvenlik görevlisi gibi çalışır.
  • Cildin ihtiyacı olan besinleri kolaylıkla sağlar.

Kuru Yağ Kullanmanın Saça Faydaları

Kuru yağ uygulaması saçta elektriklenme ve kabarma sorunu yaşayanlar için bir nimet sayılır. Saç bakımı için kullananların çoğu genelde geceleri saç derisine masaj yaparak, ertesi güne kadar bekletirler. Böylelikle saç neme doyar.

Saçların bakımlı görünmesini sağlayan tekli taşıyıcı yağlardan avakoda yağı ilk tercih edilenler arasında. Kuru yağ kullanmanın saça faydaları konusunu saçlarını sıklıkla boyatanlar bilhassa kullanmaları önerilir. Bu yağ saç boyama öncesi ve sonrasında boyanın yan etkilerini minimum seviyeye indirir.

Saç tellerini eskisinden daha güçlü ve korunaklı hale getiren kuru yağ, saçı besler. Saça kuru yağ sürmek saç dökülmesini azaltır ve geciktirir. Saç kırıkları için sürekli kestirmek yerine kuru yağ bakımı önerilir.

Tırnak Bakımı İçin Kuru Yağ Kullanımı

Tırnak bakımı için kuru yağ kullanımı tırnakların nemlendirilmesini sağlar. Böylelikle tırnaklar eskisinden daha sağlıklı görünür. Çabuk kırılan ve çatlayan tırnakları kısa sürede tedavi eder. Bunun için birkaç damla kuru yağ tırnak ve tırnak eti etrafında nazikçe ovalanır. 30 dakika sonra ılık suyla durulanır.

Kuru Yağ Nasıl Kullanılır?

  • Kuru yağ nasıl kullanılır sorusu kullanım alanına göre değişkenlik gösterir.
  • Cilt için kullanılan kuru yağlar için avuca damlatılan birkaç damlanın ısıtılmasıyla yüze sürülmesi önerilir.
  • Yüz maskesinin içine birkaç damla damlatılarak cilde uygulanmasında sakınca olmaz. Maskenin etkisinin de güçlenmesini sağlar.
  • Nemlendirici kremlerin içine koyulabilir.
  • Saç bakımı için saç fırçasına birkaç damla damlatılıp, saç taranabilir. Ya da direk saça uygulanabilir.
  • Kuru saç tipine sahip olanlar bir gün önceden saçına masaj yaparak ertesi güne kadar bekletebilir. Ertesi gün saçın durulanması gerekir.
  • Makyaj öncesinde cildi nemlendirmek ve makyajı daha iyi göstermek için kullanılır.
  • Kuru yağ tüm vücut için bir nemlendirici olarak sürülebilir.

 

Yüze buz sürmek faydalı mı? Buzun cilde sağladığı etkiler

Sivilceli, kılcal damarlı veya makyajdan yorulmuş bir cilde uygulanan buz, tüm cilt problemlerinin üstesinden gelir. Yüze buz sürmek pratik ve nihai bir yöntemdir. Buzun canlandırıcı ve gençleştirici özelliği ile yorgun yüz ifadesinden anında kurtulur. Cilt aydınlık ve ferah görünür. Bu yöntem pratik olduğu kadar aynı zamanda ekonomiktir.

Yüze Buz Sürmek Faydalı mı?

Yüze buz sürmek faydalı mı diye merak edenlere buzdolabından bir buz küpü çıkarması önerilir. Bu küçük denemeyle bile buzun cilt üzerinde yarattığı canlılığı görmemek imkânsız. Kan dolaşımını artıran buz cilde anında ışıltı verir. Özellikle Koreli kadınların vazgeçemediği bir güzellik reçetesi olan buz, cildin pürüzsüz görünmesini sağlar.

Buz Cilt Üzerinde Hangi Etkileri Yaratır?

Bir buz küpünün bile cilt üzerinde anında canlandırıcı ve pürüzsüz bir etkisi vardır. Bu nedenle buz cilt üzerinde hangi etkileri yaratır sorusuna cevap arayanların aşağıda sıraladığımız yazıyı kaçırmamalarını öneririz.

Cilde renk verir ve kan dolaşımını artırır;

Özellikle soluk ve cansız cilde sahip olanlar için denenmesi gereken bir yöntemdir. Solgun cilde renk veren buz aynı zamanda cildin kan dolaşımını aktifleştirir. Birkaç buz küpü ile cildin ovalanması doğal bir aydınlatma yöntemidir.

Işıldayan ve canlı bir cilt;

Buzun içinde çeşitli mineraller vardır. Soğuğun etkisi ile bu mineraller cildin kan akışını sağlayarak, ışıldamasına neden olur. Buzun ilk temasında daralan kan damarları için vücut sinyal verir ve bu durum kan akışı trafiğini hızlandırır.

Sivilce ve akneler azalır;

Yüze buz sürmek ciltteki yağ oranını dengeler. Bu durum sivilce aknelerin azalmasına ve zamanla yok olmasına neden olur. Bakteri barındıran sivilcelere buz sürerken yerel adımlar uygulanmalıdır. Buz sürmek sivilce şişkinliklerini de yok eder.

Gözaltı torbaları ve gözaltı morlukları azalır;

Gözaltı morlukları ve gözaltı torbalarında en etkili tedavi yöntemi buz uygulamasıdır. Bunun için salatalık suyu ve kaynatılmış gül suyu dolapta dondurulur. Buz küpü haline gelen bu karışım gözaltı morluklarının azalmasına yardımcı olur. Bu uygulamanın etkili olabilmesi için en az 30 gün buyunca tekrar edilmesi gerekir. Gözaltı torbaları için ise dolaptan alınan birkaç buz küpü yeterlidir. Buzu dairesel hareketler yaparak gözaltı şişliklerini azaltmak mümkündür.

Dudakları nemlendirir ve yumuşatır;

Buz küpleri çatlamış dudakları onarır ve nemlendirir. Nemlenen dudaklar daha pürüzsüz ve yumuşak olur. Ayrıca dudak iltihabı ve şişkinliklerini gidermede tedavi edicidir.

Cildin yaşlanma belirtilerini erteler;

Buz küpleri ciltteki ince kırışıkları azaltır. Cildin yaşlanmasını geciktirerek daha genç bir görünüm sağlar.

Açılmış gözenekleri sıkılaştırır;

Kir biriken gözenekler sivilce oluşumuna zemin hazırlar. Buhar yöntemi ile gözenekler temizlenir ve açılması sağlanır. Fakat açık ve geniş gözenekler cilt kusurudur. Bunun için buz küpü ile yüzü ovalamak gözenekleri küçültür ve sıkılaştırır.

Uzun ömürlü ve kusursuz bir makyaj;

Çoğu güzellik uzmanı makyaj öncesi yüze buz uygulaması yapar. Bu uygulama makyajın uzun süre yüzde tutunmasını ve kusursuz görünmesini sağlar.

Güneş yanıklarını tedavi eder;

Güneş yanıkları için en etkili yöntem buz küpleridir. Ciltte oluşan yanık, iltihap, kızarıklık ve acıyı alır. Kuruyan cilt buz sayesinde nem dengesini yeniden sağlar.

Pişik problemini çözer;

Pişik, acı verir. Bir bezin içine sarılmış buz küpleri bu acıyı anında yok eder ve pişiği tedavi eder. Ayrıca cilt döküntüsü olan bölgeyi iyileştirir.

Cildi temizleyerek yağ dengesini kontrol eder;

Süt ile hazırlanan buz küpleri cildi temizler ve nemlendirir. Ciltteki dökülmeleri durdurur ve yağ dengesini korur. Cilt derinliklerinde saklanan bakteriler soğuk kompresle temizlenmiş olur.

Kusursuz Cilt Bakımı İçin Buz Maskesi Tarifleri

Kusursuz cilt bakımı için buz maskesi tarifleri arasında cildinizin ihtiyacı olan birçok yöntemi sizler için derledik. Her biri birbirinden etkili olan bu tarifler sayesinde cilt daha sağlıklı ve kusursuz görünür. Eğer sizler de buz maskesi tariflerini merak ediyorsanız haberimizin devamını kaçırmayın.

Sivilce Önleyen Buz Maskesi

5 damla tarçın yağı veya yarım tatlı kaşığı tarçın tozu,3 damla kuşburnu yağı ile karıştırılır. İçine bir miktar su eklenir ve buz kalıplarına koyulur. Hazırlanmış buz küpleri sivilceli alana nazikçe uygulanır. Sivilce önleyen buz maskesi ile sivilceler birkaç güne kurumaya başlar. Sivilce önleyen buz maskesi için önemli husus haftada 3 kez tekrar edilmesidir.

Yüz Sıkılaştıran Sütlü Buz Maskesi

Süt tozu veya az yağlı süt buz kalıplarında dolaba koyulur. Hazırlanan buz küpleri göz çevresi hariç boyun ve tüm ciltte gezdirilir. Yüz sıkılaştıran sütlü buz maskesi uygulayanların cildinde bir gerginlik olur. Özellikle yaşa bağlı yüz sarkması yaşayanların sıklıkla uyguladığı yöntemlerden biridir. Bu yöntem aynı zamanda cildi diri tutar. Haftada 2 kez uygulanması yeterlidir. İhtiyaca göre uygulama arttırılabilir.

Cilt Beyazlatan Sodalı Buz Maskesi

Oldukça pratik olan bu yöntemde maden suyu buz kalıplarına dökülerek, dolaba koyulur. Hazırlanan buz küpleri cilde eriyene kadar gezdirilir. Cilt beyazlatan sodalı buz maskesi cildi pürüzsüzleştirir. Cildi besler ve gözenekleri sıkılaştırır. İnce çizgilerin görünümünü hafifletir ve cilt rengini açar. Cildin kan akışını ve nemli kalmasını sağlar. Sodalı buz maskesi haftada 1 kez uygulanır.

Nemlendiren Buz Maskesi

Nemlendiren buz maskesi için günlük kullanılan nemlendirici yüze sürülür. Önceden hazırlanmış buz küpleri cilt üzerinde gezdirilir. Buzlar eridikten sonra cilt ılık suyla durulanır. Bu yöntem nemlendiricinin cilde daha çabuk sızmasını sağlar. Buz küpleriyle birlikte cildin nem dengesini kontrol altına alınır.

Serinletici ve Gözenek Küçültücü Buz Maskesi

Blender içine atılan 1 adet salatalığın içine 1 adet limon sıkılır. İyice karıştıktan sonra buz kalıplarına dökülür. Serinletici ve gözenek küçültücü buz maskesi göz etrafı dâhil tüm cilde sürülür. İsteğe göre boyun bölgesine de uygulanabilir. Uygulama sonrasında cilt durulanmaz. Kendiliğinden kuruması beklenir. Maskenin etkili olabilmesi için haftada 2 defa uygulanması gerekir.

Gül Suyu Buz Maskesi

Gül suyu buz maskesi göz çevresi ve cilde uygulanır. Bu yöntem öncesinde doğal gül suyu buz kalıplarına dökülür. Küp haline gelen gül suyu dairesel hareketler yapılarak belirlenen bölgede gezdirilir. Bu yöntem cildin tonik ihtiyacını gördüğü gibi göz etrafını canlandırır ve iyileştirir.

Buz Maskesi Kullananların Yorumları

Sabah ve akşam olmak üzere günde 2 kez yüzüme buz maskesi uyguluyorum. Artık cildim mat görünmüyor. Eskisinden çok daha canlı ve pürüzsüz görünüyor. Buz maskesini cildime tonik olarak uyguluyorum. Bu sayede cildim hem temizleniyor hem de gözeneklerim sıkılaşıyor. Buz maskesi kullananlar arasına gireceğimi hiç düşünmezdim. Yüzümdeki sarkmalar buz küpleri sayesinde toparlandı. Birkaç aydır göz torbalarım için buz küplerini kullanıyorum. Sabahları bu halimle işe gitmek benim için çok kötüydü. Fakat artık gözaltı şişkinliklerimden eser kalmadı. Gözaltı torbaları derdi olmadan evden çıkabiliyorum.

Rus kızlarının güzelliğini buz küplerine ve soğuk suya girmelerine borçlu olduğunu duyunca, ‘’ama bu çılgınlık! ‘’demiştim. Yüze buz sürmek önceleri bana çılgınlık gibi geldi. Ancak uyguladıktan sonra gördüm ki cildim eskisinden daha genç ve sağlıklı. Artık vazgeçemediğim cilt bakım yöntemlerinden biri oldu.

Kalp Damar Tıkanıklığı Neden Olur? Belirtileri Neler, Nasıl Açılır? Bitkisel Çözüm

Kalp Damar Tıkanıklığı Neden Olur?

Ciddi sorunlara neden olan kalp damar tıkanıklığı tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Kalp damarlarını besleyen atar damarın iç kısmında plak adı verilen çıkıntıların hacmi artış gösterdiği zaman damar içerisindeki boşluk azalmaktadır. Bu durumda ise kalp damar tıkanıklığı meydana gelmektedir.

Ölümlerin temel sebeplerinden biri olarak adlandırılan kalp damar tıkanıklığının meydana gelmesinde birçok faktör etkili olabilmektedir. Erkeklerde çok daha sık görülen kalp damar tıkanıklığının temel nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Genetik etkenler
  • Yaş
  • Yüksek tansiyon
  • Kolesterolün yükselmesi
  • Şeker hastalığı
  • Aşırı kilo
  • Sigara tüketimi
  • Kötü ve dengesiz beslenme
  • Çok fazla stres yapma
  • Egzersiz yaşam tarzı

Kalp Damar Tıkanıklığı Belirtileri Nelerdir?

Kalp damar tıkanıklığında kişide ciddi belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Hastalığın tedavisi için bu belirtilerin fark edilmesi ve erkenden tedaviye başlanması son derece önemlidir. Rahatsızlığın teşhis edilebilmesi için belirtiler nedeni ile şikâyetleri olan bireyler doktorlarına bu şikâyetlerini iletirler ve buna göre bazı testler yapılır.

Günümüzde birçok bireyde görülen kalp damar tıkanıklığının bir an önce tedavi edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle rahatsızlığın belirtilerini yaşadığınız anda mutlaka doktora gitmeniz önerilmektedir. Kalp damar tıkanıklığı belirtileri şu şekilde sıralanabilir:

  • Göğüs ağrısı
  • Göğüste sıkışma
  • Göğüste baskı hissi
  • Sol kolda uyuşma hissi
  • Mide ağrısı
  • Karın ağrısı
  • Sırt ağrısı
  • Nefes darlığı
  • Kalp krizi

Kalp Damar Tıkanıklığı Nasıl Açılır?

Bazı sorunları beraberinde getiren damar tıkanıklığı açılmadığı zaman kişinin sağlık durumu olumsuz etkilenmektedir. Öncelikle kişilerin durumuna göre ilaç tedavisine başlanır. Damarlardaki plak oluşumu ve kan pıhtılaşmasının önlenmesi için çeşitli ilaçlar önerilmektedir. Bununla beraber kan basıncı ve kolesterolü önlemek için de ilaç tedavici uygulanır.

İlaç tedavisi etki etmediği zaman cerrahi yöntem ile kalp damar tıkanıklığı açılmaya çalışılır. Eğer tıkanıklık ileri seviyedelerse bypass ve anjiyoplasti yöntemleri uygulanmaktadır. Anjiyoplasti uygulamasında tıkalı olan damarlar mekanik balon şeklinde genişletilerek açılmaktadır.

En sık başvurulan bypass ameliyatı ile damar tıkanıklığı sorunu çözülerek hastanın normal hayatına dönmesi sağlanmaktadır. Ayrıca pıhtı eritici ilaçlar damar yolu ile verilerek kalp damarları açılmaya çalışılmaktadır. Tekrar tıkanma yaşanmaması için stent ismi verilen bir materyal kalbe yerleştirilir. Bu sayede kalbin işlevinin bozulması engellenir.

Kalp Damar Tıkanıklığı Bitkisel Çözüm!

Karşılaşacağınız hemen her türlü sorunda olduğu gibi kalp damar tıkanıklığı sorununda da damarların açılmasını sağlamanın temelinde sağlıklı yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları yatmaktadır. Kalp damar tıkanıklığında uygulanacak bitkisel yöntemler ile bu rahatsızlığın etkilerinden kurtulabilirsiniz.

Patates kızartması, hamburger, cips gibi hazır ve işlenmiş gıdaları tüketmemeye özen göstermelisiniz. Ayrıca gün içerisinde öğün atlamamaya dikkat edilmelidir. Gece saatlerinde metabolizma çok yavaş çalıştığı için bu saatlerde herhangi bir şey tüketilmemesi önerilmektedir.

Lifli gıda tüketimi kalp damar tıkanıklığında oldukça etkilidir. Fasulye, kepekli tahıl, yulaf ezmesi, sebze ve meyve tüketmek lif açısından zengin olduğu için damar tıkanıklığına iyi gelmektedir. Ayrıca damar tıkanıklığına neden olan kolesterolün düşmesi konusunda da lifli gıdalar etkilidir.

Kalp ve damar için omega 3 son derece etkilidir. Bu nedenle tuna balığı, somon, keten tohumu gibi gıdaları tüketerek kolesterolü ve kan pıhtılaşmasını önleyebilirsiniz. E vitamini açısından zengin olan ay çekirdeği tüketimi de kalp damar tıkanıklığına iyi gelmektedir. damar tıkanıklığı için evde uygulayabileceğiniz bazı bitkisel yöntemler ise şunlardır:

Alıç meyvesi:

Kalp üzerindeki olumlu etkileri ile damar tıkanıklığı bitkisel tedavi yöntemlerinde kullanılan alıç meyvesinin kalp kuvvetlendirici faydaları bulunmaktadır. Kurumuş olan alıç yaprağından 2 çay kaşığı alarak 1 litre suda 20 dakika kadar kaynatın. Karışımı bal ile tatlandırarak gün içerisinde 3 kere bir bardak tüketin.

Soğan suyu:

Tıkanan kalp damarlarını açan soğan suyunun kolesterolü düşürücü etkisi bulunmaktadır. Uzun süreli soğan suyu kullanımında vücuttaki yağ oranı da azalmaktadır. Küçük bir tane soğanı soyup doğrayın ve üzerine kaynar su ekleyin. Geceden hazırlanacak bu suyu sabahları aç karına tüketin.

Havuç:

Unutkanlık gibi rahatsızlıklarda kullanılan havucun kalp damar tıkanıklığında da olumlu etkileri bulunmaktadır. Büyük olan ve kolay bir şekilde bükülemeyen havucu istediğiniz zaman ve saatte sıkarak tüketebilirsiniz.

İbrahim Saraçoğlu Kalp Damar Tıkanıklığı Açıcı Kür!

Son dönemlerde birçok kişide görülmeye başlanan bu rahatsızlık için çeşitli tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Cerrahi ve ilaç tedavi yöntemlerini kullanmak istemeyen kişiler İbrahim Saraçoğlu tarafından önerilen damar tıkanıklığı açıcı kürler uygulamaktadır. Evinizde rahatlıkla uygulayabileceğiniz bu kür şu şekildedir:

Sarımsak – Maydanoz Kürü

Etkileri ile hemen herkes tarafından tercih edilen sarımsak – maydanoz kürü ile kalp damar tıkanıklığınıza son verebilirsiniz. Bir tane iri ve kabukları soyulmuş sarımsağı, 10 – 12 tane saplı maydanoz ve yarım bardak klorsuz suyu blenderden geçirin. Üzerine iki yemek kaşığında limon suyu ekleyerek elde edeceğiniz karışımı kahvaltıdan 20 dakika önce aç karına tüketin. Kahvaltıya kadar bu karışım dışında yalnızca su içebilirsiniz. Kan basıncını düşürecek olan bu kürü düşük tansiyona sahip kişilerin çok dikkatli kullanması önerilir.

Kürde kullanılacak sarımsağın kahverengi renginde ve yumuşamış olmamasına dikkat edilmelidir. Maydanozlar da kesinlikle taze olmalıdır. Sararan yapraklı maydanozlar kullanılmamalıdır. Önceden sıkılan limon sularının vitamini azalacağı için küre eklenecek limon suyunun taze sıkılmış olması önerilmektedir.

3 gün sarımsak ekleyerek kullanacağınız kalp damar tıkanıklığı açıcı kürü 3 gün sarımsak eklemeden kullanmalısınız. 3.gün dolduktan sonra kür yeniden sarımsaklı olarak hazırlanıp 3 gün tüketilmelidir. 9 gün kürü uyguladıktan sonra 3 gün ara vermeniz gerekmektedir.

Feridun Kunak Kalp Damar Tıkanıklığı Kürü

Bitkisel tedavi yöntemleri ile adını duyuran Feridun Kunak kalp damar tıkanıklığı kürü sayesinde sorunlarınıza çare bulmaktadır. Alternatif tıp yöntemleri ile kalp damar tıkanıklığına çare bulan Feridun Kunak tarafından önerilen damar tıkanıklığı açıcı kür tarifi aşağıda verilmiştir.

Limon – Sarımsak Kürü

Malzemeler;

  • 20 tane bol sulu limon
  • 40 diş sarımsak
  • Bir çay kaşığında zencefil
  • 2 demet maydanoz suyu
  • Bir avuç kadar kapari bitkisi

İlk olarak 20 diş büyük boy sarımsağı soyun ve ezin. Ezme işleminden sonra kürü yapacak olduğunuz kavanozun içerisine sarımsakları ekleyin. Sarımsakların üzerine limon sularını ekleyin. Karışıma 1 – 2 çay kaşığı kadar zencefili de aktardıktan sonra kapari bitkisini ekleyin. Kapari bitkisini konserve olarak aldıysanız suyun içerisinde beklettikten sonra blenderden çekerek karışıma ekleyin.

Hazırladığınız kavanozun ağzını sıkıca kapattıktan sonra buzdolabında bekletin. Kavanozun üzerine koyacağınız bezi iki günde bir değiştirin. Bu değişim aşamasında tahta kaşık ile karışımı karıştırın. 1 hafta sonra karışımı tüketmeye başlayabilirsiniz. Gün içerisinde bir çay bardağı ya da bir fincan tüketebilirsiniz.

Gıda teröristleri lahmacuna böbrek eti, dönere at eti koydular!

Gıda teröristleri halkın sağlığı ile oynamaya devam ediyor. Gıdada sahtecilik yapan firmalar Bakanlığın gözünden kaçmadı. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın internet sitesinden 91 firma ve 113 ürün deşifre edildi.

Gıda teröristleri lahmacuna böbrek eti, dönere at eti koydular. Kimi firmaların geçmiş yıllarda gıdada sahtecilik yaptığı tespit edilmişti.2012 yılı itibari ile 1609 firma ve 3 bin 605 tağşişli ürün kamuoyu ile paylaşıldı. Buna rağmen içinde aynı firmaların olması vatandaşı kızdırdı. Yapılan denetimlerde bu firmaların yasa dışı yollardan gıda satışı yaptığı ortaya çıktı.

CİMER ve Alo 174 Gıda Hattına İhbar Etmek Önemli!

İnsanların hayatını hiçe sayan gıda teröristleri için Cimer ve Alo 174 Gıda hattına ihbar etmek önemli. Denetimlerin dışında tüketicilerin de duyarlılığı gerekiyor. Bu sayede denetim mekanizması daha seri bir şekilde sahtekârlara ulaşıyor. İçeriği değiştirilmiş ürünler arasında, baldan baharata, et ve süt ürünlerine, çay, kahve, enerji içecekleri, alkol zeytinyağı ve çikolataya kadar kabarık bir liste var.

Et Ürünlerine At ve Domuz Eti Karıştırdılar…
Et Ürünlerine At ve Domuz Eti Karıştırdılar…

Et Ürünlerine At ve Domuz Eti Karıştırdılar…

Tarım ve Orman Bakanlığı denetimlerinde özellikle et ve et ürünleri incelendi. Denetim sonuçları korkutucu boyutta. 2020’nin 5’inci taklit ve tağşiş listesinde dönerde at eti, dana sucuk ve çiğ dana etinde ise atık tırnaklara (domuz, eşek, at, katır) rastlanıldı.

Çiğ kanatlı dönerde at eti, dana sucuk ve çiğ dana etinde tek tırnaklı eti (at, domuz, katır, eşek), pişmemiş köftede sakatat, (kalp, taşlık, dalak), pişmiş lahmacunda kalp, böbrek, karaciğer, taşlık, pişmiş Adana’da dalak, çiğ Adana’da kanatlı eti, sucukta, baş ve kanatlı eti, kıymada kanatlı eti tespit edildi.

Gıda Sahtekârlarının Bal ve Alkol Oyunu

Denetimlerde akıl almaz gıda hilelerine rastlanıldı. Gıda teröristlerinin sahte baldan, boya ilave edilmiş çaya kadar tağşiş ürünleri yasa dışı yollardan piyasaya sundukları tespit edildi. Süt ve süt ürünlerinde bitkisel yağ ve nişasta, enerji içeceklerinde ise cinselliği artırıcı ilaç olan sildenafil bulundu.

Alkollü ürünlerde ise durum daha kötü ve karmaşık, çünkü insanları ölüme sürükleyen maddeler bulundu. Gıdada sahtecilikte sınır tanımayan sahtekârların, alkollü içeceklerin içine kozmetik sektöründe yer alan tersiyer butil adı verilen maddeyi koydukları tespit edildi. Benzeri ürünlerin içinde ise bazı ilaçların eklendiği anlaşıldı.

Taklit veya Tağşiş Yapılan Et ve Et Ürünleri

gida teroristleri lahmacuna bobrek eti donere at eti koydular 1 Gıda teröristleri lahmacuna böbrek eti, dönere at eti koydular!

Et Dönerde ve Sucukta Sakatat Eti

gida teroristleri lahmacuna bobrek eti donere at eti koydular 2 Gıda teröristleri lahmacuna böbrek eti, dönere at eti koydular!

Adana kebap ve Sucukta Kanatlı Eti

gida teroristleri lahmacuna bobrek eti donere at eti koydular 3 Gıda teröristleri lahmacuna böbrek eti, dönere at eti koydular!

Lahmacunda Sakatat Eti

gida teroristleri lahmacuna bobrek eti donere at eti koydular 4 Gıda teröristleri lahmacuna böbrek eti, dönere at eti koydular!

Lahmacunda Böbrek Eti

gida teroristleri lahmacuna bobrek eti donere at eti koydular 5 Gıda teröristleri lahmacuna böbrek eti, dönere at eti koydular!

Lahmacunda Kalp Eti

gida teroristleri lahmacuna bobrek eti donere at eti koydular 6 Gıda teröristleri lahmacuna böbrek eti, dönere at eti koydular!

Köftede Taşlık Eti

gida teroristleri lahmacuna bobrek eti donere at eti koydular 7 Gıda teröristleri lahmacuna böbrek eti, dönere at eti koydular!

Fermente Sucukta At Eti

gida teroristleri lahmacuna bobrek eti donere at eti koydular Gıda teröristleri lahmacuna böbrek eti, dönere at eti koydular!

İşte firma ve ürünlerin tamamı >>

Karınca yumurtası yağı tüyleri azaltır mı, yüze sürülür mü?

Doğal tüy dökücü yağlar arasında yer alan karınca yumurtası yağı ile acısız ve ağrısız bir epilasyon mümkün hale gelmektedir. Bununla beraber ağda yapılan alanı nemlendirerek beslemektedir. Bebeklerde de kullanılabildiği söylenen karınca yumurtası yağı hakkında her şey haberimizin devamında sizleri bekliyor.

Karınca Yumurtası Yağı Faydaları Nelerdir?

Geleneksel yöntemlerden biri olan karınca yumurtası yağı faydaları ile dikkatleri üzerine çekmektedir. Kişilere büyük rahatsızlık veren istenmeyen tüyler için kullanılan bu yağın sağladığı temel faydalar şunlardır:

  • Tüy görünümünde azalma sağlar.
  • Cildin sağlıklı bir görünüme kavuşmasına yardımcı olur.
  • Cilt üzerinde bulunan ölü derilerin temizlenmesini sağlar.
  • Cildin parlamasına ve beyazlamasına etki eder.
  • Epilasyon sonrasında sürüldüğü zaman o bölgede tüylerin erken çıkmasını engeller.

Karınca Yumurtası Yağı Nasıl Kullanılır?

Günümüzde hem tüy dökme hem de azaltma özellikleri ile ön plana çıkan karınca yumurtası yağı sayesinde ağda, lazer ve diğer epilasyon yöntemlerine elveda diyebilirsiniz. Tamamen doğal olması nedeni ile yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da güvenle tercih edilebilen karınca yumurtası yağı nasıl kullanılır? Bu yağı kullanmaya başlamadan önce uygulama yapılacak bölgedeki kılların tamamen temizlenmesi gerekmektedir.

Karınca yumurtası yağını kullanmadan önce ağda yapılmalıdır. Ağdanın yarattığı acı hissiyatı geçtikten ortalama 20 dakika sonra bölgeye karınca yumurtası yağı sürülür ve masaj yapılır. İşlemden sonra yıkama ve durulama gerekmez. Aynı bölgede tüyler çıkmaya başladıktan sonra aynı uygulama tekrar edilir.

Karınca Yumurtası Yağı İşe Yarıyor Mu?

Kullanıcı sayısı arttıkça karınca yumurtası yağı işe yarıyor mu diyenlerin sayısı da artmaktadır. Karınca yumurtası yağının doğal olması sebebi ile herhangi bir yan etkiye yol açmamaktadır. Ancak piyasada satılan sahte ürünler çeşitli yan etkilere neden olmaktadır. Bu nedenle alacağınız ürünün sahte olup olmadığına dikkat etmeniz önerilir.

Karınca yumurtası yağı tüylerin azalmasında işe yaramaktadır. Epilasyon sonrasında sürülen ve düzenli olarak kullanılan yağın cildin parlamasında da olumlu etkisi bulunmaktadır. Düzenli kullanım bu aşamada çok önemlidir.

Karınca Yumurtası Yağı Tüyleri Azaltır Mı?

Tüylerin çıkmasını engelleyen karınca yumurtası yağı tüyleri azaltmaktadır. Vücudundaki tüylerden rahatsız olan ve bu tüyler için sürekli farklı epilasyon yöntemleri uygulayan kişiler için bu yağ bir mucizedir. Tüylerin incelmesini sağlayan karınca yumurtası yağı yoğun tüy görünümünü de azaltmaktadır.

Karınca Yumurtası Yağı Yüze Sürülür Mü?

İstenmeyen tüyler yalnızca bacaklarda, kollarda ya da özel bölgede bulunmaz. Bazı kişilerin yüzünde görülen tüyler çok can sıkıcı olmaktadır. Bu nedenle karınca yumurtası yağı yüzdeki tüyler için de kullanılabilmektedir. Yüze ağda yapıldıktan sonra sürülen karınca yumurtası yağı sayesinde yüzdeki tüylerde azalma görülmektedir. Ancak bu yağın yara ya da kesik olan yüzde kullanılmaması önerilmektedir.

Karınca Yumurtası Yağı Özel Bölgede Kullanılır Mı?

Ağrısız ve acısız bir epilasyon deneyimi sunan karınca yumurtası yağı vücudun çeşitli bölgelerinde kullanılabilmektedir. Uygulanan alanın daha sağlıklı ve pürüzsüz olmasını sağlayan karınca yumurtası yağını bacaklarda, koltuk altında, yüzde olduğu gibi özel bölgede de kullanabilirsiniz.

Karınca Yumurtası Yağı Jiletten Sonra Kullanılır Mı?

Etkisinden daha fazla yararlanmak için karınca yumurtası yağının epilasyon işlemlerinden sonra uygulanması önerilmektedir. Tüyleri almadan da kullanabileceğiniz karınca yumurtası yağını jiletten sonra kullanabilirsiniz. Hatta bu şekilde faydasının daha fazla olacağı söylenmektedir.

Karınca Yumurtası Yağı Ne Kadar Sürede Etki Eder?

Karınca yumurtası yağı kullanan kişiler kısa sürede bu yağın faydalarını görmek isterler. Faydaları bir hayli fazla olan karınca yumurtası yağını 1 sene düzenli olarak kullandığınız zaman vücudunuzdaki  tüylerin %90 oranında azaldığını göreceksiniz.

Karınca Yumurtası Yağı Bebeklerde Nasıl Kullanılır?

Yetişkinlerde kullanılmasının herhangi bir yan etkisi olmayan karınca yumurtası yağı bebeklerde nasıl kullanılır ya da kullanılır mı sorusu çok merak edilmektedir. Yapılan araştırmalar karınca yumurtası yağının bebeklere herhangi bir zararının olmadığını göstermektedir. Bebeklerin cildine sürülen bu yağın tüyleri azaltacağı söylenmektedir. Ancak bazı hekimler bebeklerin cildinin çok hassas olduğunu ve alerjik bir yapıya sahip olup olmadığının bilinemeyeceğini, bu yüzden karınca yumurtası yağının bebeklerde kullanılmaması gerektiğini söylemektedirler. Bu nedenle bu yağı kullanmadan önce doktorunuza danışmanız önerilmektedir.

Lazer Sonrası Karınca Yumurtası Yağı

Tüylerden kurtulma yöntemlerinden biri olan lazer işlemi birçok kişi tarafından tercih edilmektedir. Lazer yöntemini tercih eden kişilerin yeniden tüylenme sorunu yaşama korkuları bulunmaktadır. Bu nedenle lazer sonrası karınca yumurtası yağı kullanılmaktadır. Lazer işlemi uygulanan alana masaj yaparak karınca yumurtası yağını sürebilirsiniz. Bu sayede tüylerin azalmasını sağlayabilirsiniz.

Hamilelikte Karınca Yumurtası Yağı Kullanımı

Hamilelik döneminde bebeklerini her şeyden çok düşünen anne adayları, tüylerin azalmasında etkili olan karınca yumurtası yağını kullanmakta tereddüt etmektedirler. Ancak yapılan açıklamalara göre, hamilelikte karınca yumurtası yağı kullanımı mümkündür. Tamamen doğal olan ve içeriğinde herhangi bir katkı maddesi bulunmayan karınca yumurtası yağının hem anne adayına hem de bebeğe hiçbir zararı bulunmamaktadır.

Bilim kanıtladı! Kolayı özellikle kız çocuklarına içirmeyin!

ABD’li araştırmacılar günde 1 adetten fazla asitli içecek tüketen kız çocuklarında adet kanamalarının daha erken başladığını belirtti.

Günde 2 Kutu Kola Hücrelerinizi 4.6 Yıl Yaşlandırıyor!

Günde 3 bardaktan fazla asitli içecek tüketen kadınlarda kanser riski daha yüksektir. Meyve aromalı asitli içeceklerin karaciğer yağlanmasına neden olduğu bilinmektedir. Günde 2 bardak asitli içecek tat alma duyularını etkiler ve şeker bağımlılığını tetikler.

Asitli içeceklerin içerisindeki karbonik asit mideyi gaz ile doldurur ve şişkinliğe neden olur. Asitli içeceklerdeki şeker, dişlerdeki bakterilerle etkileşime geçer ve çürümeyi hızlandırır.

Çocuklarda asitli içecek tüketimi mide ağrılarına ve bağırsak rahatsızlıklarına sebep olabilir.

İşte Kolanın Neden Olduğu 12 Hastalık

İçerken tadına doyamadığımız gazlı içecekler aslında birçok hastalığa davetiye çıkarıyor.
Ünlü yazar Karen Hill, ‘Yeteeerr! Artık Diyet Yapmak İstemiyorum’ adlı kitabında bu içeceklerin neden olduğu 12 hastalığı anlattı. Karen Hill, insanların kolaya olan düşkünlüğüne değinerek, ‘Türkiye’de adeta bir kola bağımlılığı var’ dedi. Günde bir-iki litreyi geçiyor adeta su yerine kola tüketiyoruz. Öncelikle kola korkunç bir bağımlılık oluşturan içecektir. Uyuşturucuyu bırakmak kadar zahmetlidir. İnsanların kolayı bırakmakta çok güçlük çektiğine değinen Hill, Bırakmaya karar verdikleri ilk gün korkunç migren ağrıları, titremeler, asabilik ve uykusuzluk yaşıyorlar. Fakat iki günü atlattıktan sonra bomba gibi oluyorlar.

İşte Kolayı Bırakmanız İçin En Önemli 12 Sebep:

  • Fazla kilo ve yağlanma
  • Karaciğer hasarı
  • Diş çürümesi
  • Böbrek taşları ve Kronik böbrek hastalığı
  • Şeker hastalığı
  • Asit reflü
  • Kemik erimesi
  • Hipertansiyon
  • Kalp hastalığı
  • Sindirim bozukluğu
  • Alzheimer (hafıza kaybı)
  • Kanser

Boyu hızlı uzatmanın püf noktaları

Yapılan araştırmalara göre boyun uzamasının ebeveynlerden gelen genlerin etkisinde olduğu ve bu etkinin yüzde 80 oranında baskın olduğu ortaya çıkıyor. Boy uzatmak için yine de bazı önemli noktalara dikkat edilmesi, amaca hizmet edebilir. Boy uzaması, çevresel faktörler olan iklime coğrafyaya ve hava, beslenme, uyku düzeni, egzersiz gibi faktörlere de bağlıdır. Kişi 20 yaşına geldiğinde, boyda uzama tamamen durur. Kadınlarda ise bu yaş 18’dir.

Doğru Beslenme İle Boy Uzar

Erkekler 20 yaşına kadar, kızlar da 18 yaşına kadar doğru beslenirse boy artışı daha hızlı sağlanabilir. Boy nasıl uzatılır? İşin püf noktası Protein ağırlıklı az yağlı bir beslenmedir. Kızlar için günde 140 gram protein, erkekler için 190 gram protein günlük olarak alınmalıdır. Bu besinler; az yağlı kırmızı et, tavuk, balık, yumurta, kabuklu yemişleri kapsamaktadır.

Yeteri Kadar D vitamini Almak Boyu Uzatır

D vitamini, yağlı balıkta mantarlarda ve güneş ışığında bolca vardır. Ek olarak vücudun Çinko ihtiyacını da karşılamak gerekir. Kemik geliştiren (Ca) kalsiyum da 18 yaşına kadar doğru ölçüde alınmalıdır. Büyüme yaşında çocuklara bol bol krem peynir süt yoğurt tüketimi önerilmektedir.

Çok Tuzlu ve Yağlı Besinler Boy Uzamasını Durdurur

Çok tuzlu besinler, kuruyemişler, cipsler boy uzamasına olumsuz etki yapabilir. Bu bilgi kesin olarak kanıtlanmamışsa da çok yağlı ve tuzlu besinlerin sağlığa zararlı olduğu zaten bilindiği için risk almamak gerekir. Büyüme sürecinde bol bol sağlıklı ve mevsimlik sebze ve meyve tüketimi de önerilir. Düzenli uyumak da boyu uzatır; uyku süresi çocuklar için günde 11 saat, 18 yaş altı çocuklar için 10 saat olarak tavsiye edilir.

Boy uzatmak isteyenler, 18 yaşına kadar düzenli basketbol, ip atlama yüksek atlama yüzme gibi egzersizleri yapmalıdır. Bu yaşlarda bol bol vücudu esnetmek, ayak parmak uçları üzerinde balerin gibi durmaya çalışmak, tavandaki lambaya elleri ile ulaşma egzersizi yapmak gibi birçok egzersiz yapılarak daha hızlı boy uzatmak mümkündür. Bunların hiç birini yapmadığı halde, yani iyi beslenmediği ve egzersiz yapmadığı halde boyu uzun olan insanlar nasıl açıklanıyor? Bunun cevabı; istisnaların kaideyi bozmadığı şeklinde olabilir.

Boy Uzatmak için 6 Kolay Yol

Kısa sürede boyunuzu uzatacak 7 doğal yöntem

Eller için evde antiseptik nasıl yapılır?

Evde antiseptik yapımı oldukça kolay bir işlemdir ve az malzeme ile yapılabilir. Ellerin sabunla yıkanması koronavirüs önlemleri açısından çok önemlidir. Ancak bazı durumlarda suya ya da sabuna erişim kısıtlı olabilir. O sırada araç kullanıyor olabilirsiniz, ya da toplu aşıma aracında olabilirsiniz. Çantanızda barındırabileceğiniz, ev yapımı antiseptik ile ellerinizi virüslerden koruyabilirsiniz. Virüsten korunmak için pahalı antiseptikleri satın almaya alternatif olacak farklı yöntemler vardır. Evde zevkle yapabileceğiniz ve kolay bir şekilde üretebileceğiniz antiseptik için ihtiyacınız olan bazı kolay elde edilebilir malzemeler bulunmaktadır.

Evde Antiseptik Nasıl Yapılır?

Kişisel zevklerinize uygun olacak şekilde alkol çay ağacı yağı gibi malzemeleri karıştırarak virüsleri yok edecek etkili bir antiseptik yapabilirsiniz. Genellikle alkol bazlı antiseptikler virüslerin temizlenmesi için yeterli olmaktadır. Güde 3 kez kullanabileceğiniz bu antiseptik ile ellerinizi ovalarsanız, ellerinizde virüs barınmasının önüne geçersiniz. Şimdi ev yapımı antiseptik nasıl yapılır hep beraber inceleyelim. Evde antiseptik yapımı için, kimyager olmaya gerek yoktur. Basitçe 3 malzeme ile işinizi kolayca halledebilirsiniz.

Evde Antiseptik Yapımı İçin Gerekenler

Bir su bardağının yüzde yetmiş beşi oranında izopropil alkol hazırlayın. Yine bir su bardağının yüzde 35’i oranında aloe vera jeli hazırlayın. Birkaç damla lavanta ve karıştırma için bir kase ihtiyacınızı giderecektir. Bu 2 malzemeyi (alkol ve aloe vera jelini) malzemeleri karıştırarak bir kaseye dökün karışımı homojen bir şekilde yapmanız gerekiyor. Seyreltmek için aloe vera jeline yavaş yavaş alkol ekleyiniz. En son lavanta damlalarına ekleyip güzel kokmasını sağlayabilirsiniz ya da lavanta kokusunu sevmiyorsanız başka bir Uçucu yağ tercih edebilirsiniz. Bu antiseptik özellikle kalabalık ortamlarda arabada toplu taşıma araçlarında inerken ve binerken kullanabileceğiniz oldukça etkili bir antivirüs olacaktır.

Kurdeşene ne iyi gelir? Evde bitkisel çözüm Saraçoğlu

Birçok kişide görülen kurdeşen, birçok kişiyi tedirgin eden bir rahatsızlıktır. Vücutta genellikle bir bölgede ortaya çıkan ürtiker, bazen tüm vücutta da görülebilmektedir. Sizlerde ürtiker sorunu yaşıyorsanız ya da yaşamaktan korkuyorsanız, hazırladığımız içeriğimizde aslında korkmamanız gerektiğini anlayacaksınız.

Ürtiker (Kurdeşen) Nedir, Neden Kaynaklanır?

Aniden ortaya çıkan ürtiker, vücutta soluk ve kırmızı döküntülere neden olmaktadır. Halk arasında genelde kurdeşen dökmek olarak bilinen ürtikerin büyüklüğü birkaç mm ve birkaç cm arasında değişmektedir. Bu kızarıklıklar birleşerek daha geniş çaplı döküntülere de yol açabilmektedir. Ürtikerin görülmesine neden olan etmenler şunlardır:

  • Enfeksiyonlar
  • Çocuklarda üst solunum yolu enfeksiyonları
  • Ağrı kesiciler ve antibiyotikler
  • Gıdalarda bulunan katkı maddeleri
  • Bazı besinlere olan latex alerjiler
  • Böcek ısırığı
  • Bağırsak parazitleri
  • Polenler
  • Hayvan tüyleri
  • Tiroid hastalıkları
  • Güneş ışınları
  • Ani sıcaklık değişimleri

Kurdeşen (Ürtiker) Belirtileri Nelerdir?

Birçok hastalığın erken tedavisinde etkili olan belirtiler son derece önemlidir. Tedaviye erkenden başlanarak olumlu sonuçlar alınabilmesi için kurdeşen ( ürtiker ) belirtileri nelerdir bilinmelidir. Kronik olarak da görülebilen kurdeşenin belirtileri şu şekilde sıralanabilir:

  • Vücudun herhangi bir bölümünde oluşan kızarıklıklar
  • Cilt renginde oluşan lekeler
  • Dudaklarda ve boğazda ağrılı şişme
  • Gözlerde şişme
  • Stres
  • Yorgunluk
  • Cilt altında yanma ve kaşıntı hissi
  • Gecenin ilerleyen saatlerinde artan kaşıntı
  • Nadir olarak su toplaması
  • Mide bulantısı
  • Kusma
  • Eklem ağrıları

Kurdeşen Nasıl Geçer?

Dünya genelinde en çok karşılaşılan cilt hastalığı olan kurdeşen kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülmektedir. İlk evrede vücudun bazı bölgeleri kızarırken, ilerleyen evrelerde pul pul dökülmeler başlar. Çeşitli nedenlerle görülen kurdeşen genel olarak 1 ay içerisinde kendiliğinden geçmektedir. Ancak kronik olarak görülen kurdeşen belirli aralıklarla tekrar etmektedir.

Ürtiker sorunu yaşayan kişilerin günlük yaşamlarında çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Doktor tarafından yazılan ilaçların ve kremlerin düzenli olarak kullanılması önerilmektedir. Ayrıca vücutta oluşan kabarcıklar geçene kadar duş alınmalıdır. Bu sayede yanma hissini azaltmak mümkündür.

Kurdeşen nasıl geçer araştırması yapan kişiler, çeşitli bitkisel tedavi yöntemleri ile karşılaşırlar. Bu bitkisel tedavi yöntemlerine birazdan değineceğiz. Kurdeşene iyi geldiği belirtilen D vitamininin doktor bilgisi ile düzenli olarak kullanılması gerekmektedir. Ayrıca uyku düzenine dikkat edilmeli ve alerjik reaksiyon oluşturacak besinlerden uzak durulmalıdır.

Kurdeşene Ne İyi Gelir Evde Bitkisel Çözüm

Oldukça kaşıntılı ve ağrılı bir sürece neden olan kurdeşen kendiliğinden geçebilen bir rahatsızlıktır. Ancak ortaya çıkarttığı etkiler nedeni ile bir an önce kurdeşene ne iyi gelir evde bitkisel çözüm nedir uygulanması önerilmektedir. Yapılan araştırmalar neticesinde kurdeşene iyi gelecek ve evde rahatlıkla uygulanabilecek bitkisel çözümler şunlardır:

Maydanoz: Çeşitli cilt hastalıklarına iyi gelen maydanoz suyu, kurdeşen tedavisinde de kullanılmaktadır. Kızarıklıkların geçmesinde etkili olan maydanozun suyunu içebilir ya da yapraklarını salatalarda kullanabilirsiniz.

Domuzotu Bitkisi: Son zamanlarda oldukça popüler olan bu bitkinin çayını içebilirsiniz. Günde 1 – 2 fincan domuzotu çayı tüketerek ürtikerin semptomlarından kurtulabilirsiniz.

Rezene ve Papatya Çayı: Doğal antioksidanlardan olan papatya ve rezeneyi çay olarak tüketebilirsiniz.

Karbonat – Elma Sirkesi: Etkili doğal yöntemlerden biri olan karbonat – elma sirkesi ile leke ve kızarıklıklardan kurtulabilirsiniz. 2 tatlı kaşığı karbonat ve 1 kaşık elma sirkesini 1 bardak suya ekleyin. Karışımı macun kıvamına getirerek kabarcıkların üzerine sürün.

Kurdeşen Olan Kişi Ne Yemeli?

İnatçı bir cilt hastalığı olan ürtiker tedavisinde beslenmenin önemi çok büyüktür. Aniden başlayan şiddetli kaşıntı ve kızarıklık olarak görülen ürtiker alerjik bir reaksiyondur. Bazı yiyecekler ürtikeri tetiklemektedir. Bu nedenle ürtiker olan kişinin yemesi önerilen besinler şunlardır:

  • Zencefil
  • Maydanoz
  • İncir
  • Zerdeçal
  • Greyfurt

Kurdeşene Hangi Yiyecekler Zararlı?

Kurdeşene iyi gelen besinler olduğu gibi kurdeşenin görülme riskini artıran yiyecekler de bulunmaktadır. Alerjik bir reaksiyon olan kurdeşen rahatsızlığı yaşayan kişilerin tüketmemesi önerilen besinler şunlardır:

  • Domates
  • Çilek
  • Fındık
  • Yumurta
  • Çikolata
  • Süt ürünleri
  • Kabuklu deniz ürünleri
  • Balık
  • Kuruyemiş
  • Buğday

Kurdeşen Hastalığı Ne Zaman Geçer?

İlaçlara bağlı enfeksiyonlar ya da besinler nedeni ile ortaya çıkan ürtiker genel olarak 2 – 3 hafta içerisinde geçmektedir. Bazen 6 haftayı bulabilen bu süreç, kronik ürtiker hastalarında sık sık tekrarlanmaktadır.

Kurdeşen İçin Hangi İlaç Kullanılır?

Görülme sıklığı son dönemlerde artan kurdeşen için hangi ilaçlar kullanılır ve bu ilaçlar nasıl etki eder? Kurdeşen sorununu yaşayan kişilerin öncelikle doktora gitmeleri ve doktor tarafından tavsiye edilen ilaçları kullanmaları önerilmektedir. Ürtikerin ortaya çıkardığı belirtileri önlemek için Antihistaminikler kullanılır. Ciddi vakalarda ise Kortikosteroidler reçete edilir.

Ürtikere İyi Gelen Kremler Neler?

Alerjik cilt yapısına sahip olan ve ürtiker sorunu yaşayan kişilere bazı kremler önerilmektedir. Doktor tarafından reçete edilen bu kremler, kızarıklıkların ve kaşıntının azalmasını sağlamaktadır. Topikal steroidler enflamasyonu azaltmaktadır. Topikal antihistaminikler alerjiye bağlı olan histaminiye iyi gelmektedir. Topikal anestezikler ise cildi uyuşturmaktadır.

Yüzdeki kahverengi benler nasıl geçer, alınır mı? Saraçoğlu

Yüzdeki kahverengi benler nasıl geçer? sıklıkla araştırılmaktadır. Herkesin vücudunda bulunan ve cilde rengini veren melanin maddesi, vücutta renk değişimlerine neden olabilmektedir. Bu renk değişimleri ise yüzdeki ben olarak kendini göstermektedir. Genelde zararsız olan bu benler, bazen sağlık sorunlarını işaret etmektedir. Ancak, ciltte görülen her leke ben değildir. Aşağıdaki yazımızda yüzdeki benlerle ilgili tüm bilgilere ulaşabilirsiniz.

Yüzdeki Benler Neden Oluşur?

Genelde doğuştan oluşan yüzdeki benler bazen sonradan da görülebilmektedir. Kişilerin yüzünde 30’lu yaşlara kadar yeni benlerin oluşması mümkündür. Bu durumu yaşayan birçok kişi için yüzdeki benler neden oluşur sorusu önem arz etmektedir. Genetik yapıya bağlı olarak oluşan benlerin oluşmasına neden olan diğer etmenler şunlardır:

  • Hamilelik dönemindeki hormon değişiklikleri
  • Ergenlik dönemindeki hormon değişiklikleri
  • Yaşın ilerlemesi
  • Aşırı güneşe maruz kalma
  • Kimyasal içerikli kozmetik ürünlerin kullanılması
  • Açık ten rengine sahip olmak
  • Kanser

Yüzdeki Benler Alınır Mı?

Vücudun çeşitli yerlerinde çıkabilen benler özellikle yüzde çıktığı zaman kişilere daha fazla rahatsızlık vermektedir. Bu nedenle yüzdeki benler alınır mı merak edilmektedir. Yüzdeki ya da vücudun herhangi bir yerindeki benlerden rahatsızlık duyuyorsanız, bu benleri aldırabilirsiniz. Geliştirilen yöntemlerle yüzdeki benler cerrahi olarak alınabildiği gibi lazer yöntemiyle de alınabilmektedir. Bu karar tamamen benlerin yapısına, riskine ve doktorla verilen ortak karara bağlıdır. Yüzdeki benlerin alınmasını gerektiren durumlar şunlardır:

  • Kenar düzensizliği
  • Asimetri
  • Renk tonlarının değişik olması
  • Kaşıntı
  • Kanama
  • Kıllanma
  • Çevresinde kızarıklık
  • Boyutunun normalden büyük olması

Ben Kendi Kendine Geçer Mi?

Yüzdeki benler genelde herhangi bir sağlık sorunu oluşturmaz. Çok nadir olarak ilerde kansere dönüşme riski olan benler alınmalıdır. Benlerin kendi kendine geçmesi pek mümkün değildir. Bununla ilgili ben aldırma operasyonu önerilmektedir. Ayrıca evde yapabileceğiniz doğal yöntemler ile benlerinizden kurtulabilirsiniz.

Yüzdeki Benler Nasıl Yok Edilir?

Görüntü açısından kişileri rahatsız eden yüzdeki kahverengi benler nasıl yok edilir? Yüzdeki benlerden kurtulmanıza yardımcı olacak çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Cerrahi işlem ve lazer tedavisi gibi yöntemlerin yanında şu doğal yöntemlerle benlerden kurtulabilirsiniz:

Kaju: Yarım kase kadar kajuyu suya atarak bir gece bekletin. Bir gün sonra sudan çıkaracağınız kajuyu hamur haline getirin ve yüzünüzdeki benin üzerine sürün. Bu işlemi benin rengi solana dek aksatmadan yapmalısınız.

İyot: Benlerin etrafa yayılmasını engelleyen iyotu benleri azaltmak için kullanabilirsiniz. Bir damla iyotu yüzünüzdeki benin üzerine döktükten sonra kurumasını bekleyin. Bu tedaviyi düzenli olarak günde iki kere uygulayabilirsiniz.

Elma Sirkesi: En yararlı doğal ürünlerden olan elma sirkesi, benleri yok etmenin en etkili yollarından biridir. Cildinizi temizledikten ve kuruladıktan sonra benin üzerine elma sirkesini sürün. Daha sonra yara bandı ile üzerini yapıştırın. Bir saat sonrasında yara bandını çıkarabilirsiniz.

Yüzdeki Kahverengi Benler Nasıl Geçer?

Hem kadınlarda hem de erkeklerde görülebilen kahverengi benler birçok kişiyi rahatsız etmektedir. Nevüs olarak adlandırılan bu benler doğuştan olabileceği gibi sonradan da görülebilmektedir. Peki, yüzdeki kahverengi benler nasıl geçer öğrenmek istemez misiniz? İşte yüzdeki kahverengi benleri geçiren yöntemler:

Soğan Suyu: Cildin beyazlaşmasına yardımcı olan soğan suyu ile benlerinizden de kurtulabilirsiniz. Cildin renk tonunu birkaç ton açabilen soğan suyu yöntemi için bir soğanı ezerek suyunu çıkarın. Bir pamuğa bu sudan birkaç damla damlatarak benlerin üzerine uygulayın ve 40 dakika sonra yüzünüzü bol su ile yıkayın. Bu işlemin günde iki kez olmak üzere 2 hafta boyunca tekrarlanması önerilir.

Aloe Vera: Cildi besleyerek birçok soruna fayda sağlayan Aloe Vera jeli ile cildinizi ölü hücrelerden arındırarak kahverengi benlerinizden kurtulabilirsiniz. Bir tane Aloe Vera bitkisinden jelini çıkarın ve benlerin üzerine sürün. 3 saat beklettiğiniz jeli soğuk suyla yıkayın.

Yüzdeki Kahverengi Benleri Geçiren Krem

Yüzündeki kahverengi benlerden memnun olmayan ve kurtulmak isteyen kişiler çeşitli yollara başvurmaktadır. Birçok doğal yöntem ile benlerden kurtulmak mümkündür. Ancak bunun dışında yüzdeki kahverengi benleri geçiren krem de bulunmaktadır. Bu kreme eczanelerden veya online satış sitelerinden ulaşabilirsiniz. Kremi kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmanız tavsiye edilmektedir.

Elma Sirkesi İle Ben Yok Etme

Birçok sağlık sorununda kullanılan doğal yöntemlerin başında gelen elma sirkesi ile ben yok etme mümkündür. Elma sirkesi ile ben yok etmenin nasıl olacağını anlatmadan önce sirkenin tamamen doğal yöntemlerle yapılmış olması gerektiğini belirtmek istiyoruz. Doğal yöntemlerle elde edilmeyen elma sirkesi içerisinde bulunan kimyasallar cildinize zarar verebilir.

Hem ekonomik hem de doğal olması ile tercih edilen elma sirkesini su ile seyrelterek kullanabilirsiniz. Bu sayede cildinizi tahriş etmeyi önleyebilirsiniz. Bir pamuğa birkaç damla doğal elma sirkesini damlatın ve benlerin üzerine sürün. Daha sonra benlerin üzerini yara bandı ile kapatarak bir saat bekletin. Ben kaybolana kadar her gece bu işlemi uygulayabilirsiniz. Benlerin üzerinde oluşan kabukları kaldırmayın.

Ben İçin Elma Sirkesi Kullananlar

Yüzdeki kahverengi benler için doğal çözüm arayan kişiler, çeşitli forumları ziyaret yapılan yorumları incelemektedirler. Çünkü ben için elma sirkesi kullananlar deneyimlerini paylaşarak diğer kişilere yol göstermektedir. Elma sirkesi ile doğal ben tedavisi uygulayanlar tarafından yapılan yorumların olumlu olduğu görülmektedir. Cildindeki alerji nedeni ile yanma hissettiğini söyleyen bazı yorumlar da mevcuttur. Bu nedenle, alerjisi olan kişilerin elma sirkesini kullanmadan önce doktoruna danışması önerilmektedir.

Bal İle Benden Kurtulma

Tadı ile sofraları süsleyen, antioksidan etkisi ile birçok sağlık sorununa iyi gelen bal ile benden kurtulma yöntemi oldukça popülerdir. Doğal balı ben üzerine sürerek bantla yapıştırın. Bu şekilde bir saat bekleyin ve sonrasında yüzünüzü bol su ile yıkayın. Bu işlemi günde birkaç kez uygulayabilirsiniz. Düzenli olarak uyguladığınız zaman sonucu bir hafta içerisinde göreceksiniz.

Yüzdeki Benler Nasıl Geçer İbrahim Saraçoğlu

Birçok kişinin sıklıkla araştırdığı benlerden kurtulma yöntemleri arasında özellikle İbrahim Saraçoğlu tarifleri dikkat çekmektedir. Yüzdeki kahverengi benler nasıl geçer İbrahim Saraçoğlu tarafından detaylı olarak açıklanmıştır. Benler ile oynanmaması gerektiğini söyleyen Saraçoğlu, ben tedavisinde yukarıda anlattığımız elma sirkesini önermiştir. Bununla beraber önerdiği doğal yöntemler şunlardır:

Sarımsak İle Ben Tedavisi: Doğal antibiyotik olarak bilinen sarımsağı ben tedavisinde de kullanabilirsiniz. İçerisinde doğal enzimler bulunan sarımsağı ezin ve yatmadan önce benlerin üzerine sürün. Üzerini bandaj ile kapatarak 5 saat bekletin. 5 saat sonrasında yüzünüzü bol su ile yıkayın.

Ananas İle Ben Tedavisi: Bakterileri öldürme özelliği bulunan ananas cilt kremlerinde çok sık kullanılmaktadır. Ben tedavisinde de etkili olan ananasın bir parçasını alarak ben üzerine masaj yapın. Benin yavaş yavaş silinmesini sağlayan bu yöntemi düzenli olarak uygulamalısınız.

Cilt tiplerine göre evde hücre yenileyici krem nasıl yapılır?

Özellikle 30’lu yaşlardan sonra ciltteki hücreler hızlıca ölmeye başlar. Dış etkenler ve kötü beslenme alışkanlıkları cilt sağlığını bozar. Hücrelerin yenilenmesi için vücudun ihtiyacı olan su ve kolajen kadar bakım ürünlerine de ihtiyaç duyar. Kirlenen cilt nefes almak ister. Hücre yenileyici krem tam da bu noktada cildin imdadına yetişir.

Hücre Yenileyici Krem Nasıl Yapılır?

Pratik ve kolay hazırlanan tariflerle cilt hücreleri yenilenir ve toparlanır. Ayrıca cilt lekeleri, cilt yaraları ve cilt çatlaklarını tedavi ettiği gibi sivilce ve akne oluşumunu da engeller. Cildinizin, ‘’imdat!’’ çığlığını susturmak için hücre yenileyici krem nasıl yapılır, hücre yenileyici krem kullananların yorumları neler?  sorularına hazırladığımız bu yazımızı kaçırmayın.

Hücre Yenileyici Krem Tarifleri

Uzman Estetisyen Pervin Dinçer’den, Suna Dumankaya ve Dr. Feridun Kunak gibi pek çok ünlü ismin hücre yenileyici krem tarifleri burada.

Pervin Dinçer’den Hücre Yenileyici Krem Tarifi:

Bu tarifi uygulamadan önce cilt temiz olmalıdır. Bunun için yeşil çay veya papatya çayı ile cilt tüm kirlerden arındırılır.

Malzemeler:

  • 1 çorba kaşığı gül yağı
  • 1 çorba kaşığı badem yağı
  • 1 çorba kaşığı zeytinyağı
  • 1 çorba kaşığı buğday yağı
  • 1 çorba kaşığı çinko oksit krem

Uygulanışı:

Verilen miktardaki tüm malzemeler bir kâsenin içinde karıştırılır. Homojen hale geldiğinde cilde uygulanır. Ortalama 20 dakika beklenir ve cilt durulanır. Haftada 1 defa yapılması önerilen bu tarif sayesinde cilt yüzeyi onarılır ve olduğundan daha canlı görünür. İstenilen sonucu almak için düzenli uygulamak gerekir.

Suna Dumankaya’dan Hücre yenileyici Krem Tarifi:

Suna Dumankaya’nın bu tarifinde yer alan malzemeler eczanelerden kolaylıkla temin edilebilir. Bu tarif hücreleri yeniler, cilt lekelerini azaltır ve cilt çatlaklarını onarır.

Malzemeler:

  • 30 gram Bepanthen merhemi
  • 30 gram Bepanthol mavi tüp krem
  • 40 gram Madecassol krem

Uygulanışı:

Hücre yenileyici krem yapımı için tüm malzemeleri birbiriyle karıştırmak yeterlidir. Bu karışım sabah ve akşam cilde uygulanır. Uygulama sonrası güneşe çıkılmaz. Cilt çatlakları için Madecassol, provitamin B5 için Bepanthen, cildin nem dengesi için ise Bepanthol kremi kolektif olarak çalışır.

Dr. Feridun Kunak’tan Hücre Yenileyici Kür Tarifi:

Malzemeler:

  • 20 diş sarımsak
  • 40 adet limon suyu
  • 1 adet taze zencefil
  • Yarım çay bardağı bal

Uygulanışı:

40 adet limon suyunun içine 20 diş ezilmiş sarımsak atılır. Ardından yarım çay bardağı bal ve 1 adet rendelenmiş zencefil ilave edilir. Ağzı sıkıca kapalı bir kavanozda 20 gün bekletilir. Bu süre içerisinde her gün günde 1 defa kapak açılır ve tekrar güneş görmeyen yerde muhafaza edilir. Süre tamamlandığında günlük 1 kahve fincanı tüketilir. Bu kür hücre yenilenmesine yardımcı olduğu gibi cildi güzelleştirir. Ayrıca kalp ve damar hastaları için şifa verici bir tariftir.

Cilt Tiplerine Göre Hücre Yenileyici Krem Yapımı

Cilt tiplerine göre hücre yenileyici krem yapımı öncesinde kişinin alerjik bir durumu olup olmadığı bilinmelidir.

Kuru Ciltler İçin Hücre Yenileyici Krem:

Malzemeler:

  • 2 çorba kaşığı bal mumu
  • 2 çorba kaşığı Hindistan cevizi yağı
  • 2 çay kaşığı kakao yağı
  • 1 ampul E vitamini
  • İsteğe göre 5 damla esans yağı

Uygulanışı:

Benmari usulü kakao yağı, balmumu ve Hindistan cevizi yağı eritilir. Eriyen yağın içine E vitamini ve esans yağı ilave edilerek iyice karıştırılır. Boş bir krem kabına karışım koyularak, dinlenmeye bırakılır.

Yağlı Ciltler İçin Hücre Yenileyici Krem:

Malzemeler:

  • 2 çay kaşığı Aloe Vera jeli
  • 2 çorba kaşığı Hindistan cevizi yağı
  • 2 çorba kaşığı balmumu
  • E vitamini yağı veya ampulü
  • 10 damla biberiye yağı
  • 10 damla limon yağı
  • 10 damla portakal yağı

Uygulanışı:

Benmari yöntemi ile balmumu, Hindistan cevizi yağı eritilir. Eridikten sonra içine aloe vera jeli, esans yağlar ve E vitamini ilave edilerek iyice karıştırılır. Karışım bir kaba alınarak, soğuması beklenir. Hücre yenileyici krem artık hazırdır. Bu krem sabah ve akşam cilde sürülür.

Normal Ciltler İçin Hücre Yenileyici Krem:

Malzemeler:

  • 10 damla lavanta yağı
  • 5 damla kayısı veya susam yağı
  • 2 çorba kaşığı Hindistan Cevizi yağı
  • 2 çorba kaşığı balmumu
  • E vitamini yağı veya 1 ampul

Uygulanışı:

Benmari yöntemi ile balmumu ve Hindistan cevizi yağı eritilir. Ardından diğer tüm malzemeler ilave edilerek iyice karıştırılır. Soğuması ve form alması için boş bir krem kabına koyulur. Bu krem cildi nemlendirir ve canlandırır.

Hücre Yenileyici Krem Kullananlar

Dr. Feridun Kunak, Suna Dumankaya ve ünlü Estetisyen Pervin Dinçer’in hücre yenileyici krem tariflerini evde yaparak kullananlar, hücre yenileyici kremin sivilce ve akne oluşumunu engelleyerek cilt hücrelerini yenilediğini, cilt lekeleri, cilt yaraları ve cilt çatlaklarını tedavi ettiğini ve cildi toparlandığını bildirmişlerdir. Ayrıca hücre yenileyici kremin cilt yüzeyini onardığını ve cildi olduğundan daha canlı gösterdiğini ifade etmişlerdir.

Acil tıp teknisyeni nasıl olunur, ne iş yapar, maaşları ne kadar?

Sağlık alanında faaliyet gösteren acil tıp teknisyenlerinin ne olduğu, nasıl olunduğu, maaşlarının ne kadar olduğu ve iş imkanları ile olma şartları hususunda merak eden vatandaşların arama motorlarında sordukları soruların cevaplarının tamamı ve çok daha fazlası bu makalede bulunabilir.

Acil Tıp Teknisyeni Nedir?

Sağlık alanında çalışan acil tıp teknisyeni, acil durum çağrılarına yanıt vermek, vatandaşlara tıbbi hizmetleri sunmak ile hastaları sağlık kuruluşlarına nakletmek ile görevli olan kişilere verilen mesleki unvandır.

Acil Tıp Teknisyeni Ne İş Yapar?

Acil bir durumun meydana gelmesi halinde, acil tıp teknisyeninin olay yerinde hızlı bir şekilde müdahalede bulunması ile yetkin bakım sağlaması oldukça hayati önem taşır. Hayati öneme sahip olan bir işi yerine getirin acil tıp teknisyeninin sorumlulukları aşağıda maddeler halinde tek tek sıralanmıştır;

  • Gerektiği halde ambulansı sürmek,
  • Ekipmanları kullandıktan sonra kontrollerini sağlamak ile kullanılmış malzemeleri değiştirmek ya da temizlemek,
  • İlk yardım tedavisini gerçekleştirecek olan hastane personeline kaza yeri gözlemlerini rapor haline getirmek ve sunmak, Hastaları, bir sağlık kuruluşunun acil servisine götürmek,
  • Hastaya oksijen desteğini uygulamak,
  • Meydana gelen olaydan sonra yarayı kapatmak ve kanamayı durdurmak amacıyla çeşitli müdahalelerde bulunmak,
  • Acil bir doğum olması durumunda ise doğuma yardımcı olmak,
  • Taşıma açısından hasta kişiyi ambulansla emniyete almak,
  • hastaları, taşımak için stabil bir hale getirmek,
  • İlaçları ağızdan vermek veya damar yolu ile uygulamak,
  • Eğitim sırasında öğretilen teknikleri ve doktorların talimatlarını izlemek ve harfiyen yerine getirmek.

Acil Tıp Teknisyeni Nasıl Olunur?

Acil tıp teknisyeni olabilmek amacı ile öncelikli olarak belli bir eğitimin alınması gerekir. Acil tıp teknisyeni olabilmek açısından sağlık meslek liselerinde eğitimin alınması gerekir. Bunun yanı sıra aynı zamanda bu bölümde faaliyet göstermek isteyen vatandaşlar, üniversitelerde 4 yıllık eğitim vermekte olan acil tıp teknisyenliği bölümündeki eğitimlerini alabilir. Bu 4 yıllık eğitimin alınması ile acil tıp teknisyenliği yapılabilir.

Aynı zamanda acil tıp teknisyenlerinde bulunması gereken özellikler arasında hastanın ambulansa nakledilecek fiziksel yeterliliğe sahip olmaları, özellikle de hayati tehlikesi var olan ya da zihinsel sorunları olan hastalara duygusal destek sağlayabilecek empatik yaklaşım sergileyen ilçeleri, ekibin bir parçası olarak aktif sorumluluk alabilmeleri. yoğun çalışma temposuna uyum sağlayabilmeleri ile sözlü İletişim becerisi göstermeleri yer alır.

Acil Tıp Teknisyeni Olma Şartları Nelerdir?

Sağlık meslek liselerinin 4 yıl eğitim vermekte olan acil tıp teknisyenliği bölümünün başarılı bir şekilde bitirilmesi ve daha sonrasında ise acil tıp teknisyenlerinin yoğun çalışma temposuna uyum sağlamaları da gerekir. Eğitim açısından özellikle de üniversitelerin 2 yıllık eğitim veren acil tıp teknisyenliği bölümü bitirilebilecek gibi aynı zamanda 4 yıllık eğitim vermekte olan acil tıp teknisyenliği ile ilgili bölümlerinde başarılı bir şekilde tamamlanması gerekir. Acil tıp teknisyenliği, zorlu bir çalışma serüveni gerektirdiği için özellikle de hastayı olay yerinden alıp ambulansa yerleştirecek fiziki yeterliliğe sahip olmaları da gerekir.

Acil Tıp Teknisyeni Maaşları Ne Kadardır?

Acil tıp teknisyeni maaşları ile ilgili olarak, acil tıp teknisyenlerinin, evli ya da bekar olmaları durumu, çalıştıkları hizmet senesi durumu, özel ya da kamu sektöründe çalışmaları durumuna göre almış oldukları maaşlarda değişiklik gösterir. Özellikle de işe yeni başlangıç yapan bir acil tıp teknisyeni, 2300 TL den başlayan bir maaş alır. Bunun yanı sıra aynı zamanda tecrübeleri ile mesleki donanımları artış gösterdikçe almış oldukları maaş 2700 TL’ye kadar çıkabiliyor. Acil tıp teknisyenliği en yüksek maaş ise 3 bin 390 TL olarak açıklanmıştır ve aynı zamanda Sağlık Bakanlığı’nda çalışan acil tıp teknisyenleri maaşları döner sermaye rakamlarına göre de aynı şekilde şekil alabilir.

Acil Tıp Teknisyeni İş İmkânları Nelerdir?

Sağlık kuruluşlarında faaliyet gösteren acil tıp teknisyenleri, devlet hastaneleri ile özel hastanelerde çok fazla gereksinim duyulan bir meslektir. Bu sebeple de acil tıp teknisyenleri, çok rahat bir şekilde iş bulabilir.

1 ayda 8 kilo vermek mümkün mü, sağlıklı mı? Ayça Kaya

En sağlıklı şekilde kilo vermek diyet sürecinde çok önemlidir. Yapılan yanlış diyetler sağlık açısından risk oluşturabilmektedir. Bu nedenle güvenilen isimler tarafından önerilen diyetlerin uygulanması daha doğrudur. Sizlerde kısa sürede hızlı kilo vermek istiyorsanız, doğru diyet sürecini anlatan yazımızı sonuna kadar okumanızı tavsiye ediyoruz.

Dr. Ayça Kaya İle 1 Ayda 8 Kilo Verdiren Diyet

Onaylı zayıflama reçeteleri arasında yer alan Dr. Ayça Kaya ile 1 ayda 8 kilo verdiren diyet oldukça popülerdir. Uzman diyetisyen olan Ayça Kaya, bu diyeti kendi hastalarına uygulayarak mutlu edici sonuçlar almıştır. Şok diyetlerin aksine aç bırakmayan bu diyette sağlıklı beslenmenin püf noktaları da öğretilmektedir.

Ayça Kaya tarafından hazırlanan listeye harfiyen uyulduğu zaman kilo vermesi kaçınılmaz olmaktadır. Listeye uyulmasının yanında bol su içilmesi ve sporun aksatılmaması, verilecek kilonun kalıcı olmasını sağlamaktadır. Ayça Kaya diyetinde de bu detaylara dikkat çekilmektedir. Peki, Ayça Kaya tarafından hazırlanan ve 1 ayda 8 kilo vermeyi sağlayan diyet listesi nasıldır?

Sabah ( 07.30 / 08.00 )

  • 1 yumurta veya 1 dilim beyaz peynir
  • 2 dilim kepekli ekmek veya çavdar ekmeği
  • 3 – 4 adet zeytin
  • Sınırsız dereotu, maydanoz, tere, roka
  • Şekersiz çay

Ara Öğün ( 10.00 )

  • 1 çay bardağı süt veya yoğurt

Öğle ( 12.30 / 13.00 )

  • Izgara et
  • Bol salata
  • 1 – 2 dilim ekmek
  • 1 su bardağı ayran

Ara Öğün ( 15.00 )

  • 1 bardak yoğurt
  • 1 tane meyve
  • 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi

Akşam ( 18.00 )

  • 1 kase çorba
  • 1 kase yoğurt
  • 5 kaşık zeytinyağlı susuz yemek
  • 1 meyve

Yukarıdaki listeye birebir uyulması gerekmektedir. Bununla beraber günde en az 12 bardak su içilmesi ve tempolu yürüyüş yapılması verilecek kiloyu daha da artıracaktır.

1 Ayda 8 Kilo Verdiren Diyet Ender Saraç

Tv programlarında ve farklı makalelerde yer verilen 1 ayda 8 kilo verdiren diyet Ender Saraç imzalı önemli bir diyettir. Bu diyet programını uygulayacak olan kişilerin ortalama 20 – 30 kilo olması önerilmektedir. Diyetin 1 ay uygulandıktan sonra bırakılmasını belirten Ender Saraç, bir aydan sonra ayda 5 kilo vermeyi hedefleyen diyetin yapılmasını önermektedir.

Ender Saraç diyeti birçok kişi tarafından denenmiş ve olumlu sonuçlar alınmıştır. Ancak emziren anneler, hamileler, kalp hastaları, tansiyon hastaları, şeker hastaları doktorlarına danıştıktan sonra bu diyeti uygulamalıdırlar. 1 ayda 8 kilo verdirmeyi hedefleyen Ender Saraç diyeti listesi şöyledir:

Kahvaltı

  • 2 dilim tam buğday ekmeği ve bir ince dilim beyaz peynir tostu
  • 5 tuzsuz zeytin
  • Bol yeşillik

Ara Öğün

  • Yarım ayva ya da 1 yeşil elma

Öğle

  • Az yağlı sebze yemeği
  • 1 dilim tam buğday ekmeği
  • 1 kase yoğurt

Ara Öğün

  • 3 tane gün kurusu

Akşam

  • 150 gram tavuk göğsü ya da balık ızgara
  • 1 dilim tam buğday ekmeği
  • 1 tabak çoban salata

Ara Öğün

  • 1 portakal
  • 1 bardak ayran

1 Ayda 8 kilo Verdiren Diyet Nasıl Yapılır?

1 ayda 8 kilo verdiren diyet ile hedeflediği görünüme kavuşan kişilerin kendilerine olan güvenleri de artmaktadır. Ancak verilen kilonun kalıcı olması için düzenli beslenmenin yaşam tarzı haline getirilmesi ve spor yapılması unutulmamalıdır. 1 ayda 8 kilo verebilmek için uygulanacak diyette dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır:

Su içmeyi ihmal etmeyin: Kilo verme sürecinde su içmek son derece önemlidir. Kiloya göre içilmesi gereken su miktarı değişse de, günde ortalama 2,5 – 3 litre su içilmesi önerilmektedir.

Hareketli yaşam tarzını benimseyin: Diyetin büyük bir kısmını beslenme oluştursa da, verilen kiloların yağdan gitmesini sağlamak için hareketli yaşam tarzı benimsenmesi gerekmektedir.

Akşam atıştırmalarını bırakın: Akşam yemeği ve son ara öğünü yaptıktan sonra bir şey tüketilmemesi önerilmektedir. Geç saatlerde kalorisi az olan besinler bile yağa dönüşebilmektedir.

Ara öğünleri atlamayın: En az ana öğünler kadar önemli olan ara öğünler sayesinde açlık hissi ortadan kaybolmaktadır.

Hindistan cevizi yağlı kahve tüketin: Spor öncesinde içilen kahvenin içerisinde bir tatlı kaşığı Hindistan cevizi yağı ekleyerek yağ yakımını hızlandırabilirsiniz.

8 Kilo Vermek İçin Ne Yapmalıyım?

Birçok farklı diyet deneyerek aç kalan ve kilo veremeyen kişiler, 8 kilo vermek için ne yapmalıyım sorusunu kendi kendine sormaktadır. Aslında kilo vermek hiç zor değil. Önemli olan belirli bir beslenme düzenini oturtmak ve sporu hayatınıza katmak.

8 kilo verebilmek için kalori açığı oluşturulmalıdır. Kilonuza ve ihtiyacınıza göre belirlenen günlük kalori alım miktarından daha fazla enerji harcayarak kilo verebilirsiniz. Bunu sağlamak için de hayatınıza yürüyüş ve sporu dahil etmelisiniz.

1 Ayda 8 Kilo Vermek Mümkün Mü, Sağlıklı Mı?

Bu konuda farklı görüşler olduğu görülmektedir. Bazı uzmanlar, yapılan şok diyetlerle kısa sürede verilen kiloların hızla geri alınacağını söylemektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan açıklamaya göre ise haftada ortalama 500 gr olmak üzere ayda 4 kilo verilmesi önerilmektedir. Bu aşamada diyetin nasıl yapıldığı ve kişinin bünyesi öne çıkmaktadır.

1 ayda 8 kilo vermek mümkündür. Ancak bu kiloyu aç kalarak değil, sağlıklı ve düzenli beslenerek vermelisiniz. Aç kalarak kısa sürede kilo vermek sağlıklı değildir. Bu şekilde verilen kilolar çok zaman geçmeden fazlası ile geri alınmaktadır.

1 Ayda 8 Kilo Verdiren Detoks

Tatil programları, nikah ve düğün gibi özel günler yaklaştığı zaman gündeme 1 ayda 8 kilo verdiren detoks gelmektedir. Hızlı bir şekilde kilo verilmesini hedefleyen detoksun genel özellikleri şu şekilde sıralanmaktadır:

  • Kısa süreye odaklanılır.
  • Enerji değeri oldukça düşüktür.
  • Yağsız olan proteinlere yer verilir.
  • Diyet posası yüksek tutulmaktadır.
  • Yağ ve karbonhidratın yeri çok azdır.

Detoks programları ile hedeflenen kilo verilebilmektedir. Ancak genel olarak verilen bu kilo yağdan değil ödemden olmaktadır. Kilo verirken yağdan vermek son derece önemlidir. Yağdan verilen kilolar kişinin daha zayıf görünmesini sağlamaktadır. Bu nedenle, detoks programı uygulanacaksa bile bir ayı geçmemesi önerilmektedir.

1 Ayda 8 Kilo Verdiren Spor Hareketleri

Diyet sürecinde beslenme kadar spor da önemlidir. Bunun bilincinde olan kişiler 1 ayda kilo verdiren spor hareketleri ile hedefledikleri kiloya ulaşmaya çalışmaktadırlar. Spor düzenine yürüyüşle başlamak son derece mantıklıdır. Özellikle spor geçmişi olmayan kişilerin ağır sporlara ve spor hareketlerine hemen başlamaması önerilmektedir.

Kısa sürede yağ yakarak kilo vermek için ağırlık kaldırmayı sağlayan direnç egzersizleri yapılmalıdır. Düzenli aerobik hareketler de aynı oranda kalori yakımını sağlamaktadır. Etkili yöntemlerden olan HIT kardiyo programı yağ yakarken kas oranını artırmaktadır.

Göz göre göre kanser oluyoruz, nasıl mı?

Bir televizyon programına konuk olan İ.Ü. Onkoloji Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz, yine herkesi ekran başına kilitleyen açıklamalarda bulundu. Topuz, kanserle mücadelenin anne karnında başladığına dikkat çekerek hamile kadınların ve bebek sahibi insanların evde dikkat etmeleri gereken noktaları anlattı.

Bulaşık deterjanlarından, halıların temizliğine kadar çok önemli ayrıntılar…

“Benim mücadelem bu yaştan sonra halkımızı kanserden korumaktır. Kanser tedavisi sonra geliyor. Bir korunma bin tedaviden evladır. Bunları ilk defa duyuyorsunuz ama gerçek bunlar. Ben bunları kendimi bu işe adadığım için anlatıyorum. Bu anlattıklarımı Türkiye ilk defa duyuyor. Belki dünyada da çok az duyan vardır” diyen Prof. Dr. Erkan Topuz, herkesi şaşırtan açıklamalar yaptı.

İşte sarsıcı açıklamalar!

Evde, sokakta giydiğimiz ayakkabılarla dolaşılmamalı. Eğer evde ayakkabı ile geziyorsak dışarıdan geldiğimiz ayakkabıları çıkartıp başka bir ayakkabı giymeliler. Çünkü dışarıdan giydiğimiz ayakkabı ile eve soktuğumuz pestisitler kanserin en önemli sebeplerinden bir tanesidir. (Pestisit: Tarım ürünleri, kimyasallar, egzozdan çıkan gazlar vs)

En tehlikeli yer: Halı

Halı bütün pestisitleri tutar. Bu nedenle halıların temizliğine dikkat ediniz. Kesinlikle deterjanla temizlemeyin. Sirkeli su ile silin.

Deterjan kullanınca muhakkak eldiven giyilmeli

Plastik eldiven kullanmayın, içine izci eldiveni giyin. Çünkü deterjanlar alerjiktir ve ufak dozlarda alındığı takdirde kronik olarak kanserojendir. (İzci eldiveni: Pamuk eldiven)

Bulaşık makinasında kullandığınız deterjan da petrol ürünü, yani kanserojen!

Ne kadar yıkarsa yıkansın kalıntılar kalabilir. Eğer sağlığınızı düşünüyorsanız çıkardığınız bulaşıkları sirkeli suyla ya da limonlu suyla silin.

Her türlü deterjandan kaçının!

Devamlı olarak zeytinyağı ve defne sabununu seçiniz. Ellerinizi, vücudunuzu hakiki zeytinyağ, defne veya fıstık yağından yapılan hakiki sabunlar da seçilebilir. Bunları örnek olarak söylüyorum. Deterjandan kaçıyoruz ve çok aşırı miktarda suyla duruluyoruz. Beyaz olan her türlü iç çamaşırı, yeni aldığında en az 2 kere kaynatılmalı! Çünkü bunlar beyazlatılmak için kanserojen maddelerle yıkanıyor.

Radyasyon; kronik olarak kansere en çok yaklaştıran faktörlerden biri!

Televizyondan çok uzak duralım.

Kanserle mücadele anne karnında başlar

Anne adayları aşırı miktarda vitamin almaktan kaçınsınlar. Çünkü bilinçsizce alınınca vitaminin içindeki kobalt, bazı aşırı miktarda minareller… Doktor bir tane yut diyordur ama çocuk gelişsin diye bir kaç tane yutuyorlar. Bu çocukta birikime sebep olabilir ve kansere neden olabilir.

Gökkuşağının 7 rengini, ne buluyorlarsa, günde en azından 35 tane yenmeli!

Her bir renkte bir şeyler var. Gebeler, haftada 2 kez kırmızı et yemeli! Özellikle balıkla beslensinler. Sağlıklı bir insanın kansere yakalanmaması için, bebeğin daha anne rahmindeyken
vücudunun direncinin artması ve zehirleri alarak bağışıklık sisteminin bozulmaması lazım.

Oda spreyleri doğrudan doğruya petrol menşeli

Zehiri soluyorsunuz. Akciğerinize geçiyor ve dolaylı olarak bağışıklık sisteminizi bozuyor.

Sebzeler, mevsiminde dondurulup saklanmalı!

Yalnız bir kez çözülünce onu muhakkak pişirin. Mikro dalgada bir kere ısıtın. Ateşte ısıttıklarımızda ise bir kere ısıtınız. Çünkü bir dahaki sefere değeri ölür. DNA’yı bozar. DNA kırılması da kanserojene yol açar.

Çocuklara haftada 2 kez balık çorbası

Ama içine zerdeçal koymak suretiyle…
Soğan, sarımsak ve o mevsimin sebzesiyle yapmalısız. Çocuk anne karnındayken bu terbiyeyi almaya başlamalı.

Gebeler haftada 1 kilo balık tüketmeli

Bu miktarın üzerinde balık tüketilmesine karşıyız. Çünkü en steril balıkta bile az civarda civa vardır. Bu balıklar dip balıkları olmamalı. Somon veya yüzey balığı, Akdeniz, Ege balığı olmalı. Marmara’nın dip balıklarını lütfen tüketmeyiniz.

Kızartma için en uygun yağ; kanola yağı

Onun dışında birinci seçeneğimiz zeytinyağdır. Memleketimizin iftihar edebileceği yağdır. Fındıkyağı da tercih edilebilir.

Çocuklar, fast food türü yiyecekleri 15 günde bir yemeli

Ama haftada 3 kez yedikleri takdirde beyin tümörlerinde, lenfomalarda ve lösemilerde 3 kat artış gözükecektir. Çocuklarımıza arada bir verebiliriz. Ama dışarıdaki yiyeceklerin nasıl kızartıldığını bilmiyorsunuz. Ona göre hareket edin.

Çocuklar meyve ve yoğurdu bol tüketmeli

Ancak yoğurdu prebiyotik ve ev yoğurdu olarak kullanalım. Yoğurdunuzu evde yapın. Peynir ve çökelek fazla miktarda yiyin. Keçi peyniri çok faydalıdır.

Çocukları, üç beyazdan; un, şeker ve tuzdan uzak tutmalı

Belki tuzcular üzülecekler ama Konya’ya akan kanalizasyonlar ve kirletici sularla, Türkiye’nin en büyük tuzunu karşılayan Tuz Gölü’müz maalesef torbaların içinde çok iyi steril edilmedikleri takdirde bize kanseri ufak ufak taşıyorlar. Bu nedenle kaya tuzunu tercih edin. Yani turşu kurduğunuz tuzu çekin ve çok az miktarda kullanın. Çünkü tuz da kanserojendir. Amerika’daki çocukların tombul olmasının sebebi her şeye şeker katmalarıdır. Ucuz beslenmedir.

En faydalı gıdalardan birisi ceviz

Daha sonra fındık ve bademdir. Ayçiçeği açık alın. İşlemden geçmemiş olacak, kavurup yiyebilirsiniz. Ama fındık, ceviz gibi yiyecekleri kabuklu alın. Çünkü içine böceklenmesin diye ilaç sıkılmaktadır. Sonsuz faydaları olan yiyeceklerdir. Günde bir avuç muhakkak tüketiniz. Elma mutlaka yenilmeli!

Plastik, bakır, alüminyum kap kullanılmamalı

Porselen, cam ve çelik kullanın. Meyveleri de bu tür kaplarda yıkayın. Bunların içine litresine göre 910 çorba kaşığı elma sirkesi atın. Aşağı yukarı yarım saat bekletin. Sonra tekrar yıkamayın. Tekrar mikrop alır.

Dikkat; meyvelerin üzerine parlak görünmesi için mum sürülüyor!

Bunları hakiki zeytinyağlı sabundan geçirdikten sonra elma sirkeli sudan geçirin. Ya da elma sirkesi ile ovun. Meyveyi kabuğuyla tüketin eğer sterilse.

Lahana, marul gibi yiyeceklerin ilk dört kabuğu çöpe atılmalı

İstediğiniz kadar yıkayın bunların üzerindeki pestisitleri temizleyemezsiniz. Çaresi yok.

3 ayda bir su değiştirilmeli

Çok muhteşem sularımız var ama ne olursa olsun tabiatı rezil ediyoruz. Satın aldığımız sularda az miktarda da olsa kanserojen dozlar karışabilir. Bunlar kontrollü sular ama 3 ayda bir değiştirmek gerekiyor.

Plastik her yerde zehir. Plastik bardaklar, kaplar, plastik herhangi bir şey…

Ben ona girmiyorum bu lafı söylersem yer yerinden oynar. Bu plastikler ev yapımına girdiler. Doğrudan doğruya inşaat malzemesi olarak kullanıyorlar. Çok bilinçli olun, çok iyi markalar kullanın. Bunları söylemem demek
Türk ekonomisiyle oynamam demek. Ben insanlara kendimi adadım, onun için kimseden korkmuyorum açık açık söylüyorum.

Meyve suyu, posasıyla tüketilmeli

Biz kanserli hastalara suyunu veriyoruz. Meyve suyuna geçmeyen çok madde posada kalıyor. Bu şekilde kolon ve miğde kanserinden korunmuş oluyorsunuz.

Bakır, özellikle beyin tümörlerinde ön plana çıkıyor

Çok iyi kalaylı olursa bu etki azalıyor. Ama kulağınıza bakır küpe bile takmayın.

Çocuklar, yeşil plastik sahalarda oynamamalı

Plastik çimenler sentetiktir ve kanserojen madde alabilirler.

Havuzlar iyi temizlenmeli

Ozonla temizlemek en fazladır. Aşırı klorluysa yine spor yerine kansere hazırlık yapıyorsunuz…

Bütün beyazlatıcılardan kaçınılmalı

Çocuklarımızın kullandığı o pırıl pırıl bembeyaz defterler klorla temizleniyorlar. Bunlarla temizlenmemiş defter kullansınlar. Kullandıkları boyalarda da kanserojen etkisi vardır.

Kanser dalga dalga geliyor

Prof. Dr. Erkan Topuz’un verdiği şu çarpıcı bilgi, kanserin boyutlarını açıkça ortaya koydu:

“Kanser dalga dalga geliyor. 2020 yılında 20 milyon insan kansere yakalanacak. Ama eğer bunları yaparsak belki bunu 15 milyona indirebiliriz. O yüzden gözümüzü açalım. Bu iş çocukluktan başlıyor. Çocuklarımıza bu terbiyeyi vermek zorundayız. Ailedeki çocuk annesini taklit eder. Anne ne yiyorsa çocuk da onu yer.”

Topuz, yaptığı açıklamalar nedeniyle bir takım sektörleri zor duruma soktuğu eleştirileri için ise, “Benim için insan sağlığı birinci plandadır. Ekonomi ikinci plandadır. Bir insanın kanser olması durumunda devlete ve millete verdiği zarar milyarlarca dolardır. O yüzden dikkatli olduğunuz takdirde ekonomiye de katkınız olur. Aslında ben bunları anlatarak Türkiye’nin ekonomisini de kurtarıyorum farkında değiller” diye konuştu.

Aile hekimi nasıl olunur, aile hekimi maaşları ne kadar?

Aile Hekimi Nedir?

Aile Hekimi, vatandaşların sağlık hallerini analiz eden, tedavisini gerçekleştiren ve hastalığın ilerlemesini önlemek amacıyla çeşitli sağlık taramaları yapan doktor grubuna verilen isimdir. Aile hekimi, bir başka uzmanlık alanı icap eden çok ciddi problemleri, konunun uzmanına ya da uygun bir kliniğe yönlendirip. Aile hekimliği, uzman hekimlerin aksine, genel pratisyenlerdir ve aile hekimliği kavramı ise özellikle de ailelerin sağlığını korumak amacıyla oluşturulmuştur. Bu sebeple de aile hekimleri, her yaş grubundan hastalara bakmak üzere eğitim görmüştür.

Aile Hekimi Ne İş Yapar?

Aile hekimi, tıbbi tedavi görmeye gereksinim duyan hemen her vatandaşa tedavide ilk basamak olarak kabul edilmiş olan tanının konulması veya bir uzmana yönlendirme ile mükelleftir. Aile hekiminin diğer meslek yükümlülükleri aşağıda maddeler halinde tek tek sıralanmıştır;

  • Mesleği ile ilgili hizmet içi eğitimlere katılmak,
  • Doğumun gerçekleşmesinden itibaren hasta kayıtlarını tutmak ve takibini gerçekleştirmek,
  • Gebe kadınlara doğum öncesinde ve doğum sonrasında bakım uygulamalarının sağlamak,
  • Hastalıkları önleme hususunda hastaları eğitmek,
  • Aşı takip muayenelerini yapmak ve aynı şekilde aşıları uygulamak, Engelli, yatalak, yaşlı durumdaki hasta vatandaşlara evde sağlık hizmeti sunma,
  • Aile Sağlık Merkezine kayıtlı olan vatandaşlara periyodik bir şekilde sağlık muayenesini yapmak,
  • Hastalık tanısının konulması ile tedavisinin gerçekleştirilmesi ile ilgili araç temin etmek,
  • Hastanın öyküsünü dinlemek ve buna göre çeşitli tedavi uygulamalarını yapmak.

Aile Hekimi Nasıl Olunur?

Aile hekimi olabilmek amacıyla öncelikli olarak;

  • Üniversitelerin tıp bölümünden mezun olduktan sonra pratisyen hekim unvanı ile aile hekimliği eğitim programının tamamlanması gerekir.
  • Aile hekimi sertifikası alınması gerekir. Üniversitelerin tıp fakültelerine bağlı olarak hizmet veren Aile Hekimliği anabilim dalı bitirmek gerekir,
  • Tıpta uzmanlık sınavı ile herhangi bir daldan uzmanlık unvanı kazanmak ve daha sonrasında ise Aile Hekimliği eğitimini almak.

Aynı zamanda iletişim ile özellikle de dinleme becerisine sahip olmak ve ekip çalışmasına yatkın bir şekilde faaliyet gösterebilmek, tıp alanındaki gelişmeleri yakından takip etmek ile hastalara; dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin eşit muamelede bulunmak, aile hekiminde olması gereken özellikler arasında yer alır.

Aile Hekimi Olma Şartları Nelerdir?

Aile hekimi olma şartları ile ilgili olarak genel itibariyle; aile hekimi olmak isteyen kişiler, öncelikli olarak hangi aşamalardan geçmeleri gerektiği hususunun merak etmeye başladılar. Aile hekimi olmak amacıyla eğitim süreçleri ise aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır;

  • 6 yıllık tıp fakültesinden mezun olmak
  • Tıp eğitiminden mezun olan ve ‘pratisyen hekim’ unvanı ile kazanan vatandaşlar açısından aile hekimliği eğitim programına kayıt olmak,
  • Aile Hekimliği eğitim programlarını başarılı bir şekilde bitirerek “aile hekimi sertifikası” almak,
  • Üniversitelerin tıp fakültelerine bağlı olan aile hekimliği anabilim dalını başarılı bir şekilde tamamlamak,
  • Tıpta Uzmanlık sınavı ile herhangi bir dalda uzmanlık kazandıktan hemen sonra aile hekimliği eğitimini tamamlamak.

Aile Hekimi Maaşları Ne Kadardır?

Aile hekimlerinin maaşları; evli ya da bekâr olmaları durumu, çalışılan yıl sayısı, kamu ya da özel sektör hastanelerinde çalışma durumuna göre değişiklik gösterebilir. 2021 senesindeki aile hekimi açısından güncel maaş aralığı 6 bin TL ile 8 bin TL arasında değişiklik gösterir.

Aile Hekimi İş İmkanları Nelerdir?

Aile hekimi eğitimini bitiren veya aile hekimi bölümünden mezun olan tıp fakültesi mezunları, aile sağlık merkezlerinde göreve başlar.

Çörek otu yağı ne işe yarar, saça ve cilde faydaları neler?

Beyaz ve mavi çiçekli bir bitkinin siyah tohumları olan çörek otu yağının antioksidan etkisi oldukça yüksektir. Zayıflamadan cilt güzelliğine, saç bakımından diş ağrısına kadar çeşitli amaçlara hizmet eden çörek otu yağına halk arasında şifa yağı denilmektedir. Gelin bu şifa yağının faydalarını beraber inceleyelim.

Çörek Otu Yağı Ne İşe Yarar? Faydaları Neler?

Çeşitli sağlık sorununa şifa sağlaması için kullanılan çörek otu yağ olarak daha çok tercih edilmektedir. Çörek otu yağı, içerisinde farklı vitamin ve mineral barındırmaktadır. Yapılan klinik çalışmalar neticesinde çörek otu ne işe yarar sorusuna sayısız cevap verilebilmektedir. Meme kanserinden cilt lekelerine, saç dökülmesinden kolesterole kadar çeşitli sağlık sorunlarına iyi gelen çörek otu yağının faydaları şunlardır:

  • Romatoid artrit denilen iltihaplı eklem romatizmasının semptomlarını hafifletir.
  • Kanserle mücadelede etkilidir.
  • Sedef hastalığının etkilerini azaltır.
  • Vitiligo lezyonlarını azaltır.
  • Kolesterolü dengeler.
  • Astım hastalığına iyi gelir.
  • Mide ağrılarına ve reflüye iyi gelir.
  • Vücut kitle endeksinin düşmesine katkı sağlar.
  • Cildi yumuşatır.
  • İltihap kurutucu özelliğe sahiptir.
  • Bağışıklık sistemini güçlendirmektedir.
  • Kan şekerinin düşmesine yardımcı olur.

Çörek Otu Yağı Nasıl Kullanılır?

Kalitesi çok yüksek olan çörek otu yağı nasıl kullanılır bilinmesi gerekmektedir. Çörek otu yağını soslara, salatalara, çorbalara, yemeklere ve içeceklere lezzet vermesi için ekleyebilirsiniz. Bununla beraber kremlerin ve şampuanların içerisine de ekleyerek kullanılabilir. Cilt tarafından hızlı bir şekilde emilebilme özelliği olduğu için masaj yağı olarak cilde sürülebilir.

Çörek Otu Yağının Saça Faydaları

İçeriğinde çeşitli vitaminler bulunan çörek otu yağının saça faydaları bir hayli fazladır. Saç köklerini besleyen çörek otu yağı, koparak dökülmelerin önüne geçmektedir. Ayrıca düzenli kullanıldığı zaman yeni saçların çıkmasına yardımcı olur. Çörek otu yağının bilinmeyen bir etkisi de, saçlardaki beyazlıkları azaltmasıdır.

Çörek Otu Yağı Cilde Sürülür Mü?

İnsan vücudunun birçok bölgesine fayda sağlayan çörek otu yağını cildinizde de rahatlıkla kullanabilirsiniz. Ciltteki hücreleri hızlı bir şekilde yenileyen çörek otu yağı genç bir görünüm elde etmenize yardımcı olur. Alerji ve akne gibi cilt rahatsızlıklarında da çörek otu yağının etkileri büyüktür. Herhangi bir yan etkisine rastlanılmayan çörek otu yağını cildinize sürebilirsiniz. Ancak herhangi bir alerjiniz var ise öncelikle doktora danışmanız faydalı olacaktır.

Çörek Otu Yağı Zayıflatır Mı?

İştahı kesme etkisi olan çörek otu yağı zayıflatır mı merak konusudur. Özellikle bel, basen ve göbek bölgesinden şikayetçi olanlara düzenli olarak çörek otu yağı kullanmaları önerilmektedir. Sağlıklı beslenme ve spor ile beraber kullanılan çörek otu yağı kısa sürede hızlı kilo vermeye yardımcı olmaktadır. Verilecek kilonun ne kadar olduğu kişinin yaşına, kilosuna ve metabolizmasına göre değişmektedir.

Hamilelikte Çörek Otu Yağı Kullanımı

Bebek bekleyen anne adaylarının beslenmelerine ve kullandıkları ürünlere çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Çeşitli faydaları olmasına karşın çörek otu yağının düşüğe neden olma riski vardır. Bu nedenle hamilelikte çörek otu yağı kullanımı önerilmemektedir. Bu nedenle kullanacağınız her şeyi önce doktorunuza danışmanız önemlidir.

Gıdık eritme mümkün mü, kaç seansta biter? Buzla gıdı eritme

Gıdık eritme mümkün mü? sorusu tüm kadınların cevabını merak ettiği bir sorudur. Teknolojinin gelişmesi ile beraber estetik sektörü de gelişmektedir. Bu gelişme sayesinde gıdı sorunu ameliyatsız bir şekilde giderilmektedir. Gıdı sorunu yaşıyorsanız üzülmenize hiç gerek yok. Yazımızın devamında bu sorundan nasıl kurtulabileceğiniz özenle anlatılmıştır.

Gıdık Neden Büyür?

Çeneden başlayarak boynun alt kısmına kadar uzanan bölge gıdı bölgesi olarak adlandırılır. Yaşın ilerlemesi ile beraber oluşan deformelerden bu bölge de etkilenmektedir. Dışarıdan direkt olarak dikkat çeken gıdı sarkması oldukça rahatsız edicidir. Peki, gıdık neden büyür? Gıdının büyümesine neden olan etmenler şu şekilde sıralanabilir:

  • Yaşın ilerlemesi
  • Genetik özellikler
  • Sigara tüketimi
  • Kötü beslenme
  • Kötü alışkanlıklar
  • Aşırı kilo alma

Gıdığı Yok Etmek İçin Ne Yapmalı?

Belli bir yaştan sonra cildin esnekliğini yitirmesi ile beraber vücutta sarkmalar meydana gelmektedir. Buna bağlı olarak oluşan gıdı sarkması rahatsız edici bir görüntü ortaya çıkarmaktadır. Peki, gıdığı yok etmek için ne yapmalı? Gıdıktan kurtulmak mümkün mü?

Gıdık eritmek elbette mümkündür. Ancak bunun için öncelikle sabırlı olmalısınız. Daha genç bir görünüme kavuşmak ve gıdı sarkmasından kurtulmak için gıdı eritme egzersizleri deneyebilirsiniz. Günde yalnızca 20 dakikanızı ayırarak yapacağınız egzersizler ile gıdı problemine elveda diyebilirsiniz. Bununla beraber kilo kontrolü sağlamalısınız. Çünkü hızlı ve fazla bir şekilde alınan kilo, kendini ilk olarak gıdı bölgesinde göstermektedir.

Gıdık Eritmek Mümkün Mü? Gıdık Nasıl Eritilir?

Son derece doğal bir durum olan gıdı sarkması herkeste görülebilmektedir. Ancak bu sarkmadan kurtulmak mümkündür. Gıdık sarkması sorununu evde çözmek istiyorsanız, düzenli olarak egzersiz yapmalısınız. Ayrıca gıdı maskesi de bu konuda yardımcı olmaktadır. Gıdı sarkması için egzersiz faydalıdır. Fakat bu sürecin uzun olacağı unutulmamalıdır.

Gıdık eritme için orta parmağınız ile sağ işaret parmağınızı çenenizin ortasında tutun. Sol eliniz ile çene kemiğinizin sağ tarafına masaj yapın. Bu esnada boynunuzu gergin tutmanız çok önemlidir. Bu hareketin 3 kere tekrar edilmesi önerilmektedir. İkinci aşamada, orta parmak kulak memesinin arkasına yerleştirilir ve bu hizadan boynun alt kısmına masaj yapılır. Boyun içerisindeki lenflerin çalışmasını sağlayan bu hareket gıdının erimesine yardımcı olmaktadır.

Gıdı Lipoliz Nedir?

Yüz bölgesinde oluşan kırışıklıklar ve şekil bozuklukları makyajla gizlenebilmektedir. Ancak gıdık bölgesi için bu durum maalesef söz konusu değildir. Gıdı sarkmasından kısa sürede kurtaran gıdı lipoliz bu aşamada devreye girmektedir. Gıdı lipoliz ile gıdı bölgesindeki sarkmalardan kurtularak kendinizi daha genç hissedeceksiniz.

Gıdı lipoliz nedir dediğinizi duyar gibiyiz. Lazer ile yapılan gıdı lipoliz, bir nevi estetik cerrahi uygulamasıdır. Bu uygulama ile çene altı bölgesinde görülen sarkmalar ve yağlar parçalanarak yok edilir.

Gıdı Eritme Kaç Seansta Biter?

Gıdı lipoliz ile gıdık bölgesindeki yağlardan kurtulmak artık zor değil. Gıdı bölgesinin toparlanmasına yardımcı olan gıdı eritme işlemi toplamda 4 – 6 seanstan oluşmaktadır. Ancak kişinin gıdı bölgesindeki yağ durumuna göre seans sayısı değişebilmektedir. Son derece konforlu olan gıdı eritme operasyonu ortalama 20 dakika sürmektedir.

Buzla Gıdı Eritme Nasıl Yapılır?

Gıdı eritme yöntemleri arasında yer alan buzla gıdı eritme nasıl yapılır? Yeni nesil gıdı eritme yöntemlerinden olan buzla gıdı eritme birçok kişi tarafından tercih edilmektedir. Coolsculpting de denilen buzla gıdı eritme işleminde tek seansta bile sonuç alınabilmektedir. Etkili bir yağ yakıcı olan buzla eritme işlemi soğuk liopliz olarak da adlandırılır.

Buzla gıdı eritmenin FDA tarafından onaylanmış olması, bu yönteme olan ilgiyi ve güveni artırmaktadır. Özel olarak hazırlanan aplikatör ile gıdı bölgesindeki yağlar kontrollü bir şekilde soğutulmaktadır. İşlem esnasında cilt yüzeyine herhangi bir zarar verilmemektedir.

Gıdık Eritme Maskesi

Geçmişten bu yana ilgi gören gıdı eritme maskesi sayesinde gıdı bölgesindeki yağlarınızı eritebilirsiniz. Maskenin tek başına etkili olmayacağı unutulmamalıdır. Yapılacak egzersizler ile beraber gıdı eritmeye yardımcı olmaktadır. Gıdık eritme için önerilen çeşitli maskeler bulunmaktadır. Aşağıda aktarmış olduğumuz bu maskelerden size en uygun olanı tercih edebilirsiniz.

Suna Dumankaya Gıdık Eritme Maskesi: Güzellik uzmanı Suna Dumankaya tarafından önerilen gıdı eritme maskesi için bir şişe maden suyu, 1 çay kaşığında deniz suyu, 1 tutam dereotu ve 1 tutam semiz otu gerekmektedir. Tüm malzemeler robottan geçirilerek buz kabında dondurulur. Donan maske ile sabah akşam gıdı bölgesine masaj yapılır.

Menengiç Kahvesi Maskesi: Cam kasenin içerisine 1 kahve fincanında menengiç kahvesi, 1 kahve fincanında rendelenen beyaz sabun, 1 kahve fincanında sumak ve 1 yumurta akı karıştırılır. Hazırlanan karışım tülbente koyularak gıdı bölgesine bağlanmalıdır.

Ameliyatsız Gıdı Eritme Fiyatları

Yeni nesil teknolojilerden olan ameliyatsız gıdı eritme fiyatları en çok merak edilen konuların başında gelmektedir. Hem kadınların hem de erkeklerin ortak sorunlarında olan gıdı sarkması için ameliyat olmanıza hiç gerek yok. Geliştirilen yeni yöntem ile ameliyatsız gıdı yağları eritilebilmektedir. Fiyatları konusunda net bir bilgi vermek mümkün değildir. Çünkü herkesin gıdı bölgesindeki yağ oranı ve sarkması farklıdır. Verilecek fiyat ise bu farklılıklara göre değişmektedir.

Gıdı Eritme Makinesi Kullananlar

Gıdık sarkmasından rahatsız olanlar ve bu durumu evde çözmek isteyenler için gıdı eritme makinesi üretilmiştir. Çeşitli online satış sitelerinde sunulan bu makineleri kullananlar yaşadıkları süreci aktararak makineyi almak isteyenlere yardımcı olmaktadırlar. Bu yorumlar incelendiğinde, makineyi kullanan bir kesimin memnun olduğu ancak bazı kesimin ise makineden bekledikleri etkiyi göremediği anlaşılmaktadır. Eğer gıdı eritme makinesi almayı düşünüyorsanız, satın alacağınız sitedeki kullanıcı yorumlarını mutlaka inceleyin.

Gıdık Eritme Kremi Var Mı?

Gıdık sarkması sorunu yaşayanların sayısı arttıkça çeşitli gıdık eritme yöntemleri geliştirilmektedir. Bu yöntemlerden biri de gıdık eritme kremi olarak karşınıza çıkıyor. Piyasada çeşitli markaların gıdık eritme kremleri mevcuttur. Her kremin etkisi birbirinden farklıdır. Online satış sitelerinde yer verilen bu kremlerin içeriğini detaylı olarak incelemeniz önerilmektedir. Ayrıca kremi kullanan kişilerin yorumlarına da göz gezdirmeniz yararınıza olacaktır.

Gıdı Eritme Egzersizleri Neler?

Evde uygulanabilecek yöntemlerden biri olan gıdı eritme egzersizleri düzenli olarak tekrarlanmalıdır. Gıdı bölgesindeki yağları yakarak sarkmayı önlemeyi hedefleyen gıdı eritme egzersizleri gün içinde çok zamanınızı almayacak. İşte gıdı eritmeye yarayan egzersizler:

1- Düz Çene Çıkıntısı: Başınızı geriye doğru eğerek tavana bakın ve alt çenenizi öne doğru itmeye çalışın. İçinizden 10’a kadar sayın.

2- Top Egzersizi: Çene altına 25 cmlik topu yerleştirin ve çenenizi topa doğru 25 kez bastırın.

3- Büzüşmek: Başınızı geriye eğin ve tavana bakın. Dudaklarınızı tavanı öper gibi sıkın ve bekleyin.

4- Dil Gerilmesi: Dilinizi dışarı çıkararak ileriye bakın. Dilinizi 10 saniye boyunca burnunuza yaklaştırarak tutun.

5- Boyun Germe: Başınızı geriye doğru eğerek tavana bakın. Dilinizi ise damağınıza bastırarak 10 saniye bekleyin.

6- Alt Çene Çıkıntısı: Başınızı geriye doğru eğerek tavana bakın. Alt çenenizi öne kaydırın ve başınızı sağa çevirin. Her iki yön için 10 saniye bekleyerek bu egzersizi yapın.

Gıdık Bandı İşe Yarıyor Mu?

Yıllar içerisinde maruz kalınan faktörler nedeni ile sarkan gıdık bölgesini eski gerginliğine kavuşturmak için gıdık bandı üretilmiştir. Maddi açıdan estetik operasyon yaptıramayacak kişiler tarafından hızlı çözüm sağlaması için tercih edilen gıdık bandı geçici çözüm sağlamaktadır. Herhangi bir zararı olmayan bu bantlar ile ilk etapta gıdık sarkması gitmiş gibi görünse de, kısa zaman sonra gıdık eski haline gelmektedir. Kullanımı kolay olan ve cildin nefes almasını engellemeyen gıdık bantlarını günlük kullanım için tercih edebilirsiniz.

Yılan yağı ne işe yarar, saça iyi gelir mi, saç çıkarır mı, uzatır mı?

Alternatif tıp çözümleri arasında yer alan yılan yağı, eski zamanlarda kellik sorununun giderilmesinde kullanılıyordu. Güney Afrika ve Çin’de üretilen yılan yağı, zamanla tüm dünyada bulunabilen bir ürün haline gelmiştir. Saçların kısa zamanda hem güçlü hem de sağlıklı bir şekilde uzamasına yardımcı olan yılan yağından daha fazla fayda sağlamak için nasıl kullanılacağının bilinmesi gerekmektedir.

Yılan Yağı Ne İşe Yarar, Nasıl Kullanılır?

Popülaritesi her geçen gün artan yılan yağı ne işe yarar sorusuna en net cevap olarak, saçların dökülmesini önleyerek yeni saç çıkmasını sağlar cevabı verilebilir. Dış görünümü önemli ölçüde etkileyen saçlar stres, yanlış ürün kullanımı, dış etkenler, genetik ve hastalık gibi bazı nedenlere bağlı olarak dökülmektedir. Bu dökülmeyi önlemek için birçok krem ya da yağ kullanılsa da, saç dökülmesinin önüne geçemeyen kişiler yılan yağının nasıl kullanıldığını ve ne işe yaradığını merak etmektedir.

Eski dönemlerde farklı yağlar ile karıştırılan yılan yağının kelliğe iyi geldiği belirtilmektedir. Saçların cansız görünümünün önüne geçen yılan yağı yeni saç oluşumunu da hızlandırmaktadır. Yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre yılan yağının diğer faydaları şunlardır:

  • Yılan yağı içerisinde bulunan yararlı yağlar sayesinde yaşlanmanın ve kırışıklığın önüne geçilmektedir.
  • Egzamalara iyi gelen yılan yağı, kaşıntıları da azaltmaktadır.
  • Saç sağlığına birçok fayda sağlamaktadır.
  • Kırık saç uçlarının onarılmasında etkilidir.
  • Saçların uzamasına yardımcı olmaktadır.
  • Saçların beyazlamasını yavaşlatmaktadır.
  • Kaş ve sakalların gürleşmesini sağlamaktadır.
  • Eklem ağrılarına iyi gelmektedir.
  • Vücuttaki yara izlerinin kısa sürede geçmesinde etkilidir.

Faydaları bir hayli fazla olan yılan yağı kullanımı son derece önemli bir konudur. Yılan yağı kullanımında saçların yoğunluğu ön plana çıkmaktadır. Yılan yağının temiz saçlara uygulanması önerilmektedir. Yılan yağını az miktarda şampuanlarınıza ekleyerek de kullanabilirsiniz.

Az miktarda kullanılan yılan yağı ile saç diplerine 5 dakika kadar masaj yapılmalıdır. Yılan yağı bir saat kadar saçlarda bekletildikten sonra yıkanmalıdır. Bir ay boyunca düzenli olarak yapılması önerilen yılan yağını saç uçlarına da sürebilirsiniz.

Yılan Yağı Saça İyi Gelir Mi, İşe Yarıyor Mu?

Uzun ve gür saçlara sahip olmak herkesin hayalidir. Ancak bazı kişiler çeşitli etkenlere bağlı olarak bu hayaline ulaşamıyor. Tam da bu noktada uzun ve gür saçlara sahip olmak isteyen kişiler yılan yağı saça iyi gelir mi, işe yarıyor mu diye araştırma yapıyorlar. Yılan yağı saçların sağlıklı bir şekilde uzamasına ve gürleşmesine yardımcı olmaktadır. Eskiden beri kullanılan ve günümüzde daha popüler hale gelen yılan yağının saçlara iyi geldiği ve işe yaradığı belirtilmektedir. Düzenli kullanımla birlikte saç köklerinin güçlendiği ve saçların daha hızlı uzadığı, gürleştiği tespit edilmiştir.

Yılan Yağı Saç Çıkarır Mı, Uzatır Mı?

İsminden faydalarına, tüm yönleri ile dikkat çeken yılan yağı saç çıkarır mı, uzatır mı? Sorusu sizin de aklınızı kurcalıyor olabilir. Yapılan araştırmalara göre, içeriğinde bulunan Omega 3 ve diğer yağ asitleri sayesinde yılan yağının saçları çıkardığı ve uzattığı söylenmektedir.

Yılan yağını zeytinyağı ya da badem yağı ile karıştırarak saç diplerinize, sakallarınıza ve kaşlarınıza masaj yaparak sürebilirsiniz. Bu sayede daha kısa sürede olumlu sonuç alabilirsiniz. Yılan yağının karşılaşılan herhangi bir yan etkisi yoktur. Ancak alerjik yapıya sahip olan kişilerin yılan yağını kullanmadan önce doktorlarına danışmaları önerilmektedir.

Yılan Yağı Saçları Gürleştirir Mi?

Zehirsiz yılanlar kullanılarak elde edilen yılan yağı saçları gürleştirir mi derseniz cevabımız evet olacaktır. Zarar gören ve yıpranan saç tellerini besleyen yılan yağı sayesinde daha gür ve güçlü saçlara sahip olabilirsiniz. Ancak orijinal yılan yağı kullandığınızdan emin olmalısınız. Güvendiğiniz aktarlardan ya da online satış sitelerinden yılan yağını temin edebilirsiniz.

Yılan Yağı Saç Dökülmesine İyi Gelir Mi?

Günümüzde saç dökülmesi sorunu yaşayan kişilerin sayısı bir hayli fazladır. Bazen genetik etkenler bazen dış etkenler nedeniyle dökülen saçlarınız için artık üzülmeyin. Saçlar için mucize olarak nitelendirilen yılan yağı saç dökülmesine iyi gelmektedir. Yılan yağını kullanan kişilerin yaptığı yorumlar incelendiğinde, yılan yağının kepeklenmeyi önlediği ve saç dökülmesini gözle görülür seviyede azalttığı görülmektedir.

Yılan Yağı Ne Kadar Sürede Saç Uzatır?

Kısa sürede saçlarının uzamasını isteyen kişiler için yılan yağı ne kadar sürede saç uzatır önemlidir. Yılan yağını düzenli olarak günde bir kez bir ay boyunca kullandığınız zaman ilk günlerde dahi farkı göreceksiniz. Bu aşamada önemli olan gerçek yılan yağının düzenli olarak kullanılmasıdır. İlk günlerde bile etki gösteren yılan yağı ile bir ay gibi bir sürede saçlarınızın uzayacağı söylenmektedir.

Yılan Yağının İçinde Neler Var?

Yılan yağı içinde Omega 3, fosfat, magnezyum, D vitamini, A vitamini ve EPA bulunmaktadır. Tüm bu besleyici asitler sayesinde saçları kısa sürede uzatan yılan yağının saç dökülmesinde de etkili olduğu belirtilmektedir.

Orijinal Yılan Yağı Nasıl Anlaşılır?

Yılan yağından istenen faydanın sağlanması için ürünün orijinal yılan yağı kullanılması gerekmektedir. Piyasada çok farklı markaların yılan yağı bulunmaktadır. Orijinal olmayan yılan yağından istenen fayda sağlanamaz. Bitkisel bir yağ olmayan yılan yağında temel amaç cilt ve saç bakımını sağlamaktır.

Sahte yılan yağları faturasız, bandrolsüz ve denetimsiz bir şekilde kaçak yollarla ülkeye girmektedir. Vücuda yararı olmayan sahte yılan yağının farklı etkilere sebep olma ihtimali de bulunmaktadır. Bu nedenle güvenmediğiniz markalardan, sitelerden ya da aktarlardan yılan yağı almamanız önerilmektedir.

Yılan Yağı Şampuana Katılır Mı?

Özellikle saçlara olan etkisi ile tercih edilen yılan yağı, saç bakım tariflerinin vazgeçilmez ürünlerinden biridir. Saç dökülmesinin önüne geçen yılan yağı sayesinde kısa zaman diliminde daha uzun ve gür saçlara kavuşmak mümkündür. Yılan yağını çeşitli şekillerde kullanabilirsiniz. Yılan yağının şampuanlara katılarak da kullanılabileceği söylenmektedir. Ancak kimyasal içeriği olan şampuanlar yılan yağının etkilerini biraz azaltabilir. Bu nedenle yılan yağını direkt olarak saçlarınıza sürmeniz daha hızlı sonuç almanıza yardımcı olacaktır.

Saça zeytinyağı sürmek ne işe yarar, saç çıkarır mı?

Tüketim amacı ile kullanılan zeytinyağı cilt, saç ve ağrılar gibi çeşitli alanlarda da kullanılabilmektedir. Tamamen doğal olan zeytinyağının saçlara olan etkisinden yararlanan kişi sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Sizde saçlarınızla ilgili yaşadığınız sorunlar için bitkisel çözüm arıyorsanız, zeytinyağının kullanımına ilişkin vereceğimiz bilgileri uygulayabilirsiniz.

Saça Zeytinyağı Sürmek Ne İşe Yarar?

Zeytinyağının içeriğinde birçok farklı vitamin bulunmaktadır. Bu vitaminler saça zeytinyağı sürmek ne işe yarar sorusunun en temel cevabını oluşturmaktadır. Çünkü saçınıza zeytinyağı sürerek saç köklerinizi bu vitaminler ile beslemiş olursunuz. Zeytinyağını saça sürmenin göstereceği olumlu etkiler şu şekilde sıralanabilir:

  • Saç dökülmesini azaltır.
  • Yeni saçların çıkmasına yardımcı olur.
  • Saçları gürleştirir.
  • Saçları derinlemesine besler.
  • Kepek problemini giderir.
  • Saçlara kaybettiği nemi kazandırır.
  • Saçların parlak görünmesine yardımcı olur.
  • Saçlarda meydana gelen kırılmaları engeller.
  • Yıpranan saçları onarır.

Zeytinyağı Saç Çıkarır Mı?

Zeytinyağının saçlara olan faydası sayısız olmasına rağmen zeytinyağı saç çıkarır mı daha çok merak edilmektedir. Dış görünümü daha güzelleştiren en önemli etmenlerden olan saçların dökülmesi kişileri psikiolojik olarak da etkilemektedir. Bu durumdan kurtulmak için bitkisel tedavi yöntemlerini araştıranlar zeytinyağı ile karşılaşırlar.

Yağ asitleri, E vitamini ve minerallari ile saçları besleyen zeytinyağı saç dökülmesini azaltmaktadır. Bununla beraber, düzenli kullanıldığı zaman yeni saçların çıkmasına da yardımcı olmaktadır. Saç çıkarma konusunda etkili olan sarımsak ile beraber kulllanıldığında saçların çıkması daha hızlı olmaktadır.

Zeytinyağı Saça Nasıl Uygulanır?

Zeytinyağının saçlara olan etkisinden faydalanmak isteyenler, zeytinyağı saça nasıl uygulanır öğrendikten sonra bakım işlemine geçmelidirler. Doğal yağ sıralamasında ilk sıralarda yer alan zeytinyağını ocakta ısıtarak kullanabilirsiniz. Ilık kıvama gelen zeytinyağını saçlara masaj yaparak uygulayabilirsiniz. Daha sonra saçlarınızı streç film ya da poşetle sararak 1 saat bekleyip yıkayabilirsiniz.

Zeytinyağı Temiz Saça Mı Uygulanır?

Zeytinyağının temiz ya da kirli saça uygulanması konusunda bir kural yoktur. Ancak zeytin yağını temiz saça uygulamak daha doğru olacaktır. Kullanım konusunda yapılan tavsiyelere göre, zeytinyağının saçları şampuanlamadan önce sürülmesi daha etkilidir.

Zeytinyağı Saçta En Fazla Ne Kadar Kalmalı?

Çeşitli saç sorunlarına fayda sağlayan zeytinyağı saçta en fazla ne kadar kalmalı saçların özelliklerine göre değişmektedir. Yağlı saçlara sahip olan kişilerin zeytin yağını saçlarında çok uzun süre bekletmemeleri önerilmektedir. Ayrıca bu kişilerin zeytin yağını saç köklerine değil saç uçlarına sürmeleri daha faydalıdır.

Saçlara sürülen zeytin yağını en az yirmi dakika bekletmek gerekmektedir. Zamanı olan kişilerin daha uzun bekletmelerinde herhangi bir sorun olmayacağı söylenmektedir. Hijyen koşullarına dikkat edildiği sürece zeytin yağını saçlarda uzun süre bekletmenin herhangi bir zararı yoktur.

Zeytinyağı Saça Faydaları Kaç Günde Bir Sürülür?

Zeytinyağının saçlara olan faydalarından bahsettik. Zeytinyağı bakımının düzenli olarak yapılması, elde edilecek sonucun daha hızlı olmasına yardımcı olmaktadır. Zeytinyağının saçlara haftada en az 2 – 3 kere uygulanması önerilmektedir.

Geceden Saça Zeytinyağı Sürüp Yatmak

Zeytinyağının faydalarından kısa sürede daha fazla yararlanmak isteyen kişiler, geceden saça zeytinyağı sürüp yatmak istemektedirler. Saçlara sürülen zeytinyağının ortalama en az 1 saat bekletilmesi önerilmektedir. Ancak gündüz zamanı olmayan kişiler, zeytin yağını geceden saçlarına sürerek yatabilirler. Bu sayede saç köklerine nüfuz eden zeytinyağının etkilerinden daha fazla faydalanabilirsiniz.

Zeytinyağının Saça Zararları Var Mı?

Saçları besleyen ve saç köklerini güçlendiren zeytinyağının saça zararları var mı sorusu uzmanlar arasında farklı görüşlere neden olmuştur. Bazı uzmanlar tamamen doğal yöntemlerle elde üretilen zeytinyağının saçlara herhangi bir zararı olmadığını belirtmektedir. Buna karşın iletilen görüşe göre, zeytinyağı içerisinde yararlı asitler dışında yağ asitleri de vardır ve bu yağ asitleri saçlara zarar vermektedir. Bu nedenle zeytinyağının saçlarda her gün kullanılmaması gerektiği iletilmektedir.

Zeytinyağı ve Sarımsak Saça Nasıl Uygulanır?

Tek başlarına saçlara sayısız faydaları olan sarımsak ve zeytinyağı, bitkisel saç bakım kürlerinin başında gelmektedir. Saçların dökülmesini yavaşlatan zeytinyağı ve sarımsak saç köklerini beslemektedir. Saçlarına zeytinyağı ve sarımsak kürünü uygulamak isteyenlerin ihtiyacı olan malzemeler yalnızca iki diş sarımsak ve bir yemek kaşığı zeytinyağıdır. İki diş sarımsak rendelenir ve 1 yemek kaşığı zeytinyağı ile karıştırıldıktan sonra saç diplerine sürülür. Bu karışım saçlarda yarım saat kadar bekletildikten sonra şampuanla yıkanır. Bu kürün haftada iki kere uygulanması önerilir.

Zeytin Sütü Saça Nasıl Uygulanır?

Saç ve cilt kalitesini koruma özelliği olan zeytin sütü çok az kişi tarafından bilinmektedir. 1 litresi için ortalama 150 kg zeytin sütü, sokum sıkım zeytinyağı kullanılarak hazırlanmaktadır. Her geçen gün rağbet gören zeytin sütüne çiğ yağ denilmektedir. Peki, zeytin sütü saça nasıl uygulanır? Ne gibi etkisi vardır?

Zeytin sütünün uygulanması normal zeytin yağından biraz farklıdır. Normal zeytinyağının ısıtılarak kullanılması önerilmektedir. Ancak zeytin sütünün ısıtılmaması gerekmektedir. Çünkü ısıtılan zeytin sütü içerisinde tüm vitamin ve mineraller etkinliğini kaybetmektedir.

Zeytin Sütü Faydaları İbrahim Saraçoğlu

Sofralardan eksik edilmeyen zeytini çeşitli şekillerde kullanmak mümkündür. Zeytinlerin preslenmesi ile elde edilen zeytin sütü faydaları İbrahim Saraçoğlu aracılığıyla çok güzel bir şekilde aktarılmaktadır. Tamamen doğal ürünlerin kullanılarak birçok soruna çare bulunduğunu ifade eden İbrahim Saraçoğlu, zeytin sütünün de evlerden eksik edilmemesini önermektedir. Zeytin sütünün bu kadar çok önerilmesini sağlayan faydaları şunlardır:

  • Kolesterolü dengelemeye yardımcı olur.
  • Sindirim sistemini düzenler.
  • Kabızlık sorununa çare olur.
  • Kalp dostudur.
  • Vücudun toksinlerden arınmasını sağlar.
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Kemik erimesini azaltır.
  • Mide rahatsızlıklarına iyi gelir.

 

Basen ve göbek eritmek için koşu bandı mı, bisiklet sürmek mi, koşmak mı?

Basen ve göbek eritmek için koşu bandı mı, bisiklet sürmek mi, koşmak mı?  sorusunun cevabı sıkça merak edilir. Erkek – kadın fark etmeksizin kilo problemi günümüzde herkesin yaşadığı sorunların başında gelmektedir. Yaşanan salgın hastalık nedeni ile evde kalınan günlerde hızlı bir şekilde kilo alınmaya başlanmıştır. Özellikle göbek ve basenlerde biriken yağlar kadınların korkulu rüyası olmaktadır. Ancak düzenli beslenme ve doğru spor ile kısa sürede bölgesel yağlardan kurtulmak mümkündür.

Kadınlarda genetik özelliklerin etkisi ile yağlar genel olarak basen bölgesinde birikmektedir. Basen bölgesinin yağlarını eritmek ise oldukça zordur. Basen eritmek için spor salonuna gitme zorunluluğu yoktur. Evde yapacağınız spor ile basen ve göbeğinizdeki fazlalıklardan kurtulabilirsiniz.

Basen Eritmek İçin Koşu Bandı Mı Bisiklet Mi?

Uygun diyet programı, güçlendirme hareketleri ve yoğun kardiyo ile basen eritmek hiç de zor değildir. Spor yaparken kullanılan spor aletlerinin her biri farklı bölgedeki yağların eritilmesini hedeflemektedir. Bunlardan biri olan bisiklet ile basen yağlarınızdan kurtularak bacaklarınızın incelmesini sağlayabilirsiniz.

Tempolu bir şekilde sürülen bisiklet ile yoğun ter atılabilmektedir. Düzenli olarak günde 20 – 25 dakika bisiklete binilmesi önerilmektedir. Her gün spor yapamayan kişilerin haftada 3 – 4 gün 30 – 40 dakika bisiklet sürmesi basen eritmede fayda sağlayacaktır. Koşu bandı ile de kilo vermek ve yağ yakmak mümkündür. Ancak koşu bandı bisiklete göre daha çok yormaktadır. Koşu bandında tüm vücut çalışsa da basenleri eritmek için bisiklet daha doğru bir tercih olacaktır.

Göbek Eritmek İçin Koşu Bandı Mı Bisiklet Mi?

Göbek problemi hem kadınların hem de erkeklerin canını sıkan bir durumdur. Spor aletleri ile kısa sürede göbek yağlarından kurtulmak için öncelikle göbek eritmek için koşu bandı mı bisiklet mi kullanılacak karar verilmelidir. Şimdi iki aletin de göbek yağı üzerindeki etkilerinden bahsedeceğiz.

Bisiklet ile tüm vücut yağlarından kurtulmak mümkündür. Bölgesel yağ eritme konusunda etkili olmayan bisiklet yerine koşu bandını tercih edebilirsiniz. Koşu bandında daha çok kalori harcayabilir ve göbek yağlarınızı daha hızlı eritebilirsiniz.

Bisiklet Sürmek Mi Koşmak Mı?

Bisiklet sürmek mi koşmak mı tercihi tamamen kişiye ve amaçlarına göre değişmektedir. Koşma ile bisiklet sürmeye göre daha fazla kalori harcanmaktadır. Buna karşın, eklemler için bisiklet sürmek daha avantajlıdır. Bacak kaslarına önem veren kişilerin bisiklet sürmeleri önerilmektedir. Kardiyo denildiği zaman akla gelen bu iki spor aktivitesi birbirine çok fazla benzemektedir. Her iki aktivitede de kalp atışı hızlanarak yağ yakılır. Bacak kaslarını daha hızlı çalıştıran bisiklet ile kilo verirken bacaklarınızı inceltebilirsiniz. Koşma da ise tüm vücut çalıştığı için her bölgeden yağ yakılmaktadır.

Bisiklet Sürmek Hangi Bölgeyi Zayıflatır?

İdeal egzersizlerden biri olan bisiklet sürmek son derece keyiflidir. Hem eğlenmek hem de kilo vermek isteyen kişiler bisiklet sürmek hangi bölgeyi zayıflatır bilmelidirler. Bu aktivite ile kilo verirken sırt ağrısı, yüksek tansiyon ve metabolik hastalıklarınızdan kurtulabilirsiniz. Kasları güçlendirerek kilo vermeyi sağlayan bisiklet basen, kalça, iç bacak ve baldır bölgesindeki yağları yakmaya yardımcı olur. Bölgesel zayıflama aleti olan bisiklet sayesinde tüm kaslar fazlası ile çalışmaktadır.

Zayıflamak İçin Koşu Bandı Mı Eliptik Bisiklet Mi?

Zayıflayarak istediği kiloya gelme hayali kuranlar için doğru spor aletlerinin seçimi oldukça önemlidir. Yüksek paralar vererek satın alınacak olan spor aletinde mutlu bir şekilde spor yapmak için tercihlerinizi gözden geçirmelisiniz. Zayıflamak için koşu bandı mı eliptik bisiklet mi tercih edeceğiniz konusunda sizlere yardımı olmaya çalışacağız. İlk olarak hangi bölgelerinizden kilo vermek istediğinizi belirlemelisiniz.

Kollar ile beraber bacakları da aktif bir şekilde çalıştıran eliptik bisiklet, bir tür kardiyo egzersizidir. Eliptik bisiklet ile ortalama olarak 1 saatte 750 kalori yakılmaktadır. Bu değer, kişinin kilosuna ve hızına göre değişmektedir. Koşu bandında 20 dakika da yakılan kalori için eliptik bisikleti 30 dakika sürmek gerekmektedir. Ancak eliptik bisiklette harcanan efor daha azdır. Koşu bandında 1 saatte ortalama 850 kalori yakılmaktadır. Bu esnada eklemlere ve kemiklere daha fazla yük binmektedir.

Koşu Bandı Hangi Bölgeyi Zayıflatır?

Zayıflamak isteyenlerin ilk tercihlerinden biri koşu bandıdır. Hızının ayarlanabilir olması, kullanılacak zeminin değiştirilebilmesi ve müzik dinleyebilecek imkan sunması koşu bandının tercih edilmesini artırmaktadır. Bu spor aletini kullanan kişiler koşu bandı hangi bölgeyi zayıflatır iyi bilmelidir. Çünkü kilo verme aşamasında yapılan sporun önemli çok büyüktür. Koşu bandı ile karın, kol, sırt, omuz, bel, göbek, yan bel çevresi yağlarından kurtulabilirsiniz. Koşu bandı, bu bölgedeki yağların yakılarak kilo verilmesini sağlamaktadır.

Eliptik Bisiklet Mi Kondisyon Bisikleti Mi?

Hedeflenen kiloya ve kilo verilmek istenen bölgeye göre eliptik bisiklet mi kondisyon bisikleti mi kararı değişiklik göstermektedir. Eliptik bisiklet sonrasında oksijen tüketiminin kondisyon bisikletine göre çok yüksek olduğu gözlenmiştir. Ancak elde edilen verim ise kondisyon bisikletine göre daha düşük olmaktadır. Kardiyo üzerine spor yapmak isteyenler için kondisyon bisikleti daha doğru bir tercihtir.

Eliptik Bisiklet Hangi Bölgeyi Zayıflatır?

Tüm vücudu çalıştırma özelliği ile tercih edilen eliptik bisiklet oldukça etkilidir. Hemen hemen tüm eliptik bisikletlerde hareket eden kollar bulunmaktadır. Bu da sırt, göğüs ve kol kaslarının çalışmasını sağlar. Bununla beraber kalça ve baldır kasları da aktif olarak çalışmaktadır.

Zayıflamak İçin Koşu Bandı Mı Yoksa Bisiklet Mi?

Zayıflamak isteyen kişiler için tercih edilecek spor şekli ve aleti son derece önemlidir. Kondisyon artırarak terlemek ve zayıflamak için koşu bandı mı yoksa bisiklet mi derseniz koşu bandı denilebilir. Yan bel çevresi, bacaklar, karın, omuz, sırt ve bel kaslarını çalıştıran koşu bandı ile zayıflamak mümkündür. Bisiklette ise özellikle bacak bölgesi kasları çalışmaktadır. Bu durumda yine kilo verilir ancak incelme yoğun olarak bacak bölgesinde görülür.

Yürümek Mi Yoksa Bisiklet Mi?

Uzmanlar tarafından sağlığı korumak için yürüyerek günde en az 10 bin adım atılması önerilmektedir. Yürüyerek tüm kasların çalışması sağlanabilir. Bununla beraber bisiklete binmek de oldukça etkilidir. Bu nedenle yürümek mi yoksa bisiklet mi daha etkili aktaracağız. Yürümenin en büyük dezavantajı fazla zaman almasıdır. 10 bin adım atabilmek için ortalama olarak 90 dakika yürümek gerekmektedir. Buna karşın bisiklet ile daha kısa zamanda daha çok kalori harcanır. Yapılan araştırmalar, obezite tedavisinde bisikletin daha etkili olduğunu ortaya koymuştur.

Bisiklet Sürmek İç Bacak İnceltir Mi, Karın Yağlarını Eritir Mi?

Sağlıklı yaşamın önemli olduğu günümüzde spora olan ilgi artmıştır. Kilo verirken bölgesel yağlardan kurtulmak isteyen kişileri en çok zorlayan bölgeler iç bacak ve karındır. İç bacak ve karın yağları zor erimektedir. Ayrıca bu iki bölgede sarkma sıkıntısı çok sık görülmektedir. Sarkma sorunu yaşayan ve bisiklet sürmek iç bacak inceltir mi, karın yağlarını eritir mi sorusunu soran kişilere evet cevabı verilebilir. Pedal attıkça iç bacakların daha fazla çalışmasını sağlayan bisiklet, karın kaslarını da çalıştırarak eritmektedir. İç bacak ve karın yağı probleminiz var ise bisiklet sürmeyi deneyebilirsiniz.

Güzellik merkezine gitmeden evde cilt bakımı nasıl yapılır?

Mutfağınızda bulunan birçok malzeme ile evde cilt bakımı kolaylıkla yapılabilir. Bunun için güzellik merkezlerine zaman ve para harcamak zorunda değilsiniz. Her kadın canlı, kusursuz ve parlak bir cilde sahip olmak ister. Kimyasal kremlerin ve kozmetik ürünlerin zararlarından uzak durmak isteyenler için en etkili cilt bakımı yöntemlerini derledik. Bu içeriğimizde evde doğal yolla cilt bakımı nasıl yapılır sorusuna cevap bulacaksınız. İşte başlıyoruz.

Evde Doğal Yolla Cilt Bakımı Nasıl Yapılır?

Cilt vücudumuzun en büyük organıdır. Yaşlanmanın ilk belirtilerini kolaylıkla üzerinde toplayacağından bakımı ihmal edilmemelidir. Özellikle zamandan tasarruf etmek isteyenler için doğal yolla cilt bakım önerilerini sizler için araştırdık.

Doğal Yüz Temizleme Sütü:

Cilt temizliği en önemli bakım aşamalarından biridir. Özellikle makyaj kalıntıları cildin kusurlarını artırır. Bu nedenle yüz temizleme sütü mutlaka kullanılmalıdır.

Malzemeler:

  • 1 tane salatalık
  • 1 su bardağı az yağlı süt

Hazırlanışı ve Uygulama:

Verilen ölçülerde süt kaynatılır ve süzülür. Ardından rendelenmiş salata süte ilave edilir ve bir kaba alınır. Hazırlanan bu karışım sabah ve akşam cilde uygulanır.

Yaşlanmaya Karşı Kakao Maskesi:

Kakao cilt için bir antioksidandır. Cilde nem verir ve yeniler. Yaşlanan cilt kurumaya meyillidir, çünkü nem bariyerleri zayıflar. Cildin bağışıklık mekanizmasını harekete geçirmek için yaşlanmaya karşı kakao maskesi önerilir.

Malzemeler:

  • 1çorba kaşığı ekşi kreme
  • 1 çorba kaşığı kakao tozu
  • 1 çorba kaşığı bal
  • Bir adet yumurta beyazı

Yapılışı ve uygulama:

Verilen ölçüdeki tüm malzemeler birleştirilir ve iyice karıştırılır. Kremsi bir form aldığında yüz ve boyun bölgesine sürülerek 20 dakika beklenir. Cildin kuruduğuna emin olduktan sonra (20 dakika) yüz hafiften ovularak, ılık suyla durulanır.

Maskenin içindeki krema cildi ölü derilerden temizler. Yumurta ve bal ise protein vererek, cildin sıkılaşmasını sağlar. Evde doğal yolla cilt bakımı maskeleri arasında hidrasyonu çoğaltıp en iyi nem veren bir tariftir. Haftada 1 kez uygulanabilir.

Siyah Nokta Giderici Deniz Tuzu Maskesi:

Deniz tuzu ile limon birleştiğinde siyah noktaların barınma şansı kalmaz. Cilt derinliklerine sızan tüm bakteriler yok olur.

Malzemeler:

  • 1 çorba kaşığı deniz tuzu
  • 1 tatlı kaşığı limon suyu
  • 1 çorba kaşığı su

Yapılışı ve Uygulama:

Cam bir kabın içinde tüm malzemeler karıştırılır. Temizlenmiş yüze çok baskı yapmadan uygulanır. Aksi takdirde tuz cildi çizer. Ortalama 5 dakika sonra ılık suyla durulanır ve nemlendirilir. Siyah noktalardan kısa sürede kurtulmayı sağlayan bu maskenin hatada 1 defa uygulanması gerekir. Antibakteriyel olan tuz tıkalı gözenekleri anında açar ve sivilce oluşumunu engeller.

Nemlendirici Doğal Maske (Yumurta Maskesi):

Evde cilt bakımı için yapılan maskelerde mutlaka nemlendirici görevi gören bir tarif olmalıdır. Cildin tüm nem ihtiyacını karşılayan bu tarif düzenli uygulanmalıdır. Ayrıca bu maske cildin mat görünümünü alarak, canlandırır.

Malzemeler:

  • 1 çorba kaşığı zeytinyağı
  • Yarım çorba kaşığı bal
  • 1 adet yumurtanın sarısı

Yapılışı ve Uygulama:

Tüm malzemeler homojen kıvama gelene kadar karıştırılır. Ardından cilde uygulanır ve 20 dakika sonra durulanır. İlk kullanımda cilde verdiği nem hissedilen bu tarifin haftada 2 defa düzenli yapılması önerilir.

Cilt Sıkılaştırıcı Doğal Maske

Elma sirkesi ile cilt sıkılaştırıcı doğal maske tarifi oldukça etkili yöntemlerden biridir. Oldukça gergin bir cilt için aşağıdaki malzemelere ihtiyacımız var.

Malzemeler:

  • Yarım kesilmiş yeşil elma
  • 3 adet ince kavun dilimi
  • 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi
  • 1 yemek kaşığı bal

Yapılışı ve Uygulama:

Yarım kesilmiş yeşil elma ve kavun dilimleri blendırdan geçirilir. Ardından içine bal ve yulaf ezmesi ilave edilerek karıştırılır. Cilde uygulanmaya hazır olan karışım yaklaşık 20 dakika ciltte bekletilir. Süre sonunda cilt soğuk suyla durulanır. Bu maskenin haftada 3 defa uygulanması önerilir.

Evde Doğal Tonik Tarifi:

Kozmetik toniklerin içinde kimyasal madde ve alkol bulunur. Ancak bu tarifle doğal yolla tonik yapabilirsiniz. Tonik cildin temizlenmesi ve mikroplardan arınması için olmazsa olmaz cilt bakım rutinleri arasındadır.

Malzemeler:

  • 1 çay bardağı gül suyu
  • 1 çay bardağı maden suyu

Hazırlanışı ve Uygulama:

Verilen ölçüler isteğe göre azaltılabilir. Burada önemli olan her iki malzemenin de eşit miktarda ayarlanmasıdır. İki malzeme birbiri ile karıştırılıp, spreyli cam şişeyi alınır. Buzdolabında kolaylıkla muhafaza edilebilen bu tonik ihtiyaca göre bir pamuk yardımıyla cilde uygulanır.

İbrahim Saraçoğlu’nun Evde Cilt Bakım Önerisi

Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu yıllardır sağlık ve güzellik konusunda doğal çözümlere vurgu yapmaya devam ediyor. Evde doğal yolla cilt bakımı için cildi yenileyen ve onaran bu tarifi sizlerle paylaşmak isteriz.

Malzemeler:

  • 4 adet sert kayısı
  • 1 adet tatlı ve kırmızı elma (yumuşak olmayacak)

Hazırlanışı ve Uygulama:

İncecik doğranan elmanın ve kayısının kabukları bir kaba alınır. İçerisine çok az su ilave edilerek ortalama 3–5 dakika kaynatılır. Ocaktan alınan karışım bir kaşık yardımı ile püre haline getirilir. Ardından yarım çay bardağı su ilave edilerek tekrar 5 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra bir pamuk yardımıyla cilde uygulanır.

Uygulama esnasında cilde masaj yapılır ve bu işlem ortalama 30 dakika sürer. İşlem sonrasında cilt ılık suyla durulanır. Tarifin etkili olabilmesi için haftada bir yapılması gerekir. Evde cilt bakımı arasında önerilen bu tarif ciltteki hücreleri yeniler ve onarır.

Akneli cilde dermapen yapılır mı, sonrası leke kalır mı ?

Mikro iğneleme prosedürüne dayanan dermapenin cilt üzerinde birçok olumlu etkisi bulunmaktadır. Ufak bir dermatoloji cihazı ile uygulanan dermapenin dikkat edilmesi gereken önemli ayrıntıları mevcuttur. Yazımızı okuyarak bu ayrıntıların neler olduğunu öğrenebilirsiniz.

Dermapen Nedir? Ne İşe Yarar?

Etkinliğini, verimliliğini ve kullanım esnekliğini çok iyi bir şekilde kanıtlayan dermapen, hem ülkemizde hem de dünya genelinde dermotoloji uzmanları tarafından tercih edilmektedir. Çin’de uygulanan akupunktur tedavisine benzemektedir. Dermapenin temel amacı, cildin üst katmanını uyarmak ve bu sayede cildin kendi kendine iyileşmesini sağlamaktır.

Cilt bakımına önem veren kişilerin sayısı bir hayli fazla olduğu için dermapen nedir, ne işe yarar sorusunun cevabı önem kazanmaktadır. Yenilikçi yöntemlerden olan dermapen ile çizgi, leke, kırışıklık ve gözenek gibi cilt sorunlarının giderilmesi hedeflenmektedir. Bununla beraber dermapenin merak edilen diğer faydaları şunlardır:

  • Cildi sıkılaştırır.
  • Alopesi yani saç dökülmesi problemlerinde etkilidir.
  • Genişleyen gözeneklerin azalmasına yardımcı olur.
  • Cildin kullanılan ürünleri daha fazla emerek daha çok fayda sağlamasında etkilidir.
  • Kimyasal madde içermemektedir.
  • Cildin zararlı kimyasallar ile soyulmasına gerek yoktur.
  • Yanık ve leke tedavisinde etkilidir.
  • Çatlakların giderilmesini sağlar.
  • Güneş lekerini tedavi eder.
  • Cildin kendini yenilemesini sağlar.
  • Göz altı morluklarını ve şişliklerini azaltır.
  • Siğillerde etkilidir.

Dermapen Özellikleri Nelerdir?

Gelişmiş cilt yenileme yöntemi olan dermapen özellikleri itibari ile ön plandadır. Hücre üretiminin yavaşladığı dönemlerde devreye giren dermapen sayesinde ciltte meydana gelen yaşlılık belirtileri ortadan kaybolmaktadır. Cildin üst tabakasında yer alan epidermise herhangi bir zarar vermeden ve cildin tahriş olmasının önüne geçerek uygulanmaktadır. Dermapen uygulaması genelde yüz bölgesi için tercih edilse de kalça, kol, el ve sırt bölgelerine de uygulanabilmektedir.

Evde Dermapen Nasıl Yapılır?

Güzelliğine dikkat edenlerin tercih ettiği ve büyük ilgi gören dermapen için genelde güzellik salonlarına gidilmektedir. Ancak evde dermapen yapmak mümkündür. Güzellik salonlarında uygulamayı beklemekten sıkılanlar online satış sitelerinden dermapen setini satın alabilirler. Ancak evde uygulama esnasında steril olmaya çok dikkat edilmelidir.

Dermapen Kaç Seans Sürer?

Dermapen uygulamasını düşünen kişiler için dermapen kaç seans sürer önemlidir. Uygulamanın kaç seans olacağı ciltte meydana gelen hasara göre değişmektedir. Seans sayısında kişinin yaşı, cildin durumu ve kırışıklığı değerlendirilmektedir. Ancak genel olarak dermapen seansları 3 – 6 arasında değişmektedir. Seanslar arasında ise 1 ay zaman bırakılmaktadır.

Dermapen İlk Seansta Etkisini Gösterir Mi?

Dermapen tedavisine başlayan kişiler ilk seansta sonuç almayı hayal etmektedirler. Genelde 3 – 6 seans süren dermapen ilk seansta etkisini gösterir mi sorusuna uygulamanın yapıldığı alana göre verilecek cevaplar değişiklik göstermektedir. Kırışıklık tedavisi için uygulanan dermapenin etkisi 2 – 4 seans sonrasında görülmektedir. Cilt lekeleri için uygulanan dermapen ise ilk seansta etkisini göstermektedir.

Dermapen Uygulaması Kimlere Yapılmaz?

Dermapen uygulamasının yapılması için herhangi bir şart bulunmamaktadır. Ancak bazı riskli kişilere dermapen uygulaması önerilmektedir. Uzmanlar tarafından dermapen önerilmeyen kişiler şu şekilde sıralanabilir:

  • Deri enfeksiyonu hastaları
  • Cilt kanseri hastaları
  • Açık yarası olanlar
  • Diyabet hastaları
  • Siğilleri olanlar
  • Gül hastalığı olanlar

Dermapen Öncesi Sonrası

Dermapen öncesi sonrası ciltte gözle görülür farklar meydana gelmektedir. Mikro iğneler kullanılarak uygulanan dermapen ile cildin yenilenmesi sağlanmaktadır. Dermapen öncesinde ciltte görülen kırışıklıklara, lekelere ve diğer kusurlara dermapen sonrasında veda edilmektedir. Dermapen sonrasında ciltte hafif kızarıklıklar görülebilir. Bu nedenle dermapen sonrasında bir süre güneşe çıkmamaya dikkat edilmelidir.

Dermapen Sonrası Leke Kalır Mı?

Dermapen uygulaması sonrasında ciltte kızarıklıklar oluşabileceği konusuna yukarıda değinmiştik. Ancak dermapen sonrası leke kalacağından korkan kişiler, uygulamayı yaptırma konusunda tereddüt yaşamaktadırlar. Dermapen sonrasında ciltte leke kalması çok nadir görülebilen bir durumdur. Diğer lazer işlemlerine göre daha güvenilir olan dermapenin genelde koyu cilt rengine sahip kişilerde yüzde 30 oranında leke bırakma ihtimali olduğu belirtilmektedir.

Dermapen Sonrası Kabuklanma Kaç Gün Sürer?

Ciddi yan etkileri görülmeyen dermapen sonrasında kabuklanma oluşma ihtimali vardır. Böyle bir durumla karşı karşıya kaldığınız zaman rahatlatıcı kremler ile kabuklanmayı azaltabilirsiniz. Oluşan bu kabuklanma 1 – 2 gün içerisinde geçmektedir.

Dermapen Mi Hydrafacial Mi?

Cilt yenileme tedavisi olan dermapen ile gözeneklerin derinlemesine temizlenmesi olan Hydrafacial birbirine çok benzetilen iki uygulamadır. Bu benzerlik nedeni ile dermapen mi hydrafacial mi kararsız kalınmaktadır. Bu kararı verirken yaşadığınız problemi göz önüne almanız önemlidir. Bu aşamada işin uzmanlarından da tavsiye alabilirsiniz.

Dermapen Zararlı Mı?

Uzman kişiler tarafından hijyenik bir ortamda yapılan dermapen uygulamasının herhangi bir zararı yoktur. Zararının aksine cilt yenileme gibi bir faydası bulunmaktadır. Ancak işlemin güvenilir yerde yapılması son derece önemlidir.

Akneli Cilde Dermapen Yapılır Mı?

Dermapen işleminin bazı durumlarda yapılmaması gerekmektedir. Bu durumlardan biri de akneli ciltlerdir. Ciltte meydana gelen akne ve sivilceler tedavi edildikten sonra dermapen uygulaması rahatlıkla yapılabilir.

7 zeytin 1 incir diyeti nasıl uygulanır? İbrahim Saraçoğlu

Hem incir hem de zeytin mucizevi etkileri ile sofralarda baş köşede yer almaktadır. 7 zeytin 1 incir diyetinde bu iki ürün bir araya getirilerek elde edilen fayda iki katına çıkarılmaktadır. 7 zeytin 1 incir diyeti İbrahim Saraçoğlu tarafından da önerilmektedir. Sağlıklı yaşam programlarının vazgeçilmezi haline gelen bu diyet programını sade ve detaylı bir şekilde bilginize sunuyoruz.

7 Zeytin 1 İncir İbrahim Saraçoğlu

Alternatif tıp dünyasının en önemli isimlerinden olan İbrahim Saraçoğlu 7 zeytin 1 incir diyeti ile kısa sürede kilo verilebileceğini belirtmektedir. Şeker yerine kullanılan incir, kişinin tatlı istediğini gidermektedir. Ayrıca kalorisi de düşüktür. Bununla beraber zeytinin de faydası oldukça fazladır. Kalp hastalığına iyi gelen zeytin, incir ile beraber tüketildiği zaman etkisini daha da artırmaktadır.

Yeni olmayan 7 zeytin 1 incir diyeti bilimsel olarak da doğrulanmıştır. İnsan vücuduna mucizevi etkiler sağlayan bu diyeti öneren İbrahim Saraçoğlu, kullanılacak zeytin ve incirin doğal olması gerektiğini önemle belirtmektedir. Farkın kısa sürede görülebilmesi için diyetin düzenli olarak yapılması gerekmektedir.

7 Zeytin 1 İncir Diyeti Nedir, Nasıl Yapılır?
7 Zeytin 1 İncir Diyeti Nedir, Nasıl Yapılır?

7 Zeytin 1 İncir Diyeti Nedir, Nasıl Yapılır?

Yapılan araştırmalar neticesinde hücrelerin yenilenmesini sağlayan zeytin ve incirin faydaları Kuran’da da anlatılmıştır. Özellikle Ramazan ayında iftar sofralarında yer alan zeytin ile incir damakları tatlandırmaktadır. Zayıflamak, hastalıklardan korunmak ve bağışıklık sistemini güçlendirmek isteyenler 7 zeytin 1 incir diyetini araştırmaktadır. Bu diyeti uygulamak kolaydır. Ancak bazı detaylara dikkat edilmesi önemlidir.

Sabah ve akşam olmak üzere 7 zeytin 1 incir tüketmeye dayalı olan diyetin etkilerine inanamayacaksınız. Özellikle Kovid – 19 salgınının kol gezdiği günümüzde bu diyet ile hastalıklara karşı kendinizi korurken bir yandan da zayıflamanın tadına varacaksınız. 7 zeytin 1 incir diyeti nasıl yapılır konusu, elde edeceğiniz sonuçta etkili olmaktadır. Hazırlaması kolay olan diyet kürü için 7 zeytin ve 1 incire ihtiyacınız olacak.

Öncelikle 4 yemek kaşığı zeytinyağı bir kaba koyulur ve içerisine kesilen 4 incir eklenir. İncirler bu şekilde zeytinyağında bir gün bekletilir. Sabah ve akşamları 7 zeytin yedikten sonra zeytin yağında bekletilmiş 1 incir tüketilmelidir. Azalan incirler yerine yenileri aynı şekilde eklenmelidir. Bu kürün 21 gün boyunca ara vermeden uygulanması gerekmektedir. Ayrıca bol su tüketimi de önemlidir.

7 Zeytin 1 İncir Faydaları Nelerdir?

7 zeytin 1 incir faydaları ile birçok kişiyi hayrete düşürmektedir. Diyete başladıktan birkaç gün sonra fark hissedilmektedir. 21 gün ara vermeden devam edildiğinde ise hem kilo vermiş olacaksınız hem de kendinizi daha dinç hissedeceksiniz. Birçok uzman tarafından önerilen bu diyetin faydaları şu şekildedir:

  • Vücudun fazlalıklardan arınmasını sağlamaktadır.
  • Ödem problemine iyi gelmektedir.
  • Yağ yakımını hızlandırmaktadır.
  • Midenin rahatlamasını sağlayarak şişkinliği azaltmaktadır.
  • Hücrelerin yenilenmesini sağlamaktadır.
  • İhtiyaç duyulan vitaminlerin alınmasını sağlamaktadır.
  • Saç sağlığına ve cilt lekelerine iyi gelmektedir.
  • Metabolizmayı hızlandırarak kilo vermeye yardımcı olmaktadır.
  • Kanserli hücrenin oluşmasını engellemektedir.
  • Vücut fonksiyonlarını düzenlemektedir.

7 Zeytin 1 İncir Diyetinde Yemek Yenir Mi?

İnsanlar diyet yapmanın aç kalmak olduğu gibi yanlış bir düşünceye kapılmaktadırlar. Bu düşüncede olan kişiler 7 zeytin 1 incir diyetinde yemek yenir mi merak etmektedirler. Düşünülenden farklı olarak, diyet yapmak düzenli ve sağlıklı beslenmedir. Bu diyette de elbette yemek yenmektedir.

7 zeytin 1 incir diyetinde önemli olan nokta, hazırlanan kürün sabah ve akşam olmak üzere 21 gün tüketilmesidir. Diyet süresince beslenmeye dikkat edilerek hareketli yaşam tarzı benimsenmelidir. Bu sayede 21 gün sonunda şaşkınlık yaratacak bir bedene sahip olunmaktadır.

7 Zeytin 1 İncir Kimler Kullanamaz?

Çeşitli hastalıkları olan kişilerin, hamilelerin ve emziren annelerin sıkı diyetler yapmamaları önerilmektedir. Bu bilgiye dayanarak 7 zeytin 1 incir kimler kullanamaz derseniz, bu diyetin yan etkileri olmadığı için kimsenin uygulamaması ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Zeytin, incir ve zeytinyağı son derece sağlıklı besinlerdir. Böylece kişilere herhangi bir zararı olmamasıyla beraber fayda sağlamaktadır. Ancak diyabet ve tansiyon hastalarının doktora danışmadan kesinlikle bu kürü uygulamamaları önerilmektedir.

7 Zeytin 1 İncir Diyeti Yapanlar Yorumları

Kısa sürede ciddi kilo vermeyi sağlayan 7 zeytin 1 incir diyeti yapanlar yorumları ile tereddütte kalan kişilere yardımcı olmaktadır. Bu diyeti uygulayan kişilerin yaptığı yorumlara bakıldığında, kürün 21 gün ara vermeden yapılmasının öneminin vurgulandığı görülmektedir. Kaç kilo verildiği kişiye göre değişmektedir. Ancak yapılan yorumlardan ortalama olarak 21 günde 4 – 5 kilo verildiği görülmektedir. 7 zeytin 1 incir diyetini uygulayanlar, incir sayesinde tatlı krizlerini yaşamadıklarını belirtmişlerdir. Bununla beraber dinç olduklarını ve yorgunluk hissi yaşamadıklarını da yorumlarına eklemişlerdir.

Makyaj sevenler için her zaman işe yarayan 10 makyaj hilesi

Her kadın kendini bakımlı ve güzel hissetmek için makyaj yapmak ister. Kimi insan artık profesyonel kadar güzel makyaj yaparken, kimileri ise ne kadar makyaj yapmayı sevse de acemidir. İşte bu yazımızda yeni başlayanlar için her zaman işe yarayan 10 makyaj hilesinden bahsedeceğiz. Ne kadar acemi olsanız bile vereceğimiz ipuçları ile sizlerde kolay şekilde çok güzel makyajlar yapabileceksiniz. Yazımızın devamında size gerekecek tüm hilelere ulaşabilirsiniz.

Kolay yoldan kapatıcı uygulama yolları;

Makyaj yaparken kapatıcı uygulamak sadece yüzdeki kusurları kapatmakla kalmaz. Daha aydınlık ve canlı bir tene sahip olmanız içinde idealdir. Bu sayede daha sağlıklı cilt görünümü kazanırsınız. Bunun için göz altlarına, burun kenarlarına, çeneye ve alnının ortasına cilt tonunuza uygun seçeceğiniz bir kapatıcı kullanabilirsiniz. Bu sayede aydınlık ve pürüzsüz makyajınızın ilk aşaması tamamlanmış olur.

Göz makyajı;

İmrenerek baktığınız göz makyajları kadar düzgün makyaj yapmak ister misiniz? O zaman en ideal ürün krem farlar. Hem kullanımı kolay hem de profesyonel makyajları aratmayan bir görünüme kavuşmanız için gayet yeterli. Tercih edeceğiniz kaliteli bir krem far ile acemi makyaj tutkunlarına bile ustaca makyaj yapma fırsatı sunuyor.

Kalıcı rujlar;

Hem kusursuz hem de gün içerisinde makyaj tazeleme gereği duymamak için en uygun ürün kalem rujlar olabilir. Sabah evden çıkarken süreceğiniz ve günü tamamlamak için bir daha makyaj tazeleme gereksinimi duymayacağınız ürün olan kalem rujların bir diğer avantajı ise dudak kalemi de kullanmanızı gerektirmez. Sırf bu nedenle bile denemenizde fayda var.

Burun kontürü;

 Burnunuz konusunda takıntılı olanlardan mısınız? Cevabınız eğer evet ise, bu ipucu tam size göre. Burun kontürü yapmak için cildinize uyguladığınız kapatıcının bir ton koyusunu da edinmek. Bundan sonrası ise çok basit, burun kenarlarına çizgi şeklinde ve burun ucuna minik bir üçgen şeklinde uygulama yaparak iyice yedirmelisiniz. İşte bu kadar!

Kusursuz eyeliner;

 Makyaj yaparken en zor gibi görünen kısım elbette ki kuyruklu ve kusursuz eyeliner çekmektir. Aslında doğru ürün ve püf noktalar sayesinde düşünüldüğü kadar zor değildir. Eyeliner çekmekteki en önemli nokta pratik yaparak el becerisi kazanmaktır. Alışma evrenizde sizin için en kolay olanı ince uçlu bir eyeliner sahibi olmanızdır. Gerisi ise sizin marifetli ellerinize kalmış.

Belirgin kaşlar;

Kaşlarınız ince ve seyrek yapıdaysa ve daha dolgun görünmesini istiyorsanız sizin ihtiyacınız olan ürün ince uçlu ve arkasında kaş fırçası olan bir kaş kalemidir. İnce ucu sayesinde kaşlarınızdaki boşlukları doldurup fırçası ile de doğal görünüm elde edebilirsiniz.

Dumanlı gözler;

En acemi makyaj tutkunu için bile çok basit olan bir yöntem ile dumanlı göz makyajına sahip olabilirsiniz. Göz kapağınıza siyah göz kalemi ile bir kaç nokta çizip parmak ucunuz ile bunu dağıtın. Maskara ile de destekleyince de usta eller değmiş gibi bir görünüme sahip olabilirsiniz. Buğulu, dumanlı gözleri seviyorsanız bu yöntemi denemelisiniz.

Doğal kontür;

 Bronzer ile kontür yapmak oldukça pratik bir yöntemdir. Bunun için bronzer tercihiniz nötr veya soğuk tonlu olmalıdır. Bronzer ile kontür yapmanızı tercih etme sebebimiz ise yumuşak ve kolay uygulanabilir yapıda olmasıdır.

Kapatıcı rengi seçimi;

Makyaj yaparken kullanacağınız ürünlerin rengine çok dikkat etmelisiniz. Kapatıcı ve fondöten seçimi yaparken boyun gibi bölgelerinizde deneyip öyle alın. Diğer türlü kusurlarınızı kapatmak isterken daha fazla meydana çıkarmanız kaçınılmaz olur.

Makyaj sabitleme;

Emek verip yaptığınız makyajınızın dış etkilerden etkilenip akmasını istemiyorsanız iyi bir sabitleyici ile birlikte gün boyu ilk yaptığınız halde kalmasını sağlayabilirsiniz. Bu tarz ürünler sayesinde sadece sabitlemek ile kalmaz cildinizin parlamasını da engellemiş olursunuz.

Evde doğal yöntemlerle boyasız saç rengi açma

Saç rengi açma işlemi kimi zaman gidilen kuaförlerde fazla kimyasallar ve bu kimyasalları fazla bekletme sonucunda hüsranla sonuçlanabilmektedir. Bu sonuçlardan da çoğumuz korkuyoruz ve daha doğal geri dönüşü olan yollar seçerek saçlarımızda ufak değişiklikler yapmak istiyoruz. İşte saçlarımızda hem bizi mutlu edecek hem de daha az riskli değişim yollarından bazılarını sizler için listeledik.

Evde Saç Renginizi Açan Doğal Yöntemler

1- Papatya Çayı Ve Limon

Papatya suyu ya da papatya çayı yıllardan beri kadınların saç rengini açmakta kullandığı bir yöntemdir. Papatyanın birden fazla güzellik ve sağlık alanında kullanıldığı da bilinmektedir. Bu karışım için de sadece iki ana malzemeye ihtiyaç vardır. Bunlardan biri papatya çayı diğeri ise limondur.

Hazırlanışı ve Uygulanışı

Karışımın hazırlanışı ise şu şekildedir;

  • İlk olarak papatya çaylarını suda demlenene kadar bekletin
  • Demlenen papatya çaylarına bir miktar limonun suyunu ekleyin
  • Bunları yaptıktan sonra soğuk bir yere alın ve soğumasını bekleyin
  • Karışımı herhangi bir sprey şişesine koyun
  • Saçlarınıza eşit bir şekilde sıktığınıza emin olun ve saçlarınıza uygulayın.
  • Karışımın saçınızda kurumasını bekleyin
  • Saç kremi yardımıyla saçınızı yıkayın
  • 2 veya 3 kullanımdan sonra saçlarınızda bir değişim olduğunu göreceksiniz.

2- Elma Sirkesi

Elma sirkesi ile saç açma yöntemi de elma sirkesinin bilinen diğer mucizelerindendir. Elma sirkesinin aynı zamanda saç derisini rahatlatan, saçlarda elektriklenmeyi önleyen ve yağlanma süresini uzatan faydaları da vardır. Saç açma konusunda da oldukça başarılıdır. Hem de ihtiyacınız sadece elma sirkesi ve sudur. Karışım ise şu şekilde yapılır:

  • Saçınızın uzunluğuna göre 1’e 6 oranında sirke ve suyu karıştırın
  • Karıştırdığınız su ve sirkeyi saçınıza uygulayın
  • 15 dakika bekleyin
  • Ilık su ile yıkayın

3- Bal ve Limon Suyu

Limon asit bakımından ve antioksidan bakımından oldukça zengin bir besindir. Yani bu özellikleri sayesinde saçın parlamasını ve ışıltısını ortaya çıkarır. Bal da limon gibi saça parlaklık ve açma özelliğine sahiptir. Bu ikisinin karışımı ise şu şekildedir:

  • İlk olarak suyu ısıtın.
  • Isıttığınız suya 2 yemek kaşığı bal ekleyin ve kaynatmaya devam edin.
  • Karışım kaynadığında ise 2 yemek kaşığı elma sirkesi ve yarım limon suyunu karışıma ilave edin.
  • Güzelce karıştırın ve karışımı ilk sıcaklığı çıkana kadar buzdolabına koyun.
  • Karışımın soğuduğuna emin olduğunuzda ise, ıslak saçlarınıza masaj yaparak uygulayın.
  • Saçınızda 20 dakika bekletin ve ardından iyice durulayın.

4- Yumurta, Bira Ve Limon

Yumurta, herkesin de bildiği gibi protein bakımından oldukça zengin bir besindir. Bu zenginlikler saça da yansımaktadır ve saç açma işleminde de kullanılmaktadır. Bira ise alkolsüz olduğu takdirde yine saç açma yönünde kullanılır. Bu karışım ise şu şekildedir:

  • İlk olarak yumurta akını çırpmayla başlayın ve yarım bardak alkolsüz birayı ekleyerek iyice karıştırın.
  • Ardından yarım limonun suyunu sıkarak ekleyin ve tekrardan karıştırın.
  • Elde edeceğiniz şey macun kıvamında bir karışımdır ve bu karışımı ıslak saçınıza uygulamanız gerekmektedir.
  • Uyguladıktan sonra iyice yedirin ve başınıza masaj yapın.
  • 15 ila 20 dakika bu şekilde bekletin saçınızda.
  • Sonra karışımı saçınızdan iyice durulayın. Bu karışımı haftada bir kez uygulayabilirsiniz ve daha sonralarda farkı görebileceksiniz.

Bunlar gibi saç rengi açma işleminde hem fazla masraf yapmadan renk açma hem de saçımızı kimyasaldan koruyacak birkaç yöntem daha vardır. Bunlar:

5- Karbonat

Karbonat hem saç hem de cilt problemlerinde gönül rahatlığıyla kullanılabilecek bir üründür.

6- Zeytinyağı Ve Tarçın

Zeytinyağının pek çok faydası bulunur. E vitamini açısından yüksek olan zeytinyağı, hem saç hem de cilt için önemli bir yere sahiptir.

7- Alkolsüz Bira

İçerisinde B vitamini barındıran bira saçlarımız parlamasında önemli bir yere sahiptir ve saç açma işleminde de başvurulan yöntemlerden biridir fakat alkolsüz olması gerekir.

8- Tuzlu Su

Tuzlu su yaz aylarında saçlarımızın renklerini açmasında epey etkilidir. Denize girip çıkarken hem boyalı hem de boyasız saçı açtığı görülmüştür.

9- Tarçın ve Saç Kremi

Tarçın, içerisinde bulunan bileşenler sayesinde saç açmada kullanılan bir diğer üründür. Saç kremi ile birleştiğinde ise etkisi artmaktadır.

Asperger sendromu: Belirtileri, testleri, teşhis ve tedavisi

Asperger sendromu; genetik geçişli bir nörolojik bozukluk olup, 1944’de Dr.Hans Asperger tarafından tanımlanmış ve ismini almıştır. Asperger sendromu kişilerde üstün veya normal zekâ gözlemlenmiştir. En belirgin özellikleri kimi davranış ve düşüncelere takıntılı olmalarıdır.

Bilinen otizm grubundan farklı olarak dil becerileri çok iyi olmasına karşın tonlama, vurgu, ima ve şakaları anlamakta zorlanırlar. Bu nedenle iletişimde mecazlı cümle ve esprilerden kaçınılır. Çocukluk döneminde kaynaştırma sınıfına ihtiyaç duymadan normal sınıfta eğitim görebilir ve yetişkinlik sürecinde sosyal yaşama adapte olabilirler.

Bu gibi hastalarda erken tanı tedavi edilme süreçleri için çok mühimdir. Verilere göre sendrom 3–4 yaşlarında ortaya çıkıyor ve yavaşça ilerliyor. Bu hastalığı daha yakından tanımak için Asperger sendromu nedir sorusunu biraz daha açalım.

Asperger Sendromu Nedir?

Asperger sendromu kısaca gelişimsel ve nörolojik bir bozukluktur. Bu hastalar genellikle entelektüel bilgi birikimine sahiptir. En temel sorunları sosyal ilişkilerinde tekrarlayıcı düşünce ve davranışları takıntı yapmalarıdır. Çocuk veya yetişkin okul ve iş hayatlarında normal bir performans sergilerken bazı iletişim kanallarını anlamakta zorlanırlar. Örneğin; beden dili ve mimikler onlar için oldukça karmaşıktır.

Klasik otizm bozukluğunun alt grubu olarak yerini alan bu hastalık, ilk belirtilerini 3–4 veya 5 ila 9 yaş aralığında gösterir. Yapılan istatistiklerde erkeklerde daha yaygın görülür. Sendromun kesin bir tedavisi yoktur. Fakat erken teşhis ile kişinin yaşam kalitesi artar, hayata daha güçlü tutunur ve sosyal ilişki kurmada zorlanmaz. Üretken bir yaşam süren bu hastaların farklılığı bilişsel gelişim süreçleridir. Bu noktada erken teşhis önemli olduğundan Asperger sendromu belirtileri nelerdir sorusuna yanıt aradık. Gelin yanıtını birlikte inceleyelim.

Asperger Sendromu Belirtileri Nelerdir?

Özellikle bir ilgi alanına saplantılı derecede bağlı olan Asperger sendromlu bireyler takıntılı olurlar. Bu takıntılar bazen aile fertlerinden biri, bazen en yakın arkadaş, bazen çok beklenen bir TV programı bazen de okul saati olabilir.

Asperger sendromu belirtileri her hastada değişkenlik gösterir. Nedeni hastaların ilgi alanlarındaki farklılıklardır. Dolayısıyla takıntılı oldukları konular da aynı değildir. İletişimde yaşadıkları sıkıntılar arasında bahsedilen konunun ilgisini çekmemesinden kaynaklı umursamazlık yer alır. Ayrıca dolaylı veya mizahi anlatım, çoklu beden dili, mimikler onların konuyu anlamasını zorlaştırır.

Duyguları ve yüz ifadelerini çözmekte güçlük çeken bu hastalar göz teması kurmazlar. Ayrıca konuşurken ses tonlarını ayarlamada ve vurgu yapmada zorlanırlar. Asperger sendromu hastalarda gözlemlenen en büyük sorunlardan biri de koordinasyondur. Spor aktiviteleri genelde zayıftır. Motor becerilerinden koşma veya yürümede bazen yeteri kadar performans sergileyemezler. Sendromun diğer belirtileri ise şunlardır:

  • El becerileri konusunda zayıftırlar.
  • Durağan konuşurlar.
  • Konuşmalarına duygularını yüklemezler.
  • Empati yapmaları beklenmez.
  • Duyarlı bir çevreci değildirler.
  • Olduğundan fazla abartılı ilgi alanları vardır. (uzay,araba,hayvan,böcek vb.)

Asperger Tanısı Nasıl Konulur?

Asperger tanısı için öncelikle belli başlı bazı gelişimsel bozukluklar değerlendirilir. Okul çağında olan bir hasta için öğretmeni ile işbirliği yapılması gereken bu Asperger sendromunda;

  • Yüz ifadesi ve konuşması,
  • Dil ve motor becerileri,
  • Sosyalleşme yeteneği,
  • Değişimlere verdiği tepkiler,
  • Koordinasyon yeterlilikleri gibi gelişimsel problemler değerlendirilir.

Fakat Asperger tanısı nasıl konulur sorusunun cevabı sadece bu sıralanan gelişimsel bozukluklar değildir. Yeterli bulgulara erişmek için kişiye çoklu testler yapılır. Yani tüm semptomlar birlikte değerlendirilir. Bu tip hastalara dikkat dağınıklığı veya hiperaktivite sorunu gibi yanlış değerlendirmeler söz konusu olabilir. Bu nedenle alanında tecrübeli doktorlarla birlikte çalışmak gerekir.

Çocuklara Uygulanan Asperger Sendromu Testleri

Gilliam Otizm Derecelendirme Ölçeği (GADS):

Bu test ortalama 10 dakika sürer. Testin yapılması sırasında ebeveyn, sağlık personeli ve öğretmen yer alır. GADS testi için uygun aralık yaşı 3- 22 yaş arasıdır. Davranış problemlerini tespit etmek için uygulanır.

Otizm Spektrum Derecelendirme Ölçekleri(ASRS):

ASRS testi ortalama 20 dakika sürer. Yaş aralığı ise 2 ila 18’dir. Otizm bozukluklarına dair semptomları ölçer.

Çocukluk Otizmi Derecelendirme Ölçeği(CARS):

Asperger sendromu testleri arasında en yaygın kullanılan test budur. 15 maddeden oluşan testin puanlaması 1 ila 4 arasında verilir. Çocuğun düşünme, ortama ayak uydurma, sosyalleşme ve dil becerilerine ağırlık veren ölçme aracıdır. Otizm bozukluğunu belirlemek için yapılan bu testin uygulama yaşı 2 yaş ve üzerindekilerdir.

Asperger Sendromu Teşhis Ölçeği(ASDS):

15 dakikada uygulanan bu test genç ve çocukları değerlendirir. Sendroma ilişkin davranışları tespit eder ve bunun için çözümler üretir.

Yetişkinlere Uygulanan Asperger Sendromu Testleri

Otizm Tanısal Görüşme Ölçeği (ADI):

Sosyal ve dil becerileri başta olmak üzere iletişimde yaşanılan güçlükleri ölçmeye yarayan testtir. Yetişkinlerin yanı sıra çocuklar için de uygulanabilir. Testi konusunda uzman psikolog yapar.

Ritvo Otizm Asperger Teşhis Ölçeği (RAADS):

Motor, dil, sosyal ve duyusal becerileri ölçmeye yarayan bir testtir. Toplamda 80 sorudan oluşur. Testin sonucunda Asperger sendromu belirtilerini taşıyan yetişkinler tespit edilir.

Asperger Bölüm Testi(AQT):

Toplamda 50 sorudan oluşur. AQT testi kaba bir değerlendirmedir. Hastada Asperger bulgularına bakılır.

Asperger Sendromu Tedavisi Nasıl Yapılır?

Asperger sendromu tedavisi için kesin bir iyileştirme yöntemi yoktur. Uygulanan tedaviler hastanın yaşamını kolaylaştırmak ve semptomları azaltmaya yöneliktir. Hastanın becerileri geliştirilmeye çalışılır. Sinirli Aspergerli hastalara reçeteli ilaçlar yazılır. Eğer hiperaktivite sorunu da varsa olanzapin,guanfasin gibi ilaçlar verilir.

Duygusal, bilişsel ve dil becerilerini tamamlamaya yönelik tedaviler uygulanır. Dil terapileri etkili sonuç veren tedavi yöntemlerinden biridir. Yine kas becerilerine geliştirmeye yönelik aktiviteler hazırlanır.

Asperger sendromu bireylere, kendi başlarına yeterlilik kazanmaları için mesleki terapilere yönlendirilir. Ayrıca bu tedavi yöntemlerinin çoğuna ebeveynler de dâhil edilir. Böylelikle çocuğunu yetiştirirken bazı konularda zorlanmamış olurlar. Aileler aynı zamanda psikolojik destek alırlar.

Asperger sendromu nedir, belirtileri neler? Nasıl tedavi edilir?

Ayda kaç kilo verilmeli, hızlı kilo vermenin zararları neler?

Beslenme, sağlığını korumak ve yaşam kalitesini arttırmak için gerekli olan besin değerlerini yeterli bir şekilde ve uygun bir zaman diliminde tüketmemizdir. Bu şekilde beslenme olarak bilinen aslında dengeli beslenmedir. Yeterli ve dengeli beslenen kişiler:

  • Fiziksel olarak sağlamdır
  • Daha esnek bir bedene sahiptir
  • Gelişimi normal kasları vardır
  • Normal bir zihinsel yapıdadır
  • Boyuyla orantılı bir kiloya sahiptir.
  • Sık sık hasta olmayan bir bünyeye sahiptir.
  • Cilt parlaklığı daha belirgindir

Bunun yanında gerektiği zaman gereken besini tüketmeyen ve yanlış öğünler yapmak ise dengesiz beslenmedir. Dengesiz beslenen kişiler ise:

  • Hareketlerinde kısıtlama yaşar
  • Genel görünümü sağlıksızdır
  • Sağlıksız bir cilt yapısına sahiptir
  • Orantısız vücut görünümüne (fazla şişman veya fazla zayıf) sahiptir
  • Sık sık sağlık sorunu yaşar
  • Gün boyu yorgunluk halindedir.

Kilolarıyla başları dertte olanlar veya kilolarıyla mutlu olmayıp zayıflamak isteyen kişiler ise bunun hızlı bir şekilde olmasını ister. Oysaki bu süreç sandıkları kadar kolay değildir ve bu süreci sağlıklı bir şekilde yürütmek çok önemlidir. Doktorların da tavsiyesi üzerine ayda 2 ile 4 arası verilen kilonun kişi için en sağlıklısı olduğunu söyleseler de herkes kilolarından biran önce kurtulmak istemektedir

Kilo Verirken Doğru Bilinen Yanlışlar

  • Şok diyetler yapmak
  • Uzun süre kendini aç bırakmak
  • Besinlerin kalori değerlerine dikkat etmemek
  • Öğün atlamak
  • Açken spor yapmak
  • Hiç karbonhidrat tüketmemek
  • Şeker olduğu için meyve tüketmemek
  • Akşam belli bir saatten sonra herhangi bir şey yememek

Gibi doğru olarak bilinen ve uygulanan birçok yanlış yapılmaktadır kilo verirken. Belli bir süre kilo verilimi hızlı bir şekilde olsa da bir süre sonra metabolizma yavaşlamakta ve kilo vermek daha zor hâle gelmektedir. Bu yolculuk sabır ve emek istemektedir. Kilo verirken önemli olan durumlardan bir diğeri ise vücudumuzun yağ ve kas oranını bilmemiz ve ona göre hareket etmemiz gerektiğidir. Öncelik hedef vücudumuzun yağ oranını gerekli seviyeye getirmemiz ve yağları spor ile takviye vererek kas haline çevirmek. Bunun sayesinde kilo verirken aynı zamanda vücudumuz da güzel bir görüntüye ulaşır.

Hızlı Kilo Vermenin Zararları Neler?

  • Kalp ritim bozukluğu
  • Kan değerlerinde düşme
  • Uyku bozuklukları
  • Tansiyon düşmeleri
  • Psikolojik bozukluklar
  • Saç kaybı
  • Safra kesesinde taş
  • Regli düzensizliği
  • Kas erimesi
  • Ketoz gibi daha birçok kişi üzerinde etkileri olabilir.

Kısacası yaş veya cinsiyet fark etmeksizin verilen hızlı kilonun hiç kimse için bir yararı olmamaktadır. Kişinin bir günde alması gereken bir kalori miktarı vardır. O miktar kişinin yaşına, cinsiyetine ve sağlık durumuna göre değişmektedir. O kalori değerinin uzmanlar tarafından kontrol dahilinde altına inilirse kilo verme gerçekleşmiş olur fakat belirlenen kadar kalori açığı oluşturmaz ve çok az beslenirse yukarıdaki etkileri kendi üzerinde de görmeye başlar. Dengesiz beslendiği için halsizlik ve bir süre sonra da psikolojik sorunlar yaşamaya başlar.

Kilo Vermek İçin Kaç Kalori Alınmalı?

Bu sorunun cevabı kişiden kişiye göre değişmektedir. Kişinin yaşına, sağlık durumuna, cinsiyetine vb. olacak şekilde farklılıklar gösterebilir. Uzmanların tavsiyesi ise günlük aldığın kaloriden 500 ile 1000 kalori olacak şekilde az kalori alınmasıdır. Yani sağlıklı bir şekilde kilo vermek istiyorsanız:

  • Ayda en fazla 2 ile 4 arasında kilo vermek ( bu kişiden kişiye değişmektedir)
  • Günlük kalori değerinizden 500 ile 1000 arası düşük bir diyet programıyla ilerlemek.

Şok Diyet Nedir?

Kişinin vermesi gereken kilolardan hızlı bir şekilde kurtulması için çok kısa sürede büyük vaatlerde bulunulmasıdır. Örneğin 3 günde 7 kilo verdiren diyet! Gibi oysa bu diyetlerin kişiler açısından tehlikesi çok büyüktür. Genelde internet üzerinden bulunan bu diyetler kesinlikle bir uzman kontrolünde uygulanmalıdır. Aksi takdirde:

  • Kişide enerji düşüşü
  • Ani kalp krizi riski
  • Konsantrasyon bozukluğu
  • Bağışıklık sisteminde düşüş
  • Metabolizmada düşüş
  • Arka arkaya uzun zaman uygulandığı zaman karaciğer yağlanması
  • Depresyon
  • Troid sorunu
  • Saç dökülmesi ve yorgunluk

Gibi kişinin üzerinde kalıcı etkilere sebep olabilir ve geri dönüşü olmayabilir. Aynı zamanda şok diyetle birden verilen kilolar kalıcı olmayabilir ve diyet bırakıldığı anda hızlı bir şekilde kilo alınabilir. Bu yüzden şok diyetler uygulamadan önce vücudumuzu iyi tanımalıyız ve bir uzmana danışmalıyız.

Çocuklarda diyabet belirtileri neler, nasıl beslenmeliler?

Diyabet son zamanlarda çocuklarda da sık rastlanan bir hastalık haline gelmiştir. Bu durumda ebeveynlere büyük görevler düşmektedir. Diyabet genetik olabileceği gibi sonradan beslenme şeklinin yanlışlığından dolayı da meydana gelebilecek bir hastalıktır. Önceden çocuklarınıza sağlıklı bir beslenme şekli oluşturmazsanız sonrasında diyabet ile karşı karşıya gelebilirsiniz.

Çocuklarda Diyabet Belirtisi Neler?

Çocuklarda genetik olmasının yanı sıra beslenme hatalarından ve hareketsiz hayat sürmelerinden kaynaklı olarak diyabet hastalığı rastlanmaktadır. Çocuklarınızın egzersiz yapmasını sağlamalısınız. Aynı zamanda beslenme şekillerine de dikkat etmelisiniz. Çocuklarınızda diyabetin olup olmadığını anlamak için gözlemleme yapmanız gerekmektedir. Çünkü açık ve bilindik belirtileri bulunmaktadır. Bu belirtileri sıralayacak olursak;

  • Aşırı kilo
  • Hızlı kilo alma
  • Aşırı susama
  • Aşırı açlık
  • Açlıktan kaynaklı titreme
  • Sık sık terleme
  • Uyku hali
  • Cinsel organlarında yanma ve kaşıntı
  • Sık sık tuvalete çıkma isteği
  • Aşırı yorgunluk
  • Dikkatsizlik
  • Huzursuzluk
  • Acıkınca ağlama ve öfke
  • Kalpte çarpıntının olması olarak sıralayabiliriz.

Bu rahatsızlıkları çocuğunuzda gördüğünüzde hemen bir doktora başvurmalısınız. Bir çocuk diyetisyeniyle görüşüp çocuğunuza nasıl beslenme şekli ayarlayacağınızı öğrenmelisiniz. Üstelik egzersizlerini nasıl uygulayacağınızı da öğrenebilirsiniz. Çocuklarınızın bu belirtileri yaşamaması ve bu hastalıkla karşılaşmaması için beslenmesine dikkat etmelisiniz. Genetik olarak var olan hastalığı ise düzenli ve sağlıklı beslenmeyle kontrol altına alabilirsiniz.

Diyabetli Çocuklarda Beslenme Şekli

Çocuğunuza diyabet hastalığı tanısı konulduğunda doktorunuzun dediklerini aksatmadan uygulamalısınız. Çocuklarınızın eline tablet, telefon vermeyip hareket edeceği oyunlar oynamasını sağlayabilirsiniz. Temel besin kaynağı olan ürünleri tercih edebilirsiniz. Çikolata ve şekerden uzak tutmayı denemelisiniz.

Çikolata ve şekeri unutturacak gıdalar tercih etmelisiniz. Meyve ve kuru meyvelere çocuklarınızı yönelterek şeker isteklerini giderebilirsiniz. Doktorunuzun dediği şekilde az miktarda arada ödül niyetine yedirebilirsiniz. Süt, peynir, ceviz, fındık gibi ürünleri tercih etmelisiniz. Abur cubur istekleri olduğunda evinizde az yağlı ve az şekerli olarak tam buğday unuyla kekler ve kurabiyeler yapabilirsiniz. Çocuğunuza bu tanı konulduktan sonra beslenme şekline oldukça dikkat etmelisiniz.

Kan şekeri düşen ve çıkan çocuklarınız için ara öğünleri çeşitlendirip ara öğün sayısını arttırabilirsiniz. 3 ana öğünle birlikte 3 ara öğün olarak beslenme şekli belirleyebilirsiniz. Bu planınızın saatleri her gün aynı saatler olması gerekmektedir. Kararlılık ve tutarlılık önemlidir. Sabah kahvaltısı önemli öğünlerden biridir ve genellikle erken saatlerde yapılması daha sağlıklıdır.

Planınızı buna göre yapabilirsiniz. Şeker içeren ürünlerle birlikte şekeri tamamen hayatınızdan çıkarmanız gerekmektedir. Paketli gıdalardan çocuklarınızı uzaklaştırmak için evde alternatif ürünleri tam buğday unuyla ve az şeker kullanarak yapabilirsiniz. Şeker yerine sağlıklı tatlandırıcıları tercih edebilirsiniz. Bal, keçiboynuzu özü, karadut özü gibi ürünler olabilir. Tuz oranını da oldukça azaltmanız gerekmektedir.

Çocuğunuzun sağlığı için beslenme şekli oldukça önemlidir. Diyabet hastası olan çocuklar için ise iki kat fazla ilgilenmek gerekmektedir.

Mide asidini artırmak için yapmanız gerekenler

İnsanların sağlıklı bir yaşam sürmesinde beslenme ve sindirim sistemi oldukça önemlidir. İnsanların iyi sindirim yapabilmesi birçok değişkene bağlıdır. Örneğin mide asidi, safra ve pankreasın salgılaması. En önemli değişken ise mide asididir. Mide asidinin pH değeri 2 ile 3 arasındadır.

Mide Asidinin Görevleri Nelerdir?

Mide asidinin birçok görevi vardır;

  • İnce bağırsakta bulunan bakterileri kontrol eder.
  • Sindirim enzimlerini aktifleştirir.
  • Yediğimiz besinlerin içerisinde bulunan zararlı bakterileri etkisiz hale getirir.
  • Midede ilk besin parçalanmasını yapar.
  • Eğer mide besini yeterince parçalamaz ise bağırsak bakterileri beslenir. Bunun sonucunda kötü bağırsak florasının oluşabilir.

Mide asidi insanların düzenli sindirim sistemine sahip olabilmesi için önemlidir.

Mide Asidi Eksikliğinde Ne Yaşarsınız?

Mide asidinin eksikliği sonucunda, kronik enfeksiyon, İBS, ince bağırsakta bakteri çoğalması, reflü, kronik mineral ve vitamin eksiklikleri, geçirgen bağırsak sendromu gibi problemlere neden olur. Bu problemleri yaşamamak için mide asidinizi güçlendirmeniz gerekmektedir.

Mide Asidinin Güçlendirilmesi İçin Yapılması Gerekenler Nelerdir?

Mide asidini etkileyen birçok değişken olduğunu unutmamalıyız. Her insandaki mide asidi eksikliği aynı sebepten olmamaktadır.

Soğuk içecekler içilmemelidir. Soğuk besinler insan vücudundaki mide asidini azaltır. Yemekten önce, yemek sırasında ve yemek sonrasında soğuk içecek tüketilmesi mide asidi salınımını engellemektedir.

Yemek yemeden önce meditasyon yapılabilir. İnsan vücudunun endişeli, heyecanlı ya da korku dolu olması sindirimi baskılar. Egzersiz insan vücudunu parasempatik duruma sokar ve rahatlamanıza sebep olur.

Ayaküstü yemek yemek sindirim açısından oldukça zararlıdır ve sindirim sorunlarına yol açar. Yemekten 1 saat öncesinde sıvı alınmamalıdır.

Doğru bir sindirim için doğru besinler tüketmelisiniz. Bazı besinlerin sindirilebilmesi için mide asidine ihtiyaç vardır. Bazı besinler ise mide asidi salınımını baskılamaktadır. Mide asidine ihtiyacı olan biri, sindirimi güçsüzleştiren bir besin tüketmesi sindirimi zorlaştıracaktır.

Yemeğinizi iyice çiğneyerek tüketin. Yiyeceklerinizden sindirim enzimlerini uyarmak için küçük ısırıklar alarak yiyin. Sebze ve meyve ağırlıklı diyet yapmanız önerilir. Bu sayede mide asidini artırmak mümkündür. İşlenmiş şeker ve gıdalar midenize zarar vermektedir. Asit seviyesini azaltabilir ve reflü olmanıza sebep olabilir. İnsanların sağlıklı diyet yapmaları sindirim sistemleri için önemlidir. Alkol alımını azaltmanız mideniz için yararlı olacaktır.

Fermente sebzeler tüketin. Lahana turşusu, turşu gibi fermente yiyecekler midenin asit seviyesini arttıracaktır. Fermente sebzeler zararlı bakterilerle savaşır ve probiyotik etkileri vardır. Fermente sebzeler insanların bağışıklık sistemini de güçlendirmektedir.

Elma sirkesi tüketmekte yararlı olacaktır. Elma sirkesi besinlerdeki bakterileri içerisindeki protein ve enzim ile parçalamaya yardımcı olmaktadır. Ham elma sirkesi mide asidinin seviyesini arttırmakta yardımcı olur. Elma sirkesini su ile karıştırıp yemekten önce tüketilmesi önerilir.

Zencefil yemek bünyeniz açısından oldukça faydalı olacaktır. Zencefil ile mide asidinin iltihabı azaltılabilir. Zencefil çay ya da yiyeceklerle tüketilebilir.

Yanlış ilaç kullanımının yan etkileri 65 yaş üstünü daha fazla etkiliyor!

İlaç kullanılmasıyla ilgili önemli uyarılarda bulunan Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Ahmet İnal, “Yanlış ilaç kullanımından kaynaklanan yan etkiler, 65 yaş üstündeki insanları daha fazla etkilemektedir. En sık rastlanan yan etkiler ise yanlış doz kullanımından kaynaklanmaktadır. Pandemi sürecindeki koronavirüs enfeksiyonuyla birlikte ilaç yükü aşırı arttığından dolayı kullanılan ilaçların yan etkileriyle karşılaşma riski daha fazla artmaktadır.” dedi.

İlaçlar Çocuklardan Uzak Tutulmalı

İlaç kullanılırken dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında da önemli açıklamalarda bulunan Dr. İnal, “Yetişkinler tarafından kullanılan ilaçların çocuklardan kesinlikle uzak tutulması gerekmektedir. Covid-19 virüsünün neden olduğu enfeksiyondan dolayı tedavi sürecinde kullanılan ilaç sayısında çok ciddi artış oldu. Gerek koronavirüs, gerekse de ek tedavilerde alınan ilaçlarla birlikte herkesin evinde çok sayıda ilaç bulunmaktadır. Evlerdeki bu ilaç fazlalığı ise yük oluşturmaktadır. Evdeki çocukların ilaçlara kolay ulaşımının engellenmesi için ilaçların çocukların ulaşamayacakları yerlere konulmasına çok dikkat edilmelidir. Aksi takdirde çok riskli durumlar ortaya çıkabilir. Örneğin ilaçlar, çocuklar tarafından şeker sanılarak yenilebilir ya da meyve suyu gibi bir içecek sanılarak içilebilir. İleriki aşamalarda yan etkilerle birlikte zehirlenmelerde görülebilir.” ifadelerine yer verdi.

Yaşlılar İlaç Alırken Dikkat Etmeli

Herhangi bir kronik rahatsızlığından dolayı düzenli ilaç alan yaşlıların dikkatli olması gerektiğine değinen Dr. İnal, “Koronavirüsün enfekte olduğu yaşlı insanlar için enfeksiyon süreci daha riskli durumlar içerebilmektedir. Çünkü yaşlı insanların yüksek ihtimalle bir kronik rahatsızlığı oluyor. Bu kronik hastalığı nedeniyle kullandığı ilaçlara ek olarak bir de koronavirüs enfeksiyon sürecinde ek ilaç almak zorunda kalıyor. Yaşlıların çok sayıda ilaç kullanması ise kullanım sırasının karıştırılmasına yol açabilmektedir. Örneğin hipertansiyon ilacı yerine birden fazla ilaç içilebilmektedir. Bu konu üzerine gerçekleştirilen araştırmalar ise ilaçları daha fazla karıştıran yaş grubunun 65 yaş ve üzeri olduğunu göstermektedir. Yanlış ilaç kullanımından kaynaklı yan etkilere 65 yaş ve üstü insanlarda daha sık rastlanmaktadır. En sık karşılaşılan yanlış ise dozdan kaynaklı yan etkilerdir. Koronavirüs enfeksiyon süreci ilaç yükünün artmasına neden olduğu için ilaç karıştırılması gibi durumlarla daha sık karşılaşılabilmektedir. Bu nedenle de özellikle yaşlıların ilaç alırken çok dikkatli olması gerekiyor.” diye konuştu.

İlaçların Buzdolabına Koyulması Yanlış

İlaçların saklanması hakkında da vatandaşları bilgilendirerek dikkate alınması gereken önemli uyarılarda bulunan Dr. İnal, “Toplumda ilaçların buzdolabında saklanması gerektiğine yönelik bir yargı olduğundan rahatlıkla bahsedilebilir. İlaçlar eczaneden alındıktan sonra eve gelindiği zaman direkt buzdolabına konulmaktadır. Bu son derece yanlış bir davranıştır. İlaçların nasıl saklanması gerektiği ilaç kutularının üstünde yazmaktadır. Bu nedenle ilaç kutularının üzerinin okunması kesinlikle ihmal edilmemelidir. İlaçlar, kutunun üzerinde belirtilen derecede saklanmalıdır.

Saklama koşulu için 25 derecenin altı belirtiliyorsa bu oda sıcaklığına tekabül etmektedir. İlacın buzdolabında saklanması gerekiyorsa da 2 ila 8 derece arasında saklanması gerekmektedir. İlaçlar, buzdolabının genellikle kapak kısmında saklanmaktadır. Buzdolabının içerisinde derecenin stabil olmadığı yapılan araştırmalarla tespit edilmiştir. Bu nedenle gerekli şartlarda korunamayan ilaçlarda bozulmalar olmaktadır. Buzdolabında saklanmaması gereken ilaçların buzdolabında saklanması durumunda ilacın etkisini kaybetmesi kaçınılmaz olur.” şeklinde konuştu.  

 

Aile içi olumsuzluklar çocukların uykusunu bölüyor!

Aile içerisinde yaşanan tartışmaların ve aile içerisindeki stresin özellikle 5-7 yaş grubunda bulunan çocukların gece uykusunun ilk 3’te 1’lik bölümünde uyanmalarına yol açabileceğini kaydeden Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Ana Bilim Dalı Üyesi Doç. Dr. Demet İlhan Algın, “Uyku terörü olarak da değerlendirilen ‘parasomnia’ hastalığında, uyurken aniden yatağından kalkan çocuklarda çığlık atma, şaşkınlık, durdurulamayan ağlama, koşma ve yürüme gibi semptomlar görülebilmektedir.” dedi.

Ailelerde Strese Neden Oluyor

Bu tür semptomlar görüldüğü zaman çocuğun aslında uykusundan uyanmadığının ve uyumaya devam ettiğinin altını çizen Doç. Dr. Algın, “Çocuklarda bu tür semptomlar görüldüğünde aileler strese kapılmaktadır. Bu tür durumlarla karşılaşıldığı zaman çocuğun uyandırılmasına yönelik tepki verilmesi hiç de doğru bir yaklaşım değildir. Çocukta bu tür semptomlar görüldüğü zaman yatağa yatırılarak bu atakların geçmesi sabırla beklenmelidir. Özellikle 5 ila 7 yaş aralığındaki çocuklarda görülen bu tür semptomlara birçok faktör neden olabilmektedir.” ifadelerine yer verdi.

Genetik Yatkınlıkta Neden Olabilir

Parasomnia hastalığına genetik yatkınlığında neden olabileceğini söyleyen Doç. Dr. Algın, “Parasomnia hastalığının en sık görülen nedenleri arasında aile içerisinde yaşanan tartışmalar, çatışmalar, olumsuzluklar, uyku apnesi, çocuğun okulda yaşadığı olumsuzluklar yer almaktadır. Bu tür semptomların görüldüğü çocukların aileleri doğru bir şekilde bilgilendirilmelidir. Ayrıca bu ailelere parasomnia hastalığının iyi huylu bir hastalık olduğu detaylıca anlatılmalıdır. Parasomnia hastalığı çocuk 15 yaşına geldiği zaman düzelmeye başlıyor. Bu hastalık ilaç tedavisi haricinde davranışsal metotlarla da tedavi edilebilmektedir. Çocukları bu tür semptomlar gösteren aileler, çocuk psikoloğundan ya da çocuk nöroloğundan yardım almalıdır.

Ayrıca çocuğun kaliteli bir uyku uyuyabilmesi için gereken koşullar oluşturulmalıdır. Hijyenik bir uyku, çocuğun beden ve ruh sağlığının yanı sıra gün içerisinde dikkat ve öğrenme gibi zihinsel fonksiyonlarını da olumlu etkilemektedir.” diye konuştu.  

6 saatten az uyumak ciddi sağlık problemlerini tetikliyor!

Yetişkinlerin 6 saatten az uyuması halinde kanser, Alzheimer, kısırlık gibi ciddi sağlık problemlerini tetiklediğini ve kilo vermeyi de önlediğini belirten Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Göğüs ve Uyku Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nejat Altıntaş, “Çocukların ve yetişkinlerin sağlıklı bir yaşam sürmesi için sağlıklı uyuması çok önemlidir. Çocuklar günlük en az 7 saat uyumalıdır. Yetişkinlerde ise uyku süresi 6 saatin altına düşerse kanser, kısırlık, Alzheimer gibi hastalıklara yakalanma riskini artırdığı gibi kilo vermeyi de engellemektedir. İnsanların kilo vermesi uyurken vücut tarafından salgılanan iki hormona bağlıdır. Bu hormonların biri ‘ghrelin’ olarak adlandırılan hormondur.” dedi.

Gece Uyunmazsa Vücudun Karbonhidrat Gereksinimi Artar

Gece 00.00 ila 03.00 saatleri aralığında uyunmazsa ‘ghrelin’ olarak adlandırılan hormonun vücutta karbonhidrat tüketimini tetiklediğini ifade eden Doç. Dr. Altıntaş, “Gece 00.00 ila 03.00 saatleri aralığı uykusuz geçirildiği zaman açlık hissedildiği için buzdolabına gidilir. Buzdolabında dondurma ve salata varsa, dondurma tercih edilerek tüketilir. Aslında bu kişinin değil, vücuttaki ghrelin hormonunun tercihidir. Bu hormon, dondurma ya da şekerli gıdalar tüketerek karbonhidrat alınmasını söylüyor. Bu da gösteriyor ki 00.00 ila 03.00 saatleri aralığında uyunmadığı takdirde vücut karbonhidrata gereksinim duyuyor.” ifadelerine yer verdi.

Vücut Büyüme Hormonu Salgılamazsa Kilo Verilemez

Vücudun uyurken salgıladığı ikinci hormonun büyüme hormonu olduğunu kaydeden Doç. Dr. Altıntaş, “Büyüme hormonu olarak adlandırılan bir hormon var. Çocuklar, bu hormon sayesinde büyümektedir. Bu hormon, yaşlılarda ve yetişkinlerde ise erkeklerde göbek bölgesindeki yağları, kadınlarda ise basen bölgesindeki yağları eritmektedir. Vücudun kaslı yapıda olması da bu hormona bağlıdır. Vücut bu hormonu gece 23.00 ila 03.00 aralığında salgılamaktadır. Günümüzdeki en büyük sıkıntı uyku saatinin saat 03.00’ü geçmesidir. Bu saatler uykusuz geçirildiğinde büyüme hormonu vücut tarafından salgılanmaz. Büyüme hormonu salgılanmadığı içinde istenildiği kadar diyet yapılsın, diyetisyene gidilsin kilo vermek mümkün olmaz. İnsanlar, su içse yaradığını söylüyor. Bunun nedeni ise metabolizmanın yavaş çalışmasıdır. Vücudun büyüme hormonunu yani growth hormonunu salgılamaması kilo alımına neden olmaktadır.” diye konuştu.

6 Saatten Az Uyunması Alzheimer Nedeni

Bir insanın günlük en az 6saat uyumasının zaruri bir gereksinim olduğuna değinen Doç. Dr. Nejat Altıntaş, “Günlük en az 6 saat uyunması gerekmektedir. 6 saatten az uyuyan insanlar üzerine yapılan araştırmalar, bu insanların kilo aldığını gösteriyor. Vücut büyüme hormonu salgılamadığı gibi ghrelin hormonu salgılayarak şekerli besinlerin tüketimine neden olmaktadır. İnsan ömrünün uzamasıyla birlikte her 2 iki kişiden birinde 80 yaşını geçtikten sonra Alzheimer rahatsızlığı görülmeye başlandı. 6 saatin altında, hatta 4 saatin altında uyuyan insanlar var. Margaret Thatcher’in uyku süresi 4 saatin altındaydı. Yine Ronald Reagan 4 saatten az uyurdu. Bu iki kişide Alzheimer rahatsızlığına yakalanmıştır. Bu da gösteriyor ki 6 saatten az uyunması çok ciddi bir Alzheimer nedenidir.” şeklinde konuştu.

Uyku Yetersizliği Kanser ve Kısırlık Nedeni

Günlük uyku süresinin 6 saatin altında kalmasının hormonal kanserlere yol açtığının altını önemle çizen Doç. Dr. Altıntaş, “Hormonal kanserler arasında yer alan meme kanseri, prostat kanseri ve kolon kanserine yakalanma riski uykusuzluk nedeniyle artmaktadır. Hemşireler üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmada, gece vardiyasında hiç uyumayan hemşirelerde kansere yakalanma riski yüzde 200 artmaktadır. Ayrıca hormon seviyesi ile erkeklik hormonu seviyesi her geçen yıl azalmaktadır. Uyku süresi günlük 6 saatin altında kalan erkeklerdeki erkeklik hormonu seviyesi, kendilerinden 10 yaş daha yaşlı bir erkeğin erkeklik hormon seviyesine kadar düşmektedir. Bu ise ciddi bir kısırlık nedenidir. Çünkü üremenin azalmasına neden olmaktadır. Ayrıca yeterli uyunmaması insanı daha hızlı yaşlandırdığı gibi üremeyle ilgili sağlık sorunlarına da neden olmaktadır. Uykusunu yeterince alamayan çocuklarda ise çok ciddi öğrenme problemleri olduğu gözlemlenmiştir.” ifadelerine yer verdi.

Meme kanserinin en belirgin 5 belirtisi

Sağlıklı bir yaşam sürdürmek, spor yapmak ve sağlıklı beslenmek elbette şart. Meme kanseri ise genetik de olabiliyor. Erken teşhis çok önemli olduğundan meme kanserinin belirtilerini önceden tespit etmeniz önemli. İlk yapmanız gereken şey kendinizi muayene etmek. İşte meme kanserini erkenden teşhis edebilmek için yapabileceğiniz 5 şey:

Meme Kanserinin 5 Önemli Belirtisi

1- Adet döneminden sonra göğüslerinizi kontrol edin:

Göğüslerinizi sık sık kontrol etmelisiniz. Özellikle de adet döneminden hemen sonra. Bir kolunuzu havaya kaldırın ve diğer elinizin işaret parmağıyla göğsünüzü yoklayın. Eğer bir anormallik veya yumru hissederseniz derhal doktora gidin.

2- Neye bakacağınızı bilin:

Göğsünüzde hissettiğiniz şişlik veya yumru her zaman meme kanserini belirtisi değildir. Bunların meydana gelmesinde başka nedenler de olabilir.

Enfeksiyon veya doku yaralanması da yumrulara neden olabilir. Bu nedenle sık sık göğüslerinizi kontrol etmelisiniz. Göğsünüzün normalde nasıl göründüğünden emin olursanız değişikliklerin de farkına varırsınız. Meme kanserinin habercisi olan yumru genelde serttir ve dokunduğunuzda acı hissettirir. Yumrular göğsünüzde veya koltuk altınızda oluşabilir.

3- Aynaya bakın:

Göğsünüzü kendi kendinize muayene ederken bir yandan da aynaya bakmanız önemli.

İşte dikkat etmeniz gerekenler:

  • Çukurcuklar
  • Buruşukluklar
  • Pullanma
  • Sertleşme
  • Kırmızılık veya şişlik

Göğüsteki anlamsız şekil değişimi Asimetri (Göğüslerin asimetrik olması normal. Ancak asimetri bir anda ortaya çıktıysa sorun var demektir) Göğsünüzde bir süredir şişlik veya hassaslık varsa meme kanserinin habercisi olabilir.

4- Göğüs uçlarınızı kontrol edin

Göğüs uçlarınızı da kendi kendinize muayene etmeniz gerekiyor. Göğüs uçlarınızda aşağıdakilerden bazıları varsa hemen doktora görünün:

  • Acı
  • Kırmızılık
  • Kaşıntı
  • Sertlik
  • Sulanma

5- Doktora görünün

Bazen belirtileri kendi başınıza da fark edemeyebilirsiniz. En iyisi doktora görünmek ve emin olmaktır. Meme kanserinde erken teşhis çok önemli. Yazıyı tanıdığınız herkesle paylaşın.

Meme Kanserini Önlemenin 8 Yolu

Göğüs kanseri. Sadece bu kelimeleri okumak bile birçok kadını endişelendirebilir. Ve bu çok doğal bir durum. Ancak bugünlerde meme kanseri ile ilgili pek çok güzel haber var. Tedaviler daha iyi hale geliyor ve hastalığı önleme yolları hakkında her zamankinden daha fazla şey biliyoruz. Bu sekiz basit adım, meme kanseri riskini azaltmanıza yardımcı olabilir.

1- Kionuzu Kontrol Altında Tutun:

Sağlıklı bir kiloyu korumak herkes için önemli bir hedeftir. Fazla kilolu olmak, özellikle menopozdan sonra meme kanseri dahil birçok farklı kanser riskini artırabilir.

2- Fiziksel Olarak Aktif Olun:

Egzersiz, sağlık için olduğu kadar meme kanserini önlemede de oldukça önemlidir ve günde en az 30 dakika fiziksel olarak aktif olan kadınların meme kanserine yakalanma riski daha düşüktür. Düzenli egzersiz, kiloyu kontrol altında tutmanın en iyi yollarından biridir.

3- Meyve ve Sebzelerinizi Yiyin ve Alkol Tüketiminden Kaçının:

Sağlıklı bir diyet, meme kanseri riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Çok fazla meyve ve sebze yemeye çalışın ve alkol tüketmeyin).

4- Sigara İçmeyin:

Sigara içenler ve içmeyenler, sigara içmenin ne kadar sağlıksız olduğunu bilirler. Yaşam kalitesini düşürmek kalp hastalığı, felç ve meme kanseri dahil en az 15 kanser riskini arttırmanın yanı sıra, kokulu nefes, kötü dişler ve kırışıklıklara da neden olur. Şimdi bu sonuçları biliyor olmanız sigarayı bırakmanız  için size motivasyon kaynağı olmalı.

5- Bebek Emzirme:

Toplam bir yıl veya daha uzun süre emzirmek (tüm çocuklar için birlikte) meme kanseri riskini azaltır. Aynı zamanda bebekler için büyük sağlık yararları vardır.

6- Özellikle 35 Yaşından Sonra veya Sigara İçiyorsanız Doğum Kontrol Haplarından Kaçının:

Doğum kontrol haplarının hem riskleri hem de faydaları vardır. Kadın ne kadar gençse riskler o kadar düşüktür. Kadınlar doğum kontrol hapları alırken, meme kanseri riski biraz daha yüksektir. Hapı bıraktıktan sonra bu risk hızla ortadan kalkar. Doğum kontrol hapı kullanırken inme ve kalp krizi riski de artar – özellikle sigara içiyorsanız. Bununla birlikte, uzun süreli kullanımın yumurtalık kanseri, kolon kanseri ve rahim kanseri riskini azaltmak gibi önemli faydaları da olabilir – istenmeyen hamilelikten bahsetmeye gerek yok – bu yüzden onun lehine de çok şey var. Meme kanseri konusunda çok endişeliyseniz, riski azaltmak için doğum kontrol haplarından kaçınmak iyi bir seçenektir.

7- Menopoz Sonrası Hormonlardan Kaçının:

Osteoporoz ve kalp hastalığı gibi kronik hastalıkları önlemek için menopoz sonrası hormonlar uzun süreli alınmamalıdır. Çalışmalar, sağlık üzerinde karışık etkileri olduğunu, bazı hastalıkların riskini artırdığını ve diğerlerinin riskini azalttığını gösteriyor ve hem östrojen hormonları hem de östrojen artı progestin hormonları meme kanseri riskini artırıyor. Kadınlar menopoz sonrası hormonları alıyorsa, mümkün olan en kısa süre için verilmelidir. Menopoz sonrası hormonların riskleri ve faydaları hakkında konuşulacak en iyi kişi doktorunuzdur.

8- Yüksek Risk Altındaki Kadınlar için Tamoksifen ve Raloksifen:

Yaygın olarak “sağlıklı bir davranış ” olarak düşünülmese de , reçeteli ilaçlar tamoksifen ve raloksifen almak, hastalık riski yüksek kadınlarda meme kanseri riskini önemli ölçüde azaltabilir. FDA tarafından meme kanserinin önlenmesi için onaylanan bu güçlü ilaçların yan etkileri olabilir, bu nedenle herkes için doğru değildir. Yüksek risk altında olduğunuzu düşünüyorsanız, tamoksifen veya raloksifenin sizin için uygun olup olmadığını öğrenmek için doktorunuzla konuşun.

Aile Geçmişinizi Öğrenin:

Ailesinde güçlü bir kanser öyküsü olan kadınlar, kendilerini korumak için özel adımlar atabilir, bu nedenle kadınların aile geçmişlerini bilmeleri önemlidir. Göğüs veya yumurtalık kanseri geliştirmiş bir anneniz veya kız kardeşiniz varsa (özellikle erken yaşta) veya göğüs, yumurtalık veya prostat kanseri geliştiren birden fazla aile üyeniz (erkekler dahil) varsa, meme kanseri riskiniz yüksek olabilir. Bir doktor veya genetik danışman, hastalığın aile geçmişini anlamanıza yardımcı olabilir.

Taramayı Unutmayın:

Bazı tartışmalara rağmen araştırmalar mamografi ile meme kanseri taramasının hayat kurtardığını gösteriyor. Kanseri önlemeye yardımcı olmaz, ancak en çok tedavi edilebilir olduğu zamanda kanseri erken teşhis etmeye yardımcı olabilir. Çoğu kadın için, düzenli mamogramlar 40 yaşında başlayabilir, ancak belirli öneriler yaşa ve riske göre değişir.

40 – 44 yaş arasındaysanız:

Yıllık mamogramlara başlamayı seçebilirsiniz. Bu yaşlarda mamografinin riskleri ve faydaları hakkında bir doktorla konuşmak önemlidir.

45 – 54 yaş arasındaysanız:

Her yıl mamogram yaptırılması önerilir.

55 yaş ve üzerindeyseniz:

Her iki yılda bir mamografi yapılması önerilir. Her yıl onlara sahip olmaya devam etmeyi seçebilirsiniz.

Klinik meme muayeneleri ve kendi kendine muayeneler önerilmez. Ancak göğüsleriniz hakkında bilgi sahibi olmalısınız ve göğüslerinizin görünümünde veya hissinde herhangi bir değişiklik fark ederseniz hemen bir sağlık uzmanına söylemelisiniz.

Meme Kanseri İçin Diğer Önemli Risk Faktörleri

Ne yazık ki, kadınların üzerinde kontrol sahibi olmadığı bir dizi önemli meme kanseri risk faktörü de vardır. Hangilerinin sizin için geçerli olduğunu bilmek, riskinizi anlamanıza ve onu düşürmek için elinizden geleni yapmanıza yardımcı olabilir. Yüksek risk altında olduğunuzu düşünüyorsanız, bir doktorla veya başka bir sağlık uzmanıyla konuşun. Bunlar bir kadının meme kanseri riskini artırabilir:

  • Daha büyük yaş, özellikle 60 yaş ve üstü
  • Ailede meme kanseri öyküsü
  • 12 yaşından önceki ilk adet dönemi (menarş)
  • 55 yaş ve üstü menopoz
  • 35 yaşından sonra ilk doğum
  • Evlat sahibi olmamak
  • Uzun boy
  • Yoğun göğüsler
  • İyi huylu meme hastalığı öyküsü (atipik hiperplazi gibi

Funda suyu nasıl elde edilir, mideye zarar verir mi?

Aktarlarda hazır olarak satılan funda suyu mucizevi etkilere sahiptir. Dört mevsim yeşil kalan funda bitkisi hem çay hem de soğuk press yöntemi ile su olarak kullanılabilmektedir. Özellikle kilo vermede etkisini kısa sürede gösteren funda suyunun kullanımı konusunda dikkat edilmelidir.

Funda Suyu Nedir, Ne İşe Yarar?

Gölgeli ve serin bölgelerde yetişen funda bitkisi pembe ve beyaz renkli çiçeklere sahiptir. Bu çiçeklerin toplanarak kurutulması sonucunda elde edilen funda suyu nedir, ne işe yarar sorularını sizler için araştırdık. Metabolizmayı hızlı bir şekilde çalıştıran funda suyunun ödem atmaya ve kilo vermeye yardımcı olduğu belirtilmektedir. Mineral yönünden zengin olan funda suyunun zayıflatma dışında etkileri de vardır.

Funda Suyunun Faydaları Neler?

Şifalı bitkiler arasında yer alan funda suyu faydaları ile kullanıcı sayısını artırmaktadır. Süpürge çalısı olarak bilinen funda bitkisinden elde edilen funda suyu sindirim sistemini olumlu olarak etkilemektedir. Bununla beraber funda suyunun bilinen faydaları şunlardır:

  • Yumurtalıklarda meydana gelen iltihaplanmayı azaltır.
  • Vajinal akıntıyı azaltır.
  • Doğumu kolaylaştıran etkiye sahiptir.
  • Kas hareketlerini düzenlemeye yardımcı olur.
  • Kemik hastalıklarına iyi gelir.
  • Eklem ağrılarına iyi gelir.
  • Ödem atmaya yardımcı olur.
  • Kalbin rahat bir şekilde kan pompalamasına yardımcı olur.
  • İdrar yolu enfeksiyonlarında etkilidir.

Funda Suyu Nasıl Elde Edilir, Nasıl Kullanılır?

Aktarlarda ve online satış sitelerinde hazır olarak satılan funda suyu kullanımı son derece önemlidir. Özel yöntemlerle üretilen funda suyu kullanımı oldukça basittir. Düzenli olarak kullanılması önerilen funda suyunu normal su ile seyrelterek kullanmalısınız.

Kokusu keskin olan funda suyunun tadının da biraz ağır olduğunu söyleyen kullanıcılar bulunmaktadır. Satın alacağınız ürün üzerinde nasıl kullanılacağı belirtilmiştir. Funda suyu üreticileri ve satıcıları tarafından yapılan açıklamaya göre bir çay bardağına bir ölçek funda suyu ekledikten sonra üzerini su ile doldurarak içebilirsiniz. Bu ölçüyü günde 3 kere uygulayabilirsiniz.

Funda Suyu Zayıflatır Mı?

Birçok farklı faydası olmasına rağmen funda suyu zayıflatır mı çok merak edilmektedir. Kilo problemi yaşayan ve yaza fit girmek isteyen kişiler, funda suyunun zayıflatıcı etkisinden yararlanmaktadır. Funda suyunu bölgesel yağlardan kurtulmak için kullanan kişilerin sayısı da bir hayli fazladır.

Funda suyunu istikrarlı olarak içen kişilerin kilo sorunlarından kurtuldukları görülmektedir. Ödem atmada etkili olan funda suyunun yağ yakıcı özelliğinin de olduğu belirtilmektedir. Funda suyu ile beraber günde en az 2,5 litre su tüketilmesi önerilmektedir.

Funda Suyu Mideye Zarar Verir Mi?

Her şifalı bitkinin uzun süre kullanımında bazı olumsuzluklar görülebilmektedir. Bunu bilen kullanıcılar funda suyunun zararları var mı, funda suyu mideye zarar verir mi diye tereddüt yaşamaktadırlar. Funda çayını uzun süre kullanan kişilerde tansiyon düşüklüğü gözlenmiştir. Bu nedenle özellikle tansiyon sorunu yaşayan kişilerin doktor gözetiminde funda suyu kullanması önerilmektedir.

Bağırsakları çalıştırmaya yarayan funda suyu önerilen ölçüden fazla tüketildiğinde ishale ve karın ağrısına neden olabilmektedir. Herhangi bir olumsuz durumla karşılaşmamak için kullanmadan önce doktora danışılmasında fayda vardır.

Funda Suyunu Hamileler ve Emziren Anneler İçebilir Mi?

Hamilelik ve emzirme dönemleri çok özel dönemlerdir. Bebeklerini her türlü olumsuzluktan korumak isteyen anneler, kullanacakları her besine dikkat etmektedirler. Buna bağlı olarak funda suyunu hamileler ve emziren anneler içebilir mi sorusuna yanıt vererek anneleri ve anne adaylarını rahatlatmak istiyoruz. Funda suyunun emziren anneler ve hamileler üzerinde herhangi bir yan etkisine rastlanmamıştır. Ancak her ihtimale karşı doktorunuza sormadan funda suyunu içmemeniz önerilmektedir.

Spirulina nedir, faydaları neler, neye iyi gelir?

Spirulina adını sıklıkla mükemmel etiketlere sahip adlarla bahsedilmektedir. Spirulina nedir? Sorusuna gelmeden önce bu denizden gelen mucize besinin yan etkileri, güvenliliği ve gıda takviyesi durumlarına kısa göz atmamız gerekmektedir.

Spirulina Nedir, Nasıl Tüketilmeli?

Spirulina, mavi ve yeşil renklerde bulunan algler olarak bilinirler. Genellikle toz haliyle tüketildikleri görülmektedir. Sakın onu bit bitki türü falan sanmayın, ondan kısaca bahsetmemiz gerekirse su yosunu olduğunu söylemek doğru bir tasvir olacaktır. Hatta siyanobakteri türleri içerisinde bulunan spirulina besin takviyesi dışında bazı gıdalarda gıda rengi açısında da kullanılmaktadır.

Spirulinanın Faydaları Neler? Neye İyi Gelir?

Özellikle vitamin bakımından oldukça zengin yapısıyla spirulina tercih edilmektedir. A,C,E ve B vitaminlerini barındıran spirulina aynı zamanda bazı sağlığa yararlı materyalleri de barındırmaktadır. Bunlar magnezyum, selenyum ve çinko vb. minareler olarak biliniyorlar. Bu özellikleri incelendiğinde spirulina vücudun aldığı ve alacağı hasarlara karşı korumaktadır.

Alg olması sebebiyle harika bir vegan kaynağı olarakta bilinmektedir. Ayrıca bu muazzam algin yapı itibariyle 5g kadarı yüksek protein bile sağlamaktadır. Hatta porsiyon başı hesaplandığında 3g denk gelen bir protein verdiği de biliniyor.

Kimler Spirulina Kullanmalı?

Spirulina elbette mucize yanları olsa da kullanılırken uzmanların söylediklerine kulak verilmesi gerekiyor. Özellikle bu gibi gıda takviyeleri amacıyla kullanılan destekleyicilerin hangi dozda kullanıldığı önem taşıyor. Çünkü spirulina bir alg olması sebebiyle yanlış kullanılması yada yüksek bir dozajda kullanılması ciddi sağlık problemlerine yol açabilmektedir. Biz spirulina’nın tam olarak kimler tarafından kullanılmalı kısaca bakalım.

  • Metabolizma konusunda bir sıkıntınız bulunuyorsa hızlandırma, zayıflama vb. girişimler için tercih edilmektedir.
  • Kalp rahatsızlığı hastaları genellikle bu yosunu kullanıyorlar.
  • Kolesterol değerleriniz yüksekse bu Alg onu düşürme konusunda yardımcı olacaktır.
  • Dikkat eksikliğiniz varsa, kaygı yaşıyorsanız, depresyon belirtileri varsa bu gibi zihinsel sorunları çözmeye yönelik tedavilerde kullanılmaktadır.
  • Adet sancılarınız çok şiddetli ağrıya sebep oluyorsa, yine kullanmanızı tavsiye edebiliriz.
  • Düşük bağışıklık sistemine sahip bireyler sıklıkla spirulinayı kullanıyorlar.
  • Hafızasını güçlendirmeyi amaçlayan yaşlı bireylerin ilgi odağı olduğu görülmektedir.
  • Ayrıca sindirim rahatsızlıklarını spirulina ciddi oranda düzeltmektedir.
  • Vücut geliştirme sporuyla uğraşan bireylerin kas sistemini ve gücünü artıran bir yapısı bulunmasıyla sebebiyle, devamlı tükettikleri bilinmektedir.

Son Haberler