7 Mayıs 2025 Çarşamba
Ana Sayfa Blog Sayfa 6

Kabukları ile yemenizde yarar bulunan 11 meyve sebze

Büyük ihtimalle bir portakalı yemek istediğinizde yapacağınız ilk şey kalın kabuklarını soyarak çöpe atmak olur. Bu davranış ile portakal kabuğunda bulunan pek çok besin maddesini çöpe atmış oluyorsunuz. Bir portakalın kabuğu, içindeki kısımdan neredeyse iki kat daha fazla C vitamini içerir. İlk başta size iğrenç gelebilir ancak portakal kabuğunu yemenin birçok farklı yolu vardır. Aynı şey birçok meyve ve sebze için de geçerlidir; kabukları genellikle en besleyici kısımdır ve düşündüğünüzün aksine yenebilir. İşte vitamin dolu kabukları ile birlikte yemeniz gereken 11 sebze meyve ve bunları diyetinize nasıl ekleyeceğiniz konusunda öneriler.

Kabukları İle Yemenizde Yarar Bulunan 11 Meyve Sebze

Patates

Genel olarak patates kabuğu tüketmekten çok, içini lezzetli bulduğumuz bir gerçek olsa da, patatesin kabukları da çok yararlıdır. Her şeyden önce patates kabukları, bolca lif içerir. İçerdiği lifler sayesinde sindirim sisteminizi destekleyen patates kabuklarının, aynı zamanda bileşiminde bulundurduğu diğer önemli vitaminler ve mineraller şunlardır:

  • B vitaminleri
  • C vitamini
  • Potasyum
  • Kalsiyum
  • Demir

Şeftali

Şeftalinin tüylü kabuğu gerçek bir besin deposudur. Şeftali kabuğu içeriğinde bolca antioksidanlar ve vitaminler ve lif barındırır. Şeftali kabuğu bileşimindeki lif sayesinde sindirim sisteminizi destekler. Bunların yanı sıra şeftali kabuğunda bulunan A vitamini ve karotenoidler de, katarak oluşumuna karşı gözünüzü korur.

Patlıcan

Patlıcanın kabuğu çok sayıda çeşitli antioksidan ihtiva eder. Bu konuda size verebileceğimiz bir ipucu patlıcanın kabuğunun rengi ne kadar koyu ise, içerdiği antioksidan miktarının o kadar çok olduğudur. Bu bilgiden hareketle mor patlıcan, kabukları beyaz patlıcana oranla daha fazla antioksidan içerir diye düşündüğünüzde, yanılmış olmazsınız. Patlıcan kabuğunu tüketmek için biraz daha fazla çiğnemeniz gerekse de, elde edeceğiniz yarar bu zahmete değecektir.

Karpuz

Karpuz kabuklarında ‘’sitrülin’’ olarak tanımlanan ve vücut için çok yararlı olan bir amino asit bulunur. Sitrülin kandaki nitrojeni uzaklaştırır ve eğer ağrılı kaslardan şikayetçi iseniz, ağrılarınızı hafifletir. Karpuz kabuğu, karpuzun içeriğindeki sulu etten daha fazla sitrülin içerir. Çiğ karpuz kabuğu yeme fikrinden hoşlanmayabilirsiniz. Bu durumda, karpuz kabuğundan turşu yapın ya da suyunu sıkın.

Elma

Elma kabuğunda bulunan lif ve vitaminler açısından, içindeki et kısmından daha zengindir. Elma kabuğunda bulunan lifler, kan damarlarınızda fazla kolesterol birikmesini önler. Yine elma kabuğunda bulunan ve ‘’quersetin’’ olarak adlandırılan antioksidan, beyin ve akciğer faaliyetlerinizi olumlu yönde destekler.

Salatalık

Salatalık kabuğu son derce besleyicidir. Salatalığın koyu yeşil renkli dış kabuğunda bol miktarda lif, antioksidanlar ve potasyum bulunur. Salatalığın kabuğunda bolca bulunan önemli bir başka bileşen de K vitaminidir. K vitamini vücudunuzda kemik sağlığına ve kan pıhtılaşmasına olumlu etkide bulunur. Fakat bu konuda dikkat etmenizde yarar bulunan bir nokta vardır. Eğer tüketmeyi düşündüğünüz salatalık organik değilse ve dıştaki kabuk cilalı gibi duruyorsa, o zaman salatalığınızı kabuğu ile birlikte yemeyin.

Mango

Mango kabuğu tüketirken dikkat edilmesi gereken bir besindir. Mangonun dışındaki kabukta, zehirli sarmaşıkta da bulunan ve ‘’urushiol’’ olarak tanımlanan bir kimyasal vardır. Bu madde bazı insanların cildinde kaşıntı ve kızarıklığa yol açar. Eğer cildinizde böyle bir hassasiyet yoksa, yani mango kabuğu sizin cildinizde kızarma kaşıntıya yol açmıyorsa, o zaman çok şanslısınız. Çünkü mango kabuğu çok besleyicidir. Mango kabuğunda bulunan başlıca besleyici bileşenler şunlardır:

  • Diyet lifi
  • E Vitamini
  • C vitamini
  • Antioksidanlar
  • Polifenoller
  • Karotenoidler
  • Omega -3 çoklu doymamış yağ asidi
  • Omega-6 çoklu doymamış yağ asidi

Mango kabuğu bileşiminde hem omega-3, hem de omega-6 içeren nadir besinlerdendir.

Kivi

Kivi kabuğu, yemek için pek cazip görünmeyebilir çünkü sert ve tüylü bir yapıya sahiptir. Fakat bu duruma aldanmayın. Çok rahatsız olursanız, kivinin kabuğundaki tüyleri kazıyın. Bu sert kabuk bol miktarda antioksidanlar, flavonoidler ve C vitamini içerdiği için tüketmenizde çok büyük yarar vardır. Hatta kivi de, kabuğu içeriğinden daha fazla besleyici madde bulunduran meyveler arasında yer alır.

Kabak

Kabak kabuklarının tadı biraz acıdır. Fakat bu durum kabak kabuklarının çok besleyici olmasını engellemez. Kabağın kabuğunda lif, potasyum ve C vitamini bulunur. Ayrıca kabağın kabuğu başka sebzelerde daha az bulunan lutein, karotenoid ve zeaksantin gibi vücuda çok yararlı antioksidanları da içerir. Kabak kabuğunu tek başına tüketmek zor olsa da salatalara ilave ederek, çeşitli lezzetlerle karıştırarak, tüketebilirsiniz.

Muz

Muz kabuğu da hem acı olması hem de zor yenilmesi bakımından, tüketilmesi pek cazip olmayan bir besindir. Yine de muz kabuğu, göz sağlığına çok yararlı lutein gibi antioksidanlar ve potasyum gibi mineraller bakımından oldukça zengindir. Bunların yanı sıra muz kabuğu bileşiminde önemli bir amino asit olan triptofan da bulunur.

Muz kabuğunu tüketmeden önce, birkaç dakika kaynatabilirsiniz. Böylece sertliği ve acılığı hafifler. Muz kabuğunu çaya katabileceğiniz gibi fırında kuruttuktan sonra meyve kokteylinize de ekleyebilirsiniz.

Portakal

Portakalın kabuğunda bulunan C vitamini miktarı içindeki C vitamini miktarının tam 2 katı kadar daha fazladır. Ayrıca portakal kabuğunda bulunan diğer önemli besin bileşenleri şunlardır:

  • B6 Vitamini
  • Kalsiyum
  • Potasyum
  • Magnezyum
  • Riboflavin

Yukarıdaki yazıda besin olarak tüketilmekten çok bir atık olarak değerlendirilen sebze meyve kabukları ve yararları hakkında edindiğiniz bilgilere dayanarak, bundan sonra kabukları daha iyi değerlendireceğinizi umuyoruz.

Portakal kabuğunun tadı acı olup sindirirken zorlanabilirsiniz. Bu nedenle portakal kabuklarını yemeden önce rendelemenizi öneriyoruz. Rendelenmiş portakal kabuğu salata soslarına ya da direk olarak salatanın üzerine ilave edilebilir. Ayrıca çikolata ve dondurmaya portakal kabuğu rendesi ilave edildiğinde çok lezzetli bir aroma kazandırma özelliğine de sahiptir.

Vücudunuz bu 13 belirti ile sizden yardım istiyor!

Vücudumuz kusursuz bir şekilde çalışmak üzere yaratılmıştır. Vücudumuzdaki her organ bir amaca hizmet eder ve bizi sağlıklı tutmak için birlikte çalışması gerekir. Ancak bazen vücudumuz bize yardıma ihtiyaç duyduğuna dair bazı işaretler verir ki göz ardı edilirse bu belirti ve semptomlar ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Vücudunuzda Bir Şeylerin Doğru Gitmediğinin 13 Belirtisi

1- Kırılgan Tırnak ve Saçlar

Kırılgan tırnaklar ve saçlar, vücudunuzda problem olduğunu gösteren bir işarettir ve vücuttaki   temel vitamin ve besinlerin eksikliğinden kaynaklanır. Diyetinize bir göz atın ve bu 4 kritik tırnak ve saç besleyicisinden herhangi birinde eksik olup olmadığınızı görün:

Protein: Et, yumurta veya diğer protein açısından zengin yiyecekleri düzenli olarak yerseniz endişelenmenize gerek yok. Ancak et yemiyorsanız, kinoa, fasulye gibi bu vejetaryen protein kaynaklarını ve tofu ve seitan gibi et ikamelerini diyetinize ekleyin.

Çinko: İstiridye, kabak çekirdeği, susam, kuzu eti, sığır eti ve yulaf gibi çinko bakımından zengindir.

Biotin: Biyotin’i pazı (en iyi kaynak), yumurta, buğday tohumu, kepekli tahıllar ve somon gibi gıdalarda bulabilirsiniz.

A Vitamini: Süt ürünleri, balık, karaciğer ve güçlendirilmiş tahıllarla birlikte bol miktarda meyve ve sebze ekleyin.

2- Sindirim Problemleri

İnsanlar genellikle sindirim sorunlarını görmezden gelirler, ancak sürekli olarak gaz, ishal, kabızlık veya şişkinlik belirtileri yaşıyorsanız, bu vücudunuzun yardıma ihtiyacı olduğunun bir işaretidir. Bağırsak bakterilerinin dengesizliği ilaçlardan günlük kullandığımız ürünlerdeki toksinlere kadar birçok faktörden kaynaklanabilir.

Sindirim sorunlarınızı çözmek için aşağıdakileri deneyin:

  • Bağırsaklarınızdaki iyi bakterilerin sağlığını korumak için ek prebiyotikler, sindirim enzimleri ve probiyotikler alın.
  • Lahana turşusu, kombucha, sarımsak ve kuşkonmaz gibi probiyotikler ve prebiyotikler açısından zengin yiyecekleri tüketin.
  • Bol su içtiğinizden emin olun
  • Sindirim sistemini sağlıklı tutmaya yardımcı olduğu için düzenli egzersiz yapın.
  • Diyetinizden şekeri sınırlayın veya (daha da iyisi) çıkarın
  • Paraben içeren kozmetikler, BPA içeren plastikler ve PVC içeren yoga matları gibi toksik ürünleri hayatınızdan çıkarın.

3- Kuruyan Cilt ve Cilt Döküntüleri

Antioksidan eksikliğiniz varsa, bu cildinizin susuz kalmasına neden olur. Kuru cilt, E Vitamini eksikliğini gösterebilir ve cilt döküntüleri vücudunuzun stres altında olduğunu gösterebilir. Stresli cildi rahatlatmak için aşağıdaki ilaçları deneyin:

  • Enflamasyonu artırabilecekleri için süt ve aşırı şeker yemekten kaçının.
  • Daha fazla sebze, kuruyemiş, balık ve yağ tüketin ve kuru cilt ve cilt döküntülerini kontrol etmek için diyetinize omega-3 takviyeleri ekleyin.
  • Turunçgiller, yeşil sebzeler ve dolmalık biber gibi C vitamini açısından zengin gıdaların alımını artırın.

4- Göz Çevresindeki Halkalar

Bu tür halkalar 50 yaşın üzerindeki kişilerde daha yaygındır ve bu normaldir. Ancak daha genç bir insanda görülüyorsa, bu yüksek kolesterol seviyelerinin bir işaretidir. Bu konuda bir doktora danışmalı ve kolesterol seviyenizi kontrol altına almak için uygun adımları atmalısınız!

5- Diş Eti Kanaması

Dişlerinizi fırçalarken diş etlerinizin ani veya sürekli kanaması, C vitamini eksikliğinin açık bir işaretidir. Bunu düzeltmek için aşağıdaki yiyecekleri diyetinize ekleyin:

  • Turunçgiller,
  • Ispanak,
  • Yeşil ve kırmızı dolmalık biber,
  • Domates,
  • Lahana,
  • Karnabahar
  • Brokoli.

7- Dudakta ve Ağızda Çıkan Uçuklar

Yaygın görülen uçuk genellikle dudaklardan başlayan içi su dolu kabarcıklarla kendini gösteren virütik bir hastalıktır. Çoğu zaman bağışıklık sistemi bu hastalığın üstesinden gelebilir. Ancak sonbahar ve kış mevsimlerinde bağışıklığı baskılayan stres, yorgunluk, uykusuzluk, soğuk algınlığı, grip, ateşli hastalıklar, kronik hastalıklar vb. durumlarında hastalık sıklığında artış olur. Dolayısı ile sık çıkan uçuklar vücut direncinin düştüğünü gösteren önemli bir işarettir. Yılda 4’ten fazla uçuk çıkması, etkilenen yüzeyin genişliği ve hastalığın tedaviye dirençli olması bağışıklık sistemini ilgilendiren hastalıkların araştırılmasını gerektirir.

En önemli bulaşma yolu temas olduğu için hasta kişilerle ve onların kullandığı eşyalara dokunmamak en önemli korunma yöntemidir. Ayrıca dengeli ve yeterli beslenmeli, düzenli egzersiz yapmalı, yeterli uyumalı, stresten, sigaradan ve alkolden uzak durulmalıdır. Bağışıklık sisteminin baskılı olduğu durumlarda ise gerektiğinde hekim kontrolünde vitamin ve mineral takviyesi alınmalıdır. Yapılan anti-viral tedaviler virüsleri ortadan kaldıramaz. Sadece hastalık oluşmasını ve yayılmasını önler.

8- Sinirlilik ve Uykusuzluk ve Bacak Krampları

Son zamanlarda sinirli ve asabi hale geldiyseniz, bu vücudunuzun yardıma ihtiyacı olduğunun bir başka işareti olabilir. Yetersiz dinlenme, normalden daha sinirli hissediyorsanız dikkate almanız gereken çok büyük bir faktördür. Ayrıca vücudunuzun potasyum ve magnezyum minerallerinden yoksun olduğunu da gösterebilir. Kendinizi sakinleştirmek için aşağıdaki ipuçlarını deneyin:

  • Zihninizi sakinleştirmek için meditasyon yapın. Daha da güçlü bir etki için nefes egzersizlerini dahil edin.
  • Ashwagandha ve magnezyum içeren bir takviye almayı düşünün. Bu doğal karışım, stres ve kaygı belirtilerini yönetmeye ve bir refah duygusu yaratmaya yardımcı olacaktır.
  • Alkol ve kafein alımınızı durdurun.
  • İşlenmiş gıdalar yerine bütün gıdaları tüketmeye odaklanın. Avokado, peynir, yağlı balık, fındık ve sızma zeytinyağı gibi bol miktarda sağlıklı yağ eklediğinizden emin olun.

Yunan Ayağı

9- Yunan Ayağı

Yunan ayağı veya “Morton’s Toe”, ayağınızdaki daha uzun bir ikinci ayak parmağıdır ve ‘Morton’s Toe’ yaşayan birçok kişinin ayağında ve ikinci parmağın tabanında nasır ve/veya rahatsızlık vardır. Bunu düzeltmek için tedaviler ve yöntemler vardır .

10- Tatlı Krizi

Aniden tatlı bir şeyler yemek için güçlü bir istek duyarsanız, bunun nedeni stres, depresyon veya yorgunluk olabilir. Vücudunuz şekerli bir şeyler  istiyordur onu dinleyin! Fazladan birkaç kilo alma konusunda endişeliyseniz tatlı ihtiyacınızı bitter çikolata veya organik bal ile gidermeyi deneyin!

11- Buz Yeme İsteği

Biraz buz yemek istediğinizi fark ederseniz, demir eksikliği olarak da bilinen kansızlığınız olabilir. En iyi demir kaynakları sığır eti, yumurta ve tofudur. Ayrıca, yüksek demir seviyeleri sunan ve sizi kısa sürede tekrar yoluna sokabilecek birçok protein barı da var!

12- Ekşi Yeme İsteği

Ekşi yiyecekleri özlemek, vücudunuz hormonal değişiklikler geçirdiğinde, örneğin hamileyken olduğu gibi oldukça yaygındır. Ancak aynı zamanda karaciğerinizin ve safra kesenizin vücudunuzun onlara olan talebini karşılamakta zorluk çektiğinin de bir göstergesi olabilir. Aniden canınız ekşi yiyecekler çekiyorsa, bir doktora görünmek ve bunu kontrol ettirmek iyi bir fikir olabilir.

13- Deniz Ürünleri Yeme İsteği

Daha önce de belirttiğimiz gibi, belirli yiyecek istekleri hamilelik sırasında meydana gelen hormon değişikliklerinin normal bir parçası olabilir. Hamilelik dönemi dışında görülen deniz ürünleri yeme isteği çeşitli besin ve minerallerden yoksun olduğunuzu ve yeterli protein alamadığınızı gösterebilir. Vejetaryen veya vegansanız ve canınızın et çektiğini fark ederseniz, bir yemek günlüğü başlatın ve makro besinlerinizi takip edin. Dengeli beslenemiyor olabilirsiniz.

14- Tuzlu Yiyecekler Yeme İsteği

Tuz, sağlıklı bir vücuda sahip olmak için gerekli bir mineraldir, bu nedenle bazen tuz istemek sorun değildir. Tuzlu yiyeceklere aşermek, vücudun herhangi bir yerindeki enfeksiyona veya iltihaplanmaya da bir yanıt olabilir. Himalaya Pembe Tuzu gibi daha sağlıklı tuz tüketmeye çalışın.

Vücudunuzun Dışa Vurduğu 10 Tehlike İşaretini Görmezden Gelmeyin!

Karaciğerinizin sağlıksız olduğunu gösteren 7 işaret!

Karaciğer sindirim, detoksifikasyon, protein sentezi, belirli maddelerin depolanması ve filtrasyonu ve diğer metabolik aktiviteler gibi çeşitli vücut süreçlerinde hayati bir rol oynar. Karaciğerinizin görevini yerine getirememesi tehlikeli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, karaciğerimize uygun şekilde bakmamız çok önemlidir. Yağlı yiyecekler yemek, alkol tüketimi, kendi kendine ilaç kullanımı ve sağlıksız/hareketsiz bir yaşam tarzı gibi kötü beslenme alışkanlıkları da karaciğeri etkileyebilir ve ölümcül durumlara yol açabilir.

Karaciğer genellikle hasarlı hücreleri onarmak için oldukça yeteneklidir. Ancak uzun süreli bir hasardan sonra bu hücreler asla iyileşmez ve bu da siroza neden olabilir. Siroz nedeniyle, karaciğer hasarının belirti ve semptomları daha şiddetli olacaktır.

Karaciğerinizin Sağlıksız Olduğu Nasıl Anlaşılır?

Bu semptomların çoğu (yorgunluk, mide bulantısı, iştahsızlık) o kadar spesifik değildir ki, birçok insan bunu ilk başta fark etmeyebilir. İşte karaciğerinizin acı çekiyor olabileceğine dair yedi tuhaf, sinsi işaret:

1- Kaşıntılı cilt;

Döküntü olmadıkça muhtemelen kaşıntılı cildi ciddiye almazsınız. Ancak karaciğer hasarı nedeniyle kan dolaşımında safra bulunduğunda kaşıntılı cilt oluşabilir. Safra kanalınız tıkandığında safra durgunlaşır ve kan dolaşımına geri akar. Bu da cilt altında birikir ve kaşıntıya neden olur.

2- Örümcek tipi varisler;

Bunlar, derinin altında görülebilen küçük, örümcek benzeri kılcal damarlardır. Karaciğerin düzgün çalışmadığının ve hormonlarınızı metabolize etmediğinin bir göstergesi olan yüksek östrojen seviyelerinden kaynaklanırlar. Bu hoş olmayan damarlar, atardamarlarınızdan kılcal damarlarınıza giden dallar olan atardamarların genişlemesi nedeniyle sıklıkla yüz ve bacaklarda görülür.

3-  Morarma ve kanama;

Yaralandıktan sonra kolayca morarmalar veya kanamanın olduğunu fark ederseniz, bu karaciğerinizin sağlıklı olmadığının bir işareti olabilir. Bu kanınızı pıhtılaştırmak için ihtiyaç duyduğunuz proteinlerin artık yeterli miktarlarda üretilmediğini gösterir.

4- Kötü ağız kokusu

Kötü ağız kokusu sinüzit veya diş eti hastalığı gibi birçok sağlık sorununa işaret edebilir, ancak aynı zamanda karaciğer hasarının açıklayıcı bir işareti de olabilir. Karaciğer yetmezliği sırasında ağız kokusu foetor hepatikus olarak da bilinir. Bu, karaciğer sirozundan muzdarip olduğunuzda kanınızda oluşan yüksek seviyedeki dimetil sülfürün neden olduğu nefeste meyvemsi, misk kokusudur.

5- Yüzdeki lekeler ve hiperpigmentasyon;

Karaciğer durgunsa ve gerektiği gibi çalışmıyorsa, yüzde hoş olmayan kahverengi pigmentasyon oluşabilir. Karaciğer düzgün çalışmadığında sistemdeki östrojen artar. Bu, bakır içeren bir enzim olan tirozinaz adlı bir maddenin daha fazla melanin üretmesine (cilt pigmentasyonu) neden olur ve bunun sonucunda yüzde veya tüm vücutta lekeler ortaya çıkar.

6- Kırmızı avuç içi;

Kandaki anormal hormon seviyelerinin bir sonucu olarak kırmızı avuç içi ortaya çıkar. Bu da karaciğer hasarının bir belirtisidir.

7- Konsantrasyon eksikliği;

Son zamanlarda işte zorlanıyor musunuz? Konsantrasyon eksikliğiniz sebebi sağlıksız karaciğerinizin gerçek bir işareti olabilir. Karaciğerin en önemli işlevleri, vücudu toksinlerden arındırmak ve vücuda enerji vermektir.

Kan, düzgün çalışmayan bir karaciğerden kaynaklanan toksinlerle aşırı yüklendiğinde, beyniniz etkilenebilir. Enerjinin yavaş metabolize edilmesi zihinsel berraklığı etkileyen yorgunluğa neden olabilir. Bu, hafif unutkanlık belirtilerinde veya komaya girmek gibi büyük problemlerde kendini gösterebilir.

Karaciğer Hastalıkları Nasıl Önlenir?
Karaciğer Hastalıkları Nasıl Önlenir?

Karaciğer Hastalıkları Nasıl Önlenir?

Bu semptomlar rahatsız edici görünse de, karaciğer hastalığını önleme  sağlıklı bir yaşam sürmenin anahtarıdır. Pekiyi, karaciğerinizin sağlıksız olmaması için nelere dikkat etmelisiniz?

Alkol tüketimini bırakın;

İnsan karaciğeri her gün yaklaşık 500 işlevi yerine getirmek zorundadır. Aşırı miktarda alkol tüketimi, yaşamı tehdit edebilen, alkolik yağlı karaciğer hastalığı olarak bilinen karaciğer çevresinde yağlar oluşturur. Alkol tüketimini bırakmak tek çözümdür.

Bolca su için;

Su içmek her zaman faydalıdır. Su içmek toksinlerin vücuttan atılmasına yardımcı olur ve kanın kalınlaşmasını önler, böylece karaciğerden kolayca süzülmesine yardımcı olur.

Düzenli egzersiz yapın;

Karaciğerinizin sağlığı için diğer önemli bir unsur egzersize başlamaktır. Alkolsüz yağlı karaciğer hastalığı (NAFLD), obez veya aşırı kilolu olmakla ilişkilidir. Düzenli egzersiz, sağlıklı bir kiloyu koruyarak karaciğer hastalığını önlemeye yardımcı olacaktır.

Sağlıklı beslenin;

Sağlıklı bir diyet karaciğerinizi sağlıklı tutmak için hayati önem taşır. Karbonhidratı azaltın ve daha fazla fındık yiyin. Düşük karbonhidrat diyeti, kalori alımını kontrol ederek sağlıklı bir karaciğerin korunmasına yardımcı olur.

Gazlı içecek tüketimini azaltın;

Piyasada bulunan soğuk içecekler, obeziteye yol açan ilave şekerler içerir. Bu tür içeceklerin tüketimini azaltın. Karaciğerinizin sağlıklı olması için son derece önemlidir ve hastalıkları önlemek tedavi etmekten daha iyidir. Herhangi bir karaciğer hastalığı belirtisi gözlemlerseniz, derhal aile doktorunuzla iletişime geçin.

Karaciğerinizin Toksinlerderden Temizlenmesi İçin Doğal Öneriler
Karaciğerinizin Toksinlerderden Temizlenmesi İçin Doğal Öneriler

Karaciğerinizin Toksinlerderden Temizlenmesi İçin Doğal Öneriler

Tüm meyve ve sebzeleri yiyebilir ve istediğiniz kadar su içebilirsiniz, ancak karaciğerin diğerlerinden daha çok sevdiği bazı besinler vardır. Karaciğeriniz için doğru olanı yapmak istiyorsanız, bu bitkileri ve kökleri diyetinize ekleyerek ona hak ettiği doğal karaciğer detoksunu verin. İşte karaciğerinizi doğal yollardan temizleyen 7 besin;

Zencefil

Zencefil çok lezzetli, çok yönlü bir baharattır. Zencefil vücudumuz için çok şey yapabilir, ancak karaciğer sağlığı söz konusu olduğunda, bu kök gerçekten işe yarar. Zencefilin anti-inflamatuar ve antioksidan güçleri ile karaciğer yağlanmasını tedavi edebileceği ve hatta önleyebileceği yaygın olarak kabul edilmektedir. Zencefil ayrıca karaciğeri karaciğer fibrozunun neden olduğu hasar ve dejenerasyondan koruyabilir. Üstüne üstlük, insan ve hayvan karaciğerlerinde bulunan parazitler zencefil içeren tedavilerle tedavi edilebilir.

Zerdeçal

Zencefil karaciğeri korumak ve eski haline getirmek için çok şey yapar, ancak zerdeçal karaciğerinizin yükünü hafifletmek için harika bir besindir. Zerdeçalı diyete dahil etmek, karaciğerinizin toksinleri atmasını çok daha kolaylaştırır. Aynı zamanda karaciğerin işini kolaylaştıran safra üretimini (gıdayı sindirmek için gerekli) arttırır. Zerdeçal, karaciğerin detoksifikasyonuna yardımcı olan harika bir baharattır. Diyet toksinlerini vücuttan temizleyebilen enzimleri artırmaya yardımcı olur. Sabahları ilk iş olarak yarım çay kaşığı zerdeçal ve bir tutam karabiber bir bardak ılık su ile tüketin.

Limonlu Su

Bu kombinasyon, karaciğeri detoksifiye etmek ve toksinleri vücuttan atmak için iyi çalışır. Bir bardak ılık suyun içerisine yarım limonun suyunu ilave edin. İyice karıştırın ve sabahları için. Günde 10-12 bardak ılık su içebilirsiniz.

Sarımsak

Binlerce yıl önce sarımsak, solunum problemleri, parazitler ve zayıf sindirim dahil olmak üzere çok çeşitli rahatsızlıkları ve hastalıkları tedavi etmek için reçete edilmiştir. Journal of Nutritional Biochemistry’de yayınlanan bir araştırma göre, sarımsak takviyelerinin karaciğer fonksiyonuna fayda sağlayabileceğini bildiriyor. Başka bir araştırmada, sarımsaktan elde edilen bir bileşiğin, alkolün neden olduğu karaciğer hasarını iyileştirmeye yardımcı olabileceği tespit edilmiştir. Sarımsaktaki kükürt bileşikleri, toksik maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı olan karaciğer enzimlerini aktive eder. Karaciğeri herhangi bir toksik hasardan korumaya yardımcı olan allisin ve selenyum gibi yüksek miktarda bileşiklere sahiptir. Her gün yatmadan önce iki diş sarımsak yiyin.

Greyfurt

C vitamini karaciğerinizi sağlıklı tutmada rol oynayabilir; Araştırmalar, karaciğer sirozu olan insanlara yardımcı olabileceğini göstermiştir. Sadece bir fincan greyfurt günlük C vitamini alımını karşılar. Greyfurt tüketiminin ilaç metabolizmasını da etkileyebileceğini unutmayın. İlaç kullanıyorsanız, greyfurt tüketmeden önce doktorunuzla konuşun.

Yeşil Çay

Yeşil çay, karaciğer yağ birikimini ortadan kaldırmaya ve karaciğer fonksiyonunu iyileştirmeye yardımcı olan bitki bazlı antioksidanlarla yüklüdür. Yağlı karaciğer hastalığı riskini azaltmak için her gün 2-3 fincan yeşil çay tüketmeye başlayın.

Pancar

Pancar sindirim sistemi için doğal temizleyiciler olan C vitamini ve sağlıklı bir lif dozu içerir. Ancak daha da etkileyici olanı pancar, kanı temizleyerek oksijeni artırmaya yardımcı olur ve toksik atıkları parçalayarak daha hızlı atılmalarını sağlar. Safra akışını uyarır ve enzimatik aktiviteyi arttırırlar.

Karaciğerinizin Toksinle Dolu Olduğunu Gösteren Belirtiler

Nefes darlığı çektiğimi nasıl anlarım? Tedavisi

Çok sayıda insan nefes darlığı için doğal tedaviler olduğunu bilmiyor. Bu makalede, nefes darlığı neden oluşur ve nefes darlığına ne iyi gelir sorusunu cevaplandıracağız. Nefes darlığının asıl nedeni; kan dolaşımında yeterli oksijenin eksik olması durumudur. Nefes darlığı aslında bronşit, iltihaplanma, enfeksiyon, göğüs yaralanması gibi çeşitli solunum rahatsızlıklarına yol açan nedenlerden kaynaklanır.

Nefes Darlığı (Dispne) Nedir?

Akciğerlerinize yeterince hava alamadığınızı hissettiğinizde buna nefes darlığı denir. Doktorlar bu korkutucu duyguya nefes darlığı diyorlar. Dispne birçok farklı sağlık sorununun işareti olabilir. Bunu göğsünüzde sıkışma hissi veya derin nefes alamama olarak tanımlayabilirsiniz.

Nefes darlığı genellikle kalp ve akciğer problemlerinin bir belirtisidir. Ancak astım, alerji veya anksiyete gibi diğer durumların da bir işareti olabilir. Yoğun egzersiz veya soğuk algınlığı da nefessiz kalmanıza neden olabilir.

Nefes Darlığı (Dispne) Tehlikeli Midir?

Bazen nefes darlığı, yaşamı tehdit eden bir tıbbi durumun belirtisi olabilir. Aşağıdaki durumlarda mutlaka bir doktora görünün:

  • Aniden nefes almakta zorlanıyorsanız.
  • Şiddetli nefes darlığınız varsa (nefes almakta zorlanıyorsanız).
  • 30 dakika dinlendikten sonra hala nefesiniz kesiliyorsa.

Nefes Darlığından Kimler Etkilenir?

Farklı nedenlere bağlı olarak görülen nefes darlığı oldukça yaygın görülen bir sağlık sorunudur. Herkes bunu deneyimleyebilir, ancak aşağıdakilere sahip kişilerde daha sık olur:

  • Anemi (düşük düzeyde kırmızı kan hücreleri),
  • Astım,
  • Endişe,
  • Kalp veya akciğer sorunları,
  • Sigara içme alışkanlığı,
  • Enfeksiyonlar,
  • Zayıf aktivite,
  • Obezite.

Nefes Darlığı Neden Olur?

Birçok farklı tıbbi rahatsızlık nefes darlığına neden olabilir. En yaygın nedenler akciğer ve kalp rahatsızlıklarıdır. Sağlıklı nefes almak, oksijeni vücudunuza taşımak için bu organlara bağlıdır. Nefes darlığı hissi akut olabilir, sadece birkaç gün veya daha kısa sürebilir. Diğer zamanlarda, kroniktir ve üç ila altı aydan uzun sürer.

Devam Eden Nefes Darlığına Ne Sebep Olur?

Kronik nefes darlığına neden olabilecek durumlar şunlardır:

  • Astım: Astımın neden olduğu solunum yollarının daralması nefes almayı zorlaştırabilir.
  • Kalp yetmezliği: Kalp yetmezliği sırasında kan, kalbi gerektiği gibi dolduramaz ve boşaltamaz. Bu durum ciğerlerinizde sıvı birikmesine neden olarak nefes almayı zorlaştırabilir.
  • Akciğer hastalığı: Sigara içiciliğine bağlı kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi hastalıklardan akciğer dokusuna verilen hasar nefes darlığına neden olabilir. Akciğer kanseri gibi tümörler de nefes darlığına neden olabilir.
  • Obezite: Fazla kilolu olmak ciğerlerinizi zorlayabilir ve nefes almanızı zorlaştırabilir.
  • Zayıf zindelik: Hareketsizlik veya hastalıktan dolayı formda olmamak nefes darlığına neden olabilir.

Akut Dispne veya Nefes Darlığına Ne Sebep Olur?

Akut (bir hafta kadar sonra geçen) nefes darlığına neden olabilecek faktörler şunları içerir:

  • Alerjiler: İnsanlar alerjik reaksiyon sırasında sıklıkla nefes darlığı hissederler.
  • Anksiyete: Anksiyete hiperventilasyona (hızlı, ağır solunum) neden olabilir.
  • Boğulma: Boğazınızdaki bir tıkanıklık, havanın ciğerlerinize girip çıkmasını zorlaştırabilir. Akciğerlerinize yiyecek veya bir nesne solumak da hava akışını engeller.
  • Pulmoner emboli: Akciğerlerinizde kan pıhtısı olduğunda bu olur. Bu durum tıbbi bir acil durumdur.
  • Kalp krizi: Kalbe giden kan akışını durduran bir tıkanıklık, korkutucu nefes darlığına neden olabilir. Bu semptomu diğer kalp krizi semptomlarıyla birlikte fark ederseniz, 112’yi arayın.
  • Enfeksiyon: Bronşit veya pnömoni gibi bir enfeksiyon, akciğerlerin bazı kısımlarına hava akışını engelleyen mukus üretebilir. Bu, kana oksijen difüzyonunu engelleyebilir.
  • Yaralanma: Kırık bir kaburga nefes almayı ağrılı ve zor hale getirebilir. Kanama ve anemi, kanda taşınan oksijen miktarını azaltan kırmızı kan hücrelerinin sayısını azaltabilir.
  • İlaç tedavisi: Bazı ilaçlar göğüste sıkışma hissine neden olabilir. Astımlı bireylerde hipertansiyon için verilen statinler (kandaki yağları azaltan ilaçlar) ve beta blokerler bu belirtiye neden olabilir.
  • Aşırı sıcaklıklar: Çok sıcak veya çok soğuk olmak, nefes almakta zorluk çekiyormuş gibi hissetmenize neden olabilir.

Nefes Darlığı Nasıl Tedavi Edilir?

Doktorunuz, nefes darlığınıza neden olan durumu önce belirleyip sonra tedavi ederek nefes darlığını yönetmenize yardımcı olacaktır. Altta yatan duruma bağlı olarak, tedaviniz şunları içerebilir:

  • Egzersiz: Fiziksel kondisyonunuzu geliştirmek kalbinizi ve ciğerlerinizi güçlendirebilir. Daha iyi genel sağlık, aktivite sırasında daha az gergin hissetmenize yardımcı olabilir. Kalp veya akciğer rahatsızlığı olsa bile, kardiyovasküler rehabilitasyon yardımcı olabilir. Sağlayıcı ayrıca nefes alma tekniklerini öğrenmenizi önerebilir.
  • İlaç tedavisi: Bronkodilatör adı verilen inhale ilaçlar astımda ve KOAH’ta solunum yollarınızı gevşetebilir. Ağrıyı veya kaygıyı gidermek için kullanılan ilaçlar nefes darlığını hafifletebilir.
  • Oksijen tedavisi: Burun deliklerindeki bir maske veya tüp aracılığıyla ekstra oksijen almak daha rahat nefes almanıza yardımcı olabilir. Bu, yalnızca kandaki oksijen seviyesi bir sağlık uzmanı tarafından ölçüldüğünde ve düşük olduğu gösterildiğinde uygundur.

Nefes Darlığıma Neyin Sebep Olduğu Nasıl Belirlenir?

Testler şunları içerebilir:

  • Fizik muayene: Bu, ateşinizi ölçmek ve göğsünüzü dinlemek gibi şeyleri kapsar. Ateş bir enfeksiyonu gösterebilir.
  • Nabız oksimetresi: Bir sağlayıcı, kanınızda ne kadar oksijen bulunduğunu görmek için bir parmak sensörü kullanır.
  • Göğüs röntgeni, Tomografi (BT) taramaları veya diğer özel görüntüleme testleri: Halihazırda bir kronik durum teşhisine sahip değilseniz, bunlar nefes darlığına neden olabilir.
  • Kan testleri: Bunlar anemi, enfeksiyonlar ve diğer durumları gösterebilir.
  • Akciğer fonksiyon testleri: Bu testler ne kadar iyi nefes aldığınızı gösterir.
  • Kardiyopulmoner egzersiz testi: Bu testler, koşu bantlarında veya sabit bisikletlerde yapılan egzersiz sırasında alınan oksijen ve salınan karbondioksit hacmini gösterir.

Nefes Darlığında Nasıl Rahatlanır?

Nefes darlığını kendi başınıza önleyebilir veya rahatlatabilirsiniz. Yararlı adımlar şunları içerebilir:

  • Boya dumanı ve araba egzozu gibi ciğerlerinizi tahriş edebilecek kimyasalları solumaktan kaçının.
  • Nefes alma fonksiyonunuzu geliştirmek için nefes alma ve/veya gevşeme teknikleri uygulamak.
  • Sigara içiyorsanız sigarayı bırakın. Sigara içmiyorsanız, sigaraya başlamayın.
  • Sağlıklı kiloya ulaşın ve kilonuzu koruyun.
  • Havanın çok sıcak veya çok soğuk olduğu veya nemin yüksek olduğu zamanlarda aktiviteden kaçınmak. Akciğer hastalığınız varsa, radyo ve TV’de yayınlanan hava kirliliği (ozon) uyarılarını izleyin.
  • Oksijen kullandığınızda ekipmanınızın iyi çalışır durumda olduğundan emin olun.

Aritmisi Olan Kişilerde Nefes Darlığına Ne İyi Gelir?

Hızlı kalp atışı ciddi bir fiziksel bozukluğu veya ciddi psikolojik sorunları gösteren bir semptomdur. Hasta örneğin fiziksel egzersiz sırasında olduğu gibi, uzun bir süre boyunca, kalbin hızlı atışı (dakikada 100 ve üzeri nabız) sorunu yaşarsa, kalp krizi tehlikesi söz konusu olur. Hasta, nefes darlığında kontrolü kaybeder dengesini yitirir ve hatta bayılabilir. İşin esprisi; kanın yeteri kadar oksijen alamamasıdır. Doktorlar, bunu teşhis etmek için solunum sisteminizi inceler, enfeksiyon arar. Varsa da anti biyotik verir. Bu ilaçlar, bakteri ve virüsleri (anti-viral ilaçlar) yok edecek şekilde tasarlanmışlardır.

Kanınızda yeterli oksijen olmadığında vücudunuz oksijeni temin için çeşitli önlemlere başvurur. Sık idrar atımı bu önlemlerden biridir. Örneğin sigara tiryakileri, sigarayı bıraktıkları ilk 2 gün içinde çok iyi hisseder ve nefesleri açılır. Oksijen daha fazla alınır ve nikotine eşlik eden binlerce zararlı kimyasallar vücuda girmediği için, kişi kendini iyi hisseder.

Sonuç olarak; sigara, enfeksiyonlar, korona, nezle, grip astım, bronşit, zatürre, KOAH, verem gibi hastalıklar nefes darlığına yol açarlar. Hastalıkların tedavisi, ilaçlarla olur. Sigarayı bırakmak ise hastanın kendi iradesi ile yapabileceği bir iştir. Sigara tiryakilerinin hem sigara içmeye devam edip hem de nefes darlığından kurtulmaya çalışması, sonuçsuz bir çabadır. İleri yaşlarda KOAH ilerledikçe oksijen makinelerine bağımlılık söz konusu olur.

Nefes Darlığında Doktora Ne Zaman Görünmeli?

Sık sık nefes darlığı hissedebileceğiniz bir durumunuz varsa, sağlık uzmanınızın her gün sağlığınıza dikkat etme konusundaki önerilerine uyduğunuzdan emin olun. Bu, KOAH ve astımda tepe akış testi yapmayı veya su tutmadığınızdan emin olmak için her gün kendinizi tartmayı içerebilir.

Şiddetli nefes darlığınız varsa veya nefes darlığınız günlük aktivitelerinizi etkiliyorsa doktorunuzu arayın. Bazen nefes darlığı, acil tedavi gerektiren tıbbi bir acil durumun işaretidir. 30 dakika dinlendikten sonra hala nefes almakta güçlük çekiyorsanız hastaneye gidin. Aşağıdaki durumlarda hemen acil yardım alın:

  • Mavi parmaklar veya dudaklar.
  • Göğüs ağrısı veya ağırlığı, özellikle terleme ve mide bulantısı ile ilişkiliyse.
  • Kalp çarpıntısı (hızlı veya düzensiz kalp atışı).
  • Yüksek ateş.
  • Stridor (nefes alırken tiz ses) veya nefes alırken veya verirken hırıltı (ıslık sesi).
  • Şişmiş ayak bilekleri veya ayaklar varsa acilen bir uzmana görünün.

Nefes Darlığı İçin Hangi Bölüme, Doktora Gidilir?

Nefes darlığı çekiyorsanız, hastanelerin göğüs hastalıkları bölümündeki göğüs doktorlarına gitmeniz gerekir. Göğüs doktorları solunum sistemi konusunda uzmanlaşmıştır. Akciğerlerdeki sorunu rahatlıkla anlarlar . Ayrıca, kolayca nefes alabilmeniz için solunum yollarının, kasların ve kan damarlarının birlikte nasıl çalıştığı konusunda da uzmandırlar.

Feridun Kunak Nefes Darlığı Kürü

Siğillerden kurtulmanın 8 doğal yolu

Hayatımız boyunca can sıkıcı farklı cilt sorunları ile uğraşmak zorunda kalırız ve ne yazık ki siğiller de bunların arasında en çok can sıkanlardan birisidir. İnsan papilloma virüsünün neden olduğu bu zararsız siğiller sıklıkla parmaklarda veya ellerde görülür. Dokunmak için kabadırlar, bu yüzden sadece istenmeyen ziyaretçiler değil, aynı zamanda rahatsız ediciler de olurlar. Umutsuzluğa kapılmayın, çünkü onlardan kurtulmak ve daha temiz bir cilde ve daha güzel bir vücut imajına sahip olarak kendinize olan güveninizi artırmak için en etkili çözümlerden olan Siğillerden kurtulmanın 8 doğal yolunu sizler için derledik.

Siğillerden Kurtulmanın 8 Doğal Yolu

Siğillerden kurtulmanın 8 doğal yolu genelde herkesin mutfağında bulunan malzemelerle basitçe hazırlanan doğal çareden ibarettir. Siz de siğillerden mustaripseniz Siğillerden kurtulmanın 8 doğal yolunu mutlaka deneyin.

Bal İle Siğillerden Kurtulma
Bal İle Siğillerden Kurtulma

1- Bal İle Siğillerden Kurtulma

Görünüşe göre bal, çayınızda veya yoğurdunuzda kullanmaktan daha fazla şekilde kullanılabilir. Bal anti-enflamatuar ve anti-bakteriyel özellikleri ile siğilleri tedavi etmek için kullanılmaktadır. Ayrıca balın yüksek viskozitesi nedeniyle enfeksiyonlara karşı etkili bir bariyer olduğu kanıtlanmıştır. Bir siğil bal ile kapatıldığında, tüm oksijenden mahrum kalır ve sonuç olarak siğil kaybolur. Bal siğillerden kurtulmanın 8 doğal yolu içerisinde en önemli olanlardandır.

Hazırlanışı:

  1. Manuka balı gibi tıbbi kalitede bal kullanılması şiddetle tavsiye edilir.
  2. Siğil üzerine kalın bir bal tabakası uygulayın. Alanı çevreleyen fazla balı silin.
  3. Siğilleri örtmek ve balın damlamasını önlemek için bir bandaj kullanın.
  4. Bandajı gece boyunca bırakın.
  5. Bandajı tekrar kullanmadan önce temizlediğinizden emin olun ve gerektiği kadar tekrarlayın.
Ilık Su ve Deniz Tuzu İle Siğillerden Kurtulma
Ilık Su ve Deniz Tuzu İle Siğillerden Kurtulma

2- Ilık Su ve Deniz Tuzu İle Siğillerden Kurtulma

Siğillerden kurtulmanın 8 doğal yolu içerisinde deniz tuzu da oldukça etkilidir. Bu, göze hoş gelmeyen siğillerden kurtulmanın en kolay yolu olabilir. Çok etkili bir tedavi olabilir, ancak istenen sonucu elde edene kadar birçok kez tekrarlamanız gerekeceğinden çok fazla özveri ve azim gerektirir.

Hazırlanışı:

  1. Suyu ısıtın ve bir leğene dökün. Suyun 45-50 derece arasında olduğundan emin olun. Suyun sıcaklığını kontrol etmek için bir termometre kullanabilirsiniz.
  2. Ayrıca, enfekte bölgeyi ıslatmadan önce deniz tuzunu suda çözebilirsiniz.
  3. Siğil yumuşayana kadar yaklaşık 10-15 dakika bekletin.
  4. Ölü deri katmanlarını kazımak için bir tırnak törpüsü, ponza taşı veya yumuşak zımpara kağıdı kullanın.
  5. Siğilin nihayet çıkması 2-3 ayı bulabileceğinden sabırlı olun.
Ananas İle Siğillerden Kurtulma
Ananas İle Siğillerden Kurtulma

3- Ananas

Ananas suyu oldukça asidik olduğundan ve siğilleri yok etmeye yardımcı olan protein sindirici bir enzim olan bromelain içerdiğinden siğilleri yok etmede başarı sağlar.

Hazırlanışı:

  1. Bir parça pamuğu ananas suyuna batırın ve fazla sıvıyı sıkın.
  2. Çok fazla baskı uygulamadan siğile dikkatlice uygulayın.
  3. Pamuklu pedi bir bandajla sarın.
  4. 3-5 dakika bekletin.
  5. Daha hızlı sonuç almak için günde 2-3 kez tekrarlayın.
Karahindiba İle Siğillerden Kurtulma
Karahindiba İle Siğillerden Kurtulma

4- Karahindiba İle Siğillerden Kurtulma

Karahindiba, ilkbaharda filizlenen yaygın bir ottur. Çin ve Orta Doğu tıbbında tıbbi faydaları için çok uzun süredir kullanılmaktadır. Siğiller, karahindiba sütü veya saplarında bulunan özsu kullanılarak tedavi edilebilir.

Hazırlanışı:

  1. Tarlalarda doğal olarak yetişen ve herhangi bir kimyasalla püskürtülmemiş karahindibaları seçin.
  2. Sapı sağlam bırakmaya çalışırken alttaki çiçeği koparın.
  3. Yapışkan, sütlü özsuyu siğilin üzerine sıkın.
  4. Bu uygulamayı yaklaşık 2 hafta boyunca veya siğil kaybolana kadar günde 2 veya 3 kez tekrarlayın.
Aloe Vera İle Siğillerden Kurtulma
Aloe Vera İle Siğillerden Kurtulma

5- Aloe Vera İle Siğillerden Kurtulma

Aloe, antiviral ve antiseptik etkilerin yanı sıra anti-inflamatuar etkilere sahip birçok aktif bileşene sahiptir. Bu bileşenler, bağışıklık sistemimizin enfeksiyonlarla savaşmasına yardımcı olur, bu özelliği aloe vera bitkisini, siğillerin tedavisi için en çok aranan ev ilaçlarından biri haline gelir.

Hazırlanışı:

  1. Aloe vera bitkisinden bir yaprak çıkarın.
  2. Yarıya kesin ve jeli yapraktan kazıyın.
  3. Jeli siğil üzerine uygulayın.
  4. Bir bandajla örtün ve 5-10 dakika veya biraz rahatlama hissedene kadar bekleyin.
  5. Yaklaşık 2 hafta boyunca tekrarlayın.
C Vitamini İle Siğillerden Kurtulma
C Vitamini İle Siğillerden Kurtulma

6- C Vitamini İle Siğillerden Kurtulma

C vitamini de siğillerden kurtulmanın 8 doğal yolu içerisinde kendisine yer bulmuştur. C vitamini, hastalıklarla savaşabilmesi ve iyileşme sürecimizi hızlandırması için bağışıklık sistemimizi güçlendirmeyle ilgili birçok faydası olan hayati bir besindir. Vücudumuz onu kendi kendine üretemez, bu yüzden ancak vitamin açısından zengin bir diyetle alabiliriz. Önerilen günlük oranı almak için başka bir seçenek de takviyelerdir.

Hazırlanışı:

  1. Bir C vitamini tabletini ezmek için bir kaşık veya bir bardağın dibini kullanın.
  2. Tozu bir bardağa ekleyin ve macun kıvamına gelene kadar suyu yavaşça dökün.
  3. Bir parça pamuğu macuna batırın.
  4. Macunu siğil üzerine uygulayın.
  5. Bir bandajla örtün.
  6. Gece boyunca bırakın.
  7. Siğil kaybolana kadar bu işlemi her gün tekrarlayın.
Fesleğen İle Siğillerden Kurtulma
Fesleğen İle Siğillerden Kurtulma

7- Fesleğen İle Siğillerden Kurtulma

Fesleğen yemeklerimize ayrı bir tat kattığı için yemek pişirirken çokça kullanılan bir bitkidir. Bununla birlikte, bu bitki ayrıca iltihabı azaltmak ve bağışıklık sistemimizi enfeksiyonlardan korumak gibi birçok fayda sağlayan güçlü antioksidanlar ve uçucu yağlar içerir.

Hazırlanışı:

  1. Yarım su bardağı fesleğen yaprağını yumuşayana kadar ezin.
  2. Macunu parmaklarınızla toplayın ve etkilenen bölgeye sürün.
  3. Macunu sabitlemek için alanı bandajlayın.
  4. Gece boyunca bırakın.
  5. 1 veya 2 hafta boyunca her gün tekrar uygulayın.
Selvi ve Limon Esansiyel Yağları İle Siğillerden Kurtulma
Selvi ve Limon Esansiyel Yağları İle Siğillerden Kurtulma

8- Selvi ve Limon Esansiyel Yağı İle Siğillerden Kurtulma

Bazı uçucu yağlar, siğilleri tedavi ederken çok yararlı olan çeşitli derecelerde antimikrobiyal, antibakteriyel ve antifungal özellikler içerir. Uçucu yağların doğrudan cilde uygulanmaması, taşıyıcı bir yağ ile seyreltilmesi gerektiğini unutmayın. En yaygın olanları tatlı badem ve zeytinyağıdır.

Hazırlanışı:

  1. 25 gram taşıyıcı yağa birkaç damla uçucu yağ ekleyin.
  2. Siğile uygulamadan önce bir alerji testi yapın: Karışımı cildin lezyonu olmayan bir bölgesine sürün. 24-48 saat içinde herhangi bir alerjik reaksiyon olmazsa, kullanımı güvenlidir.
  3. Bir parça pamuğu yağa batırın ve fazla sıvıyı sıkın.
  4. Siğilin üzerine dikkatlice sürün.
  5. Siğil küçülene kadar günde iki kez tekrarlayın.
  6. Bu tedaviyi yaparken bölgeyi güneş ışığına maruz bırakmayın, çünkü limon yağı ışığa duyarlıdır ve siğilin olduğu bölgede karanlık bir nokta gelişebilir.

Siğiller İçin Doğal Tedavi Ne Zaman Kullanılmalı?

Bu doğal ilaçları denemeden önce, başka cilt büyümeleriyle karıştırılabileceğinden, sahip olduğunuz şeyin aslında bir siğil olduğundan kesinlikle emin olmak için doktorunuzdan randevu alın. Siğiller devam ederse, vücudun diğer bölgelerine yayılırsa veya tekrarlarsa, zayıf bir bağışıklık sisteminin belirtisi olabilirler, bu nedenle her zaman bir kontrol yaptırmanız önerilir.

Cildinizde siğiller sıklıkla ortaya çıkıyor mu? Eğer öyleyse, bu ev ilaçlarından hangisinin en yararlı olduğunu düşünüyorsunuz?

Siğillerden Kurtulmanın 8 Doğal Yolu Video

Çok sık idrara çıkma neyin belirtisi, neden olur?

Çoğu yetişkin günde dört ila yedi kez idrara çıkar. Ancak bazı sağlık sorunları sizi günde 10, 20, hatta 30 veya daha fazla kez idrara çıkmaya zorlayabilir. Bu sorun günlük hayatınızı ciddi şekilde kısıtlayabilir. İster bir iş toplantısında, ister sinemada, ister ailenizle birlikte arabada olun, her zaman bir sonraki tuvalet molanızı düşünürsünüz.

Çok sık idrara çıkmaya neden olan iki mesane durumu, interstisyel sistit (ağrılı mesane sendromu) ve aşırı aktif mesanedir. Neyse ki, her iki durum da tedavi edilebilir. Ancak öncelikle, tıbbi bir sorununuz olduğunu kabul etmeniz ve bunun için yardım almanız gerekir. İşte bir doktora görünme zamanının geldiğine dair bazı ipuçları.

Çok Sık İdrara Çıkmada Doktora Ne Zaman Görünmeli?

Aşağıdaki durumlarda normalden daha sık idrara çıkıyorsunuz demektir;

  • 24 saatlik bir süre içinde sekiz veya daha fazla kez idrara çıkma,
  • Gece iki veya daha fazla kez idrar yapmak için kalkma.

Çok sık idrara çıkma problemi sanılandan daha fazla büyük sağlık sorunlarına işaret ediyor olabilir. Gün içinde çok sık idrara çıkıyorsanız, her zaman tuvaletten çok uzaklaşmaktan korktuğunuz için yapmak istediğiniz şeyleri kaçırabilirsiniz. Geceleri çok sık idrara çıkarsanız, iyi uyuyamayabilirsiniz. Arabayı her durdurduğunuzda, aktivitelerinizi kestiğinizde veya geceleri tekrar tekrar kalktığınızda bu durumdan sevdikleriniz de etkilenir. Tuvalet ziyaretleriniz hayatınızı kontrol ediyorsa, doktorunuzla konuşma zamanı geldi demektir.

Çok Sık İdrara Çıkma Hangi Hastalıkların Belirtisidir?
Çok Sık İdrara Çıkma Hangi Hastalıkların Belirtisidir?

Çok Sık İdrara Çıkma Hangi Hastalıkların Belirtisidir?

Çok sık idrara çıkma hamilelik belirtisi mi, sık idrara çıkma erken gebelik belirtisi olabilir mi, gece sık idrara çıkma şeker hastalığı, prostat belirtisi midir? diye merak edilmektedir. Sık idrara çıkma birçok farklı durumdan kaynaklanabilir. Örnekler arasında;

  • Prostat büyümesi,
  • Diyabet,
  • Hamilelik,
  • İdrar yolu enfeksiyonları,
  • İdrar yolu ve mesane rahatsızlıkları,
  • İnme geçirme,
  • Pelvik tümörler,
  • Vajinite sahip olmak (vajina iltihabı),
  • Vajina yoluyla kadın pelvik organlarının sarkması,
  • Pelvik bölgeye radyasyon tedavisi,
  • Çok fazla alkol veya kafein içmek,
  • Anksiyete veya bazı ilaçlar (diüretikler gibi) sayılabilir.
  • Bazı durumlarda, sık idrara çıkma sadece bir alışkanlık olabilir.

Kapsamlı bir tıbbi değerlendirme, etkili tedaviye yol açan kesin nedeni belirleyebilmelidir. Diğer iki yaygın neden interstisyel sistit ve aşırı aktif mesane  kolayca karıştırılır. Her ikisi de gece ve gündüz sık idrara çıkmaya neden olabilen mesane koşullarıdır. Ayrıca, her ikisi de idrar aciliyeti adı verilen güçlü, ani idrar yapma dürtülerine neden olabilir. Bu ipuçları, iki durumu birbirinden ayırmanıza yardımcı olabilir:

  • Interstisyel sistit, mesane içinde ve çevresinde ağrıya neden olur, ancak aşırı aktif mesane ağrıya neden olmaz. Interstisyel sistit ile, mesane dolduğunda ağrı genellikle daha da kötüleşir ve mesane boşaldığında hafifler. Ağrıdan geçici olarak kurtulmak için, tedavi edilmemiş, şiddetli interstisyel sistit olan kişiler günde 60 defaya kadar idrara çıkabilirler.
  • Aşırı aktif mesane sıklıkla idrar sızıntılarına neden olur, ancak interstisyel sistit genellikle sızıntılara olmaz. Aşırı aktif mesanesi olan kişiler ani ve güçlü bir idrar yapma dürtüsü hissedebilir ancak tuvalete zamanında yetişemeyebilirler. Bazıları utanç verici kazaları önlemek için sık sık tuvalete giderler.

Sık İdrara Çıkmayı Kontrol Etmek İçin Neler Yapılabilir?

Sık idrara çıkmanızı yönetmenin birkaç yaşam tarzı değişikliği ve ilaçsız yolu vardır. Bunlar şunları içerebilir:

  • Yatmadan önce sıvı içmekten kaçınmak,
  • Alkol ve kafein tüketimini bırakmak,
  • Doing Kegel egzersizleri pelvik taban gücü oluşturmak için harika egzersizlerdir. Bu kaslar, mesaneniz de dahil olmak üzere pelvisteki organları destekler. Kegel egzersizleri genellikle doğumdan sonra bir bebeğin pelvik taban kaslarına baskı yapması nedeniyle kadınlara tavsiye edilir.
  • Sızıntıları önlemek için koruyucu bir ped veya iç çamaşırı giymek. Bu, durumunuz tedavi edilirken hayatınızı sürdürmenize yardımcı olabilecek kısa vadeli bir çözümdür.

Çok Sık İdrara Çıkma Tanısı Nasıl Konulur?

Sık idrara çıkma nedenini teşhis etmek için doktorunuz mevcut diğer semptomları dikkate alacaktır. Belirli bir hastalığı doğrulamak veya ekarte etmek için teşhis testleri önerebilir. Örneğin, doktorunuz özel bir kapsam kullanarak idrar testi veya mesane muayenesi isteyebilir. Ayrıca ürolog veya jinekolojik ürolog olarak adlandırılan bir idrar yolu uzmanı görmeniz gerekebilir. Teşhis, sık idrara çıkma için tedavi bulmaya yönelik ilk adımdır.

Çok Sık İdrara Çıkma İçin Hangi Doktora Gidilir?

Çok sık idrara çıkanların en çok merak ettikleri sorulardan birisi de çok sık idrara çıkma için hangi doktora, bölüme gidilir? sorusudur. Çok sık idrara çıkma sorunu için hastanelerin Üroloji veya Dahiliye (İç Hastalıkları) bölümündeki doktorlardan randevu almaları gerekir.

Gece Sık İdrara Çıkma Nedenleri Neler?

Egzamaya aspirin iyi gelir mi? Aspirinle egzama tedavisi

Egzama hastalarının günümüzde en sık sorduğu sorular arasında Egzamaya aspirin iyi gelir mi? ve Aspirinle egzama tedavi edilir mi? soruları yer almaktadır. Egzama hastalığını kesin tedavi edecek bir tedavi yöntemi veya ilaç henüz bulunamadı. Bu nedenle de egzama hastalığı olanlar, alternatif tedavi yöntemlerine çok sık başvurmaktadır.

Egzama hastalığı olanlar, diğer tedavi yöntemlerini denemelerine rağmen iyileşemedilerse aspirinle tedavi yöntemini de alternatif tedavi olarak denemelidirler. Eski tarihlerden bu tarafa aspirin farklı hastalıkların tedavi edilmesinde kullanılmaktadır. Egzama rahatsızlığının tedavisinde de evde uygulanabilecek alternatif tedaviler arasında başı çekmektedir. Eczanelerden reçetesiz temin edilebilecek aspirinle egzama tedavisi desteklenebilir. Ancak aspirin kullanmadan evvel her ne kadar egzama için profesyonel tedavi yöntemi bulunmamış olsa da profesyonel bir destek almak için kesinlikle bir hekime danışılmalıdır. Egzama hastalığının vücuttaki etkilerinin hafiflemesinde önemli rol oynayan aspirin, zahmetsiz ve zararsız bir alternatif tedavi yöntemi olarak evde rahatlıkla uygulanabilir.

Egzama Nedir?

Egzamaya aspirin iyi gelir mi? sorusunu yanıt vermeden önce egzama hastalığı nedir sorusunu yanıtlayalım. Cilt hastalıkları arasında yer alan egzamanın en önemli belirtileri arasında ciltte kaşıntı, döküntü ve kızarıklık bulunmaktadır. Toplum içerisinde çok sık rastlanan cilt hastalıklarından olan egzama, sadece yetişkinlerde değil, çocuklarda da görülmektedir. Egzama şikayetlerinin kontrol altına alınmasında aspirinle egzama tedavisi oldukça işe yaramaktadır.

Cildin her tarafında görülebilecek egzamaya birçok faktör neden olabilmektedir. Bundan dolayı da egzama tipinin öğrenilebilmesi için kesinlikle bir hekime müracaat edilmelidir. Egzamanın belirtilerinin diğer cilt hastalıklarıyla karıştırılmasına çok sık rastlanmaktadır. Bunun önüne geçebilmek için ciltte bölgesel kabarıklık, kızarıklık, döküntü ve kaşıntı gibi problemlerle karşılaşıldığı zaman bir sağlık kuruluşuna başvurulması ihmal edilmemelidir.

Egzama Tedavisi Nasıldır
Egzama Tedavisi Nasıldır

Egzama Tedavisi Nasıldır?

Egzamanın diğer cilt hastalıklarıyla karıştırılma olasılığı oldukça yüksek olduğu için yaşanılan cilt sorununun ne olduğuna dair mutlaka uzman hekime danışılmalıdır. Hekim tarafından egzama tanısı konulduğu zaman bazı teknikler öğrenildikten sonra uygulanabilir. O tekniklerden bazıları ise şöyledir;

  • Cildin sıcak ve soğuk havalarda nemli kalmasına çok dikkat edilmelidir.
  • Cildin hava almasını engelleyen ve cilt sağlığına zarar veren kozmetik ürünler kesinlikle kullanılmamalıdır.
  • Ciltte egzama görülen bölge temizlenirken kullanılan sabun gibi temizlik malzemelerinde aşırıya kaçılmamalıdır. Ayrıca bu tür temizlik malzemelerinin doğal olanları tercih edilmelidir.
  • Egzamaya alerjinin neden olup olmadığı araştırılmalıdır. Alerjenlerden kaçınmaya dikkat edilmelidir.
  • Cilt her daim temiz ve nemli tutulmalıdır.
  • Kaşıntıyı engelleyen losyon veya hekim tarafından tavsiye edilen kremler cilde sürülmelidir.
  • Ciltte zaten var olan egzamanın daha da artmasının başlıca nedenleri stres ve sıkıntıdır. Stres ve sıkıntıdan kesinlikle uzak durulmalıdır.
  • Gün içerisinde su yeterli miktarda içilmeli ve beslenme düzenine çok dikkat edilmelidir.

Egzama Evde Tedavi Edilir mi?

Egzamaya aspirin iyi gelir mi? egzama hastalarının çokça merak ettikleri bir konudur. Egzamanın ciltteki belirtilerini hafifletmek için aspirinle egzama tedavisi gibi teknikler evde birçok egzama hastası tarafından uygulanmaktadır. Peki, ‘Egzama evde tedavi edilir mi?’ ve ‘Egzama kaşıntısı hangi yöntemlerle hafifletilir?’ İşte ayrıntılar…

Vücuttaki her hastalık gibi egzamanın tedavisinin de ihmal edilmemesi gerekir. Bundan dolayı egzama belirtileri görüldüğünde ya da farklılaşıp şiddetlendiği zaman cildiye uzmanına kesinlikle muayene olunmalıdır. Egzamayı tam olarak tedavi edecek bir tedavi yöntemi bulunamadığı için egzama hastaları çok uzun süreler ilaç veya losyon kullansalar da tam olarak iyileşememektedir. Bu nedenle aspirin gibi alternatif tedavi yöntemleri evde çok sık uygulanmaktadır. Ancak evde alternatif tedavi yöntemi uygulanırken alerjen duruma karşı dikkatli olunmalı ve vücudun genel sağlığına olumsuz etki edecek bir duruma sebebiyet verilmemelidir. Sağlığa herhangi bir olumsuz etkisi bulunmayan aspirin, uzun yıllardan beri egzama hastalığına karşı kullanılmaktadır. Yine de aspirin tedavisi uygulandıktan sonra egzama belirtilerinin artıp artmadığı takip edilmelidir. Aspirin tedavisi uygulandıktan sonra herhangi bir yan etki fark edilirse vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna müracaat edilmelidir.

Egzamaya Aspirin İyi Gelir mi?
Egzamaya Aspirin İyi Gelir mi?

Egzamaya Aspirin İyi Gelir mi? Aspirinle Egzama Tedavi Edilir mi?

Egzamanın evde aspirinle tedavi edilmesini dönem dönem uzmanlarda tavsiye etseler de bu alternatif tedavi yönteminden kesin sonuç alınacağını veya her egzama türünde etkisini göstereceğinin beklenmesi son derece yanlıştır. Ancak zahmetsiz ve zararsız olan bu tedavi yöntemi toplumda yaygın olarak uygulanmaktadır. Egzama için aspirin tedavisi egzama belirtilerinin kontrol altına alınmasında çok etkilidir. Aspirinin iltihap giderici etkisi egzama şikayetlerini hafifletmektedir. Egzamayla mücadelede bu alternatif tedavinin uygulanmasında gereksinim duyulan tek malzeme eczaneden temin edilecek bir kutu aspirindir.

Aspirinle Egzama Tedavisi Nasıl Yapılır?

Malzemeler;

  • 10 adet aspirin
  • 1 çay bardağı ılık su

Hazırlanışı;

Aspirinle egzama tedavisine başlamadan evvel 10 tane aspirin ve 1 çay bardağı ılık su hazırlanmalıdır. Daha sonra 1 çay bardağı ılık suyun içerisinde aspirinler çözdürülmelidir. Aspirinli karışım temiz bir bez veya pamuk aracılığıyla alındıktan sonra ciltte egzama görülen bölgelere çok nazik bir şekilde yedirilmelidir.

Aspirinle egzamaya karşı uygulanabilecek ikinci tedavi yöntemi ise şöyledir;

Vazelin ve bir kutu aspirin temiz edildikten sonra ilk önce aspirinler un ufak edilmelidir. Daha sonra bu ezilen aspirinler, vazelinin içerisine atılmalıdır. Son olarak bu karışım, ciltte egzama görülen bölgeye sürülmelidir.

Aspirin Egzamayı İyileştirir mi?

Eski tarihlerden bu tarafa birçok cilt problemine alternatif tedavi olarak aspirin uygulanmaktadır. Bu cilt problemleri arasında egzamada yer almaktadır. Egzamayla mücadelede kullanılan ilaç ve losyonlar dışında aspirinde egzamanın belirtilerini ve iltihabını azaltmaktadır. Eczaneden bir kutu aspirin edinilmesi evde bu uygulamanın yapılması için yeterli olacaktır. Aspirin egzama haricinde kepeğe, böcek ve arı sokmalarına, sivilce ve aknelere, nasıra ve daha birçok cilt problemine iyi gelmektedir. Cilt problemlerinde görülen belirtiler aspirinle rahatlıkla kontrol altına alınmaktadır.

Egzama Tedavisi İçin Aspirin Kullananlar

Egzamaya aspirin iyi gelir mi? sorusunun cevabını merak edenler sanılandan çok fazla. Pekiyi, bu konuda egzama rahatsızlığı yaşayanlara yardımcı olmak ister misiniz? Siz de egzama için aspirin tedavisi uyguluyorsanız sonuçlarını yorum bölümünden lütfen bizimle paylaşarak egzama hastalarına yardımcı olun.

Egzama Kaşıntısına Doğal Çözüm

Titreme hastalığı (Tremor) nedir, neden olur, nasıl tedavi edilir?

Titreme hastalığı, vücudun bir ya da birkaç uzvunun kontrol edilemeyen hareketidir. Titreme hastalığı, belirli olmayan zamanlarda meydana gelebilir. Bu istek dışı oluşan hareketler, beynin kas hareketlerini kontrol eden bölümde oluşan bir problem olabilir. Titreme bazı durumlarda ciddi hastalıkların habercisi olabilir. Kas spazmı ve kaslardaki seyrime, titreme aynı şeyler değildir. Kas spazmı, kasın istemsiz olarak kasılması, kas seğirmesi büyük bir kasın, küçük bir bölümünün kontrolsüz bir şekilde hareket etmesidir ve gözle görülebilir.

(Tremor) yani titreme hastalığı, parkinson, egzersiz sonrası yorgunluk, aşırı stres, multipl skleroz gibi bir çok hastalığı tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Genel olarak ellerde, kollarda, ses tellerinde ve bacaklarda görülebilen bir hareket bozukluğudur. Titreme hastalığı kendiliğinden geçebileceği gibi her hangi bir hastalığın belirtisi de olabilir.

Titreme Hastalığı Neden Olur?

Tremor hastalığına neden olan bazı durumlar ; stres altında olmak, aşırı korku ve endişe yaşamak neden olur. Bu durumlardaki düzelme olursa titreme kendiliğinden geçer. Fakat aynı zamanda sinir sistemini ve kasları da etkileyen bozuklukların bir nedeni de olabilir. Bu gibi durumda mutlaka sağlık kuruluşuna gidilmelidir.

Titremeye Neden Olan Etkenler

  • Kas yorgunlukları
  • Aşırı stres
  • Yaşlılık
  • Aşırı çay ve kahve tüketimi
  • Düşük kan şekeri seviyesi

Titremeye Neden Olan Bazı Tıbbi Durumlar

Multipl Skleroz (MS): Merkezi sinir sisteminde etkisini gösteren, kişinin ataklar geçirmesine neden olan kronik sinir sistemi hastalığıdır.

Parkinson Hastalığı: Beyinde hücrelerin birbiriyle haberleşmelerini sağlayan bir maddeyi üreten hücrelerin bozulmalarıyla ortaya çıkan bir hastalıktır.

Hipertroidi: Troid bezinin aşırı çalışmasıyla oluşan ve kan dolaşımına fazla (TSH) troid hormonu salgılamasından oluşan bir hastalıktır.

İnme, travmatik beyin hasarları ve alkolizm

Titreme Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?

Hastalığın tanısının konulması için fiziki muayene ile titremeden etkilenen bölge gözlemlenir. Doktor muayene sırasında oluşan titremenin şiddetini ölçebilmek için sizden bazı nesneleri tutmanızı ve yazı yazmanızı isteyebilir. Sinir sisteminizin durumu için nörolojik muayene yapabilir. Nörolojik muayene ile koordinasyon, tendon refleksleri, kas kuvveti, duruş ve dokunma hissi değerlendirilir. Muayane sırasında gerekli görülürse çizgi üzerinde yürümek, işaret parmağı ile burna dokunmak, gibi çeşitli egzersizler istenebilir. Titremenin asıl nedeninin teşhisi için daha ileri testlerin yapılması gerekebilir. Doktorunuz gerek görürse elektromiyografi ( EMG) ile istemsiz oluşan kas hareketini ve sinirleri uyaran kas hareketlerini ölçer.

Titremenin Düzelmesi İçin Nelere Dikkat Edilmeli?

Yaşanılan titremeniz azalması ya da tamamen geçmesi için kişinin de dikkat etmesi gereken bazı durumlar vardır.

Stresten Uzak Durmak:

Stres ve anksiyete genel olarak titremeleri tetikler ve hatta daha kötü hale gelmesine neden olabilir. Kişinin günlük stresi tamamen ortadan yok edilemese de çeşitli rahatlama tekniklerinden yardım alınmalıdır. (masaj, yoga, meditasyon)

Kafein İçeren Yiyecek ve İçeceklerden Uzak Durmak:

Özellikle çay ve kahve aşırı tüketildiğinde titreme meydana gelmektedir. Kafein içeren ve içeriğinde uyarıcı maddeler bulunan yiyecek ve içeceklerden uzak durulmalıdır.

Titreme Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?

İlaç Tedavisi:

Tanısı konulmuş olan hastalığınız için doktorunuzun reçete ettiği ilaçlar. İlaçların düzgün ve zamanında kullanılması titreme hastalığının azaltacak ve tedavi edecektir.

Fizik Tedavisi:

Fizik tedavisi ile kaslar güçlendirilir ve kasların kontrol edilmesi sağlanır. Fizik tedavide kullanılan özel hareketler sayesinde kaslar çalıştırılır bu hareketler titremelerin giderilmesi için etkili olan hareketlerdir.

Botoks:

Botoks enjeksiyonları genel olarak yüz ve kafa bölgesinde oluşan titremeleri gidermek amacıyla kullanılan bir yöntemdir.

Beyin Stimülasyon Cerrahisi (Beyin Pili Ameliyatı):

Beynin bazı bölgelerinin elektrotlar ve pil sayesinde uyarılması, beynin üretmekte olduğu titremelerin baskılanmasıdır.

Titreme Hastalığı Gamma Knife Radyocerrahi İle Nasıl Tedavi Edilir?

Sağlıklı ve güzel göğüsler için 7 etkili yoga egzersizi

Her kadın hayalindeki vücuda sahip olmak ister, ancak bazı kadınlar bunun mümkün olmadığına kendilerini inandırmışlardır. İşte göğüslerinizi hayalinizdeki o şekle sokmanıza yardımcı olabilecek bazı yoga pozları. Bu yoga egzersizleri ciğerlerinizdeki hacmi artıracak, kendinizi her zamankinden daha genç ve sağlıklı hissetmenize yardımcı olacaktır.

Güzel Göğüsler İçin 7 Süper Egzersiz

Sağlıklı yaşam ve egzersiz, güçlü bir vücut oluşturmak için hayati önem taşır. Güzel göğüslere sahip olmak isteyenler için, bu yoga egzersizleri göğüslerinizi, akciğer kapasitenizi geliştirmede ve daha iyi bir siz için güçlü kaslar oluşturmada etkilidir!

Savaşçı pozu
Savaşçı pozu

1- Savaşçı pozu

Savaşçı pozu aynı zamanda virabhadrasana olarak da bilinir. Bu egzersiz gücünüzü artıracak ve ayrıca göğüs kafenizi genişletmenize de yardımcı olacaktır. Bu esneme elastikiyeti geliştirerek güzel göğüsler hayalinize kavuşmanızı sağlayacaktır.

  • Ayaklarınızı birbirine paralel tutarak genişçe yerleştirin.
  • Sol ayağınızı 90 derece sola çevirin. Sağ ayağınızı ise içeri çevirin.
  • Şimdi nefes verin. Nefes verirken dizinizi sol tarafınıza doğru bükün.
  • Sağ bacağınızın bükülmediğinden emin olun.
  • Kollarınızı yukarı kaldırın ve omuzlarınızla düz bir çizgide yerleştirin.
  • Başınızı sola çevirin ve bileğinize doğru bakın.
  • Diğer tarafınıza tekrarlayın.
Üçgen duruş
Üçgen duruş

2- Üçgen duruşu

Trikonasana olarak da bilinen üçgen poz, omurganızdaki gerginliği artırmaya, göğüs kafesini güçlendirmeye ve vücudunuzdaki kan akışını hızlandırmaya yardımcı olacaktır.

  • Ayaklarınızı birbirine paralel olacak şekilde tutarak genişçe yerleştirin.
  • Sol ayağınızı 90 derece sola çevirin. Sağ ayağınızı da 15 derece çevirin.
  • Sol elinizi sol ayak bileğinize dokunmak için aşağı uzanın. Bir süre pratik yaptıktan sonra elinizi yere düz bir şekilde koyabileceksiniz.
  • Sağ kolunuzu yukarı kadar uzatın. Kolunuzu düz bir çizgide tutun.
  • Dizlerinizin ve omurganızın da aynı hizada olduğundan emin olun.
  • Parmaklarınıza doğru bakın.
  • Vücudun diğer tarafında tekrarlayın.
Tekerlek duruşu
Tekerlek duruşu

3- Tekerlek duruşu

Tekerlek Pozu aynı zamanda Chakrasana olarak da bilinir, omurga, göğüs ve boyunun gerilmesine yardımcı olur. Ayrıca yorgunluğa yardımcı olacak ve baş ağrılarını azaltacaktır.

  • Sırt üstü yatın. Ayaklarınız omuz genişliğinden biraz daha geniş olsun. Onları kalçalarınıza doğru kaydırın.
  • Ellerinizi alın ve avuç içi aşağı bakacak şekilde başınızın üzerine koyun. Parmaklarınız sırtınızı gösterecek.
  • Nefes verin. Kalçalarınızı ve göğüslerinizi mümkün olduğunca yukarı kaldırın.
  • Kollarınızı sonuna kadar düzeltmeye çalışın.
  • Bu pozda 30 saniyeye kadar durun.
Destekli başlık
Destekli başlık

4- Destekli başlık

Salamba Sirsasana olarak da bilinen Destekli baş duruşu, göğüs ve omurganızdaki kaslarınız ve bağlarınız için harikadır. Bu aynı zamanda kan akışına yardımcı olacak ve akciğer kapasitenizi artıracaktır.

Lütfen dikkat – Bu poz yalnızca yoga deneyimi olan biri için önerilir.

  • Ayakta durarak dizlerinizin üzerine çökün. Ön kollarınızı yere koyun. Parmaklarınızı bir “kase” şeklinde birbirine kenetleyin. Şimdi kafanızı minderin üzerine koyun. Kafan “kasede” olacak.
  • Dizleriniz bükülü ve önkollarınız hala yerdeyken ayaklarınızı yukarı kaldırın.
  • Bacaklarınızı düzeltin ve tavana doğru kaldırın.
  • Bu pozda 2 dakikaya kadar kalın.
Deve pozu
Deve pozu

5- Deve pozu

Ustrasana olarak da bilinen deve pozu, sırt ağrılarıyla savaşmak için harikadır. Ayrıca akciğer kapasitesini ve göğüs kafesini güçlendirmeye yardımcı olur. Güzel göğüsler için önemli bir egzersizdir.

  • Ayakta durarak dizlerinizin üzerine çökün.
  • Ayaklarınızı birbirine yaklaştırın.
  • Yavaş bir hareketle geriye doğru eğilin ve topuklarınızı ellerinizle kavrayın.
  • Şimdi sırtını kavrayın. Bu, kaburgalarınızın alanını uzatacaktır.
  • Yere doğru çekilirken kafanızdaki gerilimi koruyun.
  • Bu pozda 30 saniyeye kadar kalın.
  • Başlangıç ​​pozisyonuna geri dönün.
Kobra duruşu
Kobra duruşu

6- Kobra pozu

Bhujangasana olarak da bilinen Kobra Duruşu, duruşunuzu iyileştirmeye, göğüs kaslarınızı esnetmeye, karın kaslarınızı güçlendirmeye yardımcı olur ve ayrıca akciğer kapasitenizi iyileştirmeye yardımcı olur.

  • Karnınızın üzerine bakacak şekilde yere yatın. Yere iyice temas edin.
  • Gövdenizin üst kısmını yavaşça yerden kaldırın. Alt bedeninizi yerde tutun.
  • Kollarınız ve bacaklarınız tarafını boş bırakılacaksınız.
  • Tavana bakın.
  • Nefes verin ve başlangıç ​​pozisyonuna dönün.
  • Her tekrarda pozda bekleme sürenizi artırın.
Yay pozu
Yay pozu

7- Yay pozu

Dhanurasana olarak da bilinen Yay Duruşu, tekrarlayan sırt ağrıları olan herkes için mükemmeldir. Bu poz, tüm omurganızı germek için harikadır ve aynı zamanda göğüslerinizi de şekillendirecektir.

  • Yüz üstü yatın. Nefes verin ve dizlerden bükün.
  • Başınıza doğru hareket ederek dizlerinizi kaldırın.
  • Ayak bileklerinizi tutup ellerinizle tutmaya çalışın.
  • Tekrar nefes verin. Bu sefer kollarınızı ve bacaklarınızı olabildiğince yukarı çekin.
  • Göğüslerinizi ve kalçalarınızı yerden kaldırdığınızdan emin olun. Dengenizi mide bölgenizde tutacaksınız.
  • 30 saniyeye kadar bu pozisyonda kalın.

Güzel göğüsler için harika sonuçlar ortaya koyan bu egzersizleri siz de deneyin.

Güzel Göğüslere Sahip Olmak İçin 7 Etkili Yoga Duruşu

Cildinizi gizlice mahveden 10 gündelik alışkanlık

Kadın erkek herkes cildinin sağlıklı ve güzel olmasını ister. Genetik faktörler etkili olsa da aslen cildimizin nasıl yaşlandığı büyük oranda günlük cilt bakım rutinlerimize bağlıdır. Bu yazımızda cildinizi mahveden en yaygın günlük alışkanlıklara ve onlardan kaçınma yollarına değindik.  Siz de cildinizi mahveden bu alışkanlıkları hayatınızdan çıkararak daha güzel, daha genç ve sağlıklı bir cilde sahip olabilirsiniz.

Cildinizi Hızlıca Yaşlandıran 10 Alışkanlık

1- Saç ürünleri kullanırken cildinize temas ettirmek;

Şampuanınız, saç kreminiz ve diğer saç şekillendirici bileşenler de dahil olmak üzere birçok saç ürünü cildinizde gözenekleri tıkayarak akne, sivilce, kafa derinizde ve yüzünüzde diğer tahrişler gibi sivilcelere neden olur. Bunun nedeni, saç ürünlerinde bulunan ve gözenekleri tıkayan sülfatlardır. Bunu önlemek için sülfatsız saç ürünlerini tercih edin. Saç ürünleri kullanırken korunma için alnınıza ter bandı kullanabilir ve yüzünüzü temiz bir havluyla kapatabilirsiniz.

2- Aşırı cilt bakım ürünü kullanmak;

Yeni koruyucular ve bileşenler aktif olarak akne oluşumuna neden olabileceğinden ve cildinizi kötüleştirebileceğinden, birkaç cilt bakım ürünü arasında geçiş yapmak cildiniz için zararlı olabilir. Buna aşırı kullanıldığında cildinizi olumsuz yönde etkileyebilecek akneli cilt bakım ürünleri de dahildir. Farklı cilt bakım ürünlerini denemek yerine, 1 veya 2’ye ürüne bağlı kalmayı deneyin ve cildinizde faydalı bir etki oluşturmaları için onlara zaman tanıyın.

3- Yüz epilasyonu için yanlış ürünler kullanmak;

Gözenekleri tıkayan komedojenik ürünlerle yapılan yüz epilasyonu genellikle yüzünüzde sivilce oluşumuna neden olabilir. Yani, temelde bir sorunu bir başkasıyla değiştiriyorsunuz. Yüzdeki tüyleri doğru şekilde temizlediğinizden ve cildinizde daha fazla tahriş olmasını önlediğinizden emin olmak için, en yaygın gözenekleri tıkayan bileşenlere (hindistan cevizi yağı, hurma yağı ve buğday tohumu gibi) sahip ürünlerden kaçının , toksik olmayan kozmetik ürünleri kullanın, ve komedojenik olmayan etiketli ürünler almaya çalışın.

4- Daha önce hiç gitmediğiniz yeni bir yere seyahat etmek

Yeni bir yere seyahat ederken, cildinizi cildinize zararlı olabilecek yeni bir ortama maruz bırakıyorsunuz. Güneşin etkisi, sıcak, soğuk ve nem gibi faktörler cildinizin ani bir şekilde kötüleşmesine neden olarak sivilcelerin çıkmasına neden olabilir .

Ortamdaki bir değişikliğin cildinizde oluşturabileceği olumsuz etkileri önlemek için, girdiğiniz yeni koşullara uyum sağlamak en iyisidir. Cildin yeni etkenlere uzun süre maruz kalmasından kaçının ve tercihen çinko oksit içeren güneş kremi kullanın. Soğuğa maruz kalırsanız, cildinizi nemlendirerek cildinizin kurumasını önlemeye çalışın.

5- Makyaj temizleyicilerindeki toksinlere maruz kalmak

Gözeneklerin tıkanmasına ve sivilcelerin çıkmasına neden olabilen diğer bir yaygın kozmetik, makyaj temizleyicinizde bulunan toksik maddelerdir. Makyaj ürünlerinin kendileri sorunlu olsa da makyajı çıkarmak için kullanılan cilt bakım rutini de cilt tahrişine neden olabilir.

Bir kez daha, bu sorunun çözümü komedojenik olmayan ürünler kullanmak olacaktır. Ayrıca, uzun bir günün ardından biriken makyaj, yağ ve kiri etkili bir şekilde temizlemek için makyajınızı çıkarırken yüzünüzü iyice yıkamanızı öneririz.

6- İşlenmiş gıdalar tüketmek

Kek veya hamburger gibi yüksek karbonhidratlı yiyecekler sivilce oluşumuna neden olabilir . Yüksek glisemik indeksi nedeniyle karbonhidrattan zengin besinler kan şekerini doğrudan etkilediğinden cilt tahrişini tetikleyebilir.

Cildinizin yüksek karbonhidratlı bir diyetten olumsuz etkilenmemesi için atıştırmalıkları azaltın ve daha sağlıklı besinler içeren yüksek proteinli yiyecekleri daha fazla tüketin ve elbette bol miktarda meyve ve sebze yiyin.

7- Geceleri yüzüstü uyumak

Yastığınız her şeyi emer ve uyurken yüzünüz yastığınızdaki tüm malzemelere sıkıca bastırılır ve bu da sivilcelerin çıkmasına ve gözeneklerinizin tıkanmasına neden olur. Cildinize bu zararı vermemek için sırt üstü uyumayı deneyin.

8- Duş alırken lifle yüzü aşırı ovmak

Duş alırken yüzünüzü lifle çok fazla ovduğunuzda, cildinizi olumsuz etkileyen ekstra pul pul dökülmeye maruz bırakırsınız. İstenmeyen cilt tahrişine neden olmadığından emin olmak için yüzünüzü haftada 3 ila 4 kez bir lifle yıkayın ve gereksiz pul pul dökülmeye maruz kalmayı en aza indirin.

9- Çok sıcak veya soğuk suyla duş almak

Cildinizin sağlığı söz konusu olduğunda , suyun sıcaklığı çok önemlidir. Soğuk su, cildinizdeki tüm gereksiz birikintileri etkili bir şekilde ortadan kaldırmazken, sıcak suyun cildinizi tahriş ettiği ve kuruttuğu bilinmektedir. Ilık su ile duş alarak cildinizi soğuk ve sıcak suyun zararlı etkilerinden koruyabilirsiniz.

10- Sabahları yüzü yıkamamak

Yağ, kir ve bakteri oluşumu, uzun bir gece uykusunun sonucunda oluşur. Biz gece uyurken cildimiz bir onarım sürecinden geçer ve bu da cildimizin yağ ve toksin üretmesine neden olur. Bu birikme sabahları düzgün bir şekilde temizlenmezse, yüzümüzü ciddi şekilde yaşlandırabilir, bu daha fazla kırışıklığa neden olur. Bu nedenle tazelenmek, gözenekleri temizlemek ve güne daha taze bir ciltle başlamak için sabah ilk iş olarak yüzünüzü yıkamanız önerilir .

Cildimize zarar veren başka hangi yaygın rutinleri biliyorsunuz? Onları lütfen yorum bölümünde bizimle paylaşın.

Sizi Daha Hızlı Yaşlandıran 8 Kötü Alışkanlık

Hindistan cevizi yağı ve limonla vajina beyazlatma

Bakım, güzellik rejimlerimizin çoğunun önemli bir parçasıdır ancak vücudumuzun tüm bölümleri arasında özel alanlarımıza bakmak her zaman öncelik listemizin en altındadır. Vajinal cilt hassastır ve kızarıklıklara, alerjilere ve koyu lekelere eğilimlidir. Vajinal bölgemizdeki koyu ten, çoğumuzun hayatımızın bir noktasında mücadele ettiği bir şeydir. Piyasada bulunan cilt beyazlatıcı kremler onu daha koyu hale getirir ve alerjik reaksiyonlara neden olur. Koyu cilt genellikle kötü beslenme alışkanlıklarına ve sigaraya atfedilir. Tüy dökücü kremler, dar giysiler, cilt enfeksiyonları, kalıtım, yaşlanma ve obezite diğer nedenledir. Pekiyi vajina nasıl beyazlatılır? İşte vajinayı doğal olarak beyazlatmanın en kolay 15 yolu.

Doğal Yollarla Vajina Beyazlatma Nasıl Yapılır?

Vajina kadın vücudunun en hassas bölgesidir ve vücudun diğer bölgelerine göre daha koyu görünür. Vajinanızı doğal olarak beyazlatabilecekken neden kimyasal dolu vajinal beyazlatıcı kremler kullanasınız ki? İşte vajinayı doğal olarak beyazlatmak için kolay ev ilaçları listesi.

1- Hindistan cevizi yağı ve limon ile vajina beyazlatma

Limon, hiperpigmentasyonu tedavi etmeye yardımcı olan C vitamini içerir . Hindistan cevizi yağı, cildi yumuşak ve esnek yapan doğal bir nemlendirici görevi görür. Ancak, bu doğal çareyi denemeden önce herhangi bir açık kesik veya cilt enfeksiyonu olmadığından emin olun.

Nasıl Kullanılır?

Bir kasede bir yemek kaşığı hindistancevizi yağını yarım limon suyu ile karıştırın. Karışımı etkilenen bölgeye uygulayın ve birkaç dakika masaj yapın. Bölgeyi su kullanarak temizleyin. Etkili sonuçları görmek için bunu her gün yapın.

2- Hindistan cevizi yağı ve bal ile vajina beyazlatma;

Bir kase alın ve 1 tatlı kaşığı hindistancevizi yağı ve 1 tatlı kaşığı balı karıştırın, karışımı mikrodalgada yaklaşık 20 saniye ısıtın. Karışımı vajinaya uygulayın ve 15 dakika bekletin. Gül suyu kullanarak karışımı çıkarın.

3- Salatalık ve aloe vera ile vajina beyazlatma;

Salatalığı ezin ve salatalık ve aloe veradan zengin bir macun yapın, 15 dakika boyunca etkilenen bölgelere uygulayın. Soğuk suyla durulayın.

4- Yoğurt ile vajina beyazlatma;

5-7 dakika yoğurt ile vajinal bölgeye masaj yapın. 15 dakika bekletin ve ardından ılık su ile yıkayın.

5- Sandal ağacı, domates suyu, limon suyu ve salatalık suyu;

Sandal ağacı, domates suyu, limon suyu ve salatalık suyundan bir macun yapın. Bu karışımı vajinanın beyazlatmak istediğiniz duvarlarına uygulayın ve bir süre bekletin. Bu işlemden sonra soğuk suyla yıkayın ve cildinizi kurulayın.

6- Patates ile vajina beyazlatma;

Vajinanızı beyazlatmak için patatesi kesin ve vajina çevresinde dairesel hareketlerle döndürün. Patates, etkilenen bölgenin beyazlamasını sağlayan doğal bir ağartmadır.

7- Zeytinyağı ile vajina beyazlatma;

Bölgeye zeytinyağı ile masaj yapın ve gece boyunca orada bırakın. Bu çare sadece cildi beyazlatmaya yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda kırışıklıkları azaltır ve cildi yumuşatır.

8- Limon suyu ile vajina beyazlatma;

Limon suyunu, biraz su ve bir yemek kaşığı bal ile karıştırın ve vajina duvarlarına nazikçe uygulayın. 3 ila 5 dakika bekletin ve sonra ılık su ile yıkayın.

9- Yumurta beyazı ile genital bölge beyazlatma;

Bir yumurtanın beyazını köpük köpük olana kadar çırpın. Yumurta köpüğünü vajinal bölgeye uygulayın. Kurumaya başlayınca soğuk su ile durulayın.

10- Aloe Vera ile genital bölge beyazlatma;

Bir kase alın, 1 çay kaşığı aloe vera jelini bir tutam zerdeçal ile karıştırın. Macunu vajinal bölgeye uygulayın. 20 dakika bekletin. Ilık suyla durulayın ve silin. İşlemi günde 3 kez tekrarlayın.

11- Limon + Zerdeçal + Pirinç tozu + Yoğurt

1 yemek kaşığı zerdeçal, 1 yemek kaşığı pirinç tozu, 1 yemek kaşığı yoğurt ve 2 damla limon suyunu bir kapta kremsi bir kıvam alana kadar karıştırın ve vajinanıza uygulayın. 20 dakika bekletin ve dairesel hareketlerle hafifçe masaj yapın. Durulayın ve kurulayın.

12- Domates suyu, Patates suyu ve Bal

İki yemek kaşığı su, iki yemek kaşığı domates suyu, iki yemek kaşığı patates suyu ve az miktarda balı karıştırın. Bu karışımı vajinal bölgeye uygulayın ve 15 dakika bekletin. Bu işlemden sonra soğuk suyla yıkayın ve cildinizi kurulayın.

13- Sandal ağacı + Portakal kabuğu

1 yemek kaşığı sandal ağacı tozu, 1 tatlı kaşığı portakal kabuğu tozu ve 2 tatlı kaşığı gül suyunu karıştırıp pürüzsüz bir macun haline getirin. Karışımı özel bölgelerinize uygulayın. Beş dakika bekletin ve ardından soğuk suyla yıkayın.

14- Patates suyu + Zerdeçal

Patates suyu, fazla yağı gidermeye ve cildi tonlandırmaya yardımcı olan büzücü niteliklere sahiptir. Zerdeçal ise enfeksiyonları önlemeye yardımcı olan doğal bir antiseptik görevi görür.

Yarım patatesi soyun ve suyunu çıkarın. Meyve suyuna bir tutam zerdeçal ekleyin. Şimdi karışımı etkilenen bölgeye uygulayın ve yaklaşık 15 dakika bekletin. Ilık suyla yıkayın. Bu ilacı bir ay boyunca haftada bir kez kullanmak bölgeyi beyazlatmaya yardımcı olabilir.

15- Yağlı süt ile vajina beyazlatma

Biraz süt ve bir pamuk topu alın. Pamuk topunu süte batırın ve en az on beş dakika boyunca vajina bölgesinde nazikçe sürün. Süt, cildin koyulaşmasını gideren bir peeling maddesi görevi görür.

Uyarı!

Vajina hassas bir bölge olduğundan, bu ev ilaçlarını kullanmadan önce bir yama testi yaptığınızdan emin olun. Herhangi bir sorun yaşamanız durumunda mutlaka bir uzmana danışın.

Genital Bölge Nasıl Beyazlatılır?

Kistik fibrozis neden olur? Belirtileri ve tedavisi

Sindirim sisteminde, akciğerlerde ve vücudun diğer organlarında çok ciddi hasarlar bırakan ve genetik bir hastalık olan kistik fibrozis, ter, sindirim sıvısı ve mukus üretiminde görev alan hücreleri etkilemektedir. Vücudun salgıladığı bu sıvıların yapısı normalde ince ve kaygan olmaktadır. Ancak kistik fibrozis rahatsızlığında bir gen bozukluğundan dolayı sekresyonların yapısı yapışkan ve kıvamlı dokuda olmaktadır. Normalde kayganlaştırıcı olması gereken bu sıvılar, koyu kıvamda olmasından dolayı akciğerlerde, pankreastaki tüplerde, kanallarda ve geçiş yollarında tıkanmaya neden olmaktadır. Günlük bakımının aksatılmaması gereken çok ciddi bir rahatsızlıktır.

Bu hastalıkla başa çıkmak oldukça zor olsa da kistik fibrozis hastaları okullarına ve işlerine gidebilmektedir. Teknoloji ve tıbbın ilerlemesi sayesinde bu hastalığın tedavi olanakları arttığı için kistik fibrozis hastalarının yaşam kalitesi günümüzde daha yüksektir. Kistik fibrozis hastalığının taranması ve tedavisinin ilerlemesi bu hastaların 30’lu yaşların ortalarına, bazı hastalarda ise 40’lı ve 50’li yaşlara kadar yaşamalarına olanak vermektedir.

Kistik Fibrozis Nedir?

Genellikle akciğerlerde görülen kistik fibrozis, pankreası, bağırsakları, böbrekleri ve karaciğeri de olumsuz etkileyen çok ciddi bir hastalıktır. Kistik fibrozis hastalarında ter, mukus ve sindirim sularını üretmekle görevli olan hücreler görevlerini sağlıklı bir şekilde yerine getiremezler. Hayati riski yüksek olan bu hastalıkta hastaların ömrü maalesef çok kısa olmaktadır. Her iki ebeveynde de bozuk gen varsa hastalığın çocukta görülme riski artmaktadır. Bu hastalıktan kaynaklı görülen kronik sendromlar ise akciğer enfeksiyonlarından kaynaklı nefes almada zorlanma ve balgamlı öksürüktür. Hastalığın kesin bir tedavi yöntemi henüz bulunamadı. Mukusun inceltilmesi, daha fazla balgam atılması, sağlık ve dengeli beslenilmesi hastaların yaşam kalitesini yükseltmektedir.  

Kistik Fibrozis Belirtileri Nelerdir?

Her hastada farklı belirtiler görülmektedir. Çünkü kistik fibrozis hastalığında görülen belirtiler, hastalığın ciddiyetine göre değişmektedir. Aynı hastada dahi görülen belirtiler, kötüye veya iyiye gidebilir. Bazı hastalarda ise ergenlik veya yetişkinlik çağına kadar hiçbir belirtiye rastlanmaz. Bu rahatsızlığın olduğu hastaların terlerinde barındırdığı tuz, normal insanların terlerine göre daha fazladır. Anne ve babalar, çocuklarını öperken ağızlarına tuz tadı gelmektedir. Bu hastalıkta belirtilerin çoğu sindirim ve solunum sistemiyle alakalıdır. Kistik fibrozis teşhisi konulan hastalar görülen komplikasyonlar ise kısırlık, yenileyen akciğer enfeksiyonları ve pankreatit yani iltihaplı pankreas ataklarıdır.

Solunum Sistemindeki Belirtileri

Kistik fibrozis hastalarında akciğer salgısı yani mukus koyu kıvamda ve yapışkan olduğundan dolayı akciğerlerin iç ve dışına hava taşıyan kanallar tıkanmaktadır. Solunum sisteminde görülen belirtiler ise şöyledir;

  • Sürekli balgamlı öksürük
  • Nefes darlığı çekilmesi
  • Solunumun hırıltılı olması
  • Burun pasajının iltihaplanması
  • Burun tıkanması
  • Akciğer enfeksiyonlarının tekrarlaması  

Sindirim Sistemindeki Belirtileri

Bu hastalıkta mukus kıvamlı olduğu için pankreastan ince bağırsağa kadar sindirim enzimlerini taşıyan tüpleri tıkamaktadır. Bağırsaklar, bu sindirim enzimleri olmadığı için besinlerin içeriğindeki maddeleri tamamen emememekte ve sindirememektedir. Sindirim sisteminde görülen belirtiler şu şekildedir;

  • Dışkının yağlı olması ve çok kötü kokması
  • Genellikle yeni doğanlarda bağırsakların tıkanması
  • Bebeklerin yeterince kilo alamaması ve büyümesinde gerilik
  • Karın bölgesinin şişmesi
  • Sürekli kabızlık
  • Mide bulantısı
  • İştahın azalması

Yaşanan sürekli kabızlıktan dolayı dışkılama yaparken anüsün çevresinde çok sık gerginlik olması neticesinde rektum olarak adlandırılan kalın bağırsağın son bölümü anüsten dışarı sarkabilmektedir. Rektal prolapsus olarak adlandırılan bu olay çocuklarda görüldüğü zaman kistik fibrozis hastalığından kesinlikle şüphelenmek gerekmektedir. Çocuklarında bu olayı fark eden ebeveynler, kistik fibrozis hastalığıyla ilgili bilgi sahibi bir hekime çocuklarını muayene ettirmelidir. Rektal prolapsus görülen bazı çocuklara cerrahi operasyonla müdahale gerekebilir. Kistik fibrozis rahatsızlığı olan çocuklarda rektal prolapsus hastalığına geçmişle kıyaslandığı zaman günümüzde daha az rastlanmaktadır. Kistik fibrozis hastalığı erken test edilir, tanısı erken konur ve tedavisine başlanırsa rektal prolapsus görülme riski düşmektedir.

Bir insan, kendisinde veya çocuğunda kistik fibrozis hastalığının belirtilerini gözlemliyorsa ya da aileden birisine kistik fibrozis tanısı konulmuşsa kistik fibrozis testi için bir sağlık kuruluşuna müracaat edilmesi ihmal edilmemelidir. Hasta, nefes almakta çok güçlük çekiyorsa acil tıbbi yardım alınmalıdır.

Kistik Fibrozis Neden Olur?
Kistik Fibrozis Neden Olur?

Kistik Fibrozis Neden Olur?

Kistik fibrozis hastalığında vücuttaki bir gende mutasyondan dolayı hücrenin içi ve dışı arasındaki tuz hareketliliğini düzenlemekte olan bir proteinin yapısı değişmektedir. Bunun neticesinde de sindirim, solunum ve üreme sistemlerinde yapışkan ve koyu kıvamda olan bir mukus üretildiği gibi terde de aşırı tuz arılımı olmaktadır. Bu hastalığa neden olan gen, içerisinde çok sayıda farklı kusuru barındırabilmektedir. Hastalığın belirtilerinde görülen ciddiyet gen mutasyonunun tipinin belirlenmesinde etkilidir.

Kistik fibrozis, otozomal resesif olarak kalıtılmaktadır. Yani bir insanda kistik fibrozis gelişebilmesi için o kişinin anne ve babasındaki mutasyonlu genin kopyasını almış olması gerekmektedir. Bozuk gen tek kopya olarak alınırsa, kistik fibrozis hastalığının gelişmesi mümkün değildir. Ancak kistik fibrozis taşıyıcısı olan bu insanlar, kendi çocuklarına bozuk geni aktarabilmektedir.

Kistik Fibrozis Tanısı Nasıl Konulur?

Ülkemizde 205 yılından bu tarafa kistik fibrozis tarama testleri düzenli bir şekilde yapılmaktadır. Bu tarama testleri sayesinde erkenden tanısı konulan hastalığın tedavisine vakit kaybedilmeden başlanmaktadır. Bu da tedavi sürecini daha etkin kılmaktadır. Bu tarama testi yapılırken yeni doğan bebeğin topuğundan alınan kanda pankreasın salgıladığı IRT olarak adlandırılan bir kimyasalın seviyesine bakılmaktadır. Erken veya zor doğumdan dolayı yeni doğan bebeklerin IRT seviyelerinin yüksek olma ihtimali olduğundan kistik fibrozis tanısının doğrulanmasında başka testlere gereksinim duyulmaktadır.

Kistik fibrozis teşhisinin onaylanması için IRT seviyelerinin kontrol edilmesi haricinde genetik testlerde yapılmaktadır. Bu testlerde ise kistik fibrozis hastalığından sorumlu gene has kusurlar hekim tarafından test edilmektedir.

Bir bebeğe kistik fibrozis tanısı konulmadan evvel bebek en az 2 haftalık olduğu zaman hekim tarafından ter testide yapılabilmektedir. Bu test yapıldığı esnada ciltte küçük bir alana ter üreten kimyasal bir madde konulmaktadır. Bu sayede terin normal olup olmadığı test edilmektedir. Bu testin, kistik fibrozis hastalığıyla ilgili uzmanlaşmış bir sağlık kuruluşunda yapılması gerekmektedir.

Doğumun ardından hiçbir taraması yapılmamış büyük çocuk ve yetişkinlere, kistik fibrozis tanı testlerini yaptırmaları tavsiye edilmektedir. Burun polipleri, akciğer enfeksiyonları, kronik sinüzit, pankreatit olarak adlandırılan pankreas iltihabı, erkek infertilitesi ve bronşiektazi, tekrarlayan bulantı ve kusma hastalığı olanların kistik fibrozis genetik ve ter testlerini yaptırmalarında fayda vardır.

Kistik Fibrozis Tedavisi Nasıl Yapılır?

Kistik fibrozis hastalığına kesin çözüm olan bir tedavi yöntemi henüz bulunamadı. Bu hastalığın tedavisinde hedeflenen belirtilerin hafifletilmesi ve hastanın yaşam kalitesinin yükseltilmesidir. Bunun içinde hastanın çok yakından takip edilmesi gerekmektedir. Hastaya erken ve yoğun müdahale yapılması olumsuz durumların önüne geçmede etkilidir. Bu hastalığın tedavi süreci karmaşık olduğundan bu hastalıkla ilgili uzmanlaşmış bir sağlık kuruluşunda tedavinin yapılması çok önemlidir. Tedavi sürecinde hedeflenenler ise şöyle sıralanabilir;

  • Akciğerlerdeki enfeksiyonların engellenmesi ve kontrol altına alınması
  • Bağırsak tıkanıklığının engellenmesi ve tedavi edilmesi
  • Akciğerlerdeki mukusun çıkarılması
  • Hastanın sağlıklı ve dengeli beslenmesi

Tedavi sürecinde akciğer enfeksiyonlarına yönelik çeşitli ilaçlar kullanılmaktadır. Sindirim sistemindeki problemlere yönelikte yemekle sindirim enzimi alımı tedavisi uygulanmaktadır. Solunum sıkıntısına yönelikte balgam çıkmasını sağlayan göğüs fizyoterapisi, titreşimli yelek kullanımı ve oksijen desteği uygulanmaktadır. Bağırsak ve akciğer sorunları ile nazal polip gibi komplikasyonlar içinde çeşitli cerrahi prosedürler uygulanmaktadır.

Kistik Fibrozis Video

Fransız kadınlarının güzellik sırları neler?

Şüphesiz dünyanın her yerinde kadınların kendi medeniyetlerine has farklı güzellikleri vardır. Her yaşta güzelliklerini ve enerjilerini korumayı başaran Fransız kadınları ise asil görünümleri, zarafetleri ve cool tarzlarıyla dikkat çekmekte. Fransız kadınlarının güzellik sırları bakım rutinlerini aksatmamaları, çabasız şıklığın sırlarını bilmeleri ve aktif yaşam tarzlarında saklı. Fransız kadınların güzellik sırları hakkında detayları gelin birlikte ayrıntılı olarak inceleyelim.

Fransız Kadınlarının Güzellik Sırları Neler?

1- Öncelikleri cilt bakımıdır

Fransız kadınları genellikle ağır makyajları tercih etmezler. Cilt kusurlarını yüksek kapatıcılığı olan ürünler ile gizlemek yerine bu kusurların ortadan kalkması için düzenli cilt bakımı uygulamayı tercih ederler. Doğru nemlendiriciyi seçmek onların öncelikleri arasındadır. Uzun ve yorucu bir günün ardından bile her akşam makyajlarını temizlemeyi, ciltlerini uygun ürünlerle temizleyip nemlendirmeyi asla ihmal etmezler.

2- Kırmızı dudakların cazibesini kullanırlar

Ten makyajında sadelikten yana olan Fransız kadınlar dudaklarında kırmızının cazibesini tercih ederler. Kırmızı ruj tek başına yeterince iddialı bir tercih olduğu için de göz makyajlarını gündüz için siyah ve tek tek ayrılmış kirpiklerle akşam için ise hafif dumanlı bir görünümle tamamlarlar.

3- İyi bir kuaföre para harcamaktan çekinmezler

Fransız kadınları genellikle aşırı yapılı duran saç şekillerini tercih etmezler. Bunun yerine saçlarını doğal halleri ile kullanmayı ve çabasız görünümü tercih ederler. Saçların doğal hali ile en iyi görünümü yansıtmasının sırrı ise iyi bir saç kesimine sahip olmaktır. Bu nedenle iyi bir kesime sahip olmak için mutlaka profesyonel bir kuaför bulmak öncelikleri arasındadır.

4- Doğal kaşlara inanırlar

Doğal olmayan koyu renkli çok kalın kaşları olan gerçek bir Fransız kadını asla görmeyeceksiniz. Bunun yerine, sağlıklı, iri ve kalın kalmalarını sağlayarak kaşlarına iyi bakarlar. Kaşlarına biraz makyaj yapabilirler ama çoğu zaman bunu bile yapmazlar. Sadece şekillendirmek için biraz jel kullanırlar.

5- Ciltlerini güneşten korumaya dikkat ederler

Fransız kadınlar çoğunlukla bronzlaşmayı tercih etmezler. Bu nedenle güneşte ciltlerini korumaya oldukça özen gösterirler. Genellikle yüksek koruma faktörlü güneş koruyucu kullanırlar. Plajda geniş şapkaları ve büyük güneş gözlüklerini tercih ederek bir yandan tarzlarını konuştururken diğer yandan ciltlerini güneşin zararlı etkilerine karşı korurlar.

6- Basit bir güzellik rutinleri vardır

Fransız bir kadının gerçekten ihtiyacı olan bir şey varsa, o da iyi bir yüz temizleyici, güneş kremi ve nemlendirici gibi pahalı kozmetiklerdir. Bu listeye genellikle vücut ve saç için farklı yağlar eklerler. Fransa’da kadınlar “az olan çoktur” ilkesine göre yaşarlar. Sadece birkaç kozmetik ürünü kullanıyorlar ama kullandıkları ürünler pahalı. Bu nedenle, tüm dünyada kullanılan peeling söz konusu olduğunda, Fransız kadınları onları pek kullanmazlar. Maskeleri tercih ederler, çok sık kullanırlar ve birçok farklı türde kullanırlar çünkü iyi maskeler cildi onarır ve canlandırır.

7- Kokuları imzalarıdır

Fransızlar deyince ilk akla gelen şüphesiz dünyanın en ünlü kokularının üretimini yapmalarıdır. Fransız kadınlar için güzel görünmek kadar güzel kokmak da ilk sıralarda yer alıyor. Bu nedenle tenlerine en uygun parfümü seçerek o kokuyu imzaları haline getirirler. Yanlarından geçen birinin hafızasında kokuları ile unutulmaz olmayı başarırlar.

8- Beslenmede her zaman ölçülüdürler

Sıkı diyet kuralları uygulamayı tercih etmeyen Fransız kadınları fit kalmak için ölçülü beslenmeyi tercih ederler. Katı diyetler uygulamaktansa öğünlerini küçük porsiyonlar halinde ve yavaş yavaş tüketmeyi tercih ederler. Bununla birlikte tuz ve şekere karşı mesafelidirler.

9- Kendilerini oldukları gibi kabul ederler

Fransız kadınları nadiren plastik cerrahların hizmetlerine ihtiyaç duyarlar. Paris’te takma burnu, elmacık kemikleri veya dolgulu dudakları olan bir aktris, model veya moda blogcusu ile tanışmanız pek olası değildir.

Fransız kadınları kusurları da dahil kendilerini oldukları gibi kabul ederler. Onları bu kadar farklı ve canlı yapan da bu özellikleridir. Bu yüzden Fransız kadınları her zaman avantajlarını ve benzersizliklerini vurgulayabilirler.

10- Aktif olmak yaşam tarzlarıdır

Fransız kadınları formlarını korumanın yanı sıra yaşam tarzı olarak aktif olmayı tercih ederler. Öğünlerde kontrolü kaçırıp spor salonunda uzun saatler geçirerek günü telafi etmeye çalışmazlar. Her zaman yürüyüşler, geziler ve doğa aktivitelerine katılırlar. Bunu bir yaşam tarzı olarak benimsemişlerdir. Aktif yaşam tarzları dolayısıyla sağlık, güzellik ve enerjilerini her yaşta korumayı başarırlar.

Fransız Kadınların Güzellik Sırları İle İlgili 15 Tüyo

Göğüs sarkması nasıl önlenir? Göğüs sarkmasını önleyen 5 egzersiz

İdeal göğüs tipi yoktur. Büyük, küçük veya orta olsun tüm göğüsler mükemmeldir. Göğüs şekillerini değiştirmek zordur, ancak imkânsız değildir. Göğüslerinizin daha sıkı ve diri görünmesini sağlayarak görünümünü iyileştirebilirsiniz. Göğsün şeklini ve boyutunu iyileştirmenin bıçak altına yatmak gibi acı verici veya push-up sütyenleri kullanmak gibi pahalı yolu vardır. Ancak ucuz ve uzun vadeli yollar arıyorsanız, haberimizde yer alan göğüs sarkmasını önleyen 5 egzersizi deneyin.

Göğüs Sarkması Neden Olur?

Uzmanlara göre göğüs sarkması problemine yol açan nedenlerden bazıları şunlardır:

Yaşlanma;

Kadınlar yaşlandıkça meme dokusunu oluşturan bağlar gerilir ve elastikiyetini kaybeder. Sonuç olarak, altta yatan doku ve yağ destek sistemi azaldıkça meme dolgunluğu tehlikeye girer. Bu değişiklik özellikle menopoz sırasında belirgin olabilir .

Yerçekimi;

Yıllarca yerçekiminin etkisine maruz kalma, özellikle daha büyük göğüsleri olan kadınlara daha çok zarar veriyor ve göğüs sarkması problemine yol açıyor.

Yanlış sütyen kullanımı;

Destekleyici bir sutyen giymek, meme şeklini korumak ve göğüsleri dikleştirmek için önemlidir. 30 ila 40 yıllık bir süre boyunca kullanılan yanlış sütyenler göğüs sarkmasına neden olmaktadır. Meme şeklinizi destekleyen bir sütyen kullanarak göğüs sarkması yaşama ihtimalinizi en aza indirebilirsiniz.

Sigara içmek;

Sigara dumanındaki kanserojen maddeler elastinin vücutta parçalanmasına neden olur. Bu elastin lifleri vücuttaki cilt elastikiyetinden sorumludur. Elastin lifleri görevini yerine getiremediğinde göğüs sarkması meydana gelir.

Güneş yanığı;

Ultraviyole ışınlar cilde zarar vererek elastikiyet kaybına neden olurlar. Elastikiyet kaybı da göğüs sarkmasına yol açar.

Kilo almak;

Vücut ağırlığındaki büyük dalgalanmalar göğüslerin gereksiz yere gerilmesine neden olabilir. Sağlıklı bir kiloyu korumak, göğüs sarkmasını önlemeye yardımcı olacaktır.

Emzirmek Göğüs Sarkmasına Neden Olur Mu?
Emzirmek Göğüs Sarkmasına Neden Olur Mu?

Emzirmek Göğüs Sarkmasına Neden Olur Mu?

Emzirmek göğüs sarkmasına yardımcı olur mu? sorusu kadınlar tarafından sıklıkla merak edilen bir konudur. Emzirmenin göğüslerin sarkmasına neden olduğu kanısı aslında ön yargılı bir düşüncedir. Çünkü bu konuda yapılan araştırmalar, emzirmeden ziyade, hamilelik sırasında alınan fazla kiloların kadınlarda göğüs sarkmasına neden olduğunu göstermiştir. Bu değişiklikten endişe duyan kadınlar, doğumdan sonra normal kilolarına ve göğüs şekillerine geri dönmek için olabildiğince hızlı kilo vermeleri tavsiye edilmektedir.

Göğüs Sarkması Nasıl Önlenir?

Ağırlık çalışması, kütlelerini artırmak için göğüs kaslarınızı güçlendirmeye yardımcı olur. Göğüslerde daha fazla kas kütlesi onları daha dolgun ve formda gösterebilir. Memenin görünümünü ve genel boyutunu değiştirebilir. Yoga ayrıca göğüs kaslarınızı tonlamak ve hedeflemek için mükemmel bir yol olabilir. Yukarı doğru hareket kasları tonlandırabilir ve göğsünüzün daha sıkı görünmesini sağlayabilir. İşte kaslarınızı tonlamak ve hedeflemek için bazı egzersizler.

Göğüs Sarkmasını Önleyen 5 Egzersiz

Dumbbell bench press egzersizi
Dumbbell bench press egzersizi

1- Dumbbell bench press egzersizi;

Adım 1: Bankta sırt üstü yatın ve iki elinizde dambıl tutun. Ayaklarınız yerde düz durmalıdır.

Adım 2: Ağırlığı göğsünüzle aynı hizaya getirmek için dirseklerinizi bükün. Bu sizin başlangıç ​​pozisyonunuz.

Adım 3: Düz görünün ve dambıllarınızı yavaşça tavana doğru ve vücudunuzdan uzağa doğru hareket ettirin.

Adım 4: Ardından tekrar başlangıç ​​pozisyonuna getirin. Bu egzersizi 15-20 tekrar yapın.

Düz bacaklarla tricep dips egzersizi
Düz bacaklarla tricep dips egzersizi

2- Düz bacaklarla tricep dips egzersizi;

Adım 1: Sırtınız merdivene bakacak şekilde dik durun. Üçüncü basamağın kenarına ellerinizi omuz genişliğinde açın.

Adım 2: Omuzlarınız bileğinize dik ve bacaklarınız gergin olmalıdır.

Adım 3: Dirseklerinizi bükün ve kollarınız 90 derecelik açı yapana kadar aşağı inin.

Adım 4: Ellerinizi uzatarak başlangıç ​​noktasına gelin ve tekrar edin.

Pliometrik şınav egzersizi
Pliometrik şınav egzersizi

3- Pliometrik şınav egzersizi;

Adım 1: Ayaklarınız bitişik ve elleriniz yerde omuz genişliğinden biraz daha geniş olacak şekilde şınav pozisyonu alın. Ayak parmakları içe dönük olmalı ve bilek omuzların altında olmalıdır.

Adım 2: Sırtınızı düz tutarak, göğsünüz yere yakın olana kadar dirseğinizi ve vücudunuzu yavaşça yere doğru indirin.

Adım 3: Ardından, ellerinizi yerden kaldırarak kendinizi mümkün olduğunca çabuk yerden uzaklaştırın.

Adım 4: Yere geri getirmeden önce ellerinizi birbirine vurun. Tekrar aşağı inin ve aynısını tekrarlayın.

Dhanurasana veya yay duruşu egzersizi
Dhanurasana veya yay duruşu egzersizi

4- Dhanurasana veya yay duruşu egzersizi;

Adım 1: Ayaklarınız kalça genişliğinde açık ve kollarınız yanınızda olacak şekilde yüzüstü yatın.

Adım 2: Dizlerinizi yukarı doğru bükün ve topuğunuzu poponuza doğru çekin.

Adım 3: Her iki bacağınızın ayak bileklerini ellerinizle tutun.

Adım 4: Nefes alın ve göğsünüzü ve bacaklarınızı yerden kaldırın.

Adım 5: Yüzünüzü düz tutun, bacaklarınızı çekebildiğiniz kadar çekin. Vücudunuz bir yay gibi sıkı olmalı.

Adım 4: 4-5 nefes için duraklayın, ardından başlangıç ​​pozisyonuna gelin.

Bhujangasana veya kobra duruşu egzersizi
Bhujangasana veya kobra duruşu egzersizi

5- Bhujangasana veya kobra duruşu egzersizi;

Adım 1: Makarasana pozisyonuyla başlamalıyız. Makarasana’ya girmek için, ayaklarınız birbirinden geniş ve elleriniz önünüzde katlanmış halde, karnınız üzerine rahatça yere yatın. Başınızı ellerinizin üzerine koyun ve rahatlayın.

Adım 2: Şimdi iki bacağınızı birleştirin ve ellerinizi başınızın üzerine uzatın. Alnınızı yere yaslayın ve dirseklerinizi vücudunuza yakın tutarak ellerinizi omuzlarınızın altına geri çekin.

Adım 3: Dirsekleriniz bükülü ve avuç içleriniz göğsünüzün yanında durmalıdır.

Adım 4: Nefes alın ve vücudunuzun üst yarısını kaldırın. Dirsekleriniz vücudunuzla aynı hizada olmalı, bacaklar belinizde baskı hissetmeyecek şekilde gergin olmalıdır.

Adım 5: 4-5 saniye bu pozisyonda kalın ve nefes alın ve nefes verin. Ardından normal pozisyona geri dönün.

Göğüs Dikleştiren Hareketler Neler?

Yüze buz nasıl sürülür? Yüze buz sürmenin 9 faydası

Biz kadınlar için yüzümüz bir hazinedir. Bu sebeple bütün kadınlar ciltlerinin sağlıklı, parlak ve genç görünmesini isterler. Buz tedavisi, evinizin rahatlığında ve para harcamadan bunu başarmanın basit bir yöntemidir. Cilde veya daha spesifik olarak yüze buz sürmek, cildin daha iyi görünmesine katkıda bulunduğu için modern güzelliğin en popüler ipuçlarından birisidir.

Yüze Buz Sürmenin Faydaları Neler?

1- Cildi pürüzsüzleştirir;

Her gece veya uyumadan önce yüzünüzü yıkayın ardından plastik bir poşeti buzla doldurun ve yüz-boyun bölgenize yaklaşık 3 dakika hafifçe masaj yapın. Bu uygulama ile birkaç gün içinde gözle görülür sonuçlar elde etiğinizi görecek ve, cildinizin taze ve pürüzsüz hale geldiğini hissedeceksiniz. Buz tedavisi ayrıca kırışıklıkları önler ve daha iyi uyumanıza yardımcı olur. Buz, cildi sıkılaştırma ve genişlemiş gözenekleri küçültme özelliğine sahiptir.

2- Sivilceleri yok eder;

Cilde buz sürmek sivilce problemlerini çözmenin en iyi yollarından birisidir. Yüzünüzü yıkayın, bir buz küpünü temiz, yumuşak bir bez veya havluya sarın ve 3-5 dakika boyunca sivilcenin üzerine hafifçe bastırın. Birkaç uygulamadan sonra sonuçlar sizi şaşırtacak.

3- Kırışıklıkları azaltır;

Buzun yüze en önemli faydalarından biri, kan dolaşımını iyileştirmesi, erken yaşlanmayı ve kırışıklıkları önlemesidir. Nemlendiricinizi uygulamadan önce her gün yaklaşık bir dakika yüzünüze buz ile masaj yapabilirsiniz. Cildinizi her zaman iyi bir yüz kremi ile nemlendirdiğinizden emin olun. Bu uygulama , cildinizi nemlendirecek, detoksifiye edecek ve sıkılaştıracaktır.

4- Açık gözenekleri sıkılaştırır;

2 veya 3 dakika boyunca yüzünüzün her yerine buz küpü sürün. Yeterince uyguladığınızda, genişlemiş açık gözeneklerinizin birkaç gün içinde küçüldüğünü fark edeceksiniz.

5- Göz altı torbalarına iyi gelir;

Göz altı şişkinliğinin ve torbalarının birçok nedeni olabilir ama endişelenmeyin. Göz altı torbalarından kurtarmak için göz altlarınıza buz uygulayın. 2 buz küpünü bir bez parçasına sarın, kapalı gözlerinizin üzerine koyun ve yavaş dairesel hareketler yaparak iltihaplı bölgelere 2 dakika boyunca nazikçe masaj yapın.

6- Mükemmel makyaj astarı görevi görür;

Buz, cildiniz için doğal bir tonerdir ve makyaj öncesi uygulandığında çok işe yarar. Aslında buzun yaptığı şey makyajın altındaki gözenekleri küçülterek fondötenin pürüzsüz ve kusursuz görünmesini sağlamaktır.

7- Şişkinliği azaltır;

Buzun bir başka özelliği de kan damarlarını daraltarak cildin yüzeyine daha az kan gitmesini sağlamaktır. Bu, uygulama ciltteki iltihap için de tedavi edicidir, çünkü diğer yollardan çok daha hızlı geçmesini sağlayabilir.

8- Tahrişi ve sivilceleri azaltır;

Buz şişkinliğin yanı sıra kızarıklığı da azaltır, bu nedenle sivilceler için çok etkilidir. Ayrıca cilt tahrişlerine iyi gelir. Yeni bir sivilce çıktığını fark ettiğinizde sivilce çıkan bölgeye hemen bir buz küpü uygulayabilirsiniz, böylece yeni başlayan iltihabı yavaşlatırsınız. En iyi uygulama, işlemi her gece tekrarlamaktır.

9- Göbek yağlarıyla mücadele eder;

Buzu yüzünüz dışında vücudunuza da uygulayabilirsiniz. 15 dakika boyunca karnınıza bir buz torbası koyun. 3 dakika çıkarın ve en fazla bir saat tekrarlayın. Buz paketlerini çay, kahve ve biberiye ile birlikte kullanabilirsiniz. Buz, beyaz yağ hücrelerini, metabolik süreçle daha kolay ve hızlı bir şekilde yakılabilen kahverengi yağ hücrelerine dönüştürür. Ancak unutmayın, bu uygulama sağlıklı bir diyet ve düzenli egzersiz ile birleştirildiğinde en iyi sonuçları verecektir.

Yüze Buz Nasıl Sürülür?
Yüze Buz Nasıl Sürülür?

Yüze Buz Nasıl Sürülür?

Öncelikle yüzünüzü çok iyi temizlemelisiniz. Ardından bir veya iki buz küpünü bir bez parçasına sarın (kağıt peçete kullanmayın). Artık buz erimeye başladığına ve kumaşı ıslattığında yüzünüze uygulayabilirsiniz. Bu uygulamasının etkili olabilmesi için bir noktada sabitlemek yerine yüzün farklı bölgelerine 1-2 dakika boyunca uygulamanız gerekir. Bu nedenle bezinizi yumuşak dairesel hareketlerle çeneden yanaklara, alnınız ve burnunuz boyunca hareket ettirmelisiniz. Tabii ki en çok sorununun olduğu göz altı bölgesine özellikle dikkat etmelisiniz. Son olarak cildinize nemlendirici krem ​​uygulayabilir ve buzun yüzünüze faydalarının keyfini çıkarabilirsiniz.

Her zaman buz uygulama işleminin temiz bir yüze yapıldığını unutmayın. Buz küplerini tutmak için eldiven giyin. Buz uygulaması için kendinize yeterli zaman ayırmayı planlıyorsanız, bu ellerinizi koruyacaktır. Yüzünüze masaj yaparken buzu yumuşak bir bez veya plastik torba ile örtmeden doğrudan kullanmayın. Akne veya göz çevresindeki şişlikleri azaltmak için buz küplerini doğrudan kullanabilirsiniz. Cilt yanıklarını önlemek için vücudunuza asla 1 saatten fazla buz küpleri uygulamayın. Son olarak buz küplerinize salatalık, yeşil çay veya sarımsak ekleyerek buzun yüzünüze faydalarını ikiye katlayabilirsiniz.

Yüze Buz Sürmenin Zararları Neler?

  • Buz uygulaması doğru yapılmadığı takdirde cildinize yarardan çok zarar verebilir.
  • Yanık, donma ve sinir hasarı gibi olası risklerden kaçınmak için iyi eğitimli bir profesyonel tarafından yapılması önemlidir.
  • Daha koyu tenli veya bronzlaşmış kişilerde renk bozulmasına neden olabileceğinden, daha soluk ciltler için daha güvenlidir.
  • Çoğu cilt tipi için güvenli olsa da buz uygulaması, hassas veya sıcaklıktaki değişikliklere tepki veren cildiniz varsa (örneğin, bazı rosacea eğilimli ciltler ve soğuk ürtiker) dikkatli olmanız gerekir.

En Ucuz ve En Kolay Cilt Germe Yöntemi Yüze Buz Sürmek

Psikolojisi bozuk olan çocuğun belirtileri neler?

Dünyanın en güzel ve en tatlı varlıkları olan çocukların yapısı aynı zamanda çok hassastır. Çocuklar her türlü etkiye açık oldukları için psikolojik olarak çeşitli problemler yaşayabilmektedir. Bu sebeple psikolojisi bozuk olan çocuğun belirtileri bilinmelidir. Çocukların yapısı o kadar hassastır ki ebeveynlerin akıllarına gelmeyecek birçok ayrıntı, çocukların travma ve olumsuz duygular yaşamasına neden olabilmektedir. Aileler, çocuk yetiştirme konusunda bilinçli olsa ve çocuklarını en iyi koşullarda yetiştirseler dahi çocuklar çeşitli psikolojik problemler yaşayabilmektedir. Çocuklar, travma ve duygu durum bozuklukları yaşadıkları zaman bu hallerini dile getirememeleri anne ve babaların üstüne düşen sorumluluğunu daha da artırmaktadır. Çocuklarının psikolojisini merak eden anne ve babalar için ‘Psikolojisi bozuk çocuğun belirtileri nelerdir?’ sorusunun yanıtı bu yazıda ele alındı.

Çocukların Psikolojisi Neden Bozulur?

Psikolojisi bozuk olan çocuğun belirtileri neler sorusuna yanıt vermeden önce çocukların psikolojisi neden bozulur konusunda bilgiler verelim. Çocuklar hayatı, insanları, dünyayı ve sosyal ilişkileri yeni öğrendiği için yetişkinler için çok önemsiz olan konular çocukları olumsuz etkileyebilir ve bu olumsuz etkiler fark edilmediği takdirde çocukta ömür boyu sürecek olumsuz özelliklere neden olabilir.

  • Ailenin başka bir ile ya da mahalleye taşınması,
  • Çocuğun okulunun dolayısıyla da öğretmeninin ve arkadaşlarının değişmesi,
  • Çocuğun yeni kardeşinin olması,
  • Anne ve babanın çocuğun önünde tartışması gibi çocuğun psikolojisine olumsuz etki edebilecek durumlar çocukların psikolojisinde yıkıcı etkilere neden olmaktadır.
  • Ayrıca ailenin çocukları yanlarındayken şiddet içerikli filmler izlemesi, çocukların uygunsuz davranışlara tanıklık etmesi gibi olaylarda çocukların psikolojisini bozmaktadır.
Psikolojisi Bozuk Olan Çocuğun Belirtileri Neler?
Psikolojisi Bozuk Olan Çocuğun Belirtileri Neler?

Psikolojisi Bozuk Olan Çocuğun Belirtileri Neler?

Çocuk psikolojisi hakkında bütün ebeveynler bilgi edinerek çocuklarını bilinçli yetiştirmelidir. Ayrıca anne ve babaların yanı sıra çocukla temas halinde olan diğer yetişkinlerde çocukların çeşitli travmalar ve psikolojik bozukluklar yaşamasına sebep olabilmektedir.

Çocuğun psikolojisinin bozulduğu nasıl anlaşılır? Bu sorunun yanıtı çocuğun yaşadığı psikolojik probleme göre değiştiğinden bu soru, içerisinde birçok yanıtı barındırmaktadır. Çocuğun psikolojisi bozuk olduğu zaman görülen en yaygın belirtiler ise şöyledir;

1- Korku ve endişe;

Korku ve endişe çocuklarda en yaygın görülen olumsuz duygular arasında yer almaktadır. Çocuklar travmatik olaylar yaşadıkları zaman korku ve endişeye kapıldıkları için psikolojileri bozulmakta, sosyal ilişkiler kurmaktan kaçınmakta, insanlarla konuştuğu esnada çekingen davranabilmekte, kalabalık ortamlarda sürekli yere bakmakta ve akranlarıyla oynadığı zaman dahi ürkek davranabilmektedir. Korku ve endişe psikolojisi bozuk olan çocuğun belirtileri arasında en yaygın görülenidir.

2- Aşırıya kaçan davranışlar;

Anne ve babanın kayıtsız davranışları, çocuğa sürekli öfkeli davranması ve psikolojik şiddet uygulaması da çocuğun psikolojisini bozmaktadır. Bu tür davranışlarla karşılaşan çocuklar ilginin sürekli kendi üstlerinde olmasını istediklerinden aşırıya kaçan davranışlar sergilemektedirler. Yüksekten atlayarak ebeveynlerin ilgisini üstüne çekmeye çalışmak, kesici aletlerle kendisine zarar vermek veya çevresindekilere şiddet uygulamak gibi tehlikeli davranışlarda bulunma psikolojisi bozuk olan çocuğun belirtileri arasındadır.

3- Sık sık yatak ıslatma;

Çocuğun yatağını sık ıslatması psikolojisi bozuk olan çocuğun belirtileri arasındadır. Çocuklar, her ne kadar tuvalet eğitimi almış olsalar da zaman zaman altlarını ıslatmaktadırlar. Bu olayın çok tekrar etmesi çocuğun kendisini güvende hissetmediğini, aile üyelerinden veya yakın çevresinden çekindiğini, korku ve endişe duyduğunu göstermektedir.

4- İnatçı ve öfkeli davranışlar;

Öfke kontrolü de çocuklarda çok sık gözlemlenen psikolojik bozukluk belirtileri arasında yer almaktadır. Ailesi tarafından çok fazla kısıtlandığını düşünen veya rol model olarak öfkesini kontrol etmekte güçlük çeken ebeveyne tanıklık eden çocuklar, arkadaş çevresinde inatçı ve öfkeli tavırlarla dikkat çekmektedirler. Ebeveynler çocuklarında bu tarz davranışlar gözlemlediği zaman bir çocuk psikoloğundan yardım almalıdırlar.

5- Aşırı sosyal heyecan;

Çocukların yaşadığı sosyal heyecanın çok aşırı olması da psikolojilerinin bozuk olduğunun habercisi olabilmektedir. Kendisini yanındayken güvende hissettiği kişilerle birlikteyken sakin ve sağlıklı davranışlar sergilediği halde yeni ortamlara girdiği, yeni çocuk ya da yetişkinlerle tanıştığı zaman veya okulda çok aşırı heyecanlanan çocukların özgüven eksikliği yaşama olasılığı oldukça yüksektir. Özgüven eksikliği ise çocuklarda ömür boyu sürebilecek çok ciddi bir psikolojik problemdir. Bundan dolayı da uzmanlar, bu tür belirtilerin gözlemlendiği çocuklara özel ilgi gösterilmesini tavsiye etmektedir.

6- Aşırı ısrarcılık;

Aşırı ısrarcı tutumlar sergilemesi de psikolojisi bozuk olan çocuğun belirtileri arasındadır. İstediği bir şeyin yerine gelmemesi halinde çok ısrarcı davranan, ağlayarak bu isteğini yerine getirmeye çalışan, çevresine ve kendisine şiddet uygulamaya yönelik davranışlar sergileyen çocukların psikolojisi bozuk olabilmektedir. Ancak bu davranışların 2 ve 5 yaş aralığında görülen sendromlarla kesinlikle karıştırılmaması gerekmektedir. Erken ergenlik olarak değerlendirilen bu yaş aralığında çocuklar, kendi bireyselliklerinin farkına varmaktadırlar. Bu nedenle bu yaş aralığındaki çocukların neden inatçı davrandığının anlaşılması için bu konuda uzman bir hekime mutlaka danışılmalıdır.

Doğru Yaklaşım ve Doğru Terapi Önemli

Psikolojisi bozuk olan çocuğun belirtileri hissedildikten sonra önemli bir kısmı doğru terapi ve doğru yaklaşım teknikleriyle yaşadıkları psikolojik problemden kurtulabilmektedir. Ailesinden veya çevresindeki insanlardan kötü söz işiten, arkadaşlarının dışladığı, eleştirilen ve sürekli baskı altında tutulan çocukların yaşadığı psikolojik problemlere oyun terapisi çok iyi gelmektedir. Ebeveynlerin boşanması veya ebeveynlerden birinin yaşamını yitirmesi, istismar ve şiddetin neden olduğu psikolojik problemler sonucunda yaşanan travmadan çocuğun kurtarılması ise çok daha güçtür. Bu tür şiddetli travmaların çocuklarda bıraktığı izler ömür boyu sürebilmektedir. Uzmanlar, şiddetli travmalar geçiren çocukların terapi süresinin daha uzun olmasını tavsiye etmektedir.

Psikolojisi Bozuk Olan Çocuğa Nasıl Davranılmalı?

Psikolojisi bozuk olan çocuğun belirtileri neler olduğunu öğrendikten sonra psikolojisi bozuk olan çocuğa nasıl davranılmalı konusu da ebeveynler tarafından öğrenilmeli ve uygulanmalıdır. Çocuğun psikolojisinin bozuk olduğuna dair belirtiler gözlemlendiği zaman kesinlikle ciddiye alınmalı ve bu konuda uzman bir hekime başvurulmalıdır. Çocuğun psikolojisi bozulduğu zaman bu psikolojik problemden kurtulmasında ailenin sergilediği tutumda çok önemlidir.

Aile, çocuğun sağlıklı davranışlar sergilemesi için baskı yapmamalı, ısrarcı olmamalı, öfke veya şiddet göstermemelidir. Aksi takdirde zaten var olan psikolojik sorunlara yenileri eklenmiş olur. Çocuklarında psikolojik bozukluk gözlemleyen aileler öncelikle sakin olmalı, hoşgörülü, anlayışlı, demokratik ve dengeli davranışlar sergilemelidir. Çocuğa karşı nazik ve yumuşak bir tavır sergilenmesi ve sosyalleşmesi için herhangi bir baskı yapılmadan cesaretlendirilmeye çalışılması çocuğun kendisini güvende hissetmesi için önemlidir.

Çocuğun kendisine ait zamanının ve alanının olması kişilik ve karakterine saygı duyulduğunu çocuğa hissettirmektedir. Aileyi ilgilendiren konularda çocuğun fikrinin alınması ona önem verildiğinin gösterilmesinde çok etkilidir. Ayrıca çocuğa daha fazla zaman ayırmalı, birlikte oyunlar oynanmalı ve bu oyunları oynarken, oyunları çocuğun yönlendirmesi sağlanmalıdır.

Çocukların Gelişimini Mahvedebilecek 11 Ebeveyn Hatası

Saç nasıl daha hızlı uzatılır? Hızlı saç uzatma yöntemleri

Saçlarınız yavaş uzuyorsa ve hızlı uzamasını istiyorsanız sabırlı davranmanız, bununla beraber saçlarınızın tipine göre doğru bakımı yapmanız gerekir. Saç uzatma süreci, saçınızdan çok süreci nasıl yönettiğinizle ilgilidir. Saçlarınıza düzenli bakım yapabilmeli ve sabırlı olmalısınız. Ne yazık ki sizin yardımınız olmadan saçlarınız istediğiniz kadar hızlı uzamaz. Unutulmaması gereken bir diğer önemli nokta ise, saçlarınız uzadığında aynı zamanda sağlıklı olması gerektiğidir. Sağlıklı bir şekilde büyümeyen saçlar yıpranmaya daha yatkındır. Saçınız sadece daha güçlü olduğunda daha hızlı uzar.

Hızlı Saç Uzatma Yöntemleri Neler?

Hızlı saç uzatma yöntemi iki ana başlığa ayrılabilir. Bunlardan ilki, fiziksel sağlığınızla da ilgili olan doğal yöntemdir. Unutmayın, ne kadar sağlıklı olursanız saçlarınız o kadar sağlıklı olur ve o kadar hızlı uzar. İkinci yöntem basittir ancak dikkat etmeniz ve uygulamayı düzenli olarak yürütmeniz gerekir. Bu uygulamalar sayesinde saçınıza iyi gelen yeni hızlı saç kaynak türlerini keşfedebilirsiniz.

Hızlı saç uzatma için doğal yollara başvurun

Saçlarınız da sağlıklı olmak ve sağlıklı bir şekilde uzamak ister. Unutmamalısın ki saçlarını besleyen sensin. Bu yüzden öncelikle saçların daha hızlı uzaması için hangi doğal yöntemlerin deneyebileceğinden bahsetmek gerekiyor. Ancak saçlarınızı uzatmak için doğal yöntemler kullandıktan sonra saçlarınızın kısa sürede uzamaycağını unutmayın. Sabırlı olmalı ve “1 hafta içerisinde saç uzatmalıyım.” gibi gerçekçi olmayan vaatlerde bulunmamalısınız. Son bir nokta: Saçları uzadıktan sonra doğal yöntemlerle beslemeye devam etmek uygundur.

Beslenme dengesine dikkat edin

Saçlarınızı sağlıklı bir şekilde uzatmak sizin ellerinizde. Bunun için mümkün mertebe dengeli beslenmeye karşı daha titiz olun. Proteinden zengin besinler tüketmeyi ihmal etmemelisiniz. Ayrıca vücudunuzun su ihtiyacını da ihmal etmemelisiniz. Bu, hücrelerinizi harekete geçirecek ve saçlarınızın daha hızlı uzamasına yardımcı olacaktır.

Hızlı saç uzatma için vitamin takviyesi alın

Daha hızlı saç uzaması beraberinde sağlıklı uzamayı da kapsamalıdır. Beslenme planından yeterli vitamin alımı saçların güçlenmesine yardımcı olur. Saçınızı ihtiyacı olan vitaminlerden yoksun bırakırsanız zayıflar ve kırılır. Kırılan saçlarınız cansız ve zayıf görünebilir. Bu, saçınızı kesmeniz gerektiği anlamına gelir. Vitaminler hızlı saç uzatma için olmazsa olmazlardandır. Vitamin ihtiyacınızı yediğiniz besinlerle karşılamak en sağlıklısıdır, ancak yine de saç vitamin ürünlerini kullanarak saç kırılmasını önleyebilir ve saç gücünü artırabilirsiniz.

Bitkisel keratin gücünden faydalanın

Keratin saçın ham maddesidir. Keratin’i saçınızın ana besin kaynağı olarak düşünebilirsiniz, saça gücünü veren maddedir. Saçınızdaki keratin içeriğini her zaman belirli bir seviyede tutmak sizin elinizde. Saçınızdaki keratin içeriğini dengelemek için bitkisel keratin kullanabilirsiniz. Bu sayede saçlarınız eksik olan keratini geri alacak ve daha sağlıklı ve daha güçlü bir görünüme kavuşacaktır.

Hızlı saç uzatma için saç köklerine masaj yapın

Soğuk suyla masaj yapmak da kan dolaşımını hızlandırabilir ve saç büyümesini hızlandırabilir. Bu biraz kararlılık gerektirebilir. Saçınızın daha hızlı uzamasına yardımcı olmak için günde 10 dakika saç derinize masaj yapın. Masaj yaparken saç yağı, saç kremi ve diğer ürünleri de kullanabilirsiniz. Bu alışkanlığı geliştirirseniz saçlarınızı kısa sürede güçlendirebilirsiniz.

Saten yastık kılıfı tercih edin

Saça temas eden şeyler saç üzerinde olumlu ya da olumsuz etki yapabilir. Olumsuz etkilerden biri elektriklenmedir. Elektrik, dış etkenlerin varlığında saçınızın kırılgan hale gelmesine neden olur. Saçla en çok temas eden yastık kılıfını saten kumaş olarak seçmek bu tehlikeyi bir ölçüde önleyebilir.

Saçtaki kırılmalardan kurtulun

Saçlarınız kökten uzasa da saçınızın kırılması saçlarınızı zayıflatacaktır. Saç kaynak işlemi sırasında saç uçlarının uzaması normaldir ancak bu kırılmalar saçların bir süre sonra zayıflamasına ve kırılmasına neden olabilir. Saç uçlarını düzenli olarak kesmek, çok sık olmamakla birlikte daha sağlıklı bir saç büyüme sürecini teşvik edebilir.

Hızlı saç uzatma için saçınızı daha dikkatli tarayın

Saçınızı bir bibloya dokunuyormuş gibi dikkatlice tarayın. Saçlarınızın da kırılacağını göz ardı etmeyin. Banyodan sonra saçlarınız nemliyken, taramadan önce bir bakım spreyi kullanmak saçı yumuşatır ve kolay taranmasını sağlar. Özellikle kıvırcık saçlarınız varsa, saçınızdaki karışıklıkları gidermek için geniş uçlu kalın ve ahşap bir tarak kullandığınızdan emin olun.

Aspirin İle Hızlı Saç Uzatma

Hızlı Saç Uzatma İçin 5  Bitkisel Çözüm

Rapunzel benzeri saç uzatmaya mı çalışıyorsunuz? Buklelerinizi daha hızlı uzatmak için kimyasal çözümleri tercih etmek yerine, mutfağınıza gidin ve kesinlikle orada saç uzatma amacınıza hizmet edecek bir şey bulacaksınız. İşte hızlı saç uzatma için doğal, az  maliyetli ve kimyasal içermeyen ev ilaçları..

Hızlı saç uzatma hayali kuranlar için evde uygulanabilecek 5 bitkisel çözüm!

1- Yeşil çay;

Kullanılmış yeşil çay poşetlerini atmak yerine, saçlarınızı daha güçlü ve daha güzel hale getirmek için yeniden kullanabilirsiniz. Tek yapmanız gereken bu kullanılmış poşetleri suda bir dakika kaynatmak ve bu ılık yeşil çayı saç derinize sürmek. Yaklaşık 45 dakika bekletin ve ardından soğuk suyla yıkayın. Yeşil çay, saç büyümesini destekleyen ve onları köklerden daha güçlü hale getiren antioksidanlar açısından zengindir. Ayrıca, bu yöntem kapsamlı hazırlıklar gerektirmez!

2- Yumurta maskesi;

Bir yumurta akını birer yemek kaşığı zeytinyağı ve bal ile karıştırarak başlayın. Bu maskeyi saç derinize ve saçınıza yaklaşık 20 dakika uygulayın ve hafif bir şampuanla durulayın. Bu saç karışımı, buklelerinizi parlak ve sağlıklı hale getirecek protein, fosfor, çinko, demir ve diğer besinlerle doludur

3- Soğan suyu;

Soğan suyunun kokusuna dayanabiliyorsanız, bu denenmiş ve test edilmiş yöntem saçlarınız için harikalar yaratabilir. Tek yapmanız gereken soğanı küçük küçük doğrayıp suyunu sıkmak. 20 dakika boyunca tüm saç derinize eşit olarak uygulayın ve hafif bir şampuanla yıkayın. Soğan suyu, dokularınızdaki kolajen üretimini artıran kükürt açısından zengindir ve dolayısıyla saç büyümesini destekler.

4- Çemen otu;

Pürüzsüz bir macun yapmak için bu bitkinin bir çorba kaşığı suyla öğütün. Ayrıca içine biraz süt ekleyip saçınıza ve saç derinize yaklaşık 40 dakika boyunca uygulayabilirsiniz. Bunu hafif bir şampuanla durulayarak takip edin. Çemen otu, saç büyümesini destekleyen ve aynı zamanda onları tatlı yapan proteinler ve nikotinik asit içerir.

5- Elma sirkesi;

İki yemek kaşığı elma sirkesini bir bardak ılık suyla karıştırın. Bu iksiri kafa derinize yaklaşık iki ila üç dakika masaj yapın ve bir şampuanla yıkayın. Elma sirkesi saç köklerini uyarır ve dolayısıyla saçların daha hızlı uzamasına yardımcı olur. Ayrıca, saç derinizi de temizler ve saçın pH dengesini korur.

Çok Az Kişinin Bildiği 7 Hızlı Saç Uzatma Yöntemi

Ayak baş parmaklarında kemik çıkıntısı “bunyon” neden olur, nasıl önlenir?

Başlangıçta, ayaklardaki kemik büyümesinin nedeni sıkı, rahatsız edici, küçük boyutlu ayakkabılardı, bu nedenle o dönemdeki çoğu kadın bu sorunla karşılaşıyordu. Peki kadınlar hala farklı ayakkabı seçeneklerine sahip olmalarına rağmen neden ayaklarda kemik çıkıntısına “halluks valgus’a” maruz kalıyorlar?

Ayak Baş Parmak Çıkıntısı “Bunyon” Belirtileri Neler?

  • Başparmağın kısıtlı hareketi
  • Hafif veya şiddetli ağrı
  • Aynı bölgede oluşan nasır
  • Başparmağın dibinde kalınlaşan cilt tabakaları
  • Başparmağının eklemi etrafında ağrı, kızarıklık veya şişme
  • Ayak başparmağının tabanının dışında şişmiş bir yumru

Kemik Büyümesinin Nedenleri Neler?

Kemik büyümesinin-çıkıntısının nedeni sadece dar ayakkabılar değil, diğer birçok nedenden kaynaklanmasıdır. İşte o nedenler;

  • Yürürken ayak tabanlarına yanlış basma veya aşırı zorlanma
  • Kalıtımsal nedenler,
  • Yüksek topuklu ayakkabı giymek ayaklara ve ayak bileklerine çok fazla yük bindirir, bu yüzden size uygun ayakkabıları seçmek kemik çıkıntısını önlemek için iyi bir fikir olacaktır.
  • Ayaklarda oluşan yaralanmalar, düz ayaklar ve aşırı kilolu olmak da rol oynar.
Ayakta kemik büyümesini önleme yöntemleri
Ayakta kemik büyümesini önleme yöntemleri

Ayaklarda Kemik Büyümesini Önleme Yöntemleri

Ayak baş parmaklarında oluşan aşırı büyümüş kemikler özellikle kadınlarda güzelliğk nedeniyle can sıkıcı olabilir. Bu tür kemikler büyüdüğünde, hiçbir ayakkabı bu çıkıntıları gizleyemez, bu sebeple mümkün olduğunca ayaklarınızda kemik çıkıntısı oluşmasını engellemeye çalışın. Bunu başarmak için birkaç kurala uymanız gerekir:

  • Süslü ancak kalitesiz, sıkı ve küçük ayakkabılar giymekten kaçının. Bunun yerine, size uygun kaliteli ayakkabılar giyin.
  • Yüksek topuklu sevenler ayakkabı koleksiyonlarına daha düşük topuklu ayakkabı eklemelidirler. Alçak topuklu ayakkabılar yükü ayaklara daha doğru bir şekilde dağıtır.
  • Düşük topuklu ayakkabılar giydiğinizde bile yürümekte zorluk çekiyorsanız mutlaka bir uzmana danışın.
  • Aşırı kilonun da ayak baş parmaklarındaki kemik büyümesine ve çıkıntısına neden olduğunu unutmayın. Bu halluks valgus’un en büyük nedenlerinden biridir ve kilo kontrolü bu konuda size yardımcı olacaktır.
  • Ayak başparmak kemik büyümesini ve çıkıntısını önlemek için bir bandaj kullanılması da önerilir.
  • Kemik güçlendirmeyi desteklemek için A, D ve C vitaminleri ile kalsiyum yönünden zengin besinler tüketilmelidir.

Halluks Valgus’u Tedavi Etmek İçin Basit Yollar

  • Ayak tabanı için düzenli masaj ve egzersizler yapın. Bunlar ayak tabanlarına kan akışını hızlandırır ve ayak parmaklarını doğru pozisyonda tutar.
  • Ayak ağrısını hafifletmek için 3 litre suyu ısıtın, daha sonra hafifçe soğutun, 5 yemek kaşığı deniz tuzu ekleyin ve ayaklarınızı 15 dakika içerisinde bekletin. Bu yöntem yorgunluğu giderir ve kasları gevşetir.
  • Lavanta yağı, özellikle cilt bakımı ve sağlık için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yağı birkaç damla ayağınıza sürün ve iyice emmesini sağlayın.

Ameliyat Zamanı Geldiğinde!

Bunyonunuz çok ağrılıysa, ortopedi uzmanınız ameliyat önerebilir. Ancak uzmanlar bunyon problemi yaşamamak için önce ayakkabılarına ameliyat yap diyorlar. Ağrı bir yıldan fazla devam ederse, bunyon cerrahisini düşünmenin zamanı gelebilir, ancak çoğu hastada ameliyat için seçim yapmadan önce yıllarca bunyonlar ve ağrılar olacaktır.

Doktor Botek, doktorlar ameliyat önerebilir çünkü bunyonlar, çekiç parmakları, bursit, küçük parmağın altında bir bunyon veya ayak topuklarınızda ağrı gibi diğer ağrılı ayak sorunlarına neden olabilir. Cerrahi hafif veya şiddetli vakalarda yapılabilir.

Bunyonlarım İçin Ne Zaman Ameliyat Olmalıyım?

Botek, “Hastalar daha büyük yaşa geldiğinde, bunun nedeni genellikle bunyonun başka sorunlara neden olmasıdır. “Bu hastalar için ağrı daha sabittir veya ikinci ayak parmağı ile sorun yaratır.”

Ameliyatın amacı ağrıyı hafifletmek ve ayak başparmağını doğru pozisyonuna döndürmektir. Bunyon cerrahisi ile cerrah kemikleri, bağları, tendonları ve sinirleri doğru sıraya koyar ve yumruları çıkarır.

150’den fazla bunyon cerrahisi türü vardır, ancak cerrahlar genellikle yarım düzine kadar yaygın olarak kullanılan prosedürlerden birini seçiyor.

Ancak bu arada, ameliyat olmadan bunyonun boyutunu azaltmak için aşağıdaki doğal ilaçlardan birini veya bazılarını deneyebilirsiniz.

Bunyon İçin Doğal İlaçlar - Bitkisel Tedavisi
Bunyon İçin Doğal İlaçlar – Bitkisel Tedavisi

Bunyon İçin Doğal İlaçlar – Bitkisel Tedavisi

1- Normal bir kiloyu koruyun

Bunu söylemeye bile gerek yok aslında, ancak fazla kiloluysanız, bu fazla kilolarınız bunyon bölgesine daha fazla baskı yaparak, ağrılarınızın artmasına neden olacaktır.

2- Zeytinyağı

Biraz zeytinyağını ısıtın, ayak ve ayak parmaklarına kan akışını artırmak için bunyon, ayak parmaklarına ve ayak tabanına günde iki kez 15 dakika masaj yapın. Bu masaj eklemlerin hareket etmesini kolaylaştıracak ve bunyonun kireçlenmesine yardımcı olacaktır.

3- Buz

Buz özellikle bunyonunuzdaki şişmeyi azaltmak için harikadır. Günde birkaç kez olmak üzere 10 dakika boyunca buz uygulayın.

4- Epsom tuzları

Epsom tuzu, iltihap ve ağrıyı hafifleten magnezyum sülfat içerir. Bunyonunuz rahatsızlık veriyorsa, yarım bardak Epsom tuzunu küçük bir sıcak su küvetinde çözün ve ayağınızı günde iki kez 20 dakika bekletin. Ayrıca bunyonunuza masaj yapabilirsiniz.

5- Papatya

Bunyon sorunlarınıza birinci sınıf bir çözüm istiyorsanız, kendinize biraz papatya alın. Papatyanın bunyonunuzun şişmesini ve ağrısını azaltacak anti-enflamatuar özelliklere sahip olduğu bulunmuştur. Günde birkaç kez papatya çayı için, ancak çay poşetlerini atmayın, çünkü bunları doğrudan bunyonlarınıza da yerleştirebilirsiniz (sıcak en iyisidir).

6- Ayak parmaklarınızı gerin

Ayak parmaklarınızı germek, ayak ağrısının harekete geçmesine ve dengelenmesine yardımcı olabilir. Ayak parmaklarınızı germek için, ayak parmaklarınızı 5 saniye boyunca düz tutun ve ardından 5 saniye boyunca kıvırın. Bu gerilmeleri günde üç kez olmak üzere 10 kez tekrarlayın.

7- Zerdeçal

Zerdeçal, iltihabı hafifletmeye ve ağrıyı azaltmaya yardımcı olabilecek kapsaisin içerir. Zerdeçalın faydalarını görmek için bir çay kaşığı zerdeçal bir bardak sıcak su ile karıştırarak için. Tadını sevmiyorsanız içerisine 1 çay kaşığı organik bal ilave edebilirsiniz ya da zerdeçalı bunyonlarınıza harici olarak uygulayabilir ve bir gece orada bırakabilirsiniz.

8- Doğru ayakkabıları giyin

Doğru ayakkabı tercihinin ayaklarınızın rahatlığında ve görünümünde tüm farkı hissettireceğini söylemeye gerek yok. Bununla birlikte, bunyonlardan mustaripseniz, giydiğiniz ayakkabılara daha da dikkat etmelisiniz, çünkü yanlış ayakkabı seçimi semptomları daha hızlandırabilir ve iyileşmenin daha uzun sürmesine neden olabilir.

Ayak parmaklarınız için herhangi bir sürtünmeyi veya baskıyı ortadan kaldıracak, ayak parmakları için derin ve geniş bir alana sahip ayakkabılar tercih edin. Hareket halindeyken basıncı ayağınızın etrafına eşit olarak dağıtacak dolgulu bir ayakkabı ucu kullanın. Sivri burunlu ve yüksek topuklu ayakkabıları bir tarafa koyun – ayak parmaklarınızın anormal bir şekilde hareket etmesini istemiyorsanız onlara ihtiyacınız olmayacak. Sıkı oturan çorap giymekten de kaçının.

Pirinç suyunun saça ve cilde faydaları neler?

Siz de pirinç suyunun saça ve cilde faydaları neler? diye merak ediyorsanız mutlaka yazımızı okumaya devam edin. Pirinç suyu saç ve cilt bakımında yoğun olarak kullanılmaktadır. Özellikle Asya ülkelerinde sıklıkla tercih edilen pirinç suyu içerisinde aminoasit barındırmaktadır. B, C ve E vitamini bakımından oldukça faydalı olan pirinç suyunun saça uygulanmasında herhangi bir sakınca yoktur. Doğru uygulama ve düzenli kullanımda saçların parlak görünmesine olanak sağlamaktadır. Herkesin evinde bulunan pirinçten kolayca elde edilebilen pirinç suyu saç maskesi olarak kullanılabilir. Pirinç suyunun elde edilmesi oldukça kolay ve maliyetsiz bir işlemdir. Soğuk su içerisinde birkaç saat bekletilen pirinç içerisinde bulunan vitaminleri suyu vermektedir. Su beyaz renge sahip olduğunda pirinç sudan ayrılmalıdır. Bu işlem sırasında elde edilen pirinç suyu saç ve cilde uygulanabilmektedir.

Pilav yaparken pirincin yıkanması herkesin yaptığı bir uygulamadır. Bu işlem sırasında pirinçten elde edilen su beyaz bir renge sahiptir. Bu suyun cilt ve saç için uygulanmasının oldukça büyük faydaları bulunmaktadır. Cilt temizliği sonrasında uygulanması tavsiye edilen pirinç suyu maliyetli bir uygulama olmadığından herkes tarafından tercih edilmektedir. Ayrıca pirinç suyu her cilt tipi için uygundur. Çocuk veya yetişkin fark etmeksizin herkesin haftada bir kez yapması tavsiye edilir. Pirinç suyu ile cilt direkt olarak yıkanabileceği gibi bir pamuk yardımıyla da uygulanabilmektedir. Çin, Japonya ve güneydoğu Asya kadınlarının vazgeçilmez bir güzellik sırrı olan pirinç suyu ile cilt bakımının kusursuz olarak tamamlanması mümkündür.

Pirinç Suyunun Cilde Faydaları Neler?

Tüm bakım ürünlerinde olduğu gibi pirinç suyunda önemli olan detay doğru kullanımdır. Doğru miktarda kullanımı ile pirinç suyunun saça ve cilde faydaları kanıtlanmış bir gerçektir. Pirinç suyunun birbirinden farklı kullanım şekilleri mevcuttur. Saç ve cilt bakımı için tercih edilen pirinç suyu içerisinde birçok mineral barındırmaktadır. Doğru uygulama ile etkilerinin kısa süre içerisinde görülmesi mümkündür. Cilt ve saç sağlığı için sıklıkla tercih edilen pirinç suyu cildin yumuşamasına ve onarılmasına yardımcı olmaktadır. Tüm cilt tipleri için uygun olan pirinç suyu isteğe bağlı olarak buz küplerine doldurularak da uygulanabilmektedir.

  • Cilt lekelerinin giderilmesine olanak sağlar.
  • Cildin pürüzsüz görünmesine yardımcı olur.
  • Cilt yüzeyindeki renk eşitsizliklerini giderir.
  • Yaşlanma belirtilerini geciktirir.
  • Cildin yumuşacık olmasını sağlar.
  • Cilde ihtiyacı olan nemi kazandırır.

Pirinç Suyunun Saça Faydaları Neler?

Pirinç suyu saç içinde oldukça faydalıdır. Saça düzenli uygulanması halinde saç tellerinin onarılmasına olanak sağlamaktadır.

  • Saçların hızlı uzamasına olanak sağlar.
  • Saça ihtiyacı olan nemi verir.
  • Saç tellerini yumuşatır.
  • Saç tellerindeki çatallaşmayı engeller.
  • Saçın daha parlak ve sağlıklı görünmesine olanak sağlar.
  • Saç köklerini güçlendirir.
  • Saç dökülmesini azaltır.
  • Saçların kabarmasını engeller.

Pirinç Suyu Saça Nasıl Uygulanır?

Pirinç suyu içerisinde amino asitler, B vitamini, E vitamini, mineral ve antioksidan barındırmaktadır. Birçok farklı sebebe bağlı olarak yıpranan saçların onarılması ve güçlenmesi için saç maskesi olarak kullanımı tavsiye edilmektedir. Saç maskesi olarak kullanılan pirinç suyunun haftada bir kez veya iki kez kullanılması yeterlidir.

Saçların karışmasını engelleyen pirinç suyu saç tellerinin yumuşamasına olanak sağlamaktadır. Saçların ihtiyacı olan nemi alabilmesi için pirinç suyunun düzenli olarak maske formunda kullanılması gereklidir. Saç dipleri ve saç uçları dahil olmak üzere saçın her bölümüne iyice yedirilmesi gereklidir. Bekleme süresi kişinin kendi tercihine bağlıdır. En az 5 en fazla yarım saat kadar saçta bekletilmesi tavsiye edilir. Saç hacminin arttırılması ve saçın sağlıklı görünmesi için kullanılmaktadır. Saç dökülmesi sorununu ortadan kaldırdığı bilindiğinden yalnızca kadınlar için değil erkekler içinde ideal bir saç ürünüdür. Düzenli kullanımda saç dökülmesini ciddi oranda azalttığı gözlemlenmiştir.

Pirinç Suyunun Saça ve Cilde Faydaları

Genital varis neden olur, nasıl tedavi edilir?

Genital varis, rahim ve yumurtalıktaki toplardamarların genişlemesi sonucunda görülen bir sağlık problemidir. Alt karında (pelvik) venöz yetmezlik, pelvik vasküler konjesyon ve kadın varikosel adlarıyla da bilinmekte olup, 6 ayı geçen kronik pelvik ağrıdan dolayı pelvik toplardamarlarında yetmezlikten kaynaklı pelvik varislerden oluşmaktadır. Genç, menopoz dönemine görmeyen ve çok fazla doğum yapan kadınlarda açıklanamayan pelvik ağrının nedeni genital varistir.

Genital varis, pelvik veya uyluk bölgesinde ağrı, gün içerisinde çok ayakta kalmak, ıkınmak ve cinsel ilişkinin ardından hissedilen ağrının daha da şiddetlenmesi ve bel ağrısıyla kendisini belli etmektedir.

Genital Varis Neden Olur?

Toplardamarların tıkanması, rahim ve yumurtalık bölgesinde yavaşlayan kan akımı, damarların zamanla genişlemesi ve toplardamarlarda bulunan kapaklarda yetmezlik genital varis oluşmasında temel etkenlerdir. Pelvik konjesyon sendromunun görülmesinde hamilelikte ön plana çıkan nedenler arasında yer almaktadır. Özellikle hamileliğin ardından pelvik varislere çok sık rastlanmaktadır.  

Genital Varisin Tanısı Nasıl Konulur?

Tedavi sürecinin tamamlanmasına rağmen yenileyen bacak varisleriyle birlikte görülebilecek pelvik konjesyon sendromunun nedenlerinin neler olabileceği kesinlikle araştırılmalıdır. Kronik pelvik ağrı değerlendirilirken öncelikle en sık görülen nedenler ekarte edilmektedir. Öncelikle ekarte edilmesi gereken bu nedenler ise şöyle sıralanabilir;

  • Cerrahi bir operasyondan kaynaklı yapışıklıkla
  • Pelvisin içerisinde patoloji olup olmadığı
  • Pelvik inflamatuvar rahatsızlık, endometriozis
  • Adenomiyozis
  • Rahim bölgesinde görülen rahatsızlıklar

Genetik varis tanısı konurken görüntüleme işlemlerinde manyetik rezonans (MR), bilgisayarlı tomografi (BT) ve ultrasonografi kullanılmaktadır. Bu görüntüleme cihazlarından elde edilen verilerin yanıltıcı olma ihtimali çok düşüktür. Ayrıca diğer nedenler ekarte edilirken laparoskopi tekniğinden de faydalanılabilir.

Ultrasonografideki görüntülerde yumurtalık bölgesindeki toplardamar 6 mm’den daha genişse ve pelvik varisleri de 5 mm’den daha büyükse, bilgisayarlı tomografi veya MR görüntülerinde yumurtalık toplardamarları 8 mm’den daha genişse ve rahim etrafında da varisler görüntüleniyorsa genital varis tanısı konulmaktadır. Genital varis tanısında kesin tanı tekniği olan venografi, anjiografi cihazıyla yapılmaktadır. bu işlemde toplardamarın içine kateterle girildikten sonra kontrast madde salgılanarak toplardamarlar görüntülenmektedir. Venografik işlemde genişleyen yumurtalık toplardamarların geriye kaçışı, pelvik ve uyluk varisler ile ilgili veriler elde edilmektedir.

Genital Variste Tedavi Süreci Nasıldır?

Genel anesteziye gereksinim duyulmayan genital varis tedavisi anjiografi ünitesinde günübirlik olarak yapılmaktadır. Toplardamarlara kasıktaki, boyundaki ve koldaki toplardamarlardan girilmektedir. Yumurtalık toplardamarlarının tek veya çift taraflı koil embolizasyonu yumurtalık toplardamar kaçağının yani reflüsünün tedavisinde bu tedavi yöntemine çok sık başvurulmaktadır. Bu tedavinin uygulanması esnasında hekim tarafından alınan karar venografide yalnızca kaçağın olduğu toplardamarın kapatılması veya aynı seansta her iki yumurtalıktaki toplardamarın sadece birinde kaçak olsa dahi her iki toplardamarın beraber kapatılması yönünde olabilmektedir. Bu tedavinin uygulanmasından sonra hastaların şikayetlerinde yüzde 70 ila yüzde aralığında azalma olmaktadır. Koil embolizasyonundan evvel son senelerde sık kullanılan bir diğer teknikte pelvik varisler içerisinde sklerozan ilaçların enjeksiyon işlemidir. Sol böbrekteki toplardamara veya iliak toplardamarına baskı yapan sendromlarda baskının ortadan kaldırılması için hastaya stent takılabilmektedir.

Genital Varisin Komplikasyonları Nelerdir?

Girişimsel radyolojinin kullandığı endovasküler tekniği, diğer bir ifadeyle embolizasyonun risklerine çok ender rastlanmaktadır. Yumurtalığa veya pelvik toplardamarına bırakılan koillerin akımla kaçarak akciğerlerdeki damarlara gitmesine çok sık rastlanmaz. Bu tür duruma hastaların yüzde 3-4’ünde rastlanmaktadır. Embolizasyonun ardından görülebilen ağrı, bulantı ve kusma çok kısa süreli olmaktadır.

Genital Bölge Varisleri Nasıl Tedavi Edilir?

İdrardan kan gelmesi hangi hastalığın belirtisidir?

Tıp literatüründe hematüri olarak adlandırılan idrardan kan gelmesi bazen gözle fark edilebilirken, bazen de gözle fark edilemez. Gözle fark edilebilecek kadar idrardan kan gelmesine makroskopik hematüri denilirken, gözle fark edilemeyen ve laboratuvar incelemesinde ortaya çıkan idrardan kan gelmesine mikroskopik hematüri denilmektedir.

Hematüri Nedir?

Bir insanın idrarından kan gelmesine çok farklı faktörler neden olabilmektedir. Ayrıca idrardan kan gelmesi vücuttaki çok ciddi bir sağlık probleminin habercisi olabilir. Bundan dolayı idrardan sadece bir kez dahi kan gelse bir hekime başvurulması kesinlikle ihmal edilmemelidir. İdrarda gözle fark edilemeyen ve mikroskopla görülebilecek miktarda kan gelebilmektedir. İdrardan gelen bu kan ancak idrar tahlilinde görülebilmektedir.

İdrardan kan geldiği zaman idrarın rengi kırmızı, pembe veya kola rengi olabilmektedir. İdrardan gelen çok az miktarda kan dahi idrarın rengini değiştirebilmektedir. İdrardan kan gelmesi ağrılı olmasa da kan pıhtısının idrara geçme süreci ağrılı olabilmektedir. İdrardan kan gelmesi süreci başka belirti ve bulgularla beraberde seyredebilmektedir.

İdrardan Kan Gelmesi Hangi Hastalıkların Belirtisidir?

İdrardan kan gelmesi, böbrekte bulunan kırmızı kan hücrelerinin idrara sızmasıyla görülen bir sağlık problemidir. İdrardan kan gelmesine neden olabilecek problemler ise şöyle sıralanabilir;

İdrar Yolu Enfeksiyonları;

İdrarın dışarıya çıkış bölümü üretradan vücuda giren bakteriler, idrar yollarında enfeksiyona neden olabilmektedir. İdrara çok sık çıkılması, idrar esnasında ağrı ve yanma hissedilmesi, idrarın çok kötü kokması idrar yolları enfeksiyonunun en yaygın belirtileri arasında yer almaktadır. Yaşı ilerlemiş insanlarda idrar yolu enfeksiyonunun en ciddi ve tek belirtisi mikroskopik idrar yolu kanaması olabilmektedir.

Böbrek Enfeksiyonları;

Böbrek enfeksiyonuna daha fazla idrarın çıkış kanalı olan üretradan idrar yollarına giren bakteriler neden olmaktadır. Bu bakterilerin böbreğe ulaşması ise bazen kan yoluyla olabilmektedir. İdrar yolu enfeksiyonlarında görülen belirtiler ile böbrek enfeksiyonlarında görülen belirtiler birbirine çok benzemektedir. Bu belirtilere ek olarak böbrek yolu enfeksiyonlarında ateş ve yan böğür tarafında ağrı hissedilebilir.

Böbrek Taşı;

İdrarın içerisindeki mineraller, böbrek ve mesane duvarında yoğunlaştıktan sonra kristalize olabilmektedir. Zamanla sertleşen bu kristaller ise taşa dönüşmektedir. Bu taşların çoğu ağrısız şekilde idrar yoluyla vücuttan atılmaktadır. Ancak idrar yollarını tıkayacak ya da idrar yolunda rahatça ilerleyemeyecek kadar büyük olan taşlar ise şiddetli ağrı hissine neden olmaktadır. Bu taşlar nedeniyle idrardan gelen kan hem makroskopik, hem de mikroskopik olarak fark edilebilmektedir. İdrardan kan gelmesiyle birlikte kasık ağrısı da seyrediyorsa akla ilk gelen ihtimal böbrek taşı olmalıdır.

Prostat Büyümesi;

Mesanenin hemen alt kısmında bulunan ve üretnada ilk kısmın etrafını sarmalayan organa prostat denilmektedir. 40’lı yaşları geçen erkeklerin pek çoğunda prostat büyümesi görülmektedir. Prostat büyüdüğü zaman üretraya baskı yaptığından dolayı idrar çıkışı belirli miktar engellendiğinden idrar torbası tam olarak boşalamamaktadır. İdrarın yapıldığı esnada güçlük çekilmesi ve idrara sık çıkılması iyi huylu prostat büyümesine işaret etmektedir. İdrardan kan gelmesi de iyi huylu prostat büyümesinin yaygın belirtilerindendir.

Prostat bezinin enfeksiyon kapmasıyla görülen prostatit hastalığı da prostat büyümesine benzer semptomlarla kendisini belli etmektedir.

Böbrek Hastalığı;

Böbreklerde filtreleme görevini yapan kısma glomerulus denilmektedir. Glomerulusun iltihaplanmasına birçok faktör neden olabilmekte ve bu hastalığa glomerülonefrit denilmektedir. Şeker hastalığı gibi sistemik rahatsızlıklar, vaskülitler, immün sistem sorunları, viral enfeksiyonlar glomerülonefrit görülmesinin en yaygın nedenleridir. Ayrıca idrardan kan gelmesi de glomerülonefrit belirtileri arasında en sık görülen belirtilerdendir.

Kanser;

Mesane, prostat ve böbrek kanserleri, ileri evrelere vardığı zaman idrarda rahatlıkla fark edilebilecek kanamaya yol açabilmektedir. Bahsi geçen kanser türleri erken dönemde herhangi bir belirtiyle kendisini belli etmeyebilir. Bu da kansere erken tanı konarak tedavi sürecinin başlamasını zorlaştırmaktadır.

Genetik Hastalıklar;

Genetik hastalıklar arasında yer alan orak hücreli anemi, kırmızı kan hücrelerinde şekil bozukluğuna yol açmaktadır. Bu hastalığın neden olduğu idrar kanaması mikroskopik ve makroskopik olarak yani iki türlüde fark edilebilmektedir.

Yine genetik hastalıklar arasında yer alan Alport sendromu da böbreğin süzme işlevinden sorumlu glomerulus yapılarını olumsuz etkileyebilmektedir. Alport sendromu da idrardan kan gelmesine neden olmaktadır.

Böbrek Yaralanması;

Spor yaparken gerçekleşen kazalarda ya da trafik kazası gibi ciddi kazalarda böbrekler ağır hasar alabilmekte ve idrardan kan gelebilmektedir.

Bazı İlaçlar;

Kanserin tedavi sürecinde alınan siklofosfamid ve antibiyotik içerikli penisilin hematüriye idrardan kan gelmesine sebebiyet verebilmektedir. Aspirin ve heparin gibi kanı sulandıran ilaçların alınması, mesanede kanamaya yol açabileceğinden idrardan kan gelmesine neden olan ilaçlar arasında yer almaktadır.

Ağır Egzersiz;

Vücudu aşırı yoracak kadar ağır egzersizler idrarda kanama nedenleri arasında sayılmaktadır. Bu nedenden idrardan kan gelmesi makroskopik olmaktadır. Ağır egzersizin idrarda kanamaya neden yol açtığı tam olarak belirlenememiş olsa da egzersiz esnasında mesanede travma yaşanması, aşırı sıvı kaybı ya da uzun süreli aerobik hareketlerden kaynaklı kırmızı hücre yıkımı gibi durumların idrara kan sızmasına neden olduğu düşünülmektedir. Ağır egzersizden kaynaklı idrar kanamasına daha fazla atletlerde rastlanmaktadır. Yine de ağır egzersiz yapan herkeste idrar kanaması olabileceğinin bilincinde olunmalıdır. Ağır egzersizden sonra idrarından kan gelenler, bu durumu ağır egzersize bağlamadan bir hekime başvurmayı ihmal etmemelidir.

Regl döneminde kadınların idrarından gelen kan ile adet kanının birbirine karıştırılma riski çok yüksektir. Bu riskin sıfıra indirgenmesi için kadınların regl döneminin ardından idrarından kan gelip gelmediğini mutlaka kontrol etmesi gerekmektedir.

Hematüri Teşhisi Nasıl Konur? Tedavi Süreci Nasıldır?

İdrardan kan gelmesinin tedavisinin nasıl olacağının belirlenmesinde idrardan kan gelmesine neyin neden olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Bundan dolayı hekime idrar kanaması nedeniyle müracaat eden hastaya, bu kanamanın altında yatan nedenin tespit edilmesi için birtakım testler yapılmaktadır.

Hastaya tanı konmadan evvel tıbbi geçmişi dinlenmektedir. Bundaki amaç idrar kanamasına neden olabilecek bir rahatsızlığın olup olmadığının öğrenilmesidir. Daha sonra detaylı muayene edilen hastada, hastalıktan kaynaklı fiziki bulgular belirlenmeye çalışılmaktadır.

İdrar kanaması teşhisi konurken idrar tahlilinin mutlaka yapılması gerekmektedir. İdrar yollarında enfeksiyon, böbrekte taş olup olmadığının tanısı idrar tahliliyle konulmaktadır. Ayrıca mikroskopik idrar kanamasının teşhisinin konabilmesi için mutlaka idrar testi yaptırılmalıdır.

İdrar Tahlili;

İdrar kanamasının devam edip etmediğinin anlaşılması için idrar tahlili şarttır. İdrar kanamasına neyin neden olduğunun tanısında ise BT, MR ve ultrason gibi görüntüleme yöntemlerinden faydalanılmaktadır.

Sistoskopi;

Ucunda kamera bulunan ince bir tüpün üretradan mesaneye doğru ilerletilmesi işlemine sistoskopi denilmektedir. Bu işlem sayesinde üretra ve mesanede idrar kanamasına dair bulgular varsa öğrenilmektedir.

Böbrek Biyopsisi;

Böbrekten doku örneği alındıktan sonra incelenmesine ise böbrek biyopsisi denilmektedir. Bu yöntem sayesinde glomerülonefrit gibi hastalıklar varsa tespit edilmektedir.

İdrar kanamasında tedavi sürecini idrar kanamasına neden olan faktör belirlemektedir. İdrar tolu enfeksiyonundan kaynaklı idrar kanamasının tedavisinde hastaya antibiyotik tedavisi uygulanmaktadır. Böbrek taşından kaynaklı idrar yolu kanamasında ise hastaya ağrısının hafifletecek ve böbrek taşının idrar yollarından rahatlıkla geçmesini sağlayacak ilaçlar verilmektedir. Taşın kırılması yani ESWL (Extracorporeal Shock Wave Lithotripsy) işlemi de böbrek taşının tedavi edilmesinde tercih edilmektedir. ESWL işlemi esnasında büyük ses dalgalarıyla büyük böbrek taşlarının küçük parçalara ayrılması sağlanmaktadır. Bir saat civarında süren ESWL işlemi yapılırken hastaya hafif anestezi uygulanmaktadır.

Prostat Büyümesi Kaynaklı İdrar Kanaması

Prostat büyümesinden kaynaklı idrar kanamasında da ilaç tedavisinin yanı sıra cerrahi operasyona başvurulabilmektedir. İdrardan kan gelmesine sebebiyet doğuran bazı hastalıklar ise engellenebilmektedir. Bu hastalıkların engellenmesinde etkili plan yöntemler ise şöyle sıralanabilir;

  • Gün içerisinde bol sıvı tüketilmesi, temizlik kurallarına riayet edilmesi ve cinsel ilişkiye girilmesinin hemen ardından idrar yapılması idrar yolu enfeksiyonlarının önlenmesinde çok etkilidir.
  • Gün içerisinde vücudum gereksinim duyduğu sıvının alınması ve sigara tüketiminden kaçınılması prostat kanserinde riski azaltmaktadır.
  • Aşırı tuz içeren besinlerin tüketilmemesi, ıspanak ve pancarın ise fazla tüketilmemesi böbreklerde taş oluşma riskini azaltmaktadır.

İdrardan kan gelmesinin nedenleri arasında prostat büyümesi, kanser, böbrek taşı gibi birçok farklı faktör olabilmektedir. Bu nedenle idrarından kan gelenlerin bir sağlık kuruluşuna müracaat ederek gerekli testleri yaptırmayı ihmal etmemesi gerekmektedir.

İdrar Yolu Enfeksiyonu Saraçoğlu Kürü

Ketojenik diyet nedir? Atkins diyeti ile keton diyeti farkı

Ketoz diyeti olarak da bilinen ketojenik diyet, kilo vermeye ve kas geliştirmeye çalışan insanlar için hızla en çok tercih edilen diyet haline geliyor. Ama altını çizmekte yarar var ki bu diyetler, kronik kalp ve şeker hastaları için tartışmalıdır. Bu diyeti kullanan kişiler, diğer popüler diyetlere göre yaklaşık iki kat daha fazla kilo kaybettiğini bildirmiştir. Bunun temel nedeni, diyetin vücudunuzu enerji için glikoz veya şeker yerine yağları kullanmaya zorlamasıdır. İşte ketojenik diyetin tüm esprisi budur. Bununla birlikte, vücudunuza ne tür besinler aldığınıza dikkat etmenizde yarar var.

Ketojenik Diyet Nedir, Nasıl Çalışır?

Pankreas aşırı insülin ürettiği için beyin glikoz kullanamadığında ketonlar ortaya çıkar. Fazla insülin, nörolojik ve kardiyovasküler sistemlere zarar verebilecek ketonlar oluşturur. Ağır vakalarda ketonlar beyne ve karaciğere giden kan damarlarını da tıkayabilir. Bu koşullar, böbrek yetmezliği gibi ciddi sorunlara yol açabilir. Hafif ketoasidoz formları bile epileptik çocuklarda koma ve nöbet gibi sorunlar yaratabilir.

Pekiyi ketojenik diyet nedir ve ne yapar? Terapötik Diyetler ve hızlı kilo verme diyetleri gibi başkaca yüzlerce farklı diyet programları vardır. Atkins Diyetinden farklı olarak, Ketojenik diyette izin verilen gıdalar, yüksek besin değeri içerirler ve ağırlıklı olarak bitkilerden seçilirler.

Atkins Diyeti ile Keton Diyeti Farkı

Atkins Diyeti ile keton diyeti arasındaki temel fark, çalışma şeklidir. Atkins diyeti vücudu ketonlar üretmeye teşvik ederken, Ketojenik Diyet daha çok karaciğer tarafından üretilen ekzojen keton parçacıklarına odaklanır. Atkins Diyetinin daha iyi çalışmasının nedeni, vücudunuzu bu ekzojen keton cisimlerini serbest bırakmak için depolanmış yağları parçalamaya zorlamasıdır. Ancak Keton parçacıkları, kendi vücut yağınızdan gelmedikçe enerji için kullanılamaz. İki diyet arasındaki bir diğer temel fark, kişinin yemek yemeden geçirmesi gereken saat sayısıdır.

İnsanların Atkins Diyetinin bazı sağlık riskleri olabileceğini düşünmelerinin ana nedeni, idrardaki glikoz miktarını azaltarak kilo vermeye teşvik etmesidir. Ancak bu bir kanıdır ve doğru değildir. İdrardaki glikoz miktarı, karaciğer tarafından üretilen ketonların seviyesini etkilemiyor. Bu endişenin ana nedeni, şeker hastalarının sağlıklı insanlara göre hem glikoz hem de keton düzeylerinin daha düşük olmasıdır. Glikoz seviyesini yükseltmek için insülin kullanılması, üretilen keton miktarını azaltabilir, böylece Atkins diyetinin yan etkilerinden biri olan hipoglisemi riskini artırabilir.

Şeker hastalarının Atkins diyetinden kaynaklanan yan etki riskinin daha yüksek olmasının ana nedeni, vücutlarının glikozu verimli bir şekilde işleyememesidir. Ketonlar karaciğer tarafından üretildiğinden, şeker hastaları, kaldırabileceklerinden daha fazla karbonhidrat aldıklarında kan şekeri seviyesi tehlikeli derecede düşebilir. Ayrıca kanda ketonların bulunması böbrek hasarı riskini artırır. Bununla birlikte, çoğu şeker hastası, kan şekeri seviyelerini normale döndürmek için çok düşük karbonhidratlı diyete ihtiyaç duyar.

Atkins diyetinin bazı yan etkilerinin olmasının diğer nedenleri, diyetteki karbonhidrat miktarını azaltmaya odaklanması, yağ asitlerine -lesitin- geçişi teşvik etmesidir. Vücut tarafından kolesterol sentezi için lesitine ihtiyaç duyulur ve bu durum obezite ve kalp hastaları için bir risk faktörü olarak kabul edilir. Bazı araştırmacılar, diyette keton kullanımının insülin duyarlılığını artırabileceğine ve LDL kolesterolü azaltabileceğine inanmaktadır. Diğer araştırmalar, keton cisimlerinin glikozun parçalanmasını engellediğini göstermektedir. Ek olarak, keton cisimleri karaciğeri kansere neden olabilecek kronik inflamasyondan korumaya yardımcı olabilir. Ancak, bu alanda yapılacak daha çok araştırma var.

Atkins diyeti tartışmasız değildir. Eleştirmenler, karbonhidratların azaltılmasının genel kan şekerini azalttığını ve bunun da tip 2 diyabet geliştirme riskini artırabileceğini savunuyor. Ek olarak, ketojenik diyetler, kalp hastalığı gibi kronik hastalıklara yakalanma riskini artıran çok fazla yağ gelişimine yol açar ki bu da önemli bir risktir. Bununla birlikte, birçok uzman, bu diyetleri benimsemenin tip 2 diyabet hastaları üzerinde faydalı bir etkisi olabileceği konusunda aynı fikirde olsalar da tüm diyet programları, mutlaka uzman doktora danışmadan, artıları ve eksileri incelenmeden uygulanmamalıdır.

Ketojenik Diyet ile Nasıl Kilo Verilir?

Bebeklerde diş çıkarma ishali ne kadar sürer?

Bebeğinizin ilk dişini gördüğünüzde çok mutlu olacaksınız. Ancak diş çıkarma, özellikle acısını size iletemediğinde bebek için rahatsız edici bir deneyim olabilir. Bebeklerde diş çıkarmanın birçok belirtisi vardır ve ishal de bunlardan biridir. Bebeğiniz diş çıkarıyorsa ve ishal olduysa, neler yapabileceğinizi öğrenmek için yazımızı okuyun.

Bebeklerde Diş Çıkarma İshal Yapar Mı?

Diş çıkarma ile ishal arasındaki bağlantı, birçok ebeveynin çocuklarında fark ettiği gibi kurulmuştur. Bununla birlikte, diş çıkarma ve ishalin bağlantılı olduğunu haklı gösteren hiçbir kanıt yoktur. Diş çıkarma sırasında salya artışının da diş çıkarma sırasında ishale neden olduğu düşünülmektedir. Diş çıkarma sırasında ağızda tükürük üretimi artar ve bu aşamada bebekler çok fazla tükürük yutabilir ve bu da mide sisteminin dengesini bozarak ishale neden olabilir. Ancak bu bile bebeklerde ishalin kesin nedeni olarak kabul edilemez.

Bebeklerde Diş Çıkarma İshali Neden Olur?

Bugün güçlü bir şekilde inanılan şey, bu iki faaliyetin dolaylı olarak bağlantılı olduğu yönündedir. Diş çıkarma bir bebek için zor bir dönemdir. Diş etlerindeki sürekli tahriş, farklı nesnelere uzanmalarına neden olur, bunlar daha sonra ağızda tutulur ve çiğnenir. Bu nesneler mutlaka temiz olmayabilir ve üzerlerinde mikroplar olabilir. Bebekler bulabildikleri her şeyi ağızlarına koyma eğiliminde olduklarından, bakterilerin vücuda girme olasılığı son derece yüksektir. Bu nedenle diş çıkarma döneminde bebekler ishal olabilirler. Bebeklerin bağışıklık sistemi tam olarak gelişmediğinden vücudu bakteri ve enfeksiyonlarla savaşamayabilir ve bunun sonucunda ishal olabilir.

Bu açıklama tatmin edici olsa da, çocuk için ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Bir bebeğin ilk yılları genellikle enfeksiyonların sürekli meydana geldiği durumlarla doludur. Bağırsak enfeksiyonları veya kulak enfeksiyonları olsun, bir çocuk bağışıklık sistemi onları atlatacak kadar güçlenene kadar sürekli olarak bunlarla savaşır. Diş çıkarma sırasında ortaya çıkan ishal aslında gerçek enfeksiyonun semptomlarını kamufle edebilir. Gevşek hareketler kötü hijyene atfedilebilir ve aslında acil tıbbi müdahale gerektiren daha güçlü bir enfeksiyonun varlığını gösterdiğinde normal bir olay olarak göz ardı edilebilir.

Bebeklerde Diş Çıkarma İshali Kaç Gün Sürer?

İshal öncelikle çocuk için diş çıkarma davranışı başladığında ortaya çıkıyorsa, doğru önlemler alındıktan sonra semptomlar genellikle birkaç gün içinde kaybolmalıdır. Bununla birlikte, sorun yaklaşık bir hafta veya daha uzun süre devam ederse ve her ay tekrarlama eğilimindeyse, çocuğunuzu tıbbi muayeneye götürmeniz gerekebilir.

Bebeklerde Diş Çıkarma İshali İle Nasıl Başa Çıkılır?

Çocuğunuz diş çıkarırken ortaya çıkan ishal oldukça rahatsız edicidir, ancak herhangi bir özel tedavi gerektirmez. Ancak küçük olan bebeğinizin birkaç günden fazla ishali varsa ve günde 5-6 defaya yakın gevşek dışkı çıkarsa hemen müdahale etmeniz gerekebilir. Bebeğinizde ishal varsa şunları yapabilirsiniz:

1- Doktorunuzla Konuşun;

Diş çıkarma ishalinin tutarlı varlığı, mümkün olan en kısa sürede doktorunuzun dikkatine sunulmalıdır. Bu, benzer semptomlara neden olabilecek diğer enfeksiyonların varlığının teşhis edilmesine yardımcı olur ve buna göre düzeltici önlemler alınabilir. Bazen, duruma veya bakterilere karşı koymak için bazı ilaçlar da önerilebilir. İshal bebeğinizde sağlık problemlerine yol açacağından doktorunuzla konuşmanız şiddetle tavsiye edilir.

2- Hijyeni Koruyun;

Diş çıkarma süreci bebeğin diş etlerinde büyük tahrişe neden olur. Çoğu bebek bu nedenle ağlarken, diğerleri diş etlerini ısırarak veya ellerini koyabilecekleri sert nesneleri çiğneyerek kendilerini sakinleştirmeye çalışırlar. Bunlar, diş çıkarma sorunlarına karşı özel olarak satın alınan oyuncaklar veya hatta diğer öğeler olabilir. Bunlar düzenli olarak temiz tutulmaz ve sterilize edilmezse, vücuduna çok sayıda mikrop girmesi için açık bir davet olabilir ve bu da enfeksiyonların gelişmesine ve sağlığının kötüleşmesine neden olabilir.

3- Çocuğunuzun Diyetini Ayarlayın;

Çocuğunuz diş çıkarma nedeniyle ishal yaşıyorsa, diyetine uyum sağlamak vücuduna bazı önemli faydalar sağlayabilir. Emzirme sıklığını artırarak başlayın. Vücudunu nemli tutmak için ona yeterince sıvı verin. Ayrıca patates, havuç ve muz gibi sebze püreleri ile besleyebilirsiniz. Pirinç suyu da verilebilir. Bu besinlerin tümü ishali kontrol altında tutabilir. Ayrıca  çocuğunuza  inek sütü veya meyve suyu veriyorsanız, ishali geçene kadar geçici olarak durdurun.

Yukarıda bahsettiğimiz ipuçları ile ilk etapta ishalin oluşmasını önleyebilirsiniz. Diş çıkarma, çocuğun gelişiminin doğal bir sürecidir ve ishal semptomlarından biridir. Ancak endişelenmeyin, bebeğiniz birkaç gün içinde iyileşecektir. Ancak, sorun uzun süre devam ederse, bir doktora danışmaktan çekinmeyin!

Bebeklerde Diş Çıkarma İshale Ne İyi Gelir?

Hamilelikte kuru öksürük neden olur, ne iyi gelir?

Hamilelikte kuru öksürük, günlük aktivitelerinizi engellediğinde oldukça rahatsız edici olabilir. Birkaç gün evde tedavi yöntemlerini deneyebilirsiniz ve iyileşmezseniz bir doktora görünün çünkü herhangi bir ilaç ideal olarak doktorun rehberliğinde alınmalıdır. Anne adayıysanız ve kuru öksürükten muzdaripseniz, kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olabilecek yollar bulmak için Saglikhaberleri.com gönderisini okuyun.

Kuru Öksürük Nedir?

Kuru öksürük, balgam veya mukus üretmeyen, üretken olmayan bir öksürüktür. Tahriş edicidir ve çoğunlukla boğazda gıdıklama hissi ile ilişkilidir. Genellikle soğuk algınlığı ve grip gibi viral enfeksiyonlardan ve bazen de boğaz tahriş edici maddelerden ve alerjilerden kaynaklanır. Kalıcı bir kuru öksürük, hava geçişlerinde tahriş edici maddelerin ve mikropların varlığı ile ilgilidir.

Hamilelikte Kuru Öksürük Neden Olur?

Aşağıdakiler de dahil olmak üzere hamilelikte kuru öksürüğün birkaç nedeni olabilir:

  • Alerjiler: Alerjiler kuru öksürüğe neden olurlar. Herhangi bir alerjiniz varsa, alerjene maruz kalmak hava yollarında tahrişe neden olarak kuru öksürüğe neden olabilir.
  • Düşük bağışıklık: Hamilelik sırasında bağışıklık sistemi zayıflar ve sizi kuru öksürüğe neden olabilecek çeşitli enfeksiyonlara ve alerjilere yatkın hale getirebilir.
  • Astım: Hamilelikten önce size astım teşhisi konduysa, hamilelik sırasında solunum güçlüğü ve kuru öksürük yaşamanız olasıdır.
  • Saman nezlesi veya alerjik rinit: Burun içindeki mukoza zarının iltihaplanması ve tahrişidir. Vücuttaki yüksek östrojen seviyeleri bu durumu kötüleştirebilir ve kuru öksürüğe neden olabilir.
  • Mide ekşimesi: Asidik içerikler solunum yoluna girerse, solunum yolu zarının iltihaplanmasına ve kuru öksürüğe neden olabilir.
  • Viral enfeksiyonlar: Viral enfeksiyonların bir sonucu olan soğuk algınlığı veya grip, kuru öksürüğe neden olabilir.
  • Hava kirliliği: Duman, tahriş edici gaz veya tütün dumanı gibi boğazın arkasını tahriş eden hava kirleticilerine maruz kalmak kuru öksürüğe neden olabilir.

Hamilelikte Kuru Öksürük Belirtileri Neler?

Aşağıdakiler kuru öksürük ile gelişebilecek belirti ve semptomlardır.

  • Boğaz tıkanıklığı veya hırıltılı öksürük
  • Bulantı eşliğinde öksürük
  • Uyku güçlükleri
Hamilelikte Kuru Öksürük Nasıl Önlenir?
Hamilelikte Kuru Öksürük Nasıl Önlenir?

Hamilelikte Kuru Öksürük Nasıl Önlenir?

Kuru öksürüğünüz olduğunda aşağıdaki ipuçları size yardımcı olabilir:

  • Çim, ağaç poleni ve kürk gibi alerjenlere maruz kalmaktan kaçının.
  • Yemek sıklığını artırarak ve yemekten sonra dik oturarak asit reflü olasılığını azaltın.
  • Vücudunuzun direncini artırmanın yollarını bulun
  • Kirli havaya maruz kalmaktan kaçının
  • Odanıza nemlendirici yerleştirmeniz burun tıkanıklığınızı azaltabilir
  • Kolay nefes almanız için birkaç yastık kullanarak başınızı destekleyin

Hamilelikte Kuru Öksürük İçin Rahatlatıcı Önlemler

Kuru öksürük yeni başladıysa ve hafifse aşağıdaki önlemleri deneyebilirsiniz. Bu önlemler öksürüğü tamamen tedavi etmeseler de geçici bir rahatlama sağlayabilirler.

  • Sıvı alımınızı artırarak susuz kalmayın. Dehidrasyon durumunuzu kötüleştirebilir ve hatta bağışıklığı baskılayabilir.
  • Öksürüğe bağlı uyku zorluklarını önlemek için yatarken başınızı ve gövdenizin üst kısmını yüksekte tutun.
  • Taze sıkılmış limon suyu ile ılık su, boğaz tahrişini yatıştırabilir ve vücudu alkalize edebilir.
  • Bal antiseptik özelliklere sahip olduğundan, ılık su, bir çay kaşığı balla karıştırılmış çaylar öksürüğü ve soğuğu tedavi edebilir.
  • Ilık tuzlu su ile gargara yapmak kuru öksürükten kurtulmada etkili olabilir.

Hamilelikte Kuru Öksürük İçin Bitkisel Çözümler

İnsanlar öksürüğü tedavi etmek için bazı eski ilaçları dener. Ancak etkinliklerini destekleyecek çok az bilimsel kanıt vardır veya hiç yoktur. Çoğu zararsızdır, bu nedenle doktorunuzla konuştuktan sonra deneyebilirsiniz.

  • Yemeğinizle birlikte çiğ sarımsak yemek, kuru öksürüğü hafifletmede etkili olabilir.
  • Taze kökten yapılan zencefil çayı boğazı yatıştırır ve öksürüğe neden olabilecek tahrişi önler.
  • İçine biraz bal eklenmiş papatya çayı da yardımcı sizi rahatlatabilir.
  • Bir dilim limonun üzerine bir tutam karabiber tozu ekleyin ve emin. Öksürük semptomlarını azalttığına inanılmaktadır.
  • Soğan suyunu balla karıştırarak doğal bir kuru öksürük şurubu yapmayı deneyebilir ve karışımı içebilirsiniz.
  • Fesleğen yaprağı ve bal ezmesi size yardımcı olabilir.
  • Portakal suyu bağışıklığınızı güçlendirir ve semptomların hafifletilmesine yardımcı olabilir.

Bu iddiaları destekleyecek hiçbir çalışma olmadığını unutmayın. Bu öneriler popüler inanışlara dayanırlar.

Hamilelikte Kuru Öksürük İçin Ne Zaman Doktora Görünmeli?

Kuru öksürük zararsız olsa da aşağıdaki belirtilerden herhangi biriyle birlikte kalıcı kuru öksürüğünüz varsa doktorunuza danışmalısınız:

  • Soğuk
  • Uzun süreli iştah kaybı
  • Uzun bir süre için sık uykusuzluk atakları
  • Şiddetli göğüs ağrısı ile birlikte öksürük
  • 39 derece ve üzeri ateş
  • Kalıcı kuru öksürük

Bu belirtiler devam ederse ve ev ilaçları ile bile kaybolmuyorsa acilen doktorunuzu ziyaret etmeniz sizin ve bebeğinizin sağlığı açısından önemlidir.

Hamilelikte Kuru Öksürük Tedavisi

Doktorunuz kuru öksürüğün şiddetine göre muhtemelen aşağıdaki ilaçları önerecektir.

  • Anestezik boğaz pastilleri (boğaz ağrısını hafifletir)
  • Dekstrometorfan ve guaifenesin içeren öksürük damlaları (kuru öksürüğü bastırır)
  • Bebekte komplikasyonları önlemek için hepatit B ve grip aşıları da önerilmektedir.
  • Boğmaca için Tdap aşısı önerilmektedir. Doktor ayrıca bu ilaçlarla öksürük düzelmezse veya ateş eşlik ederse veya başka bir hastalıktan şüpheleniliyorsa bir doktora görünmenizi önerebilir.

Hamilelikte Kuru Öksürük Bebeği Etkiler Mi?

Plasenta bir bariyer görevi gördüğü ve büyüyen fetusa yeterli koruma sağladığı için kuru öksürük bebeği etkilemeyebilir. Ancak öksürük, soğuk algınlığı veya grip uzun süre tedavi edilmezse enfeksiyon içeriye yayılabilir ve bebeğin bilişsel gelişimini etkileyebilir ve doğumu sorunlu hale getirebilir. Bu nedenle, kuru öksürük ile ilişkili semptomları görmezden gelmeyin ve kısa sürede bir doktora kontrole gidin.

Hamilelikte Kuru Öksürük İçin Aşı Yapılabilir mi?

Hastalıkları ve komplikasyonları önlemek için hamilelik sırasında belirli aşılar güvenle yapılabilir. Bunlara Hepatit B ve mevsimsel grip aşısı dahildir. Hepatit, anneden fetüse geçebilen aktarılabilir bir hastalıktır. Grip aşısı sizi ve bebeğinizi korur. Maksimum etkinlik için grip aşıları bir doz (inaktif formu içeren) şeklinde uygulanmalıdır. Boğmaca yaşıyorsanız, doktor tarafından size bir Tdap aşısı reçete edilebilir.

Hamilelikte Kuru Öksürük Bir Komplikasyona Neden Olur Mu?

Hamileliğin sonraki aşamalarında kuru öksürüğün bazı komplikasyonlara neden olması muhtemeldir.

  • Bozulmuş uyku düzeni yaygındır ve uyku eksikliği ile ilişkili öksürük atakları vücudu zayıf ve kırılgan hale getirebilir.
  • Hamilelik sırasında uterus mesaneye aşırı baskı uyguladığında idrar kaçırma sık görülür. Kuru öksürük ile şiddetlenebilir ve bazen idrar kaçırmaya neden olabilir.
  • Kuru öksürük nedeniyle bastırılmış bağışıklık, çeşitli enfeksiyon riskini oldukça artırabilir.
  • Kuru öksürük ile ilişkili iştah azalması beslenme yetersizliklerine yol açabilir.
  • Ayrıca fiziksel, duygusal ve zihinsel strese neden olabilir.

Kuru öksürük yaygın ve zararsız olmasına rağmen, onu sürekli izlemek ve devam ederse doktorunuzun tavsiyesine başvurmak önemlidir. Sağlıklı bir diyet ve uygun dinlenme, kendinizi bu rahatsız edici durumdan korumanın anahtarıdır.

Siz de hamileliğinizde kuru öksürük problemi yaşadınız mı? Size hızlı bir rahatlama sağlayan herhangi bir çare biliyor musunuz? Deneyimlerinizi aşağıdaki yorum bölümünden okuyucularımızla lütfen paylaşın.

Gebelikte Kuru Öksürük Bebeğe Zarar Verir Mi?

Genital siğil nasıl bulaşır, nasıl tedavi edilir?

Genital siğillerin tedavi yöntemleri ile ilgili de önemli bilgiler paylaşan Op. Dr. Yasir Gözü, “Genital bölgede çıkan ve cinsel ilişki esnasında bulaşabilen genital siğiller, genital bölgede en yaygın görülen virüs türleridir. Genital bölgede siğiller çıkmasına neden olan ve HPV (Human Papillomo Virüs) denilen virüsün vücuda enfekte olmasıyla birlikte genital siğiller görülmektedir. Genellikle cinsel yolla bulaştığından dolayı cinsel yaşamında aktif kadın ve erkeklerde sık rastlanan bir sağlık problemidir.” dedi.

Genital Siğil (HPV) Nasıl Bulaşır?

HPV virüsünün enfekte olduğu kişilerle cinsel ilişkiye girildiği zaman doğrudan bulaşmaktadır. Bu virüsün vücuda enfekte olmasını cildin tahriş olması, çatlaklar, uzun süren vajinal akıntı, genital bölge ile makat çevresinde egzama kolaylaştırır.

Genital Siğil Belirtileri Neler?

Derinin üstünde kahverengi ve pembe renklerde görülen genital siğiller, küçük, yassı ve kabarık bir görünüme sahiptir. Genital siğiller birden fazla olduğu zaman karnabahara benzer bir görünümde oluşturmaktadır. Cildin nemli bölgesinde çıkan genital siğiller beyazımsı bir renge bürünürler. Ciltte genital siğil çıktığı zaman genellikle et beniyle karıştırılmaktadır. Anal bölgede çıkan genital siğiller defekasyon esnasında kanama, ağrı ve kaşıntıyla kendisini belli etmektedir.

Genital Siğil Nasıl Tedavi Edilir?

Ciltte genital siğil olduğuna dair tanının ardından tedavisine en kısa süre içerisinde başlanması gerekmektedir. Tedavinin ihmal edilmesi halinde genital siğiller hızla yayılmaktadır. Genital siğiller kadınlarda rahim ağzı kanserine neden olabildiği için özellikle kadınların genital siğilleri ciddiye alması gerekmektedir.

Elektrokoterizasyon – Elektrokoagülasyon Yöntemiyle Siğillerin Yakılması;

Genital bölgede çıkan siğillerin tedavi edilmesinde en yaygın tedavi yöntemleri arasında yer alan elektrokoterizasyon, siğillerin yakılarak tedavi edilmesi işlemidir. Bu tedavi yönteminde siğillere elektrik akımı verilerek yakılmaktadır. Bu tedavi yöntemi uygulanmadan evvel genital bölge lokal anestezi ile uyuşturulmaktadır.

Genital Siğillerin Lazerle Yakılması;

Genital siğillerin yakılmasında günümüzde en yaygın kullanılan tedavi yöntemi lazerle genital siğillerin yakılmasıdır. Her siğil çevredeki dokulara hasar vermeden teker teker lazer ışığıyla buharlaştırılmaktadır. Bu işlem, lokal anestezi ile yapıldığından ağrısız olduğu gibi tedavisi de çok kısa sürmektedir.

Genital Siğillerin Kremlerle Tedavi Edilmesi;

Genital siğilleri tedavi eden kremler kimyasal içerikli olduğundan siğilleri yakarak yok etmektedir. Bu kremler kimyasal içerikli olduğundan siğillere sürülürken etraftaki dokularla temas ettirilmemesine çok dikkat edilmelidir. Aksi takdirde etraftaki dokuların tahriş olma riski çok yüksektir.

Genital Siğillerin Kriyoterapi-Dondurma Yöntemiyle Tedavi Edilmesi;

Genital siğiller tedavi edilirken diğer tedavi yöntemlerine göre daha ağrısız olan ve lokal anesteziye gerek duyulmayan kriyoterapi-likit nitrojenle dondurma kolay bir tedavi yöntemi olsa da başarı oranı lazer tedavisiyle kıyaslandığı zaman çok düşüktür.

Genital Siğillerin Kimyasal Destrüksiyon Yöntemiyle Tedavisi;

Kimyasal destrüksiyon yöntemiyle genital siğil tedavisi uygulanırken triklorasetik asit, biklorasetik asit, podofilin ile podofilotoksin gibi kimyasal yakıcı asitler kullanılmaktadır. Kimyasal içerikli bu maddeler o kadar etkilidir ki sağlıklı ciltte dahi ciddi seviyede tahrişe neden olabilmektedir. Bu nedenle bu kimyasal içerikli maddelerin doktor kontrolü haricinde kullanılmaması gerekmektedir.

Genital Siğillerin Sistemik Sentetik A Vitaminiyle Tedavi Edilmesi;

Bu tedavi yöntemine, hastalığın ileri boyutlara vardığı ve tedavinin neredeyse imkansız olduğu durumlarda başvurulmaktadır. HPV enfeksiyonunun neden olduğu genital siğillerin zamanında tedavi edilmesi çok önemlidir. Çünkü bu virüs cilde çok hızlı yayılmaktadır. Bu nedenle tedaviye erken başlandığı takdirde siğiller ilerlemeden tedavi edilebilmektedir. Tedavi sürecinde immünoterapi ciddi fayda sağlamaktadır. Ayrıca hastanın tedavi sürecinde bağışıklık sistemini çok güçlü tutması, sağlıklı ve dengeli beslenmeye dikkat etmesi iyileşme sürecini hızlandırmaktadır.

Genital Siğillerin Yakılmasından Sonra Cinsel İlişki Nasıl Olmalı?

Genital siğiller tedavi edilirken hekimler tarafından hastaya cinsel perhiz tavsiye edilmektedir. Tedaviden sonra ise yaralar tamamen iyileşene kadar yani 5-15 gün süreyle cinsel ilişkiye girilmemelidir. Genital siğil tedavisi gören hasta iyileşse dahi HPV virüsünü partnerine bulaştırma riski halen bulunmaktadır. Birden fazla kişiyle cinsel ilişkide bulunan yani partner sayısı fazla olanların, HPV virüsünü yayma riski daha fazladır. Yine genital siğillerin eşlerle birlikte tedavi edilmesi gerekmektedir. Bu ihmal edilirse eşler genital siğilleri birbirlerine bulaştırmayı sürdürürler.

Genital Siğil Nedir?

Ağız kuruluğu neden olur, nasıl geçer? Bitkisel çözüm

Ağız kuruluğu, ağızdaki tükürük hacminin azalmasından kaynaklanan bir durumdur. Ağız kuruluğu ayrıca kserostomi olarak da adlandırılır. Kserostomi konuşmayı, yemek yemeyi ve yiyecekleri sindirmeyi zorlaştırabilir ve yetersiz beslenmeye yol açabilir. Aşırı ağız kuruluğu ve tükürük bezi disfonksiyonu, önemli kaygı , kalıcı ağız ve boğaz bozukluklarına neden olabilir ve kişinin yaşam kalitesini bozabilir.

Ağız Kuruluğu Ne Kadar Yaygındır?

Ağız kuruluğu tüm insanların yaklaşık %10’unu etkiler ve kadınlarda erkeklerden daha yaygın olma eğilimindedir. Tükürük üretimi bozuklukları en sık yaşlıları ve reçeteli ve reçetesiz ilaç kullananları etkiler.

Tükürüğün Faydaları Neler?

Tükürük, sağlıklı bir ağzın önemli bir parçasıdır ve genellikle hafife alınır. Tükürüğün kayganlaştırıcı özellikleri rahatlık sağlar ve ağız dokularını ülserlere, yaralara ve normal yeme ve konuşmaya eşlik eden diğer sürtünme hareketlerine karşı korumaya yardımcı olur. Tükürük asitleri nötralize eder ve diş çürümesine ve bakteriyel, viral veya mantar tehditlerine karşı savunmaya yardımcı olur. Tükürük, yiyecekleri sindirmeye yardımcı olur ve dişlerin remineralizasyonunu sağlar. Tükürük, tat uyaranları için bir çözücü görevi gördüğünden, bir kişinin tat alma yeteneğine de çok önemli bir katkıda bulunur. Tükürük hacmi yetersiz olduğunda bu fonksiyonların tamamı bozulur.

Ağız Kuruluğu Neden Olur?

Ağız kuruluğu sadece susamış hissetmekten daha fazlasıdır. Ağzınız çok az tükürük ürettiğinde ya da hiç tükürük salgılamadığında bu durumu yaşarsınız. Tükürük, yiyecek ve içeceklerin tadına bakmanıza ve yiyecekleri sindirmenize yardımcı olur. Yiyecek parçacıklarını dişlerinizden uzaklaştırır ve diş çürümelerini önlemeye yardımcı olur. Ağız kuruluğunun diğer adı kserostomidir.

400’den fazla ilaç türü ağız kuruluğuna neden olabilir:

  • Alerjiler ve soğuk algınlığı semptomları için reçetesiz ilaçlar,
  • Yüksek tansiyon tedavisi için kullanılan birçok reçeteli ilaç,
  • Aşırı aktif mesane,
  • Zihinsel sağlık sorunları.

Ayrıca tükürük üreten bezlere zarar verebilecek kanser radyasyonu gibi bazı tıbbi tedavilerden sonra da ağız kuruluğu yaşayabilirsiniz. Kemoterapi bazen tükürüğün kalınlaşmasına ve ağzın kurumasına neden olur.

Ağız Kuruluğu Belirtileri Neler?

Ağız kuruluğundan şikayet eden kişiler aşağıdaki semptomların bir kısmını veya tamamını yaşayabilir:

  • Ağızda kuruluk hissi
  • Boğazda kuruluk hissi , boğaz ağrısı
  • Sıkça yaşanan susuzluk
  • Konuşma, çiğneme ve yutma güçlüğü (disfaji)
  • Yutmak için sıvı içme ihtiyacının artması
  • Azalmış veya değiştirilmiş tat alma duyusu
  • Çatlamış dudaklar
  • Ses kısıklığı
  • Kuru gözler
  • Soluk diş etleri
  • Baş ağrısı, baş dönmesi
  • Ağız kokusu
  • Kalıcı öksürük
  • Kuru burun delikleri
  • Mide bulantısı
  • Ağız yaraları, ülserler
  • Protez takma zorluğu
  • Maya gibi bir mantar enfeksiyonunun göstergesi olan beyaz dil (kandidiyazis)
  • Ağız, dil veya boğazda yanma, ağrı veya karıncalanma hissi
  • Kırmızı, kanayan diş etleri, diş eti iltihabı ve periodontitis
  • Diş çürüğü – özellikle diş eti çizgisi çevresinde veya kök yüzeylerinde.

Ağız Kuruluğu İçin Hangi Doktora Gidilir?

Ağız kuruluğu için hangi doktora gideceğinizi ağız kuruluğunun nedeni belirler. Ağız kuruluğu semptomlarını fark eden bir kişi, bir konsültasyon ve muayene için önce diş hekimine danışmalıdır. Genel bir diş hekimi ilaçlar, sağlık geçmişi, yaşam tarzı, diyet ve ağız kuruluğuna neden olabilecek diğer şeyleri gözden geçirecektir. Daha sonra azalan tükürük akışını, diş ve ağız dokuları üzerindeki etkilerini belirlemek için ağız içi muayenesi yapacaktır. Ağız sağlığının yönetimi ve sürdürülmesi bu ilişkinin en önemli unsuru olacaktır.

Tükürük bezi işlev bozukluğu olduğu belirlenirse, diş hekimi, durumu iyileştirmeye yardımcı olması için tükürük bezi bozuklukları konusunda uzmanlaşmış bir Kulak Burun (KBB) uzmanına yönlendirebilir.

Ağız Kuruluğu Nasıl Geçer? Bitkisel Çözüm

Ağız kuruluğu sorunuyla mücadele etmek için bitkisel çözüm önerileri:

Aloe Vera;

Aloe vera ağız kuruluğunu tedavi ettiği ve hassas dokuları koruduğu için ağız sağlığını iyileştirir. Her gün bir bardak aloe vera suyu içerek ağız kuruluğundan kurtulabilirsiniz.

Rezene tohumu;

Rezene tohumu çayı ağız kuruluğunu tedavi etmede başarılı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.

Limon suyu;

Limon suyu, tükürük üretimini arttırmanın ve ağız kuruluğunuzu tedavi etmenin harika bir yoludur. Limonun asidik özellikleri ağzınızı kötü nefes ve mikroplardan arındırır. Bir bardak su ve bir kaşık bal içerisine tercihinize göre yarım veya tam limon sıkın. Bu karışımı için ya da dilinize taze limon ve tuz sürün.

Su;

Dehidrasyon ağız kuruluğuna neden olabilir, bu yüzden sadece ağzınızı nemlendirin. Vücudunuzun gerekli miktarda tükürük üretmesini sağlamak için sıvı alımınızı artırın. Dehidrasyon riskini artırdıkları için alkol, kafein ve gazlı içeceklerden uzak durun.

Kırmızı biber;

En iyi ilaçlardan biri olan acı biber, tükürük üretimini artırır. Ayrıca tatlı, ekşi, acı ve tuzlu farklı tatları ayırt etme yeteneğinizi de geliştirir. Acı biberi dilinize sürmeniz yeterli olacaktır. Yaşayabileceğiniz yanma hissi, tükürüğün uyarılmasına ve ağız kuruluğunun yok olmasına yol açacaktır.

Lupus hastalığı nedir, neden olur, belirtileri neler?

Lupus hastalığı otoimmün bir hastalık olarak eklemlere böbreklere, kan hücrelerine, akciğerlere, kalbe, hatta beyne zarar verebilir. Hastalığın belirtileri genel olarak diğer hastalıklarla benzerlik gösterdiği için teşhis edilmesi biraz zordur. Lupus kelebek hastalığı Kadınlarda 40 yaş altında görülme sıklığı söz konusudur. Hastalığın kalıtsallıkla bir ilgisi yoktur ve bulaşıcı bir hastalık değildir. Yüzde kolda vücutta oluşan deri döküntüleri hastalığın bulaşıcı bir hastalık olabileceği şüphesini taşısa da bu hastalık tamamen kişinin kendi bağışıklık sisteminin tabiri caiz ise zıvanadan çıkması ile ortaya çıkmaktadır. Ancak uygun tedavi ile Lupus hastalığı ya da başka bir ifade ile lupus kelebek hastalığı tedavi ile iyileştirilebilir.

Lupus Hastalığı Neden Olur?

Hastalığın sebebi araştırıldığında gen diziliminde bir bozuklukla ilişkili olduğu anlaşılmıştır fakat kesin neden ortaya konamamıştır. Bazı durumlar lupus kelebek hastalığını tetikleyebilir. Yaz aylarında çok fazla güneş ışığı altında kalmak bakteriyel bir virüs kaynaklı enfeksiyonlar kapmak, yüksek tansiyon ve antibiyotiklerin bazı yan etkileri lupus hastalığına yol açabilir

Lupus Hastalığı Belirtileri Neler?

Bu hastalık bir anda ortaya çıkabileceği gibi ağır ağır ortaya çıkabilir belirtileri şiddetli orta derecede şiddetli ya da hafif olabilir. Hiçbir iş yapılmadığı halde hızlı bir şekilde yorulmak ara sıra ortaya çıkan ateş, vücutta şişlik, eklemlerde ağrı yanaklarda kelebek şekline benzer döküntüler, stres, Raynaud sendromu ayak parmaklarının soğuk olması, nefes darlığı baş ağrıları, hafıza kaybı göğüs ağrısı gibi belirtileri vardır. Hastalık detaylı kan testi yapılarak biyokimyasal analiz ile böbrek ve karaciğer fonksiyonları incelenerek ortaya konabilir. İdrar analizi yapılarak idrarda protein sayıları ve kırmızı kan hücrelerinin sayısına dikkat edilerek teşhis edilebilir, akciğer radyografisi ve buna ek olarak da kalbin ultrasonu ile hastalık ortaya çıkarılabilir.

Lupus Kelebek Hastalığı

Lupus hastalığı yüzde kelebeğe benzer döküntüler ve lekeler bıraktığı için kelebek hastalığı adını almaktadır hastalığın tedavisi bireyden bireye değişmektedir. Hastaya eklem şişmesi durumunda ağrı kesici verilir, antienflamatuar ilaçlar bağışıklık sistemini güçlendiren ilaçlar da verilir. İlaçlara ek olarak diyet takviyeleri hormon desteği Omega 3 balık yağı ve kapsülleri, akupunktur tedavisi, eklem ağrılarının giderilmesi için ilaçlar verilerek Lupus hastalığı tedavi edilmektedir. Hastalığın kesin nedeni bilinmediği için temkinli davranarak doktorların şu Tavsiyelerine uymakta yarar vardır: sigara içiliyorsa sigarayı bırakmak, kemikleri güçlendirmek için D vitamini almak, güneşte uzun süre kalmamak, düzenli uyku, verilen ilaçları düzenli bir şekilde riayet ederek almak, ramotoloji uzmanına sık sık görünmek egzersiz yapmak bu hastalığın gelişmesini önlemek için alınacak tedbirler arasındadır.

Lupus Hastalığı Saraçoğlu Kürü

Bacak ağrısı neden olur, neyin belirtisi?

Bacak ağrısı farklı sağlık sorunlarından kaynaklanabilen ve oldukça sık görülen bir belirtidir. Bacak ağrısı nedenlerini ve yapılması gerekenleri bu videomuzda özetledim. Umarım faydalı olur.

Bacak Ağrısı Neden Olur? Hangi Hastalığın Belirtisi?

1- Atar Damar Tıkanıklığı;

Bacak ağrısının önemli nedenlerinden bir tanesi damar sertliğine bağlı olarak gelişen atardamar tıkanıklığıdır. Darlık neden ile kaslara yeterli oksijen gitmez yürürken ağrı olur ve sık sık durmak zorunda kalırsınız buna da vitrin hastalığı denir.

2- Toplar Damar Tıkanıklığı (Derin Ven Trombozu);

Bacaklardan bir tanesinde kızarıklık, şişlik, renk değişikliği ve çap artışı bacak ağrısına yol açabilir. Bu toplar damar tıkanıklığından köken alır ve buna derin ven trombozu denmektedir.

3- Nöropati;

Nöropati, yani sinir hasarı bacaklarda özellikle sistemik hastalıklardan şeker hastalığına bağlı olarak ortaya çıkar. Bacaklarda, ayakta toplu iğne batması, karıncalanma, uyuşma eşlik eder.

4- Su ve Elektrolit Kaybı;

Su, elektrik bozukluğu da yada kaybı da bacak ağrısı nedenlerinden bir tanesidir. Özellikle potasyum ve kalsiyum kaybı buna eşlik eder

5- Kanal Darlığı;

Kanal darlığı denince aklımıza spinal ya da omurilik kanal darlığı gelir. Kanaldaki darlık omuriliğe baskı yaparak bacak ağrısına neden olur.

6- Siyatik ve bel fıtığı;

Siyatik ve bel fıtığında benzer mekanizmayı kayan disk omuriliğinden çıkar sinire baskı yapar ve bacak ağrısı oluşur.

7- Artrit;

Artrit ise eklem iltihabıdır, özellikle belli bir yaşın üzerinde kadınlarda sıklıkla kalçada görülür ve bacak ağrısı yapar.

8- Kas Spazmı;

Kas spazmı sıvı ve elektrolit kaybı ve ağır egzersiz ile ortaya çıkan bacak ağrısının sebeplerindendir.

9- Stres Kırığı;

Stres kırığı ise uzun süre ayakta durma ve ağır egzersiz sonucunda sıklıkla kaval kemiğinde oluşan küçük kırıklardır ve bacak ağrısı yapar.

10- Tendinit;

Tendinit tendon iltihabıdır ve sıklıkla aşil tendonunda görülür, kızarıklık ağrı ve hassasiyet vardır. Tendon nedir diye soracak olursanız tendon, kasları kemiğe bağlayan sıkı yapılardır.

11- Varis;

Varis önemli ve sık görülen bir bacak ağrısı nedenidir. Çaplarına bakılmaksızın küçük ya da büyük damarlar varise bağlı ağrı oluşturur.

Bacak Ağrısı İçin Hangi Doktora Gidilir?

Bu listeye göre öncelikle Kalp Damar Cerrahisi doktorlarına görünüp bir doppler ultrasonografi yapıp damarları kontrol ettirmek gerekir. Eğer damarlar sağlamsa Fizik Tedavi Ortopedi ve sonunda Beyin Sinir Cerrahisi uzmanına yönlendirilir.

Ayaklarda yanma, iğne batması, uyuşma ve karıncalanma neden olur?

Ayaklarda yanma, iğne batması, uyuşma ve karıncalanma hayatınızın belirli dönemlerinde karşılaşabileceğiniz anormal hislerdir. Pekiyi, ayaklarda yanma, iğne batması, uyuşma ve karıncalanma neden olur, neyin belirtisidir, hangi doktora gidilir ve bitkisel çözümü nedir?

Ayaklarda Uyuşma, Karıncalanma İğne Batması ve Uyuşma Neden Olur?

1- Diabetik Nöropati;

Ayaklarda yanma, iğne batması, uyuşma ve karıncalanma sorunlarının çoğunluğu ‘’ NÖROPATİ ‘’ denilen sinir hasarına bağlı olarak gelişebilir. Sayısı 100’e yaklaşan Nöropati nedeni bulunmaktadır. Bunların içinde en sık görülen tipi şeker hastalığına bağlı Diabetik Nöropatidir.

Günümüzde ülkemizde şeker hastalığı çok ciddi bir sorun, şeker hastalığı % 20’nin üzerine çıkmış durumda. Şeker hastalığı uzun dönemde atar damarları ve sinirleri etkiler. İleride damar tıkanıklığı temel olmak üzere böbrek yetmezliği, bacakta kangrene kadar geniş bir alanda etkilerini gösterir.

Şeker hastalığının sık sık susma, sık idrara çıkma, gece idrara kalkma gibi bilinen belirtilerinden farklı olarak ilk belirti olarak sinir tutulumuna bağlı olarak özellikle ayaklarda, yanma, ayak tabanında yanma, parmaklarda uyuşukluk, karıncalanma ve iğne batması gibi şikâyetler olur. Bu şikâyetlerimden genelde birisi daha baskın olur. Genelde ağrı pek olmaz. Ayaklarını sağa sola vurduklarında bile pek ağrı hissetmezler. Eğer buna benzer bir yakınması varsa dâhiliye uzmanına gidip açlık kan şekeri (AKŞ), tokluk kan şekeri (TKŞ), HbA1C ve gerekirse şeker yükleme testi yaptırmalısınız.

2- Susuzluk ve Elektrolit Kaybı; 

Hepimiz yeterince su içtiğimizi iddia etmemize karşın maalesef ortalamanın altında su tüketmekteyiz. Buna bağlı olarak hem susuzluk hem de bazı önemli elektrolitler ki bunların içerisinde potasyum ve kalsiyum sayılmaktadır. Bunların eksikliği de ayaklarda yanma, iğne batması, uyuşma ve karıncalanma şikayetlerine yol açabilir.  Kayısı, kuru erik ve üzüm bunları rahatlıkla yerine koyar. Potasyum için süt, peynir yoğurt zengin besinlerdir,  incir ise hem potasyum hem de kalsiyum bakımından zengindir. Bu durumda dâhiliye uzmanına gidip kan tetkikleri yaptırabilirseniz. Ama buna gerek yok gerçekten, susuz kaldıysanız ve bu besinlerden uzaksanız su için ve bu meyveleri yiyin.

3- Siyatik: Disk: Bel Fıtığı;

Diskin yaptığı sinir basısı sonucunda bacakta, ayakta ve ayak parmaklarında bu tür yakınmalar olur. Eğer böyle bir disk sorunu varsa kişilerde bel ağrısı, ayakta yürüme de zorluk ve oturup kalkmakta da sıkıntı olur. Genelde disk sorunu olanlarda tek başına bu tür yakınmalar olmaz. Birden fazla benzer yakınma olur. Bu durumda Beyin cerrahisi uzmanına gidilmesi gerekir. EMG denilen kas tetkiki, MR ilk yapılacak tetkiklerdir. Gerektiğinde ameliyat edilebilir.

4- Vitamin Eksiklikleri;

Vitamin E, B1, B6, B12, sinirler için esas etkili maddelerdir. B12 eksikliği ve buna bağlı anemi kansızlık görülebilir. Vitamin eksiklikleri ayaklarda yanma, iğne batması, uyuşma ve karıncalanma şeklinde yakınmalar yapar. B6 vitamin fazlalığı da bazen bu tür yakınmalara neden olur. Vitamin eksikliği o kadar sık görülen bir durum değildir. Depoları tüketmek o kadar kolay değil. Bu tür bir durumda bu vitaminlerin kan değerlerine Dâhiliye doktorunda baktırabilirsiniz. Vitamin eksiklikleri mide rahatsızlıklarından kaynaklanabilir. Gerekirse endoskopi de yapılmalıdır.

5- Varis;

Bacaklarınızda varisiniz varsa, bu yakınmalar özellikle ayakta kalınca daha da çok artar. Hareketsiz masa başında ofiste çalışanlarda da görülür. Genelde bacaklarda veya ayaklarda şişlik de eşlik eder. Görünen varisiniz varsa kalp damar cerrahisi uzmanına giderek öncelikli olarak bir ultrason yaptırılmalı ve toplar damarlarda bir kaçak var mı ona bakılmalıdır. Eğer şartlar uygunsa ve damar çapı büyümüşse- kaçak varsa yakınmalar da çoksa her zaman olmasa da genelde varislere: iç varis müdahale edilir.

6- Toplardamar Tıkanıklığı;

Bu genelde ani gelişen bir durumdur. Ancak kısa bir süre böyle belirtiler görülebilir. Bacaktaki ana toplardamarda bir tıkanıklık ile oluşur. Yanma ve karıncalanmanın hemen ardından bacak davul gibi şişer renk değişikliği gösterir. Yine kalp damar cerrahına gidilmesi ve ultrason yaptırılması esastır.

7- Böbrek Yetmezliği;

Genelde altta yatan bir hastalığa (şeker hastalığı yada böbrek hasarına) bağlı olarak gelişir. Halsizlik, kansızlık, nefes darlığı, idrar miktarında azalma gibi belirtiler ile beraber özellikle ayakta karıncalanma ve üşüme gibi damar tıkanıklığına bağlı olarak de gelişebilecek yakınmalar ortaya çıkar. Ama tek başına bu şikayetler bu tür ağır bir hastalık anlamına gelmez. Böbrek yetmezliği ile Nefroloji bölümü ilgilenir. Böbrek kan testleri yapılmalıdır.

8- Buerger Hastalığı;

Buerger hastalığı sigara tüketimine bağlı olarak gelişen bir hastalıktır. Nikotine karşı gelişen alerji sonucunda damarların, sinirlerin, atar damaların ve toplar damarların etkilendiği bir durumdur. Genelde uyuşma, karıncalanma ve bacakta renk değişimi görülür. Genelde ayaklarda görülen buerger hastalığı ayak ve parmak kaybına neden olabilmektedir. Seyrek olarak el parmaklarında da görülebilir. Ultrasonografi ile teşhisi konulabilir.

9- Bağ Dokusu Hastalıkları

Bağ dokusu hastalığı ise ender görülen bir hastalıktır. Bağ dokusu vücudumuzun cimentosudur. Aklınıza gelebilecek her yerde bağ dokusu vardır. Bağ dokusu organları bir arada tutan adeta bir çimento görevi görür. Bağ dokusu hastalıkları da genelde ayaklarda yanma, uyuşma ve karıncalanmaya neden olabilmektedir.

10- Lupus Hastalığı;

Döküntü ile ortaya çıkan lupus tastalığı en sık görülen hastalıklardan birisidir. Bu sistemik bir hastalıktır. Sistemik hastalıkların belirtisi de ayaklarda karıncalanma olmasına karşın, halsizlik, ateş ve eklemlerde ağrı ile ortaya çıkar. Romatolojinin ilgi alanına girer.

Ayaklarda Uyuşma, Karıncalanma İğne Batması ve Uyuşma Tedavisi

Pekiyi bütün bunları tamamladık, doktorumuz ile görüştük, altta yatan hastalığı tespit ettik o zaman ona yönelik bir tedavi uygulanması gerekmektedir. Ama bazen nöropatik ağrılar o kadar şiddewtli olur ki, piyasada bilinen adı ile Lyrica (Pregabalin Lyrica) ve Neurontin adlı iki ilaç vardır ve bu ilaçlar oldukça ağır ilaçlardır. Ancak oldukça yararlı iki ilaçtır, kemik ağrılarında oldukça başarılıdır.

Ayaklarda Uyuşma, Karıncalanma İğne Batması ve Uyuşma Bitkisel Tedavisi

Lahana;

Beyaz lahananın dış yapraklarını kaynatıp suyunu içerseniz bu şikayetlerinizin azaldığını gözlemleyebilirsiniz.

Bitkisel çaylar;

Zencefil, tarçın, zerdeçal ve yeşil çay bu tür şikayetlerin giderilmesine yardımcı olmaktadır.

Uyarı: Sık ayakkabı giymeyin, uzun süre bacak bacak üstüne atmayın ve yüksek topuklu ayakkabılardan uzak durun.

Taze ve toz zerdeçal nasıl tüketilir?

Zerdeçal nasıl tüketilir? sıklıkla merak edilen bir konudur. Zerdeçal içeriğindeki bileşenler ile oldukça yararlı bir baharattır ancak ülkemizde fazlaca üretilmemektedir. Bize uygun mu, o da tartışılır tabi ki. Zerdeçal kullanımı son dönemde oldukça popüler hale geldi ancak bazı önemli hususların gözden kaçırıldığını düşündüğümden kendimi bu videoyu hazırlamak zorunda hissettim. Ben her şeye zerdeçal koyuyorum desem yalan olmaz bu arada. Bu videonun faydalı olacağını umuyorum.

Taze ve toz zerdeçal nasıl tüketilir?
Taze ve toz zerdeçal nasıl tüketilir?

Zerdeçal Nasıl Tüketilir?

1- Yumurta ve omlete ekleyin;

Çırpılmış yumurta veya omlete bir tutam toz zerdeçal ekleyebilirsiniz. Siz veya aileniz zerdeçal konusunda yeniyseniz, başlangıç için harika bir seçimdir çünkü renk tanıdık ve lezzet hafiftir.

2- Kavrulmuş sebzelere ekleyin;

Zerdeçalın hafif ılık ve biberli tadı özellikle karnabahar, patates ve kök sebzelere harika lezzetler katar.

3- Pilava ekleyin;

Bir tutam zerdeçal, pilavınıza harika lezzet, güzel bir renk ve hafif bir tat verir.

4- Yeşilliklerle deneyin;

Lahana, karalahana gibi sotelenmiş veya kızarmış yeşilliklerin içine zerdeçal serpin.

5- Çorbalarda kullanın;

Altın zerdeçal ile servis edildiğinde bir kase sebze veya tavuk çorbası soğuk kış gecelerinde çok daha faydalı bir gıdaya dönüşecektir.

6- Bir smoothie haline getirin;

Taze zerdeçal özellikle meyve suları ve smoothie’lerde harika olsa da, bir tutam toz zerdeçal da iyidir. Hafif keskin aroma, smoothie’lerde genellikle iyi maskelenir.

7- Altın süt yapın;

Bir fincan sütü ½ çay kaşığı zerdeçal tozu (veya 1 ½ çay kaşığı taze rendelenmiş zerdeçal) ve 1 çay kaşığı taze rendelenmiş zencefil ile bir tencerede ısıtın. 15 dakika kaynatın. Isıyı kapatın, süzün ve bir çorba kaşığı bal ile tatlandırın.

8- Izgara ve Barbekü etlerinizi marine edin;

Toz zerdeçal ile öğütülmüş kimyon, öğütülmüş zencefil, sarımsak tozu, deniz tuzu ve karabiberi karıştırın ve ızgaradan önce sığır eti, kuzu eti, tavuk, balık veya tofu üzerine sürün.

Ek Bir İpucu:

Yukarıdaki 8 farklı kullanım ile zerdeçal nasıl tüketilir? konusundaki merakınızı gidermiş olduk. Zerdeçalın sağlığa faydalarından yararlanmak istiyorsanız, onu biberle eşleştirin. Bitki uzmanları zerdeçaldan en iyi şekilde yararlanmak için karışıma %3 karabiber eklemenizi tavsiye ediyor. Karabiber, zerdeçalın biyo yararlanımını artırarak daha küçük dozları daha etkili hale getiriyor. Bu, yaklaşık 1/2 çay kaşığı öğütülmüş biber ile 1/4 fincan zerdeçalın karıştırılması anlamına geliyor. Kolaylaştırmak için, biberi zerdeçal kavanozunuza önceden karıştırabilirsiniz.

Dilde kabarcık neden çıkar, dilde çıkan kabarcıklar nasıl geçer?

Tıp literatüründe fungiform papilla olarak adlandırılan dilde kabarcık problemi, dilin üstündeki ufak yapılardır. Dilin geri kalan kısmıyla aynı renkte olduğu için dildeki kabarcıkların farkına kolaylıkla varılmaz. Dil üstündeki bu yapılar, dil dokusunu sertleştirdiği için yemek yemeyi kolaylaştırmaktadır. Dil üstündeki kabarcıklar sıcaklık sensörlerinin yanı sıra tat tomurcuklarını da içerisinde bulundurmaktadır. Ancak farklı faktörlerden dolayı dil üstündeki bu kabarcıklar genişlemekte ve büyüyebilmektedir. Dil üstündeki bu kabarcıkların genişlemesine ve büyümesine neden olan faktörler genellikle ciddi bir sağlık problemine işaret etmezler. Dildeki kabarcıklar belli bir süre geçmesine rağmen normal haline geri dönmüyor, büyüme ve yayılma sürüyor ya da yemek yemede güçlük çekiliyorsa bir hekime başvurulması ihmal edilmemelidir. Pekiyi dil arkasında ve dil kökünde kabarcıklar neden çıkar?

Dilde Kabarcık Neden Çıkar?

Dilde kabarcık ortaya çıkması farklı sağlık sorunlarına bağlı olarak görülebilir. İşte dilde kabarcık sorununa neden olan 11 sağlık problemi.

Dilin Yaralanması;

Dil yaralandığı zaman hasar gören bölgede tepki olarak şişlik oluşmaktadır. Bu şişlik ise dilde kabacık hissedilmesine neden olmaktadır. Toplumda çok sık görülen dil yaralanmaları arasında dilin yanlışlıkla ısırılması, sıcak olan yiyecek veya içeceklerin tüketimi esnasında dilin yakılması bulunmaktadır.  

Aft;

Ağız içerisinde görülen yaralar içerisinde aftlar başı çekmektedir. Dudakların iç kısmında ya da dilin üstünde aft lezyonları görülebilmektedir. Kırmızı, sarı ya da beyaz renkte görülen aft lezyonlarının ağız içerisinde ve dilde neden olduğu yaralar ağrılıdır. Aft yaraları genellikle belli bir süre kendiliğinden geçmektedir.

Oral Herpes;

Toplumda çok yaygın olan viral enfeksiyon türü Herpes Simpleks Virüsü (HSV) nedeniyle görülen oral herpes, bazı insanlarda hiçbir belirti göstermemektedir. Bazı insanlarda da dudak etrafında uçukla kendisini belli etmektedir. Ayrıca herpes virüsü nedeniyle dudak etrafı haricinde dilde ve diş etlerinde de uçuk çıkabilmektedir. Bu uçuklar ağrılı olabildiği gibi iyileşme süreci bir haftayı geçebilmektedir. Orak herpes virüsü bulaşıcı olduğundan lezyonun bulunduğu bölgeyle doğrudan temas edilmesi ya da tükürük yoluyla bulaşabilmektedir. Oral herpes virüsünün enfekte olduğu kişide uçuk gibi semptomlar görülmese dahi virüsü yayabilme riski yüksek olduğundan dikkatli olunmalıdır.

Kanser;

Dilin arka kısmında yani dil kökünde çıkan kabarcıklar çok ender rastlanan bir durum olsa da kanser habercisi olabilmektedir. Dilde kabarcık sorunu, dilin kenarlarında oluşmaktadır. Dildeki kabarcık ağrı hissine neden olmuyor ve kendisini daha sert bir yapıda hissettiriyorsa yüksek ihtimalle kansere işaret etmektedir. Yine dildeki kabarcıklar iki hafta geçmesine rağmen iyileşmediyse mutlaka bir hekime müracaat edilmelidir.

Alerji;

Dilde çıkan kabarcıkların ve dildeki şişliklerin nedenleri arasında besin alerjileri de yer almaktadır. Dilin aniden tamamen şişmesi ‘anafilaksi’ olarak adlandırılan ağır bir alerjik reaksiyona işaret edebilmektedir. Anafilaksi acil müdahale gerektirecek kadar ciddi bir sağlık problemi olduğu için belirti görüldüğü anda sağlık kuruluşuna müracaat edilmelidir.

Sifiliz;

Hayati risk doğurabilecek kadar ciddi komplikasyonlara yol açabilen sifiliz, tedavi edilebilen bakteri kaynaklı bir enfeksiyon hastalığıdır. Sağlıklı insanlar, sifiliz yarası olan bir kişiyle cinsel ilişkiye girdiği zaman sifiliz yarasıyla temas ettiği takdirde sifiliz yarası bu insanlara da bulaşmaktadır. Sifiliz enfeksiyonunun erken belirtileri arasında dilde kabarcık ve yara çıkması da bulunmaktadır.

Enfeksiyon;

Ağız ve dil bölgesinde yaşanan enfeksiyonlar dilde kabarcık çıkmasına ve ağrıya neden olabilmektedir. Isırma gibi travmalar dilin yaralanmasına neden olduğundan enfeksiyon görülme riski artmaktadır. Sağlıklı bir ağzın içerisinde dahi çok sayıda bakteri bulunmaktadır. Dil yaralandığı zamanda yaralanmanın olduğu bölgenin enfeksiyon kapması kolaylaşmaktadır. Dilde çıkan kabarcıklar ağrı ve ateşle birlikte seyrediyorsa ağır enfeksiyon geçirme riski yüksek olduğundan sağlık kontrolünden geçilmesi ihmal edilmemelidir.

Tüberküloz;

Toplumda verem olarak da bilinen tüberküloz, daha fazla akciğer sağlığını olumsuz etkileyen bir enfeksiyon türüdür. Vücutta tüberküloz geliştiği zaman sadece dilde değil, vücudun farklı bölgelerinde de yara çıkabilmektedir. Tüberküloz kaynaklı dilde yara çıkması çok nadir rastlanan bir durum olsa da bazı insanlarda enfeksiyonun habercisi olabilmektedir.

Pamukçuk;

Dilde gelişen bir tür mantar enfeksiyonu olan pamukçuğa daha fazla bebeklerde ve yaşlılarda rastlanmaktadır. Ayrıca astım tedavisi esnasında steroid inhaler kullanılıyorsa, ağız kuruluğu varsa ve bağışıklık sistemi zayıflamışsa pamukçuk gelişme riski artmaktadır. Dilde beyaz yamaya benzer lezyonlarla kendisini belli etmektedir. Pamukçuk hastalığı dilde pamuksu bir hisse neden olabilir.

Geçici Lingual Papillit;

Dil üstündeki küçük kabarcıklara papilla denilmektedir. Bu kabarcıklardaki iltihaplanma durumu ise papillit olarak adlandırılmaktadır. Dilde geçici Lingual papillit oluştuğu zamanlarda dil üstünde kırmızı ya da beyaz renkte rahatlıkla fark edilebilen kabarcıklar oluşmaktadır. Vücuttaki hormon değişimleri, stres ve bazı gıdalar dilde geçici Lingual papillit oluşumunu tetikleyebilmektedir. Geçici Lingual papillit, birkaç gün sonra kendiliğinden iyileşmektedir.

İrritasyon;

Ağız içerisindeki sağlıklı yapılar ekşi, şekerli ve asitli yiyecek ve içecekler tüketildiği zaman tahriş olmaktadır. Bu tahrişin neden olduğu irritasyon ise dilde iyileşme süreci birkaç gün alan kabarcıklar görülmesine neden olabilmektedir.

Faranjit Dilde Kabarcık Yapar Mı?

Farenjit, genellikle bakteriyel veya viral bir enfeksiyonun neden olduğu boğaz iltihabıdır (farinks olarak da bilinir). Ana semptom boğaz ağrısıdır ; diğer semptomlar ateş, öksürük, tıkanıklık, vücut ağrıları ve boyundaki şişmiş lenf düğümlerini içerebilir. Bu belirtiler hafif ila şiddetli arasında değişebilir. Ağzınızın arkasında beyaz lekeler görüyorsanız, boğaz ağrısı ile birlikte inatçı veya mukus üreten bir öksürüğünüz varsa , dilinizde veya ağzınızda kaybolmayan beyaz lekeler, kabarcıklar varsa, derhal tıbbi yardım alın.

Dildeki Kabarcıklar Nasıl Tedavi Edilir?

Dilde çıkan kabarcıklara neden olan lezyonun türüne göre tedavi farlılık göstermektedir. Dildeki pamukçuğun tedavisinde daha fazla antifungal ilaçlar kullanılmaktadır. Ağız içinde yaraya neden olan bakteriyel enfeksiyonlar ise antibiyotikler ile tedavi edilmektedir. Geçici lingual papillit ise kendiliğinden geçtiğinden herhangi bir ilaç kullanılmaz. Herpesin tamamen iyileşmesini sağlayacak tedavi yöntemi henüz bulunamasa da antiviral ilaçlar kullanılarak hastalığın tekrar nüksetme riski azaltılmaktadır.

Bağışıklık sisteminin zayıf düşmesine neden olan diyabet gibi rahatsızlıklar, dilde kabarcık çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Bağışıklık sistemini zayıf düşüren bu tür hastalıklar kontrol altına alınırsa, dil yarası oluşumu uzun süre engellenebilmektedir.

Dilde kabarcık çıkma riskini azaltan, midedeki ülser gibi yaraları daha hızlı iyileştiren ve yaralardan kaynaklı ağrı hissini hafifleten bazı uygulamalar ise şöyledir;

Ağız Bakımının Doğru Yapılması

Dil yarasının iyileşme sürecini hızlandırabilmek için ağız içerisinin hijyenik olması gerekmektedir. Ağız çalkalama suyuyla ağzın çalkalanması, diş ipinin kullanılması, dişlerin fırçalanması ağızda yara çıkma riskini azaltmaktadır. Ağız bakımının doğru yapılmasında diş kontrollerinin aksatılmaması da çok önemlidir.

Papatya Çayıyla Gargara Yapılması

Dilde çıkan yaraların hafiflemesinde ve sönmesinde soğuk papatya çayı ile gargara yapılması en etkili yöntemler arasındadır. Ayrıca papatya çayıyla yapılan gargara dildeki kabarcık sorununun iyileşme sürecini de hızlandırmaktadır.

Tuzlu Suyla Gargara Yapılması

Ağız yarasında enfeksiyon görülme riskini azaltan tuzlu su sayesinde ağız yaraları daha çabuk iyileşmektedir. Bir su bardağı ılık suyun içerisine yarım çay kaşığı tuz ilave edildikten sonra iyice karıştırılarak gargara yapılmalıdır.

Adaçayıyla Gargara Yapılması

Vücuttaki iltihaplanmayı adaçayı azaltmaktadır. İçerisine adaçayı katılan su kaynatıldıktan sonra soğuması beklenmeli ve daha sonra gargara yapılmalıdır. Adacayı ile dilde kabarcık probleminize çözüm bulabilirsiniz.

Buz

Ağız içerisindeki yaradan kaynaklı ağrı ve rahatsızlık hissini azaltmak için ağızda buz emilmesi oldukça etkilidir. Buzu emme esnasında ısırmamaya çok dikkat edilmelidir. Çünkü buz ısırıldığı zaman diş minesi çatlayabilir ya da diş kırılmasına neden olabilir.

Ağız Yarasına Bal Sürülmesi

Antibakteriyel gıdalar arasında yer alan bal, yanık yaralarının iyileşme sürecini de hızlandırmaktadır. Bu nedenle dil yarasının daha çabuk iyileşmesi için bal sürülmesi oldukça etkilidir.

Doğru Besinler Tüketilmesi

Tuzlu, ekşi, asitli ve baharatlı gıdalar dilde irritasyon riskini artırmaktadır. Ayrıca cips gibi kenarları keskin olan besinleri ise dil yaralanmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle dilde yara çıktığı zaman doğru besinlerin seçilmesi yaranın çabuk iyileşmesi için önemlidir.

Sigaranın Bırakılması

Sadece dil yarasının değil, vücuttaki diğer yaraların iyileşme sürecini de sigara içilmesi yavaşlatmaktadır. Ayrıca sigara dili tahriş etmektedir. Dilde yara çıktığı zaman sigara içilmemesi daha hızlı bir iyileşme için olmazsa olmazdır.

Dilde kabarcık çıkması birçok faktörle bağlantılı olabilmektedir. Genellikle ciddi bir sağlık problemine işaret etmeyen bu kabarcıklar, bazen de kanser gibi hayati risk taşıyan hastalıkların habercisi olabilmektedir. Dildeki kabarcıklar ve dil yarası uzun süreden beri geçmiyorsa kesinlikle bir sağlık kuruluşuna müracaat edilmelidir.  

Yüzdeki tüyleri yok etmek için 7 doğal yol

Kadın, erkek hepimizin yüzünde, alnında, boynunda, yanaklarında bıyık ve çene alanında istenmeyen tüyler oluşur ve bizi rahatsız eder. Yüzdeki kıllanma sorunu çok ciddidir ve çoğu kadın için utanç kaynağı olabilir. Bazı kadınların yüz kılları çok incedir ve bazı kadınların kılları ise tamamen hormon değişikliklerine bağlı olarak çok kalındır. Ayva tüyleri adı verilen ve sarı renkli olan bu tüyler yakından bakıldığında veya yüzümüze ışık tutulduğunda kötü bir görüntünün ortaya çıkmasına neden olur.

Kadınlarda Yüzde Tüylenme Neden Olur?

  • Hormonal problemler, her kadında tüylenmenin ana nedenlerinden biridir.
  • Yüz tüyleri de genlerden kaynaklanabilir.
  • Sağlık sorunları da yüz kıllarına neden olabilir.
  • Polikistik Over Hastalığı, kadınların yüzlerinde tüylenmeye neden olan bir sorundur.

Yüzdeki Tüyler Nasıl Yok Edilir?

Ağda veya tıraş bıçakları ile yok etmeye çalıştığımız tüyler daha güçlü olarak tekrar ortaya çıkar. Bu tüylerden kurtulmak için uygulayabileceğiniz yöntemlerden biri lazer epilasyon yöntemi iken bu yöntem dışında doğal yöntemler de vardır. Peki yüzdeki tüyler nasıl yok edilir? Yüzünüzde yer alan tüylerden kurtulmak için uygulayabileceğiniz doğal yöntemleri ve kürleri, karışımları şu şekilde sıralayalım.

Yüzdeki tüyleri yok etmek için 7 doğal yol
Yüzdeki tüyleri yok etmek için 7 doğal yol

Yüzdeki Tüyleri Yok Etmek İçin 7 Doğal Yöntem

1- Yulaf

Yarım çay kaşığı taze sıkılmış limon suyu, bir yemek kaşığı iri çekilmiş yulaf ezmesi ve bir damla balı karıştırarak bir kür elde edin. İyice karıştıracağınız kürü tüylerinizin çıkış yönünün tersine doğru yedirerek uygulayın. 20 dakika yüzünüzde tutacağınız bu kürü hafta da 3 kere uygulayın. Yüzünüze uyguladığınız karışımı ılık ve sabunlu su ile yıkayarak cilt gözeneklerinin temizlenmesini sağlamalısınız. 3. hafta sonunda tüylerden sonsuza dek kurtulduğunuzu göreceksiniz.

2- Çemen Tozu

Çemen tozu içine bir miktar su ekleyip iyice karıştırın. Elde ettiğiniz macunsuz yapıyı yüzünüze ve tüylerin yoğun olduğu yere sürün ve kuruyarak dökülmesini bekleyin. Yüzünüzden dökülen macun sonrası yüzünü yıkayın. Tüy gözeneklerinin açıldığını ve bu uygulamayı 5. defa yaptıktan sonra ay sonunda tüylerin giderek azaldığını göreceksiniz.

3- Mercimek Ve Patates Suyu Karışımı

Sarı mercimeği su içine koyup 3 saat bekletin. Elde ettiğiniz suyun içine patates suyunu sıkın ve karıştırın. Elde edilen karışım ile yüzünüzü yıkayın. Yüzünüzü yıkadıktan sonra yüzünüze ıslak veya elma sirkesi ile yıkanmış bir bez kompresi uygulayın ve cilt gözeneklerinin yanmasının önüne geçin. Hafta da 5 kere uygulayacağınız bu karışım sayesinde 1 ay sonunda tüylerinizden kurutulabilirsiniz.

4- Buğday Kepeği

Bir çay kaşığı gül suyu ile bir çorba kaşığı süt ve 2 çorba kaşığı buğday kepeğini bir araya getirip iyice karıştırın. Elde ettiğiniz karışımı yüzünüze sürün. 30 dakika kadar yüzünüzde tutacağınız bu karışım sonrasında yüzünüzü ılık su ile iyice yıkayın Hafta da 3 kere uygulayacağınız bu yöntem ile 3. haftadan itibaren tüylerinizin kendiliğinden dökülmeye başladığını göreceksiniz.

5- Portakal Kabuğu

Portakal kabuğunu kuruttuktan sonra toz haline getirin. Bir kap içine yarım su bardağı süt ekleyip içine elde ettiğiniz toz portakal kabuğunu koyun ve iyice karıştırın. Elde ettiğiniz katımsı karışımı tüylerin uzama yönü tersine sürün. Yüzünüzde 30 dakika bekleteceğiniz bu karışımı sabunlu ılık su ile yıkayarak yüzünüzden arındırın. Hafta da 4 defa tekrarlayın. 2. hafta sonunda tüylerin yarı yarıya azaldığını göreceksiniz.

6- Mısır Unu, Yumurta Ve Şeker Karışımı

Tüyleriniz için uygulayabileceğiniz karışımlardan biri de mısır unu, şeker ve yumurta karışımıdır. 1 tatlı kaşığı mısır unu, 2 adet yumurta beyazı ve 1 yemek kaşığı şekeri bir kap içinde iyice karıştırın. Macun haline getireceğiniz bu karışımı yüzünüze iyice sürün. 45 dakika yüzünüzde tutacağınız bu karışım sonrasında ılık sabunlu su ile yüzünüzü yıkayın. Hafta da 2 kere yapacağınız bu uygulama ile 4. haftadan sonra tüylerinizden kurtulabilirsiniz.

7- Zerdeçal Ve Papaya Karışımı

Bir adet papaya ve yarısı kadar zerdeçal tozunu bir kap içinde iyice karıştırıp bir macun elde ediyorsunuz.20 dakika boyunca bu macunu yüzünüze sürün ve sonrasında kolonya ile yüzünüzü temizleyin. Hafta da 3 kere uygulayacağınız bu kür ile tüylerinizden 1 ay sonunda kurtulabilirsiniz.

Medya okuryazarlığıyla

Türkiye geneli çıkan orman yangınları Antalya, Manavgat, Osmaniye, Mersin, Muğla, Fethiye ve Bodrum illerimiz ağırlıklı olmak üzere devam etmektedir. Devlet tüm kamu olarak orada görevli olup, Tarım ve Orman Bakanlığı, AFAD, İtfaiye, İl Acil Durum ekipleri il geneli, yaraları saracak olan sağlık ekiplerimiz görevlidirler. Can ve başla yapılan çalışmalarda, mümkün olduğunca az hasar verilmesi hedeflense de, çevre etkenleri, acil müdahale ekiplerinin zamanında doğru müdahalesi ve sorunun hızlı çözümü öncelikli olmaktadır. Helikopterlerimizle birlikte, Rusya’dan üç uçak hizmet alımı kapsamında 203 milyon lira karşılığı bölgeye gerekli müdahaleyi yapmaktadır. Ukrayna’dan gelen uçaklar Azerbaycan’dan gönderilen helikopter ve özel ekipler yardımlarıyla hızlı müdahale edilmektedir. 10farklı illerde İl Valilikleri tarafından ormanlara giriş engellenmiş durumdadır. Herhangi bir sabotaj iddiası ve söylentilerine istinaden gerekli tedbir alınmıştır. 4 kişi hayatını kaybedip, bunlardan biri 25 yaşında Şahin Akdemirdir. Muğla Marmaris’te çalışan ekiplere su taşıma sırasında dumandan zehirlenerek vefat etmiştir. Bugün içinde de 2 ormancının vefat haberi gelmiştir.  2019 yılında Türk Hava Kurumu Kayyum Başkanlığında yönetim de yeni düzenlemeler getirilmiş, sonrasında Rusya’dan 3 uçak hizmet alımı kapsamında 153 günlüğüne 203 milyon lira bedeliyle kiralanmıştır.

Şu an için yapılan çalışmalara bu kadar sıkı takip ile halkın bilgilendirilmesi medya kanalları ile olmaktadır. Medya Okuryazarlığı bu konuda çok önemlidir. Medya okuryazarlığının ele alınarak, doğru ölçüp, doğru tartarak, algı ve kaygı sorunu yaratmaması önemlidir.

Ortalama 4 günlük süreçte yangınlarda 66 yangın kontrol altına alınmıştır. Halen çevre ve bölge halkı, belediyeler, tüm devlet kamu yönetimi, AFAD, itfaiye, Tarım ve Orman Bakanlığı olaya anında müdahale etmek üzere gerekirse halkı tahliye edip güvenli bölgelere taşımak üzere görevlidirler.

Hayata etkisi sebebiyle afet bölgesi ilan edilen Antalya, Mersin, Osmaniye, Bodrum, Muğla ve Fethiye gibi bölgelerde halk tahliye sebebiyle korunaklı bölgelere tahliyeleri yapılmaktadır. Bölgelerde bulunan yangının gitmediği ulaşmadığı yörelerde tatiller devam etmektedir.

Bugün sevindirici 2 haber gündemimizde olup ve Tokyo olimpiyat oyunlarında altın madalya kazanan Mete Gazoz klasik yay bireysel branşında altın madalya kazanmış olup, 2016 yılında hedef koyduğunu paylaşımlarıyla karşılaşmaktayız. Voleybol milli takımımız Filenin Sultanları Çin galibiyetinin ardından ABD ve İtalya’ya hezimetiyle, son maçında Arjantin’e aldığı başarıyla karşı çeyrek finale çıkmıştır.

Ülkemizi ilgilendiren şu anda yaşadığımız süreçte, 18 Temmuz’da TBMM’nin tatile çıkması ile 1Ekimde açılacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi en son Turizm Teşvik Kanunu ve bazı ekonomiyi etkileyen torba yasaları kanun tekliflerini kabul ederek tatile girdiği sırada yangın ve sel afetleriyle karşı karşıyayız.

Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi’nde son gelişen sel olayları ile birlikte halkın yaşamış olduğu zorlukların sebepleri ve zamanında doğru müdahaleler yapılması sorunu ve iyileştirmelerin hızlı bir şekilde ele alınması gözlenmektedir.

Küresel değişen iklim değişikleri ve tüm canlıların sağlıklı hayatta kalabilmesi için acil afet önlemleriyle, şehir koordinasyonu, hızla gelişen olayları önlemede kalıcı, ülkemiz kaynaklı olan tedbirlerin gerekliliği gözlenmektedir.

2019/2020 yıllarında ortalama 170-180 arasındaki her yıl gelişen yangınlar, medyanın kullanılması aktif internetin kullanılmasıyla daha göz önüne gelmektedir

Düzensiz göç adı ile ülkemize giren mülteciler, ülke için canını dişine katan bu kadar vatandaşımız , bu ülkeyi savunan dedeleriiznin torunları iken, şu anda mülteciler olarak plajlar da denize girenler yanında yer bulamayan halkımız, ülkesinde güç durumda kalmaktadır.

Müdahalelerle gereken tedbirlerin aciliyeti, Covit 19 mücadelesiyle ve kültürel istilaya varan şehirlerimizin kültürel yozlaşması ve halkımızın haklarının ihlaline sebep olacaktır.

Türkiye’miz 3 yanı denizlerle çevrili geniş ve yeşile dayalı doğası ile harika güzelliklere ve Tarım alanlarıyla üretken coğrafyaya sahip ülkedir. Doğasıyla harika cennet vatanı değerlendirmek yeniden gereken tedbirleri alarak, kalıcı gelecek yıllara taşınan düzenlemelerin yapılması temennisiyle…

Atatürk ün Yalova’nın Yürüyen Köşkü’nün bahçesindeki ağacın kesilmemesi için, Atatürk dönem mühendislerinden yardım istemiştir. Dönem Mühendisleri ise köşkü kızaklarla kaydırarak ağacın kesilmesini önlemişlerdir. İstanbul, Yalovalı olarak bu hassasiyetle yetişenler, her bir canın, canlının kıymetini yaşarken yaşatarak bilmektedirler. Yunus Emre’nin Yaratılanı Sevelim, Yaradandan Ötürü söylemini unutmadan Sağlıklı Yaşarken, Yaşatmak hedefiyle çaba göstermektedirler. Tema Vakfının kurucusu Hayrettin Karaca’nın elleriyle diktiği fidanlar Yalova’mızın sahil boyunda güzellikleriyle yer almaktadırlar.

İnternet kullanımları ile sosyal medya kullanımlarını inceleyen All Acces sitesinde yayınlanan araştırma 2021 yılında internette 60 saniyede; 700 bin hikâye paylaşımı, 70 milyon WhatsApp ve Messenger paylaşımı, 1,6 milyar TL alışveriş, 5000 müzik paylaşımı indirme, 2 milyon Tinder, 200 milyon E posta, 200bin tweet, 500 saatlik YouTube, 28.000 film izleme olduğu tespit edilmiştir. Medya okuryazarlığının gelecek kuşaklara ve şu andaki toplumumuzdaki önemi toplumca bilinçli Medya Okuma Seviyesinin Artırılmasının gerekliliğinin önemi ortaya çıkmıştır.

Göğüs boyutunu doğal olarak büyütecek 7 egzersiz!

Meme büyüklüğü, genetik, yaşam tarzı ve vücut ağırlığının bir kombinasyonu ile belirlenir. Göğüs ölçünüzü ameliyatsız büyütmekle ilgileniyorsanız, seçenekleriniz sınırlıdır. Doğal ilaçlar olarak tanıtılan takviyeler, şifalı bitkiler, kremler, büyütme pompaları ve masajlara karşı dikkatli olun. Bunların etkili olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur. Pekiyi göğüs büyütme egzersizleri işe yarar mı?

Göğüs Büyütme Egzersizleri İşe Yarıyor Mu?

Göğüs, sırt ve omuz kaslarına odaklanan göğüs büyütme egzersizleri göğüs dokusunun arkasındaki göğüs kaslarını sıkılaştırmaya ve tonlandırmaya ve duruşunuzu iyileştirmeye yardımcı olabilir. Bu yedi egzersizi evde ağırlıklar, konserve kutuları veya kum-taş dolu bir su şişesi ile yapabilirsiniz. Evde doğal olarak göğüs büyütmek için en uygun tekniği kullandığınızdan emin olun.

Duvar Egzersizi

Duvar Egzersizi;

  1. Bir duvarın önünde durun ve avuçlarınızı göğsünüzle aynı yükseklikte duvara yaslayın.
  2. Başınız neredeyse duvara değene kadar yavaşça ve kontrollü bir şekilde ilerleyin.
  3. Başlangıç konumunuza geri dönün.
  4. Duvar egzersizini 10 ila 15 kez tekrarlayın.

Kol Daireler

Kol Daire Egzersizi

  1. Kollarınızı omuz hizasında yanlara doğru uzatın.
  2. Yavaşça bir dakika boyunca geriye doğru küçük daireler çizin.
  3. Şimdi bir dakika boyunca ileriye doğru küçük daireler çizin.
  4. Ardından, bir dakika boyunca küçük bir hareket aralığı kullanarak kollarınızı yukarı ve aşağı hareket ettirin.
  5. Arada bir mola vererek bir veya iki kez bu göğüs büyütme egzersizini tekrarlayın.

Daha gelişmiş hale getirmek için bu alıştırmaya küçük ağırlıklar ekleyebilirsiniz.

Kol presleri

Kol Pres Egzersizi

  1. Avuç içleriniz bir arada ve elleriniz göğsünüzün önünde uzatılmış halde oturun veya ayakta durun.
  2. Kollarınızı arkanıza gelene kadar açın ve geriye doğru bükün.
  3. Kollarınızı tekrar bir araya getirin.
  4. Bu göğüs büyütme egzersizini bir dakika boyunca yapın. Daha da zorlaştırmak için ağırlık veya direnç bandı kullanın.

Dua Pozu

Dua Duruşu Egzersizi

  1. Kollarınızı uzatın ve avuçlarınızı 30 saniye boyunca birbirine bastırın.
  2. Dirseklerinizi 90 derece bükün ve avuçlarınızı göğsünüzün önünde birbirine doğru 10 saniye dua pozisyonunda bastırın ve bırakın.
  3. Bunu göğüs büyütme egzersizini 15 kez tekrarlayın.

Yatay Göğüs Presi

Yatay Göğüs Egzersizi

  1. Kollarınızı vücudunuzun önünde uzatın ve 90 derecelik bir açıyla bükün.
  2. Kollarınızı olabildiğince geniş açın ve tekrar bir araya getirin. Bunu bir dakika boyunca yapın.
  3. Tüm bu göğüs büyütme egzersizlerinin sonunda dinlenin ve en az bir kez daha tekrarlayın.

Göğüs Pres Uzantıları

Göğüs Dambıl Egzersizi

  1. Resimdeki gibi sırtüstü uzanın. Her iki elinizde birer dambıl tutun ve dirseklerinizi bükerek omuzlarınızla aynı hizada olacak şekilde ellerinizi kaldırın.
  2. Kollarınızı yavaşça düzeltin ve önünüzde uzanın. Bir seferde bir kolu uzatmak isteyebilirsiniz.
  3. Ardından elinizi omuzlarınıza geri getirin ve bileklerinizi yavaşça aşağı indirin.
  4. Dirseklerinizi vücudunuzda tutun ve hareketi yavaş ve kontrollü yapın.
  5. Bu göğüs büyütme egzersizini üç set şeklinde 12 kez yapın.

Değiştirilmiş Şınavlar

Şınav Egzersizi

  1. Yere yatın ve avuçlarınızı göğsünüzün dışına gelecek şekilde koyun.
  2. Kollarınız neredeyse düz olana kadar vücudunuzu tamamen yukarı itin, ancak dirseklerinizi hafifçe bükün.
  3. Kontrollü direnç kullanarak vücudunuzu yavaşça aşağı indirin. Dirseklerinizi yanlarınızda tutun.
  4. Bu göğüs büyütme egzersizini üç set şeklinde 12 kez yapın.

Özet

Bu göğüs büyütme egzersizleri ile en iyi sonuçları elde etmek için ev ilaçlarından birkaçını egzersiz programınıza dahil etmek isteyebilirsiniz. Göğüs büyütme egzersizleri ile anında sonuç görmeyi beklemeyin ve farkın mütevazı olabileceğini unutmayın. Göğüslerinizin boyutunun adet döngünüzün neresinde olduğunuza bağlı olarak değişebileceğini göz önünde bulundurun. Dramatik sonuçlar yerine küçük iyileşme belirtileri arayın.

Göğüsleri Doğal Olarak Büyütmenin Yolları Neler?

Diş macunu ile saç rengi açılır mı? Zararlı mı?

Diş macunu ile saç rengi açılır mı? sorusuna yanıt vermeden önce saç açmanın ne olduğunu ve neden yapıldığını anlatalım. Alkali ve oksidatif bileşenler kullanarak saç rengini rengini açmaya yardımcı olan bir yöntemdir. Herhangi bir boyama işleminden kaynaklanan istenmeyen tonlardan kurtulmak için saç açma işlemi yapılır.

Saç açma işlemi doğru yapıldığında, genel görünümünüzü ve saç telinizin sağlığını da iyileştirebilir. Ancak kimyasal içerikli saç açıcı ürünlerin sık kullanımı saçlarınızın kabarmasına ve kırılmasına neden olabilir; bu nedenle saç açıcı kullanımı sırasında yeterli önlemlerin alınması gerekmektedir. Öyleyse, “diş macunu ile saç rengi açılır mı?” diye düşünüyorsanız cevabını öğrenmek için daha fazlasını okuyun!

Diş Macunu İle Saç Rengi Açılır Mı?

Bunun kesin bir cevabı yoktur. Diş macunu, tipine ve formülüne bağlı olarak saç renginizi biraz değiştirebilir (veya değiştirmeyebilir). Birçok diş macunu markası, hidrojen peroksit içerdiğinden dişlerinizi beyazlattığını iddia ediyor. Bu bileşen ayrıca ağartıcılarda ve boyalarda saç açıcı madde olarak kullanılır. Kuaförler boyamadan önce saçları açmak veya ağartmak için hidrojen peroksit solüsyonu kullanır .

Bu, insanların saçlarını açmak veya ağartmak için diş macunu sürmesinin bir nedenidir. Bu, hidrojen peroksit içeren herhangi bir diş macununun saçı açabileceği anlamına mı geliyor? Bu düşünce çok yanlıştır. Her şeyden önce, diş macunu saça uygulanmaz. Diş beyazlatma için gereken hidrojen peroksit konsantrasyonu, saç rengini açma için gerekenden çok daha düşüktür. Bu nedenle diş macununu saçınızda uzun süre bırakmak saç renginizi biraz soldurabilir ancak sonuçlar beklentilerinizi karşılamayabilir.

Ayrıca saça diş macunu sürmek güvenli değildir. Çoğu diş macunu formülü, saçı kurutup kırılmaya neden olabilecek kabartma tozu ve diğer antibakteriyel bileşenler içerir. Saça diş macunu sürmek kolaydır ancak kuru diş macununu saçtan çıkarmak oldukça zordur.

Koyu Kahverengi Saçlarımı Doğal Olarak Nasıl Açabilirim?

Limon suyu saç rengini açmanın en kolay ve en yaygın yollarından biridir. Güneşin ısısı saç tellerinin rengini açar, limon suyu da rengi eski haline döndürür, bu da güneşin saç renginizin açılmasını sağlar. Taze limon suyunu sıkın ve saçınızın kurumasını önlemek için bir çay kaşığı yağla birlikte bir sprey şişesine ekleyin.

Limon Gerçekten Saçı Açar Mı?

Cevap evet, ancak sanılanın aksine saçınızı açan limon değildir. Limon, saçlarınız daha sonra güneş ışığına maruz kaldığında saçınızın daha açık bir tona dönüşmesini sağlayacak bir bileşen görevi görür.

Saçları Açmanın Alternatif Yolları Neler

Yukarıdaki bölümde diş macunu ile saç rengi açılır mı? sorusunu yanıtladık. Piyasadaki en iyi saç açıcı olarak hala diş macununu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz çünkü diş macununu saç açıcı olarak kullanmak hem sağlıklı değildir hem de etkili sonuç elde edemezsiniz. Bununla birlikte, saç tellerinizi açmak istiyorsanız kullanabileceğiniz birkaç doğal alternatif vardır ve en iyi yanı, bunların hiçbir zararlı kimyasal içermemesidir. Yani tüm bunlar saç dostudur:

  • Tarçın ve ballı saç maskesi,
  • Papatya çayı ve limon suyu ile elma sirkesi,
  • Limonata,
  • Elma sirkesi ve balın hindistan cevizi yağı ile kombinasyonu,
  • Zeytinyağı ve bal ile saç ağartıcı,
  • Limon sulu papatya çayını deneyin,
  • Kakule ve C vitamini tabletli zeytinyağı,
  • Öğütülmüş tarçın, saç kremi ile bal ve limon suyu.

Notlar:

  • Yukarıdaki saç açma ve ağartma yöntemlerini denemeden önce, cildinizin herhangi bir reaksiyon gösterip göstermediğinden emin olmak için her zaman bir yama testi yapın.
  • Doğal veya boyalı saç renginize tutarsız tonlar verebileceğinden yukarıdaki tariflerde aşırıya kaçmayın.
  • Listelenen ev yapımı saç açma tekniklerini kullanırken daima eldiven giyin ve cilt tahrişi olasılığını önlemek için karışımın saç derinize ulaşmadığından emin olun.
  • Ayrıca, diş macununu saç uzatmak için kullanabileceğinizi düşünüyorsanız, saçlarınızı uzatmada hiçbir faydasının olmadığını bilmelisiniz.

Bunun yanında diş macunu ile saç rengini açmanın bir başka etkili yöntemi de Hidrojen Peroksit ve Karbonat kombinasyonudur. Hiç şüphesiz, pahalı kuaför salonlarını ziyaret etmeden, evinizde anında saçlarınıza daha açık tonlar verebilirsiniz.,

Saçınızdan Diş Macunu Nasıl Çıkarılır?

  • Saç kısmını kuru diş macunu ile ayırın ve saçın geri kalanından klipsleyin.
  • Kurutulmuş diş macununu yumuşatmak için ılık su kullanın ve ürünü çıkarmak için bölümü geniş dişli bir tarakla hafifçe tarayın.
  • Saçınızı şampuanlayın. Diş macunu kalıntılarını çözmek için birkaç dakika bekletin.
  • Şampuanı yıkayın ve saç yapışkan hissediyorsa 1-2 kez tekrarlayın.
  • Yıkamadan sonra saçınızı geniş dişli bir tarakla tarayın.
İlginizi Çekebilir:

Yapışkan vajinal akıntı sağlığınız hakkında ne söylüyor?

Vajinal akıntı tipik olarak vajinanızın dokularını sağlıklı ve kaygan tutma, tahrişe ve enfeksiyona karşı koruma normal sürecinin bir parçası olan mukus ve salgıların bir karışımıdır.  Normal vajinal akıntı, yapışkan ve süt beyazı ile sulu ve berrak arasında değişme eğilimindeyken, anormal vajinal akıntı olağandışı bir görünüme, dokuya veya kokuya sahip olma eğilimindedir ve genellikle kaşıntı veya rahatsızlık eşlik eder. Pekiyi, yapışkan vajinal akıntı neyin belirtisidir?

Vajinal Akıntı Nedir?

Tıpkı vücudun diğer kısımları gibi vajinanın da kendini korumak için yerleşik mekanizmaları vardır. Ölü dokuyu uzaklaştıran ve istenmeyen bakterileri ortadan kaldıran yağlama üretirler. Vajinal sıvılar, vajinal açıklıkta (Bartholin bezleri) bulunan vajinal duvarlar ve bezler tarafından salgılanır. Bartholin bezleri vajinal açıklığın her iki tarafında bulunur. Normalde küçük bir bezelye büyüklüğündedirler ve küçük tüpler yoluyla vajinaya sıvı gönderirler. Bu sıvı vulva ve vajinayı yağlar.

Serviks, her adet döngüsü boyunca tutarlılığı değişen bir sıvı (servikal mukus) üretir. Bu değişiklikler hamileliği önlemeye veya teşvik etmeye yardımcı olur.

Yapışkan Vajinal Akıntı Türleri Neler?

Vücudun hormonları servikal mukusu düzenler. Bu hormonlar adet döngüsü boyunca, hamilelik sırasında ve menopozun bir sonucu olarak değişir. Servikal mukus miktarı adet döngüsünün aşamalarına göre değişir.

Yapışkan şeffaf vajinal akıntı;

Adet döngüsünün foliküler fazı sırasında ince, berrak ve hafif yapışkan akıntı meydana gelir. Tipik olarak, servikal sıvı ilk olarak foliküler fazın ortasında fark edilir hale gelir (28 günlük bir döngüde yaklaşık yedinci gün). Kötü bir koku olmadığı sürece bu şekilde akıntı olması tamamen normaldir.

Beyaz yapışkan vajinal akıntı;

Yumurtlamadan sonra vajinadan atılan servikal sıvının rengi ve kıvamı değişmeye başlar. Berrak yapışkan bir akıntıdan kremsi ve beyaz (sütlü) veya hafif sarı olana dönüşür. Döngünün bu aşamasında normal akıntı kötü bir kokuya sahip olmamalı veya kaşıntı veya yanma gibi semptomlara neden olmamalıdır.

Kahverengi yapışkan vajinal akıntı;

Kahverengi yapışkan akıntı, temelde eski kanın karıştığı servikal mukustur. Kan havaya maruz kaldığında (özellikle zamanla) koyulaşacaktır. Çok küçük bir miktar bile servikal mukusu tuvalet kağıdında veya iç çamaşırında fark edilecek kadar koyulaştırabilir.

Bu tür bir akıntı genellikle bir süre sonra gelir. Kahverengi yapışkan vajinal akıntı, adetten hemen önce de yaygındır – düzenli kanamanın başlamak üzere olduğunun bir işareti – veya embriyo implante edildiğinde hamileliğin erken dönemlerinde görülür. Lekelenme ve kahverengi akıntı da cinsel ilişkiden sonra ortaya çıkabilir.

İlişki sonrası lekelenme, aşağıdaki sağlık durumlarından birinin işareti olabilir:

  • Atrofik vajinit olarak da adlandırılan vajinal kuruluk, menopozdan sonra azalan vajinal salgılardan kaynaklanabilir.
  • Vajinal hasar, doğumdan sonra, vajinal kuruluktan veya ilişki sırasındaki sürtünmeden kaynaklanabilir.
  • Rahim ağzı veya endometriyal polipler, rahimde veya rahim ağzı astarında iyi huylu veya kanserli olmayan büyümelerdir.
  • Servikal erozyon olarak da bilinen servikal ektropion, serviksin yüzeyinde iltihaplı bir alandır.
  • Enfeksiyonlar pelvik inflamatuar hastalık (PID) ya da cinsel yolla bulaşan enfeksiyon (STI) gibi chlamydia cinsiyet sonra tespit neden olabilir.
  • Çok nadir durumlarda, cinsel ilişkiden sonra kanama rahim ağzı veya vajina kanseri belirtisi olabilir.

Kahverengi yapışkan vajinal akıntı yaşarsanız, bunun ne zaman ve ne kadar sürdüğünü not etmek iyi bir fikirdir. Bir veya iki günden fazla devam ederse veya başka semptomlarla birlikte gelirse, daha fazla tavsiye için sağlık uzmanınız ile iletişime geçin.

Sarımsı yapışkan vajinal akıntı;

Soluk sarı yapışkan akıntı çok yaygın görülür ve oldukça normaldir, özellikle adetten hemen önce veya hemen sonra. Bununla birlikte, bu akıntı koyulaşır, kalınlaşır / tıknazlaşır veya kokmaya başlarsa enfeksiyon belirtisi olabilir.

Sarı yapışkan vajinal akıntı bazen PID, bakteriyel vajinoz veya trichomoniasis, gonore veya klamidya gibi bir cinsel yolla bulaşan enfeksiyon sonucu olabilir. Herhangi bir ek semptomla birlikte sarı yapışkan akıntı yaşarsanız, bir sağlık uzmanına başvurun.

Adet öncesi yapışkan vajinal akıntı;

Yumurtlamayı takip eden günlerde, vajinal akıntı tipik olarak ince, berrak ve kaygan bir kıvamdan (yumurta akı gibi) daha kalın, yapışkan bir akıntıya dönüşür. Daha azı da olabilir. Bunun nedeni, servikal mukusun kıvamını değiştiren ve sonunda bir dönemin başlamasına neden olan hormonal değişikliklerdir.

Hamilelik sırasında yapışkan vajinal akıntı;

Gebeliğin çok erken döneminde, normal olarak bir adet başladıktan hemen sonra vajinal akıntı miktarı artabilir. Hamilelik boyunca artan miktarda yapışkan akıntı çok yaygındır. Bu akıntı muhtemelen üçüncü trimesterde daha da artacaktır.

Doğum tarihine yaklaştıkça mukus tıkacı yerinden çıkacaktır. Bu akıntı, bu noktaya kadar yaygın olan yapışkan akıntıdan oldukça farklı olabilir. Mukus tıkacında akıntı çok kalın, jöle gibidir ve kanla boyanabilir. Bazı insanlar mukus tıkacını kalın yumurta akı veya burun akıntısından gelen mukus gibi göründüğünü tanımlar.

Hamilelik sırasında vajinal akıntıda ani bir artış yaşarsanız, acilen kadın doğum uzmanınıza başvurun. Akıntınızın rengi, kıvamı veya kokusu değişirse sağlık uzmanınıza bildirin. Bu bir enfeksiyon belirtisi olabilir. Hamilelik sırasında vajinal akıntıda ani bir artış da amniyotik sıvının sızdığının bir işareti olabilir ve mümkün olan en kısa sürede değerlendirilmesi önemlidir.

Vajinal Akıntı Neyin Belirtisi?

Yeşil vajinal akıntı neden olur, nasıl geçer? Bitkisel tedavisi

Vajinada hoş olmayan bir koku, kaşıntı ve yanma eşliğinde yeşilimsi veya sarımsı-yeşil akıntı, trikomoniyaz, vajinal enfeksiyon veya vulvovajinit, vulva ve vajinada aynı anda meydana gelen bir iltihaplanma belirtisi olabilir. Çoğu durumda, yeşilimsi akıntıya hemen hemen her zaman başka semptomlar eşlik eder ve en iyi tedavinin önerilebilmesi için en kısa zamanda bir jinekoloğa görünmelisiniz.

Yeşil Vajinal Akıntı Nedir?

Bazıları normal, bazıları anormal olarak kabul edilen bir dizi farklı vajinal akıntı yaşayabilirsiniz. Adetinizden önce ve sonra akıntı turuncu, tuğla kırmızısı veya kahverengi görünebilir. Döngünün geri kalanında akıntı genellikle berrak, beyaz, krem ​​rengi veya muhtemelen çok soluk sarıdır. Rengi parlak sarı, sarı-yeşil veya yeşil akıntıya dönüşürse, sağlığınızı değerlendirmenin zamanı gelmiştir.

Çoğu durumda, yeşil vajinal akıntı bir enfeksiyon belirtisidir. Patojenlere karşı inflamatuar bir yanıtın bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bir enfeksiyonun başlangıcında, ince, sarı akıntı görebilirsiniz. Daha sonra, daha kalın, mukus benzeri bir kıvama sahip sarımsı yeşil bir akıntıya ve son olarak çok kalın ve genellikle hoş olmayan bir kokuya sahip olan parlak veya kireç yeşili bir akıntıya dönüşür.

Vajinal akıntının pek çok türü olduğundan, sadece rengi değil, birden çok faktörü hesaba katmak önemlidir. Akıntınızın kıvamı ve kokusu ile birlikte kaşıntı, yanma ve şişme gibi semptomlarda enfeksiyonunuz olup olmadığını belirlemeye yardımcı olacaktır. Herhangi bir şüpheniz varsa veya enfeksiyon kapmış olabileceğinizi düşünüyorsanız, sağlık uzmanınızdan randevu alın.

Yeşil Vajinal Akıntıya Ne Sebep Olabilir?

Enfeksiyon, yeşil vajinal akıntının en yaygın nedenidir. Vajinayı etkileyebilecek ve anormal akıntıya neden olabilecek birçok farklı enfeksiyon türü vardır. Aşağıdakiler vajinadan yeşil akıntının en yaygın nedenleridir.

Trikomoniyaz;

Trichomoniasis veya “trich”, Trichomonas vaginalis adlı bir parazitin neden olduğu cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyondur (CYBE). Yeşilimsi akıntının en yaygın nedenidir ve tedavi edilebilir bir durumdur. Trichomoniasis ile enfekte olan kişilerin sadece yüzde 30’unun belirti ve semptomları vardır. Geri kalanı asemptomatiktir. Bazı insanların neden semptom alıp diğerlerinin almadığı belli değildir. Trich semptomlarından etkilenen kişiler aşağıdakileri yaşayabilir:

  • Kötü kokulu, sarı veya yeşil olabilen vajinal akıntı,
  • Cinsel organlarda kaşıntı, yanma, kızarıklık veya ağrı,
  • Ağrılı idrara çıkma,
  • Ağrılı ilişki.

Bu belirtilerden bir veya daha fazlasına sahipseniz, sağlık uzmanınızdan randevu alın. Sadece semptomlara dayanarak trikomoniyaz tanısı koymak mümkün değildir. Enfeksiyonu doğrulamak için laboratuvar testleri gereklidir. Trich antibiyotiklerle tedavi edilir. Enfeksiyon genellikle asemptomatik olduğundan, size trich teşhisi konduysa cinsel partnerinizi bilgilendirdiğinizden ve tedavi ettiğinizden emin olun.

Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar;

Bel soğukluğu ve klamidya, yeşil akıntıya neden olabilen diğer tedavi edilebilir cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardır. Trich gibi, bu enfeksiyonlar genellikle asemptomatiktir. Ortaya çıktıklarında, klamidya veya bel soğukluğu semptomları genellikle şunları içerir:

  • Artan vajinal akıntı,
  • Sarı veya sarı-yeşil akıntı,
  • Ağrılı idrara çıkma,
  • Ağrılı ilişki,
  • Pelvik ağrısı,
  • Dönemler arasında kanama.

Tedavi edilmediği takdirde, bu enfeksiyonlar pelvik inflamatuar hastalık (PID) adı verilen bir durum olarak rahim, rahim tüpleri (salpenjit ) ve yumurtalıklara (ooforit) yayılabilir. Tedavi edilmediği takdirde, PID üreme organlarında kalıcı hasara neden olabilir ve kısırlığa veya ektopik gebelik olasılığının artmasına neden olabilir .

Bakteriyel Vajinoz;

Bakteriyel vajinoz (BV), vajinadaki “iyi” ve “kötü” bakterilerdeki dengesizliğin neden olduğu bir durumdur. Bakteriyel vazinoz bir cinsel yolla bulaşan enfeksiyon değildir ve genellikle enfeksiyonun nedeni artan sayıda Gardnerella vaginialis ve diğer bakterilerdir. Bakteriyel vazinoz geliştirme riskini artırabilecek faktörler arasında yeni bir cinsel partnere sahip olmak, duş yapmak, sigara içmek ve genel olarak “iyi” bakteri eksikliği yer alır.

Bakteriyel vajinozun yaygın semptomları şunları içerir:

  • Kötü kokulu “balık” vajinal koku,
  • Vajinal kaşıntı,
  • İnce, beyaz, gri, sarımsı veya yeşilimsi akıntı,
  • İdrar yaparken yanma.

Bakteriyel vazinoza sahip olmak cinsel yolla bulaşan enfeksiyon kapma riskinizi artırır. Bakteriyel vazinoz olabileceğinden şüpheleniyorsanız, mümkün olan en kısa sürede sağlık uzmanınızla konuşun.

Hamilelikte Yeşil Akıntı Ne Anlama Gelir?

Hamilelik sırasında yeşil vajinal akıntı, bir sağlık kuruluşuna görünmeniz gerektiğinin bir işaretidir. Bu anormal akıntı olarak kabul edilir ve hamilelik sırasında ekstra dikkatli olmanız gerekir. Hamileyken yeşil akıntı yaşarsanız, derhal sağlık uzmanınızdan randevu alın. Yeşil akıntıya neden olan bazı enfeksiyonlar hamileliği ve bebeği tehdit eder. Örneğin, trichomoniasis’li hamile kişilerin erken doğum yapma ve ortalamadan daha düşük doğum ağırlığına sahip bebeklere sahip olma olasılığını artırmaktadır. Hamilelik sırasında mevcut olan herhangi bir enfeksiyon acil tedavi gerektirir.

Yeşil Akıntı Fark Edersem Ne Yapmalıyım?

Yeşil akıntı fark ederseniz, akıntınızdaki miktar, kıvam ve koku dahil olmak üzere diğer değişiklikleri not edin. Yeşil kokulu akıntı neredeyse kesin bir enfeksiyon belirtisidir. Yeşil akıntınız varsa hemen sağlık uzmanınıza başvurun ve vajinal akıntınızdaki değişiklikler hakkında topladığınız diğer bilgileri eklediğinizden emin olun.

Yeşil Vajinal Akıntı Nasıl Tedavi Edilir?

Çoğu durumda, yeşil akıntı enfeksiyonu gösterir ve enfeksiyonlar antibiyotiklerle tedavi edilir. Laboratuvar testleri, ne tür bir enfeksiyonunuz olduğunu (cinsel yolla bulaşan enfeksiyon, bakteriyel vajinoz veya başka bir şey) doğrulayacaktır. Enfeksiyonun türüne bağlı olarak, sağlık uzmanınız enfeksiyonu birkaç hafta içinde temizlemesi gereken antibiyotikler yazacaktır.

Doktorun Size Yeşil Vajinal Akıntı Hakkında Sorabileceği Sorular

Vajinal akıntı hakkında sağlık uzmanınızla konuşurken kendinizi rahat hissedin. Bunu bir sağlık hizmeti sağlayıcısına getirmekte kendinizi garip hissetseniz de, bu, bir şeylerin yolunda gitmediğini vücudun size söylemesinin başka bir yoludur.

Doktorunuz, yeşil vajinal akıntı ile ilgili olarak size aşağıdaki soruları sorabilir:

  • Son zamanlarda vajinal akıntıda bir artış fark ettiniz mi?
  • Vajinal akıntınızın kıvamı nedir (ince, kalın, tıknaz, mukus benzeri vs.)?
  • Vajinal akıntınız sabit mi yoksa gelip gidiyor mu?
  • Anormal akıntı ne zaman başladı?
  • Vajina içinde veya çevresinde yanma, kaşıntı, ağrı veya herhangi bir rahatsızlığınız var mı?
  • Duş alıyor musun?
  • Cinsel yolla bulaşan enfeksiyon için en son ne zaman test edildiniz?
  • Son adetiniz ne zamandı?
  • Hamile misin?
  • En son ne zaman Pap smear testi yaptırdın?

Yeşil Vajinal Akıntı Hakkında Sık Sorulan Sorular

Yeşil vajinal akıntı yaşarsanız, sorularınız olacaktır. Aşağıdaki sorular yeşil vajinal akıntı hakkında sorulan en yaygın sorulardır.

Hangi STI’ler yeşil akıntıya neden olur?

Yeşil akıntının en yaygın nedenleri cinsel yolla bulaşan enfeksiyon trikomoniyaz, klamidya ve bel soğukluğudur. Bu cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların üçü de genellikle asemptomatiktir, ancak belirti ve semptomlara neden olduklarında yeşil akıntının nedeni bunlardan biridir. Bu enfeksiyonlar antibiyotiklerle tedavi edilebilir.

Neden Kokulu Yeşil Akıntım Var?

Kokulu yeşil akıntı bir enfeksiyonu gösterir – genellikle ya yukarıda belirtilenlere benzer bir cinsel yolla bulaşan enfeksiyon veya bakteriyel vajinoz adı verilen bir durumdur. Vajinal enfeksiyonla ilişkili koku tipik olarak kötü veya “balık” kokusudur.

Çözüm

Yeşil vajinal akıntı anormaldir. Yeşil akıntı fark ettiğinizde, özellikle köpüklü, pütürlü veya mukus benzeriyse ve kötü bir kokusu varsa, acilen sağlık uzmanınıza başvurun. Cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyonun veya bakteriyel vajinozun bir işareti olabilir. Bir enfeksiyonunuz varsa, sağlık uzmanınız sizi birkaç hafta içinde temizlemesi gereken bir antibiyotik tedavisine başlayacaktır.

Yeşil Vajinal Akıntı Bitkisel Tedavisi

Evde yeşil vajinal akıntı tedavisi için bazı ipuçları:

  1. Genital bölgeyi günde 2 ila 3 kez su ile (sabun kullanmadan) yıkayın.
  2. Genital bölgedeki kaşıntıyı hafifletmek için ılık su veya guava çayı ile banyo yapın .
  3. Dar veya sentetik iç çamaşırı giymekten kaçının ve pamuklu iç çamaşırları tercih edin.

Vajinal akıntıdaki herhangi bir değişiklik, vücudunuzun sizi bir sorun olduğu konusunda uyarmasının bir yolu olabilir, bu yüzden dikkat edin ve en kısa zamanda bir jinekoloğa görünün.

Hamilelikte Vajinal Akıntının Sebebi Nedir?

Diş macunu ile burundaki siyah noktalardan kurtulmak mümkün mü?

Yaşınız ve cinsiyetiniz ne olursa olsun, herkes yaşamları boyunca siyah noktalardan mustariptir. Bu çirkin siyah noktalara sahipseniz, endişelenmeyin ve bu yazıda diş macunu ile burundaki siyah noktalardan kurtulmak için verdiğimiz tarifi uygulayın.

Siyah Nokta Nedir?

Sivilcenin hafif bir şekli olan siyah noktalar, yüzün herhangi bir yerinde görünen küçük koyu renkli topaklardır. Siyah noktalar, ölü deri hücreleri, bakteri ve sebum nedeniyle gözeneklerin tıkanması ile oluşur. Bu yumru üzerindeki cilt açık kaldığında, içinde bulunan ölü deri hücreleri oksijenle reaksiyona girerek ona koyu siyah bir renk verir.

Siyah noktalar ayrıca vücudun diğer kısımlarında da gelişebilir:

  • Omuz
  • Kol
  • Göğüs
  • Boyun

Burunda Siyah Nokta Neden Oluşur?

Burunda siyah noktaların ortaya çıkmasının sebeplerinden bazıları şunlardır:

  • Yağ bezi fazla yağ ürettiğinde,
  • Ergenlik, menstrüasyon ve hamilelik gibi bazı hormonal geçiş dönemlerinde,
  • Büyüme Propionibacterium acnes cilt üzerinde bakteri.
  • Cilt gözeneklerini tıkayan kozmetiklerin aşırı kullanımında,
  • Sık terleme gibi problemler yaşandığında burunda siyah noktalar oluşur.
Diş Macunu ile Burundaki Siyah Noktalardan Kurtulmak Mümkün Mü?
Diş Macunu ile Burundaki Siyah Noktalardan Kurtulmak Mümkün Mü?

Diş Macunu ile Burundaki Siyah Noktalardan Kurtulmak Mümkün Mü?

Burnunuzdaki siyah noktalardan kurtulmak için aşağıdaki diş macunu çözümünü deneyin.

Diş macunu ile siyah nokta temizleme;

Malzemeler;

  • Bir yemek kaşığı naneli beyaz diş macunu
  • İki çay kaşığı su
  • Pamuk topu
  • Bir kase

Hazırlanışı;

  1. İlk önce yüzünüzü musluk suyuyla temizleyin ve her zamanki gibi kurulayın.
  2. Kaseye bir yemek kaşığı diş macunu ve iki yemek kaşığı suyu dökün ve homojen hale gelinceye kadar iyice karıştırın.
  3. Daha sonra pamuk top kullanarak bu macunu burnunuzdaki siyah noktaların bulunduğu bölgeye ince bir tabaka halinde sürün.
  4. Tamamen kuruması için 3-4 dakika bekleyin.
  5. Diş macunu kuruduktan sonra, siyah noktalardan kurtulmak için burun derisini nazikçe ovalayın.
  6. Daha sonra yüzünüzü bol su ile yıkayın ve kurulayın.
  7. Bu işlemden sonra cildinize mutlaka nemlendirici veya hindistan cevizi yağı uygulayın.
  8. Bu yöntemi haftada üç kez olmak kaydıyla iki haftaya kadar tekrarlayın.

Notlar:

  • Zararlı etkilerinden kaçınmak için her zaman florür içermeyen diş macunlarını tercih edin.
  • Cildinizi tahriş edebileceğinden diş macununu burnunuzda uzun süre bırakmayın.
  • Yukarıdaki tüyoyu kullanırken diş macunu gözünüze kaçarsa hemen musluk suyuyla temizleyin. Herhangi bir iltihap oluşursa hemen doktorunuzu arayın.

Siyah Noktalar Nasıl Önlenir?

Cildinizde bu küçük yumruların olmasını istemiyorsanız, siyah noktaların oluşmasını önlemek için günlük aktivitelerinizde aşağıdaki önlemleri alın.

  • Yağ bazlı cilt bakım ürünleri kullanmaktan kaçının.
  • Dengeli bir diyet yapın ve hijyeni koruyun.
  • Sigara içmekten kaçının.
  • Yüzünüze günlük olarak bir temizleyici ve ardından bir nemlendirici uygulayın.
  • Günlük cilt bakım rejiminize eksfoliyasyon ovma ve maskeleri ekleyin.

Yukarıdaki önerileri uyguladığınızda diş macunu ile burundaki siyah noktalardan kurtulmak gibi bir derdiniz kalmayacağını garanti ederiz.

Uyarı!

  • Diş macunu, siyah noktalardan kurtulmak için popüler bir güzellik hilesidir.
  • Diş macunu siyah nokta ile savaşan bazı bileşenler içermekle birlikte, cildi tahriş edebilecek istenmeyen bileşenler de içerebilir.
  • Siyah noktaları gidermek için diş macunu kullanmak, etiket dışı bir tedavi olarak kabul edilir ve dermatologlar tarafından önerilmez.

Diş macunundaki birçok aktif bileşenin reçetesiz siyah nokta tedavilerinde de yaygın olarak bulunduğu doğru olsa da, diğer aktif bileşenlerin bazıları cildi tahriş edebilir.

Burundaki Siyah Noktalar İçin Daha İyi Tedaviler Var mı?

Burundaki siyah noktalar için daha sağlıklı tedaviler tabi ki var. Diş macununu evde siyah nokta tedavisi için kullanmak bazı durumlarda işe yarayabilir, ancak reçetesiz daha güvenli ve daha etkili tedaviler mevcuttur. Siyah noktalar için daha iyi tedaviler arasında alfa-hidroksi asitler (AHA’lar), beta-hidroksi asitler (BHA’lar) ve ayrıca nazik temizleyiciler ve eksfolyantlar bulunur. Siyah noktaların temizlenmesi hakkında daha eksiksiz bilgi için, siyah noktaların tedavisi ile ilgili ayrıntılı makalemize bakın .

Diş Macunu ile Burnumdaki Siyah Noktalardan Kurtuldum

 

Kilo vermek için yürüyüş mü koşu mu daha iyi?

Kilo vermek için yürüyüş mü koşu mu daha iyi diye araştırıyorsanız bu, sağlık, zindelik ve zayıflamak için yürüyüşe başlamaya karar verdiğiniz anlamına gelir. Sağlığınız için şimdiden harika bir attığınızı bilmenizi isteriz. Yürüyüş, kilo yönetimi ve sağlık için önerilen günlük fiziksel aktivite miktarına ulaşmanın etkili ve doğal bir yoludur.

Yürüyüş, kilo vermek için gerekli olan kalorileri ve yağları yakmanıza yardımcı olur. Tavsiye edilen yürüyüş, haftada birkaç kez olmak kaydı ile günde 60 dakikadır. Genellikle 160 kiloluk bir kişi  1,5 km yürüyüş yaptığında yaklaşık 100 kalori yakar. Yürüyüş yapmanın cazip olmasında ücretsiz olması ve pahalı spor salonu üyeliğine gerek olmadan her yerde yapılabilmesidir. Dengeli bir diyet ve yürüyüş ile birlikte hedeflerinize ulaşmaya başlayabilirsiniz.

Yürüyüşe yeni başlıyorsanız, temel bilgileri öğrenmek için kendinize biraz zaman ayırın. Yürüyüşe başladıktan sonra, kalp hastalığı, tip II diyabet, meme kanseri, kolon kanseri ve daha fazla sağlık sorunlarının riskini azaltmak için zamanla önerilen fiziksel aktivite düzeyi olan 30 dakika ila bir saat arasında yürüyüş yapabilirsiniz.

Kilo Vermek İçin Yürüyüş Mü Koşu Mu Daha Faydalı?

Yürüyüş yapmanın kilo vermek için etkili olamayacağını düşünüyor olabilirsiniz. Ancak bu pek de doğru değildir. Özellikle kilo vermek için yeni fiziksel aktiviteye başlıyorsanız koşmak vücudunuzu yıpratabilir ve koşmak herkes için ideal kilo verme egzersizi olmayabilir.

Kilo vermek için yürüyüş mü koşu mu daha faydalı? Sonuçta bu, durumunuza ve ihtiyaçlarınıza bağlıdır. Yürüme programının etkili bir egzersiz olduğunu ve uygun kalori dengesi ile kilo vermenize yardımcı olacağını aklınızdan çıkarmayın. Aslında, bir koşu planı yerine sürekli bir yürüyüş planına bağlı kalmak sizin için daha kolay olabilir.

Kilo Vermek İçin Yürüyüşe Başlamadan Önce

Bir yürüyüş programına başlarken göz önünde bulundurulması gereken birkaç şey vardır:

  • Yürümeye hazırlanmak : Bir yürüyüş programına başlamadan önce ne yapmanız gerektiğini öğrenin. Bu, tıbbi tavsiye almayı, ayakkabı ve giysi gibi temel yürüyüş ekipmanlarına harcama yapmayı ve daha fazlasını içerebilir .
  • Yürüme tekniği : Daha sonra, doğru duruşa, kolların kullanımına ve bacak hareketlerine odaklanarak iyi bir yürüme tekniği öğreneceksiniz .
  • Yürüyüş programı : Ne sıklıkta yürüneceğini, ne kadar hızlı, farklı yürüyüş türlerini ve günde 30-60 dakika seviyesine kadar ne kadar uzağa gidileceğini belirleyin.
  • Motive olmak: Kendinizi yürümeye devam etmek ve yaygın hatalardan kaçınmak için teknikleri keşfedin.

Dahil edilen tüm tavsiyeler, içeride veya dışarıda yürümek içindir. Başlangıç ​​olarak, bir egzersiz programına başlamadan önce vücudunuzun herhangi bir özel ihtiyacı olup olmadığı önemlidir. Ardından kıyafet ve ayakkabı seçimine geçebilirsiniz.

Yürüyüşe Başlamadan Önce Ne Zaman Tıbbi Kontrol Yaptırılmalı?

Aşağıdakilerden herhangi biri sizin için geçerliyse, yürüyüş programınıza başlamadan önce bir kontrol veya konsültasyon için doktorunuz ile iletişime geçin:

  • Bir yıl veya daha uzun süredir hareketsiz kaldınız,
  • Şu anda egzersiz yapmıyorsunuz ve 65 yaşın üzerindeyseniz,
  • Kalp rahatsızlığı teşhisi konulduysa,
  • Hamileyseniz,
  • Yüksek tansiyon sorununuz varsa,
  • Şeker hastasıysanız,
  • Özellikle kendinizi zorladığınızda göğüs ağrınızı oluşuyorsa,
  • Sık sık baygınlık hissediyorsanız veya şiddetli baş dönmesi nöbetleri geçiriyorsanız kilo vermek için yürüyüşe başlamadan önce sağlık kontrolünden geçilmeniz tavsiye edilir.

Kilo Vermek İçin Yürüyüş Yeterli Mi?

Yürüyüş alışkanlığı edindikten sonra günlük aktivitelerinize biraz kuvvet antrenmanı, çeşitlilik eklemek için koşu veya aralıklı antrenmanı dahil edebilirsiniz. Ancak kilo verme rutininizle birlikte kuvvet antrenmanına da odaklanmalısınız.

Kuvvet antrenmanı daha fazla kalori yakmanıza yardımcı olabilir ve metabolizmanız, kaslarınız ve daha fazlası için faydalar vardır. Yürüme rutininizde daha rahat hale geldikçe, faydalarından yararlanmak için bir güne halter eklemeyi düşünün. Alternatif olarak, ağırlıklarla yürümeyi deneyin, ancak doğru yaptığınızdan emin olun. Ağırlıklarla yürümek ayak bileği ağırlıkları olanlarda tavsiye edilmiyor.

Kilo vermek İçin Ne Kadar Yürünmeli?

Fitness uzmanları insanların günde 10.000 adım atmalarını öneriyor. Bu, günde yaklaşık 8 km yürüyüş yapmak anlamına gelir. Kilo vermek için yürüyüş yapan kişiler, her gün sürekli olarak en az 10.000 adım atmalıdır. Günde 10.000 adıma ulaşamasanız bile makul bir adım hedefi belirlemeli ve bunu başarmak için çalışmalısınız.

İnsanlar günlük hareket kalıplarından bazılarını değiştirerek her gün attıkları adım sayısını artırabilirler. Bunu yapmak için aşağıdaki ipuçlarını deneyin:

  • Asansör yerine merdivenleri kullanın,
  • Dükkanlarda, işte veya okulda aracınızı kapıdan uzağa park edin,
  • Mümkünse öğle yemeğine, işe, okula veya diğer etkinliklere yürüyerek gidin,
  • Öğlen molalarında oturmak yerine yürüyüş yapın.

Koşmak Mı Yoksa Yürümek Mi Daha Fazla Yağ Yakar?

Bacak boyu kısa olan kadınlar nasıl giyinmeli?

Bacak boyu kısa olan kadınlar için olduğu kadar, bacak boyu uzun olan kadınlar içinde güzel ve alımlı görünmek olmazsa olmazlar arasında yer alır. Cilt güzelliği, saç bakımı, makyaj ve giyim kadınların hassas olduğu noktalardır. Nasıl kozmetik ürünler tercih ederken cilt yapımıza uygun olanları tercih etmemiz gerekiyorsa kıyafet konusunda da aynı bakış açısına sahip olmamız gerekir.

Vücut yapımıza uygun olmayan giysiler bizi olduğumuzdan daha kilolu, ya da hoş olmayan bir görüntüye itebilir. Bu nedenle bedenimizi iyi tanınmalı ve o doğrultuda seçimler yapmalıyız. Herkesin vücut tipi birbirinden farklıdır. Bazı kadınlar ince ve uzun bacaklara sahipken bazıları o kadar da şanslı olmayabilir. Ancak doğru kıyafet seçimi yaptığınızda bacaklarınızı olduğundan daha uzun ve çekici göstermeniz mümkündür. Yazımızda bacak boyu kısa olan kadınların nasıl giysiler seçmesi gerektiğine dair ipuçlarını derledik.

Bacak Boyu Kısa Olanlar Nasıl Giyinmeli?

Bacak boyu kısa olan kadınlar, nasıl giyinmeli sorusunu sıkça araştırmaktadırlar. İşte bacak boyu kısa kadınlar için birkaç giyinme tüyosu;

Kalem eteklerden yana olun;

Söz konusu etek olduğunda çoğu kadın için akan sular durur. İster günlük ister özel günlerde olsun etekler kadınlar için ilk sırada gelen giysilerden biridir. Eğer bacak boyunuz kısaysa etek tercihi yaparken kalem modellerden yana olmanızda fayda vardır. Geniş kesim olan etek modelleri ne yazık ki sizi daha basık ve kısa bacaklı gösterecektir.

Elbise rahatlığını siz de yaşayın;

Elbiseler elbette sadece uzun boylu ve bacak boyu uzun olan kadınlar için üretilmedi. Ancak bu noktada dikkat etmeniz gereken şey daha çok düz renk olan elbiselerden yana tercih yapmanızdır. Bacak boyu kısa olan kadınlar için ideal elbise boyu diz altıdır. Bu sayede bacaklarınız daha uzun görünecektir. Ayrıca seçtiğiniz elbiselerin yırtmaç detayı bulunması da bacaklarınızın daha uzun görünmesi için doğru bir adımdır. Eteklerin yüksek bel olması hem belinizi daha ince gösterecek hem de bacaklarınızın uzun görünmesine katkı sağlayacaktır.

Tişört konusunda dikkatli olun;

Tişört günlük hayatımızın en temel parçasıdır. Ancak yanlış model ve uzunlukta tişört seçmek bizi olduğumuzdan daha farklı bir görünüme sokabilir. Özellikle de bacak boyundan muzdarip olan kadınların tişört seçimi yaparken bir hayli dikkatli olmasında fayda olacaktır. Çünkü uzun ve geniş olan modeller bacaklarınızı daha kısa gösterecektir. Bu nedenle kısa tişörtler sizler için doğru seçimdir. Hatta tişörtlerinizi yüksek bel etek veya pantolonlarınızın içine sokarak da kombin yapabilirsiniz.

Bacak Boyu Kısa Olan Kadınlar Nasıl Ayakkabı Giymeli?
Bacak Boyu Kısa Olan Kadınlar Nasıl Ayakkabı Giymeli?

Bacak Boyu Kısa Olan Kadınlar Nasıl Ayakkabı Giymeli?

Kısa bacaklı kadınlar her zaman pantolon ve ayakkabı renklerini karıştırmalıdır. Koyu renk pantolon giyiyorsanız, koyu renk ayakkabılar ayaklarınızın bacaklarınızın uzantısı gibi görünmesini sağlayacaktır. Bu, ayaklarınızın arkasına ulaşan ve onları ince topuklu ayakkabılarla eşleştiren uzun pantolonlar giyiyorsanız en iyi sonucu verir.

Bacak Boyu Kısa Olan Kadınlar Nasıl Pantolon Giymeli?

Pantolonlar da gardıroplarımızın olmazsa olmaz parçalarındandır. ”Bacak boyu kısa olan kadınlar için en ideal pantolon hangisidir?” diye soracak olursanız cevabımız ”İspanyol paça” olacaktır. Üst kısmı dar olan ve diz altından itibaren bol kesimde olan İspanyol paça pantolonlar bacaklarınızı daha uzun gösterecektir. Bu pantolonlar genelde topuklara kadar uzandığı için, topuklu ayakkabılarınızı da giyerek daha uzun bir görünüme sahip olabilirsiniz. Ayrıca dar ve yüksek belli jean modelleri de sizler için kurtarıcı olabilir.

Renk ve desen konusunda karasızsanız…

Çok fazla desenli, ya da rengarenk giysiler sizi biraz daha kısa gösterecektir. Genelde düz ve koyu renklerden yana olursanız bu durumun önüne rahatlıkla geçebilirsiniz. Çizgili giysiler seçerken yatay değil de dikey çizgili olan kıyafet modellerini ön planda tutmalısınız. Dar kesim ve bele oturan giysiler daima ilk tercihiniz olmalıdır.

Her kadın güzeldir ve önemli olan kişinin kendisi ile barışık olmasıdır. Bacak boyunuz kısa olabilir, ancak belki de yüzünüz çok güzeldir, ya da mükemmel saçlara sahipsinizdir. Sadece bedeninizi tanımanız ve giyim konusunda böyle ufak tefek püf noktaları uygulamanız kendinizi daha iyi hissetmeniz bakımından faydalı olacaktır.

Kısa Boylu Kadınlar Nasıl Giyinmeli?

Makyaj ile göz altı kusurlarını kapatma teknikleri neler?

Makyaj öncesinde yapılması gereken bazı işlemler, makyajın ciltte daha düzgün ve güzel durmasını sağlar. Kalıcı, kusursuz ve parlak bir makyaj için cildi makyaja hazırlamalısınız. Güzellik uzmanları cilde makyajın tam olarak oturması için bazı önerilerde bulunmaktadır. Peki bu öneriler nelerdir? Tüm detaylar haberimizde saklı…

Makyaj Öncesi Yüze Ne Sürülür?

Makyaja başlamadan önce uygulayacağınız basit yöntemler makyajınızın daha kalıcı ve etkileyici olmasını sağlamaktadır. Özellikle makyaj öncesi yüze ne sürülür dikkat edilmelidir. Dudak makyajında rujun pul pul durmasını önlemek için dudaklara peeling yapılmalıdır. Sonrasında nemlendirici sürerek dudaklar diş fırçası ile fırçalanmalıdır.

Özellikle soğuk havalarda rüzgarın etkisi ile kuruyan ciltlerde makyaj kalıntılı görünür. Bunun önüne geçmek için makyaj öncesinde yüze nemlendirici sürülmelidir. Cildin dokusunu yenileyen nemlendirici sayesinde makyaj homojen bir şekilde yüzde dağılır. Nemlendirme sonrasında yüze makyaj bazı uygulanmalıdır. Bu sayede makyaj daha kalıcı olur.

Makyaj Aynasında Hangi Ayna Kullanılır?

Makyaj yaparken olmazsa olmaz ürünlerden biri de makyaj aynasıdır. Makyaj aynası olmadan makyajı düzgün yapmak mümkün değildir. Makyaj aynası çukur ayna olmalıdır. Bu aynalar görüntüyü daha büyük göstermesinin yanında üstün kaliteli bir görüntü sunmaktadır.

Makyaj Nasıl Yapılır Sırasıyla?

Makyaj yapımının büyük özen ve dikkat gerektirdiğinden yukarıda bahsetmiştik. Makyaj yaparken takip dilen sıra çok önemlidir. Makyaja herhangi bir bölümden başlanıp ilerlenmemelidir. Bunun için makyaj nasıl yapılır sırasıyla takip edilmelidir. Makyaja yeni başlayanlar için makyajın sırasıyla nasıl yapılacağını aşağıda aktardık.

Makyaja cildi nemlendirerek başlanmalıdır. Cilt tipine uygun olan bir nemlendirici ile yüzün tamamı nemlendirilmelidir. Daha sonra genelde es geçilen makyaj bazı aşamasına geçilmelidir. Gözenek görünümünü küçülten makyaj bazı, fondötenin daha iyi oturmasını sağlar.

Makyaj bazından sonra göz bazına geçilmelidir. Göz farı uygulamadan önce göz kapaklarına makyaj bazı uygulanmalıdır. Diğer ürünler uygulanırken makyaj bazı kurumuş olur. Yüz makyaja hazırlandıktan sonra fondöten sürme aşamasına geçilmelidir. Cilt rengine ve cilt tipine uygun fondöten cilde yayılmalıdır. Fondötenden sonra kapatıcı uygulanmalıdır. Genelde göz altı morlukları için kullanılan kapatıcıyı fondötenin kapatamadığı alanlarda da kullanabilirsiniz. Fondöten ve kapatıcıyı sabitleyebilmek için pudra sürülür.

Ten makyajı bittikten sonra göz makyajına geçilir. Ten rengine uygun olan far göz kapaklarına uygulanır. Sonrasında far yardımı ile gözlerin katlamalı kısımları gölgelendirilir. Far aşamasından sonra kirpik diplerine eyeliner uygulanır. Göz makyajını tamamlayan rimel sürüldükten sonra kontür uygulamasına geçilir. En son allık ve aydınlatıcı uygulanarak makyaj tamamlanır.

Makyaj Bazı Ne İşe Yarar?

Makyaj sabitleyici anlamına gelen makyaj bazı ne işe yarar öğrendikten sonra bu ürünü çantanızdan eksik etmeyeceksiniz. Primer adı verilen makyaj bazı; sivilce, akne, siyah nokta, leke gibi cilt kusurlarının kapatılmasına yardımcı olur. Cilt yüzeyini düzleştiren makyaj bazı, makyaj malzemeleri içerisinde çok önemli bir yere sahiptir. Makyajın cilt ile bütünleşmesine yardımcı olan makyaj bazı makyajın kalıcı olmasını sağlar.

Makyaj Bazı Nasıl Kullanılır?

Makyaj bazının ne işe yaradığını aktardıktan sonra makyaj bazı nasıl kullanılır merak ettiğinizi biliyoruz. Makyaj bazı nemlendiriciden sonra ve fondötenden önce kullanılmalıdır. İlk olarak cilt tipine uygun olan makyaj bazı belirlenmelidir. Daha sonra az miktarda alınan makyaj bazı tüm yüze iyice yedirilmelidir.

Makyajla Burun Nasıl Küçük Gösterilir?

Burnunun büyüklüğünden şikayetçi olan ve bunun için cerrahi operasyon geçirmek istemeyen kişiler makyaj hilelerinden yararlanabilirler. Makyaj yaparken uygulayacağınız birkaç yöntem sayesinde burnunuzu daha küçük gösterebilirsiniz.

Öncelikle burun deliklerini küçük göstermek isteyenler bronz pudrayı fırça ile burun deliklerine dağıtmalıdırlar. Sonrasında kaşların başlangıç kısmından başlayarak burun deliklerine kadar gölgelendirme yapılmalıdır. Allık uygularken de elmacık kemikleri keskin gösterilmemelidir. Bu birkaç dokunuşla burnunuz daha küçük görünecektir.

Makyajla elmacık kemikleri nasıl belirginleştirilir?
Makyajla elmacık kemikleri nasıl belirginleştirilir?

Makyajla Elmacık Kemikleri Nasıl Belirginleştirilir?

Elmacık kemiklerini ön plana çıkarmak kolay gibi görünse de dikkat ve özen isteyen bir işlemdir. Makyajla elmacık kemikleri nasıl belirginleştirilir diyenlerin öncelikle allık ve kontur malzemelerine sahip olmaları gerekir. Belirgin elmacık kemiklerine sahip olabilmek için ten rengine yakın bir fondöten kullanılmalıdır.

Ten renginden iki kat kadar daha koyu olan fondöten elmacık kemiklerinin alt kısmına uygulanır. Daha sonra nazik bir şekilde fondötenle karıştırılarak geçişli bir ton hazırlanır. Sonrasında ise elmacık kemiklerinin üzerine vurgulama yaparak uygulanır.

Makyajla Göz Altı Kusurlarını Kapatma Teknikleri Neler?

Yorgunluk, uykusuzluk, genetik yatkınlık gibi etkenlere bağlı olarak göz altlarında morluklar ve torbalar oluşabilir. Bu durumdan rahatsız olanlar makyajla gözaltı kusurlarını kapatma teknikleri neler öğrenerek bu sorundan kurtulabilirler. Göz altlarına öncelikle uygun bir makyaj bazı sürülmelidir. Kapatıcının daha iyi dağılmasını sağlayacak olan makyaj bazı şişkinlikleri de azaltır.

Koyu halkaları kapatmak için Color Correcting tekniği önerilir. Somon-şeftali kontrast renklerini eşitleyerek kapatıcının görünümü kamufle edilir. Göz altlarındaki yoğun morluklardan yakınanlar güçlü kapatıcılar kullanmalıdır. Şişkinlik nedeni ile çukurlaşan göz altı bölgelerine bir ton açık kapatıcı uygulanmalıdır.

Yorgun görünen göz altlarından dikkatleri uzaklaştırmak için göz makyajının açık tonlarda yapılması önerilmektedir. Göz altı torbalarından şikayetçi olanlara mat bitişli pudra kullanmaları tavsiye edilmektedir. Bu sayede kapatıcı sabitlenirken göz altı torbaları yok edilir.

Makyaj Cilde Zarar Verir Mi?

Güzelliğine ve bakımına önem veren kadınlar makyajdan vazgeçmemektedirler. Makyajla daha güzel bir görünüme sahip olan kişiler, makyaj cilde zarar verir mi diye tereddüt etmektedirler. Özellikle kalitesiz makyaj malzemeleri cilde ciddi zararlar vermektedir. Bunu önlemek için güvenilir markaların kaliteli ürünleri tercih edilmelidir.

Makyaj malzemeleri kaliteli olsa da cilde zarar verme riski taşımaktadır. Sürekli makyaj yapmak derinin kalınlaşmasına neden olur. Ayrıca çok fazla makyaj yapmak erken kırışıklıklara neden olarak yaşlanmayı hızlandırır. Gözenekleri genişleten makyaj malzemeleri deride renk değişikliklerine de neden olur. Gözenekler tıkandığı zaman nefes alamayan ciltte akne ve sivilce gibi problemler görülür. Bu sorunları en aza indirmek için makyajı sürekli yapmamanız ve yaptığınız makyajı silmeden uyumamanız önerilir.

Makyaj Cildi Yaşlandırır Mı?

Uzun süre ciltte kalan makyaj nedeniyle ciltte oluşan sebumun tıkalı gözeneklerden çıkması zorlaşır. Cildin kirleri atarken kullandığı sebum ciltten çıkamadığı zaman yaşlanmayı hızlandırır. Yani makyaj dolaylı da olsa yaşlandırma etkisine sahiptir.

Makyajın Kalıcı Olması İçin Ne Yapılmalı?

Bazen dikkat edilmeden yapılan makyajlar hemen akarak bozulmaktadır. Bu durumdan şikayetçi olanlara özel makyajın kalıcı olması için ne yapılmalı araştırdık. Makyajın gün boyu kalıcı olmasına yardımcı olan ipuçları şunlardır:

  • Makyajdan önce nemlendirici sürün.
  • Su geçirmeyen ürünler tercih edin.
  • Makyaj öncesinde primer yani makyaj bazı kullanın.
  • Ruj hayranıysanız lipgloss yerine lip stain kullanın.
  • En son transparan pudra sürün.

Makyaj Islak Mendille Temizlenir Mi?

Makyaj temizleme sırasında genelde ıslak mendillerden yardım alınmaktadır. Birçok kişi ıslak mendilin cilde ve gözlere zarar verebileceğini söylemektedir. Ancak alkol içermeyen ıslak mendiller makyaj temizlemede oldukça başarılıdır. Makyaj temizleme ürünleriniz tükendiği zaman alkol içermeyen ıslak mendille makyajınızı kolayca temizleyebilirsiniz.

Makyaj Nasıl Temizlenir?

Makyajın nasıl yapıldığı kadar makyaj nasıl temizlenir konusu da çok önemlidir. Makyajı temizlemeden yatmanın cilde ciddi zararları vardır. Bu nedenle uyumadan önce makyajın temizlenmesi önerilmektedir. Makyaj temizlerken doğal içerikli losyon makyaj temizleme pamuğuna dökülür. Pamukla cilt ve gözler silmeye başlanır. Cilt temizliğinden sonra bir miktar pamuk toniklenerek cilde uygulanmalıdır. Makyaj temizleyicisi yoksa doğal yağlardan olan zeytinyağı, jojoba yağı, badem yağı ve Hindistan cevizi yağından da faydalanabilirsiniz.

Makyaj Lekesi Nasıl Çıkar?

Makyaj yaparken en can sıkıcı sorunlardan biri, makyajın kıyafete ya da herhangi bir yere bulaşmasıdır. Makyajda kullanılan fondöten ve pudra lekeleri için su ile sıvı çamaşır deterjanını karıştırın. Karışımı makyaj lekesinin üzerine dökün ve diş fırçası ile fırçalayın. Daha sonra çamaşır makinesinde yıkayarak kurutun.

Makyaj yaparken kullanılan toz ürünler kıyafete bulaştığı zaman saç kurutma makinesini soğuk ayarda lekenin üzerine tutun. Bu yöntemle geçmeyen lekeyi ince çorapla nazikçe silin. Bu sayede makyaj lekesinin zorlanmadan kıyafetten çıktığını göreceksiniz.

Göz kapağı estetiği ameliyatı nasıl yapılır?

İnsanın normal gelişim süreci içerisinde göz kapağı dokusu gerildiğinden dolayı göz kapağını destekleyen kaslar zayıflamaktadır. Kafatasında bulunan ve göz küresini yastıklayan yağ katmanlarında zamanla kayma olabilmekte ve bu kayma neticesinde yağ birikintileri göz kapaklarının alt ve üst kısımlarında birikebilmektedir. Özellikle kaş ve üst kapaklarında biriken bu yağ birikintilerinden dolayı gözaltı torbaları hem kadınlarda hem de erkeklerde sarkarak daha yaşlı görünüme neden olabilmektedir. Ayrıca deri sarkmasından dolayı periferik görünümde de azalma olmaktadır. Göz kapağında yaşanan bu tarz sorunların hafiflemesinde blefaroplasti yöntemi oldukça etkilidir. Göz kapağındaki fazla deri ve yağın alınmasından sonra sarkma azalmaktadır.

Kimler Göz Kapağı Estetiği Yaptırabilir?

Göz estetiği cerrahi bir operasyon olup, göz kapakları sarkan ve bu nedenle de görüş alanında kısıtlama yaşayan herkesin bu operasyonu yaptırmasında bir sakınca yoktur. Göz kapağı estetiği operasyonuna ideal bir aday olmak için genel sağlık durumunda bir problem olmaması, tütün ve tütün mamullerinin kullanılmaması ve prosedüre uygun gerçekçi beklentilere uygun olunması gerekmektedir. Göz enfeksiyonu, gözde başka bir sağlık problemi olması, kuru göz sendromu, kaş sarkması, tiroid ve grave rahatsızlığı gibi sağlık problemlerinin olması bu operasyon için ciddi birer engel teşkil etmektedir.

Göz kapağı estetiği operasyonu yapılmadan evvel operasyonu yapacak cerrah tarafından göz kapağı dokusunun mevcut görünümü hakkında değerlendirme yapılmalıdır. Alın ve kaş bölgesinde aşırı gevşeyen doku ile üst göz kapağı kasları olan levator kaslarındaki gerilme de üst göz kapaklarının sarkık görünmesine neden olabilmektedir. Cerrah tarafından yapılacak muayeneden sonra temel problemi kapsayan ve hastanın istediği genç görünümü sağlamak için hastaya özel tasarlanan göz kapağı kaldırma tedavisi programı yapılmaktadır.

Göz Kapağı Estetiği Ameliyatı Nasıl Yapılır?

Göz kapağı estetiği ameliyatı hasta açısından hayati risk teşkil edecek kadar ciddi bir operasyon değildir. Her bir gözün üst kısmında yer alan kıvrımda ince bir kesi oluşturulmaktadır. Daha sonrada bu izlerin doğal konturlara iyice saklanması sağlanmaktadır. Göz kapaklarının sarkık görünmesine neden olan fazla deri bu kesi sayesinde çıkarılmaktadır. Fazla derinin çıkarılmasının ardından alt kısımda yer alan kaslar sıkıştırılarak konumlandırılmakta ve göz kapaklarının aşırı şişkin görünmesine yol açan yağlarda temizlenmektedir. Tüm bu işlemlerden sonra abartılı bir düzeltme işlemi yapılmadan ve doğallığını kaybetmiş bir görünüm oluşturulmadan daha genç bir görünüm sağlamak için özel olarak gösterilen bir itinayla cilt kaldırılmaktadır. İstenilen görünüm elde edilince de ince dikişler atılarak kesiler kapatılmaktadır.

Alt göz kapağı operasyonu esnasında yaş ilerledikçe alt göz kapağında biriken yağların giderilmesine odaklanılmaktadır. Alt kirpiklerin olduğu kısımda çok gizlenmiş bir kesi yapılmaktadır. Bu kesi yağ dokusunun ve sarkan cildin aynı temizlenmesini sağladığı için pürüzsüz ve daha sıkı olan göz alanı elde edilmektedir. Gözün etrafında yer alan gevşek kaslardaki problem ise bölgede yer alan kaslar yeniden konumlandırılmakta ve sıkıştırılmaktadır. Göz kapağı estetiği operasyonu lokal yapılabileceği gibi genel anestezi uygulanarak da yapılabilmektedir.

Göz Kapağı Estetiği Sonrasında İyileşme Süreci Nasıldır?

Göz kapağı estetiği operasyonundan sonra göz ve kesilerin etrafında şişlikler ve kırmızı bir görünüm oluşabilmektedir. Yine bulanık görme, ışığa karşı hassasiyet gibi problemlerle karşı karşıya kalınabilir. Bir hayli yaygın ve geçici olan bu etkiler kendiliğinden ve çok hızlı bir şekilde geçmektedir.

Operasyondan sonra oluşan şişliğin hafiflemesinde soğuk kompresler etkili olmaktadır. Yine göz damlaları, gözlerin nemli tutulmasına yardımcı olmaktadır. Operasyondan sonraki ilk hafta içerisinde lens takılmaması, bilgisayar, televizyon gibi teknolojik aletlerden uzak durulması gözlerin yorulmaması için çok önemlidir.

Göz kapağı estetiği operasyonumdan sonra hastaların birçoğu iş başı yaparak rutin günlük aktivitelerine geri dönmektedir. Ancak tam anlamıyla iyileşme birkaç hafta sürebilmektedir. İyileşme sürecinde hasta kesinlikle eğilmemeli, kuvvetli egzersiz yapmamalı, ağır kaldırmamalı ve ağlamamalıdır. Çünkü bu tir aktivitelerden dolayı gözlere fazla kan akışı olabilmekte ve iyileşme süreci uzayabilmektedir.

Göz Kapağı Estetiği Ameliyatı Oldum

Trosyd krem vajinada, genital bölgede kullanılır mı?

Bir pişik kremi olarak bilinen Trosyd krem birçok cilt sorununu tedavi etmektedir. Kısa sürede derideki mantar lezyonlarını gideren Trosyd krem birçok bölgede kullanılabilir. Ancak kremi kullanmadan önce mutlaka doktora danışılması gerekmektedir. Şimdi sizlere Trosyd krem hakkında her türlü detayı aktaracağız.

Trosyd Krem Nedir, Ne İşe Yarar?

Toplumda pişik kremi olarak bilinen Trosyd krem nedir, ne işe yarar çok iyi bilinmemektedir. Aktif bileşeni tioconazole sayesinde mantarların büyümesini önleyen Trosyd krem; ayak mantarı, vajinal mantar, tırnak enfeksiyonları, pişik gibi cilt sorunlarında işe yaramaktadır. Harici olarak kullanılan krem kısa sürede etkisini göstermektedir. Trosyd kremin genel olarak sağladığı faydalar şu şekilde sıralanabilir:

  • Çocuklarda bez nedeniyle oluşan pişiği tedavi eder.
  • Deri enfeksiyonlarına iyi gelir.
  • Mantar tedavisinde etkilidir.
  • El, ayak mantarlarına iyi gelir.
  • Vajinal mantara iyi gelir.
  • Vücuttaki pişiklerde etkilidir.
  • Genital bölge mantarlarına iyi gelir.
  • Maya mantarının oluşturduğu enfeksiyonlara iyi gelir.
  • Derideki su kabarcıklarına iyi gelir.
  • Mantar nedeniyle oluşan kaşıntılara iyi gelir.

Trosyd Krem Nasıl Kullanılır?

Trosyd kremin ne olduğunu ve neye yaradığını aktardıktan sonra bir diğer önemli konu olan Trosyd krem nasıl kullanılır konusuna geçmek istiyoruz. Bir kremden maksimum fayda sağlayabilmek için düzenli ve doğru kullanım önemlidir. Trosyd krem doktor tavsiyesine göre kullanılmalıdır.

Trosyd kremi kullanmadan önce ellerin çok iyi bir şekilde yıkanması önerilmektedir. Doktor herhangi bir doz tavsiye etmediyse, Trosyd kremin günde iki kere kullanılması gerektiği prospektüsünde yazmaktadır. Lezyonlu bölgeye ince bir tabaka halinde sürülmeli ve düzenli olarak kullanılmalıdır. Hastalığın durumuna göre ortalama 6 hafta Trosyd krem kullanılabilir.

Trosyd Kremi Emziren Anneler Kullanabilir Mi?

Emziren annelerin kullandıkları ilaçlara dikkat etmeleri gerekmektedir. Bazı ilaçlar süt aracılığı ile bebeğe geçerek zarar verebilir. Bu nedenle emziren annelerin Trosyd kremi kullanmadan önce doktoruna danışmaları önemlidir. Trosyd krem doktor kontrolünde emzirme döneminde kullanılabilir.

Trosyd Krem Bebeklerde Kullanılır Mı?

Birçok anne Trosyd krem bebeklerde kullanılır mı tereddüt etmektedir. Bir pişik kremi olan Trosyd krem doktor kontrolünde bebeklerde kullanılabilmektedir. Bebeklerde görülen pişik ve mantarları kısa sürede tedavi etmektedir.

Dermo Trosyd Krem Vajinada Kullanılır Mı?
Dermo Trosyd Krem Vajinada Kullanılır Mı?

Dermo Trosyd Krem Vajinada Kullanılır Mı?

Mantarların tedavisinde oldukça etkili olan Trosyd krem vajinal mantar tedavisinde de kullanılmaktadır. Vajinal mantar sorunu yaşıyorsanız doktorunuza danışarak Trosyd kremi önerilen dozda kullanabilirsiniz.

Trosyd Krem Genital Bölgede Kullanılır Mı?

Mantar hastalıklarına karşı oldukça etkili olan Trosyd krem doktor gözetiminde genital bölgede kullanılabilir.

Trosyd Krem Dudağa Sürülür Mü?

Cilt üzerindeki enfeksiyonların tedavisinde kullanılan Trosyd krem dudağa sürülür mü merak edilmektedir. Dudakta meydana gelen uçuk ve diğer enfeksiyon hastalıkları için Trosyd krem kullanılmamalıdır. Yani Trosyd krem dudağa sürülmez.

Trosyd Krem Kulağa Sürülür Mü?

Mantar hastalığı bazen kulaklarda da görülmektedir. Kişiye büyük sıkıntı yaratan kulak mantarı için Trosyd krem kullanılması tavsiye edilmez. Kulak mantarı için doktorunuza uygun kremi yazdırabilirsiniz.

Trosyd Krem Açık Yaraya Sürülür Mü?

Trosyd krem ile ilgili birçok sorunun cevabı merak edilmektedir. Bunlardan biri de Trosyd kremin açık yaraya sürülüp sürülemeyeceğidir. Trosyd krem açık yaralara sürülmemelidir.

Trosyd Deri Kremi Yüze Sürülür Mü?

Trosyd krem cilt yüzeyinde oluşan pişiklerin, sivilcelerin ve çeşitli enfeksiyonların tedavisinde etkilidir. Buna bağlı olarak Trosyd krem doktor önerisiyle yüze sürülebilir.

Trosyd Krem Uçuğa İyi Gelir Mi?

Dudak kenarında çıkan uçuklar hem görüntüsü ile hem de acısı ile kişiyi rahatsız etmektedir. Enfesiyon tedavisinde etkili olan Trosyd krem uçuk tedavisinde kullanılmamaktadır.

Trosyd Krem Sivilceye İyi Gelir Mi?

Trosyd kremin sivilce tedavisinde kullanılabileceğinden yukarıda bahsetmiştik. Ancak her ihtimale karşı Trosyd kremi sivilceler için kullanmadan önce doktorunuza danışmanız tavsiye edilir.

Trosyd Krem Beyazlatır Mı?

Trosyd krem beyazlatır mı sorusunun cevabı birçok kişi şaşırtmaktadır. Aslında bir mantar ve enfeksiyon kremi olan Trosyd krem doktor kontrolünde koltuk altı kararması için kullanılabilir. Kısa sürede etkisini göreceğiniz Trosyd krem koltuk altını beyazlatır.

Trosyd Krem Egzamaya İyi Gelir Mi?

Trosyd krem egzama için kullanılabilecek bir krem değildir. Yani Trosyd krem egzamaya iyi gelmez.

Trosyd Krem Sedefe İyi Gelir Mi?

Trosyd kremin prospektüsü incelendiğinde, bu kremin sedef hastalığına iyi geldiğine dair herhangi bir bilgi yoktur. Bu nedenle doktorunuza danışarak bu konuda net bilgi alabilirsiniz.

Trosyd Krem Basura İyi Gelir Mi?

Etkili enfeksiyon ve mantar kremlerinden olan Trosyd krem basur tedavisinde kullanılmamaktadır. Basur tedavisinde etkili olan kremleri doktorunuza danışabilirsiniz.

Trosyd Krem Dolamaya İyi Gelir Mi?

Can sıkıcı hastalıklardan biri de dolama hastalığıdır. Trosyd krem dolama tedavisinde kullanılmamaktadır.

Trosyd Krem Güneş Yanığına İyi Gelir Mi?

Pişik sorununda tedavi edici görev üstlenen Trosyd krem güneş yanığına iyi gelmez. Bu nedenle güneş yanığı durumunda Trosyd kremi kullanmamalısınız.

Trosyd Krem İsiliğe İyi Gelir Mi?

Merak edilen sorulardan biri de Trosyd krem isiliğe iyi gelir mi sorusudur. Çocuklarda çok sık görülen isilik için Trosyd krem kullanılmamaktadır. İsilik görülen çocuklara çok sık duş aldırılması ve isilik bölgesine doğal gül suyu sürülmesi önerilmektedir.

Trosyd Krem ile Vajina Beyazlatma

Trosyd krem koltuk altı kararmasında kullanılan bir kremdir. Bu nedenle Trosyd krem ile vajina beyazlatma mümkün mü merak edilmektedir. Trosyd krem vajinadaki mantarlar için kullanılabilir. Ancak Trosyd krem ile vajina beyazlatmak mümkün değildir.

Trosyd Krem Kullanıcı Yorumları

Zalain krem tırnak mantarına, vajinal mantara iyi gelir mi?

Mantar ile beraber cilt enfeksiyonları ve diğer bazı rahatsızlıklarda da kullanılan Zalain kremin etken maddesi sertakonazol nitrattır. Bu etken madde sayesinde ciltteki mantarların büyümesi yavaşlar. Kasık mantarı, sakal mantarı, el mantarı, ayak mantarı ve tırnak mantarı gibi çeşitli mantar tedavilerinde Zalain krem oldukça etkilidir.

Zalain Krem Ne İşe Yarar, Nasıl Kullanılır?

Topikal antifungaldir ismi verilen maya, mantar ve küf enfeksiyonlarında kullanılan Zalain krem ne işe yarar, nasıl kullanılır detaylı olarak inceledik. 12 yaş üzeri çocuklar ve yetişkinlerde kullanılan Zalain krem genellikle ciltteki mantar enfeksiyonlarının iyileştirilmesinde kullanılır. Ayrıca yeni mantarların büyümesi de engellenir. Zalain krem genel olarak aşağıdaki durumlar için kullanılmaktadır:

  • Sporcu kaşıntısı
  • Saçkıran
  • Mantarlı cilt enfeksiyonları
  • Ayak mantarı
  • Sakal mantarı
  • Kasık mantarı
  • El mantarı

Zalain krem doktorun önerdiği şekilde kullanılmalıdır. Tam doz talimatları için ise ilaç üzerindeki etiketlere bakılmalıdır. İlacın uygulanacağı bölge temizlenir ve kurulanır. Etkilenen bölgeye eşit miktarda sürülür ve hafif bir şekilde ovalanır. Doktor tarafından belirtilmediği sürece etkilenen bölgenin kapatılmaması önerilir. Kremi kullandıktan sonra ellerinizi çok iyi bir şekilde yıkamalısınız. Zalain krem günde 2-3 kere kullanılabilir.

Zalain Krem Hamilelikte Kullanılır Mı?

Anne olma heyecanı yaşayan kadınlar, kullanacakları ilaçlara ve kremlere dikkat etmelidirler. Hamilelik döneminde yaşanan mantar enfeksiyonları anne adaylarına zor zamanlar yaşatabilir. Mantar enfeksiyonunda etkili olan Zalain krem hamilelikte kullanılır mı kesin bir veri yoktur. Bu nedenle doktor tavsiyesi olmadan bu kremin hamileyken kullanılması önerilmez.

Zalain Krem Adetliyken Kullanılır Mı?

Birçok kişi tarafından bilinen ve etkisinden memnun kalınan Zalain krem adetliyken kullanılmamalıdır. Adet döngüsü bittiği zaman Zalain kremi rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zalain Krem Emziren Anneler Kullanabilir Mi?

Zalain krem topikal olarak uygulanmaktadır. Buna rağmen kanda tespitine rastlanmamıştır. Ancak yine de yeterli veri olmadığı için emziren annelerin Zalain kremi kullanmamaları önerilmektedir.

Zalain Krem Açıldıktan Sonra Ne Kadar Kullanılır?

Zalain krem doktorun önerdiği doz şeklinde kullanılmalıdır. Kremin saklanmasına da dikkat edilmelidir. Zalain krem açıldıktan sonra ne kadar kullanılır bilinmesi ve bu süre sonunda kremin kullanılmasının durdurulması gerekir. Zalain krem açıldıktan sonra 1 aydan fazla kullanılmamalıdır.

Zalain Krem Genital Bölgede Kullanılır Mı?

Mantarların en sık rastlandığı bölüm genital bölgelerdir. Mantar tedavisinde etkili olan Zalain krem genital bölgelerdeki mantar tedavisinde kullanılabilir. Kremi gece yatmadan önce ve gün içerisinde bir kez kullanabilirsiniz. Kullanım sıklığı için doktorunuza danışınız.

Zalain Krem Vajina İçine Sürülür Mü?

Birçok krem tahrişe neden olabileceği için vajina içerisinde kullanılmaz. Bu nedenle Zalain krem vajina içine sürülür mü tereddüt edebilirsiniz. Zalain kremi vajina içerisine rahatlıkla sürebilirsiniz.

Zalain Krem Saça Sürülür Mü?

Saç dibi mantarı tedavisinde etkisi yüksek bir antifungal olarak Zalain kremi kullanabilirsiniz. Kullanım aşamasında kullanım talimatlarına uymanız önem arz etmektedir.

Zalain Krem Yüze Sürülür Mü?

Zalain kremi yüze sürmeniz için yüzünüzde mantar enfeksiyonu olması gerekmektedir. Mantar dışındaki cilt sorunları için Zalain krem kesinlikle kullanılmamalıdır.

Zalain Krem Egzamaya İyi Gelir Mi?
Zalain Krem Egzamaya İyi Gelir Mi?

Zalain Krem Egzamaya İyi Gelir Mi?

Zalain krem mantar enfeksiyonlarında etkilidir. Bu nedenle egzama tedavisinde kullanılmamaktadır.

Zalain Krem Tırnak Mantarına İyi Gelir Mi?

Zalain krem bütün mantar hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Buna bağlı olarak zalain krem tırnak mantarına iyi gelir mi sorusunun yanıtının evet olduğu anlaşılmaktadır. Tırnak mantarı ile beraber kasık mantarı, ayak mantarı, vücut mantarı gibi çeşitli mantar hastalıklarında da kullanılabilir.

Zalain Krem Uçuğa İyi Gelir Mi?

Zalain krem uçuk nedeniyle oluşan kaşıntıya iyi gelerek rahatlatabilir. Ancak direkt olarak uçuk tedavisinde kullanılmamaktadır. Uçuk için doktorunuzdan uygun kremi reçete etmesini isteyebilirsiniz.

Zalain Krem Pişik İçin Kullanılır Mı?

Zalain krem mantar oluşumunu ve gelişimini engelleyen bir kremdir. Ancak pişik rahatsızlığında bu kremin kullanılması fayda sağlamaz.

Zalain Krem Sivilceye İyi Gelir Mi?

Zalain krem sivilce ve akne için kullanılmamaktadır.

Zalain Krem Vajinal Kaşıntıda Kullanılır Mı?

Zalain krem vajinal kaşıntı da kullanılabilir. Vajinal mantara bağlı olarak vajinal kaşıntı sorunu yaşayan kişiler, Zalain kremi kullandıktan sonra rahatladıklarını ve kaşıntının azaldığını belirtmişlerdir.

Zalain Krem Basura İyi Gelir Mi?

Zalain krem basur sorunu için kullanılmaz. Bu krem mantar enfeksiyonlarının tedavisinde etkilidir.

Zalain Krem Kullanıcı Yorumları

Polivit şurup kabızlık yapar mı, boy uzatır mı?

İsminden de anlaşıldığı gibi şuruplar grubunda olan Polivit şurup ağız yoluyla alınmaktadır. Sarı renklı kutusu ile dikkat çeken Polivit şurup, dengeli olarak bir araya getirilen vitamin şurubudur. Ancak yine de doktor tavsiyesi olmadan kesinlikle kullanılmamalıdır. Polivit şurup ile ilgili merak ettiklerinizin yer alacağı yazımızı keyifle okumanızı diliyoruz.

Polivit Şurup Nedir, Ne İçin Kullanılır?

İçeriğinde 2-12 yaş aralığındaki çocukların gereksinimlerini karşılayacak vitaminler bulunan Polivit şurup nedir, ne için kullanılır aktaracağız. 100 ml’lik şişelerde satılan bu şurup ağız yoluyla alınmaktadır. Birçok çocukta farklı etkenlere bağlı olarak beslenme bozuklukları görülmektedir. Beslenme bozuklukları ise vitamin eksikliğini, yavaş kilo alımını, ani kilo kaybını ve daha birçok hastalığı beraberinde getirmektedir.

Beslenme bozukluklarına bağlı olarak görülen gelişim geriliğinde Polivit şurup önerilmektedir. Kısa sürede etkisini gösteren ve kilo vermeyi durdurarak kilo alımına yardımcı olan Polivit şurup aşağıdaki durumlarda kullanılır:

  • Yetersiz ve dengesiz beslenme
  • Günlük gerekli olan vitamin ihtiyacının alınmaması
  • Ani kilo kaybı
  • Ateş
  • Yanık
  • Kronik ateş
  • Hipertiroidizm
  • Bağırsak hastalıkları
  • Enfeksiyon hastalıkları
  • Sarılık

Polivit Şurup Ne İşe Yarar?

Birçok doktor tarafından reçete edilen Polivit şurup ne işe yarar öğrendikten sonra çocuğunuza kullanıp kullanmayacağınız konusunda doktorunuzun tavsiyesini dinlemelisiniz. Polivit şurp hem çocuklarda hem de bebeklerde görülen gelişim bozukluklarına iyi gelmektedir. Ayrıca ağır bir ameliyat geçiren, zor bir hastalıkla uğraşan ya da enfeksiyon hastalığı yaşayan çocuklarda ani kilo kaybını önler.

Şurubun içeriğinde bulunan vitaminlerin etkisi ile çocukların vücudu hızlı bir şekilde toparlanır. Yetersiz beslenme, kronik ateş, yorgunluk, halsizlik, protein eksiklikleri, safra hastalıkları gibi birçok sağlık sorununa iyi gelen Polivit şurup yorumları oldukça olumludur.

Polivit Vitamin Şurup Kilo Aldırır Mı?

Etken maddesi A, B1, B2, B6, C, D, E vitaminleri olan Polivit vitamin şurup kilo aldırır mı merak edilmektedir. İçeriğindeki yüksek vitaminler sayesinde iştah açma özelliği bulunan polivit şurup kilo aldırır. Vitamin eksikliği nedeni ile iştahsızlık görülen çocuklarda bu vitamin eksikliğini gidererek iştahsızlığa son verir.

Polivit Şurup Yetişkinlerde Kullanılır Mı?

Çocuklarda olan olumlu etkisi görülen Polivit şurup yetişkinlerde de kullanılabilir. Farklı sebeplere bağlı olarak yaşanan vitamin eksikliklerinde önerilen Polivit şurubu doktorunuz önermeden kullanmamanız tavsiye edilmektedir.

Polivit Şurup Uyku Yapar Mı?

Birçok şurup ve ilacın yan etkileri olabilmektedir. Bu yan etkilerden biri de uykudur. Polivit vitamin şurubunu kullananlar Polivit şurup uyku yapar mı araştırmaktadır. Polivit şurubun prospektüsü incelendiğinde, şurubun çok az miktarda uyku yapabileceği görülmektedir. Bu sayede bebeklerde ve çocuklarda büyümeyi desteklemektedir.

Polivit Şurup Kabızlık Yapar Mı?

Multivitaminlerin genelde bazı yan etkileri olmaktadır. Bir multivitamin olan polivit şurup kullanılan bebeklerde ve çocuklarda ishal ve kabızlık görülme ihtimali yüksektir. Her çocukta bu durum yaşanmayabilir.

Polivit Şurup Boy Uzatır Mı?

Çocukların uzun boylu olmasında özellikle genetik etkenler ön plandadır. Ancak bazı takviyeler az da olsa boy uzamasını desteklemektedir. Aileler tarafından vitamin desteği amacıyla kullanılan Polivit şurup boy uzatır mı merak edilmektedir. Gelişim geriliği için kullanılan polivit şurup kilo aldırırken boy uzamasını da desteklemektedir.

Polivit Şurup Nasıl Kullanılır?

Vitamin de olsa her ilacın ya da şurubun doktor önerisine göre kullanılması tavsiye edilmektedir. Polivit şurup kullanılmadan önce çok iyi bir şekilde çalkalanmalıdır. Şurup için kaşık yerine kutunun içindeki doz ölçeği kullanılmalıdır. Doktor tarafından herhangi bir kullanım önerisi yapılmadıysa şurubun prospektüsüne bakılmalıdır. Sizler için ilacın prospektüsünü incelediğimizde;

  • 0-1 yaş arası bebeklerde günlük 1 ölçek (5 ml)
  • 1-5 yaş arası çocuklarda günlük 1,5 ölçek (7,5 ml)
  • 5 yaşından büyüklerde ve yetişkinlerde günlük 2 ölçek (10 ml)
  • Emziren annelerde ve hamilelerde günlük 2 ölçek (10 ml) kullanılması tavsiye edilmektedir.

Polivit Şurup Açıldıktan Sonra Ne Kadar Kullanılır?

Polivit şurup açıldıktan sonra dikkatlice saklanmalıdır. Polivit şurup açıldıktan sonra ne kadar kullanılır kesinlikle bilinmelidir. Polivit şurup açıldıktan sonra 1 ay içerisinde tüketilmelidir. 1 ay sonrasında şurubu kullanmaya devam edilmemelidir.

Polivit Şurup Reçetesiz Alınır Mı?

Polivit şurup hem reçeteli hem de reçetesiz alınabilir. Eczanelerden ve online satış sitelerinden alabileceğiniz Polivit şurubu doktor tavsiyesi olmadan kullanmayınız.

Polivit Şurup Kediye Verilir Mi?

Bir vitamin olan Polivit şurup kediye verilir mi sorusuna evet yanıtı verildiğinde şaşırabilirsiniz. Kedilere vitamin takviyesi yapılması gerektiğinde kullanılan polivit şurubu bir veteriner önerisine göre kedinize kullanmalısınız.

Polivit Şurup Günde Kaç Defa Verilir?

Polivit şurubun ne kadar kullanılacağı, kullanılacak kişinin yaşına göre değişmektedir. Bu konuda doktorunuzdan tavsiye almanız çok daha güvenlidir. Ancak şurubun içeriğine göre; 3 ay -1 yaş arası bebeklerde günde bir kere 1 ölçek, 1-5 yaş arasında günde 1,5 ölçek, 5 yaşından büyük çocuk ve yetişkinlerde ise günde iki ölçek kullanılmalıdır.

Çocuğum İçin Vitamin Kullanmalı Mıyım?

Furacin krem sivilceye iyi gelir mi, yüze sürülür mü?

Furacin kremin etken maddesi Nitrofurazondur. Antiseptik bir ilaç olan bu krem, ameliyat sonrasında yaraların enfeksiyon kapmaması için kullanılmaktadır. Ancak tek kullanım alanı bu değildir. Bu yazımızda Furacin krem ile ilgili aklınızdaki tüm soruları yanıtlamayı hedefliyoruz.

Furacin Krem Nedir, Niçin Kullanılır?

Bir cilt kremi olan Furacin, cilt yüzeyinde oluşan bakterilerin büyümesini ve çoğalmasını engelleyen bir kremdir. Antiseptik özelliğe sahip olan Furacin krem nedir, niçin kullanılır sorularının yanıtını hemen vereceğiz. Genelde ameliyat sonrasında oluşan yaraların hızla iyileşmesi ve enfeksiyon kapmaması için kullanılan Furacin krem aşağıdaki durumlar için de kullanılmaktadır:

  • Vücudun mikroplara karşı dirençli olmasını sağlar.
  • Deri bozukluğuna iyi gelir.
  • İltihabın sökülmesine iyi gelir.
  • Deri üzerindeki deformasyonu engeller.
  • Ameliyat sonrası dikiş izlerini iyileştirir.
  • Yara enfeksiyonlarına iyi gelir.
  • Yanık enfeksiyonlarına iyi gelir.
  • Pyoderma tedavisinde etkilidir.
  • İnvaziv enfeksiyonlarının gelişmesini engeller.
  • İlihaplı sivilcelerde etkilidir.
  • İltihaplı aknelerde etkilidir.
  • Ciltteki hasar, yara ve kesikleri iyileştirir.
  • Enfekte olan yanıkları tedavi eder.
  • Cilt enfeksiyonlarına iyi gelir.

Furacin Krem Açıldıktan Sonra Ne Kadar Kullanılır?

Kullanılan krem ya da ilaçların ne kadar süre kullanılabileceği çok önemlidir. Süresi geçen kremlerin kullanılması ciddi sorunlara neden olabilir. Bu nedenle furacin krem açıldıktan sonra ne kadar kullanılır dikkat edilmelidir. Furacin krem açıldıktan sonra kutu üzerinde yazan son kullanma tarihine kadar kullanılabilir.

Furacin Krem Bebeklerde Kullanılır Mı?

Son günlerde kadınların en çok konuştuğu kremlerden olan Furacin krem bebeklerde kullanılır mı doktora danışılmalıdır. Furacin krem bebeklerde kullanılmaz. Çocuklarda ise doktor tavsiyesi ile kullanılmalıdır.

Furacin Krem Sivilceye İyi Gelir Mi?
Furacin Krem Sivilceye İyi Gelir Mi?

Furacin Krem Sivilceye İyi Gelir Mi?

Özellikle ergenlik dönemine geçişte hormonların değişmesi ile beraber yüzde iltihaplı sivilceler görülür. Bu durum genç yaştaki bireylerin özgüveninde zedelenmeye sebep olmaktadır. Furacin kremin iltihaplı deri rahatsızlıklarındaki etkisi düşünüldüğünde Furacin krem sivilceye iyi gelir mi sorusuna evet yanıtı verilebilir. Ancak kremi kullanmadan önce doktora danışmanız çok önemlidir.

Furacin Antibiyotik Krem Vajinaya Sürülür Mü?

Antibiyotik özelliği gösteren Furacin kremle ilgili birçok sorunun cevabı merak edilmektedir. Bu sorulardan biri de furacin krem vajinaya sürülür mü sorusudur. Furacin kremi vajinaya kullanmadan önce doktorunuza danışabilirsiniz. Ancak prospektüs incelendiğinde furacin kremin vajinada kullanılamayacağı belirtilmektedir.

Furacin Merhem Genital Bölgeye Sürülür Mü?

Furacin merhem birçok yerde ve hastalıkta kullanılabilir. Furacin krem dikkatli olmak koşulu ile genital bölgede kullanılabilir. Ancak yine de kremi kullanmadan önce doktora danışmanız önerilir.

Furacin Krem Basura İyi Gelir Mi?

Önemli kremlerden biri olan Furacin krem basura iyi gelir mi araştıran birçok kişi var. Furacin krem basur tedavisinde kullanılmamalıdır. Ağrılı bir hastalık olan basur için doktorunuzun tavsiye ettiği kremi kullanmalısınız.

Furacin Krem Burun İçine Sürülür Mü?

Enfeksiyon ve stres gibi çeşitli nedenlerle burun içerisinde yaralar çıkabilmektedir. Bu durumda ateş, acı ve ağrı hissini azaltmak için çeşitli krem arayışına girilir. Etkisi ile dikkat çeken Furacin krem kesinlikle burun içine sürülmez.

Furacin Merhem Cilt Lekelerine İyi Gelir Mi?

Furacin krem çeşitli yaraların tedavisinde etkilidir. Bunu bilen bazı kişiler ciltlerindeki sorun için furacin merhem cilt lekelerine iyi gelir mi doktorlarına danışabilirler. Cilt yüzeyinde bakteri oluşumunu, gelişimini ve çoğalmasını engelleyn Furacin krem cilt lekelerine de iyi gelmektedir. Ancak cilt lekeleri için bu kremi kullanmadan önce doktorunuzun tavsiyesini alınız.

Furacin Merhem Çıbana İyi Gelir Mi?

İltihaplı bir cilt sorunu olan çıban ağrılı bir süreç yaşanmasına neden olur. Antiseptik içerikli olan Furacin krem, çıbana iyi gelmektedir. Doktorunuza danışarak çıban sorunu için bu kremi kullanabilirsiniz.

Furacin Merhem Çatlaklara İyi Gelir Mi?

Birçok sorun için kullanılan Furacin merhemin çatlaklara herhangi bir faydası yoktur. Çatlaklar için doktorunuza danışarak uygun bir krem kullanabilirsiniz.

Furacin Krem Dolamaya İyi Gelir Mi?

Kişinin yaşam kalitesini yüksek derecede düşüren dolama, genel olarak parmak boğum kısımlarında meydana gelen iltihaplanmadır. İltihaplı hastalıkların tedavisinde etkili olan Furacin krem dolamaya iyi gelir mi merak edenlere sevindirici cevabı verelim: Furacin krem dolama tedavisinde etkilidir.

Furacin Krem Egzamaya İyi Gelir Mi?

Birçok kişide görülen can sıkıcı deri hastalıklarından biri de egzamadır. Çeşitli kremlerle tedavi edilen egzamaya Furacin krem kullanılmaz.

Furacin Krem Pişik İçin Kullanılır Mı?

Pişik sorunu büyük-küçük birçok kişinin başına gelmektedir. Antiseptik özellikli Furacin krem doktor tavsiyesi olmadığı sürece pişik için kullanılmaz.

Furacin Krem Güneş Yanığına İyi Gelir Mi?

Güneş yanığı ağrılı ve sıkıntılı bir durumdur. Enfekte olan yanıkları tedavi eden Furacin krem güneş yanığına da iyi gelmektedir. Doktorunuza danışarak güneş yanıklarında bu kremi kullanabilirsiniz.

Furacin Krem Kaşıntıya İyi Gelir Mi?

Genel olarak ciltte görülen kızarıklık, yanma, batma ve kaşıntı durumlarında Furacin krem kullanılması önerilmektedir. Kısa sürede etkisini gösteren Furacin krem kaşıntıyı azaltmaktadır.

Furacin Krem Mantara İyi Gelir Mi?

Kaşıntı ve yanma hissi ile kendini belli eden mantar hastalığı dikkate alınması gereken bir cilt sorunudur. Furacin krem mantar hastalıklarında kullanılmamaktadır.

Furacin Krem Tahrişe İyi Gelir Mi?

İltihapsız deri hastalıklarını iyileştiren furacin krem tahrişe iyi gelir mi derseniz evet yanıtını verebiliriz. Zedelenme ve hasar sonucunda ortaya çıkan tahriş durumlarında kullanılan Furaci krem kısa sürede etkisini göstermektedir.

Furacin Krem Uçuk İçin Kullanılır Mı?

Cilt üzerinde gelişmeye başlayan bakterilerin yok edilmesine yardımcı olan Furacin krem uçuk tedavisinde kullanılmaktadır.

Furacin Krem Yanık İçin Kullanılır Mı?

Furacin krem için bir anlamda yanık kremi denilebilir. Yanık sorunlarından sonra kullanılabilen bu kremi güneş yanıklarının tedavisinde de kullanabilirsiniz. Ancak herhangi bir yanık ya da diğer cilt sorunları için Furacin krem kullanmadan önce doktora gitmeniz ve muayene olduktan sonra doktor tavsiyesi ile bu kremi kullanmanız önerilmektedir.

Furacin Krem Kullananların Yorumları

Genital bölgede sivilce doğal çözüm, bitkisel tedavi

Genelde çok ciddi bir problem olmayan genital bölgede sivilce can sıkıcı olabilmektedir. Görünüş olarak vücudun diğer kısımlarında çıkan sivilcelere benzeyen sivilceler birbirlerinden ağrı ve parlaklık yönünden farklıdır. Bu sivilceler bazen iltihaplı bazen iltihapsız olabilmektedir.

Genital Bölgede Sivilce Nasıl Geçer?

Hem görüntü olarak rahatsız eden hem de ağrı yapabilen genital bölgede sivilce nasıl geçer çeşitli yöntemler önerilmektedir. Genital bölgedeki sivilcelerin nasıl geçeceğini anlatmadan önce bu sivilcelere neden olan etmenleri şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Kontakt dermatit
  • Duş jelleri
  • Kokulu sabunlar
  • Losyonlar
  • Çamaşır deterjanları
  • İdrar
  • Parfümlü ve renkli pedler
  • Terleme

Genital bölgede oluşan sivilceler özel bir tedavi gerektirmeden kendi kendine geçmektedir. Tedavi sürecinin hızlanması için en önemli etmen altta yatan nedenin bulunmasıdır. Genital bölgedeki sivilceler geçene kadar deterjan, kokulu pedler kullanılmamalıdır. Ayrıca ortak kullanılan havuz, hamam ve sıcak su banyolarına ara verilmelidir.

Genital Bölgedeki Sivilcelere Ne İyi Gelir?

Birçok kişide sık sık görülen genital bölgedeki sivilcelere ne iyi gelir öğrenerek bu sorundan kurtulabilirsiniz. Birkaç doğal antiseptik kullanarak bu soruna çözüm bulabilirsiniz. Kıllarından temizlenen kasık bölgelerine uyumadan önce doğallığı ile ön planda olan çay ağacı yağı sürebilirsiniz. Sabahları uyandıktan sonra bu bölgeyi sadece suyla yıkayın. Bu yöntemi sivilceler geçene kadar her gün uygulamalısınız.

Lavanta özü yağı da genital bölge sivilcesine iyi gelen bitkisel yöntemlerden biridir. Antiseptik özelliği bulunan lavanta özü yağını bir miktar pamuğa döktükten sonra genital bölgedeki sivilceleri bu pamukla silebilirsiniz. Bu yöntemin kısa sürede etkisini fark edeceksiniz.

Ağda Sonrası Genital Bölgede Sivilce Nasıl Geçer?

Genital bölgedeki istenmeyen tüyleri temizlemek için genelde ağda yöntemi kullanılmaktadır. Ağda yapısı gereği genital bölgede sivilcelere neden olabilmektedir. Güçlü olan kıl kökleri ağda ile tahriş olduğu için sivilcelere zemin hazırlamaktadır. Peki ağda sonrası genital bölgede sivilce nasıl geçer merak ediyor musunuz? Bunun için sizlere bazı püf noktaları aktaracağız.

  • Ağda sonrasında genital bölge soğuk su ile yıkanmalıdır.
  • Ağda yapılacak olan bölge ölü derilerden uzaklaştırılmalıdır. Bunun için özel ürün ya da temiz bir bezden yararlanabilirsiniz.
  • Ağda sonrasında iki gün kese yapılmamalıdır.
  • Ağda sonrasında vücudu sıkan kıyafetler yerine bol ve pamuklu kıyafetler tercih edilmelidir.
  • Ağda sonrasında oluşan sivilcelerin hemen geçmesi için genital bölgenin kuru tutulmasına dikkat edilmelidir.
  • Buz ile kompres yapmak etkilidir.
  • Genital bölgeye elma sirkesi sürmek sivilcelere iyi gelir.

Genital Bölgede Sivilce Lekeleri Nasıl Geçer?

Genital bölgede oluşan sivilceler bazen lekelenmelere neden olabilir. Estetik görünümü etkileyen ve cinsel hayata olumsuz etki eden bu durum için genital bölgede sivilce lekeleri nasıl geçer öğrenebilirsiniz. Genital bölgedeki sivilce lekeleri için günümüzde birçok farklı tedavi yöntemi uygulanmaktadır. İğneli lazer veya radyofrekans gibi yöntemler popülerdir. Sivilce lekeleri için doğal yöntemleri tercih edebilirsiniz. Evde uygulayabileceğiniz bazı yöntemler ile genital bölge sivilce lekelerine çözüm bulabilirsiniz.

Gül Suyu: Cildi derinlemesine temizleyen gül suyu, sivilce lekesi için doğal ve pratik bir tedavi yöntemidir. Cilt yapısının dengelenmesini sağlayan gül suyu sivilce lekelerine de iyi gelmektedir. Bir pamuğa doğal gül suyu damlatarak sivilce bölgelerini temizlemelisiniz.

Elma Sirkesi: Genital bölgedeki sivilce lekeleri için oldukça etkilidir. Doğal elma sirkesini pamuğa dökerek sivilcelerin olduğu bölgeyr tampon yapabilirsiniz.

Genital Bölgedeki Sivilce Hamilelik Belirtisi Mi?

Hamilelik döneminde hormonlarda yaşanan değişimler bazı belirtiler ortaya çıkarır. Genital bölgelerde görülen sivilceler de hamilelik döneminde ortaya çıkabilir. Ancak tek başına bu durum hamilelik belirtisi değildir.

Genital Bölgede Sivilce İzleri Nasıl Geçer?

Genital bölge sivilceleri kadınların yaşadığı ortak sorunlardan biridir. Rahatsız edici bir görüntü ortaya koyan bu durumun altında genelde büyük bir problem yatmaz. Genital bölgede görülen sivilceleri yok etmek için sıcak kompres uygulanabilir. Bu sayede sivilcelerin büyümesini ve tahrişe neden olmasını engelleyebilirsiniz. Bununla beraber genital bölgede sivilce izleri nasıl geçer diyorsanız, bunun için de sizlere birkaç yöntem söyleyeceğiz. Genital bölgedeki sivilce izleri için şu tarifleri uygulayabilirsiniz:

Baticon: Sivilceler için baticon kullanılabilir. Bir pamuğa damlatacağınız baticonu sivilceli bölgeye sürün ve iç çamaşırı giymeden bir süre durun. Hatta gece sürüp sabaha kadar bu şekilde uyuyabilirsiniz. Sabah ise kalktığınızda su ile yıkayın.

Lavanta Yağı: Kokusu ile mest eden lavanta yağı, antiseptik özelliği ile sivilce izlerine iyi gelir. Kurulanan genital bölgeye günde 1-2 kere lavanta yağı sürebilirsiniz.

Genital Bölgede Sivilce Doğal Çözüm
Genital Bölgede Sivilce Doğal Çözüm

Genital Bölgede Sivilce Doğal Çözüm

Genital bölgedeki sivilceler bazı durumlarda yayılma özelliği gösterir ve kişiye daha büyük sıkıntılar çıkarır. Genelde zararlı bir durum olmayan sivilceler özellikle görüntü açısından kadınları rahatsız etmektedir. Sizlere genital bölgede sivilce doğal çözüm önerileri sunacağız. Bu sayede yüksek meblağlar ödemeden bu sorundan kurtulabileceksiniz.

Genital bölgedeki tüyler temizlendikten sonra sivilce olan bölgeye pamuk ile çay ağacı yağı sürebilirsiniz. Çay ağacı yağı kısa sürede sivilceleri yok etmektedir. Çay ağacı yağı sürülen bölge ertesi gün yalnızca su ile temizlenmelidir. Ayrıca sivilce bölgesine Hindistan cevizi yağı sürmekte sivilcelere iyi gelir.

Genital Bölgede Sivilce Bitkisel Tedavi

Bitkilerin mucizevi gücü hemen hemen birçok hastalıkta etkisini göstermektedir. Genel sorunlardan biri olan genital bölgede sivilce bitkisel tedavi yöntemleriyle ortadan kaldırılabilir. Genital bölgedeki sivilceler için evde uygulayabileceğiniz bitkisel tedavi yöntemleri şunlardır:

Aynı Sefa Bitkisi: Mucizevi etkileri ile her zaman ön planda olan aynı sefa bitkisi, genital bölgede görülen sivilcelere iyi gelir. Bir tatlı kaşığı zeytinyağı ısıtıldıktan sonra aynı sefa bitkisi karıştırılır ve 1 gece bekletildikten sonra genital bölgeye pamuk yardımı ile sürülür. Bu işlem günde 3 kere uygulanabilir.

Mısır Unu: Mısır unu genital bölgedeki sivilce üzerine pudra gibi sürülür. Bakterileri yok eden mısır unu sivilceleri de geçirmektedir.

Aloe Vera: Aloe Vera bitkisinden elde edilen jel genital bölge sivilcelerinde etkilidir. Bu jel günde 2-3 kere sivilceler üzerine sürülmelidir. Bakterilerin oluşmasını engelleyen aloe vera jeli, yeni bakteri oluşumunun da önüne geçer.

Muz Kabuğu: Duyunca şaşıracağınız bir yöntemdir. Lifli bir yapıya sahip olan muz kabuğunun cilt yenileyici etkisi vardır. İyice yıkanan ve kurulanan muz kabuğu sivilce üzerinde gezdirilir. Düzenli kullanıldığında cildi yenileyerek sivilceleri yok eder.

Genital Bölgedeki Sivilce İçin Hangi Doktora Gidilir?

Kısa sürede sivilcelerden kurtulmak isteyen kişiler genital bölgedeki sivilce için hangi doktora gidilir araştırmaktadır. Genital bölge sivilcesi için Cilt Hastalıkları, Kadın Doğum Hastalıkları ve Üroloji bölümlerine gidilebilir.

Genital Hijyen Nedir? Kararma, Koku, Kaşıntı, Sivilce…

Ayak karıncalanması, uyuşması neden olur, nasıl geçer?

Ayak karıncalanması bacaklarda yanma ve karıncalanma hissi vücutta varis patolojilerinden meydana gelebileceği gibi şiddetli yorgunluk nedeniyle oluşabilir. Tıp dilinde bu olaya parestezi adı verilir; parestezi, diz altından başlayarak ayak parmaklarına kadar oluşan karıncalanma kan akışının yavaşlaması ve sinir uçlarının sıkışması nedeniyle olabilir.

Çok dar çoraplar giymek bütün gece tek pozisyonda uyumak karıncalanma ve yanmaya sebep olur. Uzun süre ayakta kalmak da ayak parmaklarında şiddetli ağrıya ve karıncalanmaya yol açabilir. Kış aylarında havaların soğumasına bağlı olarak damarların daralması söz konusudur. Kış aylarında ayak karıncalanması daha fazla görülebilir. Mekanik hasarların sinirlere verdiği zararlar nedeniyle ayak karıncalanması oluşabilir, aşırı sigara içme hücrelerin yeterli oksijen almamasına yol açtığı için ve ek olarak C vitamini eksikliği meydana geldiği için sigaranın solunum sistemi üzerinde çok önemli zararları olmakta ve bu durum ayak karıncalanması ile sonuçlanabilmektedir.

Vücutta dehidrasyon oluşması magnezyum kalsiyum sodyum gibi önemli minerallerin kaybına yol açacağından ayak karıncalanması meydana gelebilir. Ayak karıncalanması neden olur sorusunun bir diğer cevabı mantar hastalıkları, şeker hastalığı, eklem hastalıkları, omurgalarda deformasyonlar, tümörler alerji vitamin eksikliği şeklinde sıralanabilir.

Ayak Karıncalanması Neden Olur?

Ayak karıncalanması farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. İşte ayak karıncalanması nedenleri;

  • Ayak karıncalanması nedenleri arasında vücutta kalsiyum eksikliğinden kaynaklanan vitamin eksikliği en büyük neden olarak gösterilir.
  • Kozmetik ürünlerin düşük kalitede kullanılması ayağı sıkıştıran ayakkabıların, dar çorapların ve sentetik elbiselerin giyilmesi nedeniyle ayak karıncalanması meydana gelir.
  • Vücutta meydana gelen kan damarlarını sıkıştıran tümörler buna yol açabilir.
  • Omurgada meydana gelen deformasyonlar ayak karıncalanması nedenidir. Ayak ve bacaklarda yanma mantarlara bağlı olabilir, mantarlar kırılgan tırnaklara ve kötü ayak kokusuna da yol açarlar.
  • Şeker hastalığı başlı başına ayak karıncalanmasına neden olmaktadır çünkü bu hastalık Kan damarları üzerinde olumsuz etkiler gösterir. Tıp literatüründe Diyabetik ayak adıyla anılan ve diyabet hastalığının damarları tıkanması sonucu oluşan ayak yaralanmalarının antibiyotiklerle tedavi edilememesi nedeniyle ayakların kesilmesine kadar giden tehlikeli vakalara rastlanmaktadır.
  • Vücutta meydana gelen dehidrasyon ayak karıncalanma ayak kramplarına yol açabilir.
  • Çok sigara içen insanlarda oksijen eksikliği meydana gelir.
  • C vitaminini yeterince almayan kişilerde ayak karıncalanması sık görülür.
  • Soğuk havada uzun süre ayakta kalan insanlar da karıncalanma uyuşma ve ağrı meydana gelebilir.

Sol Ayak Uyuşması ve Karıncalanması Neden Olur?

Sol ayak uyuşması ve karıncalanması varislere bağlı olabilir. Kas duvarları zayıfladığında karıncalanma ve yanma hissi ortaya çıkabilir, bununla beraber ayakta kramp ve ağrılar bacaklarda şişme meydana gelebilir. Sol ayak uyuşması ve karıncalanması ilaçla kolayca tedavi edilebilir, genellikle varisli damarlar geliştiğinde ödem de meydana gelir ve kan pıhtıları oluşabilir. Başlangıç evresinde ilaçla tedavi çözüm olabilir.

Sol ayak uyuşması ve karıncalanmasının direkt olarak kalp rahatsızlığı ile bir ilişkisinin olup olmadığını öğrenmek için doktora muayene olmak gerekir. Bacaklarda karıncalanma antihistamin ve analjezik ilaçlarla tedavi edilir. Ancak karıncalanmanın asıl sebebinin ortaya çıkarılması gerekir. Sol ayak uyuşması ve karıncalanması durumunda damar cerrahı nörolog dermatolog ve endokrin uzmanları durumu birlikte değerlendirmelidir.

Ayak Karıncalanması Nasıl Geçer?

Ayak karıncalanmasının geçebilmesi için, öncelikle karıncalanmaya neden olan alışkanlıkların ve hastalıkların ortadan kaldırılması gerekir. Sigaranın azaltılması hayata daha fazla egzersiz katmak, yeteri kadar Vitamin mineral almak, kış aylarında damarların daralması nedeniyle soğuğa fazla maruz kalmamak bireysel tedbirler olarak ayak karıncalanması önüne geçebilir. Patolojik nedenler varsa damar cerrahı nörolog dermatolog ve endokrin uzmanları durumu birlikte değerlendirmelidir.

Doktorlar genelde hasta için bir çeşit laboratuvar ve klinik çalışmaları yaparlar. Bu çalışmaların arasında tam kan sayımı hemoglobin seviyesi eritrosit seviyesi trombosit sayısı ile ilgili bilgi verir. Hastanın kolesterol seviyeleri ürik asit miktarı biyokimyasal Kan testleri ile ortaya çıkarılır. Genel bir idrar analizi yapılarak Protein kaçağı tespit edilmeye çalışılır kan şekeri seviyesine bakılır, kalp elektrokardiyografi çekilir ve ortak bir teşhis konarak ayak karıncalanması neden olur sorusu cevaplanmış olur. Hastalığın kaynağı bulunduktan sonra doktorunuz bir tedavi sürecini başlatacaktır. Yaşam tarzınızda değişiklikler yaparak ve ilaçları zamanında düzenli alarak, ayak karıncalanması probleminin üstesinden gelebilirsiniz.

Etiketler; Ayak Karıncalanması, Ayak karıncalanması neden olur, Sol Ayak Uyuşması ve karıncalanması, Ayak Karıncalanması nasıl geçer.

Ayak Karıncalanması, Uyuşması İçin Hangi Doktora Gidilir?

Gastroenteroloji hangi hastalıklara bakar?

Gastroenteroloji hangi hastalıklara bakar? hastaların sıklıkla araştırdığı bir konudur. Gastroenteroloji en genel ifade ile mide, yemek borusu, karaciğer, bağırsak, pankreas hastalıkları, safra kesesi hastalıkları gibi hastalıkların hepsini kapsayan ve bu hastalıkların tanısı tedavisi ve korunma yöntemleri ile ilgili araştırma ve tedavi yolları üreten tıbbi bilim dalıdır. Daha özet bir ifade ile sindirim sistemi hastalıklarını inceleyen tedavi eden, profesyonel yardım sağlayan bir bölümdür. Erken evrede Gastroenteroloji alanına giren sindirim  sistem hastalıklarının teşhis edilmesi daha ağır hastalıkların gelişmesini engeller. Bu nedenle Gastroenteroloji çok önemli bir bölümdür.

Gastroenteroloji Hangi Hastalıklara Bakar?

İnsanlar doğdukları andan itibaren hayatları boyunca zaman zaman gastroenterolog uzman doktorların tedavisine ihtiyaç duyuyorlar, özellikle son 20 yılda çok kötü beslenme alışkanlıkları fast food besinlerin aşırı tüketilmesi, stresli yaşam, hareketsiz yaşam ve metabolizma sistemini olumsuz etkileyecek alışkanlıklar, Gastroenteroloji alanını ilgilendiren sindirim hastalıklarını ortaya çıkarmaktadır. Sindirim sistemimizdeki organların olumsuz etkilenmesi diğer hastalıkları da tetiklemektedir. Sindirim hastalıkları cilt hastalıklarını da etkiler. Sindirim sistemde aksaklıklar, gastrit, cilt bozuklukları, tırnak yapısının bozulması, ülser hastalıklarının ortaya çıkmasına yol açar. Bu sebeple, sindirim sisteminde oluşan arızaların kısa süre içerisinde teşhis ve tedavisi önemlidir.

Gastroenteroloji bölümü son yıllarda helikobakter pylori adı verilen bir bakteri türünün neden olduğu hastalıklarla daha yakından ilgilenmektedir. Bu bölüm mide ve duodenum ülseri reflü hastalığı, kronik pankreatit, kolesistit, Kronik Viral hepatit, siroz, irritabl bağırsak sendromu, Crohn hastalığı, ülseratif kolit mide polipleri, akut bağırsak enfeksiyonları rahatsızlıklarını tedavi eder.

Sindirim Sistemi Hastalıkları ve Belirtileri

Çok çeşitli sindirim hastalıkları vardır. Genellikle bu hastalıklar karın ağrısı olarak kendini gösterir. Yiyecekleri yutmada zorluk çekme, midede gaz oluşması, mide bulantısı, kusma göğüste yanma, karında şişlik, sürekli geğirme, kötü ağız kokusu, dilde plak oluşması, iştahsızlık, ağız kuruluğu bağırsakların düzensiz hareketi ishal ve kabızlık dışkılamada zorluk çekme kilo verme, kilo alma bağırsakların eksik hareketi, dışkıda kan oluşması kansızlık hastalığı gibi belirtiler sindirim sistemi rahatsızlığının belirtileridir.

Gastroenteroloji Hastalıkların Teşhisi

Sindirim sistemi hastalıklarının temelinde helikobakter pylori bakterisi yatmaktadır. Doktorlar, bu bakteriyi teşhis için, gıda intoleransı testi yaptırabilir gastro panel ve sindirim sisteminin üst kısmı ve alt kısımlarında endoskopik tetkikler yapabilirler. Kolonoskopi yine bu sindirim sistemi hastalıklarının teşhisi için gereklidir. Elde edilen biyopsi verilerinin toplanması gastrointestinal hastalıkların teşhisi için kullanılmaktadır. Bu hastalıkların teşhisinde kullanılan en temel araç Endoskopidir.

Endoskopi yemek borusundan inilerek yemek borusunun midenin içeriden incelenmesini sağlar. Aynı şekilde Kolonoskopi de içeriden hastalıkların incelenmesi açısından önemli bir teşhis aracıdır. Son yıllarda gelişen çok ince esnek ekipmanlarla hastaya fazla eziyet vermeden gerçekleştirilen hassas işlemler ağrısız bir şekilde hastalığın teşhisinde kullanılmaktadır. Ayrıca Gastroenteroloji bölümünde teşhis edilen hastalıkların, bu bölümün dışında olan çeşitli bağışıklık sistemi hastalıklarının ve alerjik hastalıklarının belirtileri ile kesişmesi sonucu ortaya çıkan karışıklıkları önlemek açısından da büyük önemi vardır.

Gastroenteroloji alanının dışında olup, başka alanlara giren fakat aynı belirtileri gösteren hastalıkların kaynağının belirlenmesi, diğer bölümlerle entegre bir şekilde çalışmayı gerektirir. Bu yüzden Gastroenterolojiyi ilgilendirdiğini düşündüğünüz belirtileriniz varsa, gideceğiniz hastanenin bağışıklık sistemi ve alerjik hastalıklarla ilgilenen entegre üniteler de barındırması, hastalığınızın kaynağının daha net bir şekilde ortaya çıkarılmasına yardımcı olacaktır.

Gastroenteroloji Hangi Hastalıklara Bakar? Video

Fito krem cilt sorunları için nasıl kullanılır? Faydaları

Cilt problemleri zaman zaman hepimizin canını sıkabilir. Sivilceler, yara, yanık, çizik ya da cilt lekeleri en fazla karşılaştığımız sorunlardandır. Bu tarz durumlar ile mücadele etmemizi sağlayan pek çok krem eczanelerde yerini alır. Fito krem cilt sorunları için bu noktada imdadımıza koşan bir kurtarıcıdır. Son zamanlarda birçok kişi için vazgeçilmez olan fito krem cilt üzerinde meydana gelen hasarları giderme konusunda oldukça başarılıdır. Pekiyi, Fito krem nedir, Fito krem cilt sorunları için nasıl kullanılır?

Fito Krem Nedir?

Fito krem reçetesiz satılan ve eczanelerin üst raflarında kendine yer edinmiş mucizevi bir kremdir. Dermatologların da sıklıkla tavsiye ettiği bu kremin içeriğinde etilenglikol, buğday ekstresi, lavanta esansı, monifenil eter bulunmaktadır. 40 gramlık tüplerde satışa sunulan fito krem cilt hücrelerini yenileme özelliğine sahiptir. Cilt üzerinde yüzeysel şekilde meydana gelen ve çok ciddi olmayan hasarların hızlı şekilde tedavisi için kullanılır. Günlük hayatımızda başımıza gelebilecek ufak kazalar sonucunda cildimiz üzerinde kesikler, yanıklar, çizikler oluşabilir. Fito krem hem bu sıkıntıları tedavi edecek hem de sonrasında iz kalmasının önüne geçecektir. Yenilenmiş olan cilt dokusu da böylece daha sağlıklı bir görünüme kavuşacaktır.

Fito Krem Cilt Sorunları İle Nasıl Başa Çıkar?

  • Fito krem sivilce ve akneler ile mücadele noktasında en büyük yardımcınız olabilir. Hem tedavi edici hem de sivilce ve aknelerden kaynaklı izleri yok edici özelliği sayesinde oldukça başarılıdır.
  • Ameliyat sonrası kalan yara ve kesik izleri de fito krem ile tedavi edilebilecek sorunlardan biridir.
  • Ciltte var olan lekelerin tedavi edilmesinde kullanılır.
  • Pek çok kişi dudak kuruması ve çatlamasından yana mustariptir. Fito krem dudaklarınıza bakım yapar ve yumuşatarak, çatlakları yok eder.
  • Yanık, yara ve cilt üzerinde oluşan sıyrıkların iyileşmesini sağlayarak cildin eski haline kavuşmasını sağlar.
  • Bazı kozmetik ürünlerin yanlış kullanımı sonucunda cilt üzerinde meydana gelen hasar ve tahrişlerin giderilmesinde kullanılabilir.
  • Cilt yüzeyindeki ölü hücrelerin giderilmesini ve cildin parlak ve daha canlı görünmesini sağlar. Aynı zamanda renk eşitleyici özelliği de bulunmaktadır.
  • Herhangi bir nedenden dolayı cilt üzerinde oluşan kaşıntılardan dolayı meydana gelebilecek tahriş ve kızarıklığı giderir.
  • Kalça, karın ve bacak gibi bölgelerde yer alan çatlakların düzelmesine yardım eder.
  • Emziren annelerin kâbusu olan meme ucu yaralarını iyileştirir ve bölgeyi yumuşatır. Ancak bebek emzirileceği zaman meme ucu mutlaka yıkanmalı ve emzirme sonrası krem yeniden uygulanmalıdır.

Fito Krem Cilt Sorunları İçin Nasıl Kullanılır?

Fito krem satın alınırken mutlaka eczacınıza danışmanız gerekmektedir. Böylece hangi dozda, ne sıklıkla kullanmanız gerektiği hakkında net bir bilginiz olur. Çünkü herkesin cilt problemi farklıdır ve ona göre de tedavinin şekli değişkenlik gösterebilir. Kremi cildinize uygulamadan önce, bölgeyi iyice yıkamalı ve temiz olduğundan emin olmalısınız. Daha sonra yeterli miktarda almış olduğunuz fito kremi cildinize hafif hareketler ile masaj yaparak uygulayabilirsiniz.

Olması gerekenden fazla fito krem kullanmanız halinde cildinizde alerjik reaksiyonlar ortaya çıkabileceği gibi, tedavinizden de istediğiniz sonucu alamayabilirsiniz. Bu nedenle fito kremi uygun miktarda ve düzenli şekilde kullanmanız son derece önemlidir. Fito krem kullanmaya başlamadan önce mutlaka prospektüsünü okumalı, cildinizde beklenmedik bir reaksiyon ortaya çıktığında ise kremi kullanmayı bırakmalı, vakit kaybetmeden doktora başvurmalısınız.

Fito Krem Yan Etkileri

Sıcak çarpmasından korunmak için 9 kural

Bugünlerde hava sıcaklıklarının çok yüksek olmasının yanı sıra neminde yüksek olmasının etkisiyle meydana gelen sıcak çarpması ciddiye alınması gereken bir sağlık problemidir. Çünkü sıcak çarpması ciddiye alınarak dikkatli davranılmadığı zaman kalp, beyin, böbrekler ve kaslar çok çabuk hasar görmekte ve özellikle beyin kanaması geçirme riski artmaktadır.

Sıcak çarpmasından korunmak için 9 kural hakkında uyarılarda bulunan Nöroloji Uzmanı Dr. Nebahat Bilici, “Böbrek, hipertansiyon, diyabet, kalp ve akciğer gibi kronik hastalıklar sıcak çarpması riskini artırmaktadır. Hareketsiz yaşam tarzı, fazla kilo ve daha evvel sıcak çarpması öyküsüne sahip olunması vücudu aşırı ısınmaya karşı daha eğilimli hale getirmektedir.” dedi.

En Ciddi Isı Yaralanması Sıcak Çarpması

En ciddi ısı yaralanmasının sıcak çarpması olduğunu ifade eden Dr. Nebahat Bilici, “Sıcak çarpmasının en önemli belirtisi vücut ısısının 40 derece ve üstüne çıkmasıdır. Sıcak çarpmasında görülen diğer belirtiler arasında şiddetli baş ağrısı, konuşmada bozukluk, sinirli olma, cildin kızarması, mide bulantısı, kusma, nefesin hızlı alınıp verilmesi yer almaktadır. Sıcak çarpması önceden öngörülebilir ve engellenebilir bir sağlık problemidir. Sıcak çarpmasına maruz kalındığında ise acil müdahale edilmesi gerekmektedir.” ifadelerine yer verdi.

Sıcak Çarpmasından Korunmak İçin Alınması Gereken Önlemler
Sıcak Çarpmasından Korunmak İçin Alınması Gereken Önlemler

Sıcak Çarpmasından Korunmak İçin Alınması Gereken Önlemler

Bilinçli klima kullanın;

Havaların sıcak olduğu dönemde vücudun soğumasında ve nemin düşmesinde en etkili yöntem klimadır. Ancak klimanın hatalı ve bilinçsiz kullanımı çok ciddi sağlık problemleri doğurabilmektedir. Klimanın üflediği soğuk havaya doğrudan maruz kalındığı zaman vücutta şiddetli ağrılar, ani kas tutulmaları ve yüz felci gibi kısmi felçler ciddi sağlık problemleri yaşanabilmektedir.

Bol sıvı tüketin;

Sıcak çarpmasından korunmak için günde en az 2,5-3 litre aralığında su tüketmeye dikkat edin. Vücutta yeterli miktarda sıvı bulunması terleme yoluyla normal vücut ısısını korumaktadır. Ayrıca havaların aşırı sıcak seyrettiği günlerde vücuttan fazla sıvı atılmasına neden olan kafein ve alkol tüketiminden uzak durulmalıdır.

Çalışma süresini kademeli olarak artırın;

Sıcak hava dalgasına alışkın olmayan insanlar sıcağa karşı daha hassas olduğu için sıcak çarpmasına maruz kalma riski daha fazladır. Bu insanların vücudunun sıcak havaya alışması birkaç hafta sürebilmektedir. Bunun için bu süre zarfında sıcak saatlerde çalışma süreleri kademeli olarak artırılmalıdır. Ayrıca bol sıvı alınmalı ve fazla efor sarf edilmemelidir.

Belli saatlerde dışarı çıkın;

65 yaşını geçmiş kişiler, çocuklar, vücuttan fazla sıvı atılmasına neden olan ilaçları kullananlar ve kronik rahatsızlığı olanların sıcak çarpmasına karşı çok dikkatli olması ve sağlıklı insanlara göre daha fazla tedbir alması gerekmektedir. Bu risk grubunda yer alanların 10.00-16.00 saatleri aralığında dışarı çıkarak güneş ışınlarına maruz kalmaması gerekmektedir. Ayrıca bol sıvı tüketmeye çok dikkat etmelidirler.

Güneşten korunun;

Sıcak çarpmasından korunmak için şapka, şemsiye ve güneş gibi eşyalarla güneşin zararlı etkilerinden korunun. Yine tende oluşan güneş yanıkları vücudun kendisini soğutma kabiliyetine olumsuz etki etmektedir. Bundan dolayı güneşe çıkıldığı zaman geniş kenarlıklı şapka giyilmeli, güneş gözlüğü takılmalı ve SPF değeri en az 30 olan güneş kremi sürülmelidir. Güneş kremi güneşe çıkılmadan en az yarım saat evvel sürülmeli, denize ya da havuza girildiği zamanlarda her iki saatte bir yenilenmelidir.

Hafif gıdalar tüketin;

Havaların sıcak seyrettiği dönemde vücudun rahatlıkla sindirebileceği hafif gıdalar tüketilmelidir. Kızartma türlerinden, ağır besinlerden, asitli içecek türlerinden ve şerbetli tatlılardan özellikle kaçınılmalıdır.

Park Halindeki araçlarda oturmayın;

Araç güneş gören alana park edildiği zaman aracın içerisindeki ısı 10 dakika içerisinde 6,7 derece yükselebilmektedir. Camlar açık olsa ya da araç gölgelik alana park edilse dahi sıcak havalarda park edilmiş aracın içerisinde oturmak risklidir. Bu hatadan dolayı çocuklarda ısı kaynaklı ölümlere sık rastlanmaktadır.

Dar elbiseler giymeyin;

Dar elbiseler giyildiği zaman vücut kendisini rahat soğutamaz. Dar elbiseler, vücudun terleme yoluyla kendisini soğutma kabiliyetini azaltmaktadır. Sıcak çarpmasından korunmak için havaların sıcak olduğu zamanlarda ince, sentetik olmayan ve açık renkli elbiseler giyinin.

Uzun ve ağır egzersizlerden kaçının;

Sıcak çarpmasından korunmak için havaların sıcak olduğu dönemde vücudu yoran aktivitelerden kaçının. Bol sıvı alınması ihmal edilmemeli, serin yerlerde sık sık dinlenilmelidir. Ayrıca uzun ve ağır egzersizlerden kaçınılmalıdır. Egzersiz ya da fiziksel efor planlaması yapılırken daha serin olduğu in sabahın erken saatleri ya da akşamın erken saatleri tercih edilmelidir. Yine ılık suyla sık sık duş alınması ihmal edilmemelidir.

Sıcak Çarpmasına Maruz Kalındığında Ne Yapılmalı?
Sıcak Çarpmasına Maruz Kalındığında Ne Yapılmalı?

Sıcak Çarpmasına Maruz Kalındığında Ne Yapılmalı?

Sıcak çarpmasına maruz kalındığı zaman yapılması gerekenler hakkında da vatandaşları bilgilendiren Nöroloji Uzmanı Dr. Nebahat Bilici, “Sıcak çarpmasına maruz kalındığı zaman bir sağlık kuruluşuna müracaat etmeden evvel beynin ve hayati organların hasar görmemesi ya da hasarın azaltılması için vücudun sıcaklığı normal ısıya gelene kadar soğutulmalıdır. Sıcak çarpmasına maruz kalan kişi hemen gölgelik ve havadar bir alana alınmalı, giysileri hemen çıkartılmalı ve vakit kaybetmeden hızla soğuk ya da buzlu suyla banyo yaptırılmalıdır.

Soğuk suyla mümkün olduğunca hızlı duş aldırılması ölüm ve organ hasarı riskini en aza indirmektedir. Soğuk duş aldırma imkanı yoksa buz ve serinletici battaniyelerle vücut soğutulmalıdır. Hasta soğutma battaniyesine sarıldıktan sonra sırt, kasık, boyun ve koltuk altlarına buz paketleri koyularak vücut ısısı düşürülmelidir. Sıcak çarpmasında hastaya zamanında ve bilinçli müdahale edilmesi hayat kurtarır.” diyerek vatandaşları uyardı.

Sıcak Çarpmasına İlk Yardım Nasıl Yapılır?

Yüz tüyleri nasıl alınır, yüze tüy dökücü krem sürülür mü?

Öz güvenli bir ifadeye sahip olmanın en önemli unsuru bakımlı bir yüze sahip olmaktır. Pürüzsüz bir ciltten nemli dudaklara, beyaz bir gülümsemeden temiz gözeneklere kadar birçok etken ilk izlenimde önemlidir. Yüzde çıkan tüyler bu güzelliğe gölge düşürmektedir. Ancak üzülmenize hiç gerek yok. Yüzdeki tüylerden nasıl kurtulacağınızı detayları ile aktaracağız.

Yüz Tüyleri Nasıl Alınır?

Nesillerdir uygulanan bazı metotlar yüz tüyleri nasıl alınır sorusunun yanıtıdır. Yüz tüylerinden kurtulmak için önerilen yöntemlerin bazıları kısa sürede etki ederken bazıları uzun sürede etkisini göstermektedir. Günlük hayatta birçok kiş tarafından uygulanan bazı tüy alma yöntemleri şunlardır:

Cımbızla Yüz Tüyü Almak: En eski yöntemlerden biridir. Biraz zaman alsa da tüyleri kökünden alır. Cımbızla alınan tüyler ortalama birkaç hafta sonra tekrar çıkar.

Ağda İle Yüz Tüyü Almak: Hem evde hem de güzellik merkezlerinde uygulanabilecek bir yöntemdir. Bıyık, çene ve yanak bölgelerine sürülen ağda tüylerin tersi yönüne çekilir. Acısıyla meşhur olan ağda ile tüyler kökünden alınabilir.

İple Yüz Tüyü Almak: El ustalığı isteyen bu yöntemle yüzdeki tüylerden kurtulabilirsiniz. Parmaklar arasında tutulacak ipin iki kısmı birbirinin etrafına sarılır ve bu sayede yüzdeki tüyleri kapar. Bu sayede tüyler kökünden alınmış olur.

Lazer İle Yüz Tüyü Almak: Güzellik merkezlerinde uygulanan bu yöntemle yüz tüylerinden kalıcı olarak kurtulmak mümkündür.

Yüz Tüyleri Kaç Yaşında Alınmalı?

Birçok uzman yüz tüylerinin alınmaması gerektiğini savunmaktadır. Ancak siyah ve sert olarak çıkan tüyler yüzde kötü görüntüye sebep olmaktadır. Bu durumdan kurtulmak isteyen kişiler yüz tüyleri kaç yaşında alınmalı konusunda tereddüt etmektedirler. Kızlar ortalama olarak 14-15 yaşlarında yüz tüylerini almaya başlarlar. Ancak uzmanlar tarafından erken yaşta yüz tüylerinin alınmaması gerektiği söylenirken, en azından 18 yaşından sonra yüz tüylerinin alınmaya başlanması önerilmektedir.

Yüz Tüyleri Ağdayla Alınır Mı?
Yüz Tüyleri Ağdayla Alınır Mı?

Yüz Tüyleri Ağdayla Alınır Mı?

Birçok kişi yüz tüylerini ağda ile almayı tercih ederler. Birçok kişi ise yüz tüyleri ağdayla alınır mı merak etmektedir. Alerjik cilde sahip olmayan ve ağdaya karşı bir alerjisi bulunmayan kişiler ağda ile yüz tüylerini alabilirler.

Yüz Tüyleri Hangi Ağdayla Alınır?

Yüzdeki tüyleri alırken çok dikkat etmek gerekmektedir. Birçok yöntemle alınan yüz tüyleri için genelde ağda tercih edilmektedir. Bununla beraber, yüz tüyleri hangi ağdayla alınır önemlidir. Piyasada birçok farklı marka ve çeşit ağdalar vardır. Yüz tüyleri için genelde sir ağda önerilmektedir. Ayrıca boncuk ağda ile de yüz tüyleri alınabilir.

Yüz Tüylerini Cımbızla Almak Doğru Mu?

Yüz tüylerini almak için ağda ya da iple uğraşmak istemeyen kişiler cımbızı tercih etmektedirler. Eğer istenmeyen tüyler küçük bir bölgede ise cımbız ile alınabilir. Ancak büyük bir bölgedeki tüyler alınacak ise cımbız önerilmemektedir. Cımbız ile yüz tüyü almak hem çok zaman kaybettirir hem de ince tüylerin kalınlaşmasına neden olur.

Yüz Tüyleri Hangi Yöne Doğru Alınmalı?

Yüzdeki tüyleri alırken birçok ayrıntıya dikkat edilmelidir. Bu ayrıntılardan biri de, yüz tüyler hangi yöne doğru alınmalı konusudur. Yanlış yöne doğru alınan tüyler daha sert ve daha çok çıkmaktadır. Tüyler uzama yönünün tersine alınmalıdır.

Yüzdeki Tüyleri Aldıktan Sonra Limon Sürmek

Yüzdeki tüyler alındıktan sonra uygulanacak bazı yöntemler tüylerin azalmasına yardımcı olur. Bunlardan biri de limondur. Yüzdeki tüyleri aldıktan sonra limon sürmek tüylerin kökünden alınmasını sağlarken bir yandan da tüyleri azaltmaktadır. Limon suyu ile tuz karıştırıldıktan sonra tüylerin alındığı bölgeye sürülerek 3-4 saat bekletilmelidir. Bu sayede kıl köküne nüfuz eden limon kürü tüylerin azalmasında etkilidir.

Yüz Tüyleri Alınca Çoğalır Mı?

Yüzündeki istenmeyen tüylerden kurtulmak isteyen birçok kişinin kafasında yüz tüyleri alınca çoğalır sorusu yer almaktadır. Ancak jilette dahil olmak üzere herhangi bir tüy alma yönteminin tüyleri çoğaltma üzerinde bir etkisi olmadığı söylenmektedir. Lazer epilasyon işlemi dışındaki tüy alma yöntemleri tüyleri kökünden koparmaktadır. Bu nedenle bu işlemler tüyleri azaltmaz ya da arttırmaz.

Yüz Tüylerinin Geç Çıkması İçin Ne Yapmalı?

Genelde ağda ya da lazer epilasyon ile alınan yüz tüylerinin geç çıkması için ne yapmalı öğrenirseniz, tüysüz ve pürüzsüz bir cildin keyfini uzun süre yaşarsınız. Yüzdeki tüyleri azaltmak için kullanılan ürünlerin başında karınca yumurtası yağı gelmektedir. İstenmeyen tüy görünümünü azaltan bu yağ tüylerin incelmesine de yardımcı olur. Karınca yumurtası yağını direkt olarak tüylerin üzerine sürebilirsiniz.

Tüylerin geç çıkmasına yardımcı olan bir diğer ürün ise portakal kabuğudur. Portakal kabuklarını rondodan geçirdikten sonra içerisine bir yemek kaşığı zeytinyağ ekleyin ve ağda işlemi sonrasında

Yüze Tüy Dökücü Krem Sürülür Mü?

Tüy dökücü kremler kullanıldığı bölgedeki kıl köklerine etki ederek tüylerin dökülmesini sağlar. Bazı özel tüy dökücü kremler yüze de sürülebilmektedir. Tüy dökücü kremi alırken içeriğini okuyun ve yüze uygulanıp uygulanamayacağından emin olun.

Yüz İçin Tüy Dökücü Krem Nasıl Kullanılır?

Bir spatula yardımı ile tüy dökücü kremi yüzünüzdeki istenmeyen tüylerin üzerine sürün. Bu şekilde 3 dakika bekledikten sonra spatulanın ucu ile yüzünüzün bir kısmını temizleyerek tüylerin dökülüo dökülmediğini kontrol edin. Tüyler dökülmemişse biraz daha beklemelisiniz. Tüyler dökülmeye başladıktan sonra yüzünüzü soğuk suyla yıkayabilirsiniz.

Yüz Tüylerini Jiletle Almak Kalınlaştırır Mı?

Yüz tüylerinden bıkan ve bir an önce bu tüylerden kurtulmak isteyen kişiler jilete yönelerek yüz tüylerini jiletle almak kalınlaştırır mı araştırmaktadırlar. Bu konuda sizi çok bekletmeden konuya girelim. Uzmanlar tüylerin jiletle alınmasından sonra kalınlaştığı söylentisinin doğru olmadığını belirtmektedirler. Tüyler uzamaya başladıklarında inatçı ve kaba bir his vermektedir. Ancak tamamen uzadığı zaman eski haline dönmektedir.

Yüz Tüyleri İçin Hangi Doktora Gidilir?

Tüylenme sorunu yaşayan kişiler, ağda ya da epilasyon gibi işlemlerle uğraşmak yerine doktora gitmeyi de tercih edebilirler. Kendinde hormon bozukluğuna dair belirtiler gören kadınların Jinekoloji uzmanına gitmesi önerilir. Vücutta görülen diğer hormon bozukluğu durumlarında ise Endokrinoloji bölümüne gidilmelidir.

Yüz İçin Hangi Lazer Epilasyon?

Yüz için uygulanan birçok lazer epilasyon yöntemi vardır. Yüz için hangi lazer epilasyon uygundur diye soranlara diode lazerler önerilmektedir. Alexandrite lazerin yüz tüyleri için tercih edilmemesi önemle belirtilmektedir.

Suna Dumankaya Yüzdeki Tüyler Nasıl Yok Edilir?

İstenmeyen tüylere kesin çözüm sloganı ile birçok kişiye umut olan Suna Dumankaya yüzdeki tüyler nasıl yok edilir anlatmaktadır. Suna Dumankaya’nın tarifine göre, 1 yemek kaşığı toz biber ve 2 damla tatlı badem yağı içerisine 1 yemek kaşığı kafur eklenir. Bu karışım yüzdeki tüylenme yaşanan bölgeye sürülerek 20 dakika bekletilir ve sonra yıkanır.

Şems Arslan Yüzdeki Tüylenmeyi Azaltıcı Krem Tarifi

Şems Arslan’ın en etkili tarifleri arasında olan karbonat-kahve tarifi ile istenmeyen tüyleri azaltabilirsiniz. Peeling etkisi yaratarak yüzünüzü canlandıran bu tarif için bir çay bardağı karbonat ve kahve gereklidir. Türk kahvesi içmek için hazırlandığı şekilde hazırlanır ve soğumaya bırakılır. Soğuduktan sonra karbonat ile karıştırılır ve yüze sürülür. 2-3 dakika masaj yaptıktan sonra yıkanır. Bu işlem haftada iki kere uygulanabilir.

Yüzdeki İstenmeyen Tüylerden Nasıl Kurtulurum?

Batikon hemoroide, tırnak mantarına iyi gelir mi?

Mikropların üreyerek yayılmasını engelleyen batikon hemen herkes tarafından bilinen ve kullanılan bir antiseptiktir. Topikal olarak cilt üzerinde kullanılan batikonun çok geniş kullanım alanı vardır. Özellikle ufak yaralarda ilk yardım amacıyla kullanılır. Antiseptik bir solüsyon olan batikon hakkında bilmediğiniz tüm ayrıntıları sizlere sunuyoruz.

Batikon Nedir, Ne İşe Yarar?

Küçük sıyrıklarda, ufak kesiklerde ya da ameliyat sonrası yaralarda ortaya çıkacak enfeksiyonları önlemek için kullanılan batikon, enfeksiyonların neden olduğu bakterileri öldürür. Birçok kişi batikon nedir, ne işe yarar bilmektedir. Ancak batikonun bilinmeyen faydaları da mevcuttur. Antiseptik bir solüsyon olan batikonun faydaları şu şekilde sıralanabilir:

  • Kronik vajinal enfeksiyonları tedavi eder.
  • Akut enfeksiyonları tedabi eder.
  • Ameliyat öncesinde ve sonrasında dezenfeksiyon olarak kullanılır.
  • Cildi ve mukozayı tahriş etmez.
  • Küçük yaraları temizler.
  • Kesiklere ve yaralara uygulanır.
  • Yaralar pansuman edilir.

Batikon Nasıl Kullanılır?

Enfeksiyonları önlemede oldukça etkili olan batikon nasıl kullanılır son derece kolaydır. Temiz bir pamuğa yeterli miktarda batikon dökülür ve yaranın üzeri iyice temizlenir. Batikon sürülen alan hemen yıkanmaz ve temizlenmez. Bu sayede batikonun etkisi artar.

Batikon Acıtır Mı, Yakar Mı?

Batikon yaralarda kullanıldığında hafif yanma hissi yaratabilir. Ancak bu durum dayanılamayacak düzeyde değildir.

Batikon Açık Yaraya Sürülür Mü?
Batikon Açık Yaraya Sürülür Mü?

Batikon Açık Yaraya Sürülür Mü?

Batikon tamamen zararsız bir solüsyondur. Özellikle batikon açık yaraya sürülür mü bilmeyenler için hemen açıklayalım: Batikon açık yaralara sürülebilir. Yaralarda enfeksiyon oluşmasını engeller ve mikropları öldürerek yaranın hızlı bir şekilde iyileşmesini sağlar.

Batikon Burun İçine Sürülür Mü?

Batikonun burun içine sürülmesi önerilmemektedir.

Batikon Göze Sürülür Mü?

Göz cerrahisinde batikon kullanılmaktadır. Göz çevresindeki mikropların öldürülmesi için batikon göz çevresine sürülebilir.

Batikon Dudağa Sürülür Mü?

Batikonun herhangi bir zararı yoktur. Ancak doktorunuza danışmadan batikonun dudağınıza sürmemeniz önerilmektedir.

Batikon Vajinaya Sürülür Mü?

Mikrop öldürücü özelliği bulunan batikon vajinaya sürülür mü öğrenilmelidir. İyot içeren bir antiseptik olan batikon, vajinada meydana gelen mantar enfeksiyonlarında doktor kontrolünde kullanılabilir.

Batikon Sivilceye İyi Gelir Mi?

Batikon sivilce tedavisinde kullanılmamaktadır.

Batikon Cildi Beyazlatır Mı?

Batikon cildi beyazlatır mı çokça araştırılan bir konudur. Batikonun cildi beyazlattığına dair herhangi bir bilimsel veri yoktur.

Batikon Dolamaya İyi Gelir Mi?

Dolama rahatsızlığı Staphylococcus ismi verilen bir bakteri nedeniyle meydana gelmektedir. Bakterileri öldürme gücü olan batikon dolama tedavisinde kullanılabilir.

Batikon Egzamaya İyi Gelir Mi?

Egzama tedavisinde temel amaç, hastalığın ortaya çıkardığı kaşıntı ve enfeksiyonları hafifletmektir. Egzama ilk görüldüğü anda batikon kullanıldığında egzamanın ilerlemediği görülmüştür. Buna bağlı olarak batikonun egzamaya iyi geldiği söylenebilir.

Batikon Hemoroide İyi Gelir Mi?

Hemoroid sorunu yaşayan kişilere batikon banyosu önerilmektedir. Temiz bir leğenin içine 2-3 litre kadar ılık-soğuk arası su koyulur. Bu su içerisine 2 kapak kadar batikon eklenir ve üzerinde bir süre oturulur. Makat bölgesinde bulunan kasları gevşeten bu durum hemoroid ağrılarına iyi gelmektedir.

Batikon Yanığa İyi Gelir Mi?

Herhangi bir yanık durumunda doktorunuza danışmadan asla batikon kullanmayınız.

Batikon Kaşıntıya İyi Gelir Mi?

Yaralar iyileşme sürecinde kaşıntı yapabilir. Batikon kişiyi rahatlatsa da direkt olarak kaşıntıyı tedavi etmez.

Batikon Tırnak Mantarına İyi Gelir Mi?

Tırnak mantarı, genelde ayak başparmağında görülmektedir. Tırnak mantarındaki mikropların öldürülmesi için batikon önerilmektedir.

Batikon Uyuza İyi Gelir Mi?

Uyuz hastalığının tedavisi uzun bir süreci kapsamaktadır. Uyuz tedavisinde uygulanabilecek doğal tedavi yöntemleri vardır. Ancak batikon uyuz tedavisinde kullanılmamaktadır.

Batikonun Yan Etkileri Nelerdir?

Batikon, iyottan daha az tahriş edici olmasına rağmen lokal cilt reaksiyonları üretebilir. Batikon’un büyük yaralara veya ciddi yanıklara uygulanması, metabolik asidoz, hipernatremi ve böbrek fonksiyon bozukluğu gibi sistemik yan etkilere neden olabilir. Solüsyonun yüksek alkol içeriği nedeniyle özellikle çoklu uygulamalardan sonra kuru cilt oluşabilir; risk genital bölge için en yüksektir.

Batikon Lekesi Nasıl Çıkarılır?

Etkisi ile hemen her durumda kullanılan batikonun kıyafetlere ya da herhangi bir yere bulaştığında lekesi zor çıkmaktadır. Şimdi sizlere batikon lekesi nasıl çıkarılır anlatacağız. Batikon lekesini çıkarmak için öncelikle ılık su kullanmalısınız. Ilık su içerisine bir miktar toz şeker ekleyerek karıştırın. Hazırlanan karışımı temiz bir bez ile batikon lekesinin üzerine sürün. Bu sayede batikon lekesi çok fazla yayılmadan çıkar.

Travocort krem vajinal mantara, egzamaya iyi gelir mi?

Çeşitli cilt rahatsızlıklarında etkili olan ve dermatolojik hastalıkları tedavi eden Travocort krem, maya ve diğer çeşitli mantar hastalıklarında da tedavi edici olarak kullanılmaktadır. Travocort krem kesinlikle doktor kontrolünde kullanılması gereken özel bir kremdir. Etkisini hemen gösteren krem birçok doktor tarafından önerilmektedir.

Travocort Krem Nedir, Ne İşe Yarar?

Etken maddesi diflukortolon ve izokonazol olan Travocort krem nedir, ne işe yarar öğrendikten sonra rahatlıkla kullanabilirsiniz. Travocort krem birçok farklı sorunun tedavisinde kullanılmaktadır. Doktorlar tarafından sık sık reçete edilen Travocort kremin faydaları şu şekilde sıralanabilir:

  • İltihaplanmalara iyi gelir.
  • Şişme, kızarıklık ve ağrıya iyi gelir.
  • Ciltteki mantar enfeksiyonlarını tedavi eder.
  • Ayak mantarına iyi gelir.
  • Kasık mantarını tedavi eder.
  • Saçkıran hastalığına iyi gelir.
  • Fungal pişik tedavisinde kullanılır.
  • Egzama ve sivilce tedavisinde kullanılır.

Travocort İle Travazol Aynı Mı?

Travazol krem; egzama, kaşıntı, kızarıklık ve ağrı yağan iltihaplarda kullanılan etkili bir kremdir. Travocort krem de mantar ve egzama hastalıklarında kullanılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Travocort ile travazol aynı mı sorusuna hayır yanıtı verilse de, her iki krem de ortak sorunların tedavisinde kullanılmaktadır. Hangi kremin rahatsızlığınız için daha iyi olacağına doktorunuz karar vermelidir.

Travocort Hamilelikte Kullanılır Mı?

Travocort krem gebelik kategorisi C’dir. Yani tıbbi gereklilikler dışında hamilelerin Travocort krem kullanmamaları önerilir. Bu konuda herhangi bir bilimsel çalışma yoktur. Doktorunuz en iyi kararı verecektir.

Travocort Krem Emziren Anneler Kullanabilir Mi?

Travocort krem içindeki etken maddelerin süte geçtiği tespit edilmiştir. Bu yüzden Travocort kremi emziren annelerin kullanmaması önerilmektedir.

Travocort Krem Kulak İçin Kullanılır Mı?

Travocort kremin prospektüsü incelendiğinde, kulak için kullanılacağına dair herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Ancak kulak mantarı durumunda doktorunuza danışarak Travocort kremi kullanıp kullanamayacağınızı öğrenebilirsiniz.

Travocort Krem Açık Yaraya Sürülür Mü?

Google’da Travocort krem açık yaraya sürülür mü sorusu çok aratılmaktadır. Travocort krem açık yaraya kesinlikle sürülmemelidir. Kremin içeriğini okuduğunuzda bu konudaki uyarıyı göreceksiniz.

Travocort Krem Sivilceye İyi Gelir Mi?

Travocort krem egzama, sivilce, mantar sorunlarında son derece etkili bir kremdir. Doktorunuza danışarak sivilceler için Travocort kremi kullanabilirsiniz.

Travocort Krem Pişik İçin Kullanılır Mı?
Travocort Krem Pişik İçin Kullanılır Mı?

Travocort Krem Pişik İçin Kullanılır Mı?

Bebek sahibi anneler Travocort krem pişik için kullanılır mı öğrenmek istemektedirler. Bu krem doktor bilgisi olmadan pişik için kullanılmamalıdır. Doktor tavsiyesi ile pişikler için kullanıldığı bölgenin üzerinin kapatılmaması önerilmektedir.

Travocort Krem Yanık İçin Kullanılır Mı?

Travocort krem çeşitli cilt sorunlarında reçete edilmektedir. Ancak bu krem yanık için kullanılmamaktadır.

Travocort Krem Egzamaya İyi Gelir Mi?

Travocort krem egzama tedavisinde oldukça etkilidir. Bu nedenle doktorun tavsiye ettiği dozda düzenli olarak kullanılmalıdır.

Travocort Güneş Yanığına İyi Gelir Mi?

Travocort krem cilt hastalıklarında bakterilerin ve mikropların ölmesini sağlar. Güneş yanığında ise hücreler zaten ölüdür. Bu durumda yaranın iyileşmesi ve sonrasında iz kalmaması için uygun kremin kullanılması gerekir. Bu konuda doktorunuza danışabilirsiniz.

Travocort Krem Vajinal Mantara İyi Gelir Mi?

Kadınların hemen hemen hepsinde görülebilen vajinal mantar için Travocort krem kullanılabilir. Mantarın neden olduğu mikropları öldüren Travocort krem vajinal mantara iyi gelir.

Travocort Krem Göze Sürülür Mü?

Travocort krem kesinlikle göze sürülmemelidir. Yanlışlıkla gözle temas ettirilmesi halinde gözler bol su ile yıkanmalıdır.

Travocort Krem Genital Bölgede Kullanılır Mı?

Genital bölgede meydana gelen mantar enfeksiyonlarında Travocort krem kullanılabilir. Kremi ne kadar süre ve dozda kullanacağınız konusunda doktorunuza danışmalısınız.

Travocort Krem Makatta Kullanılır Mı?

Makatta meydana gelen mantar enfeksiyonlarında Travocort krem kullanılabilir.

Travocort Krem Saça Sürülür Mü?

Saçlı deride görülen mantar sorunları can sıkıcı olabilmektedir. Mantar tedavisinde etkisi bilinen Travocort krem saça sürülür mü cevabı merak edilen bir sorudur. Travocort krem doktor gerekli görürse saç mantarında kullanılabilir. Ancak doktor önerisi olmadan kesinlikle Travocort krem saça sürülmemelidir.

Travocort Yan Etkileri Nelerdir?

Zovirax krem ağız, burun içine, dudağa, yüze sürülür mü?

Antiviraller denilen ilaç grubuna ait olan Zovirax krem, Herpes simpleks virüsü nedeniyle oluşan enfeksiyonları ve uçukları tedavi etmektedir. Hem dudak hem de yüz bölgesinde oluşan uçukları iyileştiren krem uçukların tekrarlanmasını önleyemez. Doktor tavsiyesi ile kullanılması önerilen Zovirax krem hakkında tüm merak edilenleri bir araya getirdik.

Zovirax Krem Nedir, Ne İçin Kullanılır?

Genelde uçuk tedavisi için reçete edilen Zovirax krem nedir, ne için kullanılır sorusuna çeşitli cevaplar verilebilir. 12 yaş ve üzeri bireylerde kullanılması önerilen Zovirax antiviral bir kremdir. İçeriğinde bulunan etken maddesi sayesinde uçuk tedavisinde etkilidir. Herpes simplex yani HVS tip 1-2, genital herpes, varicella zoster, herpes labialis gibi uçuğa neden olan virüslere karşı oldukça etkilidir.

Deri enfeksiyonları için de kullanılan Zovirax krem, 2 gramlık pompalı tüp şeklinde satılmaktadır. Reçeteli ve reçetesiz alınabilen kremin doktor tavsiyesi ile kullanılması önerilmektedir. En iyi uçuk kremlerinden biri olan Zovirax kremi devlet karşılamamaktadır. Kısa sürede etkisini gösteren Zovirax kremin kullanım alanları ve faydaları şu şekilde sıralanabilir:

  • Uçuğa neden olan virüsün gelişimini ve yayılımını önler.
  • Üreme organlarında ve genital bölgede görülen uçukların tedavisinde etkilidir.
  • Uçuk enfeksiyonunu geçirir.
  • Burun bölgesinde oluşan uçukları kurutur.
  • Dudak çevresinde oluşan uçukları geçirir.
  • HSV tip 1-2 virüsünün uçuğa neden olmasını engeller.

Zovirax Krem Ne İşe Yarar?

Uçuk ve ateş kabarcıklarını hemen tedavi eden Zovirax krem ne işe yarar sıralayacağız. Yaraların iyileşme sürecini kısaltan Zovirax ağrı, yanma, karıncalanma, kaşıntı gibi sorunları da azaltır. Antiviral özelliğe sahip olan Zovirax kremin faydaları şu şekilde sıralanabilir:

  • Uçuğun tekrarlamasının önüne geçer.
  • Cilt sağlığını korur.
  • Cilt üzerinde meydana gelecek kötü görünümü engeller.
  • Vücudun çeşitli bölgelerindeki enfeksiyonu yok eder.
  • Cildin canlanmasına yardımcı olur.
  • Cilt rengini düzeltir.
  • İltihabı kurutur.
Zovirax Krem Nerelerde Kullanılır?
Zovirax Krem Nerelerde Kullanılır?

Zovirax Krem Nerelerde Kullanılır?

Zovirax kremi kullanırken kullanım alanlarına dikkat edilmelidir. Yanlış yerde ve yanlış hastalıklarda kullanılması çeşitli sorunlara yol açabilir. Bu nedenle doktorunuza danışmanızda fayda vardır. Zovirax krem ilk defa ya da tekrarlayan genital Herpes ile Herpes labialis deri enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Yüz bölgesinde genelde burun ve ağız çevresinde, genital bölgede ve üreme organlarında Zovirax kullanılabilir.

Zovirax Krem Ağız İçine Sürülür Mü?

Etkisini hemen gösteren Zovirax krem ağız içine sürülür merak edenler için hayır yanıtını verebiliriz. Zovirax göz, ağız içi ve vajina içi gibi alanlarda tahrişe neden olabileceği için önerilmez. Yanlışlıkla göz içerisine sürüldüğünde bol su ile yıkanmalıdır.

Zovirax Krem Burun İçine Sürülür Mü?

Ağızdaki uçukta olduğu gibi burun uçuğu da HSV virüsünden kaynaklanmaktadır. Kremin prospektüsü incelendiğinde burun etrafında oluşan uçukların tedavi edildiği aktarılmaktadır. Burun içine zovirax sürülebileceği ile ilgili içeriğinde herhangi bir bilgi yoktur. Bu nedenle doktorunuza danışarak kullanmanız önemle tavsiye edilmektedir.

Zovirax Krem Yüze Sürülür Mü?

Uçuk sorunu yaşayan kişiler tarafından kullanılan ve olumlu yorumlar alan zovirax krem yüze sürülür önemlidir. Uçuk sorunu yaşayan hastalarda yüzün ve dudağın etkilenen dış yönlerine zovirax krem sürülebilir.

Zovirax Krem Dudağa Sürülür Mü?

Uçuklar genelde dudakta ve dudak çevresinde görülmektedir. Bu nedenle Zovirax krem dudağa sürülür mü merak edilmektedir. Zovirax kremin dudak uçuklarına sürülmesinde herhangi bir sakınca yoktur.

Zovirax Krem Sivilceye İyi Gelir Mi?

Zovirax krem çeşitli sorunlarda kullanılan etkili bir kremdir. Ancak bu kremin sivilce tedavisinde etkisi yoktur. Sivilce sorunları için doktorunuza danışarak uygun kremi kullanmanız gerekmektedir.

Zovirax Krem Hamilelikte Kullanılır Mı?

Hamilelik döneminde en sık görülen sorunların başında uçuk gelmektedir. Genital bölgede, ağız çevresinde ya da dudaklarda görülebilen uçuk bebeğe herhangi bir zarar vermez. Anne adayları uçuk sorunundan kurtaracak zovirax krem hamilelikte kullanılır bilmek istiyor. Hamilelik döneminde bu kremin kullanılması önerilmez. Çok gerekli olduğu durumlarda ise sadece doktor önerisi ile kullanılır.

Zovirax Krem Uçuğu Kaç Günde Geçirir?

Kişiye sıkıntılar yaşayan uçuktan bir an önce kurtulmak istemeniz son derece normaldir. Etkisi kanıtlanan zovirax krem uçuğu düzenli kullanılırsa 2-3 gün içerisinde geçirir.

Zovirax Krem Yaraya İyi Gelir Mi?

Yetişkin ve ergenlerde uçuk tedavisinde kullanılan Zovirax krem uçuğun neden olduğu yaralara iyi gelir. Yaraların iyileşme sürecini hızlandıran Zovirax krem bir yandan da kaşıntı, yanma, ağrı ve karıncalanma sorunlarına iyi gelir.

Zovirax Kremi SGK Karşılıyor Mu?

Birçok krem ve ilaç SGK yani Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmaktadır. Reçeteli ve reçetesiz alınabilen Zovirax krem SGK maalesef karşılamıyor. Bu kremi kendi paranızla almanız gerekmektedir.

Zovirax Krem Reçetesiz Alınır Mı?

Yukarıda da söylediğimiz gibi Zovirax kremi eczanelerden reçetesiz olarak alabilirsiniz. Ancak kullanmadan önce doktora danışmanız sağlığınız açısından önemlidir.

Zovirax Uçuk Kremi Kullanılamayan Bölgeler!

Kronik hastalıklarla etkin mücadelede Aile Hekimliği dönemi

Aile hekimlikleri görev alanındaki vatandaşlara diyabet, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, obezite, kanser ve yaşlı izlem taramalarını aldıktan sonra elde edilen sonuçları Hastalık Yönetim Platformu (HYP) sistemine işleyecek.

Aile Hekimliği Personelinin Ücretleri Artacak

Sağlık Bakanlığı’nın 30 Haziran tarihinde yayımladığı Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ne aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarının ücretlerine kronik hastalıkların yönetimine dair parametrelerde ilave edilecek. Böylelikle aile hekimliği personelinin ücretlerinde de artış sağlanmış olacak.

Bu kapsamda, Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü ve Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü’nün ortaklaşa yürüttüğü çalışma sayesinde ocak ayından itibaren hizmete giren Hastalık Yönetim Platformu (HYP), 1 Temmuz tarihinden itibaren de ülkemiz genelindeki bütün aile sağlığı merkezlerine yaygınlaştırılarak vatandaşlara hizmet vermeye başladı. Bu sayede kronik hastalığı olanların takibi daha yakından gerçekleştirileceği gibi bazı hastalıkların tanısı erken safhada konularak gereken tedbirler alınabilecek.

Bundan önceki dönemde de aile hekimliği merkezlerince yapılan ancak yeterince yaygınlaştırılamayan diyabet, hipertansiyon, obezite, kalp ve damar hastalıklarına dair değerlendirmelerin yanı sıra kanser ile yaşlıların sağlık taramaları, yeni uygulamayla birlikte hedef nüfustaki her kişi için ayrı ayrı uygulanacak ve bu taramalardan elde edilen sonuçların HYP sistemine işlenmesi zorunlu olacak.

Vatandaşlar Tek Tek Aranarak Kanser Taramasına Davet Edilecek

1 Temmuz tarihinden itibaren uygulamaya giren yeni HYP sistemiyle birlikte her aile hekimliği görev alanındaki vatandaşlara telefonla ulaşarak ya da SMS atarak danışmanlık hizmeti almaları için davet edecek. Yeni uygulamaya göre 30-65 yaş aralığındaki kadınlar rahim ağzı kanseri taraması in davet edilecekken, 50-70 yaş aralığındaki kadın ve erkekler ise kalın bağırsak kanseri taraması için aile hekimliğine davet edilecek.

Yine 40-69 yaş aralığındaki kadınların en yakın tarama biriminde meme kanseri taraması yapılarak takip altına alınacak. Bu taramalar neticesinde sonuçlar pozitif ya da şüpheli çıktığı takdirde hastaların teşhis merkezlerine sevki gerçekleştirilecek.

Aile hekimlikleri tarafından hedef nüfustaki vatandaşların aylık taramaları rahim ağzı kanserinde en az yüzde 50, meme kanserinde en az yüzde 40 ve kalın bağırsak kanserinde en az yüzde 50 şeklinde gerçekleştirilecek.

18 Yaşından Büyük Bireylerin Yılda En Az Bir Defa Kan Basıncı Ölçülecek

18 yaşından büyük vatandaşların hipertansiyon değerlendirmeleri kapsamında bütün aile hekimlikleri senede en az bir defa kan basıncını ölçmek için vatandaşları aile hekimliğine davet edecek.

Bu ölçümler sonucunda kan basıncı yüksek çıkan hastaların yanı sıra obez, kilolu, 50 yaş üstü, diyabet hastası, tütün ve tütün mamullerini kullanan ve aile öyküsünde kronik böbrek yetmezliği olanların kilo, boy ve bel çevresi ölçümleri aile hekimlikleri tarafından düzenli olarak yapılacak.

Bu ölçümler sonucunda aile hekimliği tarafından gerek görülürse hastaların fizyoterapist, diyetisyen ve psikolog gibi uzman hekimlerden yardım almalarının sağlanması için Sağlık Hayat Merkezlerine yönlendirmesi yapılacak.

Hipertansiyonu olan hastaları ise e-Nabız sisteminden kendi tedavi planlarını görüntüleyebileceği gibi evde ölçümünü yaptıkları tansiyon değerlerinin yüklemesini e-Nabız sistemine yapabilecekler.

40 Yaş Üstüne Kalp-Damar, Obezite ve Diyabet Risk Hesaplaması Yapılacak

40 yaş ve üstü kişilerin aile hekimliklerine müracaatlarından bağımsız şekilde bir defa kardiyovasküler risk değerlendirmesi yapılacak. Bu sayede 40 yaş ve üstü kişilerin 10 yıllık süreçte ölümcül koroner kalp hastalığı, geçici iskemik atak ve inme geçirmene riskine dair hesaplama yapılacak.

Bu değerlendirme yapılırken ilk olarak cinsiyet, yaş ve sigara kullanıp kullanmadıklarına dair hastalardan bilgi alındıktan sonra kan basıncı değerleri ölçülecek, sistolik kan basıncı değeri de alındıktan sonra total kolesterol değeri incelenecek.

Düşük risk grubunda olan kişiler için fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme, tütün ve tütün mamullerinden kaçınma, alkolün bırakılması gibi yaşam tarzı değişikliklerine yönelik danışmanlık hizmeti verilecek. Orta, yüksek ve çok yüksek risk grubunda yer alan kişilerinde Sağlıklı Hayat Merkezlerinde Sağlıklı Hayat Merkezlerinden destek almasının yanı sıra daha ileri tetkikler yapılması ve tedavi planlamasının yapılabilmesi içinde uzman hekime yönlendirilecek. Bu bireylerin obezite ve diyabet riski bakımından da taraması yapılacak.

65 Yaş Üstü Herkesin Yılda Bir Defa Sağlık Değerlendirmesi Yapılacak

65 yaşını geçen herkesin senede en az bir defa genel sağlık kontrolünden geçirilmesi için aile hekimleri ve sağlık çalışanları tarafından bu kişilere telefon edilerek ya da SMS gönderilerek aile hekimliklerine davet edilmesi ve hastalık öykülerinin alınması sağlanacak. Ayrıca bu kişilerin fiziksel muayene ve laboratuvar incelemeleri de yapılacak.

Yaşlı insanların genel sağlık değerlendirmeleri yapılırken, o güne kadar geçirmiş olduğu hastalıklar, Alzheimer veya demans olup olmadığı, günlük fiziksel aktiviteleri, sigara kullanıp kullanmadığı, beslenme tarzı, görme, işitme ve idrar kaçırma gibi sağlık problemlerinin olup olmadığı, ağız ve diş sağlığı ile ilgili yaşadığı sorunlar ve hangi ilaçları kullandığı ile ilgili bilgiler ışığında bütüncül bir bakış açısı sergilenecek.

65 yaş üstü bireylerin giyinirken, yemek yerken, telefon kullanırken ve yemek yaparken yardıma gereksinim duyup duymadığı belirlendikten sonra tedavi programı belirlenecek. Aile hekimliği tarafından gereksinim duyulduğu takdirde daha ileri tetkik ve tedavi planlamasının yapılması için uzman hekimliklere yönlendirmesi yapılacak.

Aile hekimlikleri tarafından hedef nüfustaki vatandaşlara diyabet, hipertansiyon, kalp ve damar rahatsızlıkları, kanser ve yaşlı izlem taramalarına dair değerlendirmeler yapıldıktan sonra HYP sistemindeki ilgili modüllere bu bilgilerin kaydı yapılacak ve düzenli takibi sağlanacak. Böylelikle daha sağlıklı ve sağlığına dikkat eden bir toplum için önemli bir adım atılmış oldu.

E-Devletten Aile Hekimi Değiştirme

Kronik hastalar aile hekimliklerinde düzenli takip edilecek

Aile hekimi nasıl olunur, aile hekimi maaşları ne kadar?

Teramisin krem sivilceye, uçuğa, mantara iyi gelir mi?

Halka arasında Teramisin krem olarak bilinen Terramycin krem eczanelerde reçete ile satılan bir üründür. Yara, iltihaplı cilt problemleri, yanık ve akne tedavisinde sıklıkla kullanılan Teramisin krem içeriğindeki oksitetrasiklin hidroklorür ve polimiksin b sülfat gibi etken maddeleri ile cilt problemlerinde oldukça etkilidir.

Teramisin krem, yanıklar, iltihaplı iltihapsız yaralar ve akne gibi cilt rahatsızlıkları için doktorlar tarafından reçete edilen popüler merhemlerden biridir. Doktor önerisi ile kullanılması gereken bu krem, etkinliği ve düşük maliyeti nedeniyle sıklıkla tercih edilmektedir.

Teramisin Krem Nedir?

Teramisin krem, 14 gramlık kapalı kutularda bulunan reçeteli sarı bir merhemdir. Cilt yüzeyinde kullanılan bu merhem antibiyotik etkisi olan ilaçlar grubuna dahildir. Teramisin merhemindeki aktif bileşen oksitetrasiklin hidroklorür ve polimiksin B sülfattır. Her gram merhem, 30 mg oksitetrasikline eşdeğer oksitetrasiklin hidroklorür ve 10.000 birim polimiksin B’ye eşdeğer polimiksin B sülfat içerir.

Teramisin merhem genellikle yaraları, yanıkları, sivilceleri, iltihaplı sivilceleri ve uçakları tedavi etmek için kullanılır. Teramisin, özellikle göz çevresindeki problemler için etkili olduğu için genellikle göz merhemi olarak kullanılır.

Teramisin Krem Nerelerde Kullanılır?

Terramycin merheminin nerelerde ve ne için kullanıldığı hakkında bilgi vermek istiyorum.

  • Büyük iltihaplı yaralar için,
  • Akne ve iltihaplı sivilceler için,
  • Dudaklarda kuruluk ve çatlaklar için,
  • Böcek ısırıkları için,
  • Cilt yüzeyinde yaralanmalar, çizikler ve yırtılmalar için,
  • İltihaplı ve enfekte yaralar için,
  • Yanıklar için.

Teramisin Krem Nasıl Kullanılır?

Merhemi doktorunuzun veya eczacınızın önerdiği şekilde kullanmaya mutlaka özen gösterin. Merhem kullanımı;

  • Merhem uygulanacağı alan hijyen kurallarına uygun olarak iyice temizlenir.
  • Günde 2 veya 3 defa ihtiyaca göre uygulanır.
  • İltihaplı yara veya yanık varsa, merhem sürülür ve ardından gazlı bezle kaplanır.
  • Merhem sorunlu bölgeye yüzeysel olarak sürülür ve emilmeye bırakılır.
  • Özellikle akne tedavisinde tedavi süreci hiçbir zaman kesintiye uğratılmamalıdır. Yarım bırakılan tedavi mikroorganizmaların yeniden üremesine neden olur.

Teramisin Kremin Yan Etkileri Neler?

Etkili olmasının yanı sıra ciddi yan etkileri olan Teramisin krem asla bilinçsizce kullanılmamalıdır. Etkin maddelere alerjisi olan kişilerde yan etkiler çok sık görülebilmektedir. Bilinen yan etkileri şunladır;

  • Aşırı duyarlılık,
  • Kontakt cilt hastalığı (kontakt dermatit)
  • Kaşıntı,
  • Yanma hissi,

Teramisin Krem Gözlere Sürülür Mü?

En sık sorulan sorulardan biri de Teramisin krem gözlere sürülür mü sorusudur. Gözlere Teramsin krem sürmenin bir zararı yoktur. Göz çevresindeki iltihaplı ve bulaşıcı sorunların tedavisinde kullanılır. Dikkat edilmesi gereken nokta, asla gözünüze girmemesidir.

Teramisin Krem Bebeklerde Kullanılı Mı?

Teramisin merhem çocuklarda ve 8 yaşın altındaki bebeklerde kullanılması tavsiye edilmez. Doktorunuzun tavsiyesi olmadan asla kullanmayınız. Teramisin merhem bebeklerde bazı yan etkilere neden olabilir.

Teramisin Merhem Uçuğa İyi Gelir Mi?

Teramisin merhem uçuk tedavisinde kullanılan merhemlerden biridir. Doktorlar genellikle uçuk için Teramisin merhemi reçete etmezler.

Teramisin Krem 2021 Fiyatı

Teramisin krem, doktorunuz tarafından reçete edildiğinde devlet tarafından satılan reçeteli merhemlerden biridir. Teramisin krem 2021 fiyatı 23,17 TL’dir.

Teramisin Merhem Arpacık İçin İyi Mi?

Teramisin göz merhemleri, özellikle göz çevresindeki arpacık için en etkili merhemlerden biridir. Doktorunuza danışarak arpacık için kullanabilirsiniz.

Açık Yaraya Terramycin Merhem Sürülür Mü?

Açık yara veya yanık üzerine herhangi bir krem veya merhem sürülmez. Yara ve yanıklarda Teramisin merhem kullanırken açık yaralara uygulanmaz.

Teramisin Cilt Merhemi Vajinaya Uygulanır Mı?

Merhem vajinal bölgeye uygulanırken dikkatli kullanılmalıdır. Genital bölgedeki problemler için belirli bir süre kullanılır.

Terramycin Cilt Merhemi Sivilceye İyi Gelir Mi?

Teramisin cilt merhemi sivilce ve iltihaplı sivilceler için kullanabileceğiniz merhemlerden biridir. Sivilceleri kurutmak ve iltihaplanmayı önlemek için bu merhemi kullanabilirsiniz.

Teramisin Merhem Mantarlara İyi Gelir Mi?

Mantar tedavisinde önerilen merhemlerden biri olan Teramisin merhem, ilerlemiş mantar hastalıklarının tedavisinde kullanılmaz.

Yüze Teramisin Cilt Merhemi Sürülür Mü?

Yüzünüze Terramycin merhem sürmenizde bir sakınca yoktur. Sadece sorunlu bölgeye veya yüzdeki sivilcelere uygulamak yeterlidir.

Teramisin Pomad Saç Uzamasına Neden Olur Mu?

Teramisin merhem saç büyümesine neden olmaz veya saç büyümesini artırmaz.

Teramisin Merhem Kullananların Yorumları

Teramisin merhem kullananlar, merhemin sivilcelere çok iyi geldiğini ve sivilceleri yok ettiğini belirtmektedirler. Terramycin merhem kullananlar bu merhemi yara ve yanıklarda kullandıklarını belirtmişlerdir. Özellikle iltihaplı sivilceler için kullananlar iltihabı hafiflettiğini söylemişlerdir.

Teramisin Krem Video

Cilt sarkmasına Şems Arslan yumurta akı maskesi

Cilde özen gösterilmediği ve gerekli bakım yapılmadığı zaman lekelenmeler ile beraber sarkma da artarak yaşlanma riskini ortaya çıkarır. Estetik açıdan özellikle kadınları rahatsız eden bu durum özgüven kaybına da neden olmaktadır. Bu durumları yaşamamak için dikkat etmeniz gereken ayrıntılar yazımızın devamında özenle aktarılmıştır.

Cilt Sarkması Neden Olur?

Bazı kişilerde 50’li yaşlarına rağmen herhangi bir cilt sarkması olmazken bazı kişilerde 30’lu yaşlardan itibaren cilt sarkması görülebilir. Bu durumdan rahatsız olan kişiler, cilt sarkması neden olur araştırarak önlem almaya çalışırlar. Son günlerde çok fazla aratılan cilt sorunlarının başında gelen cilt sarkmasının temel nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Yaşın ilerlemesi
  • Cilde gerekli bakımın yapılmaması
  • Yanlış ve kötü kozmetik ürünlerin kullanılması
  • Yağlı cilt yapısı
  • Aşırı kilo alma sonrası zayıflama
  • Düzensiz beslenme
  • Yorgunluk
  • Stres
  • Çok fazla sigara tüketmek
  • Makyaj silmeden uyumak
  • Mineral ve vitamin eksikliği
  • Yanlış pozisyonlarda uyumak
  • Az su tüketimi
  • Genetik yatkınlık

Cilt Sarkmasına Ne İyi Gelir?

Genelde ilerleyen yaş ile beraber oraya çıkan cilt sarkması cilde yeterince önem verilmediği zaman da ortaya çıkabilir. Birçok kişide görülebilen cilt sarkmasına ne iyi gelir merak ediyor musunuz? Cilt sarkması sorunu yaşamamak için öncelikle sigara ve alkolden uzak durulmalıdır. Ayrıca beslenme düzenine de dikkat edilmelidir.

Yapılacak düzenli egzersizler vücudun daha fit olmasını sağlayarak cilt sarkmasına iyi gelir. Cilt sarkması riskini artıran karbonhidrat ve şeker tüketiminin azaltılması da sarkmalara karşı savaş açmanıza yardımcı olur. Gün içinde bol su tüketmek cilt sarkmasına iyi gelen yöntemlerden biridir. Ayrıca C vitamini tüketmek ve bol protein almak da unutulmamalıdır.

Cilt Sarkması Nasıl Giderilir?

30’lu yaşlarda başlayan cilt sarkması özellikle 35’li yaşlardan sonra iyice belirginleşmektedir. Cilt sarkmaları sonrası yüzde mutsuz, yorgun ve yaşlı bir görünüm ortaya çıkar. Estetik görünümü olumsuz etkileyen bu durumu gidermek mümkündür.

Cilt sarkması yaşayan birçok kişi toplum içine çıkmaya çekinirler. Ancak bu son derece olağan bir durumdur ve herkesin başına gelebilir. Kendinizi toplumdan soyutlamak yerine cilt sarkması nasıl giderilir öğrenebilirsiniz. Cilt sarkmasını gidermek için önerilen bazı yöntemler şunlardır:

  • Yüze dolgu enjeksiyonları
  • Kök hücre enjeksiyonları
  • Botoks
  • Radyofrekans
  • Dermaroller
  • Mezolift
  • Ses dalgaları
  • Yüz yogası
  • Doğal yöntemler

Cilt Sarkmasına Hangi Yağ İyi Gelir?

Cilt sarkması nasıl giderilir yukarıda aktardık. Ancak bu yöntemler dışında doğal yöntemleri tercih edenler için cilt sarkmasına hangi yağ iyi gelir araştırdık. Cilt sarkması sorunu yaşayan kişilere iyi gelecek mucizevi yağlar şunlardır:

Argan Yağı: Cilt sarkması denildiği zaman akıllara ilk olarak gelen yağların başında argan yağı yer alır. İçeriğinde bulunan A ve E vitaminleri sayesinde cildi besleyen argan yağı, ciltteki kırışıklıklara ve sarkmalara iyi gelir. Ayrıca leke görünümünü de azaltır. Cildi nemlendiren argan yağı, cildin esnekliğini korumasına yardımcı olur. Düzenli olarak her gün yatmadan önce temiz olan cildinize birkaç damla argan yağı ile masaj yapabilirsiniz.

Biberiye Yağı: İçeriğinde bulunan antioksidanların etkisi ile cilt hücrelerini yenileyen biberiye yağı, cildin gerilerek sıkılaşmasını sağlar. Böylece cilt sarkmalarına da iyi gelir.

Avokado Yağı: Cilt sarkmasına iyi gelen bir diğer yağ avokado yağıdır. A ve E vitamini yönünden zengin olan avokado yağının en önemli özelliği her cilt tipine uygun olmasıdır.

Cilt Sarkmasını Önlemek İçin Ne Yapmalı?

Günümüzde cilt sarkması sorunu ile çok sık karşılaşmaktayız. Yer çekimi etkisi ve diğer bazı etmenler nedeni ile sarkan cildi eski haline döndürmek mümkündür. Ancak alacağınız bazı önlemler ile cilt sarkması sorununu hiç yaşamayabilirsiniz. Sizlerde cilt sarkmasını önlemek için ne yapmalı diyorsanız doğru yerdesiniz. Cilt sarkmasını önlemeye yarayan bazı püf noktalar şunlardır:

  • Düzenli egzersiz yapma.
  • Sigara ve alkol tüketimini sıfırlama.
  • Güneşten korunma.
  • Antioksidan yönünden zengin beslenme.
  • Kolajen üretimini artırma.

Cilt Sarkmasına Bitkisel Çözüm Nedir?

Cilt sarkması tedavisi olan bir cilt sorunudur. Bu nedenle cildinizde meydana gelen sarkmalar yüzünden kendinizi kötü hissetmenize gerek yok. Cilt sarkmasına bitkisel çözüm nedir öğrenmek isteyen kişiler bu sorun için doğal yöntemleri tercih etmektedirler. Cilt sarkması durumunda uygulanabilecek bazı bitkisel çözümler şunlardır:

Kuru ve Sarkık Ciltler İçin Bitkisel Çözüm: 3 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 tatlı kaşığı buğday yağı, 1,5 yemek kaşığı kayısı çekirdeği yağı, 2 yemek kaşığı gliserin, 1 yemek kaşığı üzüm çekirdeği yağı, 1 tatlı kaşığı susam yağı, 3 yemek kaşığı yeşil kil ve 1,5 yemek kaşığı su karıştırılır. Hazırlanan maske geceleri yatmadan önce temiz cilde uygulanır. Düzenli olarak uygulanan bu maskeden 15 gün içerisinde sonuç alınabilir.

Yağlı ve Sarkık Ciltler İçin Bitkisel Çözüm: 1 yemek kaşığı kayısı yağı, 1 yemek kaşığı üzüm çekirdeği yağı, 10 damla portakal yağı, 2 tatlı kaşığı lavanta yağı, 1 tatlı kaşığı havuç yağı ve kil karıştırılır. Hazırlanan maske cilde sürülür.

Cilt Sarkmasına Şems Arslan Yumurta Akı Maskesi

Cilt sorunlarında doğal yöntemleri tercih edenler, cilt sarkmasına Şems Arslan yumurta akı maskesi nasıl yapılır araştırmaktadırlar. Evinizde kolayca uygulayacağınız bu maske ile sarkmalarınızdan kurtulacağınızı belirten Şems Arslan’ın bu özel maske tarifi aşağıda aktarılmıştır.

Cam bir kâse içerisine iki tane yumurta akı koyulur. Yumurta akını ayırırken sarısının girmemesine dikkat edilmelidir. İki yumurta akı iyice çırpılır. Hazırlanan yumurta akı dekolte bölgesine, boyun bölgesine ve göz çevresi dışındaki tüm yüze sürülür. 25 dakika kadar beklettikten sonra bol su ile yıkanır.

Haftada birkaç defa uygulanması önerilen yumurta akı maskesi cilt gözeneklerini temizleyerek sıkılaştırır. İçeriğinde yer alan hidro lipidler sayesinde cildi sıkılaştırarak sarkmalara iyi gelir. Ayrıca cildin kolajen dengesini koruduğu için yanak sarkmalarını önler.

Cilt Sarkması Suna Dumankaya Doğal Çözüm Maske

Cilt sarkması için doğal çözüm maskesi veren isimlerden biri de Suna Dumankaya’dır. Birçok cilt sorununa doğal çözümler sunan Suna Dumankaya’nın cilt sarkması için önerdiği maskesini uygulayanlar etkili sonuçlar aldıklarını belirtmektedirler. Bu özel ve etkili maske için gerekli olan malzemeler şunlardır:

  • 1 tatlı kaşığı maya ( yaş maya )
  • 1 çay kaşığı kadar taze sıkılmış ayvanın suyu
  • 1 çay kaşığında doğal bal

Malzemeler bir kap içerisinde karıştırılarak krem kıvamına getirilir. Karışım cilde sürülerek ortalama 20 dakika bekletilir. Cilt gerildikten sonra bol su ile yıkanır. Bu maske haftada iki kere uygulanabilir. Maske sonrasında cildinizin sıkılaşarak daha gergin hale geldiğini göreceksiniz.

Cilt Sarkmasına Maya Maskesi Tarifi

Kusursuz olan cildiniz zamanla çeşitli etkenlere bağlı olarak deforme olmaya başlar. Genç görünümün ilk adımı olan sıkı ciltlerde sarkma meydana gelebilir. Bu durumda önerilen ve etkisi birçok kişi tarafından onaylanan maya maskesi şu şekilde yapılabilir:

Protein yönünden çok zengin olan 1 çay kaşığı yaş maya ile bir çay kaşığı süt karıştırılır. Elde edilen karışım cilde sürülerek yarım saat bekletilir. Daha sonra bol su ile yıkanır. Maskeyi 20’li yaşlardaki kişiler ayda bir kere, 30’lu yaşlardaki kişiler ayda iki kere, 40’lı yaşlardaki kişiler haftada bir kere uygulayabilir.

Cilt Sarkması İçin Avokado Maskesi Tarifi

Birçok kişide görülen cilt sarkması için avokado maskesi tarifi oldukça etkilidir. Avokado maskesini her cilt tipine sahip bireyler uygulayabilir. Bir tane avokadoyu dilimledikten sonra bir salatalığı da dilimleyerek blenderden geçirin. Maskeyi masaj yaparak cildinize sürün. 30 dakika sonra cildinizi bol su ile yıkayın. Haftada bir kez bu maskeyi uygulayabilirsiniz.

Cilt Sarkmalarını Toparlayan Serum Tarifi

Doğal ürünleri kullanarak cilt sarkması sorununa son verebilirsiniz. Bu doğal yöntemlerden olan cilt sarkmalarını toparlayan serum tarifi oldukça etkilidir. Sizi daha fazla meraklandırmadan hemen serumun tarifine geçmek istiyoruz. Bu özel serumu hazırlamak için gerekli malzemeler şunlardır:

  • 30 gram argan yağı (İki tatlı kaşığı)
  • 1 tatlı kaşığı buğday özü yağı
  • 1 tatlı kaşığı üzüm çekirdeği yağı
  • 1 tatlı kaşığı nar çekirdeği yağı
  • 2 atlı kaşığı aloe vera

Tüm malzemeler koyu renkli ve dar olan bir şişeye koyulmalıdır. Bu sayede karışım okside olmaz ve bozulmaz. Bu karışım güneş görmeyen bir yerde bir yıla yakın durabilir. Sabah ve akşamları cilt temizlendikten sonra serum cilde uygulanabilir.

Cilt Sarkmasına En Etkili Krem Hangisidir?

Cilt sarkmalarına karşı birçok farklı marka tarafından kremler üretilmektedir. Eczanelerde ve çeşitli online satış sitelerinde bulabileceğiniz bu kremler arasında en etkili olanlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Loreal Paris Revitalift Anti Age Kremi
  • Diadermine Kırışıklık Karşıtı Krem
  • Vichy Liftactiv Supreme Cream
  • Dermalogica Dynamic Skin Recovery

Cilt Sarkması Maske Şems Aslan

Gliserin yüze, göz altına sürülür mü, cildi beyazlatır mı?

Google arama motorunda son zamanlarda en çok aranan kelimelerin başında gliserin gelmektedir. Sağladığı çeşitli faydalarla dikkat çeken gliserinin özellikle cilde olan faydası merakla araştırılmaktadır. Sizler için bu araştırmayı bizlerde yaptık ve gliserin ile ilgili tüm bilgileri önünüze getirdik.

Gliserin Nedir, Ne İşe Yarar?

Tatlı bir tadı olan gliserin kokusuz, renksiz ve zehirli olmayan sıvıdır. Doğal ve sentetik olabilen gliserin su ve alkol ile karışabilir. Hayvansal ve bitkisel yağların hidrolize edilmesi ile doğal gliserin üretilir. Sentetik gliserin ise propilen, petrol ve klor içeren kimyasallar ile üretilir. Bu bölümde sizlere gliserin nedir, ne işe yarar konusunda bilgiler vereceğiz. Bu sayede aklınızda gliserin ile ilgili bir soru kalmayacak.

Gliserin %20 metanol, %10 su, %30 yağ, %5 sodyum ve %35 gliserinden oluşmaktadır. C3H8O3 şeklinde formüllenen gliserin çok eski zamanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Hassas cilde sahip olan kişiler tarafından daha çok tercih edilen gliserin cildi kurutmaz. Ayrıca kimyasal içeriklerle üretilen diğer sabunlar gibi cildi aşındırmaz ve tahriş etmez. Gliserinin insan sağlığı açısından diğer yararları şu şekilde sıralanabilir:

  • Cildi nemlendirir.
  • Cildi besler.
  • Antiviral özelliklere sahiptir.
  • Antibakteriyel özelliklere sahiptir.
  • Antifungal özelliklere sahiptir.
  • Cildin su dengesini sağlar.
  • Ciltteki kırışıklıkların giderilmesine yardımcı olur.
  • Cilde pürüzsüzleştirir ve cilde ipeksi bir görünüm kazandırır.
  • Sivilcelerin azalmasına yardımcı olur.
  • Dudakları nemlendirir.
  • Cildin rengini açar.
  • Cildi zararlı UV ışınlarına karşı korur.
  • Ağız içinde oluşan yaraların tedavisinde etkilidir.
  • Sedef hastalığına ve egzamaya iyi gelir.
  • Kulaktaki kirlerin akıtılmasına yardımcı olur.
  • Topuk çatlaklarına iyi gelir.
  • Nemli saça düzenli olarak uygulandığında saçların güçlenerek onarılmasını sağlar.
  • Su tutucu özelliğe sahiptir.
  • Başta sabunda olmak üzere birçok temizlik malzemesinin üretilmesinde kullanılır.
  • İltihaplara iyi gelir.
  • Mumların üretiminde kullanılır.

Gliserinin Cilde Faydaları Neler?

İyileştirici ve nemlendirici bitkisel bileşik olan gliserinin cilde faydaları neler merak edilen bir konudur. Gliserinin birçok faydası olsa da, özellikle cilde sağladığı faydaları ön plandadır. Cildi nemlendiren gliserin, yüzünüzü lekelerden ve hastalıklardan korur. Nemlendirici özelliği sayesinde cildin birçok farklı bölgesinde kullanılabilir. Gliserinin cilde faydaları şu şekilde sıralanabilir:

  • Nemlendirme özelliği ile cildin yapısını koruyarak esnekliğini artırır.
  • Doğal içeriği sayesinde cildi besler.
  • El – ayak bölgesindeki nasırı ve sertlikleri yumuşatır.
  • Topuk çatlaklarını tedavi eder.
  • Uçuk virüsü nedeni ile oluşan cilt hasarlarına iyi gelir.
  • Kulak içerisindeki kirlerin yüzeye çıkarak kulağın kirden temizlenmesini sağlar.
  • Tırnakları güçlendirerek daha parlak görünmesine yardımcı olur.
  • Antiseptik özelliği ile yaraların iyileşmesinde etkili olur.
  • İnce kırışıklıkları azaltarak yaşlanma belirtilerini önler.
  • Cildin pH dengesini korur.
  • Cilt tonunu eşitleyerek cildi pürüzsüzleştirir.
  • Etkili bir makyaj bazı görevi üstlenir.
  • Yüzde oluşan leke ve sivilceleri tedavi eder.
  • Dudakları nemlendirerek dudak çatlaklarına iyi gelir.

Gliserin Ciltte Nasıl Kullanılır?

Gliserinin cilde olan faydalarından maksimum düzeyde yararlanmak için gliserin ciltte nasıl kullanılır bilmek gerekmektedir. Doğal kaynaklı bir içerik olan gliserini direkt olarak cildinize sürdüğünüzde gözenekleri tıkayabilir. Bu nedenle gliserini doğrudan yüzünüze uzun süre uygulamamalısınız. Ancak gliserin içeriğine sahip olan cilt bakım ve makyaj ürünlerini rahat bir şekilde kullanabilirsiniz.

Gliserini doğal gül suyu ile karıştırarak cildinizin kuruyan yerlerine pamuk yardımı ile sürebilirsiniz. Bu sayede cildinizin nemlenmesini sağlayabilirsiniz. Bal ile karıştırabileceğiniz gliserini ise dudaklarınıza uygulayabilirsiniz. Gliserin pedikür ve manikür işlemlerinden önce nemlendirici olarak kullanılabilir. Cildinizin nemlenmesini sağlamak için bir pamuğa damlatacağınız gliserini dilediğiniz bölgeye sürebilirsiniz. Topuklar, diz kapağı ve dirsekler bu şekilde rahatlıkla nemlendirilebilir.

Gliserin Direk Yüze Sürülür Mü?

Gliserin kullanımında çok dikkat edilmelidir. Doğal bir sıvı olan gliserin direkt olarak yüze sürekli sürülürse gözeneklerin tıkanmasına sebep olabilir. Bu nedenle yaşanan cilt sorunu geçene kadar gliserin yüze sürülebilir. Ancak sorun giderildikten sonra gliserinin gül suyu ile karıştırılarak sürülmesi önerilmektedir.

Gliserin Göz Altına Sürülür Mü?

Gliserinin renk açıcı etkisini bilenler gliserin göz altına sürülür mü öğrenmek istemektedir. Göz altı morluklarını azaltmak isteyen kişiler çok az miktarda gliserini göz altına ve göz çevresine sürebilirler. Ancak bu esnada gliserini göz içine sürmemeye dikkat edilmelidir.

Gliserin Cildi Beyazlatır Mı?

Beyaz bir tene sahip olmak birçok kişinin hayalidir. Cildin pH dengesini sağlayan gliserin, cilt tonu eşitsizliklerinin giderilmesinde de etkilidir. Bu yönüyle ele alındığında gliserin cildi beyazlatır mı sorusuna evet yanıtını verebiliriz. Bu aşamada doğru ve düzenli kullanım çok önemlidir.

Gliserin Yüze Zarar Verir Mi?

Organik bir ürün olan gliserinin yüze zarar verdiğine dair herhangi bir çalışma yoktur. Gliserinin herhangi bir yan etkisine de rastlanmamıştır. Ancak doğrudan cilde uygulanan gliserin, cilt gözeneklerini tıkayabilir.

Gliserin Cildi Nemlendirir Mi?

Gliserinin en önemli özelliği cildi uzun süre nemli tutmasıdır. Cilde adeta nem terapisi uygulayan gliserin, cildin her zaman yumuşak olmasını sağlar. Ayrıca ince kırışıklık görünümünü azaltarak yaşlılık belirtileriyle savaşır.

Gliserin Cilt Lekelerine İyi Gelir Mi?

Nemlendirici özelliği ile cildi koruyarak nemlendiren gliserin cilt lekelerine iyi gelir mi merakınızı giderelim. Gliserin cilt lekelerine iyi gelir. Leke izlerini ve sivilceleri tedavi eder. Ayrıca gliserin ile gül suyu ve limon karıştırılarak kullanıldığında güneş lekelerine iyi gelir.

Gliserin Cildi Gençleştirir Mi?

Yukarıda gliserinin faydalarını anlatırken, bu faydalı ürünün kırışıklıklara iyi geldiğinden bahsetmiştik. Düzenli kullanılan gliserin kırışıklıkları azaltırken yaşlılık belirtilerini de ortadan kaldırır. Cilde taze bir görünüm kazandırarak cildi gençleştirir.

Gliserin Lekelere İyi Gelir Mi?

Doğal bir ürün olan gliserin hasarlı cildi onarır. Bu özelliği ile ciltteki yara izlerinin ve lekelerin geçmesine yardımcı olur. Akne ve lekeleri de azaltan gliserinin düzenli olarak kullanılması gerekmektedir.

Gliserin Ciltte Tüylenme Yapar Mı?

Gliserin ile ilgili en çok merak edilen sorulardan biri de, gliserin ciltte tüylenme yapar mı sorusudur. Gliserin yağı çok uzun süre kullanıldığı zaman tüylenme sorununa neden olabilir. Bu gibi durumla karşılaşıldığında gliserin kullanımına ara verilmelidir.

Gliserin Cildi Sıkılaştırır Mı?

Cildin doğal savunmasını hemen harekete geçiren gliserin, cildin dış etkenlerle daha iyi yüzleşmesine yardımcı olur. Susuz kalmış cilt sıkı cilt anlamına gelmektedir. Nemlendirici etkiye sahip olan gliserin, cildin esnekliğini kalıcı olarak iyileştirir ve rahatlık sağlar.

Yüze, Cilde Gliserin Kullananların Yorumları Neler?

Gliserini kullanma konusunda karar veremeyenler için yüze, cilde gliserin kullananların yorumları neler önem taşımaktadır. Gliserini bal ve gül suyu ile karıştırarak kullananlar kişiler kısa sürede bekledikleri etkiyi gördüklerini belirtmektedirler. Özellikle cilt bakımı için tercih edilen gliserini yüzüne ve cildine kullananların yorumları genel anlamda olumludur.

Gliserin Ne İşe Yarar?

Ceviz lekesi elden, tırnaktan, yüzden nasıl çıkar?

Sonbaharın habercisi olan taze cevizlerin hayranı çok fazladır. Taze cevizin lezzetine karşı koyamayan kişiler, cevizden bulaşan kara lekelere çare ararlar. Ceviz lekesini çıkarmak zor olsa da, uygulayacağınız bazı yöntemler ile bu lekelerden kolaylıkla kurtulabilirsiniz. Ceviz lekesi nasıl çıkarılır işte cevabı.

Ceviz Lekesi Elden Nasıl Çıkarılır, Temizlenir?

Ceviz sevdalısı birçok kişi ceviz lekesi elden nasıl çıkarılır, temizlenir araştırmaktadır. Olgunlaşmış olan yaş cevizler toplanırken kırma ve ezme işlemleri yapılır. Cevizin dış kabuğunun kırılması ile sıçrayan su; ellerde, eşyalarda, kıyafetlerde ve yüzde lekeler bırakır. Bu aşamada en önemli nokta; taze cevizi yerken leke görüldüğü zaman hemen yıkanmalıdır. Yıkanan ceviz lekesi hemen geçer. Yıkanmayan ceviz lekesinin temizlenmesi kurudukça daha zor hale gelmektedir.

Ele bulaşan ceviz lekesi için önerilen ilk yöntem sirkedir. İki bardak su içerisine iki yemek kaşığı kadar sirkeyi dökün ve iyice karıştırın. Daha sonra elinizi bu karışımın içerisine sokarak bir süre bekletin. Sirkeli suda beklettiğiniz ellerinizi sabunlu ılık su ile yıkayın. Bu karışım lekelerin kısa sürede çözülmesine yardımcı olur. Bir miktar pamuğa sirke damlattıktan sonra pamukla lekeleri silerek de lekelerden kurtulabilirsiniz.

Eğer eldeki ceviz lekesi kurumuş ise sirke lekelerin çıkarılmasında etkili olmayabilir. Kuruyan ceviz lekesi elden nasıl çıkarılır sorusunu sizin için yanıtlıyoruz. Kurumuş ceviz lekesi için kil ve çamurdan faydalanabilirsiniz. Kuruyan lekeler için bir diğer yöntem de limondur. Ellerinizi ılık suda sabunla yıkadıktan sonra lekelerin üzerine direkt olarak limon sürün. Limonun içerisinde bulunan asitler, ceviz lekelerinin açılmasına yardımcı olur.

Lekeler tamamen kaybolana kadar limon yöntemini uyguladıktan sonra ellerinize zeytinyağ ile hafif masaj yapın. Bu sayede lekelerin izleri tamamen silinirken oluşacak tahrişin de önüne geçilmektedir. Zeytinyağı ile ovalama işleminden sonra ellerinizi sabunlu ılık su ile yıkayın.

Ceviz Lekesi Ne ile Çıkar?

Sağlık açısından sayısız faydası bulunan ceviz, lezzeti ile damakları şenlendiren özel kuru yemişlerden biridir. Yemesi çok keyifli olan bu besin, toplarken ya da kabuğundan ayırırken leke bırakmaktadır. Yıkama ile geçmeyen ceviz lekesi ne ile çıkar öğrenerek bu sorundan kurtulabilirsiniz. Ceviz lekesi için akıllara gelen ilk yöntem sirkeli sudur.

Yukarıda nasıl yapılacağını aktardığımız sirkeli su sayesinde ceviz lekelerinin açıldığını göreceksiniz. Sirkeli su dışında kil ve çamur ikilisi de ceviz lekelerinin giderilmesinde etkilidir. Bir avuç kil veya çamur ile elinizi ovduktan sonra sirke yöntemini uygulayabilirsiniz.

Ceviz Lekesi Kaç Günde Çıkar?

Ceviz lekesinden kendiliğinden kurtulmak için sabırla beklemek gerekir. Ceviz lekesi kaç günde çıkar ellerinizi yıkama sıklığınıza bağlı olarak değişir. Ceviz lekelerine herhangi bir uygulama yapmadığınız takdirde bu lekelerden 7 gün içerisinde kurtulabilirsiniz.

Ceviz Kabuğu Karası Elden Nasıl Gider?

Ceviz lekeleri genel olarak ellere bulaşır. İnatçı olan bu lekeler elleri yıkama ile geçmez. Bu nedenle ceviz kabuğu karası elden nasıl gider iyi bilinmelidir. Estetik görünümü etkileyen bu lekelerden kurtulmak için şu yöntemleri uygulayabilirsiniz:

Tuz – Limon: Her evde bulunan limon ve tuzdan yararlanarak ceviz karasından kurtulabilirsiniz. İlk olarak ceviz lekesi olan yerlere limon suyu dökün. Hazır limon suyu kullanacak kişilerin bir su bardağı suyu kullanması önerilir. Normal limon kullanacak kişilere ise 2 limon yeterlidir. Limon suyu ellere döküldükten sonra üzerine iki yemek kaşığı kadar tuz eklenir ve iyice ovulur. Cilde zarar vermeyen bu yöntemi leke geçene kadar uygulayabilirsiniz.

Diş Macunu: Ellerdeki ceviz lekesi için diş macunu önerilmektedir. Ceviz lekelerinin üzerine bir miktar herhangi bir diş macununu sürün ve fırça ile o bölgeyi nazik bir şekilde fırçalayın. Dairesel hareketlerle bu işlemi leke geçene kadar uygulayın.

Bebek Yağı: Diş macunu kullanmak istemeyen kişiler bebek yağını tercih edebilirler. Lekeyi bölgeye az miktarda bebek yağını sürdükten sonra eski bir bez parçası ile lekeleri ovun. Leke geçtikten sonra ellerinizi ılık suyla yıkayın.

Karbonat – Bulaşık Deterjanı: Bulaşık deterjanı ve karbonat yöntemini kullanarak ceviz lekesi nasıl çıkarılır görebilirsiniz. Bir miktar karbonat ve bulaşık deterjanını karıştırın. Bu karışımı diş fırçası ile lekeli bölgelere sürün. Bu işlem sonrasında kısa süre içerisinde lekeler geçecektir.

İspirto: Etkili yöntemlerden biri de ispirtodur. Ellerinizi ılık suda bir süre beklettikten sonra bir pamuğu ispirtoya batırın ve lekelerin üzerine sürün. Daha sonra ellerinizi bol suda yıkayın.

Ceviz Lekesi Yüzden Nasıl Çıkar?

Ceviz lekesi nadir olsa da yüze de bulaşabilir. Siz de bu durumu yaşadıysanız ve ceviz lekesi yüzden nasıl çıkar diyorsanız biraz beklemeniz önerilmektedir. Herhangi bir işlem yapılmayan ceviz lekesi 7-10 gün arasında kendi kendine geçmektedir. Hassas olan cilt yapısını bozmaktan korkan kişiler 7-10 gün sabırla beklemelidirler. Sabırlı olmayan kişiler ise kimyasal içermeyen malzemeleri kullanmalılar. Bu malzemeler ile sürekli yıkayacağınız yüzünüz ceviz lekelerinden arınacaktır.

Ceviz Lekesi Tırnaktan Nasıl Çıkar?

İlk olarak ellere ve tırnaklara bulaşan ceviz lekesi çok zor bir lekedir. Özellikle tırnaklarda kara bir görüntü oluşturan ceviz lekesi estetik açıdan rahatsız etmektedir. Tırnağa bulaşan ceviz lekelerinden kurtulmak için yukarıda sıraladığımız sirke, limon, karbonat yöntemlerini uygulayabilirsiniz.

Ceviz Lekesi Gömlekten Nasıl Çıkar?

Hem doyurucu hem de lezzetli olan ceviz lekesi gömleklere de bulaşabilir. Çok sevdiğiniz ve para vererek aldığınız gömleğinizin ceviz lekesi yüzünden ziyan olmasını istemezsiniz. Lekelenen gömleğinizi temizlemek için acele etmeniz çok önemlidir. Ceviz lekesi bulaşan gömleğinizi hemen çıkarın ve soğuk su altına koyun. Sıcak su lekenin kalıcı olmasına neden olurken soğuk su lekenin kolay bir şekilde temizlenmesine yardımcı olur.

Soğuk suyla yıkadığınız gömleğin üzerine 4 çay kaşığı bulaşık sabunu sürün. Sabun üzerine de 1 yemek kaşığı sirkeyi damlatın. Daha sonra lekenin üzerini havlu kağıt ya da temiz bir bez ile örtün. 15 dakika bekledikten sonra soğuk suyla gömleği yıkayın.

Ceviz Lekesi Kıyafetten Nasıl Çıkar?

Ele bulaşan ceviz lekesinden daha zor olan kıyafetlerdeki ceviz lekelerinden korkmayın. Ceviz lekesi kıyafetten nasıl çıkar anlatacağız. Kıyafetlerdeki ceviz lekelerinden oksijenli su ile kurtulabilirsiniz. Ancak bu işleme başlamadan önce kıyafetlerinizin herhangi bir zarar görüp görmeyeceğini test ediniz.

Ceviz Lekesi Halıdan Nasıl Çıkar?

Can sıkıcı durumlardan biri de halılara bulaşan ceviz lekeleridir. Halıya bulaşan ceviz lekesi halıdan nasıl çıkar öğrenerek halınızı eski temiz haline döndürebilirsiniz. Halıdaki ceviz lekesi için bir kap içerisine sirke ve temiz su ekleyin. Sirkenin beyaz sirke olmasına dikkat edin. Temiz bir bezi bu karışıma batırarak leke olan bölümü ovalayın. Daha sonra halıyı normal su ile silin.

Halıdaki ceviz lekesi kurumuş ve halının içerisine işlemiş ise ispirtodan yararlanabilirsiniz. İspirto ile suyu karıştırın ve bu karışım ile halıyı ovalayın. Leke çıktıktan sonra halıyı temiz bir bez ile tekrar silin ve kurumasını bekleyin.

Eldeki Ceviz Lekesini Çıkarmanın En Kolay Yolu

Porselen makyaj bozulur mu, cilde zarar verir mi, nasıl çıkar?

Profesyonel kişiler tarafından özenle uygulanan porselen makyaj başarılı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Ciltteki bütün kusurları kapatan porselen makyaj genelde özel gecelerde ve özel davetlerde tercih edilmektedir. Ciltten kolay kolay akmayan porselen makyajın tüm püf noktalarını sizler için araştırdık ve bir araya getirdik. Keyifli okumalar diliyoruz.

Porselen Yüz Makyajı Nasıl Yapılır?

Cildinin pürüzsüz görünmesini isteyen ve yüz hatlarında iddialı değişiklikler yaparak dikkatleri üzerine çekmeyi planlayan kişilere porselen makyaj önerilmektedir. Özel makyaj malzemeleri ile uygulanan porselen yüz makyajı nasıl yapılır bilinmelidir. Normal makyajdan farklı olan porselen makyajı profesyonel kişilere yaptırmak daha mantıklıdır.

Porselen makyajı normal makyajdan ayıran temel unsur, kullanılan makyaj malzemeleridir. Makyajı uygulama yöntemi ise her iki makyaj türünde de aynıdır. Adım adım porselen makyaj yapımı şu şekildedir:

  • Porselen makyaja başlamadan önce cildin temizleme özelliği olan bir jel ile temizlenmesi gerekir. Daha sonra çabuk emilme özelliği olan bir nemlendirici ile cilt nemlendirilmelidir.
  • Makyaja makyaj bazı ile başlanmalıdır. Makyaj bazı ciltteki tüm kusurları gizler. Makyaj bazı cildin tüm bölgesine eşit olarak sürülmelidir.
  • Makyaj bazından sonra cilt tenine uygun fondöten kullanılmalıdır.
  • Fondötenden sonra göz çevresine uygun olan bir kapatıcı ters üçgen şeklinde göz çevresine sürülerek yanaklara inmeden dağıtılmalıdır.
  • Cilde uygun tonlarda seçilen allık elmacık kemiklerine uygulanmalıdır.
  • Göz makyajı da kıyafete ve ten rengine uygun şekilde yapılmalıdır. Son olarak dudak kalemi ve ruj sürülerek porselen makyaj tamamlanmalıdır.

Porselen Makyaj Yapabilmek İçin Gerekli Malzemeler Neler?

Porselen makyaj normal makyaj malzemeleri ile yapılmaz. Bu nedenle porselen makyaj yapabilmek için gerekli malzemeler nelerdir öğrenilmelidir. Porselen makyajı layıkıyla yapabilmek için mutlaka bulunması gerekli malzemeler şu şekilde sıralanabilir:

  • Nemlendirici
  • Fondöten
  • Kapatıcı
  • Makyaj bazı
  • Allık
  • Yarı transparan pudra
  • Far bazı
  • Makyaj sabitleyici

Porselen Makyaj Fondöteni Nasıl Kullanılır?

Porselen makyajda en önemli malzemelerin başında fondöten gelmektedir. Çünkü fondöten, ciltte meydana gelen tüm kusurların kapatılmasını sağlar. Bu sayede pürüzsüz bir cilt görünümü elde edilir. Buradaki en önemli ayrıntı ise porselen makyaj fondöteni nasıl kullanılır konusudur. Porselen makyajda fondötene geçmeden önce cildin kesinlikle nemlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü nemli olan cilt ürünü iyi bir şekilde hapsederek doğal bir görünüm kazandırır.

Nemlendirici uygulandıktan sonra makyaj süngeri ya da makyaj fırçası ile fondöten sürülmelidir. Bu aşamada el ile fondöten sürülmemesi önerilmektedir. Fondötenin tüm yüze iyice yedirilmesine dikkat edilmelidir.

Porselen Makyaj ile Profesyonel Makyaj Arasındaki Fark Nedir?

Porselen makyaj ile profesyonel makyaj aynı şey değildir. Porselen makyaj normal makyajla kıyaslandığında yüzde daha uzun süre kalmaktadır. Akma ve bozulma olmayan porselen makyaj dağılmadan kalma özelliğine sahiptir. Ayrıca porselen makyaj profesyonel kişiler tarafından yapılmaktadır. Normal makyajı ise herkes yapabilir.

Porselen makyaj günlük kullanım için önerilmemektedir. Çünkü porselen makyaj için kullanılan ürünlerin kapatıcı özelliği çok yüksektir. Bu nedenle uzun süre kullanıldığında zararı olabilmektedir. Porselen makyaj ile bebeksi bir görünüme sahip olunur.

Porselen Makyaj Kaç Saat Dayanır?

Porselen makyajın önemli özelliklerinin başında uzun süre dayanması gelmektedir. Özel gün ve davetlerde tercih edilen porselen makyaj kaç saat dayanır merak edilmektedir. Porselen makyajın kalıcılığı ortalama olarak 10-14 saat arasında değişmektedir. Orta kaliteli malzemelerle yapılan porselen makyajın dayanma süresi ise 8-10 saat arasında değişmektedir.

Porselen Makyaj Bozulur Mu?

Suya dayanıklı özelliği ile bilinen porselen makyaj, terleme ve ağlama gibi durumlarda bozulmaz. Özel günlerinizde makyajınızı riske atmak istemiyorsanız porselen makyajı tercih etmelisiniz. Porselen makyaj işleminde makyaj sabitleyici kullanıldığı için 10-14 saate kadar makyajda bozulma yaşanmaz.

Porselen Makyaj Cilde Zarar Verir Mi?

Normal makyajdan farklı olan porselen makyajın cilde zarar verip vermeyeceği ile ilgili aklınızdan sorular geçiyorsa rahat olabilirsiniz. Çok aşamalı dermatolojik testlerden geçen makyaj malzemeleri cilt sorunlarına yol açmaz. Ancak yoğun kapatıcı kullanılan porselen makyajın günlük kullanılmaması önerilmektedir.

Porselen Makyaj Nasıl Silinir, Çıkar?

Porselen makyajın kalıcılığı düşünüldüğünde porselen makyaj nasıl silinir, çıkar sorularının aklınızdan geçiyor olması son derece normaldir. Bunun için kaliteli bir makyaj temizleyici satın almalısınız. Makyaj temizleyicisini makyaj temizleme pamuğuna pamuk ıslanana kadar dökün. Daha sonra bu pamuğu gözünüzün üzerine koyarak 1 saniye bekleyin. Sonrasında pamuğu kaydırarak makyajı silebilirsiniz. Bu işlemi göz dışındaki alanlar için de uygulayabilirsiniz.

Porselen Makyaj Nedir? Ne Değildir…

Sıcak havalarda evi serinletmek mümkün mü, ne yapmalıyım?

Sıcak havalardan klima ile kurtulan kişi sayısı fazla olsa da, kliması olmayan evlerde yaşayan kişilerin sayısı da bir hayli fazladır. Sizin için özel olarak hazırladığımız bu yazımızda vereceğimiz öneriler ile klimasız bir ev nasıl serinletilir öğreneceksiniz.

Sıcak Havalarda Evi Serinletmek Mümkün Mü?

Klimasız ve esmeyen bir ortamda yaşayan kişiler için sıcak havalarda evi serinletmek mümkün önemlidir. Çat kapı gelen sıcaklıklardan korunmak için tercih edilen klimaların bazı olumsuz etkileri olabilir. Ayrıca doğru kullanılmayan klimalar fazla enerji harcayarak elektrik faturalarını artırır. Bunun önüne geçmek için evinizi daha doğal ve ekonomik yöntemlerle serinletmeniz mümkündür.

Öncelikle yaşadığınız binanın mantolaması olup olmadığına dikkat etmelisiniz. Mantolama yapılan binalarda yazın sıcaklık kışın ise soğuk büyük oranda azaltılır. Bununla beraber pencere sisteminde de dış etkenlere karşı korunaklı olan malzemeler tercih edilmelidir.

Yaz aylarında evin sık sık havalandırılması iç mekânın hava kalitesini iyileştirerek serinlemeye yardımcı olur. Ayrıca nemi ve kokuyu giderir. Özellikle akşam saatlerinde evin havalandırılması önerilir. Klimasız ev nasıl serinletilir evin hava akışını artırarak görebilirsiniz. En bilinen hızlı serinleme yöntemi hava akımı yaratmaktır. Bunun için birbirine zıt olan kapı ve pencereleri karşılıklı açarak hava akışını hızlandırabilirsiniz.

Evi Serinletmek İçin Ne Yapmalıyım?

Yaz sıcaklıklarının arttığı günlerde birçok kişi internetten evi serinletmek için ne yapmalıyım araştırmaktadır. Kimileri klimalı odalarda kalmayı tercih ederken kimileri klimanın hastalıklara davetiye çıkarmasından tedirgin oluyor. Klima kullanmayı tercih etmeyen kişilerin evi serinletmek için uygulayabilecekleri bazı pratik yöntemler şunlardır:

Hava akımı oluşturun;

Evi hızlı bir şekilde serinletmenin en pratik yolu hava akımı yaratmaktır. Bu yöntem için birbirine zıt durumda olan kapı ve pencereleri aynı anda açmalısınız. Bu sayede sıcaklık farkı oluşarak evi serinletecektir. Ancak bu yöntemde odalar birden soğuyacağı için soğuktan etkilenerek hasta olabilirsiniz. Bunun önüne geçmek için bu hava akımı yaratma yöntemini belirli aralıklarla uygulamanız tavsiye edilmektedir.

Evdeki fanlardan yardım alın;

Her evde soğutucu bir fan bulunmayabilir. Ancak mutfaklarda veya banyolarda koku gidermek için bulunan fanları kullanabilirsiniz. Belirli sürelerle bu fanları çalıştırarak hava sirkülasyonu oluşturabilirsiniz. Bu sayede evinizin serinlediğini göreceksiniz.

Perdelerin gücünden yararlanın;

Eve giren güneş ışınları evin sıcaklığını artırmaktadır. Bu yüzden pencereler açık olsa da perdenin kapalı tutulması önerilmektedir. Güneşin yakıcı etkisinden kurtulacağınız bu yöntemle içeriye esen rüzgârın da girmesini sağlayabilirsiniz.

Odadaki nem oranını düşürün;

Sıcak havalarda kişileri asıl bunaltan nemdir. Nemli havalar, kişilerin üzerinde bir tabaka hissi yaratır. Bu nedenle evin nem oranı daha sağlıklı bir seviyeye çekilmelidir. Bunun için nem gideren makinelerden faydalanabilirsiniz.

Vantilatör kullanmaktan çekinmeyin;

Ev nasıl serinletilir sorusuna verilebilecek en pratik yanıtlardan biri vantilatördür. Bir egzoz görevi üstlenen vantilatör sıcak havanın dışarıya atılmasına yardımcı olur. Hava dolaşımını da sağlayan vantilatörü belirli aralıklarla çalıştırabilirsiniz.

Evinizin etrafını ağaçlandırın;

Yaşadığınız evin etrafında bulunan bahçenin ağaçlandırılması güneş ışınlarının direkt olarak evinize girmesine engel olur. Doğayla iç içe yaşarken serinlemenin keyfini çıkarmak için bu yöntemi uygulayın.

Gereksiz yere elektronik cihaz çalıştırmayın;

Aydınlatma ürünleri, TV, bilgisayar gibi elektronik cihazlar bulunduğunuz ortama ısı yaymaktadır. Bunun önüne geçmek için acil durumlar dışında elektronik cihazları kullanmamaya dikkat edin.

Klimasız Evi Serinletmenin Yolu Nedir?

Sıcaktan kavrulduğunuz yaz aylarında istediğiniz her an denize ya da havuza gitmek ve klimalı ortamlarda bulunmak mümkün olmayabilir. Bu nedenle klimasız evi serinletmenin yolu nedir öğrenmelisiniz. Öğreneceğiniz bazı pratik yöntemlerle klima olmadan da evin serinleyebileceğini göreceksiniz.

Sıcak havalarda vantilatör kullanmak çok yaygındır. Vantilatörün serinletici etkisini artırmak içn pervanelerin önüne buz koyabilirsiniz. Bu sayede vantilatörden çıkan hava buzla buluşarak klima etkisi yaratır ve serinletir. Bunun dışında, güneş ışınlarının eve girmesine engel olmalısınız. Güneşin en çok yansıdığı saatlerde evin bütün pencerelerini ve kapılarını kapatın. Güneş kaybolduğunda kapı ve pencereleri açtığınız zaman evinizin serinlediğini fark edeceksiniz.

Klimasız evi serinletebilmek için nem oranının kontrol altında tutulması gerekmektedir. Bunun için evin düzenli olarak havalandırılması önerilir. Ancak havalandırma işe yaramıyorsa nem giderici cihazlardan yardım alınabilir. Evde kullanılan ampuller de evin sıcaklığının artmasına etki eden önemli ayrıntılardan biridir. Evdeki tüm ışıkların flüoresan veya LED ışıklarla değiştirmelisiniz. Eski tip ampuller daha çok enerji harcayarak ortama daha fazla ısı yayar.

Yazın Evin İçi Nasıl Soğutulur?

Yaz aylarında özellikle güneş ışınlarına direkt maruz kalan evlerde sıcaktan bunalan kişiler için yazın evin içi nasıl soğutulur anlatacağız. Yaz sıcaklıklarından kurtulmak ve bulunduğunuz ortamı serinletmek için uygulayabileceğiniz bazı öneriler şu şekilde sıralanabilir:

  • Havanın serinlediği gece vakitlerinde evinizi havalandırın.
  • Elektronik eşyaları gereksiz yere çalıştırmayın.
  • Bambu panjurlar kullanmaya özen gösterin.
  • Gölgelik ve stor perdeler kullanın.
  • Kalın ve ağır perdelerden kaçının.
  • Çatı izolasyonu yaptırın.
  • Eski tip ampulleri değiştirin.
  • Üst katlarda bulunan pencere önüne vantilatör koyarak sıcak havanın dışarıya atılmasını sağlayın.

Vantilatörün Daha Soğuk Üflemesi İçin Ne Yapmalıyız?

Serinlemek için pahalı bir klima sahibi olmak zorunda değilsiniz. Eskiden beri kullanılan vantilatör ile de klimanın yarattığı serinliği yaratabilirsiniz. Peki vantilatörün daha soğuk üflemesi için ne yapmalıyız sorusunun cevabını biliyor musunuz? Bunun için gerekli olan tek şey, bir vantilatör ve su şişesidir.

Su şişelerine 3 yemek kaşığı tuz ve su ekleyerek iyice karıştırın. Hazırladığınız şişeleri dondurun ve donan şişeleri vantilatörün 15 cm kadar önüne koyun. Vantilatörün üflediği hava şişelerin etrafından geçerken soğuyarak ortamı serinletecektir.

Gece Sıcaktan Uyuyamıyorum Ne Yapmalıyım?

Sıcak yaz gecelerinden şikayetçiyseniz ve gece sıcaktan uyuyamıyorum ne yapmalıyım diyorsanız doğru yerdesiniz. Sizlere altın değerinde çözümler sunacağız. Eğer sizin de başınız gece sıcaklarıyla dertteyse ve bu nedenle rahat uyuyamıyorsanız, sıcakla baş etme yöntemlerine mutlaka göz atmalısınız.

Sıcak yaz gecelerinde daha rahat bir uyku için soğuk havlu yöntemini uygulayabilirsiniz. Bu yöntem için vücudunuzu örtecek büyüklükte iki havlu ya da çarşaf yeterli olacaktır. Havlu ya da çarşafı soğuk suya batırın. Hafif nemli kalacak şekilde sıktıktan sonra üzerine serin. Sıcaklığı azaltacak bu yöntemle daha güzel bir uyku çekeceksiniz.

Isınarak yükselen hava özellikle yatakta yatan kişileri terletir. Bunun önüne geçmek için yerde yatmayı deneyebilirsiniz. Bambu bir mat üzerine yatarak vücut ısınızın artmasını engelleyebilirsiniz. Yatarken kullanacağınız kumaşın sentetik olmamasına dikkat etmeniz önerilmektedir. Sıcak yaz gecelerinde pamuklu ve hafif kumaşlar tercih edilmelidir. Gece sıcaklarından kurtularak uyuyabilmek için ayaklarınızı serinletmeniz de önemli bir diğer yöntemdir.

Yazın Sıcakta Nasıl Uyunur?

Herkesin kaliteli uyumak en doğal hakkıdır. Ancak özellikle yaz sıcaklarında güzel bir uyku çekmek pek mümkün değildir. Yazın sıcakta nasıl uyunur ile ilgili bazı yöntemler önerilmektedir. İşte, yazın sıcaklarda daha rahat uyumanızı sağlayacak yöntemler:

  • Buz torbası kullanın.
  • Cildinizi nemli tutun.
  • Pamuklu kıyafetler tercih edin.
  • Protein ağırlıklı beslenmeyi azaltın.
  • Baharatları doğru oranda kullanın.
  • Yatak örtünüzü soğutun.
  • Vücudunuza su püskürtün.
  • Ilık duş alın.
  • Ayaklarınızı örtmeyin.
  • Üst katlarda uyumaktan kaçının.

Evde Klima Yok Nasıl Serinlerim?

Dışkı renginizin bağırsak sağlığınız hakkında söyleyebileceği 6 şey

Garip bir uygulama gibi gelebilir, ancak bir dahaki sefere dışkınızı yaparken genel bir bakış atmak gerçekten iyi bir fikirdir. Dışkı, sindirim sağlığınızı takip etmenin harika bir yoludur. Cilt sorunları, kaygı, sık sık hastalanma ve yorgunluk, bağırsak mikrobiyomunuzun bozulduğunun yaygın belirtilerinden bazılarıdır. Bununla birlikte, tuvalet alışkanlıklarınız, GI kanalınızda neler olup bittiğini de ortaya çıkarabilir. Kakanızdan bağırsak sağlığınız hakkında öğrenebileceğiniz altı şey var.

Dışkı Renginiz Size Bağırsak Sağlığınız Hakkında Neler Söylüyor?

1- Kırmızı Dışkı;

Kırmızı dışkı fark ederseniz, yapmanız gereken ilk şey yakın zamanda pancar yiyip yemediğinizi hatırlamaktır. Eğer yemediyseniz, bir check-up yaptırmanız gerekecektir. Dışkınız kırmızıysa veya hafif kırmızıya çalıyorsa bu, gastrointestinal kanalda kanama olduğunu gösterir. Kanama fistüllerden kansere kadar farklı problemlden kaynaklanabilir, bu nedenle kesinlikle gastroenterolog uzmanından acilen randevu alın.

2- Siyah / Katran Dışkı;

Siyah veya katran görünümlü dışkı da genellikle kanamaya işaret eder ancak eski kan olduğu için siyaha döner. Bu genellikle kanalın üst kısmında kanama olduğunu gösterir. Bunun nedeni yemek borusundaki yırtıklar, iltihaplı mide astarı veya anormal kan damarları olabilir. Kanlı dışkıda olduğu gibi, en kısa sürede bir gastroenterolog uzmanından acilen randevu alın.

3- Sürekli Cıvık Dışkı;

İshal olmanıza neden olabilecek türde yemek yediğinizde arada bir cıvık dışkı normaldir, ancak sürekli olarak cıvık dışkı genellikle altta yatan bir durumun işaretidir. En yaygın durumlar, irritabl bağırsak sendromu, çölyak hastalığı veya laktoz intoleransı gibi gıda intoleranslarını içerir. Antibiyotik gibi bazı ilaçlar da kalıcı ishale neden olabilir. Sürekli olarak cıvık dışkı probleminiz varsa bir uzmana görünmenizde fayda vardır.

4- Soluk/Kil Renkli Dışkı;

Soluk veya kil renkli dışkınız varsa, safra üretimini azaltan bir karaciğer enfeksiyonunuz olabilir veya karaciğerden safra akışı engellenebilir. Bu, safra taşı, kistler, tümörler, hepatit veya bazı ilaçlar gibi çeşitli şeylerden kaynaklanabilir. Dışkınızın soluk olduğunu sürekli olarak fark ederseniz, tıbbi yardım alın.

5- Yüzer Dışkı (hafif);

Yüzen dışkı, beklediğiniz gibi, vücutta aşırı gaz üretimi anlamına gelir. Bu çok zararlı görünmese de aslında sindiriminizin eksik olduğu ve besinlerin emilmediği anlamına gelir. Yaklaşık 2 hafta boyunca düzenli olarak yüzen dışkı yapıp yapmadığınızı takip edin. Böyle bir durumla karşılaşırsanız sindiriminizi iyileştirmeniz için diyetinizi değiştirmeyi deneyin. Bu işe yaramazsa, altta yatan bir durumun işareti olabilir.

6- Yeşil Dışkı;

Yeşil dışkı genellikle kötü veya eksik sindirimin bir işaretidir. Renk safranın varlığından kaynaklanır. Safra, safra kesesinde depolanır ve yağları sindirmek için kullanılır. Ancak dışkı sisteminizde çok hızlı hareket ederse, safranın sindirilme şansı yoktur. Salmonella gibi bazı enfeksiyonlar da yeşilimsi dışkılara neden olabilir.

Sindiriminizi Nasıl İyileştirirsiniz?

Sindirim sağlığınız önemlidir ve neyse ki sisteminizi tekrar rayına oturtmak genellikle kolaydır. Gaz ve şişkinlik gibi sindirim sorunları yaşıyorsanız bu ipuçlarını deneyin.

  • Yavaş Yiyin: Bu, daha az hava yutmanızı ve daha çabuk doymanızı sağlar. Aşırı yeme olasılığınız daha az olacaktır.
  • Daha Küçük Porsiyonlar Yiyin: Daha küçük porsiyonlar şeklinde beslenmek, midenizin daha küçük miktarları daha iyi sindirmesini sağlar. Herhangi bir reflü veya şişkinlik yaşama olasılığınız daha düşüktür.
  • Yatmaya Yakın Zamanda Yemek Yemeyi Sınırlayın: Sindirim sisteminiz sabahları en iyi şekilde çalışır, bu nedenle yatmadan birkaç saat önce yemek yememeye çalışın.
  • Stresi Yönetin: Stres, sindirim sisteminizin etkili bir şekilde çalışmasına izin vermez. Meditasyon, yoga veya farkındalık uygulamaları gibi iyi başa çıkma stratejilerine sahip olduğunuzdan emin olmaya çalışın.
  • Bir Rutini Koruyun: Midenizi belirli bir zamanda yiyecek beklemek için eğitin.
  • Probiyotikleri Deneyin: Yiyeceklerimizin çoğu pastörize edilmiştir, yani midemizin ihtiyaç duyduğu sağlıklı bakteri kültürlerini içermezler. Bağırsak sağlığını korumak için probiyotik almak konusunda doktorunuzla konuşun. Veya daha fazla doğal yoğurt ve elma sirkesi gibi mayalanmış yiyecekler yiyin.

Bunu yapmak garip gelebilir, ancak bir dahaki sefere bağırsaklarınızı boşaltmanız gerektiğinde, sifonu çekmeden önce bir göz atın. Size sağlığınız hakkında önemli şeyler söyleyebilir.

Dışkınız İle İlgili Bir Doktora Ne Zaman Görünmelisiniz?

Utançtan veya semptomlarını en aza indirmekten dolayı birçok hasta bir gastroenterologla randevu almadan önce bekler. Ancak kaka yapmak doğaldır – herkes yapar – ve bir an önce randevu almak sağlığınız için kesinlikle faydalı olabilir.

Hala randevu almanız gerekip gerekmediğini merak ediyor musunuz?

  • Dışkınızda mı yoksa klozetinizde mi kan var?
  • Bağırsak hareketlerinde önemli bir değişiklik – örneğin, iki günlük bağırsak hareketinden sadece gün aşırı gitmeye mi geçtiniz?
  • Kronik ishal,
  • Kronik kabızlık,
  • Çok kötü kokulu dışkı,
  • Bağırsak inkontinansı,

Eğer bu durumları yaşıyorsanız, mide-bağırsak sağlığınızda neler olup bittiğini belirlemenize yardımcı olabilecek ve sağlığınıza kavuşmanızı sağlayacak bir tedavi yöntemi bulabilecek bir gastroenterologdan randevu almanız gerekir.

Dışkı Rengine ve Şekline Göre Sağlığı Kontrol Etme

Sivrisinek ısırığına ne iyi gelir, kaşıntısı nasıl geçer?

Zika, sarı humma ve Batı Nil virüsü gibi birçok bulaşıcı hastalığı taşıdığı için tehlikeli olan Asya Kaplan sivrisineğine İstanbul ve Kocaeli’nde rastlandı. Bu illerde görülen Asya Kaplan sivrisineğinden çok sayıda kişinin etkilendiği ve hastanelerin acil servislerine sivrisinek sokmasından kaynaklı şikayetlerle müracaatların arttığı bildirildi. Asya Kaplan sivrisineğinin son senelerde yayılım alanının genişlemesiyle insanları hedef almaya başlaması insan sağlığını ciddi şekilde tehdit etmeye başladı. Asya Kaplan sivrisineği yapay çevrelerde de yumurtlayabildiği için yayılımı daha hızlı olmaktadır. İnsanlarda aşırı alerjik reaksiyonlara neden olan Asya Kaplan sivrisineğinin ısırdığı bölgede aşırı kaşıntı ve ödem oluşabiliyor.

Asya Kaplan Sivrisineği Nerelerde Görülür?

Özellikle Karadeniz ve Marmara bölgelerinde çok sık görülmeye başlanan ve ülkemizde yerleşik bir tür haline gelen Asya Kaplan Sivrisineği, yaşamlarını kıyı bölgelerde sürmekte olan insanların sağlığını ciddi şekilde tehdit etmektedir. Zika, Batı Nil virüsü ve sarı humma gibi bulaşıcı hastalıkların yayılması bakımından büyük risk oluşturan Asya Kaplan Sivrisineği sokmalarından dolayı hastaneye yapılan başvurularda ciddi artış var.

Normal bir sivrisineğin ısırdığı bölgede yuvarlak ve kabarık bir yumru oluşmaktadır. Bu durumla oldukça sık karşılaşılmaktadır. Aşırı alerjik reaksiyonlar görülmesine neden olan Asya Kaplan Sivrisineğinin ısırdığı yerlerde ise aşırı kaşıntı hissinin yanı sıra ödem oluşmaktadır. Bağışıklık sistemi bozulmuşsa, büyük bir şişlik ve kızarıklık oluşması gibi şiddetli reaksiyonlar görülebilmektedir. Ayrıca çocuklar, yetişkinlere kıyasla sivrisinek ısırmalarından çok fazla etkilenmektedir.

Sivrisinek Kaşıntısı Nasıl Geçer?

Sivrisinek ısırıklarından dolayı kaşınan bölgede oluşan şişlik ve kızarıklıklar 1-2 gün içerisinde geçmektedir. Bağışıklık sistemi daha zayıf olanlar ile çocuklarda ise bu şişlik ve kızarıklıkların geçmesi daha uzun sürebilmektedir. Sivrisinek ısırıklarının neden olduğu kaşıntıya cilt yüzeyine sürülen topikal anti-histaminik kremlerin yanı sıra kaşıntıyı engelleyen merhemler çok iyi gelmektedir.

Kaşıntı hissinin ve enflamasyonun azaltılması için sivrisineğin ısırdığı bölgeye buzla soğuk kompres uygulanmalıdır. Sivrisinek ısırdığı zaman ısırılan bölgenin kaşınması kızarıklığın yanı sıra kaşıntının da artmasına neden olmaktadır. Çünkü kaşımayla birlikte ciltteki enflamasyon artmaktadır. Aşırı kaşıma sonucunda tahriş olan cildin üstünde kanama gerçekleşebilmektedir. Bu durum ise kaşınan bölgede enfeksiyon riskini artırmaktadır. Özellikle çocukların tırnaklarının kesik olması sivrisinek ısırıklarına karşı alınabilecek en etkili tedbirlerden biridir. Ayrıca çocuk, sivrisineğin ısırdığı bölgeyi kaşımaması için ikaz edilmelidir.

Sivrisinek Isırığına Ne İyi Gelir?

Sivrisinek ısırdığı zaman ilk olarak sivrisineğin ısırdığı bölge su ve sabunla yıkanmalıdır. Ayrıca eczanelerde satılan ilaçlar haricinde evde uygulanabilecek bitkisel tedavi yöntemleriyle de sivrisinek ısırığının neden olduğu kaşıntı giderilebilmektedir.

Alkol;

Sivrisinek kaşıntısına buharlaştığı esnada serinletici bir etki yaratan izopropil veya etanol tarzı alkoller çok iyi gelmektedir. Dezenfektan görevi gören alkol sayesinde sivrisineğin ısırdığı bölgedeki mikroplar kırılacaktır. Sivrisineğin ısırdığı bölgeye lavanta kolonyası sürülürse, bu kolonyanın içeriğindeki etanol alkol sivrisinek kaşıntısını gidereceği gibi kolonyanın kokusu uçup gidene kadar sivrisinekler yaklaşamayacaktır. Ancak alkol çok fazla sürülmemelidir. Çünkü cilde aşırı alkol sürülmesi cildi tahriş etmektedir.

Aloe vera;

Anti-enflamatuvar etkisinden dolayı kullanım alanı bir hayli geniş olan aloe vera yaprağını içerisindeki jel, sivrisineğin ısırdığı bölgeye sürülürse kaşıntı hissi yok olacaktır.

Çay poşetleri;

Sivrisinek ısırığının neden olduğu şişmeyi siyah ve yeşil çay poşetleri gidermektedir. Siyah ve yeşil çay içildikten sonra kullanılan poşetler bir naylona sarılarak buzdolabında muhafaza edilirse, soğutucu etkisinden de istifade edinilmiş olunur.

Yulaf ezmesi;

Alerjik reaksiyonları, kuru cildi, böcek ısırıklarını ve su çiçeğini yatıştıran yulaf ezmesinin cilde olan faydalarından mutlaka istifade edilmelidir. İnce yulaf ezmesine az su ilave edildikten sonra maske halini alan karışım sivrisineğin ısırdığı bölgeye sürülmelidir. 15 dakika beklendikten sonra ılık suyla yıkanan bölgeye nemlendirici krem sürülmelidir. Antibakteriyel etkisinden dolayı balda bu karışımın içerisine ilave edilebilir. Ancak bal, sivrisinekleri daha fazla çekebileceğinden çok dikkatli olunmalıdır.

Seyreltilmiş, kıyılmış sarımsak;

Yaraları iyileştiren ve antiviral etkidi olan sarımsak, ciltle direkt temas ederse, cildi irrite ederek enflamasyona neden olabilmektedir. Bundan dolayı sarımsak kıyıldıktan sonra hindistan cevizi yağı gibi hafif bir yağla seyreltilerek sivrisineğin ısırdığı bölgeye sürülmelidir.

Fesleğen;

Cildin fesleğen ile ovulması da sivrisinek ısırığına çok iyi gelmektedir. Fesleğenin içeriğindeki kimyasal bileşikler cildi rahatlatmaktadır. Fesleğen yağı losyon olarak cilde uygulanabileceği gibi ev ortamında da hazırlanabilir. Evde bu karışımın hazırlanması için 2 bardak su ve yaklaşık 15 gram kuru fesleğen yaprağı kaynatılmalıdır. Karışımın soğuması beklendikten sonra karışımın içerisine batırılan pamuk, sivrisineğin ısırdığı bölgeye sürülmelidir. Kaşıntı aşırı şiddetliyse ve acil müdahale gerekiyorsa taze fesleğen yaprakları doğrandıktan sonra cilde sürülmelidir.

Sivrisinek Isırığında Bu Ürünlere Dikkat!

Sivrisinek ısırığına karşı karbonat, diş macunu, limon suyu ve elma sirkesi gibi ürünlerin iyi geldiğine yönelik haberler yapılmaktadır. Ancak bu ürünler, özellikle hassas ciltleri hızlı bir şekilde kurutmakta ve zaten var olan cilt kızarıklığını artırmaktadır. Bundan dolayı bu ürünlerin kullanımı esnasında çok dikkat edilmelidir.

Sivrisinek Isırığı Nasıl Geçer?

Kandaki CRP yüksekliği nasıl düşürülür bitkisel?

Kandaki CRP yüksekliği, iltihaplanmanın bir göstergesidir. Enfeksiyondan kansere kadar çok çeşitli koşullardan kaynaklanabilir. Yüksek CRP seviyeleri, kalp atardamarlarında iltihaplanma olduğunu da gösterebilir, bu da daha yüksek kalp krizi riski anlamına gelebilir. Bununla birlikte, CRP testi son derece spesifik olmayan bir testtir ve herhangi bir inflamatuar durumda CRP seviyeleri yükselebilir.

CRP (C-Reaktif Protein) Nedir?

C-reaktif protein, karaciğer tarafından üretilen ve kanda bulunan ve vücudunuzdaki iltihaplanma seviyesinin bir göstergesi olan bir proteindir. Size iltihabın tam olarak nerede olduğunu, iltihabın nedenini veya sağlığınızı nasıl etkileyebileceğini söyleyemese de, kronik durumları izlemenize veya belirli sağlık sorunları için riskinizi azaltmanıza yardımcı olabilecek değerli bilgiler sağlayabilir.

CRP seviyeniz, hastanelerde veya sağlık kuruluşlarında basit bir kan testi ile belirlenebilir ve genellikle iltihaplı hastalıkları izlemek, belirli tedavilerin ne kadar iyi çalıştığını belirlemek veya enfeksiyon aramak için kullanılır.

CRP Yüksekliği Kanser Belirtisi Midir?

Artan CRP, kanser, kalp hastalığı, lupus, inflamatuar bağırsak hastalığı, romatoid artrit ve diğer rahatsızlıklarla ilişkili olabilir. Ayrıca sağlık uzmanları tarafından, iltihabın çeşitli sağlık sorunlarıyla bağlantılı olduğuna ve kardiyovasküler hastalık gibi belirli hastalıklar için riskinizi artırdığına yaygın olarak inanılmaktadır.

Kanınızda yüksek bir CRP seviyesi ameliyat veya travmadan sonra ortaya çıkabilir ve ciddi bir sağlık durumunu göstermeyebilir; bununla birlikte, iltihabı gösteren bir kan belirteci olarak, yüksek CRP seviyeleri genellikle iltihabın nedenini belirlemek için ek testler gerektirir. Ek olarak, vücudunuzdaki iltihaplanma miktarını azaltmak, gelecekteki sağlık sorunları riskinizi azaltabilir.

CRP Yüksekliği Doğal Olarak Nasıl Düşürülür?

Kanlarında CRP yüksekliği bulunan hastalara tedavi olarak statin ilaçları reçete edilebilir. Bununla birlikte, bu ilaçlarla birlikte veya doktorunuz tarafından onaylanması halinde doğal bir alternatif olarak kullanılabilecek iltihabı azaltmanın birkaç doğal yolu vardır.

Enflamasyonu azaltmanın ve CRP seviyenizi düşürmenin doğal yolları;

  • Stresi azaltın,
  • Sigarayı bırakın,
  • Fiziksel aktiviteyi artırın, günde 30 dakika yürüyüş yapın.
  • Sağlıklı kilonuzu koruyun,
  • Diyetinizi C vitamini, E vitamini veya Krill yağı ile desteklemek de vücuttaki iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olabilir.
  • Bitki bazlı bir diyet uygulayın, süt ve doymuş yağ alımınızı sınırlandırın,
  • Ara sıra biraz bitter çikolata ile kendinizi şımartmak bile iltihabı azaltma çabalarınızı artırabilir.

Enflamasyonu azaltmak ve CRP yüksekliğini düşürmek düşürmek için doğal yöntemler kullanırken, CRP düzeylerini izlemek ve çabalarınızın etkinliğini belirlemek için düzenli CRP kan testleri yaptırın. Bu, özellikle yüksek kolesterol veya yüksek tansiyon gibi kalp hastalığı için başka risk faktörleriniz varsa veya statin ilaçlarına olan bağımlılığınızı azaltmak için doktorunuzla birlikte çalışıyorsanız önemlidir.

CRP Yüksekliği Zerdeçal İle Düşürülür Mü?

Özellikle zencefil ve zerdeçalın vücuttaki iltihabı azaltmaya yardımcı olduğuna inanılır ve böylece CRP seviyelerinin de düşmesine yardımcı olabilir. Haftada en az bir veya iki kez baharat içeren bir yemek pişirmeyi deneyin. Her iki baharatın da tadını sevmiyorsanız, kurkumin takviyesi alabilirsiniz. Kurkumin zerdeçaldan elde edilir ve zerdeçalın anti-inflamatuar özellikleriyle doğrudan bağlantılı olduğuna inanılan bileşendir.

CRP’yi Düşürmek İçin Diyet

Diyetle ilgili olarak: işlenmiş gıdalardan kaçının, mümkünse glütensiz ürünleri hedefleyin, parlak renkli meyve ve sebzeleri seçin. Bazı ipuçları :

  • Domates
  • Çilek
  • Yaban Mersini
  • Ispanak
  • Havuç
  • Portakal
  • Zeytin
  • Avokado
  • Kale lahanası

Protein Kaynakları. Anti-inflamatuar protein kaynakları, çoğu balık ve deniz ürününü ve bazı bitki bazlı kaynakları içerir. Bazı örnekler:

  • Somon
  • Ton balığı
  • Sardalya
  • Alabalık
  • Yağsız yoğurt
  • Soya ürünleri
  • Kuru fasulye
  • Ceviz
  • Badem
  • Ceviz
  • Brezilya fıstığı

Omega-3 yağ asitleri ve tekli doymamış yağ asitleri, bir anti-inflamatuar diyetin önemli bir parçasıdır. Protein kaynaklarının çoğu, balık, deniz ürünleri, soya, avokado, zeytin ve tüm bu kuruyemişler dahil olmak üzere faydalı yağlar da içerir. Ek olarak şunları seçin:

  • Zeytinyağı
  • Kanola yağı
  • Pirinç kepeği yağı
  • Üzüm çekirdeği yağı
  • Ceviz yağı

İçecekler. Şişelenmiş su, yüzde 100 meyve suları, bitki çayı, düşük sodyumlu sebze suyu ve az veya yağsız süt için.

CRP’yi Düşürmek için Saraçoğlu Bitkisel Kürü

1 günde hızlı tırnak uzatma için 11 doğal çözüm!

Kısa tırnaklar oje sürülmesini zorlaştırdığı için hızlı tırnak uzatma nasıl yapılır? sorusu çoğu kadının ortak sorusudur. Tırnaklar ellerinizin güzelliğini ortaya çıkarırlar, bu yüzden doğal hızlı tırnak uzatma yöntemlerini kullanarak güzel ellere ve tırnaklara sahip olabilirsiniz.

1 Günde Hızlı Tırnak Uzatma İçin Neler Yapılabilir?

Bu yazıda, harika sonuçlar ortaya koyan ve zaten insanların sonuçlarla tanıklık etmesini sağlayan test edilmiş ev ilaçları ile bir günde nasıl tırnak uzatacağınızı öğreneceksiniz.
Daha uzun tırnaklar istiyorsanız, tırnaklarınıza nasıl düzgün bakacağınızı bilmeniz çok önemlidir. Onları ısırma alışkanlığını bırakmanız ve bunun yerine bir tırnak makası kullanarak düzenli olarak kesmeye başlamanız gerekir.

Doğal Yağlar İle Hızlı Tırnak Uzatma

Doğal yağlar, tırnaklarınızın sağlığı için önemli olan mineralleri içerir. Tırnaklarınızı güçlendirebilir, daha beyaz yapabilir ve doğal şekilde daha hızlı uzamasına yardımcı olabilirler. Badem yağı, hint yağı, jojoba yağı, pamuk tohumu yağı ve hindistancevizi yağı gibi doğal yağlar tırnak büyümesi için en iyisidir.

Tek yapmanız gereken bu yağlardan biriyle günlük olarak tırnaklarınıza ve tırnak etlerinize masaj yapmaktır ve sonuca şaşıracaksınız.

E vitamini İle Hızlı Tırnak Uzatma

E vitamini kapsülleri tırnaklarınız için son derece faydalıdır. Kapsülü açın ve içindeki yağı tırnaklarınıza dökün. Haftada en az bir kez bunu güzellik rutininize dahil etmeyi başarırsanız, tırnaklarınız daha hızlı ve daha güçlü uzar.

Doğal yağlar ve ev yapımı tedaviler tırnaklarınızda harikalar yaratabilir, ancak diyetinize yumurta, sebze ve C vitamini içeren gıdalarda bulunan iyi miktarda protein eklemelisiniz. Bu, daha sağlıklı tırnaklara ve dolayısıyla daha hızlı büyümeye yardımcı olacaktır.

Limon Suyu ve Zeytinyağı İle Hızlı Tırnak Uzatma

10 damla limon suyunu iki yemek kaşığı zeytinyağı ile karıştırın ve bu karışımı tırnaklarınıza sürün ve parmak uçlarınızla iyice masaj yapın. En iyi sonuçları almak için bunu günlük olarak tekrarlayın.

Vazelin ile Tırnak Uzatma Nasıl Yapılır?

Sade petrol içeren vazelin bazlı ürünlerin popüler bir markasıdır. Cildi ve saçı pürüzsüzleştiren, yatıştıran ve nemlendiren ucuz ve çok amaçlı bir üründür.

Vazelin, nemi hapseden ve tırnakları koşullandıran harika yumuşatıcı özelliklere sahip olduğu için tırnakları bir gecede uzatabilir. Böylece tırnağın daha uzun, daha kalın ve daha güçlü uzamasını sağlar.

  • Adım 1- Ellerinizi yıkayın.
  • Adım 2- Bol miktarda vazelin tırnaklarınıza uygulayın.
  • Adım 3- Tamamen emilene kadar tırnaklarınıza ve parmaklarınıza nazikçe masaj yapın
  • Adım 4- Gece boyunca tırnaklarınızda bekletin.

Tırnaklarınızı vazelin yardımıyla doğal olarak kolayca uzatabilirsiniz. İşlem gerçekten benzersizdir ve tırnaklarınızı sağlıklı hale getirir. Bu uygulama sayesinde, vazelini kullandıktan sonraki bir veya iki hafta içinde uzun tırnaklara kavuşacaksınız.

Diş Macunu İle Hızlı Tırnak Uzatma Nasıl Yapılır?

Diş macunu, dişleri beyazlatmak ve diş sağlığını geliştirmekle ünlüdür. Ama aynı zamanda, daha hızlı tırnak büyümesi için harika bir çözümdür. Etkili kullanıldığında tırnakları daha uzun ve daha güçlü hale getirebilir. Ayrıca onları daha beyaz ve parlak hale getirecektir.

Bir gecede tırnak uzatmak için, tırnaklara biraz diş macunu sürün ve gece boyunca tırnaklarınızda bırakın. Ardından ertesi sabah tırnaklarınızı yıkayın ve nemlendirin.

Hindistan Cevizi Yağı Tırnak Uzatır Mı?

Hindistan cevizi yağı, tırnak eti enfeksiyonunu önleyen ve tırnak büyümesini uyaran laurik asit içerir. Hindistan cevizi yağında bulunan yağ asitleri, demir, proteinler ve E vitamini, tırnaklarda bulunan doğal proteinlerle birlikte çalışarak tırnakları kırılmaya karşı korur.

Hindistan cevizi yağı, tırnaklar ve tırnak çevresindeki deri için nem ve beslenme sağlayan besinler içerir. Tırnaklardaki mantar enfeksiyonlarını tedavi eder ve sağlıklı ve güçlü tırnak uzamasını artırır.

Bir gecede tırnak uzatmak için bir kapta biraz sızma hindistan cevizi yağını ısıtın ve tırnaklarınıza ve parmaklarınıza nazikçe masaj yapın. Ardından, gece boyunca tırnaklarınızda bırakın.

Zeytin Yağı Tırnak Uzatır Mı?

Zeytinyağı, cildi besleyen A ve E vitaminlerini ve tırnak çevresindeki cildin yenilenmesi için ihtiyaç duyduğu nemi ve beslenmeyi sağlayan yağ asitlerini içerir. Zeytinyağında bulunan E Vitamini kan dolaşımını iyileştirir ve tırnakların daha hızlı uzamasını sağlar.
Bir gecede tırnak uzatmak için biraz zeytinyağı ısıtın ve 5 dakika boyunca tırnak ve tırnak etlerine masaj yapın. Eldiven giyin ve gece boyunca ellerinizde bırakın.

Sirke Ve Tuz Tırnakları Uzatır Mı?

Tuz, vücutta önemli elektrolitler olarak görev yapan temel mineralleri içerir. Sıvı dengesi, sinir iletimi ve kas fonksiyonuna yardımcı olurlar. Ayrıca tırnak büyümesini uyaran kalsiyum, potasyum, demir ve çinko içerir.
Bir gecede tırnak uzatmak için biraz tuz, sirke veya yağ (hindistan cevizi veya zeytinyağı) bir kapta karıştırın ve tırnaklarınızı bu kapta 30 dakika bekletin.

Limonla Nasıl Tırnak Uzatılır?

Limon, sitrik asit ve C vitamini içeren çok yönlü bir meyvedir. Yeni hücre büyümesine yardımcı olur ve cilde elastikiyetini geri kazandırır. Limon suyundaki C vitamini tırnakların sağlıklı uzamasını kolaylaştırır. Ağartma maddesi olarak tırnak lekelerinin giderilmesine de yardımcı olur. Bir gecede tırnak uzatmak için 1 yemek kaşığı limon suyunu 3 yemek kaşığı zeytinyağı ile karıştırın. Karışımı 1 dakika ısıtın ve tırnaklarınızı 10 dakika boyunca bu karışımda bekletin.

Portakal Suyu ile Tırnak Uzatma Nasıl Yapılır?

Portakal suyu temel besinler açısından zengindir ve tırnakları güçlü, parlak ve sağlıklı tutan kolajen üretimine yardımcı olan C Vitamini içerir. Bir gecede tırnak uzatmak için bir portakalın suyunu bir kaseye sıkın. Tırnaklarınızı 10 dakika içinde bekletin ve yıkayın. Ardından, uygun şekilde nemlendirin.

Sarımsak Tırnak Uzatır Mı?

Sarımsak bakteri, maya, mantar, parazit ve virüsler üzerinde antimikrobiyal etkiye sahiptir. Sarımsaktaki allisin ve kükürt içeren bileşikler, doğal olarak sağlıklı, uzun ve güçlü tırnakların büyümesini uyarır. Bir gecede tırnak uzatmak için biraz ezilmiş sarımsak suyunu tırnaklarınıza sürün ve gece boyunca bekletin. Sarımsağı cildinize sürmemeye çalışın yoksa cimrileşebilir ve ciltte yanıklara neden olabilir.

Bu ev ilaçları çok etkilidir ve bir günde tırnakların uzamasına yardımcı olur, ancak tırnaklarınızın uzun, kalın ve güçlü kalmaları için onları sağlıklı beslenme ve iyi tırnak alışkanlıklarıyla desteklemeniz gerekir.

Tırnak Uzatmak İçin Evde Uygulanacak Doğal Bakımlar

Dudakta uyuşma ve karıncalanma neden olur? Neyin belirtisi?

Dudakta uyuşma ve karıncalanma birçok kişi tarafından ciddiye alınan sağlık problemlerinden biridir. Farklı zamanlarda birçok kişinin yaşadığı sağlık problemlerinden olan dudak uyuşmasına genellikle farklı ürünlerin kullanılması ve stres neden olmaktadır. Genellikle anlık olarak yaşanan ve kısa süren bir sağlık problemi olan dudak uyuşması farklı hastalıklara işaret edebildiği için sık yaşanıyorsa bir sağlık kuruluşuna müracaat edilmesi ihmal edilmemelidir.

Dudakta Uyuşma ve Karıncalanma Neden Olur?

Dudak uyuşması, vücudun genel sağlığındaki ciddi problemlere işaret edebildiğinden ciddiye alınmalıdır. Ancak bazen de önemsenmeyecek bir sağlık probleminden kaynaklanabilmektedir. Dudak uyuşmasına kullanılan bir kozmetik ürünün yan etkisi de neden olabilir. Yine stres, kaygı ve psikolojik gerginliklere karşı vücudun verdiği bir tepkide olabilir.

Psikolojik Sorunlardan Kaynaklanabilir

Dudak uyuşması psikolojik problemlerden kaynaklanıyorsa bir psikiyatri uzmanından yardım alınmalıdır. Dudaklarda uyuşma ve karıncalanmanın kesin tanısının konması için farklı uzman hekimler tarafından gerekli tetkiklerin yapılarak tanısının konması gerekmektedir. Bu nedenle de hastalığın tedavisinde değişik tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Dudak uyuşması ciddiye alınması gereken sağlık problemleri arasında yer almaktadır.

Dudakta Uyuşma ve Karıncalanma Hangi Hastalığın Belirtisi?

Vücuttaki bazı hastalıkların yan etkisinden kaynaklı da dudakta uyuşma ve karıncalanma görülebilmektedir. Örneğin beyindeki sinsi bir tümör, dudaklarda uyuşma ve karıncalanmayla kendisini belli edebilir. Bu nedenle dudak uyuşmasının kesin tanısının konabilmesi için uzman doktor muayenesinden geçilerek gerekli tetkiklerin yapılmasının ihmal edilmemesi çok önemlidir.

Hastanın tıbbi öyküsü de dudak uyuşmasına tanı konmasına çok ciddi katkı sağlamaktadır. Ayrıca fiziki muayenenin yanı sıra nörolojik semptomlarda dudak uyuşmasının tanısında önemli ipuçları vermektedir. Şunun kesinlikle bilincinde olunmalıdır ki dudak uyuşmasına ve karıncalanmasına kimse kendi kendine tanı koymaya kalkmamalıdır.

Dudaktaki Karıncalanmanın Semptomları Takip Edilmeli

Dudak uyuşması vücudun genel sağlığındaki çeşitli sağlık problemlerinden kaynaklanabileceğinden tedavi süreci de oldukça karmaşıktır. Dudak uyuşması hava koşullarından kaynaklanıyorsa yüksek ihtimalle kendiliğinden geçmektedir. Dudak uyuşması ciddi bir sağlık probleminden kaynaklanıyorsa uzman hekim kontrolünde semptomların takip edilmesi gerekmektedir. Bu semptomlar, tedavi yöntemlerinin belirlenmesinde önemli rol oynar.

Dudak Uyuşması İçin Hangi Doktora Gidilir?

Dudak uyuşması yaşandığı zaman vakit kaybetmeden nöroloji polikliniğine müracaat edilmelidir. Çünkü vücutta meydana gelen uyuşmalarla nöroloji bilimi ilgilenmektedir. Dudak uyuşmasının nörolog haricinde fiziki bakımdan da tedavisinin ihmal edilmemesi gerekmektedir.

Dudak Uyuşmasıyla Seyreden Belirtiler

Dudak uyuşmasıyla birlikte bazı semptomlarda seyretmektedir. Dudak uyuşmasının sebebi fark etmeksizin bazı belirtiler ortak görülebilmektedir. Bu belirtiler ise şöyle sıralanabilir;

  • Karıncalanma hissedilmesi
  • Yanma hissedilmesi
  • Dudaklarda sıcaklık hissi ve şişme
  • Kızarıklık
  • Uyuşmanın olduğu bölgede zaman içinde kanama olması
  • Nörolojik belirtiler
  • Kas koordinasyonunda kayıp yaşanması
  • Yürümede güçlük çekme, düşme ve denge problemi
  • Kasların güç kaybetmesi
  • Kas seğirmesiyle seyreden nöbetler ve spazmlar

Dudakta Uyuşma ve Karıncalanma İçin Ne Zaman Doktora Görünmeli?

Dudakta uyuşma ve karıncalanma probleminin altında yatan sağlık probleminin tespit edilebilmesi için tetkik ve teşhislerin zamanında yapılması büyük önem arz etmektedir. Böylelikle doğru tedavi yöntemleriyle bu sağlık probleminden kısa sürede kurtulmak mümkün olmaktadır. Ancak dudak uyuşmasının altında yatan nedene bağlı olarak tedavi süreci uzayabilmektedir.

Dil ve Dudaklardaki Değişikliklere Dikkat

Ataksi belirtileri neler, ataksi hastaları ne kadar yaşar?

Ataksi, bir grup nörolojik durum için kullanılan bir terimdir. Ataksi telenjiektazi (AT), epizodik ataksi, Friedreich ataksisi, çoklu sistem atrofisi (MSA) ve spinoserebellar ataksi dahil olmak üzere çeşitli ataksi türleri vardır. Bu durum, beynin serebellum adı verilen kısmı hasar gördüğünde meydana gelir. Ataksi hastalığının tedavisi yoktur, ancak semptomlar tedavi edilebilir.

Ataksi Hastalığı Nedir?

Ataksi, yürüme veya bir şeyleri tutma gibi görevlerde kas kontrolünün ve istemli hareketlerin koordinasyonunun olmadığı bir durumdur. Altta yatan bir durumun işareti gibi görünebilir. Ataksinin farklı hareketler üzerinde etkisi olabilir ve ayrıca konuşma, göz hareketi ve yutma ile ilgili zorluklara neden olabilir. Kalıcı ataksi, çoğunlukla beyninizin beyincik adı verilen kas koordinasyonunu kontrol eden kısmındaki hasardan kaynaklanır. Ataksinin diğer nedenleri arasında aşırı dozda alkol, bazı ilaçlar, felç, serebral palsi, beyin dejenerasyonu, tümör ve multipl skleroz bulunur.

Ataksi, genetik faktörden de kaynaklanabilir. Ataksi tedavisi de nedene bağlıdır. Dengeyi kendi başınıza korumanıza yardımcı olabilecek yürüyüşçüler veya bastonlar gibi destekçiler kullanılabilir. Fizik tedavi, uğraşı terapisi, konuşma terapisi ve düzenli aerobik egzersiz de bu gibi durumlarda yardımcı olabilir.

Ataksi Belirtileri Neler?

Ataksi belirti vermeden yavaş yavaş gelişebildiği gibi bazı kişilerde aniden belirtiler gösterebilir. Belirtiler, ataksinin tipine ve şiddetine bağlı olarak kişiden kişiye değişir. Semptomların başlangıcı nedene bağlıdır. Ataksi hastalığının ana belirtileri şunlardır:

1- Yürüme zorluğu;

Ataksiden muzdarip insanlar, beyincikteki hasar nedeniyle yürümekte zorluk çekebilirler. Serebellum, beyninizin koordinasyon ve hareketten sorumlu büyük bir organıdır. Omuriliğinizdeki hasar nedeniyle de gelişebilir. Omurilikteki hasar, uyarıları keser ve beyinden vücudun geri kalanına giden yolu engeller.

2- Konuşmada zorluk;

Ataksi, konuşma bozukluğuna da neden olabilir. Beynin farklı bölümleri farklı görevlerden sorumludur. Hasar beynin konuşma kaslarını koordine eden kısmındaysa, hasta konuşmada zorluk çekebilir.

3- Yutma ve çiğneme sorunları;

Ataksi, kaslarımızda istemli hareketlerin olmamasına neden olur. Bazı durumlarda yutma ve hatta çiğnemede zorluk hissedebilir. Yutma ve çiğneme zorluğu rahatsızlığı iyice karmaşık hale getirebilir çünkü, artık hastanın sıvı diyete geçmesi veya minimum çiğneme gerektiren yiyeceklerin verilmesi gerekiyor.

4- Denge kaybı;

Ataksisi olan kişilerde beyincik hasarı nedeniyle denge kaybı oluşur. Daha iyi denge için baston veya yürüteç kullanılabilir. Zamanla daha da kötüleşebilir, bu nedenle hemen tıbbi yardım almak en iyisidir.

5- İstemsiz göz hareketleri;

Beyniniz diğer işlevlerin yanı sıra gözlerinize sinyal göndermekten de sorumludur. Hasar ve zayıf koordinasyon, kişinin istemsiz göz hareketleri yaşamasına neden olabilir. Bu belirti bazı insanlar için utanç vericidir.

Ataksi Nedenleri Neler?

Kas koordinasyonu beyincik tarafından kontrol edilir ve beynin bu kısmındaki sinir hücrelerinin hasar görmesi veya kaybı ataksiye yol açar. Beynin bu bölümü denge, koordinasyon, göz hareketleri, yutma ve konuşmaya yardımcı olur. Ataksinin ana nedenleri şunlardır:

  • İnme,
  • Travma,
  • Felç,
  • Enfeksiyon.

Ataksi Türleri Nelerdir?

Üç geniş kategoriye ayrılabilen birçok farklı ataksi türü vardır:

  • Edinilmiş ataksi: Semptomların travma, felç, multipl skleroz (MS), beyin tümörü , beslenme yetersizlikleri veya beyne veya sinir sistemine zarar veren diğer problemlerin sonucu olarak gelişen ataksi türüdür.
  • Kalıtsal ataksi: Semptomların yıllar içinde yavaş yavaş geliştiği ve bir kişinin ebeveynlerinden miras aldığı hatalı genlerin neden olduğu; en sık görülen tipi Friedreich ataksidir.
  • İdiyopatik geç başlangıçlı serebellar ataksi (ILOCA): Beynin belirsiz nedenlerden dolayı zamanla kademeli olarak hasar gördüğü ataksi türüdür.

Ataksi Nasıl Tedavi Edilir?

Ataksiniz varsa, doktor tedavi için altta yatan nedeni öğrenmeye çalışacaktır. Doktor, hafıza ve konsantrasyon, koordinasyon, görme, işitme, denge ve reflekslerinizi kontrol etmeyi içeren bir fizik muayene ve nörolojik muayene ile birlikte, görüntüleme çalışmaları ve genetik testler gibi bazı laboratuvar testleri yapacaktır. Ataksi için spesifik bir tedavi yöntemi yoktur. Bazı hastalarda, altta yatan nedeni tedavi etmek, ataksiye neden olan bazı ilaçları almamak gibi tedavidir. Diğer durumlarda, bunlar semptomların yönetilmesine yardımcı olabilir:

  • Konuşma terapisi
  • Fizik tedavi
  • Yürüyüş için destek

Ataksi Hastaları Ne Kadar Yaşar?

Ataksi hastaları ne kadar yaşar? ataksi hastalarının en çok merak ettiği konudur. Atakside yaşam süresi önemli ölçüde değişebilir ve büyük ölçüde sahip olduğunuz ataksinin türüne bağlıdır. Bazı türler nispeten sabit kalabilir veya zamanla iyileşebilir, ancak çoğu yıllar içinde giderek daha da kötüleşecektir.

Kalıtsal ataksisi olan kişiler için yaşam beklentisi genellikle normalden daha kısadır, ancak bazı insanlar 50’li, 60’lı veya daha ileri bir yaşa kadar yaşarlar. Daha ciddi vakalarda, durum çocuklukta veya erken yetişkinlikte ölümcül olabilir.

Edinilmiş ataksi için görünüm, altta yatan nedene bağlıdır. Bazı vakalar iyileşebilir veya aynı kalabilirken, diğer vakalar zamanla giderek kötüleşebilir ve yaşam beklentisini azaltabilir.

Ataksi Yaşla Birlikte Kötüleşir Mi?

Ataksi her yaşta gelişebilir. Tipik olarak ilerleyicidir, yani zamanla ve ilerleyen yaşla birlikte daha da kötüleşebilir. ABD’de yaklaşık 150.000 kişiyi etkileyen nadir bir durumdur.

Ataksi Neden Ortaya Çıkar?

Çörek otu yağı saç dökülmesi ve beyazlaması için nasıl kullanılır?

Çörek otu yağı sayısız faydalarının yanında saç bakımı, saç dökülmesi ve saç beyazlaması için de kullanılmaktadır. Saç dökülmesi ve erken saç beyazlaması, bu saç koşullarını tetikleyen sayısız faktör nedeniyle gençlerin karşı karşıya kaldığı iki önemli sorundur. Bu nedenle, hasarı kontrol etmek için sorunu ilk aşamada ele almaya başlamaları çok önemlidir. Günde 50-100 saç telinin dökülmesi normaldir, ancak bundan daha fazla saç dökülmesi endişe verici olabilir. Saç dökülmesi ve saç beyazlaması dahil saç bakımı sorunlarına en etkili çözümü sağlayan çörek otu yağını tercih edin. 

Çörek Otu Yağı Nedir?

Çörek otu tohumlarının preslenmesiyle elde edilen doğal taşıyıcı yağlardan biridir. Hindistan’ın birçok yerinde bulunan yıllık çiçekli bir bitkidir. Çörek otu, kara kimyon, çörek otu veya kalonji olarak da bilinir. Çörek otu alerjileri, astımı, diyabeti, baş ağrısını, kilo kaybını, artriti ve bağırsak solucanlarını önlemek için tıbbi amaçlar için son derece kullanılmıştır. Artık çörek otu yağı özleri cilt bakımı ve saç bakım ürünlerinde de kullanılmaktadır.

Çörek otu yağının antioksidan özellikleri kafa derisindeki iltihabı azaltır, böylece bakteri ve mantarların neden olduğu cilt enfeksiyonlarını giderir ve saç büyümesini hızlandırır. Çörek otu yağının düzenli uygulanması da saç köklerinin yaşlanma sürecini yavaşlatır ve saçların incelmesini engeller.

Çörek Otu Yağı Nasıl Kullanılır?

1- Sağlıklı saçlar ve saç uzaması için;

  • 2 yemek kaşığı çörek otu yağını avuçlarınızın içine dökün ve ısıtmak için birbirine sürtün.
  • Yağı saç derinize nazikçe masaj yapın.
  • Saç derinizin en çok saç kaybettiğiniz bölgelerine özel dikkat göstermeniz gerekir.
  • Önce saç köklerine ardından saç ucuna uygulayın.
  • Yağı yaklaşık 30-60 dakika bekletin ve ardından saçınızı hafif bir şampuanla yıkayın.
  • Bunu haftada 2-3 kez yapın

Neden işe yarıyor: Masaj yapmak saç köklerinizi uyarabilir ve saç büyümesini hızlandırabilir. Ayrıca çörek otu yağı saçların beyazlamasını önleyerek saçınızı iyice besler ve sağlıklı saçlar üretmek için gerekli olan temel besinleri sağlar.

2- Saçınızı beslemek için;

İhtiyacınız olan malzemeler:

  • Bir çorba kaşığı çörek otu tohumu yağı
  • Bir yemek kaşığı hindistancevizi yağı.

İşlem;

  • Çörek otu yağını hindistancevizi yağı ile iyice karıştırın ve ısıtın.
  • Karışım ılık hale geldiğinde uygulayın.
  • Saç derinize 15 dakika boyunca uygun şekilde masaj yapın ve ardından saçınıza yayın.
  • 30 dakika bekletin.
  • Saçınızı hafif bir şampuanla yıkayın.
  • Bunu haftada 2-3 kez yapın.

Neden işe yarıyor: Bu tedavi saç telinize ve köklerinize girer ve saçınızı içeriden besler. Böylelikle saç dökülmesine ve beyazlamasına karşı bir kalkan oluşturur.

3- Kepek ve saç dökülmesini azaltmak için ;

İçindekiler;

  • Bir yemek kaşığı çörek otu yağı,
  • Birkaç damla nane esansiyel yağı.

İşlem;

  • Çörek otu yağı ile Nane yağını bir kapta birleştirin ve iyice karıştırın.
  • Karışımla saç derinize kepek olan bölgelere odaklanarak masaj yapın.
  • Saç derinizi yağ karışımıyla kaplayın.
  • Yağı 30-60 dakika (veya gece boyunca) saçınızda bırakın, ardından normal şampuanınızla yıkayın.
  • Bunu haftada 2-3 kez yapın.

Neden işe yarar: Çörek otu yağı ve Nane yağı kombinasyonu kafa derisini besler ve Nane yağı kepekle çok etkili şekilde savaşarak saç dökülmesini azaltır.

Çeşitli saç sorunlarıyla mücadele ederek saç büyümesini destekleyen birkaç doğal bileşen vardır. Çörek otu yağı, tüm saç sorunlarınızı ortadan kaldırabilecek doğal bileşendir.

Çörek Otu Yağının Saça Faydaları Neler?
Çörek Otu Yağının Saça Faydaları Neler?

Çörek Otu Yağının Saça Faydaları Neler?

Saç derisi sağlığını korur;

Çörek otu yağı, kafa derinizin sağlığını korumaya yardımcı olabilecek anti-inflamatuar, antibakteriyel, mantar önleyici özelliklere sahiptir. Kepekten kurtulmaya yardımcı olur, egzama ve sedef hastalığı gibi cilt sorunlarını önler. Ayrıca saç derinizi nemli tutar ve genel yağ üretimini dengeler.

Saç uzamasını hızlandırır;

Çörek otu yağı, her ikisi de güçlü antihistaminikler olarak bilinen çörek otu ve timokinon açısından zengindir. Androjenik alopesi ve alopesi areatadan mustarip kişiler için antihistaminikler yüksek bir ilaç görevi görebilir. Çörek otu yağı kullanmak, herhangi bir ilaç kullanmanıza gerek kalmadan saçların yeniden büyümesi için antihistaminiklerin faydalarından yararlanmanıza yardımcı olacaktır.

Saç dökülmesini engeller;

Çörek otu yağının en bilinen faydalarından biri saç dökülmesini önlemesidir. Saç dökülmesi tedavisi için, kullanılacak en iyi bileşenlerden biridir. Çörek otu yağı, saçlarınız için zengin besin kaynakları olan en az 100 farklı besin içerir. Ekstra besinler saçınızı daha sağlıklı bir şekilde büyütmeye yardımcı olur.

Saç beyazlamasını önler;

Çörek otu yağı, saçların beyazlamasını önleme ve tersine çevirme yetenekleriyle bilinir. Foliküllerinizdeki pigment hücrelerinin azalmasını önleyen linoleik asit içerir.

Yaşlanmayla birlikte saç kökleri daha az melanin üretir ve bu da saçların beyazlamasına neden olabilir. Çörek otu yağının saç köklerini gençleştirdiği bilinmektedir, bu yavaşlar ve bazen de beyazlaşma sürecini tersine çevirir.

Saçlardaki fazla yağlanmayı önler;

Saçınızı nemlendirmek ve beslemek için saç deriniz Sebum adı verilen doğal bir yağ üretir. Saç derimizin ne kadar Sebum ürettiğine bağlı olarak kuru veya yağlı bir saç derisine sahip oluruz. Çörek otu yağı yardımıyla saç derimizdeki yağ üretimi normalleşir ve saçların bakımlı olmasını sağlar. Yağ, saç şaftındaki nemi kapatmaya yardımcı olan Amino asitler açısından zengindir.

Saç hasarını önler;

Serbest radikaller saç hasarının bir nedeni olabilir. Çörek otu yağı, saçınızdaki serbest radikallerin etkisini nötralize eden antioksidanlarla birlikte gelir. Bu, sağlıklı ve hasarsız bir saç derisi elde etmenize yardımcı olabilir.

Kan dolaşımını hızlandırır;

Çörek otu yağı, özellikle kafada kan dolaşımını zenginleştiren omega-3 ve 6 biyomolekülleri içerir. Bu yağın kullanımı ile haftalar içinde hızlı saç büyümesi elde edebilirsiniz.

Çörekotu Yağı ile Beyaz Saçlar Nasıl Yok Edilir?

Sıcakların tetiklediği 5 yaygın yaz hastalığı

İster içeride ister dışarıda olsun; yaz sıcağı risklerine karşı her yerde mutlaka önlem alınmalı. Fiziksel aktiviteler, COVID-19 korkusuyla sınırlı olsa da, güneşten kaçınmak neredeyse çoğu zaman imkansızdır. Yaz mevsiminin çeşitli mevsimsel hastalıkları beraberinde getirdiğini ve zamanında tedavi edilmediğinde daha ciddi komplikasyonlara yol açabileceği asla unutulmamalıdır. Yaz hastalığı ile ortaya çıkan sağlık sorunlarını önlemek için bazı önlemler alınmalıdır. İşte yaz aylarında en sık görülen hastalıklardan bazıları.

Sıcak Çarpması

Sıcak çarpması, tedavi edilmediği takdirde ölümcül olabilen başka bir yaygın yaz hastalığıdır. Sıcak çarpmasının belirtilerinden bazıları nefes almada zorluk, hızlı nabız, yüksek vücut ısısı, kafa karışıklığı vb. Bu, birisi doğrudan güneş ışığına maruz kaldığında ve başı dönmeye başladığında olur. Sıcak çarpmasının zamanında tedavi edilmediği takdirde beyni, kalbi, vücut kaslarını vb. hemen etkileyebileceğini bilmek gerekir. Ayrıca bazı durumlarda sıcak çarpması ani ölümlere bile yol açabilir. Ancak güneş çarpması, güneşte daha az dışarı çıkarak kontrol edilebilir veya önlenebilir bir şeydir. Özellikle 11.00-16.00 saatleri arasında daha az dışarıda olmanın etkilerini kontrol edebilirsiniz. 11.00-16.00 saatleri arasında güneşe çıkmalı, vücudunuzu kapatan giysiler giymeli; yüzünüzü örtmek için şal kullanılmalıdır. Ayrıca sıcak çarpmasından hemen sonra ilk yardım gereklidir.

Güneş Yanığı

Güneş yanığı günlük aktiviteleri engelleyen ve oldukça can acıtan bir yaz hastalığıdır. Güneş yanığı, ultraviyole radyasyona aşırı maruz kalma nedeniyle cilt gibi canlı dokularda oluşan yanık anlamına gelir. Alt yanık semptomlarından bazıları kırmızı veya kırmızımsı ten rengi, hafif baş dönmesi ve yorgunluğu içerir. Güneş yanığı yaygınsa veya UV ışınlarına daha fazla maruz kalırsa cilt kanserine neden olabilir. Kendinizi güneş yanığından korumak için güneşe çıkmadan 20 dakika önce vücudunuzun açıkta kalan bölgelerine güneş koruyucu losyon sürün. Ayrıca dudakları, kulakları, saç derisini ve ayakları da göz ardı etmeyin. Ayrıca, SPF’li dudak balsamı tercih edin. Daha iyi kapsama için ayaklarınızı kapalı tutun. Güneş yanığı, öncelikle ultraviyole ışınlarından kaynaklanan tahriş nedeniyle oluşur. Güneş yanığı vakalarında, cildin iyileşmesi yaklaşık 2 hafta sürer. Bu tedavi sadece cildi rahatlatır ancak cildi iyileştirmez.

İsilik

İsilik, aşırı nem ve ısı nedeniyle oluşan kırmızı döküntüleri ifade eder. İsilik, ter bezlerinin tıkanmasından kaynaklanabilir. İsilik belirtileri gösteren bölgelere veya vücudun geri kalanından daha fazla terleme olasılığı olan yerlere mısır nişastası veya pudra uygulayarak isiliği hafifletebilirsiniz. Tedaviye rağmen semptomlar devam ederse derhal bir doktora başvurun. İsiliğin bazı yaygın belirtileri şunlardır:

  • Ciltte küçük kırmızı yumrular,
  • Yavaş yavaş kabarcıklara dönüşen kırmızı yumrular,
  • Cilt çevresinde kızarıklık,
  • Güneşe her çıktığınızda kızarıklıkların ilerlemesi.

Gıda zehirlenmesi

Yaz aylarında aşırı ısı nedeniyle yiyecekler çabuk bozulabilir. Gıda zehirlenmesi, çiğ veya bayat gıdaları yemenin neden olduğu ve sindirim sisteminde sorunlara yol açan bir durumu ifade eder. Yaz mevsimi, gıda zehirlenmesi için en yaygın dönemdir çünkü ısı, uygun şekilde saklanmadığında gıdaların bozulmasına neden olabilir. Gıda zehirlenmesi riskini önlemek için kalan gıdaları buzdolabına koyun. Yiyeceklerin bozulmaması için iyi pişirilmesi gerekir. Çiğ sebze ve meyveleri satın alırken, ambalajın, meyve veya sebzelerin üzerinde kabarcıklar olmadığından emin olun, bu kabarcıklar bir bozulma belirtisidir. Ayrıca, satın almadan önce yiyeceklerin kötü kokmadığından emin olun. Gıda zehirlenmesinin bazı yaygın belirtileri şunlardır:

  • Karın ağrısı,
  • Ateş,
  • Mide bulantısı,
  • Aşırı baş ağrıları,
  • Yorgunluk ve zayıflık.

İshal

Yiyecekler çabuk bozulduğu için yaz aylarında ishal görülür. Kirlenmiş yiyecekleri yemek ve güvenli olmayan içme alışkanlıkları ishale neden olabilir. İshalden korunmak için suyu ancak kaynattıktan sonra içtiğinizden emin olun ve sebzeleri dilimlemeden önce ve sonra iyice yıkayın. Akut ishal, durum bir ila iki gün sürdüğünde ortaya çıkar. Viral veya bakteriyel enfeksiyon veya gıda zehirlenmesi sonucu ishal yaşayabilirsiniz. Bakteriyel enfeksiyon daha ciddi vakalarda ishale neden olur. Campylobacter, Salmonella ve Shigella organizmaları, bakteriyel ishalin en yaygın nedenleridir.

5 Yaygın Yaz Hastalığı İçin Nasıl Önlem Alınmalı?

  • Bol su için, hem evde hem de seyahat ederken kendinizi nemli tutmak için hindistancevizi suyu, ayran ve limon suyu gibi sıvı alımını artırın. Gün boyunca en az 10-12 bardak su içtiğinizden emin olun.
  • Bol, açık renkli giysiler giyin çünkü koyu renkli giysiler daha fazla ısıyı emer ve dar giysiler vücudunuzu terletmez. Pamuk gibi hafif ve emici malzemeleri tercih edin.
  • Seyahat ederken veya açık hava etkinlikleri sırasında ağır egzersizlerden kaçının. Gölge arayın ve dinlenin.
  • Asla sıcak güneşe maruz kalan bir arabada oturmayın.
  • Güneş ışınlarından kaynaklanan güneş yanıkları varsa, rahatlık için buz paketleri ve ağrı kesiciler uygulayın.
  • Yiyecekleri tutarken ellerinizi uygun şekilde yıkayın ve genel hijyen kurallarına uyun. Yiyecek ve su kaynaklı enfeksiyonları önlemek için herhangi bir gıda maddesine dokunmadan veya pişirmeden önce ellerinizi iyice yıkayın.
  • Tuvaleti her ziyaret ettiğinizde ellerinizi mutlaka yıkayın.
  • Az pişmiş ve sokak yemeklerini yemeyin, dışarıda yemek yemekten kaçının. Karpuz, salatalık ve mango gibi taze meyve ve sebzeleri yemeye çalışın.
  • Öğleden sonra gibi güneşli saatlerde pencereleri kapalı tutun, böylece ısı içeride hapsolmaz.
  • Gözlerin ağrımasını ve enfeksiyonun daha fazla yayılmasını önlemek için ellerinizi uygun şekilde temizleyin, ağrıyı hafifletmek için gözlerinizi temiz suyla yıkayın.
  • Sivrisinek kovucu uygulayın ve sivrisinek üreme yerlerinden kaçının.
  • En az 15 SPF’li güneş koruyucu uygulayarak cildinizi koruyun.
  • Bu 5 yaygın yaz hastalığı, özellikle güneş ışınlarının doğrudan dik olduğu öğle saatlerinden başlayarak öğleden sonra 3’e kadar, güneşe çok fazla maruz kalanlarda görülür.
  • Seyahat ederken veya açık hava etkinlikleri için güneş gözlüğü ile birlikte bir şapka takarak kendinizi güneş ısısından koruyun. Şapka ve güneş gözlüğü, zararlı ultraviyole ışınlarının yüzünüzdeki hassas bölgelere çarpmasını engelleyecek ve yüzünüzün taze ve kırışıksız olmasını sağlayacaktır.

Sık görülen yaz hastalıklarından kaçınmak, verimli ve kaygısız bir yaz geçirmenizi sağlamak için bu ipuçlarını mutlaka uygulayın!

En Sık Rastlanan Yaz Hastalığı Hangileri?

Yaz sıcaklarının tetiklediği 4 hastalığa dikkat!

Yaz tatili boyunca vücudun genel sağlığının riske atılmaması için hijyen kuralları başta olmak üzere bazı kurallara kesinlikle uyulması gerektiğinin altını önemle çizen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Jale Dal Ağca, “Aşırı kalabalık ve su sirkülasyonu iyi olmayan havuzlara girmemeye kesinlikle dikkat edilmelidir. Havuzdan önce ve sonra duş alınması ihmal edilmemelidir. Pamuklu iç çamaşırları giyerek genital bölgenin nemli kalması önlenmelidir. Yine ıslanan iç çamaşırlarının, ıslanan mayonun ya da bikininin mutlaka değiştirilmesi gerekmektedir. Bir sağlık problemiyle karşılaşıldığı zaman kendi kendine tedavi edilmeye kalkışılmadan bir uzman hekime müracaat edilmelidir.” dedi.

Yaz mevsiminde sıcaklıkların artmasıyla birlikte kadınlarda çok sık rastlanan 4 hastalık hakkında önemli bilgiler paylaşan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Jale Dal Ağca, bayanlara önemli uyarılar ve tavsiyelerde bulundu.

İdrar Yolu Enfeksiyonu Nedir?

İdrar yolu enfeksiyonunun en önemli belirtileri arasında idrar yapıldığı esnada yanma hissi, idrara çok sık çıkılması, sürekli idrar olduğunun hissedilmesi, idrarın renginin ve kokusunun değişmesi, karın ve kasıklarda ağrı hissi yer almaktadır. Yaz tatilinde ve yazın hafta sonlarında deniz ve havuza çok sık girilmesi idrar yolu enfeksiyonuna yakalanma riskini artırmaktadır. İdrar yolu enfeksiyonu yaşandığına dair belirtiler ve şikayetler görüldüğü zaman vakit kaybetmeden hekime müracaat edilmelidir. İdrar yolu enfeksiyonu tedavisine geç kalınması tedavi sürecini uzatmanın yanı sıra böbreklere sıçraması vb. komplikasyonlara neden olabilmektedir.

İdrar Yolu Enfeksiyonundan Nasıl Korunulur?

  • Havaların sıcak olduğu yaz mevsiminde vücutta sıvı kaybı artmaktadır. Vücudun kaybettiği bu sıvıyı karşılamak için gün içerisinde susamayı beklemeden düzenli aralıklarla su içilmelidir. Uzmanlar tarafından günlük en az 2-2,5 litre su içilmesi tavsiye edilmektedir.
  • İdrar zamanında yapılarak idrara sıkışmaya mahal verilmemelidir.
  • Genital bölgenin temizliği yapılırken elin hareketi önden arkaya doğru olmalıdır.
  • İdrarın steril olduğu her daim akılda olmalıdır. Bu nedenle de temiz olmayan tuvaletlerde idrarın ardından temizlik kesinlikle tuvalet kağıdıyla yapılmalıdır.
  • Havuz veya deniz keyfinin ardından mayo ya da bikininin değiştirilmesi kesinlikle ihmal edilmemelidir. Islak mayo, vajinada ısı kaybına yol açacağından zararlı bakterilerin üremesi için uygun zemini hazırlar. Bu da enfeksiyon riskini artırır.
  • Deniz ya da havuzdan sonra duş alınması kesinlikle ihmal edilmemelidir.

Vajinal Mantar Enfeksiyonu Nedir?

Yaz mevsiminde vajinal mantar enfeksiyonunun çok sık görülmesinin temel nedeninin genital bölgenin nemli kalması olduğuna değinen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Jale Dal Ağca, “Genital bölgedeki yanma hissi, genital bölgenin kaşınması, idrar yapıldığı esnada yanma hissedilmesi, hastanın kendini huzursuz hissetmesi, cinsel ilişki esnasında ağrı hissi ve peynirimsi bir akıntı gelmesi vajinal mantar enfeksiyonunda en sık rastlanan şikayetlerdir.” dedi.

Vajinal Mantar Enfeksiyonundan Nasıl Korunulur?

  • İç çamaşırların pamuklu olmasına dikkat edilmelidir.
  • Nemlenen iç çamaşırlarının, ıslanan mayo ya da bikininin değiştirilmesi gerekmektedir.
  • Havuzdansa denize girilmesi tercih edilmelidir.
  • Havayı az geçiren, sentetik, dar ve terleten kıyafetler giyilmemelidir.
  • Şekerli gıdalardan, içeceklerden ve kalori değeri yüksek besinler tüketmekten kaçınılmalıdır. Yine bağırsak florasının sağlıklı kalmasını sağlayan probiyotikli besin ve takviyeler alınmalıdır.
  • Vajinada nemin artmasına neden olan günlük pedlerin kullanımından uzak durulmalıdır. Pamuklu pedlerin kullanımı tercih edilmeli ve bu pedlerde sık aralıklarla değiştirilmelidir.

Bakteriyel Vajinozis Nedir?

Bakteriyel vajinozis rahatsızlığının temel nedenleri arasında genital bölgedeki florada bozulma, sağlıklı vajinadaki vajen pH’ını asidi kalmasını sağlayan laktobasillerde azalma meydana gelmesi ve kötü bakteri sayısındaki artış yer almaktadır. Bu hastalığın en önemli belirtileri ise genital bölgede yanma ve batma hissedilmesi, genital bölgenin kaşınması, özellikle cinsel ilişki ve adetten sonra kötü kokulu akıntı gelmesidir.

Bakteriyel Vajinozis Hastalığından Nasıl Korunulur?

  • Genital bölgenin temizliği kesinlikle ihmal edilmemelidir. Bu temizliğin önden arkaya doğru yapılmasına çok dikkat edilmelidir.
  • Su sirkülasyonu iyi olmayan ve aşırı kalabalık havuzlarda yüzmekten kaçınılmalıdır. Ayrıca havuzdan önce ve sonra kesinlikle duş alınmalıdır.
  • Vajinal enfeksiyonların yayılmasına neden olan ve vajinadaki koruyucu bakterilerin sayısını azaltan vajinal duştan kaçınılmalıdır. Ayrıca vajinal duş, vajinal bölgenin florasını da bozmaktadır. Genital spreylerin, pudraların, kokulu sabunların, sentetik dokulu pedlerin ve deodorantların kullanımından kaçınılmalıdır. Dış genital bölge temizlenirken su ile genital bölgeye uygun sabun ve intim şampuanlardan başka bir şey kullanılmamalıdır.
  • Tampon yapılarak çok uzun kalmamak koşuluyla denize girilebilir. Ancak havuza girmekten kaçınılmalıdır. Yine tampon kısa süre içerisinde değiştirilmelidir.

Trikomonas Enfeksiyonu Nedir?

Genellikle cinsel ilişki esnasında bulaşan trikomonas enfeksiyonu, ortak kullanılan tuvaletler ile havlulardan, havuzlardan ve iç çamaşırlarından da enfekte olabilmektedir.

Trikomonas Enfeksiyonundan Nasıl Korunulur?

  • Hijyenik olmayan tuvaletlere idrar yapılmak zorunda kalındığı zaman kurulanırken sadece tuvalet kağıdı kullanılmalıdır.
  • İç çamaşırı, havlu vb. kişisel eşyaları başkalarının kullanmasına izin verilmemelidir.
  • Su sirkülasyonu yeterli olmayan ve aşırı kalabalık havuzlardan kaçınılmalıdır.

Kurban Bayramında 8 beslenme hatası

Kurban Bayramı boyunca hamur işi ve tatlıların yanı sıra et tüketimi de çok fazla artmaktadır. Bu besinler uygun miktarlarda ve doğru tüketilmediği takdirde kabızlık, mide ağrısı, sindirim sisteminde sorunlar, tansiyon yükselmesi ve şişkinlik gibi sağlık problemleriyle karşılaşmak kaçınılmaz hale gelmektedir.

Bayramda Beslenirken Hata Yapılmamalı

Hipertansiyon, kalp ve damar, böbrek ve şeker hastalığı gibi kronik rahatsızlığı olanların yanı sıra sağlıklı insanlarında bayram boyunca beslenirken hata yapmaması gerektiğine değinen Beslenme ve Diyet Uzmanı Melike Şeyma Deniz, “En sevinçli günlerimiz olan bayramlarımızı özellikle son 1,5 yıldır Covid-19 virüsü salgınının neden olduğu pandemi sürecinin gölgesinde geçirmekteyiz. Bu zor süreçte herkes, bağışıklık sistemini güçlü tutmak için doğru beslenmesi gerektiğinin bilincinde olmalıdır. Aşı yağ ve şeker içeren besinlerin tüketilerek bağışıklık sisteminin zayıf düşmesine müsaade etmemek gerekiyor.” dedi.

Kurban Etini Hemen Tüketmek

İnsan vücudunun en zor sindirdiği besinler arasında kırmızı ette yer almaktadır. Kurbanlık hayvan kesildikten sonra etinin birkaç saat sonra tüketilmesi şişkinlik, hazımsızlık gibi mide problemlerine yol açmaktadır. Kurbanlık hayvan kesildikten sonra eti 24 saat dinlendirilmeli ve bayramın ilk günü kurbanlık hayvanın etini tüketmemeye çok dikkat edilmelidir. İlk gün kurbanlık hayvan eti yemeden duramam diyenler ise mümkün olduğunca küçük porsiyon yemeye çok dikkat etmelidir.

Etin Doğru Pişirme Teknikleriyle Pişirilmemesi

Etin aşırı yüksek ısıda pişirilmesi, mangalda pişirilen etin ise ateşe çok yakın pişirilmesi ette kanser yapıcı maddeler oluşturmaktadır. Ayrıca et yanlış pişirme teknikleriyle pişirildiği zaman içeriğindeki folik asit ve B12 vitamini kaybolmaktadır. Bundan dolayı etin kavrularak, kızartılarak ya da mangalda pişirilerek tüketilmesi yerine fırınlayarak, haşlayarak ya da ızgarada pişirilerek tüketilmelidir. Mangal yapılırken de ey ile ateş arasına 20 cm mesafe kesinlikle konulmalıdır.

Etin Fazla Tüketilmesi

Dengeli ve sağlıklı beslenen insanlar, bütün besin gruplarından yeterli miktarda beslenmeye çok dikkat ederler. Ne var ki Kurban Bayramı geldiği zaman insanların öğün düzeni karışmaktadır. İnsanlar, bayram boyunca çok fazla et tüketmektedir. Öyle ki her öğünde et tüketilmektedir. Oysa bir öğünde et yenildiyse, diğer öğünde yeşil fasulye, kabak, semiz otu mevsim sebzelerinin tüketilmesi ihmal edilmemelidir. Ayrıca barbunya, nohut, fasulye gibi kuru baklagillerin tüketimine de sağlıklı olduğu için bayram boyunca dikkat edilmelidir. Kurban Bayramı boyunca her öğünde salataya yer verilmesi tüketilen et porsiyonlarının azaltılmasında en etkili yöntemdir. Yine patates, pirinç pilavı gibi besinler kan şekerini hızla yükselttiği için etin yanında mümkün olduğunca az tüketilmelidir. Bunlar yerine karabuğday, bulgur gibi uzun süre tokluk hissi veren besinler tüketilmelidir.

Et Pişerken Yağ Eklenmesi

Hayvansal protein bakımından kırmızı et çok zengindir. Çinko, demir ve fosfor minerallerinin yanı sıra B12, B6 vitaminleri de kırmızı etin içeriğinde bol miktarda bulunmaktadır. Ne var ki kırmızı etin içeriğinde yağda bol miktarda bulunur. Bundan dolayı da kırmızı et piştiği esnada iç yağı ve iç ilave etmekten kesinlikle uzak durulmalıdır. Kırmızı eti kısık ateşte ve kendi suyunda pişirmeye özen göstermelidir.

Sebze Tüketilmemesi

Mevsim sebzelerine her öğünde yer verilmesi sağlıklı beslenme açısından çok önemlidir. Mevsim sebzeleri sote, haşlama, zeytinyağlı, fırında ve salata olarak her öğün mutlaka yenilmelidir. Kurban Bayramı geldiği zaman kırmızı et tüketimine ağırlık veren insanlar, sebze türlerini sofralarından eksik etmektedir. Oysa kırmızı etin içeriğindeki demiri vücudun maksimum seviyede emmesi için bol limon sıkılmış yeşil salata mutlaka tüketilmelidir. Çünkü yeşilliklerin içerdiği C vitamini sayesinde vücut demiri daha fazla emmektedir. Yine sebze türleri yüksek posalı olduğundan sindirim sistemini rahatlattığı gibi uzun süre tokluk hissi vermektedir.

Yeterli Su İçilmemesi

Vücuttaki organların sağlıklı çalışabilmesi için su olmazsa olmazdır. Kurban Bayramı temmuz ayının sıcak günlerine geldiği için asitli içeceklere, çata ve kahveye yönelen insanlar, yeterince su içmeyi ihmal etmektedir. Oysa Kurban Bayramı’nda yeterince su içilmemesi sindirimi zorlaştırarak kabızlığa neden olmaktadır. Bundan dolayı da asitli içecekler, çay ve kahveden daha fazla su içmek tercih edilmelidir. Günlük su tüketimi 2-2,5 litrenin altına kesinlikle düşmemelidir.

Tatlı Tüketiminin Abartılması

Bayramlarda tatlı türleri çok fazla tüketilmektedir. Özellikle şerbetli tatlıların çok fazla tüketilmesi vücudun genel sağlığını tehdit etmektedir. Çünkü aşırı miktarda tüketilen şerbetli tatlılar yüzünden vücuda fazla yağ ve şeker girdiğinden çok fazla kalori alınmaktadır. Bu nedenle de sindirim problemlerinin yanı sıra kan şekerinde dengesizlikler yaşanmaktadır. Bayram boyunca muhallebi, sütlaç ve dondurma gibi sütlü tatlılarla, meyveli tatlıların tüketilmesi daha sağlıklıdır. Şerbetli tatlılar tüketileceği zamanda gündüzleri tüketmeye ve 1-2 dilimi geçmemeye çok dikkat etmelidir.

Hareketsiz Kalınması

Yetişkinlerin bir hafta içerisinde günlük 150 ila 300 dakika aralığında, 5-17 yaş aralığındaki çocuk ve ergenlerin ise günlük en az 60 dakika fiziksel aktivite yapması bizzat Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından tavsiye edilmektedir. Pandemi sürecinden dolayı günlük yaşam zaten hareketsiz geçtiğinden bayram boyunca hareket etmeye vücudun genel sağlığı için çok dikkat edilmelidir. İp atlama, bisiklet sürme, yürüyüş yapma veya sevilen bir fiziksel aktivitenin yapılması ihmal edilmemelidir.

Maymun çiçeği virüsü nedir, belirtileri nelerdir?

Dünyada ilk defa 1950’li yıllarda tespit edilen maymun çiçeği virüsü nedir, belirtileri nelerdir? Dünyada büyük paniğe neden olan maymun çiçeği virüsüyle ilgili tüm detaylara haberimizin içeriğinden ulaşabilirsiniz.

Maymun Çiçeği Virüsü Nedir?

Poxviridae familyasına mensup olan Orthopoxvirus cinsinin üyesi maymun çiçeği virüsü Monkeypox rahatsızlığına yol açmaktadır.

Orta ve Batı Afrika’nın tropikal yağmur ormanlarında rastlanan ve dönem dönemde dünyadaki diğer bölgelere ihraç edilen viral zoonotik bir rahatsızlık olan Monkeypox, 1958 yılında laboratuvar ortamındaki maymun kolonilerinde çiçek salgınına benzeyen bir hastalığın yayılması neticesinde belirlenmiştir. Bundan dolayı da bu hastalık ‘maymun çiçeği’ olarak adlandırılmıştır. Maymun çiçeği virüsüne ilk defa 1970 senesinde Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yaşayan bir insanda rastlanmıştır. Bu tarihten sonrada diğer Orta ve Batı Afrika ülkelerinde maymun çiçeği virüsünün enfekte olduğu vakalar tespit edilmiştir.

Bu virüsün Orta Afrika ve Batı Afrika olmak üzere iki farklı türde genetiği bulunmaktadır. İnsanlara enfekte olan Orta Afrika genetik grubundaki maymun çiçeği virüsü, Batı Afrika genetik grubundaki virüse kıyasla daha şiddetli olduğu gibi ölüm oranı da oldukça yüksektir.

Maymun Çiçeği Virüsü Belirtileri Neler?

Maymun çiçeği virüsü enfekte olduktan sonraki 0-5 günlük süreç invazyon süreci olarak adlandırılmaktadır. Bu süreçte lenf bezlerinin şişmesi yani lenfadenopati, şiddetli baş ağrısı, yüksek ateş, kas ve sırt ağrıları ile yoğun halsizlik gibi belirtiler görülmektedir. İlk aşamada lenfadenopati, benzer özellikler taşıyan kızamık, çiçek hastalığı ve su çiçeği ile karşılaştırıldığı zaman maymun çiçeği virüsünde ayırt edici özellik taşımaktadır.

Ateşin yükselmesini takip eden 1-3 içerisinde ciltte dökülme görülmektedir. Ciltteki döküntü gövdedense yüz ve ekstremitelerde daha fazla görülmektedir. Vakaların yüzde 95’lik kısmında yüzde başlayan ciltteki döküntüler, hastaların yüzde 75’lik kısmında avuç içlerinde ve ayak tabanlarında görülmektedir. Hastaların yüzde 70’inde oral mukozalar, yüzde 30’luk kesiminde genital bölge ve yüzde 20’lik kesiminde konjonktiva ile korneada etkilenebilmektedir. Ciltteki döküntüler ardışık şekildeki düz tabanlı lezyonlardan hafif kabarık olan sert yapıdaki lezyonlara, berrak sıvıyla dolu lezyonlara, sarımsı sıvıyla dolu olan lezyonlara ve kuruyarak dökülen lezyonlara doğru değişiklik gösterebilmektedir.

Maymun Çiçeği Virüsü Nasıl Bulaşır?

İnsanlara genellikle kemirgenler ve primatlar gibi vahşi hayvanlardan enfekte olan maymun çiçeği virüsü, insandan insana da enfekte olabilmektedir.

Maymun çiçeği virüsü yani Monkeypox, insandan insana vücut sıvıları, lezyonlar, yatak örtüsü, damlacıklar vb. kontamine materyallerle temas edilmesiyle bulaşmaktadır. Ayrıca yeterince pişirilmeyen et ve virüsün bulaştığı hayvanlardan elde edilen diğer hayvansal ürünlerin tüketilmesi de büyük risk teşkil etmektedir. Anne karnındaki bebeğe ise plasenta kanalıyla enfekte olmaktadır.

Maymun Çiçeği Virüsünün Tedavisi Nasıl Yapılır?

Maymun çiçeği virüsünün neden olduğu enfeksiyonun bilimsel olarak kanıtlanan tedavi yöntemi henüz bulunmamaktadır. Maymun çiçeği virüsünün neden olduğu salgının kontrol altına alınması için çiçek hastalığı aşısı, İntravenöz immün globulin (VIG) ile antivirallerden faydalanılmaktadır. Günümüzde birinci nesil yani orijinal çiçek hastalığı aşıları artık yapılmamaktadır. 2019 yılında çiçrk hastalığının ve maymun çiçeği virüsünün neden olduğu enfeksiyonun engellenmesi için yeni bir aşı onaylansa da bu aşının kamu sektöründe kullanımı henüz yaygın değildir.

Maymun Çiçeği Virüsü İle İlgili Merak Edilenler

Sıcak hava dalgaları insanları neden öldürüyor, belirtileri neler?

Dünya, rekor seviyede görülen sıcak hava dalgaları ile kavrulurken uzmanlar, havanın çok sıcak olduğu saatlerde insanların dışarı çıkmamasını ve bol sıvı almalarını tavsiye ediyorlar. Aşırı ısınmayla birlikte bayılma riski arttığı gibi vücutta tehlikeli seviyelere varan su kaybı ve ani ölüm vakaları görülebilir. Bu yaz sıcak hava dalgası nedeniyle Kanada’da 800’ü aşkın kişi yaşamını yitirdi.

İnsanların hem kendilerini, hem de sevdiklerini sıcak hava dalgasının etkisinden korumaları için vücutlarının aşırı ısınmasını engelleyecek tedbirleri almaları gerekmektedir.

Aşırı Sıcaklar İnsan Sağlığını Neden Tehdit Ediyor?

Bir kişinin vücudu aşırı ısındığı zaman hızlı bir şekilde soğumadığı zaman vücut ısısı 39,5 derece ya da daha yükseğe çıkabilmektedir.

Bebeklerin ve yetişkinlerin normal vücut ısısı 37 derecenin altında olmalıdır. Vücut ısısı bu derecenin üstüne çıktığı zaman terleme, vücudun hızla soğuması için yeterli olmamaktadır. Vücudun aşırı ısınması neticesinde hastaneye yatarak tedavi görülmesi gerekebilmektedir.

John Hopkins Üniversitesi’nin acil servisinde görev yapmakta olan Doç. Dr. Matthew Levy, “Aşırı sıcak hava dalgalarına karşı vücudun uyum sağlamasında kendisine has bir kabiliyeti vardır. Yine de yüksek risk grubundaki insanların uzun süre sıcak havada kalmaması gerekmektedir. Çünkü vücut bunu telafi edemediği için büyük endişe duyarız.” dedi.

İnsanların pandemi sürecindeki karantina ve tecrit tedbirlerinden dolayı aylarca kapalı ortamlarda daha serin koşullarda yaşamış olmaları da aşırı sıcaklarda yüksek risk grubunda olmaları için yeterlidir.

Uzmanlar Bu Yıl Sıcak Hava Dalgasından Neden Endişe Duyuyor?

Dünya genelinde görülen sıcak hava dalgalarının gittikçe şiddetlendiğine değinen ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi İklim Değerlendirme Direktörü David Easterling, “Her geçen yıl daha da şiddetlenen sıcak hava dalgalarının baş sorumlusu iklim değişikliğidir. İnsanlar fosil yakıtlar tükettiğinden dolayı sera gazı emisyonlarında büyük artış yaşanmaktadır. Atmosfere daha fazla sera gazı salınmasından dolayı dünya daha fazla ısındığından aşırı sıcak hava dalgaları giderek sıklaşmakta ve şiddetlenmektedir. Bu nedenle de insanlar sıcak hava dalgalarından her geçen sene daha fazla etkilenmektedir.” ifadelerine yer verdi.

Aşırı Sıcaklara Karşı Kimler Savunmasız?

Bazı insanların vücutları aşırı sıcak havayı rahat şekilde tolere edebilirken, bazı insanların vücutlarının ise sıcak hava dalgasına karşı savunmasız olduğunu açıklayan ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), “Sıcak hava dalgasına karşı savunmasız grupların başını 65 yaş üstü yetişkinler çekmektedir. 65 yaş üstündeki kişilerin vücutları ani sıcaklık değişimlerine karşı gençler gibi kolay uyum sağlamakta zorlanmaktadır. Park edilen otomobillerin içerisinde bırakılan çocukların yanı sıra evcil hayvanlarda yüksek risk grubunda bulunmaktadır.

Dışarıda çalışmakta olan kişiler, serinlemek ve su içmek için imkanı olmayanlar ve günün en sıcak saatlerinde egzersiz yapmakta olan sporcular da sıcak çarpmasına maruz kalabilmektedir. Kronik rahatsızlığı olanların yanı sıra sokaklarda su bulamayan ve gölgelik alana sığınamayan hayvanlarda yüksek risk altında bulunmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.

Aşırı Sıcağa Maruz Kalmanın Belirtileri Neler?

Vücudun aşırı sıcak havaya maruz kaldığı zaman 5 rahatsızlığın baş gösterdiğini ifade eden CDC, bu rahatsızlıkları şöyle sıraladı;

Sıcak bitkinliği;

Sıcak bitkinliği görüldüğü zaman vücut aşırı terlemekte, cilt ise soluk, soğuk ve nemli olmaktadır. Ayrıca nabızda hızlanma ve zayıflama, kas krampları, mide bulantısı veya kusma, baş ağrısı, yorgunluk, baş dönmesi ve bayılmada görülen diğer belirtiler arasında yer almaktadır.

Sıcak çarpması;

Vücut ısısının yükselmesi, ciltte ısınma ve kızarıklık, nabızda hızlanma ve nabzın güçlü atması, mide bulantısı, baş ağrısı ve bilinç bulanıklığı sıcak çarpmasının en yaygın belirtileri arasında yer almaktadır.

Güneş yanığı;

Cilt aşırı ısındığı gibi kızarmakta ve ciltte kabarcıklar oluşmaktadır.

Sıcak krampları;

Yoğun egzersiz yapıldığı zamanlarda aşırı terlemeyle kendisini belli eden sıcak krampları, kas ağrısı ya da spazmlarına neden olabilmektedir.

Sıcak döküntüsü;

Ciltte görülen kırmızı küçük kabarcık kümeleriyle kendisini belli etmektedir.

Bu Belirtiler Görüldüğünde Ne Yapılmalı?

Sıcak çarpmasına maruz kalan bir kişiyle karşılaşıldığı zaman vakit kaybetmeden bir uzmanın aranmasını tavsiye eden Dr. Matthew Levy, “Sıcak çarpması hayati tehlike doğuracak kadar tehlikeli boyuta ulaştıysa hasta derhal sıcaktan uzaklaştırılarak serin ve gölge bir alana taşınmalıdır. Böyle bir imkân yoksa da hastanın vücudu soğutulmalıdır. Böyle durumlarda hastanın giysileri suyla ıslatılmalı, gereksiz giysileri çıkarılmalı ve hastanın serinlemesi sağlanmalıdır.” şeklinde konuştu.

Hasta sıcak çarpmasından dolayı bilincini kaybetmemişse hastaya su verilmelidir. Hastanın midesi bulanmıyorsa ve bilinç kaybı yaşamıyorsa su ve tuz kaybını engellemek için içerisine karbonat ve bir çay kaşığı tuz ilave edilen bir litre suyun veya sodanın hastaya içirilmesi Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından önerilmektedir.

Serinlemek İçin Klima Yerine Kullanabileceğiniz 4 Yöntem

Yüzünüzün sağlığınız hakkında açığa çıkarabileceği sırlar!

Aynaya baktığınızda göreceğiniz yüz hakkında pek çok şeyi biliyorsunuzdur. Ama yüzünüze biraz daha yakından ve dikkatlice bakarsanız, sağlığınız hakkında önemli ipuçları elde edebileceğinizi de belirtmek isteriz. Bu yazımızda yüzümüzün sağlığımız hakkında bize yolladığı işaretlerden bahsetmek istiyoruz.

Sarımsı Cilt ve Göz Rengi

Vücudunuz kırmızı kan hücrelerini parçalarken, çok fazla atık ürettiğinde cildinizde ve /veya gözlerinizde sararma olabilir. 38 Haftayı doldurmadan doğan bebeklerde oldukça sık görülen bir durum olup, onlar için zararsızdır. Bebekler için bu renk oluşumunun anlamı karaciğer gelişiminin tamamlanmaması olabilir.

Yetişkinlerde ise göz ve ciltte görülen bu sarılık, viral enfeksiyonların alarmını verebilir. Söz gelimi sarılık hastalığı (hepatit ve/veya mononükleoz), karaciğer, safrakesesi ya da pankreas gibi rahatsızlıklar gözlerde ve ciltte rengin sarıya dönmesine neden olabilir. Fazla alkol kullanımı da gözlerde ve/veya ciltte sararma etkenidir.

Yeni Oluşan Benler

Benler, cilt üzerinde meydana gelen koyu renkli, çıkıntılı ya da çıkıntısız lekeler olarak tanımlanabilir. Çoğu kez endişelenmeye gerek yoktur. Fakat dikkatlice takip edilmesi, olası bir cilt kanserinin erken teşhisini sağlayabilir. Benler konusunda dikkate alınması gereken önemli noktalar şunlardır:

  • Lekenin asimetrik olup olmadığı
  • Sınırlarının pürüzlü ya da pürüzsüz olması
  • Çapının en az bir bezelye tanesi kadar olması
  • Ortaya çıkma zamanının son birkaç haftaya denk gelmesi

Bu sorulara verdiğiniz yanıtlardan bir tanesi dahi evet ise benlerin kontrolü için doktorunuzla görüşmenizde yarar vardır.

Dudaklarda Yaralar/ Uçuklar

Dudaklarınız ve/veya ağız bölgeniz etrafında ortaya çıkan uçuklara büyük bir ihtimalle tip 1 hermes virüsü sebep olmaktadır. Bahse konu virüsü bir kez kaptığınızda, daima sizinle kalır. Hasta ya da üzüntülü/endişeli olduğunuz zamanlarda, özetle vücut direnciniz düştüğünde ya da uzun süre güneş altında kaldığınızda dudaklarınızın çevresinde ya da üzerinde uçuk patlayabilir. Çoğu kez fazla önemli olmayıp, kendiliğinden iyileşir. Fakat çok sık oluyor ve sizi rahatsız ediyorsa doktorunuzla görüşüp, tedavi olabilirsiniz.

Çatlak Dudaklar

Özellikle kış mevsiminde olmak üzere, hemen herkeste dudak kuruması ya da çatlaması sorunu oluşur. Bu amaçla üretilen dudak balsamları, dudakların çatlamasını önleyebilir. Fakat sık sık kuruyan dudaklar bazen de vücudunuzda yeterli su olmadığını, yani bir dehidratasyon sorunu yaşandığına işaret edebilir. Bunun dışında kuru ve çatlak dudaklar steroid ilaçlara karşı vücudun gösterdiği bir alerjik reaksiyon da olabilir.

Kelebek Döküntüsü

Pek çok cilt döküntüsü hafif seyreder ve kendiliğinden iyileşir. Fakat bazen her 2 yanağı da kelebek gibi kaplayan kırmızı döküntü hafife alınmamalıdır. Bu durum lupus hastalığı habercisi olabilir. Lupus, immün sistemin, dokularınıza ya da organlarınıza saldırması sonucu ortaya çıkar. Ciddi bir hastalıktır. Kelebek döküntüsünün, lupus belirtisi olabileceğini gösteren diğer semptomlar şunlardır:

  • Ateş
  • Eklem Ağrısı
  • Eklem sertleşmesi
  • Parmakların soğukla birlikte mavi renge dönmesi

Bu tip belirtilerle beraber yüzünüzde sebebi açıklanamayan döküntüler varsa, vakit kaybetmeden doktorunuzla görüşmelisiniz.

İstenmeyen Yerlere Çıkan Tüyler

Yaş ilerlemesiyle birlikte kadınların çene etrafında, erkeklerin ise kulak ve kaş çevresinde istenmeyen kıllar çıkabilir. Bu normaldir. Fakat böyle bir durum genç kadınlarda görülürse polikistik over habercisi olabilir. Polikistik over kısırlık sebebi olabilir. Bu nedenle vakit kaybetmeden doktorunuzun görüşünü almalısınız.

Sarkmış Göz Kapakları

Doktorlar göz kapaklarının sarkmasını ‘’pitoz’’ ya da ‘’blefaroptoz’’ olarak tanımlıyorlar. Bu problem tek gözde olabildiği gibi, her 2 gözde de olabilir. Bazen de doğuştan itibaren ortaya çıkan bir sorun olup, sıklıkla sonradan gelişir. Çoğu kez önemli bir soruna işaret etmez. Fakat bazı özel durumlarda beyin, sinirler ya da göz yuvasında olabilecek hastalıkların gizi bir işareti de olabilir. Sarkmış göz kapaklarının yanı sıra aşağıdaki belirtiler de varsa, vakit kaybetmeden doktorunuza başvurun. Önemsenmesi gereken başlıca belirtiler şunlardır:

  • Çift görme
  • Zayıf kaslar
  • Yutma güçlüğü
  • Baş ağrısı

Bütün bunlar olası bir felcin ilk belirtileri olabilir.

Yüzünüzün Bir Tarafını Hareket Ettiremezseniz

Eğer yüzünüzün tek tarafını hareket ettiremediğinizi hissederseniz, derhal doktora başvurmanız gerekir. Yüz kaslarını kontrol eden bir sinire baskı yapan herhangi bir şey (çoğu kez bir virüs) bu bölgede felç gelişmesine yol açabilir.

Yüz felci birkaç gün ya da saatte ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda çene ve kulak arkasında ağrı da hissedilebilir. Çoğu kez kendiliğinden iyileşir. İyileşme süresi genel olarak 3 ila 6 aydır.

Yüz Felcinin Diğer Belirtileri

Kan damarlarından birisinin patladığı ya da tıkandığı durumlarda beyninizin bir bölümüne kan akışı kesilir. Bunun sonucunda da inme meydana gelir. Vakit kaybetmeden doktora gitmenizi gerektiren başlıca belirtiler şunlardır:

  • Yüzün alt kısmının aniden felç olması
  • Kollarda ve/veya bacaklarda uyuşma güçsüzlük hissi
  • Konuşma bozukluğu
  • Çift görme
  • Baş dönmesi
  • Yutma güçlüğü

Göz Kapaklarında Sarı Noktalar Oluşması

Üst ya da alt gözkapaklarından birisinin ya da her ikisinin birden çevresinde oluşan kabarık sarı renkte tepecikler ‘’ksantelazmata’’ olarak adlandırılır. Bu sivilce benzeri yapıların içerisinde kolesterol bulunur. Görüntüsü genellikle beğenilmez. Tehlikeli ya da acı verici değildirler. Estetik bir müdahale ile çıkarılabilirler.

Fakat yüzümüzün sağlığımız hakkında verdiği ipuçlarından bir tanesi bu noktaların kalp hastalığına ya da kalp krizi geçirmeye eğilimli olduğunuzu göstermesi olabilir. Bu nedenle doktorunuzu görerek, kontrolden geçmek iyi bir fikirdir.

Şiş Gözler

Gözlerin alt bölümündeki boşluk, sıvı ile dolduğunda gözleriniz şiş görünebilir. Bu durumun çeşitli sebepleri olabilir. Bu sebeplerden en sık rastlananları şunlardır

  • Sıcak, nemli hava
  • Uykusuzluk
  • Bolca tuz tüketimi
  • Hormon salgılanmasında değişiklikler

Yaşınızın ilerlemesi ile birlikte gözlerde şişlik oluşumu daha sık karşılaşılan bir sorundur. Bunun nedeni yaşlandıkça göz kapaklarını destekleyen kasların zayıflamasıdır. Eğer gözlerinizde şişmenin yanı sıra kırmızı renkte ve kaşıntı varsa bu durumun sıklıkla rastlanan sebepleri şunlardır:

  • Gıda alerjisi
  • Polen alerjisi
  • Makyaj malzemesi alerjisi
  • Parfüm alerjisi
  • Pembe göz enfeksiyonu

Melazma

Melazma yüz bölgenizde grimsi, kahverengi cilt lekeleri şeklinde kendini gösterir. Tam olarak sebebi bilinmemektedir. Genellikle hamilelik sırasında ya da doğum kontrol haplarının yan etkisi olarak ortaya çıkar. İlaçların kesilmesi ya da hamileliğin sonlanması ile bitebilir. Melazma bunların dışında bir sebepten oluşuyorsa, hiç geçmeden yıllarca kalabilir. Melazma kimyasal peeling uygulaması ya da çeşitli ilaçların yardımıyla tedavi edilebilir.

Kıl Dökülmesi

Kirpik ya da kaş dökülmesi doktorlar tarafından ‘’alopesi areata’’ olarak tanımlanmaktadır. Bu durum bağışıklık sisteminin yanlışlıkla saç köklerine saldırması sonucu ortaya çıkabilir. Bu oluşumu önlemek mümkün değilse de dökülen tüylerin yeniden çıkmasına yardımcı olabilecek tedaviler için doktorunuza danışınız.

Genel olarak yüzümüzün sağlığımız hakkında verdiği en belirgin ipuçları bunlardır.

Sağlık Sorununuz Olduğunu Gösteren Yüzünüzde Gizli 11 İşaret

Dijital bağımlılık ve pandemi süreci çocuklarda obeziteyi artırdı

Covid-19 virüsü salgınının neden olduğu pandemi sürecinde obezitenin çocuklarda artmaya başladığına değinen ve dijital bağımlılıkla ilgili de önemli bilgiler paylaşan Düzce Üniversitesi Geleneksel Tamamlayıcı Tıp Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ertuğrul Kaya, “Dijital bağımlılık sonucunda çocuklarda fiziksel ve ruhsal sorunlar gelişebilmektedir. Çocuklar fiziksel akranlarıyla vakit geçirmeyi ve fiziksel aktiviteler yapmayı ihmal etmemelidir.” dedi.

Pandemi Çocukların Hareket Kabiliyetini Sınırladı

Pandemi süreciyle birlikte çocukların hareket kabiliyetinin kısıtlandığını söyleyen Prof. Dr. Kaya, “Çocuklar, tabiatları gereği hareket etmeyi ve oyun oynamayı çok seviyorlar. Aynı zamanda konuşmak, zıplamak çocukların en büyük eğlencelerindendir. Çocuklarda eklem, tendon, kemik ve kas yapısının sağlıklı olması ve sağlıklı büyüyebilmeleri için hareket etmeleri olmazsa olmazdır. Bunun içinde çocuklar koşmak, gezmek, oyun oynamak isteyerek sürekli hareket etme eğiliminde olurlar. Ancak neredeyse 1,5 yıldan bu tarafa süren pandemi döneminden dolayı çocuklar yeteri kadar hareket edemedi. Okula da kısa bir dönem gidip gelebildiler.” ifadelerine yer verdi.

Dijital Bağımlılıkta Artış Var

Pandemi süreciyle birlikte çocukların bilgisayar ve telefon bağımlılığında artış olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ertuğrul Kaya, “Pandemi süreci çocukların sosyalleşmesinin önünde çok büyük bir engel teşkil etti. Pandemi sürecinde evde vakit geçirmekten sıkılan çocuklar, bilgisayar ve telefon başında fazla vakit geçirince bu tür dijital aletlere karşı bağımlı oldular. Bu dijital bağımlılık ise çocukların fiziksel ve psikolojik gelişimini olumsuz etkiledi. Bunun neticesinde de çocuklarda görülen obezitede kayda değer artış var.

Pandemi sürecinde çocuklara çok dikkat edilmesi gerekiyor. Obezite çocuklarda nadir görülen bir sağlık problemiydi. Pandemi süreciyle birlikte çocukların gelişiminde ciddi zorlanmalar olduğunu gözlemliyoruz. Çocuklar, bu süreçte sosyal mesafeyi ihmal etmemek koşuluyla fiziksel aktiviteyi artırarak günlerini hareketli geçirmelidirler.” diye konuştu.

Akranlarıyla Vakit Geçirmeleri Şart

Dijital bağımlılıktan fiziksel ve ruhsal gelişimin zarar gördüğü uyarısında bulunan Prof. Dr. Kaya, “Çocuk eğitiminin çok farklı olduğu günümüzde uzmanlar tarafından sürekli dile getirilmektedir. Çocukların sosyal gelişimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlayabilmesi için akranlarıyla vakit geçirerek sosyal aktivitelerde bulunmaları şarttır. Bu sosyal gelişim süreci bilgisayar ya da telefon başında tamamlanmaya başlandığı zaman hem fiziksel, hem de ruhsal gelişimde çok ciddi sağlık problemleriyle karşı karşıya kalınabilmektedir.” şeklinde konuştu.

 

Fitness diyet beslenme programı nasıl olmalı?

Sağlıklı ve fit bir vücuda sahip olmak ister misiniz? Bu hayali gerçekleştirmek için sağlıklı beslenmenin yanı sıra mutlaka düzenli egzersiz yapmanız gerekir. Ayrıca, çeşitli fitness hareketlerini yaparak kısa bir süre içerisinde fit bir vücuda kavuşabilirsiniz. Fitness egzersizlerinin temel görevi vücudunuzdaki yağların yakılmasına ve kaslarınızın sıkılaşmasına destek olmaktır.

Fitness Ne Demektir?

Fitnessin kelime anlamı fit veya formda olmaktır. Fitness, sağlıklı beslenme ile desteklenerek vücudun istenilen şekli almasını sağlayan bir spordur. Dolayısıyla, fitness yaparken sağlıklı ve dengeli bir şekilde beslenmeniz çok önemlidir. Aksi halde vücudunuzun istediğiniz şekle ulaşması mümkün değildir. Fitness egzersizlerinizden istediğiniz sonucu almak için size uygun bir fitness programı belirlemeniz gerekir. Ayrıca, programınıza da mutlaka sadık kalmalısınız.

Fitness Nasıl Yapılır?

Fitness pek çok spor dalında olduğu gibi bireysel programlarla uygulanır. Sizin için uygun olan bir fitness programını hazırlamak için uzman spor eğitmenlerinden destek alabilirsiniz. Fitness sporunda genelde ağırlıklar kullanılır. Fakat, bu spor dalını ağırlık kullanmadan da kolay bir şekilde yapabilirsiniz. Fitness egzersizlerinde temel amaç vücudun aşırı kilolardan kurtulmasını sağlamaktır. Ayrıca kasların sıkılaşması da bir diğer hedeftir. Fitness egzersizleri yaparak bölgesel zayıflamayı hızlandırmak için ağırlık çalışması yapmayı deneyebilirsiniz.

Fitness egzersizlerinizi desteklemek için çeşitli spor malzemelerinden faydalanabilirsiniz. Örneğin spor salonunda temel fitness egzersizlerini yaparken bazı spor malzemelerini kullanabilirsiniz.

Fitness egzersizlerini spor salonunda ya da evinizde kolayca yapabilirsiniz. Ancak, her zaman düzenli bir fitness programı uygulamalısınız. Düzenli bir fitness programı uygulayarak 1 ay sonunda kilo vermeye başlayabilirsiniz. Ayrıca, vücudunuzun düzgün bir şekil aldığını da fark edebilirsiniz.

Fitness programınızı aksatmamak için teknolojik araçlardan yararlanabilirsiniz. Akıllı cihazlardaki hatırlatma özelliklerini ve uygulamaları kullanarak fitness zamanından önce bildirin gelmesini sağlayabilirsiniz.

Fitness Egzersizlerinin Faydaları Nelerdir?

İdeal bir fitness programı size pek çok fayda sağlayabilir. Fitness faydaları aşağıdaki gibi açıklanabilir:

  • Fitness, metabolizmanızı hızlandırır. Böylece kolay bir şekilde kalori yakabilir ve fazla kilolarınızdan en kısa sürede kurtulabilirsiniz.
  • Fitness kemik ve kas sisteminizin güçlenmesine yardımcı olur.
  • Fitness egzersizleri bel ve sırt ağrılarınızın azalmasında oldukça etkilidir. Ayrıca, fitness bu bölgelerdeki şekil bozukluklarının da önlenmesine katkı sağlar.
  • Fitness, kaslarınızın çalışmasını düzenler ve uyku problemlerinizi ortadan kaldırır.
  • Fitness egzersizleri, kan basıncını düzenlemeye yardımcı olur. Bu sayede vücudunuz akciğer, yüksek tansiyon ve kardiyovasküler hastalıklara karşı kendisini daha iyi koruyabilir.
  • Fitness egzersizleri yaparken mutluluk hormonlarınız harekete geçer. Böylece hayata daha pozitif bakan bir birey haline gelebilirsiniz.

Fitness Diyet Beslenme Programı Nasıl Olmalı?

Fitness yaparken diyet uygulayarak vücut kas kütlenizi geliştirmeniz gerekir. Bu yüzden vücudunuzda kas inşa etmeye yardımcı olan faydalı yiyecekleri tüketmeniz gerekir. Fitness yaparken vücudunuzun güçlenmesini sağlayan proteinlere öncelik vermelisiniz. Ayrıca, vücutta daha az yağ depolanmasını sağlayan sebzeler tüketmelisiniz.

Örneğin, protein açısından zengin tavuk eti ve kırmızı et tüketimini artırabilirsiniz. Bol miktarda omega 3 içerdiği için mutlaka balık da tüketmelisiniz. Ayrıca, bol su tüketerek besinlerin vücudunuzda sindirilmesini ve emilimini hızlandırabilirsiniz.

Diğer yandan, fitness yaparken bazı yiyeceklerden de uzak durmak gerekir. Örneğin kızarmış yiyeceklerden, şeker yönünden zengin besinlerden, doymuş yağ oranı yüksek yiyeceklerden, gazlı içeceklerden ve paketlenmiş sağlıksız ürünlerden kesinlikle uzak durmalısınız. Aksi takdirde bu gıdalar vücudunuzda aşırı yağ depolanmasına yol açar. Böylece kilo vermekte ve formda kalmakta güçlük yaşayabilirsiniz.

Fitness sağlıklı kalmak için uygulayabileceğiniz en pratik spor türlerinden biridir. Siz de evinizde ya da spor salonunda fitness yaparak fit ve sağlıklı bir vücuda sahip olabilirsiniz. Fitness egzersizleri hakkında detaylı bilgiler edinmek için online fitness videolarından ya da uzman fitness eğitmenlerinden yardım alabilirsiniz.

Fitness Beslenme: Yeni Başlayanlar için 4 Öneri

Fitness’ta başarılı olmanızı sağlayacak 5 temel ipucu

Hızlı yağ yakmak için etkili egzersiz ipuçları

Saça kına yakmak beyazları kapatır mı, saçı uzatır mı?

Genç ve güzel bir görünmek istiyorsanız, belirli aralıklarla saça kına yakmak oldukça faydalıdır. Kına, içeriğindeki çeşitli vitamin ve mineraller sayesinde saç köklerinizi besleyerek daha kalın ve güçlü saçlara kavuşmanızı sağlar.

Saça kına yakmak saçlarınızın daha parlak ve hacimli olmasına katkı sağlar. Saçlarınızdaki aşırı yağlanma, kepeklenme ve mantar oluşumu gibi problemleri kına yakarak giderebilirsiniz.

Saça Kına Nasıl Yakılır?

Saça kına yakarken, kınanın su ile karıştırılması gerekir. Ancak, bu karışımın aşırı sıvı veya aşırı katı olmaması gerekir. Kınayı bir gün önceden hazırlamanız ve yaklaşık 24 saat bekletmeniz gerekir. Böylece yoğurt veya krem kıvamında ideal bir karışım elde edebilirsiniz. Eğer, kına karşımınız çok fazla koyu ise bitki çayı ekleyerek daha yumuşak hale getirebilirsiniz.

Kına, yapısı gereği saçınızın rengini koyulaştırabilir. Bu yüzden daha açık renk tonları elde etmek için kına karşımı hazırlarken içerisine birkaç damla sirke veya limon suyu ilave edebilirsiniz. Ayrıca, kınayı metal olmayan bir kaşıkla karıştırmaya özen göstermelisiniz.

Peki, kınayı hazırladıktan sonra saça kına nasıl yakılır? Saçınıza yaktığınız kınayı yaklaşık 2 saat bekletmelisiniz. 2 saatlik süre bittikten sonra saçlarınızı ılık su ve şampuanla yıkadıktan sonra iyice durulamalısınız.

Saça Kına Yakmak Egzamaya İyi Gelir mi?

Kınanın içeriğinde vücuda faydalı olan anti bakteriyel maddeler vardır. Bu maddeler vücuttaki enfeksiyon, kızarıklık ve döküntü gibi problemlerin giderilmesine yardımcı olur.

Saça kına yakmak egzamaya iyi gelir mi? Egzama çeşitli nedenlerden kaynaklanan ve ciltte deformelere yol açan bir rahatsızlıktır. Anti bakteriyel özelliklere sahip kına zayıf cilt hücrelerinin iyileştirilmesine katkı sağlar. Kına, bu özelliği sayesinde egzama ve mantar gibi çeşitli cilt hastalıklarının doğal yoldan tedavi edilmesinde oldukça etkilidir.

Saça Kına Yakmak Saç Dökülmesini Önler mi?

Cilt, tırnak ve sivilceler üzerinde olumlu etkilere sahip olan kına, daha çok saçlar için faydalıdır. Bu durumda, aklınıza hemen saça kına yakmak saç dökülmesini önler mi sorusu gelebilir.

Kına, içeriğindeki bileşenler nedeniyle saçlar için son derece faydalıdır. Hatta, belirli aralıklarla saça kına yakmak saçlarınızın daima sağlıklı görünmesini ve kırıkların azalmasını sağlar.

Saça kına yakmak, aynı zamanda saç dökülmelerini de fark edilir derecede azaltır. Kına, saç köklerini beslediği için yeni saçların çıkmasını da hızlandırır. Böylece, daha dolgun ve canlı saçlara sahip olabilirsiniz.

Saça Kına Yakmak Beyazları Kapatır mı?

Yaş ilerledikçe saçlarınız daha çok beyazlayabilir. Saçlarınızdaki beyazları kapatmak için kimyasal içerikli saç boyaları yerine kına kullanabilirsiniz. Böyle bir durumda, saça kına yakmak beyazları kapatır mı?

Saça kına yakmak beyazları kapatmak için etkili bir yöntemdir. Ancak, istediğiniz renge ulaşmak için dikkatli olmanız gerekir. Beyaz saça için kına yakarken kınayı yalnızca suyla karıştırmak yetmez. Bu şekilde yaptığınızda boyama saçlarınız turuncuya çok yakın bir kızıl renge dönüşür. Fakat, kına karışımına ceviz suyu, rastık ve siyah çay gibi malzemeler karıştırarak istediğiniz renge kolayca ulaşabilirsiniz. Ayrıca, bu yöntemle kınanın saçınızda çok daha uzun süre kalmasını sağlayabilirsiniz.

Saça Kına Yakmak Saçı Uzatır mı?

Kına, saça düzenli bir şekilde uygulandığında saçlarınızın daha güçlü ve vitaminli olmasını sağlar. Besleyici bir saç kremi etkisine sahip olan kınayı saçlarınıza düzenli bir şekilde uyguladığınızda kepeklenme ve kaşıntıyı giderir.

Kına, kafa derinizin sağlıklı bir şekilde beslenmesine yardımcı olur. O halde, saça kına yakmak saçı uzatır mı? Saça kına yakmak saçlarınızın hızlı bir şekilde uzamasına yardımcı olan en doğal yöntemlerden biridir. Saça herhangi bir yan etkisi bulunmayan kına sayesinde saç telleriniz daha güçlü ve daha hızlı bir şekilde çıkmaya başlar.

Saça Kına Yakmak Baş Ağrısına İyi Gelir mi?

Kına vücuttaki pek çok ağrının giderilmesinde oldukça etkilidir. Kına vücuttaki ağrıyan bölgeye uygulandığında ağrıyı hafifletici bir etki yapar.

Kınanın ağrı kesici özelliği bilindiğine göre saça kına yakmak baş ağrısına iyi gelir mi? Saça kına yakmak baş ağrısını gidermek için uygulanabilecek doğal ve etkili bir yöntemdir. Fakat, kınanın etkili olması için macun halinde uygulanması gerekir. Ayrıca, baş ağrısına iyi gelen kına çiçekleri genelde pembe ve kırmızı renkli olanlardır.

Hamilelikte Saça Kına Yakmak Zararlı mı?

Kadınlar her zaman güzel ve bakımlı görünmek ister. Bu nedenle bazı kadınlar hamilelikte saç boyası kullanmak yerine kına kullanmayı tercih edebilir. Ancak, öncelikle hamilelikte saça kına yakmak zararlı mı değil mi bunu bilmek gerekir.

Eğer hamilelik döneminde saça kına yakmak, doğal kına kullanıldığı sürece zararlı değildir. Bu nedenle doğal bir içeriğe sahip olan yeşil kına tercih edilebilir. Yine de hamileliğin ilk 3 ayı riskli olduğu için bu süreçte doğal kına kullanmaktan bile kaçınmak gerekir.

Diğer yandan, başta siyah kına olmak üzere farklı renkteki kınaların içeriğinde kimyasal maddeler vardır. Bu maddeler bebeklerde alerjik rahatsızlıklara ve cilt sorunlarına yol açabilir. Dolayısıyla hamilelikte bu renkli kınalar asla kullanılmamalıdır.

Saça Kına Üstüne Kına Yakılır mı?

Saçlarınıza rutin bir şekilde kına yakmayı tercih edebilirsiniz. Ancak, bazı durumlarda saçınızda kına varken tekrar kına yapmanız gerekebilir. Peki, saça kına üstüne kına yakılır mı?

Aslında 4-6 haftada bir saça kına yakmak idealdir. Fakat, saçlarınızın yeterince güçlü olmadığını düşünüyorsanız, ilk uygulamadan birkaç hafta sonra tekrar saçınıza kına yakabilirsiniz.

Saça Kına Yakmak İçin Tarif Şems Arslan

Saçınıza kına yakmak için bugüne kadar farklı tarifleri denemiş olabilirsiniz. Bu kez saça kına yakmak için tarif Şems Arslan tecrübesine dayanıyor. Saçınıza kına yakmak için ünlü güzellik uzmanının bu pratik tarifini rahatlıkla uygulayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • Kına (1 su bardağı)
  • Türk kahvesi (1 su bardağı)
  • Siyah çay kurusu (1 su bardağı)
  • Yaş maya (1 poşet)
  • Limon suyu (Yarım bardak kadar)
  • Tuz (2 yemek kaşığı)
  • Susam yağı (1 su bardağı)

Hazırlanışı:

Öncelikle bütün malzemeleri iyice karıştırıp macun kıvamına getirmeniz gerekir. Daha sonra karışımın üzerini kapatarak 10 dakika kadar dinlendirmelisiniz.

Bu tarifi uygularken saçınızda krem veya sprey gibi kimyasal maddelerin bulunmaması gerekir. Saçınızı hafif nemlendirdikten sonra bu karışımı nazikçe saçlarınıza uygulayabilirsiniz.

Bu kürü uyguladıktan sonra saçlarınızı boneyle sarmalı ve üzerini bir örtüyle kapatmalısınız. Son olarak, istediğiniz faydayı elde etmek için bu kürü ayda bir defa uygulamanız tavsiye edilir.

Saç Besleyici Kına Nasıl Yapılır? – Şems Arslan

Vajinal kuruluk nedir? Belirtileri ve tedavisi

Menopoz, vajinanın nemini ve elastikiyetini korumak için önemli olan östrojen hormonu üretimini azaltabilir. Östrojen seviyeleri düştüğünde, bunun neden olduğu kuruluk cinsel ilişkiyi rahatsız edebilir veya ağrılı hale getirebilir.

Sıcak basması ve krampların aksine, vajinal kuruluk zamanla düzelmez ve etkili bir şekilde tedavi edilmediği sürece uzun süreli bir problem haline gelebilir.

Vajinal Kuruluk Nedir?

Bitkisel kuruluk veya tıbbi terim atrofik vajinit, vajinal bölgede yeterli nem eksikliği olarak tanımlanır. Vücut, vajinanın duvarlarını ince bir nem tabakasıyla, vajina çevresindeki kan damarlarının duvarlarından atılan berrak bir sıvıyla doğal olarak yağlar. Cinsel olarak uyarıldığında, bir kadının kan damarları daha fazla kan akışı alır, sıvıların salgılanmasını uyarır ve vajinal yağlamayı arttırır.

Menopoz başladığında vücutta meydana gelen hormonal değişiklikler hem ilişki sırasında hem de günlük yaşamda bu süreci bozabilir. Azalan östrojen seviyeleri vulva ve vajinal dokuların incelmesine neden olabilir ve bir zamanlar asidik olan ortam hızla daha alkali hale gelerek tahrişi ve vajinal enfeksiyon olasılığını artırır.

Vajinal Kuruluk Belirtileri Neler?

Vajinal kuruluk belirtileri, hafif ve tahriş ediciden önemli ölçüde yaşamı engellemeye kadar değişen şiddette olabilir. Yaygın semptomlar şunları içerebilir:

  • Kaşıntı,
  • İlişki sırasında hafif kanama ve ağrı,
  • Batma,
  • Tahriş,
  • Genel rahatsızlık,
  • İdrar sıklığı,
  • Yanma
  • Pantolon giyerken rahatsızlık ve
  • Basınç.

Neyse ki, vajinal kuruluğu yönetmek için atabileceğiniz birçok adım var ve hem hormonal hem de hormonal olmayan çeşitli derecelerde tedavi seçenekleri mevcuttur.

Menopozun Neden Olduğu Vajinal Kuruluk Tedavisi

Herhangi bir menopoz semptomunun tedavisi söz konusu olduğunda, önce en az invaziv yöntemlerle başlamanız önerilir.

Vajinal kuruluğu kendi kendine yönetmek için deneyebileceğiniz teknikler şunları içerir:

1- Kayganlaştırıcı kullanın

Vajinal kayganlaştırıcılar, ince, kuru genital doku ile ilişkili sürtünmeyi azaltır. Sıvı veya jel formunda bulunurlar ve ilişkiden hemen önce vulva ve vajinaya uygulanır. Kayganlaştırıcılar anında etki eder ve cilt tarafından emilmeden kuruluktan geçici bir rahatlama sağlar. Özellikle sadece ilişki sırasında rahatsızlık yaşayan kadınlar için uygundur. Leke bırakmama avantajına sahip su bazlı yağlayıcıları arayın.

2- Doğal yağlar kullanın;

E vitamini, üzüm çekirdeği yağı, tatlı badem yağı veya hindistancevizi yağı gibi doğal yağlar, topikal olarak uygulandığında vajina duvarlarını nazikçe yatıştırır. Doğal yağlar banyodan veya ilişkiden sonra uygulanabilir ve doğal dengenin yeniden sağlanmasına ve vajina duvarlarının yeniden sulanmasına yardımcı olabilir.

3- Daha fazla sıvı tüketin;

İyi nemlendirilmiş bir vajina için her gün en az on bardak su içmeyi deneyin ve meyve suları ile destekleyin; özellikle ananas, limon ve portakal suyu önerilir. Bu meyve özleri, zayıf vajinal akıntıyı teşvik eden ince enfeksiyonları azaltmak için C vitamininin yanı sıra birçok enzim içerir.

4- Sert sabundan kaçının;

Hafif bir tahriş veya rahatsızlık hissediyorsanız, yapmanız gereken ilk şey vulvanızın iç kısımlarında sabun kullanmayı bırakmaktır. Sadece su, bölgeyi yıkamak için mükemmeldir. Ayrıca, yalnızca kokusuz tuvalet kağıdı kullanın, iç çamaşırlarınızı boya veya parfüm içermeyen deterjanlarla yıkayın ve yumuşatıcı, köpük banyosu ve petrol jölesi veya mineral yağ kullanan ürünleri kullanmayı bırakın. Bu, vajinal bölgedeki doğal pH dengesinin yeniden sağlanmasına yardımcı olacak ve vajinal kuruluk probleminizi ortadan kaldıracaktır.

Vajinal Kuruluk İçin Hindistan Cevizi Yağı Kullanılır Mı?

Hindistan cevizi yağı, vajinal kuruluğu gidermek için popüler bir doğal seçenektir. Bazı araştırmalar hindistancevizi yağının cilt üzerinde kullanımının güvenli olduğunu ve etkili bir nemlendirici olduğunu öne sürüyor.

Hindistan cevizi veya hindistancevizi yağına alerjisi veya hassasiyeti olan herkes, bu tür ürünleri ciltte veya kişisel kayganlaştırıcı olarak kullanmaktan kaçınmalıdır.

Hindistan cevizi yağı kullanmadan önce bir yama testi yapmak yardımcı olabilir. Bunu yapmak için önkolun iç derisine az miktarda hindistancevizi yağı sürün ve bir reaksiyon olup olmadığını görmek için 24 saat bekleyin. Aşağıdakilere neden olursa, hindistancevizi yağını ciltte veya kişisel kayganlaştırıcı olarak kullanmayı bırakın:

  • Kaşıntı,
  • Kızarma,
  • Şişme,
  • Tahriş veya rahatsızlık.

Hindistan cevizi yağını kişisel kayganlaştırıcı olarak kullanmak için vajina açıklığının çevresine ve vulvaya uygulayın.

Vajinal Kuruluk Neden Olur?

Üzüm çekirdeği yağı göz altına, yüze, vajinaya sürülür mü?

Beta-karoten açısından zengin ve bol miktarda esansiyel yağ asitleri içeren üzüm çekirdeği yağı bu özellikleriyle son dönemde birçok cilt bakım ürününün ana bileşenidir. Antioksidanlarla dolu ve E Vitamini açısından zengin üzüm çekirdeği yağı, cildiniz için çeşitli faydalar sunar ve tüm cilt tipleri için uygundur. Ayrıca günlük cilt bakımı rutininiz için bir zorunluluktur.

Üzüm çekirdeği yağı, preslenmiş üzüm çekirdeklerinden elde edilir.

  • Antienflamatuvar,
  • Antimikrobiyal,
  • Antioksidan özelliklere sahiptir.

Bu özellikler, yüksek miktarda omega zinciri yağ asitleri ve üzüm çekirdeği yağında bulunan E vitamini ile birlikte, onu cilt için popüler bir topikal tedavi haline getirmiştir.

Üzüm Çekirdeği Yağının Sağlığa Faydaları Neler?

Üzüm çekirdeği yağı, çoğunlukla omega-6 yağ asitleri olan çoklu doymamış yağ asitleri bakımından yüksektir. Optimum sağlık , vücudunuzdaki omega-6 yağ asitleri ve omega-3 yağ asitlerinin uygun dengesine bağlıdır. Çoğu insan diyetlerinde yeterince omega-6 yağ asidi alır ve neredeyse yeterli omega-3 almaz. Çok fazla omega-6 yağ asidinin kanser de dahil olmak üzere kronik hastalıklara yol açabilecek iltihaplanmaya neden olduğu bilinmektedir. Diyetinizde zaten yeterince omega-6 alıyorsanız, düzenli olarak üzüm çekirdeği yağı tüketmek omega-6 alımınızı sağlıksız seviyelere getirebilir.

Üzüm çekirdeği yağı, zeytinyağından bile daha iyi bir E vitamini kaynağıdır. E Vitamini, yağda çözünen bir antioksidan olarak çalışan ve hücrelerinizi kanser, kalp hastalığı ve diğer kronik hastalıklara karşı korumaya yardımcı olan bir vitamindir. E vitamini ayrıca bağışıklık sisteminizi de destekler.

Üzüm Çekirdeği Yağının Cilde Faydaları Neler?

Üzüm çekirdeği yağının güzellik faydalarının çoğu, E vitamini ve omega-6 yağ asidi içeriğinden kaynaklanıyor olabilir. Serbest radikaller ve güneş, rüzgar ve kirlilik gibi çevresel faktörler cildinizde yaşlanma belirtilerini artırabilir, kuru cilt ve renk bozulmasına neden olabilirler.

E Vitamini serbest radikallerle savaşmaya yardımcı olur, bu nedenle diyetinizde tüketildiğinde cildinizi iyileştirmeye yardımcı olabilir. Aynı faydalar, doğrudan cildinize üzüm çekirdeği yağı şeklinde uygulandığında da geçerli olabilir.

Üzüm çekirdeği yağı sivilceleri tedavi eder;

Üzüm çekirdeği yağının kanıtlanmış antimikrobiyal özellikleri nedeniyle, bazı insanlar onu sivilce salgınlarını tedavi etmek için kullanır. Bunun nasıl çalıştığına dair araştırmalar eksik olsa da, üzüm çekirdeği yağının gözeneklerinizin derinliklerine inebilen ve sivilcelere neden olan bakterilere saldırarak cildinizi daha temiz hale getirdiği bilinmektedir.

Üzüm çekirdeği yağı cildi daha yumuşak ve elastik yapar;

Üzüm çekirdeği yağı, cildinizin elastikiyetini ve yumuşaklığını iyileştirdiğini iddia eden bir dizi başka bitkisel içerikle birlikte test edilmiştir. Araştırmada üzüm çekirdeği yağının

  • Cildi nemlendirdiği
  • Sivilceleri iyileştirdiği
  • Cildi hafiflettiği,
  • Gözenekleri sıkılaştırdığı
  • Yara izlerinin görünümünü azalttığı tespit edilmiştir.

Üzüm çekirdeği yağı cilt tonunu eşitler;

Üzüm çekirdeği yağı, proantosiyanidin adı verilen güçlü bir antioksidan bileşen içerir. Bu antioksidan, cildinizde sürekli kullanıldığında cilt tonunu eşitleyebilir.

Üzüm çekirdeği yağı cildinizi güneş hasarından koruyabilir;

Üzüm çekirdeği yağındaki güçlü antioksidanların başka bir faydası daha vardır. Bir inceleme ile üzüm çekirdeği yağının cildinizi UV ışınlarının tüm hasarını emmekten korumaya yardımcı olduğu tespit edilmiştir.

Üzüm Çekirdeği Yağı Nasıl Kullanılır?

Cildiniz için üzüm çekirdeği yağı kullanmak çok basittir. Saf üzüm çekirdeği yağı satın alabilir ve yatmadan önce yüzünüze saf haliyle kullanabilirsiniz. En sevdiğiniz nemlendirici yüz ve vücut kremlerine bir damla üzüm çekirdeği yağını karıştırmak, nemi cildinize hapsetmeye yardımcı olur. Dilerseniz üzüm çekirdeği yağını biraz avuç içine alıp ellerinizi ovuşturarak biraz ısıtabilirsiniz. Cildinize nemlendirici maske olarak bol miktarda uygulayın.

Üzüm Çekirdeği Yağı Cilt Beyazlatma

Üzüm çekirdeği yağı akne izlerini hafifletir. E vitamini ve linoleik asit içeriği sayesinde sivilce izlerini ve güneş lekeleri gibi cilt renk bozukluklarını tedavi eder. Çalışmalar, iyileşme sürecini hızlandırmaya ve keloid izlerinin oluşumunu azaltmaya yardımcı olabileceğini göstermiştir. Genellikle ciddi yanıklar, kesikler veya akneden kaynaklanan kabarık, genişlemiş yara izlerini yok ederek cildi beyazlatır.

Üzüm Çekirdeği Yağı Göz Altına Sürülür Mü?

Göz altı morlukları için üzüm çekirdeği yağı kullanmak harika sonuçlar elde etmenizi sağlar. Uykusuzluk ve kötü yaşam tarzı seçimleri nedeniyle göz çevrenizde şişlikler ve göz altı morlukları oluşabilir. Sağlıklı ve zinde görünmek için en az 6-8 saat uyumak şarttır.

Üzüm Çekirdeği Yağı Yüze Sürülür Mü?

Üzüm çekirdeği yağı cildinize hızla nüfuz eder ve cildinizde yağlı bir his bırakmaz. Üzüm çekirdeği yağını gece yatmadan önce yüzünüze sürebilirsiniz. Yüzünüze üzüm çekirdeği yağı sürmek için ellerinize birkaç damla üzüm çekirdeği yağı damlatın ve yüzünüze masaj yaparak uygulayın. İsterseniz sabahları işlemi tekrarlayabilirsiniz. Üzüm çekirdeği yağı gözenekleri tıkamadığı için nemlendirilmeye ihtiyaç duyan yağlı ciltler dahil tüm cilt tipleri için idealdir.

Yüzünüze üzüm çekirdeği yağı uygulamadan önce bileğiniz veya ayak bileğiniz gibi daha az görünen bir kısmında nokta testi yapın. Yağa herhangi bir reaksiyon göstermediğinizden ve cildinizin bunu tolere edebileceğinden emin olmak için 24 saat bekleyin.

Üzüm Çekirdeği Yağı Vajinaya Sürülür Mü?

Üzüm çekirdeği yağı vajina bölgesi için en iyi nemlendirici yağlardan birisidir. Üzüm çekirdeği yağı vajina bölgesinde doğal kayganlaştırıcı olarak güvenle kullanılabilir. Üzüm çekirdeği yağı vajinal doku için oldukça iyileştirici bir yağdır.

Üzüm Çekirdeği Yağı Kayganlaştırıcı Olarak Kullanılır Mı?

Üzüm çekirdeği yağı tamamen doğaldır ve yan etkisi olmaksızın cinsel ilişkide güvenle kullanılabilir. Tatsız ve kokusuz olduğu için, ilişki esnasında rahatsızlık vermez. Ancak uzun süre dayanmaz veya çabuk kurur, yeterli yağlama için sürekli olarak yeniden uygulamanız gerekebilir.

Üzüm Çekirdeği Yağının Saça Faydaları Neler? Nasıl Kullanılır?

Üzüm çekirdeği yağı saçınızın ve saç derinizi sağlıklı yapar. Genellikle kuru bir saç derisinin neden olduğu kepek sorununuz varsa , saç derinize yumuşatıcı üzüm çekirdeği yağı sürmek ölü cildi gevşetmeye ve nemi geri kazanmaya yardımcı olabilir.

Zeytinyağı ve hindistancevizi yağı da dahil olmak üzere bazı doğal yağlar saçınız için iyidir, ancak yağlı ve ağırlık hissi bırakabilir. Üzüm çekirdeği yağı hafiftir ve saçınıza uygulandığında nem, güç ve parlaklık kazandırır.

Şampuanlamadan önce saçlarınıza birkaç yemek kaşığı üzüm çekirdeği yağını (saçınızın uzunluğuna bağlı olarak daha fazla veya daha az kullanarak) masaj yaparak uygulayın.

Üzüm çekirdeği yağı ayrıca kellik için doğal bir çare olarak kullanılır. Linolenik asidin saç büyümesini uyardığı düşünülmektedir. Yağ, prosiyanidin oligomerleri adı verilen flavonoidler içerir. Bunlar güçlü antioksidanlardır.

Üzüm Çekirdeği Yağının Yan Etkileri Var Mı?

Üzüm çekirdeğinin yan etkileri çok nadirdir. Ancak yine de yüzünüze üzüm çekirdeği yağı uygulamadan önce cildinizin bileğiniz veya ayak bileğiniz gibi daha az görünen bir kısmında bir nokta testi yapın. Yağa herhangi bir reaksiyon göstermediğinizden ve cildinizin bunu tolere edebileceğinden emin olmak için leke testinden 24 saat sonra uygulama yapın.

Üzüm Çekirdeği Yağı – Nedir? Nasıl Kullanılır?

Bikini bölgesindeki kıl kökü iltihabı nasıl geçer?

Batık kıllar sebebiyle oluşan kıl kökü iltihabı ile inişli çıkışlı bir bikini çizgisi çirkin görüntüsü ile sizi rahatsız edebilir. Bu hassas bölge, tıraş sırasında ve sonrasında kesiklere, batık kıllara ve iltihaplanmaya karşı hassastır. Bikini hatalarını en başta önlemenin bir yolu, bikini bölgenize iyi bakım yapmak ve aloe vera gibi yatıştırıcı özelliklere sahip bir tıraş kremi kullanmaktır. Ancak yine de bikini bölgenizde kıl kökü iltihabı oluşursa, iltihabın sizi yakmasına izin vermeyin. Birkaç topikal ilaç kullanarak bikini bölgesindeki şişlikleri ve kızarıklığı kolayca giderebilirsiniz.

Bikini Bölgesindeki Kıl Kökü İltihabı Nasıl Geçer?

Aşama 1;

Bikini bölgesindeki gözenekleri açmak için sıcak bir duş alın veya banyo yapın.

Aşama 2;

Parmak uçlarınıza bir kuruş büyüklüğünde eksfoliyan krem sürün.

Aşama 3;

Eksfoliantı bikini çizginiz boyunca küçük daireler çizerek çok nazikçe sürün ve ovalayın. Bu bikini bölgenizi gözenekleri tıkayabilecek kir ve yağdan temiz tutar. Ayrıca ölü deri hücrelerinden kurtulur ve enfeksiyona yol açabilecek batık tüyleri gevşetir.

Aşama 4;

Bölgeyi soğuk suyla durulayın ve yumuşak bir havluyla kurulayın. Sürtünmekten kaçının – daha fazla tahrişe neden olabilir.

Aşama 5;

İltihaplı bölgeye bezelye büyüklüğünde düşük doz hidrokortizon kremi uygulayın. Sadece tahriş olan bölgeleri tedavi etmeye dikkat edin.

Aşama 6;

Bölgeye aloe-vera jeli veya cadı fındığı kremi veya biberiye içeren yoğun bir nemlendirici uygulayın. Bu bileşenler cildi doğal olarak yatıştırmaya ve iyileştirmeye yardımcı olur.

Vajina Bölgesindeki Batık Nasıl Geçer?

Batık tüylerin çoğu tedavi gerektirmeden düzelir. Bununla birlikte, batık bölgesi çok kaşıntılı veya ağrılı hale gelirse, bölgenin iyileşmesine yardımcı olmak için kullanabileceğiniz çeşitli ev ilaçları bulunmaktadır.

Vajina yakınındaki batık tüyleri tedavi etmek için bazı ev ilaçları şunlardır;

Sıcak kompres uygulamak; Bölgeye sıcak uygulamak batık kılın yüzeye çıkmasına yardımcı olabilir. Bir kişi daha sonra temiz, sterilize edilmiş cımbızla batık kılı alabilir. Kılı yüzeye ulaşmadan çekmeye çalışmak yara izine neden olabilir.
Batık kıllar kaybolana kadar epilasyonun durdurulması; Tıraş ve yolma gibi bazı tüy alma yöntemleri daha fazla tahrişe neden olabilir ve enfeksiyon olasılığını artırabilir.
Etkilenen bölgeyi sabun ve ılık suyla yıkamak; Batık kılları 10 ila 15 saniye boyunca hafif bir basınçla dairesel hareketlerle ovalamak cildi yumuşatabilir ve kılların çıkmasına yardımcı olabilir.
Günde bir veya iki kez merhem kullanmak; Bu batık kıllar sebebiyle enfeksiyon riskini en aza indirmeye yardımcı olabilir.

Batık kıl bulunan bölgeyi iyileştirmeye ve enfeksiyonu önlemeye yardımcı olabilecek kremler şunlardır;

  • Hidrokortizon
  • Kaşıntı kremi
  • Cadı fındığı kremi
  • Saf aloe vera
  • Benzoil peroksit
  • Seyreltilmiş çay ağacı yağı

Batık Kıllar Nasıl Çıkarılır?

Batık kılları deriden kolayca çıkarmanın en iyi yolu, sıcak suya batırılmış sıcak kompres veya bez uygulamaktır. Sıcak bir banyo yapmak da batık kılları kolayca çıkarmaya yardımcı olabilir.

Batık kılları çıkarmak için, sterilize edilmiş cımbız kullanılmalı, batık tüyleri ilmek ortasından tutmalı ve her iki yönde hafifçe bükmelidir. Bu uygulama ile kılı gevşetmeli ve kıl ucunun deriden çıkması sağlanmalıdır. Alternatif olarak, bir kişi cımbızın kenarını halkanın altına sokmayı ve nazikçe yukarı çekmeyi deneyebilir. Kılın ucu deriden çıktığında, tüyleri dikkatlice koparmak ve çıkarmak için cımbızı kullanın. Daha sonra bölgeyi ılık, sabunlu suyla yıkayabilir, kuruduktan sonra antibiyotik merhem sürebilirsiniz. Daha fazla tahrişe neden olabileceğinden, tamamen iyileşene kadar bölgeye dokunmaktan kaçının.

Batık Kıl Oluşumu Nasıl Engellenir?

Batık kasık kıllarının önlenmesine yardımcı olmak için aşağıdaki adımları uygulayabilirsiniz;

  • Kasık kıllarını yumuşatmak için cildi ılık suyla ıslatın,
  • Bölgeyi nazikçe pul pul dökün,
  • Batık kılı bir yağ veya losyonla yumuşatın,
  • Tıraş yapıyorsanız, tıraş bıçağının keskin olduğundan emin olun, tıraş kremi kullanın, önce cildi ıslatın ve cildi sıkıca gerdirin,
  • Bölgeyi yıkayın ve nazikçe kurulayın.
  • Salisilik veya glikolik asit içeren nemlendirici cilt kremi uygulayın

Diğer önleme yöntemleri şunları içerir:

  • Cildi yumuşak tutmak için düzenli olarak nemlendirmek,
  • Kıl köklerini tıkayabilen ve iç içe geçmiş tüylere neden olabilen ölü deri hücrelerinden kurtulmak için düzenli olarak peeling yapmak,
  • Kimyasal tüy dökücüler veya elektroliz gibi alternatif tüy alma seçeneklerini kullanmak,
  • Sadece kılları kesmek veya uzamasına izin vermek,

Saraçoğlu Kıl Kökü İltihabı Kürü

Güneş lekesi giderici en etkili 5 ürün

Güneş lekesi her ne kadar can sıkıcı olsa da güneş, insanoğlu için başlı başına bir nimettir. Bu nimetin her bir ışığından iliklerimize kadar faydalanırız. Bebekliğimizden başlayan hayat döngüsünde bizim yolumuzu aydınlatan, bizleri ısıtan ve bir o kadar da sağlığımıza vesile olan güneş insanoğlu için önemlidir. Şunu da belirtmek isteriz ki bir o kadar yararlı olan güneş, fazlası insan sağlığına etki edebilir.

Sağlıklı cilt, sağlıklı ve hoş bir görünüm özellikle kadınlar için oldukça önemlidir. Birçok kişi cildine her gün bakım yapmaktadır. Fakat her ne kadar insan cildine baksa da elinde olmayan dış faktörlerden dolayı insan cildi yıpranabilir, hasar görerek kalıcı yahut geçici izler bırakabilir.

Çoğu insanın ortak sorunlarından biri hiç kuşkusuz cilt yapısında oluşan lekelenmelerdir. Kimi zaman bu lekelenmeler ciddi boyuta ulaşarak insan psikolojisinin olumsuz yönde etkileyebilir. Özellikle kadınlarda daha çok görünen bu lekelenmelerin önüne geçmek mümkün.

Başlı başına alacağınız önlemleler ile güneş lekesi oluşumuna engel olup ortadan kaldırabilirsiniz.

Güneş Lekesi Nedir?

Ciltte oluşan lekelenmeler her ne kadar dış etkenlerden gerçekleşse de bunun yanı sıra genetik olarak da oluşabilmektedir. Eğer geçmişteki büyüklerinizde, atalarınızda lekelenmeler çok sık şekilde belirginleşmişse bu durum size de genetik olarak ulaşabilmektedir Güneş lekeleri daha çok yüz bölgesinde aktif olabilmekle beraber simetrik ve iki taraflı olabilmektedir.

Tıpta terim olarak melazma diye geçen güneş lekelenmesi insan cildinde daha çok 20 yaşlar sonrası oluşan kahverengi büyüklü, küçüklü oluşumlardır. Güneş lekelerini iki bölümde incelenir

1- Histolojik Yüzeysel Leke

İnsan cildinin ilk temas ettiği yer olup tedavisi en kolay şekilde yanıt verebilir.

2- Karışık ve Derin Tip Lekelenme

Bu tip lekelenmelerde oldukça derine inmiş olup tedaviye geç ve zor yanıt verebilmektedir.

Dikkat!

Ciddi bir şekilde lekelenme yaşıyorsanız doktora başvurmanızda büyük bir fayda vardır. Doktorlar geç kalmadan lekelenmenin derinliğini, çapını belirleyerek uygun tedaviyi size uygulayarak lekeleri ortadan kaldırabilirler.

Güneş Lekesi Tedavileri Neler?

Bu tür tedavilerde güneş leke giderici kremler kullanıldığı gibi ağızdan alınan antioksidan haplar, pelingler, lazer tedavileride mümkündür.

  • PDR
  • Kimyasal Peeling
  • Dermaterapi + Mezoterapi
  • Lazer
  • Leke onarıcı kremler
  • Leke giderici maskeler
  • Leke onarıcı, giderici serumlar

Lazer tedavisi nasıl uygulanır?

Klasik bir yöntem olan lazer ile tedavide cilt yüzeyindeki hasar gömüş, lekelenmiş deri soyulur ve yeni hücrelerin oluşumu için zemin hazırlanır.

Mezoterapi tedavisi nasıl uygulanır?

Lekeler uzman doktor tarafından kontrol edildikten sonra tedaviye başlanarak deri altına çok küçük miktarlarda somon, C vitami, transexamic, glutation gibi antioksidan içeren maddelerin iğne ile enjekte edilerek lekenin ortadan kaldırılmasını sağlanır.

PRP (Platelet rich plasma– tedavisi nasıl uygulanır?

Bu tür tedaviler cilt yapınızdaki lekelenmelere göre belirli aralıklarda sean olarak yapılır. Genel olarak 3. seansınızda neredeyse tüm lekelerden kurtulmuş olursunuz.

PDR tedavisi ile kendi kanınızdan bir miktar kan alınarak santrifüj yapılır. Önemli olan proteinler büyüme faktörlerine ayrıştırılır. Aytılmış olan bu faktörler lekeli bölge üzerine uygulandığında lekeye sebep olan hücreler kaybolur ve cilt kendini onarmaya başlayarak lekelenmeyide yok eder. PDR tedavisine başladığınız an cildinize iyi bakmaya özen gösterin

Dermaterapi tedavisi nasıl uygulanır?

Dermaterapi tedavisi uzman dermaroller tarafından cilt yapısındaki lekelenmeler tespit edilirek belirli aralıklarla en fazla 5 seans olarak tedaviyi uygulamaya başlarlar. Bu tedavide yapılan tam olarak ciltte gözle görülemeyen çok küçük kanallar açılır. Açılmış olan bu kanallar özel leke gideren serümler uygulanarak deri altına kadar etki etmesi sağlanır. Bu sayede güneş lekelenmesi en hızlı şekilde ortadan kalkmış olur.

Kimyasal peeling tedavisi nasıl uygulanır?

Bu tedavi uzman doktorlar tafından uygulanarak derinin üst tabakası hasarlı olan bölgeler soyularak yeni hücrelerin çıkışını sağlamaktır. Bu yöntem ile cilt daha sağlıklı, prüzsüz, parlak görünümüne sahip olur. Bunun üzerine ugun pelingler uygulanarak güneş lekenmeleri yok olur. Bu tedavi sırasında lokal soğutma uygulanır. Yaklaşık 4-6 seans sürmektedir.

Güneş Lekesi Giderici En etkili 5 Ürün

Bu tür kremler, serumlar alacağınız takdirde cilt yapınıza en uygun hangisiyse onu almanız tavsiye edilir.

(Skin Ceuticals C E Ferulic– Antioksidan Bakım

Özünde bulunan %1 saf E vitamini, saf C vitamini %0,5 ferulik asit ile tam bir antioksidan deposu olan serum, koyu güneş lekelenmeleri, hasar görmüş cilt rengini ortadan kalkarak sağlıklı cilt yapısına ulaşırsınız. Lekenmelerin yanı sıra karışık ve ince çizgileride yok eden bu krem 20 haftalık kullanım sonrası mükemmel sonuçlar vermektedir.

(REN Ready Steady Glow Daily AHA Tonic– Tonik

Laktik asit ve Salisin ile Cilt yüzeyini tahrip etmeden soyarak ciltte sağlıklı bir eksfoliasyon sağlar. Ürün tamamen vegan olmakla birlikte cilt yüzeyinde prüzsüzleşme, parlaklık ve gözeneklerde ciddi bir sıkılaşmaya etki etmektedir.

(Darphin Age-Defying Dermabrasion– Peeling

Cilde zarar vermeden soyan eksfoliasyon ürünü olan darphin’in jojoba esterleri, kantaron özleri inci tozları ve anti-aging etkisi oluşturan bu peeling ile güneş lekeleri ortadan kalkacağını gibi cilt yapısında sağlıklı, canlı, hoş bir görünüme sahip olabilirsiniz.

(Murad Essential-C Cleanser)-  Temizleme Jeli

İçeriğindeki A, C ve E vitaminlerinin antioksidan özellikleriyle lekelenmelere karşı savaşıyor, cildi derinlemesine arındırarak güneş lekelerini zamanla ortadan kaldırıyor.

(Nuxe Splendieuse Anti-Dark Spot Perfecting Mask)-  Maske

Klasik bir maske uygulaması ile hafta 1-2 defa cilt yüzyündeki hücreleri yenileyerek güneş lekelenmesini azaltmakta etkisi görülmektedir.

Güneş Lekesine Nasıl Önlem Alınır?

  • Horman hapları, doğum hapları güneş lekelenmelerini büyük etkide tetikler. Bu tür ilaçların kullanımına özen gösteriniz.
  • Düzenli olarak güneş lekelenmesi yaşıyorsanız yaz kış 30-50 faktör güneş kremlerini güneşe çıktığınız her takdirde kullanınız.
  • Çok güneşli havalarda dışarıya çıkmamaya özen gösterin
  • Cildiniz için güneş ihtiyacınızı aldığınız vakit gölgelerde durmaya özen gösterin.
  • Özellikle aşırı makyajlı bir şekilde güneşe çıkmaktan sakının.
  • Şapka, Şemsiye ve gözlük kullanımına özen gösterin
  • Cilt yapınıza uygun ürünler kullanın ve ürün kalitesine özen gösterin

Güneş lekelerinden kurtulmanın birçok yol ve yöntemi vardır. Cildinizdeki her leke güneş lekesi olmaya bilir. Bu nedenle her zaman bir doktora görünüp bilgi almanızda oldukça büyük bir fayda vardır.

Güneş Lekesini Silip Atan Mucize Formül

Aspirinle saç uzatmak, kepekten kurtulmak mümkün mü?

Aspirinin faydaları, ateş ve ağrılardan geçici olarak kurtulmanın çok ötesindedir. Çoğu insan, doğru şekilde alındığında sizi kalp krizi veya felçten koruyabileceğini bilir. Araştırmalar, bazı kanserler ve alzheimer hastalığı riskini azaltabileceğini düşündürmektedir. Ancak aspirinin başka birçok potansiyel sağlık, güzellik ve kişisel faydası vardır. Pekiyi, aspirin saçları uzatır mı? aspirinle saç uzatmak mümkün mü? Saç dökülmesine aspirin iyi gelir mi? Aspirinin saça faydaları ile ilgili tüm detaylar için okumaya devam edin.

Saçınıza Aspirin Koyduğunuzda Ne Olur?

Şampuanınıza aspirin eklemenin saç derisini eksfoliye ettiği ve kepekten sorumlu olan ölü deri katmanlarından kurtulmanıza yardımcı olduğu yaygın olarak bilinmektedir. Saç derinize peeling yapmak, ürün birikimini ve fazla yağı azaltarak size daha sağlıklı saçlar kazandırır.

Aspirin saçınızı daha parlak hale getirebilir. Saçınız kuru ve mat görünüyorsa, şampuanınıza biraz aspirin eklemeyi veya sadece aspirini suyla karıştırmayı deneyebilirsiniz. Saç tedavisi için aspirin kullanmak düşündüğünüzden daha kolaydır. Toz haline getirmek için tabletleri ezmelisiniz. Daha sonra diğer bileşenlerle karıştırılarak şampuan olarak veya saç maskesi olarak kullanılabilir. Aspirin saç için çeşitli faydaları olan asetilsalisilik asit içerir. Bu asit bir salisilik asit formudur ve kepeklerin kolay ve hızlı bir şekilde giderilmesine yardımcı olur. Salisilik asit kafa derisini temizler, kafa derisindeki ölü hücreleri ve yağı giderir.

İnce, kuru veya yıpranmış saçlarınız varsa; aspirinin içindeki salisilik asit nedeniyle sizin için önerilmez.

Aspirin, derinlemesine temizleme özelliği nedeniyle yağlı saçlar için en iyi şekilde kullanılabilir. Saç bakım rutininize aspirin eklemek, saçınızda daha fazla parlaklık ve renk ve kepeksiz sağlıklı bir saç derisi gibi bazı olumlu etkiler getirebilir. Bu etkileri nedeni ile aspirin saç uzatır mıaspirinle saç uzatmak mümkün mü? sorusu akıllara gelebilir.

Aspirinle Saç Uzatmak Mümkün Mü?

Geçmişte kozmetik endüstrisi piyasaya girmeden önce insanlar evlerinde olan malzemeleri kullanıyordu. Bu ürünlerde kuruluk, kepek ve saçı etkileyebilecek her şeye çözüm bulmuşlardı. Bugün birçok insan bu eski tariflerden bazılarını yeniden kullanmaya başlamışlardır. Başka bir deyişle, elde edilen mükemmel sonuçları fark ettiler. Bu yöntemler arasında kafa derisi problemlerini gideren ve saçları uzatan doğal aspirin maskesi bulunuyor.

Aspirin Saçları Nasıl Uzatır?

Aspirin, saçları çok yavaş uzayan kişiler için oldukça faydalıdır. Ayrıca, saç derinize ve saçlarınıza aspirin kullanmak kan akışını uyarır. Bu da saçınızın hızlı uzamasına yardımcı olur.

Şampuanınıza aspirin eklemenin saç derisini temizlediği ve saçı uzattığı yaygın olarak bilinmektedir. Aspirin ayrıca kepekten sorumlu oldukları anlamına gelen ölü deri katmanlarından kurtulmanıza yardımcı olur. Saç derinize peeling yapmak size daha sağlıklı saçlar verebilir. Aspirin, saç derinizdeki  kalıntıları ve fazla yağı azaltarak saçınızı daha parlak hale getirebilir.

Şampuanın İçindeki Hangi Madde Saç Uzamasına Yardımcı Olur?

Saç uzaması için şampuandaki bazı temel bileşenler çinko, biyotin, niasin ve Aspirindir. Bu bileşenlerin kan dolaşımını artırarak vücudu saçın büyümesine yardımcı olabilecek şekilde etkilediği tespit edilmiştir.

Saç Dökülmesi İçin Aspirin Kullanabilir Miyim?

Aspirin, genellikle ağrı ve iltihaplanma için insanlara reçete edilen bir ilaçtır. Bazı durumlarda, kalp krizi geçirme olasılığı daha yüksek olan hastalarda kanın pıhtılaşma riskini azaltmak için kullanılır.

Bilmediğiniz şey, aspirinin saç dökülmesi gibi bazı kellik sorunları için de etkili bir çare olabileceğidir. Bu, son zamanlarda trend olan bir konu haline geldi ve birçok insanın saçlarını sağlıklı hale getirmek için aspirine yöneldi.

Aspirin Nedir ve Saç İçin Alternatif Kullanımı Nedir?

Aspirin başlangıçta söğüt ağacı kabuğundan elde edilen özlerden yapılmıştır. Sümerler döneminden beri doğal bir analjezik olarak kullanılmıştır. Ancak bugün bildiğimiz ağrı kesici ancak 1899’da sentezlendi.

Ağrı kesici, dünyada en çok kullanılan ve en çok satan ilaçlardan biridir ve bulunmadığı hiçbir evde yoktur. Fakat saç dökülmesi için aspirin tam olarak nasıl kullanılabilir?

Aspirin saç için çeşitli faydaları olan asetilsalisilik asit içerir. Bu asit bir salisilik asit formudur ve kepeklerin kolay ve hızlı bir şekilde giderilmesine yardımcı olur.

Salisilik asit saç derisini temizler, ölü hücreleri ve yağı uzaklaştırır ve oksijeni saç köklerine aktarır. Aynı zamanda bir ovma görevi görür ve kafa derisi iltihabını hafifletmeye yardımcı olur.

Aspirin Kepeğe İyi Gelir Mi?

Nemlendirme özelliklerinden dolayı, yüz yıkamada bulunan salisilik asit aynı zamanda birçok kepek şampuanının da bir bileşenidir. Şampuanla karıştırılmış aspirini kafa derinize uygulamak, kepeğe neden olan kafa derisi iltihabını azaltmaya ve cildin pul pul dökülmesine yardımcı olabilir.

Karışımı yapmak için, iki veya üç kaplanmamış aspirini ezin ve saçınızı her yıkadığınızda kullandığınız normal miktarda şampuanla karıştırın. Aspirinli şampuan ile saçınıza ve saç derinize iyice masaj yapın ve durulamadan önce üç ila beş dakika bekletin.

Aspirin, Kepek Önleyici Şampuanlarda Yaygın Olarak Kullanılır.

Bu arada, çoğu kepek şampuanı, aspirinin ana bileşeni olan salisilik asit içerir. Eşsiz moleküler yapısı nedeniyle salisilik asit, kafa derisine derinlemesine nüfuz edebilir ve gözenekleri tamamen temizleyebilir. Böylece sebum birikmesini önler ve saç köklerinin tıkanmasını önler. Sebum, bezlerin cildi nemlendirmek ve korumak için ürettiği yağlı bir salgıdır.

Aşırı sebum üretimi saç köklerini tıkayabilir ve saç büyümesini yavaşlatabilir. Bunun yanı sıra sebum, kafada saç dökülmesine neden olan bir hormon olan DHT’yi de içerir. İlginç bir şekilde, diğer vücut kısımları söz konusu olduğunda, DHT aslında oradaki saç büyümesini uyarır.

Çalışmalar ayrıca salisilik asidin mantar enfeksiyonu, seboreik dermatit veya sedef hastalığı gibi çeşitli durumların neden olabileceği kafa derisi pullanmalarını giderme kabiliyetini de kanıtlamıştır.

Saç Dökülmesi İçin Aspirin Kullanmanın Avantajları

İnce, kuru ve kimyasal olarak yıpranmış saçlarınız varsa salisilik asit sizin için önerilmez. Aspirin, derinlemesine temizleme ve aşırı sebum üretimini önleme özelliği nedeniyle yağlı saçlarda en iyi şekilde kullanılır.

Saç için aspirin kullanmanın bekleyebileceğiniz diğer bazı faydaları şunlardır:

  • Aspirin saçınızı daha parlak hale getirebilir. Saçınız donuk görünüyorsa ve aranan parlaklıktan yoksunsa, şampuanınıza biraz aspirin eklemeyi denemelisiniz.
  • Aspirin, saçlarının çok yavaş uzadığını düşünen kişiler için de faydalı olabilir. Saç derinize ve saçınıza aspirin kullanmak, saç köklerine giden kan akışını uyarır ve bu da saçınızın uzama hızını artırmaya yardımcı olur.
  • Bazı raporlar ayrıca aspirinin potansiyel olarak saç renginizi geri kazanmaya yardımcı olabileceğini iddia ediyor. Sert su, ısıyla şekillendirme, ürün birikmesi ve günlük olarak parlak güneş ışığına ve serbest radikallere maruz kalma nedeniyle saç rengi solabilir.

Aspirin Nasıl Saç Bakım Ürününe Dönüştürülebilir?

Saç dökülmesinde aspirin kullanmak için tabletleri ezerek toz haline getirin. Daha sonra diğer bileşenlerle karıştırılabilir ve şampuan veya saç maskesi olarak kullanılabilir. Saçlarınız ilk kullanımdan sonra zaten parlak hale gelecektir. Bununla birlikte, saç için aspirin kullanmanın diğer sonuçlarını görmek için, bir ay içinde haftada bir veya iki kez denemeniz önerilir.

Aspirini saç derinize uyguluyorsanız, işlemi yalnızca haftada bir kez yapın. Saçınız için ne kadar iyi olursa olsun, çok sık pul pul dökülme saçınızda ters etki yaparak aşırı yağ üretimini tetikleyebilir.

Saç Maskesi Olarak Aspirin Kullanmak

Aspirin saç maskesi yapmak için 1-2 yemek kaşığı bal, iki aspirin tableti ve biraz su karıştırın. Daha sonra karışımı ıslak saça uygulayın, 30 dakika bekletin ve şampuanla iyice durulayın. Başka bir saç maskesi kullanıyorsanız, ona biraz aspirin tozu ekleyebilirsiniz.

Hangi Saç Şampuanına Aspirin Katılır?

Genellikle aspirin ile birlikte hangi şampuanın daha etkili olduğu sorulmaktadır. Her zaman sülfat ve paraben içermeyen şampuanların kullanılması önerilmektedir.

3-4 aspirin tabletini ezin ve tozu şampuan şişenize ekleyin. Karışımı ıslak saça uygulayın, saç derisine iyice masaj yapın, birkaç dakika bekletin ve ardından iyice durulayın.

Aspirin Saçları Uzatır Mı?

Saçkıran kendi kendine geçer mi? Evde saçkıran tedavisi

Saçkıran kendi kendine geçer mi? sıklıkla merak edilen bir konudur. Saçkıran mantar enfeksiyonu için belirlenmiş bir zaman sınırı yoktur. Tedavi olmadan, sağlıklı bir insanda birkaç ay içinde kendi kendine geçebilir. Ancak bu her zaman mümkün olmayabilir. Ancak bu süre zarfında kişi kendisine ve başkalarına bulaştırıcıdır.

Saçkıran Nedir?

Mantar enfeksiyonları son on yılda ciddi bir artış göstermiştir. Bu enfeksiyonların bulaşıcılığı türüne bağlı olarak değişir.

Saçkıran, ‘Tinea’ adı verilen bir mantar türünün neden olduğu ve oldukça bulaşıcı olduğu varsayılan yaygın bir mantar enfeksiyonudur. Bu enfeksiyon, özellikle kafa derisi, kollar ve cildin bazı farklı kısımlarında meydana gelebilir.

Saçkıran, ciltte korkunç bir görüntü oluşturur. Ayrıca, bu enfeksiyonun bulunduğu kişide çok fazla kaşıntıya neden olan kırmızı dairesel lekeler görülür. Saçkıran mantar enfeksiyonu tedavisi için pek çok tıbbi ilaç vardır. Ancak, bu enfeksiyonu evinizde tedavi etmek için bazı doğal malzemelerden ve bitkilerden yararlanabilirsiniz.

Saçkıran Kendi Kendine Geçer Mi?

Saçkıran, oldukça bulaşıcı bir mantar cilt enfeksiyonudur. Vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilir, ancak özellikle kasık bölgesinde ve ayaklarda yaygındır.

Bir kişi, saçkıran topikal olarak tedavi etmek için ilaçlı merhemler ve kremler kullanabilir. Daha şiddetli enfeksiyonlar için, bir kişinin oral antifungal ilaçlar alması gerekebilir.

Saçkıran, insanlarda tedavinin ilk 48 saatinde ve evcil hayvanlarda agresif tedavinin başlangıcından itibaren yaklaşık 3 hafta boyunca bulaşıcı kalır. Her iki durumda da, tedavi edilmeyen saçkıran çok daha uzun süre bulaşıcı kalır.

Mantar sporlarının kendileri 20 aya kadar yaşayabilir. Bu süre zarfında kişilerin tekrar bulaşmaması için gerekli önlemleri almaları gerekmektedir

Saçkıran Evde Nasıl Tedavi Edilir?

Bu makale yer alan bütün ev yapımı tedavi yöntemleri, saçkıran mantar enfeksiyonunun tedavisinde etkili olarak kabul edilmiştir. Ancak, bu ilaçların hepsi doğal ürünlerdir.

Bu yöntemlere başvurmadan önce mutlaka doktorunuza danışmalısınız. Çünkü, bazı ürünler cildinizde alerji ve reaksiyonlara yol açabilir. Saçkıran mantar enfeksiyonunu evde tedavi etmek için en etkili 7 yöntem için lütfen okumaya devam edin:

1- Aloe Vera

Aloe vera, birçok cilt problemi ve enfeksiyonu tedavi etmek için kullanılan doğal bir bitkidir. Aleo veranın cildi iyileştiren mantar önleyici ve bakteri önleyici özellikleri vardır. Aloe vera anti-viral özelliğe sahip olduğu için, tedavi esnasında başka enfeksiyon kapmamanızı da sağlar. Cildi soğutur ve etkilenen bölümün etrafındaki tahrişi azaltır.

En iyi sonucu elde etmek için bitkiden aloe-vera jelini çıkarmalı ve günde 3-4 kez saçkıran mantarı üzerine uygulamalısınız. Aleo vera jeli, aynı zamanda bölgedeki şişliğin inmesine de yardımcı olur.

2- Sarımsak Ezmesi

Sarımsağın birçok mantar enfeksiyonunu tedavi etmede etkili olduğu görülmüştür. Saçkıran tedavisinde sarımsak kullanmak için, biraz hindistancevizi yağı ile karıştırarak bir macun yapmayı deneyebilirsiniz. Hazırladığınız macunu enfekte bölgeye uyguladıktan sonra üzerini gazlı bezle örtmeniz gerekir. Macunu yaklaşık 2 saat beklettikten sonra durulayabilirsiniz.

Macunu uyguladığınız bölgede herhangi bir batma veya şişme oluşmadığından emin olmalısınız. Böyle bir durum söz konusu olursa bölgeyi hemen durulamalısınız.

3- Hindistan Cevizi Yağı

Hindistan cevizi yağının sağlığa pek çok faydası vardır. Ayrıca bu yağ birçok ayurvedik ilaçta bileşen olarak sıklıkla kullanılır. Hindistan cevizi yağının içeriğinde mantar hücrelerini öldürmeye yardımcı olan yağ asidi vardır. Saçkıran tedavisi için bu yağı kullanan kişiler tarafından, oldukça etkili olduğu ve şu ana kadar herhangi bir yan etki göstermediği ifade edilmiştir.

Hindistan cevizi yağı, aynı zamanda hafif veya orta dereceli cilt enfeksiyonunun tedavisi için cilt üzerinde de kullanılabilir. Hindistan cevizi yağını günde 3 kez enfekte olmuş cilde uygulayabilirsiniz. Ayrıca, saçkıran mantar enfeksiyonunuz varsa bu yağı günlük olarak uygulayarak kolayca tedavi edebilirsiniz.

4- Çay Ağacı Yağı

Çay ağacı yağı, tüm dünyada mantar ve bakteri enfeksiyonlarını tedavi etmek için bir kullanılır. Cilt için son derece faydalı olan bu yağ, saçkıran tedavisinde de çok etkilidir. Çay ağacı yağını uygulamadan önce doğru karışımı doğru hazırladığınızdan emin olmalısınız. Çay ağacı yağının yüzde 2’sini seyrelterek 12 damla esansiyel yağ ile karıştırnanız gerekir. Daha sonra 1 defa hindistancevizi yağı ekleyerek enfekte olan cilde uygulamalısınız.

Çay ağacı yağı karışımından en iyi sonucu almak için günde 3 kez uygulamalısınız. Ancak, hassas bir cilde sahip değilseniz çay ağacı yağını doğrudan cildinize uygulayabilirsiniz.

5- Elma Sirkesi

Elma sirkesi, saçkıran tedavisinde etkili olabilecek mantar önleyici özelliklere sahiptir. Ancak, bu sirkenin enfeksiyonlu bölgeye doğrudan uygulanmaması gerekir. Bir pamuğu seyreltilmemiş sirkeye batırarak enfeksiyonlu bölgeyi yavaşça silebilirsiniz. En iyi sonucu elde etmek için elma sirkesini günde 3 kez uygulamaya dikkat etmelisiniz.

6- Kekik Yağı

Kekik, ‘carvacol’ ve ‘timol’ adı verilen mantar önleyici 2 güçlü bileşene sahiptir. Aslında yabani bir bitki olan kekik cildinizdeki mantarların büyümesini durdurabilir. Kekik, saçkıran tedavisi için bir tedavi malzemesi olarak da kullanılabilir. Ancak, bu kekiklerin bilinen türler arasından seçilmesi gerekir.

Kekik yağı hazırlarken hindistancevizi veya herhangi bir taşıyıcı yağ ile seyretmeniz gerekir. Böylece cildinizde herhangi bir yan etki meydana gelmez. Bu yağ karışını günde 3 defaya kadar uygulayabilirsiniz.

7-Toz Meyan Kökü

Toz meyan kökü, saçkıran ve bazı mantar enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Meyan kökü, aynı zamanda cilt bakımı ve mantar enfeksiyonunu gidermek için çok faydalı olan anti-viral, anti-mikrobiyal, anti-inflamatuar ve antifungal özelliklere sahiptir.

Bu tedavi karışımını yapmak için 3 yemek kaşığı toz meyan kökünü bir bardak suya ilave ederek 10 dakika ısıtmanız gerekir. Sıvı karışım soğuduktan sonra elde ettiğiniz karışımı cildinize uygulayarak sonuçları gözlemleyebilirsiniz. Ayrıca, bu karışımı enfekte bölgeye günde 2 defa uygulayabilirsiniz.

Saçkıran, günümüzde giderek yaygınlaşan bulaşıcı bir mantar enfeksiyonudur. Cildin farklı bölgelerinde oluşabilen saçkıranın tedavisi için birçok tıbbi ilaç vardır. Ancak, bu ilaçlar cildinize zararlı bazı kimyasallar içerebilir.

Saçkıran mantar enfeksiyonu probleminiz varsa yukarıdaki ekonomik 7 tedavi yöntemini kolayca uygulayabilirsiniz. Ancak bu tedavi karışımlarını elde etmek için kullanmanız gereken ürünlere karşı alerjiniz olabilir. Bu yüzden, bu yöntemleri denemeden önce mutlaka doktorunuza danışmalısınız.

Saraçoğlu Saçkıran Tedavisi

Pfizer – BioNTech aşısı hakkında önemli bilgiler

Avrupa Birliği tarafından onaylanan ve Covid-19 hastalığına karşı üretilen BioNTech Aşısı farklı bir teknoloji ile geliştirildi. Modern teknolojide en önemli ayrıntı, bu aşının diğer aşılar gibi, mikrobun zayıflatılmış versiyonunu içermemesidir. Aşıyı olanlara virüs verilmediği için bu açıdan korkacak bir durum bulunmuyor. Öte yandan aşının güvenilir kabul edilmesi için ve endişelerin tamamen yok olması için, genel kanı, aşının üzerinden 2 yıl geçmesi gerektiği yönündedir.

16 yaşın üzerindeki insanlara vurulan aşı, virüsün başak proteini bilgisini içeriyor ki bu bilgi genetik bir bilgidir. Koronavirüse sebep olan protein de bu başak proteini olduğu belirtiliyor. Aşı 21 gün ara ile 2 doz olarak vurulmaktadır. Kol kasına enjeksiyon şeklinde verilen aşının nasıl çalıştığı merak konusudur.

Biontech Aşısı Nasıl Çalışır?

En temel ifade ile, mRNA yani elçi ribo nükleik asit içeriği olan bu aşı; vücudu hastalığa karşı hazırlıyor. Önce birinci doz veriliyor. İlk doz alınınca vücut da bu aşıyı düşman olarak algılayıp onu öldürmek için hemen antikor üretiyor. İşte bu antikorlar sayesinde, kişi gerçek bir korona virüsle muhatap kalırsa bu durumda vücut yine o antikorları devreye alarak, mikropla savaşmaya hazır halde mücadelesini verir. Bu savaşta T hücreleri ve antikorlar, korona virüse karşı etkin mücadele verirler.

Araştırmalar, Biontech Aşısının Koruma Sağladığını Gösteriyor

Yapılan araştırmalar sonucunda aşının, mikrobu yok etmede etkili olduğu saptandı. 44 bin kişi aşı oldu ve ilk etapta gönüllülerin yarısı aşı almış diğer yarısı ise plasebo almıştı. Bu insanlara da bu konu hakkında bilgi verilmemişti. Aşının etkin olup olmadığının araştırılması çalışmalarına başlandı ve korona belirtileri olmayan 76 yaşı geçmiş gönüllüler de dahil olmak üzere, 36 bin kişinin verilerine bakıldı. BionTech aşısı olanların yüzde doksan beşinde yani (36.000 x 95)/100 = 34.200 kişide korona semptomları çıkmadı. Hasta olanlar üzerinde de ayrıca çalışma yapıldı, bu çalışma 545 kişiyi kapsıyordu. Bu kimselerde de ilave yan etkilere rastlanmadı. İnsanlığın elinde, bu ölümcül salgına karşı vücudun antikor üretmesini sağlayan bir aşı bulunuyor ve aşıların yıllarca yapılan çalışmalar sonucunda üretildiği de biliniyor. Ancak zaman kısıtlı ve insanlar bu hastalıklardan ölüyorlar.

BionTech Aşısının Etkisi Ne Kadar Sürüyor?

Aşı yapılanlar, 2 yıl boyunca izlenecek ve bazı kaynaklara göre de antikorlar 9 ay boyunca varlığını devam ettiriyor. Ancak bu konuda kesin bir bilgi yok.

Biontech Aşısının Yan Etkileri Var Mı?

Yapılan araştırmalara göre, iğnenin vurulduğu yerde hafif ağrı, kolda ağrı, kaslarda ağrı, uykusuzluk aşırı yorgunluk gibi belirtiler olabiliyor. Bu yan etkiler de aşı olanların yüzde onunda görülüyor. Yaygın olmamakla beraber, lenf düğümlerinde geçici şişme de görülebilmektedir. Yan etkiler 4-5 gün içinde kendiliğinden düzelmektedir.

Hashimato hastalığı nedir, neden olur, belirtileri neler?

Vücudun bağışıklık sistemindeki bazı bozukluklar sonucunda görülen sağlık problemine tıp literatüründe Hashimato denilmektedir. Hashimato rahatsızlığına en fazla 30-50 yaş grubundaki kadınlarda rastlanmaktadır. Yorgunluk, halsizlik, üşüme, soğuğa tahammül edememe, unutkanlık, sebepsiz yere kilo alma, gün içerisinde uyuklama, cildin kuruması, psikolojik olarak depresif olma, kabızlık, saçın dökülmesi, kadınların regl döneminde azalma Hashimato rahatsızlığının en önemli belirtileri arasında yer almaktadır. Genel Cerrahi Meme Tiroid ve Onkolojik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Emin Güneş, Hashimato hastalığı hakkında önemli bilgiler paylaştı.

Hashimato Hastalığı Nedir?

Tiroid bezi iltihaplı hastalıkları arasında en sık rastlanan rahatsızlık türlerinden biri de Hashimato hastalığıdır. Otoimmun tiroidit hastalığı olarak da bilinmektedir. Tiroid bezi yetmezliğinin en sık görülen nedenleri arasında yer almaktadır. Bu hastalığın görülmesinin nedeni bağışıklık sistemindeki bozukluktur. Bu hastalıkta vücut, kendi parçası olan tiroid bezini yabancı organ olarak algıladığından tiroid hücreleriyle savaşmaya başlamaktadır. Bu savaş esnasında hasar gören tiroid bezi küçülmeye başladığından tiroid bezi tarafından salgılanan hormon seviyeleri normalin altına düşmektedir. Bu nedenle hastalık ilerledikçe hipotiroidi kliniği şeklinde kendisini belli etmektedir.

Hashimato Hastalığı Neden Olur?

Vücudun bağışıklık sistemindeki bazı bozukluklar neticesinde görülmektedir. Bu hastalıkta, vücut tiroid bezine karşı kanda antikorlar oluşturmaktadır. Hashimato hastalığına en fazla 30-50 yaş grubunda yer alan kadınlarda rastlanmaktadır. Ayrıca aile öyküsünde Hashimato rahatsızlığı olanlarda görülme riski yüksektir.

Hashimato Rahatsızlığının Belirtileri Neler?

Hashimato hastalığının ilk aşamasında Guatr olarak adlandırılan tiroid bezinde büyüme meydana gelmektedir. Bununla birlikte nodül de seyredebilmektedir. Bu hastalıkta belirtiler kandaki tiroid hormonlarının azalmasıyla kendisini göstermektedir. Vücudun genel metabolizmasında yavaşlama olduğu gibi hipotiroidinin klinik belirtileri de görülebilmektedir.

  • Gün içerisinde uyuklamak
  • Gün boyu süren halsizlik ve yorgunluk hissi
  • Soğuğa tahammül edememek
  • Üşümek
  • İstençsiz bir şekilde kilo almak
  • Depresif davranışlar sergilemek
  • Unutkanlık
  • Saçta dökülme
  • Cilt Kuruması
  • Kadınlarda görülen regl döneminde azalma
  • Kabızlık

Hastalık Tanısı Nasıl Konulmaktadır?

Hashimato hastalığına tanı konurken kandaki tiroid hormonları tetkik edilmekte ve gerek görüldüğü takdirde tiroid bezine karşı kanda oluşan antitiroid antikorlara bakılmaktadır. Hastalığın tanısının konması zor değildir. Hastalığa tanı konurken tiroid ultrasonografisi de önemli ipuçları vermektedir. Hashimato hastalığında tiroid bezindeki yapının nodül olup olmadığı da çok büyük önem taşımaktadır.

Hastalığın Tedavisi Nasıl Yapılmaktadır?

Hashimato hastalığının takip edilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Kandaki tiroid hormon seviyeleri normal değerlerdeyse tedaviye gerek duyulmamaktadır. Hormon seviyelerinde düşme oldukça, hastaya hormon ilaçları verilerek hormon seviyeleri normal değerlere getirilir.

Hastalığın Takibi Ne Kadar Önemli?

Hashimato hastalığı yakından takip edilmesi gereken hastalıklar arasında yer almaktadır. Özellikle orta yaştaki kadınlarda çok sık görülmektedir. Bu hastalığa ani ruhsal travmalarda neden olabilmektedir. Dikkat dağınıklığı, depresif davranışlar, unutkanlık gibi belirtileri olanlar, uzman bir hekime muayene olmayı ihmal etmemelidir. Hamilelerin yanı sıra düşük riski olan kadınlarda da Hashimato hastalığının araştırılması gerekmektedir. Hipotiroidi hastalığına yol açan Hashimato hastalığı düşük ve ölü doğumun yanı sıra anne karnındaki çocuğun zihinsel ve fiziksel gelişiminin engellenmesine yol açabilmektedir.

Kavunun sağlığa 7 faydası

Kavunun sağlığa olan faydaları ve tüketirken dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında önemli bilgiler paylaşan Diyetisyen Merve Sır, “Kavun, yaz ve sonbahar mevsimlerinde en fazla tüketilen besinler arasında yer almaktadır. Zengin besin içeriğine sahip olan kavun, lifli ve sulu içeriğiyle de kilo vermede önemli bir yardımcıdır. Aynı zamanda birçok sağlık probleminin engellenmesinde de önemli bir yardımcıdır.” dedi.

Lif Bakımından Zengin, Kalori Değeri Düşük

Lif bakımından çok zengin olan kavunun kalori değeri de oldukça düşüktür. Bir porsiyon gelen 150 gram kavunun içeriğinde 1,5 gram lif bulunmaktadır. Yine 150 gram kavunun içeriğinde tat ve su durumuna göre değişkenlik gösterdiği için 25-50 aralığında kalori vardır. Sarı ve turuncu bir meyve olan kavunun içeriğinde beta karoten bol miktarda bulunmaktadır. Yüksek oranda lif içerdiğinden bağırsakların sağlıklı çalışmasında da oldukça etkilidir.

Kavunun türüne göre değişkenlik gösterse de mineral ve vitamin açısından çok zengin bir meyvedir. İçeriğinde A, B1, B2, B5 ve C vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, fosfat, magnezyum, potasyum, sodyum mineralleri bakımından da çok zengin bir meyvedir. İçeriğinde fitokimyasallar da barındırmaktadır. Beta-karoten ve likopen gibi bitkisel besinlerde kavunun içeriğinde bol miktarda bulunmaktadır.

Kavunun Besin Değerleri

150 gram gelen bir porsiyon kavunun içeriğinde 2 gram protein, 0,18 gram yağ, 11,84 gram karbonhidrat, 1,62 gram lif, 16,2 mg sodyum, 327,60 mg potasyum ile 19,8 mg kalsiyum bulunmaktadır.

Vücudumuzdaki hücreleri UV ışınlarından koruyan E vitamini kavunun içeriğinde bol miktarda bulunmaktadır. Serbest radikalleri yakalayan bu fitokimyasallar, hücrelerin hasar görmesini engellemektedir. Karpuzun ve tatlı kavunların içeriğinde bol miktarda A vitamini vardır. Göz sağlığı için çok önemli bir vitamin olan A vitamini, cilt ve saçıda esnek tutmaktadır.

Kavunun çekirdeklerinde de A, B ve C vitaminlerinin yanı sıra magnezyum minerali de bol miktarda vardır. Ayrıca kalsiyum ve demir mineralleri ile birlikte sağlık için paha biçilmez yağları da içermektedir. Ancak kavun çekirdeklerinin bütün olarak yutulmamasına, çiğnenerek, öğütülerek ya da doğranarak tüketilmesine çok dikkat edilmelidir.

Olgunlaşmış bir kavunun içeriğinde yüzde 10 oranında şeker bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığı zaman 100 gram kavun posa başına 55 kalori içermektedir ki bu da kavunu müthiş bir enerji kaynağı yapmaktadır. Yüksek miktarda provitamin ve potasyum içeren kavun, A, B1, B2 ve C vitaminleri ile birlikte kalsiyum, demir ve fosfor mineralleriyle de zengin bir meyvedir. Kavunun yüzde 85’lik kısmını su oluşturmaktadır.

Spor aktivitelerinden sonra ve aralarda susuzluğu gidermek için kavun en iyi tercihler arasında yer almaktadır.

Kavunun Sağlığa Faydaları

  • Kavun düzenli tüketildiği zaman içeriğindeki potasyum ve C vitamini ile bağışıklık sistemini kuvvetlendirmektedir. Bağışıklık sistemini kuvvetlendiren kavun, hastalıklara karşı vücut direncini de artırmaktadır.
  • Böbrek taşlarının ve kumların düşmesinde oldukça etkilidir.
  • Etkili bir idrar söktürücü olan kavun, kabızlığa da şifa olmaktadır.
  • Yatıştırıcı etkisinden dolayı sinir sistemine çok iyi gelmektedir. Uyku problemine de çözüm olmaktadır.
  • Damarların tıkanmasını engellemektedir.
  • Kalp sağlığını desteklediği gibi tansiyonu da düzenlemektedir. Kalp krizi riskini düşürmektedir. Bu nedenle ölçüyü kaçırmamak koşuluyla kalp ve damar hastalarının yaz mevsiminde kavunu düzenli tüketmesi tavsiye edilmektedir.
  • İçeriğindeki zengin besin değerleriyle kansızlığa yani anemiye şifa olmaktadır.
  • Cildi nemlendirdiği gibi romatizma ağrılarının hafiflemesinde de oldukça etkilidir.
  • Kavun vücut tarafından çok kolay sindirilmektedir. Fazla kilolarından kurtulmak isteyen fakat metabolizması yavaş çalışanlara kavun tüketmeleri tavsiye edilmektedir. Metabolizmayı doğal olarak da kilo verme sürecini hızlandıran kavun, diyet programlarının baş tacı meyveleri arasında yer almaktadır.

Kavun Alırken Nelere Dikkat Edilmeli

Olgunlaşma süreci çok uzun olan kavunu satın alırken göz önünde bulundurulması gereken bazı kriterler vardır. Kavunun olgunlaşmış olmasına çok dikkat edilmelidir. Ancak kavunun ne kadar olgunlaşmış olduğunun anlaşılmasına kalın kabuğu engel olmaktadır. Yine de kavunun kokusundan ve kabuğundan ne kadar olgunlaşmış olduğunun anlaşılması mümkündür. Kavun satın alırken kabuğunun çok sert, çatlak ve ezik olmamasına, kokusunun ise hoş ve tatlı olmasına dikkat edilmelidir. Kabuğuna bastırıldığı zaman fark edilen yumuşaklığı kavunun olgunluğu hakkında önemli bir ipucu vermektedir. Olgunlaşmış kavunlar aromatik bir kokuya sahiptir. Kavunun yoğun bir koku yayması olgunlaştığını göstermektedir.

Dilimli Kavunlar Tüketilmeden Küf Kontrolü Yapılmalı

Kabuğu zedelenmemiş ve dilimlenmemiş kavunlar serin ortamda bir hafta boyunca muhafaza edilebilir. Dilimli kavunlar ise tüketilmeden evvel yakından incelenerek küf kontrolü kesinlikle yapılmalıdır. Kavun küçük ebatta dilimlenmişse çok hızlı bozulur. Kavun ikiye kesildikten sonra streç filme sarılarak buzdolabında sorunsuz olarak muhafaza edilebilir. Kavun dilimlenirken çekirdekleri çıkartılırsa hızlı bozulmaz. Kavunlar üretilirken veya üretim sonrasında kötü hijyen şartlarında patojenlerle temas edebileceği gibi enfekte kişilerde hijyenik davranmazsa patojenler direkt olarak kavuna bulaşabilir.

Ellerden insana bulaşabilen patojenler, bıçaklar ve tahtalar gibi kontamine mutfak eşyalarından da insanlara bulaşmaktadır. Kavun dilimlenirken mutfakta genel hijyen kurallarına dikkat edilirse gıda enfeksiyonu riski en aza indirilebilir. Çapraz bulaşmanın önüne geçebilmek için eller yıkanmalı, temiz kesme tahtası ve bıçak kullanılmalıdır. Toplu yemek işiyle uğraşan işletmeler genel hijyen kurallarına kesinlikle dikkat etmelidir.

Kavun Çocukların Sağlığına Faydalı

Ölçüyü kaçırmamak koşuluyla kavun her öğün tüketilebilecek bir meyvedir. Sabah kahvaltısında tüketilebilecek meyveler arasında yer alan kavun, yemeklerin ardından da tüketilebilir. Kavun uzun süre tokluk hissi verdiğinden dolayı ara öğünlerde de tüketilebilir.

İçeriğinde bol miktarda A ve C vitamini barındıran kavun, potasyum ve kalsiyum bakımımdan da zengin olduğu için çocukların tüketmeyi ihmal etmemesi gereken besinler arasında yer almaktadır. Kolay tüketilebilen bir meyve olan kavun, tadı ve kokusuyla da çocuklara cazip gelmektedir. 8-9 aylık bebeklere kavun yedirilirken, ezilmeli ve az miktarda yedirilmelidir. Kavuna alerjisi olmayan çocukların kavun tüketmesi uzmanlar tarafından tavsiye edilmektedir.

Kavuna Alerjisi Olanlar Kavun Tüketmemeli

Kavun yüksek miktarda şeker içerdiğinden dolayı tüketiminde ölçü kaçırılırsa bazı sağlık problemlerine neden olabilir. Özellikle diyabet rahatsızlığı olanlar, kavunun aşırı tüketiminden kaçınmalıdır. Diyabet hastalarının kavunu ne kadar tüketebileceğine diyetisyen ya da uzman doktor karar vermelidir. Kavuna alerjisi olanlar ise kavunu kesinlikle tüketmemelidir. Kavun alerjisi aşırı olanlarda ise anafilaksi denilen şiddetli bir reaksiyon görülebilir.

Sabah uyanınca sirkeli su içmek için 7 harika neden!

Elma sirkesi, kahveyi ilk öğrendiğinizden beri keşfettiğiniz muhtemelen en iyi sıvı mucizedir. Dahası sabahları elma sirkesi içerseniz, basit bir kafeinden elde ettiğinizden daha fazla yarar elde edeceksiniz. Elma sirkesi cildinizi temizler, enerjinizi artırır ve vücudunuz için sınırsız faydaları vardır. Tek yapmanız gereken şey, avantajlarının tadını çıkarmak için 1 yemek kaşığı organik elma sirkesini sabah uyanınca içmektir. Eğer tek başına elma sirkesini içmekte zorlanıyorsanız su ile seyrelterek de deneyebilirsiniz. Kim güne sadece asit ile başlamak ister ki?

Sabah Uyanınca Sirkeli Su İçmenin Faydaları Neler?

Bu sizin için biraz zor olabilir ancak, elma sirkesini normal rutininizin bir parçası haline getirmeye değer. Özellikle sabah rutininizin bir parçası haline getirebilirseniz tüm faydalarını elde edebilirsiniz, çünkü sadece bir yudum ya da iki yudum almak sizi daha hızlı uyandırmak için bile işe yarayacaktır. Sabah uyandığınızda ilk iş olarak elma sirkesi içerseniz kısa sürede keyfine varacaksınız. İşte sabah sirkeli su içmek için 7 harika neden;

1- Gün Boyunca Sindirim Sisteminizi Çalıştırır

Elma sirkesinin şaşırtıcı özelliklerinden biri, pH’ı asitliği ile dengelemesidir. Midenizin pH’ını değiştirmek, vücudunuzun yiyecekleri daha verimli sindirmesine izin verir, bu da şişkinliği ve asit reflüsünü en aza indirebilir.

2- Kan Şekeri Seviyenizi Dengeler

Elma sirkesi kan şekeri seviyelerini düşürmede son derece etkilidir. Aslında, diyabet hastaları ile ilgili araştırmalarda kullanılması bu sebepledir. Arizona State Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada, bilim adamları, bir atıştırmalık ile birlikte iki çorba kaşığı elma sirkesi alan kişilerin, bir atıştırmalık ile iki çorba kaşığı su alanlardan daha düşük kan şekeri seviyelerine sahip oldukları sonucuna varmışlardır. Bu nedenle özellikle kan şekeriniz yüksekse, elma sirkesi ile kan şekeri seviyenizi dengelemek harika doğal bir yol olacaktır.

3- Ağız Kokunuzu Giderir

Ağız kokusu ve kötü nefes probleminizi elma sirkesi ile çözebilirsiniz. Elma sirkesindeki doğal asitler (asetik ve malik asit gibi) ağzınızdaki kötü kokuya neden olan bakterileri yok eder. Uzmanlara göre elma sirkesini ağız kokusuna karşı bir silah olarak bile kullanabilirsiniz. Bir bardağın üçte birine kadar su doldurun ve bir çorba kaşığı sirke ekleyin. Sirkeli su ile 20 saniye boyunca gargara yaparak ağız kokusundan kurtulun.

4- Sabah Sirkeli Su İçmek Bağışıklık Sisteminizi Güçlendirir

Elma sirkesinin en iyi faydalarından biri de bağışıklık sisteminizin gücünü arttırmasıdır. Elma sirkesi çok asidik olduğundan, vücudunuzdaki tüm kış boyunca sizi takip eden soğuk algınlığı, öksürük veya farklı hastalıklar nedeniyle ortaya çıkabilecek bakterileri öldürür.

Elma sirkesinin yüzyıllardır yara dezenfektanı ve doğal koruyucu olarak kullanılmasının bir nedeni vardır. Mikroplar ve bakteriler elma sirkesinin yanında hayatta kalamazlar.

5- Vücudunuza Detoks Etkisi Oluşturur

Farklı detoks ürünlerine avuç dolusu para harcamadan vücudunuzu temizlemenin kolay bir yolunu arıyorsanız, organik elma sirkesinden başkaca bir şey aramayın. Sabah uyanınca sirkeli su içmek vücudunuzdaki bakterileri temizlemenin yanı sıra karaciğerinizi detoksifiye etmenize ve temizlemenize yardımcı olacaktır.

6- Sabah Sirkeli Su İçmek Enerjinizi Artırır

Bu daha özneldir, çünkü herkesin normal olduğunu düşündüğü farklı bir temel enerji seviyesi vardır. Ancak şunu aklınızda bulundurun ki, elma sirkesi alkalize edici bir sıvıdır, yani vücudunuz en verimli olduğu seviyelerde çalışmaya başladığı zaman her gün kendinizi daha enerjik ve daha iyi hissedeceksiniz.

Kilo Vermenize Yardımcı Olur?
Kilo Vermenize Yardımcı Olur?

7- Kilo Vermenize Yardımcı Olur?

Belki de şaşırtıcı bir şekilde, çalışmalar sirkenin insanların kilo vermesine yardımcı olabileceğini gösteriyor. Birçok araştırma, sirkenin tokluk hislerini artırabildiğini göstermektedir. Bu, daha az kalori almanıza ve hızlı kilo vermenize yardımcı olabilir.

Genel olarak, elma sirkesi kendinizi tok hissetmenizi sağlayarak, kan şekeri ve insülin seviyelerini düzenleyerek kilo vermenize katkıda bulunur.

Sabah Sirkeli Su Nasıl, Ne Kadar İçilir?

Sabah uyanınca büyük bir bardak suya 1-2 çay kaşığı (5-10 mL) veya 1-2 yemek kaşığı (15-30 mL) organik elma sirkesi ekleyerek içebilirsiniz.

Küçük dozlarla başlamak ve büyük miktarlar almaktan kaçınmak en iyisidir. Çünkü çok fazla sirke, diş minesine zarar verir ayrıca potansiyel ilaç etkileşimleri gibi zararlı yan etkilere de neden olabilir. Diyetisyenler, organik, filtrelenmemiş elma sirkelerinin kullanılmasını önermektedir.

Elma sirkesini diyetinize dahil etmenin farklı yollarından birisi de en onu yemeklerinize katmaktır. Salata sosları ve ev yapımı mayonez gibi yiyeceklere elma sirkesini ekleyerek tüm faydalarından yararlanabilirsiniz.

Karınca yumurtası yağı tüyleri azaltır mı? Genital bölgede kullanılır mı?

İstenmeyen aşırı tüyler hem kadınlarda hem de erkeklerde utanç verici olabilir. Birçok ürün ve hizmet, istenmeyen tüyleri yok ettiğini iddia eder, ancak bunlar acı verici ve pahalı olabilir. Pekiyi, karınca yumurtası yağı tüyleri azaltır mı? Karınca yumurtası yağının epilasyon için kullanıldığı yanlış bir kanıdır; aslında istenmeyen tüylerin büyümesini engellemek için üretilen  bir üründür.

Karınca Yumurtası Yağı Tüyleri Yok Eder Mi?

Karınca yağı, Doğu Avrupa ve Orta Doğu’da yüzyıllardır kullanılan geleneksel bir epilasyon tedavisidir. Bu tüy önleyici, karınca yumurtası özü, özel krem ​​ve yapılandırıcı bileşenlerin özel bir karışımına sahiptir. Karınca yumurtası yağı tüylerin kökünü zayıflatır ve yenilenme yeteneğini engelleyerek tüyleri yok eder.

Karınca Yumurtası Yağı Genital Bölgede Kullanılır Mı?

Karınca yumurtası yağını istenmeyen tüyleri yok etmek için kullanmak isteyenler karınca yumurtası yağı özel bölgelerde kullanılır mı? diye merak etmektedirler. Karınca yumurtası yağının içeriği %100 doğaldır, bu nedenle genital bölge (özel bölge) ve yüz bölgelerindeki dış cildi içeren hassas ciltlerde kullanılabilir.

Karınca Yumurtası Yağı Aktarlarda Bulunur Mu?

Geçmişte karınca yağı ürünleri bulmak zordu, ancak şimdi ürünleri online satış sitelerinde ve eczanelerde ve aktarlarda bulabilirsiniz.

Karınca Yumurtası Yağı Nasıl Kullanılır?

Karınca yumurtası yağını vücudunuzun daha büyük bölümlerine uygulamadan önce cildinizin küçük bir bölgesini test edin. Her kullanımdan bir gün önce test bölgesine az miktarda karınca yağı ürün. Bu test alanı, areola veya vücut delikleri gibi tipik olarak hassas olan bir alan olmamalıdır. Kızarıklık veya tahriş olmazsa ertesi gün tam uygulamaya geçebilirsiniz.

İlk önce istenmeyen tüyleri alarak alanı hazırlayın. Cildinizin istenmeyen tüylerden arındırılması gerekir, tüylerin kökünden alınması idealdir. Tıraş bunu yapmaz, elektroliz, ağda, cımbız veya lazer epilasyon yapmayı deneyin.

Balmumu kalıntılarını gidermek için alanı ılık sabun ve suyla iyice temizleyin. Ağda yağı, losyon veya bebek pudrası gibi herhangi bir maddenin varlığı istenmeyen bir kimyasal reaksiyona neden olabilir ve bu da karınca yağının etkilerini zayıflatacaktır.

Bölgeyi kurulayın, karınca yağını bolca uygulayın ve cildinize tamamen masaj yapın. Karınca yağı dakikalar içinde kurur.

Karınca Yumurtası Yağı Sürdükten Sonra Yıkanır Mı?

Karınca yumurtası yağını cildinize uygulandıktan sonra en az dört saat boyunca bekletin. Karınca yumurtası yağını sürdükten sonra yıkama veya durulamaya gerek yoktur.

Karınca yumurtası yağını her gece seçilen bölgelere uygulamaya devam edin. Alanın sürekli epilasyonu, önemli ölçüde yeniden büyüme olduğunda da yapılmalıdır. Karınca yağı tedavisinin sonuçları göstermesi birkaç ay sürebilir, ancak kalıcı bir çözüm olarak lanse edilir.

Karınca Yağı İle Tüylerden Sonsuza Kadar Kurtulun!

Karınca yumurtası yağı tüyleri azaltır mı, yüze sürülür mü?

Karınca Yumurtası Yağı ile Tüylere Garantili Çözüm! Nasıl Kullanılır?

Tatilde çocuklara dikkat! İşte çocukları bekleyen 5 tehlike

Tatilde çocukları bekleyen 5 tehlike hakkında önemli bilgiler paylaşan Dr. İlkay Değerli, vatandaşlara önemli tavsiyeler ve uyarılarda bulunarak çocuklarının sağlıklı bir tatil geçirmesi için dikkatli olmalarını istedi.

Çocuklar Tatilin Keyfini Çıkarıyor

Pandemi süreci boyunca adeta evlere hapsolan çocuklar, yaz mevsiminin gelmesi ve normalleşme sürecine girilmesiyle birlikte kumsallarda, denizlerde ve parklarda tatilin keyfini çıkarıyorlar. Ancak çocukların tatilde sağlıklarını koruyabilmesi ve tatilin kabusa dönmemesi için bazı kurallara uyulmasının ihmal edilmemesi gerekiyor. Aksi takdirde ishal, böcek ısırması, güneş çarpması ve isilik gibi birçok sağlık sorunuyla karşı karşıya kalınabilir.

Çocukların sıcak havaya uzun süre maruz kalması ya da sıcak havada yoğun aktivitede bulunulması durumunda görülen bitkinlik ve koma haline güneş çarpması denilmektedir. Nabızda zayıflama, baş ağrısı, solukluk, ateşin yükselmesi, kusma, huzursuzluk, baş dönmesi, çarpıntı, baygınlık, kas krampları ve bilinçte değişme güneş çarpmasının en önemli belirtileri arasında yer almaktadır.

Belirtiler Görüldüğü Zaman Ne Yapılmalı

Çocuklarda bu belirtiler görüldüğü zaman yapılması gerekenleri anlatan Dr. İlkay Değerli, “Bu belirtilerin hepsinin veya birkaçının görülmesi halinde çocuk derhal gölge bir yere alınarak gövde baş yukarıda olacak biçimde uzatılmalıdır. Çocuğun üzerindeki giysiler derhal çıkartıldıktan sonra ıslak bezler çocuğun vücuduna konularak vücudu soğutulmalıdır. Çocuğa içebildiği takdirde su verilmelidir. Güneş çarpması durumunda çocuğun vücudu 42 dereceyi aşarak havale geçirme durumu dahi görülebilir. Bu tip durumlarda ilk yardımın yapılmasının ardından çocuk en yakın hastaneye götürülerek tedavi altına alınmalıdır.” ifadelerine yer verdi.

Tatilde Alınması Gereken Tedbirler

  • Ilık suyla sık aralıklarla duş aldırılmalıdır.
  • Giysileri açık renk, bol ve pamuklu olmalıdır.
  • Çocukların su istemesi beklenmeden bol bol su içirilmelidir.
  • Çocuğun başının güneşe maruz kalmaması için kenarlıkları geniş olan şapka takılmalıdır.
  • Kapalı araç içerisinde kesinlikle tek başına bırakılmamalıdır.
  • Bulutlu havalarda dahi gölgede kalmaya dikkat edilmeli ve şemsiye kullanımı ihmal edilmemelidir.

Çocukların güneşe maruz kalmaması için çocukları güneşten korumaya çok özen gösterilmelidir. Zararlı güneş ışınlarının en tepede olduğu zamanlarda yani 11.00-15.00 saatleri aralığında çocukların dışarıya çıkmasına izin verilmemelidir.

İsiliğin Enfeksiyon Kapmamasına Dikkat Edilmeli

Havaların aşırı sıcak olması ve bunun sonucunda terleme kaynaklı ter bezi kanallarının tıkanmasıyla görülen içi su dolu ve minik kırmızı döküntülere isilik denilmektedir. Vücutta genellikle diz ile dirsek arkalarında, baş, boyun ve üst gövdede, göz kapağında, alında ve burunda görülmektedir. Kaşıntıyla birlikte görülen döküntülerin enfeksiyon kapmadığı takdirde sağlığı ciddi şekilde tehdit etmeyeceği Dr. İlkay Değerli tarafından ifade edildi.

İsiliğe Karşı Alınması Gereken Tedbirler

  • Bebeklerin ve çocukların günlük banyosu ihmal edilmemelidir.
  • Bebeklerin altı sık aralıklarla değiştirilmelidir.
  • Çocuklara ve bebeklere pamuklu ve bol kıyafetler giydirilmelidir.
  • Bebeklerin altı temizlenirken ıslak mendildense su tercih edilmelidir.
  • Gün içerisinde serin yerlerde vakit geçirilmelidir.

Güneş Yanıklarında Ne Yaılmalı?

Cilt uzun süre güneşe maruz kaldığı zaman ciltte değişik derecelerde yanıklar görülebilmektedir. Ciltte görülen birinci derece güneş yanıklarında ciltte gerilme, ciltte hafif kızarıklık ve hassasiyet oluşabilmektedir. Ciltte oluşan birinci derece güneş yanıklarına basit ağrı kesiciler ile nemlendiricili losyonlar yeterli gelmektedir. Birinci derece güneş yanıklarıyla ilgili şu bilgileri paylaşan Dr. İlkay Değerli, “Daha ağır derecede güneş yanıkları görüldüğü zaman ciltte su toplanmasına bağlı olarak su kesecikleri oluşabilmekte, titreme, ateş, yüz bölgesinde şişme ile bilinç değişikliği seyredebilmektedir. Bu belirtiler görüldüğü zaman en yakın hastaneye müracaat edilmezse, dehidrasyondan kaynaklı elektrolit dengesizliği yaşanır. Böyle bir durumda da havale geçirilebileceği gibi solunum durmasından kaynaklı komaya girilerek ciddi ve öldürücü durumlarla karşı karşıya kalınabilir.” diye konuştu.

Güneş Yanıklarına Karşı Alınması Gereken Tedbirler

Güneşin en tepede olduğu vakit olan 11.00-15.00 saatleri aralığında çocukların güneşten uzak tutulması en ciddi tedbirler arasında yer almaktadır.

Açık tenli, kızıl ve çilli çocuklar için 50 faktör korumalı güneş kremi sürülmelidir. Diğer cilt tiplerine sahip çocuklarda ise 30 faktör korumalı güneş kremi kullanılmalıdır. Güneş kremi güneşe çıkmadan yarım saat evvel sürülmeli ve güneş kremini her 2-3 saatte bir sürmeye dikkat edilmelidir.

Şunu da unutmamak gerekir ki güneş ışınları suyun içerisinde de etkili olduğundan dolayı havuz ya da denize girildiği esnada da cildin korunması ihmal edilmemelidir.

Böcek Sokmasında Anaflaksiye Dikkat Edilmeli

Özellikle alerjik reaksiyon gösteren çocuklarda sinek, arı ve böcek sokmalarında anaflaksiye varan reaksiyonlar görülebileceğine dikkat çeken Dr. İlkay Değerli, “Anaflaksi görüldüğü takdirde en yakın sağlık kuruluşuna müracaat edilmesi kesinlikle ihmal edilmemelidir. Çok nadir görülen bir rahatsızlık olan anaflaksi durumunda soluk borusundaki şişmeden kaynaklı solunum durması görülebilmektedir. Daha hafif durumlarda ise tropikal kremlerin yanı sıra ağız yoluyla alınan antihistaminik şuruplar tedavi sürecinde oldukça etkilidir.” şeklinde konuştu.

Böcek Sokmasına Karşı Alınacak Tedbirler

Sinek ve arılara canlı renk kıyafetler çekici gelmektedir. Bundan dolayı da açık ve pastel renk kıyafetler giymeye dikkat edilmelidir.

Tatil için mekân seçimi yaparken sivrisineklere karşı camlarında sineklik olan ve yatağında cibinlik olan tesislerin seçimine dikkat edilmelidir.

Sivrisineklerin cilde yaklaşmaması için ¼ su bardağının içerisine birkaç damla lavanta veya nane yağı damlatıldıktan sonra karıştırılarak cilde sürülmelidir. Arılara karşıda aynı miktardaki su bardağının içerisine birkaç damla vanilya yağı damlatılarak yine cilde sürülmelidir.

Balıklara ve kum içerisinde bulunan böceklere karşıda deniz ayakkabısının giyilmesi ihmal edilmemelidir.

Yaz Sıcaklarında Tüketilen Gıdalara Dikkat

Yaz mevsiminde havalar ısınınca gıdaların daha hızlı bozulduğu ve bu gıdalarda da mikropların çok kolay ürediği uzmanlar tarafından sürekli dile getirilmektedir. Yaz sıcaklarında en fazla görülen rahatsızlıklar arasında turist diyaresi olarak da nam salmış olan ishal rahatsızlığı da yer almaktadır. İshale neden olan etken madde ise E. coli adlı maddedir. İshalin görülmesinin genel nedenleri arasında içerisine kanalizasyon sularının karıştığı kirli sularda yüzülmesi ile bu suların bulaştığı besinlerin tüketilmesi yer almaktadır.

İshalde Sıvı Kaybı En Büyük Risk

İshalde sıvı kaybının en büyük riski teşkil ettiğine değinen Dr. İlkay Değerli, “ishali hafif geçiren hastalar bol su tüketmeli ve ishal diyeti uygulayarak evde tedavi sürecini uygulamalıdırlar. İshalin şiddetliyse ve ishalle birlikte aşırı kusma seyrediyorsa, bu tür hastalarda su tüketimi pek mümkün olmadığından aşırı sıvı kaybından dolayı vücudun sıvı dengesi bozulmaktadır. Az sayıda idrara çıkan bu hastalarda idrar çok az ve koyu renkte gelmektedir. Halsizlik, tansiyonda düşüş ve ağız kuruluğu da ishalle birlikte seyretmektedir. İshal ve kusma daha ileri boyuttaysa havale nöbetleri ve bilinç bulanıklığı da sık rastlanan durumlardandır. Bundan dolayı da ishali ağır geçiren hastaların tedavisi hastanede yapılmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu

İshale Karşı Alınacak Tedbirler

  • Hijyen kurallarına çok dikkat edilmelidir.
  • Paketlenmiş ürünler kesinlikle tüketilmemelidir.
  • Tüketilen gıdaların tarihinin geçmemiş ve taze olmasına çok özen gösterilmelidir.
  • Açıkta satışa sunulan gıdalardan kaçınılmalıdır.

Azilect nedir, ne için kullanılır? Aç mı tok mu kullanılır?

Azilect, parkinson hastalığını tedavi etmek için kullanılan reçeteli bir ilaçtır . Azilect, monoamin oksidaz (MAO) tip B inhibitörleri adı verilen bir ilaç grubuna aittir. Azilect’in Parkinson hastalığı için tam olarak nasıl çalıştığı bilinmiyor, ancak vücuttaki dopamin seviyelerini artırarak çalıştığı düşünülüyor .

Azilect tablet şeklindedir ve genellikle ağızdan, günde bir kez, aç veya tok karnına alınır. Azilect’in yaygın yan etkileri arasında eklem ağrısı, depresyon ve grip sendromu bulunur.

Azilect Nasıl Çalışır?

Parkinson hastalığı, beyinde dopamin (beyin hücreleri arasında sinyaller gönderen kimyasal bir haberci) üreten sinir hücrelerinin yavaş yavaş öldüğü nörodejeneratif bir hastalıktır. Dopamin, hareketi koordine etmek ve mesajlar göndermek için gereklidir ve azalan seviyeler, hareket ve diğer çeşitli semptomlar üzerinde ilerleyici bir kontrol kaybı ile sonuçlanır.

Azilect, beyindeki dopamin seviyelerini arttırmaya etki eden bir monoamin oksidaz-B (MAO-B) inhibitörüdür

Azilect’in Kullanım Alanları Neler?

Azilect, Parkinson hastalığını tedavi etmek için kullanılan reçeteli bir ilaçtır. Bu ilaç başka kullanımlar için reçete edilebilir. Daha fazla bilgi için doktorunuza veya eczacınıza danışınız.

Azilect’in Yan Etkileri Neler?

Azilect’in tek başına alındığında yaygın yan etkileri şunlardır:

  • Grip sendromu
  • Eklem ağrısı
  • Depresyon
  • Hazımsızlık

Levodopa ile birlikte alındığında yaygın yan etkiler şunlardır:

  • Kontrolsüz hareketler (diskinezi)
  • Kazara yaralanma
  • Kilo kaybı
  • Ayakta dururken düşük tansiyon
  • Kusma
  • İştahsızlık
  • Eklem ağrısı
  • Karın ağrısı
  • Mide bulantısı
  • Kabızlık
  • Kuru ağız
  • Döküntü
  • Anormal rüyalar
  • Sonbahar

Bu, Azilect yan etkilerinin tam listesi değildir. Daha fazla bilgi için doktorunuza veya eczacınıza danışınız.

Azilect İlacın Etkileşimleri Neler?

Reçeteli veya reçetesiz ilaçlar, vitaminler veya bitkisel takviyeler de dahil olmak üzere aldığınız tüm ilaçları doktorunuza bildirin. Özellikle aşağıdaki ilaçları alıyorsanız doktorunuza söyleyiniz:

  • Meperidin
  • Tramadol
  • Metadol
  • Propoksifen
  • Dekstrometorfan (pek çok reçetesiz öksürük ilacında bulunur)
  • Diğer monoamin oksidaz inhibitörleri (maoı’ler)
  • Sarı kantaron
  • Siklobenzaprin
  • Depresyon ilaçları (antidepresanlar)
  • Siprofloksasin

Bu, Azilect ilaç etkileşimlerinin tam listesi değildir. Daha fazla bilgi için doktorunuza veya eczacınıza danışınız.

Azilect Önlemleri Neler?

Antidepresan ilaçlarla birlikte alındığında Azilect  ile ciddi yan etkiler meydana gelmiştir. Antidepresan alıyorsanız doktorunuza söyleyiniz. Orta ila şiddetli karaciğer hastalığınız varsa Azilect almamalısınız.

Günde 1 mg’dan fazla Azilect almamalısınız. Günde 1 mg’dan fazla miktarlarda alındığında Azilect, hipertansif kriz adı verilen kan basıncında ciddi ve muhtemelen tehlikeli bir artışa neden olabilir.

Cilt kanserini (melanom) düzenli olarak izleme konusunda doktorunuzla konuşun. Azilect kullanan kişilerde melanom riski daha yüksek olabilir.

Azilect Gıda Etkileşimleri Neler?

Tiramin, Azilect gibi monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI’ler) alan kişilerde tehlikeli derecede yüksek tansiyona neden olabilecek bazı peynirlerde ve diğer gıdalarda bulunan doğal olarak oluşan bir bileşiktir. Eskitilmiş peynirler, yoğurt, musluk birası ve fermente soya ürünleri gibi yüksek miktarda tiramin içeren yiyecekleri çok miktarda yemekten kaçınmalısınız. Tehlikeli derecede yüksek tansiyonun (hipertansif kriz) bazı belirti ve semptomları şunlardır:

  • Şiddetli baş ağrısı
  • Görüş problemleri
  • Bilinç bulanıklığı, konfüzyon
  • Stupor (zihinsel uyuşukluk)
  • Koma
  • Nöbetler
  • Göğüs ağrısı
  • Açıklanamayan mide bulantısı veya kusma
  • Felç benzeri semptomlar (ani uyuşukluk veya halsizlik – özellikle vücudun bir tarafında)

Bu semptomları yaşarsanız acil tıbbi yardım alın.

Azilect’i Kullanmadan Önce

Azilect’i almadan önce, Azilect’te bulunan bileşenlerden herhangi birine alerjiniz varsa doktorunuza söyleyiniz. Doktorunuza, karaciğer hastalığınız olup olmadığı da dahil olmak üzere tüm tıbbi durumlarınız hakkında bilgi verin. Hamileyseniz veya emziriyorsanız doktorunuza söyleyiniz.

Reçeteli veya reçetesiz ilaçlar, vitaminler veya bitkisel takviyeler alıyorsanız veya almayı planlıyorsanız doktorunuzla paylaşınız.

Azilect Nasıl Kullanılır?

Azilect, yemekle birlikte veya yemeksiz ağızdan alınacak bir tablet olarak gelir. Genellikle günde bir kez aynı saatlerde alınır. Azilect’i tam olarak doktorunuzun önerdiği şekilde alınız. Sağlığınızı etkileyebilecek semptomlar yaşayabileceğiniz için Azilect’i aniden kesmeyiniz. Azilect’i almayı bırakmanız gerekiyorsa, bu semptomlardan kaçınmak için doktorunuz sizinle Azilect’i yavaş yavaş bırakmanız hakkında konuşacaktır. Bir dozu kaçırırsanız, iki doz almayın, bir sonraki dozunuzu planlandığınız gibi alın.

Azilect Hamilelikte Nasıl Kullanılır?

Azilect’in hamilelik sırasında alınması halinde doğmamış bir bebeğe zarar verip vermeyeceği bilinmemektedir. Azilect, hamilelik sırasında ancak potansiyel yararın, doğmamış bebeğe yönelik potansiyel riskten daha fazla olması durumunda kullanılmalıdır.

Emzirenler Azilect’i Nasıl Kullanmalı?

Azilect, prolaktin sekresyonunu inhibe eder ve anne sütü sekresyonunu inhibe edebilir. Azilect’in anne sütüne geçip geçmediği veya bebeğinize zarar verip vermeyeceği bilinmemektedir.

Azilect Dozajı Nedir?

Azilect genellikle günde bir kez ağızdan, yemekle birlikte veya ayrı olarak alınır. Azilect’i aynen doktorunuzun önerdiği şekilde alınız. Azilect’in erken evre Parkinson hastalığında semptomların giderilmesi için tek başına alındığında veya daha fazla rahatlama gerektiğinde karbidopa/levodopa ve diğer Parkinson hastalığı ilaçları ile birlikte alındığında işe yaradığı gösterilmiştir. Önerilen dozlar günlük 0,5 veya 1 mg’dır.

Azilect Aşırı Doz Alınırsa

Çok fazla Azilect aldıysanız, acil tıbbi yardım alın veya hemen yerel 112’yi arayın.

Diğer Gereklilikler

Bu ilacı oda sıcaklığında, aşırı ısı ve nemden uzakta saklayın. Bunu ve tüm ilaçları çocukların erişemeyeceği bir yerde saklayın.

Parkinson Tedavisinde Kullanılan İlaçların Yan Etkileri

Siğil için incir sütü nasıl kullanılır? Siğile incir sütü faydalı mı?

Siğil için incir sütü nasıl kullanılır? sorusuna yanıt vermeden önce siğil nedir, siğiller neden oluşur sorularına yanıt verelim. Siğiller, cildinize insan papilloma virüsü (HPV) ailesinin birçok virüsünden biri bulaştığında ortaya çıkan küçük, kanserli olmayan enfeksiyonlardır. Virüs, ekstra hücre büyümesini tetikler, bu da cildin dış tabakasını o noktada kalın ve sert hale getirir.

Siğiller cildinizin olduğu her yerde büyüyebilirler, ancak ellerinize veya ayaklarınıza bulaşma olasılığınız daha yüksektir. Siğilin türü, nerede olduğuna ve nasıl göründüğüne bağlıdır.

Siğiller oldukça bulaşıcıdır ve siğillerinize dokunup vücudunuzun başka bir bölgesine dokunduğunuzda olduğu gibi, çoğunlukla doğrudan cilt temasıyla bulaşır. Ayrıca, vücudunuzda veya başka birinin üzerinde bir siğile dokunan havlu veya jilet gibi şeylerle de yayabilirsiniz.

Siğil İçin İncir Sütü Nasıl Kullanılır?

İncir yapraklarının saplarında bulunan süt, kimyasal asitlerin tehlikesi olmadan siğilleri ve cilt lekelerini yok etmenin doğal ve oldukça etkili bir yoludur. Pekiyi, siğil için incir sütü nasıl kullanılır? Siğilleri tedavi etmek için incir ağacından gelen sütlü özsuyu (LATEX) doğrudan cilde uygulanır.

Uygulanışı;

Siğile incir sütü uygulamak oldukça basittir. İncir ağacından bir yaprak veya ince bir dal kırın. Beyaz kalın bir sıvı göreceğiniz gövdenin alt kısmını, açıkta kalan kısmını sıkın. Bu incir ağacının özsu veya incir sütü de diyebileceğimiz lateksidir. Bu sütü hemen siğilinize uygulayın. Birkaç dakika içinde bu lateks kurur ve yapışkana benzer bir maddeye dönüşür. İncir sütünü siğilin üzerine sürdükten sonra üzerinde bırakın. Bunu günde iki kez uygulayın.

Siğillerinizi yakmak yaklaşık 7-10 gün sürecektir. Başlangıçta, sadece iğnelenme hissi olacak ve siğillerinizde herhangi bir değişiklik görmeyebilirsiniz, ancak siğile incir sütü uygulayarak sonunda siğilin rengi koyulaşacak ve düşecektir.

Uyarı!

Siğile incir sütü uygularken yüzünüze özellikle göz çevrenize incir sütünü asla sürmeyin. Genital siğiller gibi hassas bölgelerdeki siğiller için de incir sütü önerilmez. Ancak parmaklarınızdaki, ellerinizdeki, boynunuzdaki, kulaklarınızdaki, ayaklarınızdaki vb. siğilleri gidermek için incir özünü güvenle kullanabilirsiniz.

Karbonat Siğile İyi Gelir Mi ?

Ortak mutfak malzemesi olan karbonat da siğilleri için harika tıbbi özelliklere sahiptir. Sodyum Bikarbonat veya Soda Bikarbonatı, doğal olarak oluşan bir mineralden elde edilir. Çok alkalidir ve bu nedenle topikal olarak uygulandığında cildinizin pH dengesini korur ve virüsün hayatta kalmasını zorlaştırır. Bunu siğillerinize uygulayabilmeniz için kullanılması güvenlidir.

Yapılışı;

  • Biraz karbonat tozu ve su alın.
  • Macun benzeri bir madde elde etmek için iyice karıştırın.
  • Bunu siğillerinize sürün.
  • Kendi başına kurumasına izin verin.
  • Siğillerden kurtulana kadar her gün, dilerseniz günde 2-3 kez tekrarlayın.

Siğil Tedavisi İçin Elma Sirkesi

Tüm alternatif tedavi severlerin bileceği gibi, elma sirkesi  ev ilaçlarının kraliçesidir. Baş ağrısı, güneş yanığı ve  asit reflüsü için elma sirkesi iyi bir tedavi seçeneğidir.

Sirkeyi siğil tedavisi olarak kullanmak için bir tutam pamuğu veya gazlı bezi sirke ile ıslatın ve siğil bölgesine uygulayın. Bir bandaj veya tıbbi bantla bölgeye sarın. Genellikle yatmadan önce uygulayın, sabaha kadar bekletin ve sabah bandajı açın.

Siğil (ve onu çevreleyen bazı ciltler) rengini kaybeder ve ölür. Ölü siğil dokusunu nazikçe çıkarın. Siğil yok olana kadar gerektiği kadar tekrarlayın. Siğilin etrafındaki cilt alanı rahatsız olursa, gerekirse biraz ara verin.

Muz Kabuğu İle Siğil Tedavisi

Muz kabukları, siğilleri yumuşatan ve çözen bir proteolitik enzim içerir. Lezzetli muzu yiyin, ardından kabuğun beyazımsı içini kazıyın ve elma sirkesine benzer bir şekilde uygulayın.

Siğilleri Önlemek İçin Neler Yapılmalı?

  • Başkalarının siğillerine asla dokunmayın.
  • Başkalarının havlularını, el bezlerini veya diğer kişisel eşyalarını kullanmayın.
  • Ayakkabı ve çorapları başkalarıyla paylaşmayın.
  • Siğilleri veya siğilleri kaşımayın, çünkü bu siğillerin yayılmasına neden olabilir.
  • Ortak duşlara ve havuzlara girerken ve çıkarken sandalet giyin.
  • Yüzerken siğilleri su geçirmez bir örtüyle ve örneğin spor salonu gibi başka yerlerde çorap veya eldivenlerle örtün.
  • Siğil olan bölgelerde saçı fırçalamayın, taramayın, tıraş etmeyin veya kesmeyin.
  • Tırnakları törpülerken veya keserken, enfekte tırnak ve sağlıklı tırnaklar üzerinde aynı aleti kullanmayın.
  • Yakınlarında siğiller varsa tırnaklarınızı ısırmayın.
  • Ellerinizi mümkün olduğunca kuru tutun.
  • Bir siğile dokunduktan sonra ellerinizi iyice yıkayın.
  • Siğiller yaygındır ve utanmaya neden olabilirler. Tek başına kaybolabilir, ancak kaybolmazlarsa, tedavi genellikle onları ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir.

Siğile İncir Sütü İyi Gelir Mi?

Diş macunu ile koltuk altı beyazlatma nasıl yapılır?

Koltuk altı kararması, sık ovalama veya topikal merhem kullanımından kaynaklanan iltihaplanmanın sonucunda oluşur. Ayrıca, deodorantlar da koltuk altı kararmasının nedenleri arasındadır. Koltuk altı kararmasından kurtulmak ve diş macunu ile koltuk altı beyazlatma için aşağıdaki ev ilaçlarını deneyebilir ve siz de bembeyaz koltuk altlarına sahip olabilirsiniz.

Diş Macunu ile Koltuk Altı Beyazlatma Nasıl Yapılır?

Diş macunu koltuk altı beyazlatmada gerçekten işe yarar mı? Evet, kesinlikle işe yarar! Diş macunundaki ağartıcı etkili maddeler koltuk altı beyazlatmak için harika sonuçlar ortaya çıkarır.  Ancak, renkli diş macunu çeşitleri hassas koltuk altı cildini tahriş edebilecek kimyasallar içerdiğinden yalnızca beyaz diş macunu kullandığınızdan emin olun.

1- Limon suyu ve diş macunu ile koltuk altı beyazlatma

Limon antibakteriyel özellikler açısından zengindir, diş macunu ise kararan koltuk altlarınızı beyazlatır.

Gereçler;

  • Dört çay kaşığı limon suyu,
  • Bir küçük cam kâse,
  • Beyaz diş macunu (renkli diş macunu kullanılmaz).

Talimatlar;

  1. Dört çay kaşığı limon suyunu diş macunu ile bir cam kâseye ekleyin ve iyice karıştırın.
  2. Bu karışımı koltuk altlarınıza nazikçe yayın ve 5-7 dakika bekletin, ardından su ile yıkayın.

2- Domates suyu ve diş macunu ile koltuk altı beyazlatma

Domates suyu likopen açısından zengindir, gözenekleri açan ve koltuk altı derisindeki renk değişikliğini azaltan büzücü bir etkiye sahiptir.

Gereçler;

  • Üç çay kaşığı domates suyu,
  • Beyaz diş macunu,
  • Karıştırma kasesi.

Talimatlar;

  1. Domates suyunu diş macunu ile birlikte bir karıştırma kabına dökün ve iyice karıştırın.
  2. Parmak uçlarınız yardımıyla koltuk altlarındaki kararmış bölgeye bolca sürün. 3-5 dakika bekletin. Daha sonra bölgeyi bol ılık suyla durulayın.

3- Karbonat, pirinç tozu ve diş macunu ile koltuk altı beyazlatma

Bu karışım, bakterileri ve kötü kokuyu gideren kabartma tozu ile zenginleştirilmiştir. Ayrıca, diş macunu benzeri cilt beyazlatıcı maddeler içeren pirinç tozuna sahiptir.

Gereçler;

  • Bir yemek kaşığı karbonat,
  • İki yemek kaşığı pirinç tozu,
  • İki yemek kaşığı elma sirkesi,
  • Aromasız beyaz diş macunu,
  • Bir cam kâse,
  • Bir kaşık.

Talimatlar;

  1. Bir yemek kaşığı kabartma tozu, iki yemek kaşığı pirinç tozu ve elma sirkesi ile aromasız diş macununu bir cam kâseye ekleyin ve kaşık yardımı ile birkaç dakika iyice karıştırın.
  2. Kararmış koltuk altlarınıza bolca uygulayın ve 4-7 dakika kurumasını bekleyin.
  3. Bittiğinde, bu karışımı bir temizleyici kullanarak temizleyin.

Limon, karbonat ve diş macunu ile koltuk altı beyazlatma

4- Limon, karbonat ve diş macunu ile koltuk altı beyazlatma

Hem kabartma tozu hem de limon, koltuk altlarındaki ölü deri hücrelerini yok eden doğal eksfoliyatörlerdir.

Gereçler;

  • Yarım limon,
  • Bir yemek kaşığı karbonat,
  • İki çay kaşığı su,
  • Diş macunu,
  • Bir cam kâse,
  • Bir plastik kaşık,

Talimatlar;

  1. Bir yemek kaşığı karbonat, iki yemek kaşığı su ve diş macununu plastik bir kaşık yardımıyla cam bir kâsede karıştırın.
  2. Bu karışımı uygulamadan önce limonun yarısını koltuk altlarınıza birkaç saniye ovalayın, ardından bu karışımı koltuk altlarınıza sürerek 4-6 dakika bekletin.
  3. Şimdi, normal bir temizleyici ve ardından bir cilt nemlendiricisi kullanarak bu karışımı cildinizden çıkarın.

5- Matcha yeşil çay tozu ve diş macunu ile koltuk altı beyazlatma

Tıkanmış koltuk altı cilt gözeneklerinizi pul pul dökmek ve açmak için bu tarifi deneyin.

Gereçler;

  • İki çay kaşığı matcha yeşil çay tozu,
  • Diş macunu,
  • Bir cam kâse,
  • Bir küçük spatula.

Talimatlar;

  1. İki çay kaşığı matcha yeşil çay tozunu ve diş macununu küçük bir cam kâsede birkaç saniye karıştırın.
  2. Macunu koltuk altlarınıza nazikçe uygulayın ve 5-7 dakika bekletin, ardından cilt nemlendiricisi ile birlikte bol su kullanarak silin.

Not:

  • Diş macunu ile koltuk altı beyazlatma uygulamasında doğru kıvamı elde etmek için yeterli miktarda diş macunu kullanın.
  • Cildin tahriş olmasını önlemek için her zaman daha az florür içeren sade, beyaz renkli diş macunu kullanın. Etkilerini fark etmek için haftada üç kez kullanın.
  • Koltuk altı bölgesinde herhangi bir yara veya kesik ve cilt sorununuz varsa yukarıdaki yöntemlerden kaçının.
  • Listelenen çözümleri kullanmadan önce, koltuk altınızın derisi çok hassas olduğundan, vücudunuzun herhangi bir yerinde bir yama testi yapın.

Kararan koltuk altlarınızı beyazlatmak için yukarıdaki basit çözümleri deneyin.

Diş Macunu ve Limon ile 5 Güzellik Tüyosu

Müsilaj nedir? Marmara’da müsilaj neden oluştu?

Müsilaj; biyolojik ve kimyasal birçok koşulun bir araya gelmesiyle oluşan fitoplakton olarak adlandırılan deniz canlılarının aşırı çoğalması, deniz sıcaklığının yükselmesi, buna bağlı olarak bakteriyel aktivitenin artmasıyla oluşan sümüksü yapışkan bir yapıdır. İstanbul boğazının ve Marmara denizini etkisi altına alan bu sorun son dönemlerde çok tedirgin hale getirmektedir. Ne olursa olsun eşsiz güzelliğiyle ve Türkiye de yıl için de en fazla turist alan yerin İstanbul olduğunu da göz önünde bulundurursak gerçekten endişelenebileceğimiz bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Müsilajın Oluşmasındaki Etkenler Nelerdir?

Müsilajın oluşabilmesi için bazı etkenler vardır. Bunların içinde yer alanlar, mevsim sıcaklıkları, akıntı, tuz seviyesi ve kirlilik gibi birçok etken var. Denizlerdeki müsilaj özellikle balıkçıların kâbusu olur. Balıkçı ağlarına yapışan müsilaj avlanmayı zorlaştırır. Bitkilerdeki müsilaj, su ve gıda depolanmasında tohum çimlenmesinde ve zar kalınlaşmasında olanak sağlar. Kaktüsler, diğer skulentler ve keten tohumları özellikle zengin diğer müsilaj kaynaklarıdır. Peki Marmara denizinde müsilaj oluşmasının nedeni nedir? Bunu 3 başlık altında inceleyecek olursak eğer şöyle söylene bilir.

  • Marmara denizinin normalden 2-3 derece fazla olmasıdır.
  • Azot, fosfor gibi organizmaları besleyen maddelere ihtiyaç vardır bunlarda denize gönderilen atıklardan sağlanıyor. Marmara da büyük ölçüde azot ve fosfor yük var.
  • İklim değişikliğine bağlı olarak denizde yaşanan durgunluk.

Marmara Denizinde Müsilaj Neden Oluştu?

İstanbul üniversitesi biyoloji fakültesi bölümünde yapılan çalışmalarda Marmara denizde oluşan müsilaj sorunuyla ilgili bir rapor geçtiğimiz günlerde açıklandı. Prof. Dr. Neslihan Özderici tarafından yapılan açıklamaya göre Marmara denizini öldüren salyanın esas nedeni tek hücreli canlılar. Bu canlıların üremesinde uygun koşulları sağlayan maddeler ise, fosfor ile azot. Yani Marmara denizindeki azot ve fosfor miktarının artması bununda tek hücrelilerin üremesini sağlaması Marmara denizinin şu anki haline gelmesine yol açmıştır.

Araştırma ekibinin başı olan Özderici insanların son 2 yıldır eve kapandığı ve bu süreçteki alışkanlıklara bağlı olarak da deterjan kullanımının arttığını belirtti. Deterjan kullanımının bile tek hücreli canlıları etkilediğinden bahseden profesör, denize karışan evsel atıklar ile yanlış avlanmanın müsilajı doğrudan etkilediğini açıklandı. Fakat bunu son 2 yıla bağlamak yanlış olacaktır bu uzun süredir yapılan kirliliğin bize getirdiği bir sonucu. Yani Marmara denizinin bugünkü haline gelmesinin en büyük sorumlusu biz insanlarız.

Musilajın Olduğu Bölgelerde Denize Girilir Mi?

Müsilajın yoğun olarak bulunduğu bölgelerde denize girilmesi tavsiye edilmiyor. Balıkçılık faaliyetlerinin yapıldığı dönemde balık ağlarına tekne pompalarına müsilajın büyük ölçüde zararı olduğu Prof. Dr. Yeşim Büyükateş tarafından açıklanmıştı. Bu hasarları en aza indirmek için müsilajın bulunduğu dönemlerde balıkçılık faaliyetlerini en az düzeyde gerçekleştirmek ortaya çıkacak masrafları da en aza indirmek için önemlidir. Böylece yakıt zaman ve iş gücünden tasarruf sağlanabileceğini belirtiliyordu bizlere. Balık göçlerini beslenmelerini ve üremelerini olumsuz etkilendiği içinde zaten balıkçılık faaliyeti bir tehlike altına girmiş bulunuyor. Müsilaj oluşumunun ortamda bulunması süresi meteorolojik şartlar ve akıntının hızına da bağlıdır.

Müsilaj temizleme çalışmaları geçen günlerde başladığını bilmekteyiz. Çevre ve şehircilik bakanı Murat Kurum 22 Haziran günü yaptığı açıklamayla müsilajın 430 metreküple toplamda 5 bin 738 metreküp müsilajın temizlediklerini bizlere bildirmiştir. Ne kadar zamanda temizleneceğinin açıklanamadığı müsilaj sorunuyla ilgili Marmara denizinde yoğun çalışmaların sonucu bize gösterecektir

Kabakulak nasıl belli olur, nerelerde ağrı yapar?

Viral bir enfeksiyon olan kabakulak hastalığını çocukluk çağından beri duyarız. Adını tükürük bezinin şiş ve kulağa yakın olmasından alan kabakulak hastalığı ciddi ağrı yapabilir. Ancak ailelerin bu durumdan korkmaması önerilir. Belirtiler fark edildiği zaman doktora giderek gerekli önlemler alınmalıdır.

Kabakulak Hastalığı Nedir?

Çocuklarda görülen bir hastalık olduğu için aileler tarafından kabakulak hastalığı nedir merak edilmektedir. Tükürük bezlerinin eflamasyonu sonrasında ortaya çıkan kabakulak, akut viral enfeksiyondur. Genelde herhangi bir komplikasyona yol açmadan iyileşmektedir. Ancak çok nadir olsa da, beynin ve beyin zarının inflamasyonuna yol açabilmektedir.

Kabakulak hastalığı en çok 5-9 yaş aralığında görülür. MMR aşısı bu hastalığı önlemektedir. Bulaşıcılığı çok yüksek bir hastalık olduğu için kabakulak belirtileri gösteren kişilerin 9-10 gün kadar başkaları ile bir araya gelmemesi önerilir.

Kabakulak Hastalığı Neden Olur?

Kabakulak hastalığına paramiksovirus ailesinden olan kabakulak virüsü neden olmaktadır. Özellikle Ocak – Mayıs aylarında daha kolay yayılım gösterdiği için bu aylarda kabakulak hastalığı daha fazla görülür. Kabakulak aşısının bulunmadığı dönemlerde enfeksiyonun sıklığı çok yüksek düzeylerdeydi. Ancak aşıdan sonra bu oran aşağılara çekilmiştir.

Kabakulak Nasıl Belli Olur?

Kabakulak Nasıl Belli Olur?

Başka hastalıklarla karıştırılma olasılığı yüksek olan kabakulak nasıl belli olur ailelerin bilmesi gereken önemli bir konudur. Bazı kişilerde herhangi bir belirti görülmezken bazı kişilerde semptomlar çok hafif olabilmektedir. Virüse maruz kaldıktan ortalama 2-4 hafta sonrasında ortaya çıkan önemli belirtiler şunlardır:

  • Halsizlik
  • Yorgunluk
  • Baş ağrısı
  • İştah kaybı
  • Ateş
  • Mide bulantısı
  • Genel vücut ağrısı
  • Kas ağrısı
  • Yanakları şişiren şişmiş tükürük bezleri

Kabakulak Nerelerde Ağrı Yapar?

Yüksek dereceli bulaşıcı hastalık olan kabakulak nerelerde ağrı yapar kişiye göre değişebilmektedir. Bazı kişilerde herhangi bir ağrı olmazken bazı kişilerde ciddi ağrılar olabilir. Kabakulak virüsü ilk olarak tükürük bezlerinin şişerek iltihaplanmasına neden olur. Bu şişlik ise hassasiyet, ağrı ve yutma güçlüğüne neden olur. Ayrıca kabakulak baş ağrısı ve kas ağrısı semptomları gösterir.

Kabakulak Hastalığı Hangi Yaşlarda Görülür?

Çocukluk çağı hastalığı olan kabakulak 5-10 yaş aralığındaki çocuklarda görülmektedir. Küçük yaşlardayken kabakulak hastalığına yakalanmayan kişilerin sayısı çok azdır.

Kabakulak Hastalığının Kuluçka Dönemi Kaç Gündür?

Virüsle temas edildikten sonraki belirtisiz süreye kuluçka dönemi denir. Peki, kabakulak hastalığının kuluçka dönemi kaç gündür? Kişiler virüse maruz kaldıktan ortalama olarak iki ile dört hafta sonrasında belirtiler görülür. Yani kuluçka süresi 2-4 haftadır.

Kabakulak Bulaşıcı Mıdır?

Kabakulak hastalığı çocukluk çağı hastalıkları arasında çok yüksek bulaşıcılığa sahip hastalıklardan biridir. Bu yüzden çok dikkat edilmelidir ve virüsü kapan kişiyle 10 gün kadar aynı ortamda bulunulmaması gerekir.

Kabakulak Evde Nasıl Tedavi Edilir?

Her çocuğun mutlaka geçireceği kabakulak evde nasıl tedavi edilir aileler tarafından araştırılan bir konudur. Kabakulak nedeni ile oluşan ağrıyı azaltmak için şişmiş bölgeye buz ile kompres yapılmalıdır. Bu sayede şişmiş bezler yatışarak ağrı azalır. Ateş nedeniyle yaşanan su kaybını önlemek için bol su içilmelidir. Bu dönemde çiğnemesi zor besinler yerine çorba türü besinler tüketilmelidir. Ayrıca asitli içeceklerden ve besinlerden kaçınılmalıdır.

Kabakulak İçin En İyi Tedavi Nedir?

Şu anda kabakulak hastalığı için tam bir tedavi yoktur, ancak enfeksiyon bir veya iki hafta içinde geçmelidir. Tedavi semptomları hafifletmek için kullanılır ve şunları içerir:

  • Bol bol yatak istirahati ve sıvı alınması.
  • İbuprofen ve parasetamol gibi ağrı kesiciler kullılması – 16 yaşından küçük çocuklara aspirin verilmemelidir.
  • Ağrıyı hafifletmek için bölgeye sıcak veya soğuk kompres uygulamak,

Kabakulak Hastalığı Ne Zaman Geçer?

Kabakulak hastalığı genelde 1-2 hafta içerisinde geçen ve ciddi semptomlara yol açmayan bir hastalıktır. Ancak çok nadir olmakla beraber ciddi klinik tablolara neden olabilmektedir. En sık görülen ciddi tablo ise testislerin iltihaplanmasıdır.

Kabakulak Aşısı Olan Kabakulak Geçirir Mi?

Aşılama hastalıkların tedavisinde çok önemlidir. Kabakulak aşısı bulunmadan önce semptomlar çok daha ağır oluyordu. Ancak aşıdan sonra hastalığın görülme oranı azaldı. Kabakulak aşısı olan kişiler kabakulak geçirmezler. Aşı ile vücut enfeksiyona karşı bağışıklık kazanmaktadır.

Çocuğum Kabakulak Oldu Ne Yapmalıyım?

Doktorların tavsiye ettiği en iyi güneş kremleri hangileri?

Yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte güneş ışınlarının cildimize olan etkisi de artmaya başladı. Bu noktada, cildimizi güneşin zararlarından koruma altına almak için etkili bir güneş kremine ihtiyaç duyarız. Peki en iyi güneş kremleri hangileri? Seçerken dikkat etmemiz gerekenler nelerdir? Hepsini sizler için derledik. İşte detaylar!

En İyi Güneş Kremleri Hangileri?

Doktorlar, güneş kremi önerisinde bulunurken özellikle herhangi bir katkı maddesi içermeyen, doğal içeriği bulunan ve cilt tipine göre en uygun olan kremleri önermektedir. Siz de seçim yapmak için doktor önerisi olan kremlerden derlediğimiz listemize göz atabilirsiniz.

1- Bioderma SPF 50 Photoderm Max Güneş Koruyucu Kremi

Tüm cilt tipleri için önerilen bu krem, özellikle lekeli cildi bulunan kişiler için en iyi güneş kremi modelleri arasında yer almaktadır. Güneş ışınlarının sebep olduğu kızarıklık, yanık ve soyulmalara karşı cildi korumaktadır. Yine ciltteki güneş ışınlarının neden olduğu erken yaşlanma belirtilerini en aza indirmektedir. Altın renginde akışkan bir formu bulunan bu krem ile cilt tonu eşitlenir ve lekeli görünümün kapanmasına yardımcı olur .Yağlı olmayan bir yapısı bulunurken, cilt tarafından kolaylıkla emilir. Böylece sağlıklı bir şekilde bronzlaşmayı sağlar.

2- Solante Immuna SPF 50 Güneş Losyonu

En iyi güneş kremleri hangileri listemizde Doktorlar tarafından önerilen diğer bir marka Solante Immuna’dır. Tüm ciltlerinin kullanabilmesi amacıyla geliştirilmiş olan bir formüle sahiptir. Cildi olumsuz faktörlerden etkileyecek tüm güneş ışınlarına karşı en üst düzeyde koruma sağlamaktadır. Ultraviyole ışınlarına karşı cildi bütün gün koruma altına alır. Bunun yanı sıra cildi derinlemesine besleyerek nemlendirici özelliği görür. Antioksidan etkisi de bulunan bu krem, parfüm içermez. Güneşlenmeden 30 dakika öncesinde temiz cilde sürerek uygulayabilirsiniz.

Vichy Ideal Soleil SPF50+ Anti Sand Milk

3- Vichy Ideal Soleil SPF50+ Anti Sand Milk

Çok yüksek korumalı vücut sütü olarak da tabir edilen Vichy Ideal güneş kremi, suya dayanıklı bir yapıya sahiptir ve kumların cilt üzerine yapışmasını engelleyerek kullanım kolaylığı sağlamaktadır. Özel formülü sayesinde hassas ciltler için ideal olan bu krem aynı zamanda hem yüz hem de vücut kullanımına uygundur.

4- Sebamed SPF 50+ Çok Yönlü Güneş Koruyucu Krem

Ciltteki hasarları ve tahrişleri önleyebilen özel bir formüle sahip olan Sebamed, bilindik markalardandır. Bir diğer özelliği cildi yaşlanma etkilerinden korumaktadır. Cildi yumuşatarak pürüzsüzleştirir, böylece cilt esnekliğini korur. Kuma dayanıklıdır ve cildi 6 saate kadar ter ile suya karşı koruma sağlar.

5- Garnier Ambre Solaire Sensitive Advanced Koruyucu Yüz Kremi GKF50+

Hassas ciltlere nüfus eden UV ışınları gibi en ağır ışınları bile % 90 oranında emerek yüksek koruma sağlayan Garnier Ambre güneş kremi, hipoalerjenik bir yapıya sahiptir. Kokusuz ve renksiz olması gibi özellikleri, dermatolojik olarak test edilerek gerekli onayı almıştır. Hafif dokusu bulunan bu krem, cilde yapışmaz ve bu sayede ciltte beyazlık gibi bir iz bırakmaz. İçindeki özel formülü ile alerji risklerini en aza indirmek amacıyla tasarlanması, bu kremi doktorların önerdiği en iyi güneş kremleri hangileri listesinde ön plana çıkarmaktadır.

Güneş Koruyucu Seçerken Bakmanız Gereken 5 Şey

Güneş bakım alışkanlıklarınızı tekrar gözden geçirmek ve güneş kremi kullanmayı da içeren gerekli ayarlamaları yapmak için harika bir zaman! Yıllık cilt kontrolünü bir dermatologa yaptırmanın yanı sıra, her gün güneş kremi kullanmak, en yaygın ve en ölümcül cilt kanseri türlerini önlemenin açık ara en etkili ve en kolay yoludur.

Bu aynı zamanda daha uzun süre daha genç görünmenin en iyi yoludur. Güneş kremi sürerek, ince çizgiler ve kahverengi lekeler gibi güneşe maruz kalmanın neden olduğu yaşlanma belirtilerini önlersiniz.

Seçtiğiniz Güneş Koruyucu ve Nasıl Uyguladığınız Önemlidir

Uygun güneş koruması aldığınızdan emin olmak söz konusu olduğunda, satın aldığınız güneş kremi ve nasıl uyguladığınız çok önemlidir.

Doğru Güneş Kremi Uygulaması için Bu Karşılaştırmaları Takip Edin:

  1. Hava ve mevsim ne olursa olsun her gün güneş kremi kullanın.
  2. Sadece yüzünüze değil, güneşe maruz kalan tüm cildinize uygulayın.
  3. Uzun süre güneşe maruz kalacaksanız, her 2 saatte bir güneş kremini yeniden uygulayın. Gün boyunca pudralı bir güneş koruyucu ile rötuş yapmanızı öneririz – taşınabilir, dağınıklık yaratmaz ve makyajınızı yerinde tutar!

Bu alışkanlıkları günlük hayatınıza entegre ederek gelecekteki kendinize büyük bir iyilik yapıyorsunuz!

Yukarıdaki uygulamalara ek olarak, cildinizi olabildiğince iyi koruduğunuzdan emin olmak için bir güneş koruyucuda aramanız gereken beş şey için aşağıdaki kontrol listemize bakın.

  • Güneş koruyucu SBF 30 veya daha yüksek olmalıdır,
  • Güneş kremi geniş spektrumlu olmalı,
  • Güneş koruyucu komedojenik olmamalıdır,
  • Güneş kremi cildinizi emmeli,
  • Güneş koruyucu kaliteli malzemeler içermelidir.

En İyi Güneş Kremi Nasıl Seçilir?

Kappa varyantı nedir, belirtileri nelerdir?

Covid-19 virüsü salgınında yeni varyant kabusu bitmek bilmiyor. Covid-19 virüsü salgınında son görülen varyant olan Kappa varyantıyla ilgili vatandaşlar internet üzerinden araştırma yaparak bilgi edinmeye çalışıyor. Aşılama takvimi dünya genelinde büyük bir hızla devam ederken, Hindistan’da ortaya çılan Kappa varyantına dair merak edilen her şeyi haberimizin detayında bulabilirsiniz.

Yeni Görülen Varyantlar Kafaları Karıştırıyor

Dünya Covid-19 virüsüyle mücadelesini büyük bir hızla sürdürürken, yeni görülen Covid-19 varyantları kafa karışıklığına neden oluyor. Ülkeler Covid-19 virüsünün bulaşı riskini düşürmek için önlemler alırken, bir taraftan da aşılama çalışmalarına hız vererek bir an evvel normalleşme sürecine geçmek istiyor. Ülkelerin normalleşmek için gösterdiği tüm çabaları yeni görülen varyantlar adeta baltalıyor. Dünya şimdi de Covid-19 virüsünün yeni varyantı Kappa varyantıyla mücadele ediyor. İnsanlar ise Kappa varyantının belirtilerinin neler olduğunu merak ediyor.

Dünyada İlk Defa Hindistan’da Görüldü

Hindistan son zamanlarda görülen Delta ve Delta Plus varyantlarıyla mücadele ederken, ülkede yeni bir varyant türünün görülmesi sadece Hindistan’da değil, dünyada şok etkisi yarattı.

Ülkenin Uttar Pradesh kentinde bir vakada Kappa varyantının belirlendiğine yönelik ülke basınında haberler yer alması herkesin gözünü korkuttu. 66 yaşında olan vakanın adı doktorlar tarafından açıklanmazken, vakanın bütün müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybettiği öğrenildi.

Times of India gazetesinde yer verilen haberde yeni görülen Kappa varyantının da Delta Plus varyantı gibi endişe verici varyant sınıfına alındığı bilgisine yer verildi.

Kappa varyantının en önemli belirtilerinin çok kısa süre içerisinde yüksek ateş ve nefes alma zorluğu olduğu ülkedeki doktorlar tarafından açıklandı.

Bazı bilim insanları tarafından yapılan açıklamalarda ise Kappa varyantı hakkında net ifadeler kullanmak için henüz çok erken olduğu bilgisine yer verildi.

Ülkede Vaka Sayısındaki Düşüş Sürüyor

Hindistan’da vaka sayısındaki düşüş sürerken, Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada ise son 24 saat içerisinde 37 bin 154 vakanın belirlendiği, 724 kişinin hayatını kaybettiği ve 39 bin 649 vakanın ise iyileşerek sağlığına kavuştuğu bilgisine yer verildi.

Ülkede şu an 450 bin 899 vakanın tedavisi halen sürüyor. Tedavi görerek sağlığına yeniden kavuşan vaka sayısı ise son 59 günden bu tarafa günlük bazdaki yeni vaka sayısını geçiyor. Covid-19 virüsü salgınının sağlık sistemine yüklediği yük ise son zamanlarda hafifledi.

Ülkede bugüne kadar toplamda 30 milyon 14 bin 713 vaka sağlığına kavuştu. Ülkedeki iyileşme oranının ise 97,2 olduğu açıklandı.

7 cm miyom tehlikeli midir? Kaç cm’lik miyom ameliyat edilir?

Düzgün sınırlı kitleler olan miyomlar farklı yerleşimlere de sahip olabilirler. Kadınlarda en sık görülen karın içi tümörlerinden miyomlar rahim kas dokusundan gelişmektedir. Genelde üreme çağındaki kadınlarda görülen miyom riski yaşın ilerlemesi ile beraber artar. Korkmanıza gerek olmayan miyomla ilgili bilmediklerinizi bir tık uzağınıza sunuyoruz. Yazımızı okuyarak miyom hakkında kapsamlı bilgilere sahip olabilirsiniz.

Miyom Neye Denir?

Daha önce miyomla ilgili bilgi sahibi olmayan ve doktordan miyomları olduğunu duyan kadınlar miyom neye denir diye merak etmektedirler. Adet görmeyen genç kızlarda miyom görülmez. Adet dönemi sonrasında kadınların miyomla karşılaşma oranı yüzde 70-80 arasındadır. Normal dışı düz kas dokusunun büyümesi anlamına gelen miyomlar rahim ve rahim ağzında görülmektedir.

Miyomlar kısırlığa ve düşüğe neden olabileceği için önemsenmesi gereken bir hastalıktır. Bu nedenle kasıklarında ağrı hissedenlerin mutlaka doktoruna muayene olması önerilir. Miyomun temel nedeni tam olarak bilinemese de, miyom riskini artıran etmenler şunlardır:

  • Siyahi kadınlarda daha fazla miyom görülür.
  • Birden fazla doğum yapan kişilerde miyom riski yüksektir.
  • Erken yaşta adet görmeye başlamak miyom riskini artırır.
  • Doğum kontrol hapları miyomların büyümesine neden olur.
  • Şişmanlık ve miyom arasında dolaylı bir ilişki vardır.
  • Kırmızı eti çok fazla tüketenlerde miyom görülme riski vadır.
  • Genetik etkenler miyom riskini artırır.

Miyom Nerelerde Ağrı Yapar, Belirtileri Neler?

Miyomlar genelde ciddi bulgu ve şikayetlere neden olmaz. Ancak bazı kişilerde anormal kanamalar, rahatsız edecek seviyede ağrılar, kanamalı regl, cinsel birleşme esnasında ağrı ve sırt ağrısı görülebilmektedir. Miyom olduğundan şüphelendirecek diğer önemli belirtiler şunlardır:

  • Baskı ve basınç hissi
  • Ağrılı adet
  • Bacak ağrısı
  • Kabızlık
  • Sindirim sorunları
  • Çok sık idrara çıkma
  • Mesane boşaltmada zorluk
  • Karın içi ağrı

Miyom Tehlikeli Mi?

Doğurganlık çağında rahimde görülen miyom tehlikeli mi diye korku yaşayan kişi sayısı bir hayli fazladır. İyi huylu tümör türleri arasında olan miyomlar çok nadir vakalarda kansere dönüşebilmektedir. Tedavisi mümkün olan miyomlar düşük veya kısırlığa sebep olabileceği için önemsenmelidir.

Miyom Çok Büyürse, Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Miyomlar tedavi edilmediği zaman büyümeye devam ederler. Aşırı büyüyen miyomlar ise rahmi burkabilir. Bu durumda kişide ağrı, ateş ve bulantı görülür. Ayrıca rahim iltihaplanır ve kısırlığa neden olabilir. Ancak gerekli tedavi yapıldıktan sonra çiftler bebek sahibi olabilirler.

Miyom Kendi Kendine Yok Olur Mu?

Hormonlarla alakalı olan miyom kendi kendine yok olur mu birçok kişinin merak ettiği bir konudur. Miyomların gebelik ve menopoz sonrasında kendi kendine yok olması mümkündür. Ancak miyom tedavisinde genel olarak kesin çözüm cerrahi müdahaledir.

7 Cm Miyom Tehlikeli Mi?

Ortalama olarak 6-7 cm büyüklüğündeki miyomlar büyük miyom grubunda yer almaktadır. Miyomlar 7 cm olduğunda ameliyatla alınmalıdırlar. 7 cm miyom bulunduğu alana göre tehlikeli olabilmektedir. Özellikle anne olmayı düşünen kadınlarda bebeğin yerleşeceği bölümlerde büyüyen miyom tehlikelidir.

Kaç Cm’lik Miyom Ameliyat Edilir?

Büyük miyom grubundaki miyomların ameliyatla alınması gerekir. Ortalama 6-7 cm aralığındaki miyomlar kişiyi rahatsız ediyorsa ameliyat edilir. Alınmayan miyomlar zamanla daha da büyüyerek tehlikeli hale gelir.

Miyom Ameliyatı Rahime Zarar Verir Mi?

Miyom ameliyatı olacağını öğrenen kadınlar miyom ameliyatı rahime zarar verir mi düşüncesi ile korkmaktadırlar. Miyom tedavisinde rahmin alınmasına gerek yoktur. Miyom ameliyatı rahime zarar vermez. Ancak ameliyatı gerçekleştirecek ekibin bu konuda deneyimli olması çok önemlidir.

Miyom Ameliyatı Olanların Yorumları

Çeşitli forum sitelerindeki miyom ameliyatı olanların yorumları incelendiğinde, miyom ameliyatının korkulacak bir operasyon olmadığı anlaşılmaktadır. Ameliyat öncesi ağrı hisseden kişiler, ameliyattan sonra rahatladıklarını belirtmişlerdir.

Miyom Bitkisel Tedavisi Saraçoğlu

Miyom tedavisinde bitkisel yöntemlerden yararlanmak isteyenler için miyom bitkisel tedavisi Saraçoğlu kürünü araştırdık. Bu küre göre, orta boy bir soğan dörde bölünür ve kaynamış iki bardak suya eklenir. Soğanlar 5 dakika kadar kaynatılır. Bu karışıma herhangi bir şey eklenmemelidir. Karışım öğlen ve akşam yemeklerinden önce bir bardak içilmelidir. Küre 15 gün devam edilmelidir.

Kist, Adet Düzensizliği ve Miyom İçin Soğan Kürü

Zehirli guatr öldürür mü? Bitkisel tedavisi Maranki

Dünya genelinde birçok kişide görülen guatr, iyot eksikliğine bağlı olarak gelişen bir hastalıktır. Türkiye’de görülme sayısı da bir hayli fazladır. Kadınlarda erkeklere oranda daha fazla görülmektedir. Guatr önemsenmesi gereken bir sağlık sorunudur.

Guatr Nedir, Neden Olur?

İyot eksikliği olan kişilerde görülen guatr nedir, neden olur sorularına en doğru yanıtları vereceğiz. Guatr tiroid bezlerinin anormal büyümesidir. Nefes borusunun etrafında bulunan tiroid bezleri guatr nedeniyle normalden fazla büyür ve şişer. Guatrda tiroid bezi nodüllü ve nodülsiz olarak büyümektedir.

Sadece tiroid bezi büyüdüğü zaman diffuz guatr adını alır. Tek nodül yani yumru olursa nodüler guatr, iki ve daha fazla yumru olursa multinodüler guatr ortaya çıkar. Tiroid bezi bazen az çalışırken bazen çok çalışabilir. Her iki durumda da çeşitli etkiler görülür. Guatr hastalığının temel nedeni iyot eksikliği olsa da, bu hastalığa neden olan diğer etmenler şunlardır:

  • Graves hastalığı
  • Tiroid bezinin tek tarafındaki şişlik
  • Tiroid bezinde birden çok şişlik olması
  • Kistler
  • Tiroid kanseri
  • Hamilelik
  • Genetik yatkınlık
  • Boyun bölgesi radyasyona maruz kalanlar
  • Hashimato hastalığı

Guatr Belirtileri Neler?

Guatr bazı hastalarda herhangi bir belirti vermeyebilir. Bu nedenle hastalık ilerleyebilir. Kendisinde guatr olabileceğinden şüphelenen kişilerin guatr belirtileri neler öğrenmesi ve zaman kaybetmeden doktora kontrole gitmesi önerilir. Guatr hastalığında görülen belirtiler şu şekilde sıralanabilir:

  • Boyunda şişlik
  • Öksürük
  • Nefes darlığı
  • Yutmada güçlük
  • Ağrı
  • Ses kısıklığı

Guatr Elle Nasıl Anlaşılır?

Guatr bazen belirti göstermeden ilerleyebilir. Ancak genelde ağrı ve şişlik ile kendini gösterir. Birçok kişi guatr elle nasıl anlaşılır öğrenmek ister. Normalden çok şişen tiroid bezi dışarıdan belli olur. Ayrıca elle boğaz kısmına dokunulduğunda şişlik hissedilir. Kesin tanı için doktora gitmek en doğrusudur. Doktorlar elle muayene sonrasında guatr teşhis eder ve gerekli diğer kant testleri ile hastalığın tanısı kesinleşir.

Guatr Çene Ağrısı Yapar Mı?

Guatr Çene Ağrısı Yapar Mı?

Guatr genelde ağrı yapmaz. Ancak çok büyüdüğü zaman yutma güçlüğü, öksürük ve nefes almada zorluk yaratabilir. Tedavide guatrın büyüklüğü ve şikayetlerin boyutu dikkate alınır.

Guatr Cilt Kuruluğu Yapar Mı?

Sizlerde bir yerlerde guatr cilt kuruluğu yapar mı manşetleri ile karşılaşmış ve şaşırmış olabilirsiniz. Guatrın cilt kuruluğu ile ne alakası var diye düşünmeniz çok normal. Ancak cilt kuruluğu guatr habercisi olabilir. Tiroid dokusundan normalden az hormon salgılandığı durumlarda cilt kuruluğu görülebilir.

Guatr Gebeliği Etkiler Mi?

Tiroid tedavi edilmezse gebelikte ciddi problemlere neden olabilir. Tiroid hastalıkları gebelikte düşük, gebelik zehirlenmesi, erken doğum, bebeğin yetersiz gelişmesi, hipertansiyon ve yeni doğanda hipertiroidiye neden olabilir. Bu nedenle mutlaka tedavi edilmelidir.

Zehirli Guatr Öldürür Mü?

Zehirli guatr son derece önemli bir hastalıktır. Zehirli guatr tedavisi geciktiği zaman hastalarda kalp ritim bozukluğu, kalp yetmezliği, kalp büyümesi, yüksek tansiyon gibi kalp damar sisteminde bozukluklara yol açabilir. Zehirli guatr öldürür mü derseniz bazı durumlarda evet diyebiliriz. Hasta tiroid krizi yaşadığında ani ölümler görülebilir.

Guatr Nasıl Tedavi Edilir?

Çoğu basit guatr, birçok ülkede sofra tuzuna eklenen yeterli miktarda iyot alımıyla önlenebilir. Sağlık mağazalarında bir dizi iyot takviyesi de mevcuttur. Tıp uzmanları, semptomlara neden olan vakalar için guatrın aktif tedavisini saklı tutar. Guatr küçükse ve tiroid fonksiyonu normalse, kişilerin tipik olarak tedaviye ihtiyacı yoktur.

Hipotiroidizm;

Yetersiz çalışan bir tiroid veya hipotiroidizmin neden olduğu durumlarda tedavi, tiroid hormonunun sentetik bir şekilde değiştirilmesidir. Doktor, ölçümleri kişinin normal tiroid fonksiyonunun geri kazanıldığını gösterene kadar sentetik tiroksin (T4) dozunu kademeli olarak artıracaktır.

Hipertiroidizm;

Aşırı aktif tiroid veya hipertiroidizmin neden olduğu guatrlarda tedavi, aşırı hormon üretimine karşı koymayı amaçlar. Örneğin, tionamid ilaçları gibi antitiroid ilaçlar, aşırı hormon seviyelerini kademeli olarak azaltır. Diğer bir seçenek ise tiroid fonksiyonunu azaltmak ve hormon üretimini durdurmak için radyoaktif iyottur.

Guatr Ameliyatı Neden Yapılır?

Guatr ameliyatı nefes alma veya yutma güçlüğü gibi rahatsız edici semptomlar geliştiği durumlarda şişliğin boyutunu azaltmak için yapılır.

Cerrahlar genellikle, kişi genel anestezi altındayken, tiroid bezinin bir kısmının veya tamamının çıkarılması olan tiroidektomileri gerçekleştirir.

Guatr Bitkisel Tedavisi Maranki

Guatr hastalarının beslenmelerine çok dikkat etmeleri gerekir. Bu hastaların kara lahana, brokoli ve turp gibi besinleri çok fazla tüketmemeleri önerilir. Etkisi ile birçok kişinin dikkatini çeken guatr bitkisel tedavisi Maranki formülü ile mümkündür. Bir bardak kaynamış su içerisine 10 gram kadar dövülmüş kereviz tohumları eklenir. 10 dakika kadar bekletilir. Elde edilen karışım yemeklerden önce bir bardak içilir. Bunun dışında taze cevizin de düzenli olarak tüketilmesi guatr tedavisinde etkilidir.

Guatr’a Hangi Bölüm-Doktor Bakar?

Guatr hastalarının Dahiliye yani İç Hastalıkları bölümüne giderek Dahiliye uzmanlarına muayene olmaları gerekir.

Guatrın Bir Numaralı İlacı Dereotu

Diş macunu geciktirici olur mu? Cinsel organa faydası var mı?

Diş macunu geciktirici olur mu sorusu son dönemlerin en fazla araştırılan konuları arasında. Erken boşalma sorunu yaşayan erkekler bu sorunlarına çözüm bulmak adına farklı arayışlara giriyorlar. Erken boşalma, boşalma sıvısının sizin veya eşinizin istediğinden daha erken serbest bırakılmasını ifade eder. Ancak Amerikan Üroloji Derneği’ne göre , erken boşalmanın tanımı üzerinde bir fikir birliği yoktur, yani belirli bir süre yoktur.

Diş Macunu Geciktirir Mi?

Erken boşalmanın ne kadar yaygın olduğu göz önüne alındığında, erken boşalma problemini ortadan kaldırmayı vaat eden internet tedavilerinin bol olması asla şaşırtıcı değildir. Bunlardan biri de penisinize diş macunu sürtmektir. Tam da burada diş macunu geciktirici olur mu sorusu akıllara gelir.

Bazı YouTube videoları ve bloglar, diş macununun ereksiyonların 30 dakika sürmesine yardımcı olabileceği bilgisini paylaşıyorlar.

Deneyerek kaybedecek bir şeyiniz olmadığını düşünüyorsanız hemen baştan söyleyelim ki penisinize diş macunu sürmek erken boşalmayı tedavi etmeyecektir. Ayrıca , başka bir internet iddiası olan erektil disfonksiyona da iyi gelmeyecektir.

“Diş macununun içindeki maddeler orgazmı veya kalıcılığı etkileyemez. Aslında cinsel organlara diş macunu sürmek zararlı olabilir ve asla denenmemelidir.”

Bu efsaneyi çürütmenin yanı sıra, bu makalede penisinize diş macunu sürmenin neden tehlikeli olabileceğini açıklayacağız. Ayrıca çok yaygın olan erken boşalma sorununa gerçek çözümler sunacağız.

Diş Macunu Geciktirici Olur Mu?

Hayır, diş macunu geciktirici olarak kullanılamaz. Penisinize diş macunu sürmek geciktirmeyeceği gibi cinsel yaşamınızı da iyileştirmez

Diş Macununun Cinsel Organa Faydası Zararı Var Mı?

Ürologlara göre, penise diş macunu sürmek risksiz değildir. Bir defa denemeden bir şey olmaz yanılgısına kapılmayın. Çünkü,  diş macunlarında kostik ve hassas cildi yakabilen kimyasallar, ağartıcı ve nane yağı gibi yağlar vardır.

Cildinizde bir sorun oluşursa, potansiyel olarak ciddi bir bakteriyel enfeksiyon olan selülit bile alabilirsiniz. Bazı durumlarda bu, peniste yara izi gibi şekil bozukluklarına neden olabilir. Bütün bunlar da duyu kaybına yol açabilir. Bütün bunları göz önünde bulundurarak cinsel organa diş macunu sürmek zararlıdır diyebiliriz.

Diş Macunu Erkek Cinsel Organa Sürülür mü?

Cinsel aktiviteden önce erkek cinsel organa yada kadın cinsel organa diş macunu sürmek cinsiyeti ne olursa olsun partnerinizi olumsuz etkileyebilir. Diş macunu geciktirici olur mu? diye düşünürken diş macunundaki kimyasallar ve ağartma maddeleri cinsel organınızı tahriş edebilir, vajinanızda veya anüsünüzde enfeksiyon oluşmasına yol açabilir.

Erken Boşalma İçin Güvenli Ev İlaçları Neler?

Diş macunu geciktirici olur mu? araştırmak yerine evinizde bulunan daha güvenli şeylere yönelebilirsiniz. Erken boşalma oluşumunu azaltmak veya ortadan kaldırmak için deneyebileceğiniz bir dizi güvenli ev ilaçları vardır.

Tıbbi sınıf lidokain kremini doğrudan cildinize uygulayabilirsiniz. Lidokain hissinizi ve aşırı duyarlılığınızı azaltır. Partnerinize bulaşmasını önlemek için  c*nsel ilişkiden önce anestezik kremi yıkadığınızdan emin olun. Kremi yıkamadan önce 15 ila 30 dakika cildinizde tutun. Bu, kremin etkisini göstermesini sağlayacaktır. Bazen krem ​​kullanıcıdaki hissi çok fazla azaltarak orgazmı zorlaştırabilir. Bu nedenle, biraz deneme yanılma gerektirebilir.

Uzmanlar ayrıca daha az sürtünmeye neden olan c*nsel pozisyonları denemeyi önerir. Bunlar, birinin ilişki esnasında üstüne uzanmasını içerir.

İlişki sırasında prezervatif takmak sansasyonu azaltmaya ve boşalmayı geciktirmeye yardımcı olabilir. Lidokain gibi uyuşturucu maddeler içeren bu amaç için özel olarak tasarlanmış prezervatifler vardır. Kalın prezervatifler de bu etkiye sahip olabilir.

Ne Zaman Doktora Başvurmalı?

Oldukça yaygın görülen erken boşalma sorunu tam olarak anlaşılmamıştır. Biyolojik, psikolojik veya her ikisi de olabilen birçok potansiyel nedeni vardır.

Erken boşalma, yaşam boyu (birincil) veya edinilmiş (ikincil) olarak sınıflandırılabilir. Yaşam boyu erken boşalma, zamanın tamamında veya çoğunda meydana gelen ve en erken cinsel karşılaşmalarınızla başlayan erken boşalma olarak tanımlanır.
Edinilmiş erken boşalma ise yaşamın ilerleyen dönemlerinde, aylarca veya yıllarca cinsel aktiviteden sonra başlayan boşalma sorunlarını ifade eder. Her iki erken boşalma sorunu da başarıyla tedavi edilebilir.

Erken boşalma hayati tehlike oluşturmaz. Bu durum sadece ara sıra sizi etkiliyorsa ve siz veya eşiniz üzerinde aşırı strese neden olmuyorsa, tedavi aramanız gerekli olmayabilir.

Bununla birlikte, erken boşalma aşağıdakileri etkiliyorsa bir doktor veya terapist ile iletişime geçmeyi düşünebilirsiniz:

  • Yaşam kalitesi
  • Özgüven
  • İlişki

Bu durum genellikle reçete ile tedavi edilebilir. Ürologlar bazen erken boşalmayı tedavi etmek için etiket dışı seçici serotonin geri alım inhibitörlerini (SSRI’lar) kullanırlar, çünkü gecikmiş orgazm bu ilaçların yaygın bir yan etkisi olabilir.

Erektil disfonksiyonu tedavi etmek için kullanılan Vi*gra (sildenafil) veya Cialis (tadalafil) gibi ilaçların da erken boşalmanın tedavisinde faydaları olabilir. Tıbbi tedaviye ek olarak, bir terapistle görüşmek faydalı olabilir.

Aloe Vera ve Diş Macunu Karışımı Geciktirir Mi?

Son Haberler