28 Nisan 2024 Pazar
Ana SayfaSağlıkHastalık BelirtileriProstat kanseri, nedir, neden olur? Belirtileri ve tedavisi

Prostat kanseri, nedir, neden olur? Belirtileri ve tedavisi

Erkeklerde çok yaygın görülen kanser türlerinden olan prostat kanseri, genellikle 65 yaş üstünde olmak üzere her zaman 10 erkekten birinde görülmektedir. Erkeklerin yaşamlarının herhangi bir evresinde karşılaşabileceği prostat kanseri, kanser nedeniyle ölümlerde ikinci sırada yer almaktadır.

İçerikleri

Prostat kanseri üzerine gerçekleştirilen araştırmalardan prostat kanserinin 40’lı yaşlara kadar indiği ve bu kanserden kaynaklı ölüm riskinin yüzde 2,9 olduğu tespit edilmiştir. Hayati tehlikesi yüksek olan prostat kanserine erken tanı konulduğu takdirde tedavide başarı şansı oldukça yüksektir.

Prostat ve Prostat Kanseri Nedir?

Erkek üreme sisteminde bir salgı bezi olan prostat kestane büyüklüğündedir. Prostat vücutta mesane ile üretra yani idrarı mesaneden vücuda taşımakla görevli tubuler yapı arasında bulunmaktadır.

Prostatın önemli bir kısmını adale lifleri ve salgı bezleri oluşturmaktadır. Spermlere iletilmek üzere sperme sıvı üretmesi ise prostatın ana görevidir. Bu salgı bezinin özellikle dış kısmında beliren kötü huylu tümör büyüdükçe prostatın iç kısımlarına yayılmakta ve prostat kanserine neden olmaktadır.

Prostatın içerisindeki kapsül dışına taşmayan prostat kanserine ‘Lokalize Prostat Kanseri’ denilmektedir. Prostat kanseri de diğer kanser türleri gibi yayılabilmekte yani metastaz yapabilmektedir. Öncelikle prostatın etrafında yer alan dokulara ya da seminal veziküle yani prostatın arka kısmında yer alan ve meniyi depolayan keseye lokal olarak yayılım göstermektedir. Lokal olarak yayılan kötü huylu tümörler zamanla vücudun diğer bölgelerine yayılım gösterebilmektedir. Mesela lenf nodları ve kemiklere yayılabilmektedir.

Prostat Kanseri Neden Olur?

Prostat kanserini vücutta neyin tetiklediği henüz tam olarak tespit edilemedi. Ancak aile öyküsünde prostat kanseri olanlar ile sigarayı çok fazla içenlerin prostat kanserine yakalanma riskinin yüksek olduğu bilinmektedir. Prostat kanserinde diğer önemli risk faktörleri arasında sağlıksız ve dengesiz beslenme, gıdaların yüksek ısıda pişirilmesi, yaşın ilerlemesi, ağırlıklı olarak kırmızı et ve hayvansal yağlarla beslenme, siyah ırktan olma, fazla kilo, hareketsiz yaşam, erkeklik hormon düzeylerinin yüksek olması, aile öyküsünde meme veya prostat kanseri olması ve sedanter yaşam tarzı yer almaktadır.

Prostat Kanserinin Belirtileri Nelerdir?
Prostat Kanserinin Belirtileri Nelerdir?

Prostat Kanserinin Belirtileri Nelerdir?

Vücutta sinsi bir şekilde ilerleyen prostat kanserinin belirtileri genellikle ilerleyen aşamalarda ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı da hastalığa erken tanı konması açısından özellikle 40 yaşından sonra düzenli kontrol yaptırılması çok önemlidir. Prostat kanserinin karakteristik olmayan ama çok yaygın rastlanan belirtileri ise şöyledir;

  • İdrara çok sık çıkılması
  • İdrar yaparken güçlük çekilmesi ya da idrarın hiç yapılamaması
  • Dışkılamanın zor yapılması
  • İdrarı yaptıktan sonra damla damla idrar akması
  • Ereksiyonda problem yaşanması
  • İdrar ya da meniden kan gelmesi
  • Boşalırken ağrı hissedilmesi

Yukarıda sayılan belirtilerin prostat kanserinin yanı sıra prostat iltihabı ve prostat büyümesi gibi hastalıklara da işaret edebileceği unutulmamalıdır. Prostat kanserinin kemiğe sıçramasına çok sık rastlandığından kalça, bel ya da bacakta çok şiddetli ağrılarla kendisini belli edebilir. Prostat kanserine dair olası herhangi bir belirtiden şüphelenildiği zaman uzman bir hekime muayene olunmalıdır. Ancak prostat kanserine erken tanı için kontrollerin düzenli yaptırılması ihmal edilmemelidir.

Prostat Kanseri Tanısında ve Tanı Sonrasında Hangi Testler Yapılmalıdır?

Prostat kanserinin tanısını ve sonraki süreci evrelemek yani yayılım derecesini belirleyebilmek için yapılabilecek çok sayıda test olsa da bu testlerin hepsinin her erkeğe yapılması zorunlu değildir.

Makatın Parmakla Muayene Edilmesi

Makatın parmakla muayene edilmesi basit bir muayene olmakla birlikte kansere tanı konmasında ve kansere neden olan tümörün lokalize mi olduğunun ya da prostatın çevresindeki dokulara yayılım yapıp yapmadığının belirlenmesinde oldukça etkili bir tedavi yöntemidir.

Bir iç organ olan prostatın doğrudan gözle muayene edilmesi imkansızdır. Rektum yani son bağırsağın ön kısmında yer aldığından dolayı makattan rektuma parmak sokulmasıyla rahatlıkla muayene edilebilmektedir.

Prostat Spesifik Antijen Testi (PSA)

Kan testi olan PSA, prostat kanserinin olup olmadığı ile ilgili indirekt bilgi vermektedir. Bu test sonucunda kanserin varlığının tespit edilmesi halinde yine bu test sayesinde kanserin büyüklüğü ve yaygınlığı ile ilgili de bilgi edinmek mümkündür. PSA testinin yorumlanması bazen çok güç olabilmektedir. Bunun nedeni ise PSA testini tümör hücresinin yanı sıra normal hücrenin de oluşturmasıdır. PSA normal prostat dokuları tarafından yapıldığı zaman kana daha az geçmekte, tümörlü dokudan oluştuğu zaman ise kana daha fazla geçmektedir.

  • Basit bir kan testi olan PSA sayesinde prostat dokusundan kan akışına az miktarlarda kaçmakta olan kimyasal madde prostat spesifik antijen (PSA) miktarı belirlenmektedir.
  • Bu prostat spesifik antijen miktarının yüksek çıkması prostatta büyümeye, enfeksiyona ya da kansere işaret etmektedir. PSA seviyesi yüksek çıktığı zaman daha ileri tetkiklerin yapılabilmesi için üroloji uzmanına muayene olunması ihmal edilmemelidir.
  • Amerikan Kanser Derneği tarafından PSA testinin yıllık yapılması şu kişilere tavsiye edilmektedir;
  • 40 yaşından sonra Afrikalı ve Amerikalı erkeklere
  • Babasında ya da erkek kardeşinde prostat kanseri olan beyaz erkeklere yine 40 yaşından sonra
  • Ailesinde prostat kanser öyküsü bulunmayan beyaz erkeklere ise 50 yaşından sonra
  • Yukarıdaki grupların herhangi birisinde yer alanlar, PSA testi yaptırmak ve prostatın parmakla rektal muayenesinin yapılması için üroloji uzmanına başvurmalıdır.

Transrektal Ultrasonografi (TRUS)

Özel bir ultrasonografi yöntemi olan probu ile makattan doğrudan prostatın ultrasonografisi alınabilmektedir. Bu yöntem, prostatın görüntülenebilmesi için en basit ve emniyetli yöntemlerden birisidir. Bu yöntem sayesinde prostatın büyüklüğü daha net değerlendirildiği gibi kanser olasılığı daha yüksek nodüllerde daha iyi görüntülenmektedir. Ayrıca prostattan biyopsi alınmasına gereksinim duyulduğunda transrektal U.S rehberliğinde bu işlem çok daha kolay olduğu gibi biyopsi işlemi etkin bir şekilde yapılabilmektedir.

Kemik Sintigrafisi

Bu yöntem sayesinde kanserin kemiklere yayılıp yayılmadığı tespit edilmektedir. Zaten prostat kanseri en fazla kemiklere yayılım göstermektedir. Bu yöntemin bütün hastalara uygulanmasına gerek yoktur. Özellikle küçük kanserlerde ve düşük PSA seviyelerinde bu yönteme başvurulması gereksizdir.

Hastaya radikal bir cerrahi tedavinin değerlendirildiği durumlarda cerrahi müdahale yapılmadan evvel kemiklere yayılım olup olmadığının kesinlikle bilinmesi gerekmektedir.

Patolojik İnceleme

Prostat kanserine kesin tanı konulabilmesi için makattan iğne ile biyopsi numunelerinin alınması ve bu numunelerin patoloji uzmanları tarafından mikroskopta kesinlikle incelenmesi gerekmektedir.

Bilgisayarlı Tomografi

Bilgisayarlı tomografi ile prostat kanserine tanı konmasındansa, büyümüş lenf nodlarının belirlenmesinde kullanılmaktadır. Bilgisayarlı tomografi genellikle kanser yaygın, yüksek dereceli ya da yüksek PSA ile beraber yapılmaktadır.

Hangi Hastalardan Biyopsi Alınmalı?

Parmakla yapılan rektal muayene sonucunda nodül ve sertlik belirlenenler, PSA test sonucu yüksek çıkanlar ile yukarıdaki her iki durumun olduğu hastalardan biyopsi örneği alınmalıdır.

Hastaya uygulanacak tedavi programının belirlenmesinde biyopsi ile alınan tümörün yaygınlığı ve derecesinin yanı sıra PSA seviyesi de etkili olmaktadır.

Prostat Kanserinin Tedavisi Nasıl Yapılır?

Watchfull – Waiting (Bekle – Gör) Takip Protokolü

Hastaya herhangi bir tedavi programı uygulanmadan hastanı takibe alınmasıdır. Herhangi bir tedavi uygulanmayan prostat kanseri büyümesini sürdürse de bu büyüme genellikle çok yavaş olmaktadır. Prostat kanserinin büyümesi çok yavaş olduğu zaman tedavisi yapılmasa bile gerçekten insan yaşamının herhangi bir döneminde soruna neden olmayabilir. Özellikle yaşı ilerlemiş olan erkeklerde en mantıklı tercih takip sistemidir. Yine prostat kanserinin küçük olduğu ve mikroskopik incelemede derecesi düşük ise takip sistemi mantıklıdır. Prostat kanseri üzerine yapılan araştırmalar gösteriyor ki kanserin derecesinin yüksek olduğu durumlarda 10 yıl içerisinde sağlık ve yaşam için çok ciddi tehdit unsuru olabilmektedir.

Aktif İzlem

Klinik açıdan önemi bulunmayan prostat kanserinin aşırı tedavi edilmemesi ve kanserden daha fazla tedavi sürecinin getirmiş olduğu artmış morbidite riskinden hastanın korunması için yakın izlemle takip edilmesidir. Aktif izlemde kanser progresyonuna ilişkin daha evvel tanımlanmış bulgular tespit edilene kadar küratif tedavi programının ertelendiği sürece aktif izlem denilmektedir. Bu süreç içerisinde belirlenen aralıklarla rektal muayene ve PSA testi yapıldığı gibi prostat biyopsileri de düzenli aralıklarla yapılarak kanserin klinik açıdan önemli hale gelmesi durumunda radikal prostatektomi ya da radyoterapi gibi küratif tedavi aşamasına geçilmektedir.

Radikal Prostatektomi (RP)

Prostat kapsülünün içerisinde sınırlı kalan lokalize prostat kanserinin tedavi edilmesi için gerçekleştirilen radikal cerrahi müdahaleye RP denilmektedir. Bu cerrahi operasyon esnasında prostat bütün kapsülüyle ve arkasında yer alan veziküla seminalislerle beraber çıkarıldıktan sonra mesane boynu üretraya yani idrar yoluna tekrar ağızlaştırılmaktadır. Cerrahi operasyon esnasında çıkarılan parçada yapılan patolojik inceleme neticesinde kanserin bütünüyle prostat kapsülü içerisinde sınırlı kalması, RP’nin prostat kanserini tam anlamıyla tedavi ettiği anlamına gelmektedir.

Cerrahi operasyonda prostatın tümü çıkarıldığından dolayı operasyonun ardından PSA’nın ölçülemeyecek değerlere yani sıfıra yakı değerlere gerilemesi gerekmektedir. Patolojik inceleme neticesinde prostat kapsülünün dışında tümör tespit edilirse PSA çok ufak kanser türlerinin bile takip edilmesinde en iyi testler arasında yer almaktadır. Kanserin daha büyük ve kapsülün dışına yayıldığı tümörlerde ise cerrahi operasyonun başarısının lokalizeye kıyasla çok daha düşük olduğu söylenebilir. Radikal cerrahi operasyonun ciddi komplikasyonları arasında operasyon esnasında kanama, operasyonun ardından erken süreçte kalp krizi ve akciğer embolisi, geç süreçte ise idrarın tutulamaması ve ereksiyon yani sertleşme kaybı yer almaktadır. Bu cerrahi operasyon açık laparoskopik ya da robot yardımlı laparoskopik yöntemle yapılabilmektedir.

Radyoterapi (Işın Tedavisi)

Radikal prostatektomiye alternatif bir tedavi yöntemi olan radyoterapinin, lokalize prostat kanserlerinin tedavisindeki 10 yıllık sonuçlarının cerrahi tedavi yöntemine yakın olduğu söylenebilir. Ne var ki daha geç sonuçları kesin değerler içermemekle birlikte cerrahi tedavi lehine olduğundan bahsedilebilir. Radyasyon tedavisi genellikle prostat kanserinin kapsülün dışına taştığı, ama kapsülün halen kanserin çevresindeki dokularda sınırlı kaldığı değerlendirilen hastalara uygulanmaktadır. İdrarı yaparken zorlanma, idrara sık aralıklarla çıkılması, idrara aniden sıkışılması ve ishal radyoterapinin erken evredeki yan etkileri arasında yer almaktadır. Sık olarak yaşanan ereksiyon sorunları, mesane kapasitesinin küçülmesi ve idrar yollarının daralması ise radyoterapinin geç evredeki yan etkileri arasında yer almaktadır.

Hormonal Tedavi

Prostat kanserine neden olan hücrelerin çoğunluğu erkeklik hormonlarına, özellikle de testosterona bağımlı şekilde ürediğinden hormonal tedavinin prostat kanserinde önemli faydaları olabilmektedir. Küratif bir tedavi olmayan hormon tedavisi, kanser hücrelerinin üremesini geçici olarak yavaşlatmaktadır. Prostat kanserinin prostat dışına yayıldığını gösteren bulgulara rastlanmadıkça hormon tedavisine başvurulmamaktadır. Hormon tedavisi genellikle lenf rodlarına ve kemiklere sistemik olarak yayılmış hastalarda tercih edilmektedir.

Hormon tedavisinde hedeflenen vücuttaki testosteron hormonunun yok edilmesi ya da baskılanmasıdır. Bu hedefe ulaşılabilmesi içinde testislerin cerrahi operasyonla alınması ya da her 3 ayda bir gerçekleştirilen LHRH analogları ve günlük ağız yoluyla alınan anti androjenlerle yani medikal yöntemin uygulanması gerekmektedir. Vakaların yarısında hormon tedavisi sıcak basmalarına neden olurken, vakaların tümünde ereksiyon kaybı ve cinsel isteksizlik görülmektedir.