16 Nisan 2024 Salı
Ana SayfaHaberlerYol kenarında yetiştirilen tarımsal ürünler sağlığı tehdit ediyor

Yol kenarında yetiştirilen tarımsal ürünler sağlığı tehdit ediyor

İçerikleri

Günümüzde kent bostanı adıyla otoyol kenarlarında yoğun bir şekilde sebze ve meyve yetiştirildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Özer, “Pandemi süreciyle birlikte balkonlarda ve şehirlerin merkezindeki evlerinin bahçelerinde organik ürün tüketmek için yapılan küçük çaplı tarımsal ürünler yoğunluk kazanmaya başladı. Bu tarzda yetiştirilen tarımsal ürünler sağlık için risk teşkil etmektedir. Organik ürün ile doğal ürün tamamiyle farklıdır.” ifadelerine yer verdi.

Organik Ürün İle Doğal Ürün Nasıl Ayırt Edilir

Organik ve doğal ürünlerin nasıl ayırt edileceğine de değinen Prof. Dr. Özer, “Sürdürülebilir tarzda çevre ve insan sağlığını tehdit etmeden ve bitki ile hayvan refahının yanı sıra toprağın verimliliğini ve gıda güvenliğini temel alan depolama, hasat, üretim, işleme ve tüketimdeki her bir aşamanın kontrol edildiği ve kayıt altına alındığı sertifikalı ve güvenirliliği ispatlanmış ürünlere organik ürün adı verilmektedir. Bu ürünler sağlığı tehdit edecek riskleri içermeyen doğal ürünlerdir. Bu noktada doğal gıdaların organik olup olmadığı sorusunu sormak gerekiyor. Bir ürünün organik sertifikası alabilmesi için Tarım Bakanlığı görevlilerince atmosferde, gübrelemede, toprakta, çevresel bütün girdilerde ve sulamada gerekli bütün kontrollerin yapılaması gerekiyor.

Doğal ürünlerde ise böyle bir kontrol söz konusu olmadığından doğal ürünlerin hangi koşullarda ve kim tarafından üretildiği belli değil. Sicil, gıda, kayıt, sertifika vb. kavramlar bulunmuyor. Bu da kontrol etiketi ve Tarım Bakanlığı’nın logosu bulunmadan yol kenarlarında, çarşıda ve pazarda doğal adıyla satılan ürünlere güvenilemeyeceği anlamına geliyor. Bu doğal ürünler gıda kaynaklı risklerin çoğunu taşımaktadır. Özellikle de mikrobiyolojik ve toksikolojik riskler içerebilir.” diye konuştu.

Yol Kenarlarındaki Tarımsal Üretim Sağlıklı Değil

İnsanların günümüzde balkon tarımını, kent bahçeciliğini veya evlerinin önündeki küçük bahçelerdeki tarımsal faaliyetten elde ettiği ürünü doğal ürün olarak kabul ettiğini belirten Prof. Dr. Özer, “Buralarda yapılan tarımsal üretimde çevresel faktörler büyük riskler içermektedir. Yol kenarlarında yapılan tarımsal üretimden elde edilen ürünler egzoz dumanına maruz kaldığından ve bilinçsiz bir şekilde kullanılan gübre ve pestisitler yüzünden sağlığı tehdit edecek seviyede ciddi gıda riskleri içerebilir.

Bunun gibi üretim tarzına Adana’da otoban ve otoyol kenarlarında, insanların ikamet ettiği yerlerde ve kentin merkezinde çok sık rastlıyoruz. Buralardaki havanın ne kadar temiz olduğu ayrı bir muamma, Adana’daki kent bostanının olduğu bölgede 26 tane yüzme havuzu bulunuyor. Bu havuzlardaki atık suların nerelere gittiği ise ayrı bir muammadır. Yine bu bölgedeki yer altı sularının temiz olduğu söylenemez. Bu nedenle yer altı sularının kirletici özelliği de dikkate alınmalıdır.

Otoyol kenarlarında ise egzoz emisyon seviyeleri çok yüksektir. Özellikle de cıva, kadmiyum ve kurşun gibi bileşenler yüksek seviyelerdedir. Tüm bunlar ise buralarda yapılan tarımın masumluğunu ortadan kaldırır. Yani her doğal olan iyi yaklaşımı çok yanlış bir yaklaşımdır. Yol kenarlarındaki tarımsal üretimin sağlıklı olmadığını gönül rahatlığıyla ifade edebilirim.” şeklinde konuştu.

Ev Tipi Üretimler Zehir Saçabilir

Evlerde yapılan tarımsal üretimde dikkat edilmesi gereken birçok husus bulunduğuna değinen Prof. Dr. Özer, “Evde yapılan bütün tarımsal üretimlerin sağlıklı olduğunu söyleyemeyiz. Güney illerimizdeki evlerin birçoğunda evde hazırlanan domates konservelerinde kullanılan malzemeler uygun koşullarda üretilmez ve saklanmazsa ‘clostridium botulinum’ denilen mikroorganizmalar barındırır ki ölüm vakalarına dahi neden olmuştur. Sebze konservelerindeki asitlik uygun seviyelerde ayarlanmazsa bunlardan saçılan zehir sağlığı çok ciddi tehdit edebilir. Bu riski bertaraf etmek için cam ambalajlarda, otoklavlanarak üretilen endüstriyel konserveler tüketilmelidir. Adana’nın milli içeceği sayılan şalgam ise bu konudaki başka bir örneği teşkil etmektedir.

Probiyotik etkisi olan, fenolik ve antioksidan bakımından çok zengin ve içeriğindeki havucu bol lif içeren lezzetli bir içecektir şalgam. Bugün Adana’daki şalgamcıların birçoğu el yapımı, organik, anne eli değmiş diye üretiminin hangi koşullarda yapıldığı belli olmayan, kontrolü ve denetimi hiçbir şekilde yapılamayan şalgam sularını yol kenarlarında satmaktadırlar. O şalgam suları çok sağlıklı olsa dahi asfaltın tozunu yutmaktadır. Ayrıca içeriğinde kadmiyum, cıva, kurşun gibi ağır metaller olma riski oldukça yüksek. Bunların içerisine konulduğu pet ambalajlar ise sağlık açısından ayrı bir dezavantaj oluşturuyor. Yani asit oranı oldukça yüksek olan şalgam sağlığı riske atacak bir takım bileşenler içerebilir.” değerlendirmesinde bulundu.