28 Mart 2024 Perşembe
Ana SayfaHaberlerHarvardlı Türk Prof. Hotamışlıgil: Salgın daha ciddi tabloya dönüşebilir!

Harvardlı Türk Prof. Hotamışlıgil: Salgın daha ciddi tabloya dönüşebilir!

Prof. Dr. Hotamışlıgil, koronavirüs salgın sürecinde yaşanan gelişmeler hakkında şu değerlendirmelerde bulundu;

Dünyada ilk vakaların Çin’de görüldüğü koronavirüs salgını tüm dünyada hayatı alt üst etti. Günlük yaşamı olumsuz etkileyen koronavirüsü öldürecek aşıyı bulmak için yürütülen çalışmalar ise tüm hızıyla sürüyor. Bir yandan Dünya Sağlık Örgütü, diğer yandan da ülkeler tarafından yürütülen bilimsel çalışmalar ile koronavirüs aşısının bulunması için olağanüstü bir gayret sarf ediliyor. Harvard Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, sona gelinen aşı çalışmalarından 6 ay içerisinde bir sonuç alınmasının beklendiğini söyledi.

Her Ülkede Atakta Olan Salgında Durum Daha Vahim Olur mu?

Dünya geneline bakıldığı zaman birkaç ülke haricinde salgının kontrol altına alınamadığı görülüyor. Haziran ayından sonra başlayan açılmalardan dolayı vaka sayısı yeniden yükselişe geçti ve son dönemde dünyanın birçok ülkesinde kontrolden çıktı. Amerika’nın birçok eyaletinde de vaka sayısı yükseliyor. Dünya genelinde yaşanan can kayıplarının 5’te birinden fazlası Amerika’da yaşandı. Soğuk kış mevsiminin yaklaştığı bölgelerde tablo daha da vahim hale gelebilir.

Aşı 8 Milyar İnsana Yetecek mi?

Aşının ne zaman çıkacağı sorusu yerine, kime ne zaman vurulacak sorusunun sorulması daha yerinde olur. Kuzey Amerika ülkesinde ya da Amerika’da yaşıyorsanız, yüksek risk grubundaki sağlık hizmetlerine erişiminiz kolaysa ve sosyo-ekonomik seviyeniz yüksekse aşıya ulaşımınız daha kolay olacaktır. Eğer gelir seviyesi düşük bir ülkede yaşıyorsanız ve ekonomik seviyeniz düşükse aşıya daha geç ulaşırsınız. İlk grupta yer alıyorsanız muhtemelen 2021 yılında aşı size ulaşacaktır. İkinci gruptaysanız aşının size ulaşma tarihi muhtemelen 2023 olacaktır. Bu eşitsizliğin önüne geçebilmek için çalışmalar yürütülüyor ve birçok organizasyon tarafından alışılmışın dışında ortak çalışmalar yürütülerek çözüm üretmek için gayret sarf ediliyor.

Olumlu Gelişmeler Yaşanacak mı?

Koronavirüs salgın sürecinde olumlu gelişmeler de yaşanmaktadır. Öncelikle koronavirüs ve hastalıkla ilgili bilgi ve deneyim birikimi oluştu. Ayrıca koronavirüsün birçok karakteristiği bugüne kadar görülmeyen bir hızla çözüldü ve çözülmeye devam ediyor. Aklın dahi almayacağı bir yoğunluk ile çalışılarak her gün yeni bilgiler ediniliyor. Önümüzdeki 6 aylık süreçte önemli ve somut gelişmeler yaşanacağından umutluyum. Dünya genelinde yürütülen aşı çalışmalarında çok hızlı gelişmeler yaşandı. İnsan aşamalarında da son aşamaya gelindi.

Dünya şu anda koronavirüs salgınıyla mücadele etse de iklim değişikliğinin neden olacağı problemler koronavirüs salgınını mumla aratabilir. Bu nedenle bu konu ile ilgili alınacak tavra daha öncelik verilmelidir. Bilimin insanlığa verdiği bilgiler kullanılmalıdır. Üçüncü konumuzun içeriği bilim ve yetkinlik. Bilimsel çalışmalar sayesinde elde edilen verilerin kullanılması ve herhangi bir yetkinliğe dayalı sistemlerle kullanılmadığı sistemler arasında çok önemli fark var. Bu farkın gelecekte daha da büyüyeceği öngörülüyor. Ayrıca ilaç dünyasının 10-15 sene içinde tamamen dönüşüme uğraması bekleniyor. Bu dönüşüm ilaç geliştirme teknikleri ve ihtiyaç sahiplerine ulaşımı bakımından olacak.

Yaklaşım tarzında yepyeni gelişmeler yaşanıyor. Bilimsel değişim ve gelişmelerin yanı sıra büyük kas gücü olan şirketler ve yaratıcı küçük şirketler arasındaki dinamiklerde değişimler olacak. Uluslararası etkileşim ile birlikte bilimsel işbirlikleri de ön planda olacağından paradigma da değişimler yaşanacak. Bu rüzgar, ülkemiz içinde önemli fırsatlar doğuracak. Bugünün yeni normal olması ile yarının eski normale dönüş olması çok olumsuz ve sürdürülemez bir çıkarımdır.

Sürü Bağışıklığında Başarı İhtimali Düşük

Sürü bağışıklığında bir hekim ve bir bilim adamı olarak olumlu bir görüş belirtmem mümkün değil. Bunun insani açıdan da kabulü mümkün değil. Bilimsel açıdan da başarılı olma ihtimali çok zayıf. Bu nedenle de tedbirlerin elden geldiğince sürdürülmesi ve yapılan fedakarlığa katlanılması lazım. Aksi taktirde daha ağır tedbirlere başvurulması ve daha ağır ekonomik sorunlar ile karşılaşılması ihtimal dahilinde. Dünyadaki ekonomik hacmin önemli bir kısmı zaten kaybedildi. Bu durumun daha fazla sürmesi ve daha da zorlanması çok güç olduğundan bu da bir sınıra sahiptir.

İnanılmaz Bir Baskı Söz Konusu

Pandemi sürecinde bütün devletler, bilim dünyası ve sağlık personeli üzerinde çok ciddi bir baskı söz konusu. İnsanlar, haklı olarak bir çözüm üretilmesini istiyor. Hayatımda ilk kez klinik çalışma süreçlerinde sonuçların açıklanmasına ve derhal promosyonuna başlandığına tanıklık ettim. Durum böyle olunca da bilim ve yönetim çatışıyor. Bu da hata riskini yükseltiyor. Beklentilerin yanlış yönlenmesine neden olabiliyor. Bir güven sarsılması yaşanabiliyor. Örneğin Amerika nüfusunun önemli bir kısmı onay surecine siyasi müdahale olduğunu düşündüğünden güven duymuyor. İlaçların ve aşıların kullanımında tereddüt ettiklerini dile getiriyorlar. Okulumuzun eski dekanlarından immünoloji profesörü Barry Bloom, ‘Bir aşıdaki en önemli içerik güven duygusudur.’ diyerek bu konuya çok güzel açıklık getirmiştir.

Pandemi Sistemdeki Arızaları Gösterdi

Koronavirüs dünyanın gördüğü son salgın olmayacak. Daha başka küresel sorunlarda yaşanacak. Pandemi sayesinde dünyayı bu duruma düşüren sistem arızalarını gördük. Bu nedenle yaşanacak değişimle birlikte yeni normalden eski normale dönülmeyeceği kanaatindeyim. Zaten dönmemek de gerekiyor. Üzerinde durulması gereken önemli noktalardan ilki eşitsizlik problemidir. Dünyada salgından en fazla etkilenen ve ağır tahribat gören kesimlerin başında sosyo-ekonomik seviyesi düşük kesimler gelmektedir. Bu kesimler resmen ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Bu gelir ve fırsat eşitsizliğinde de önemli reformlar olacaktır. Üzerinde durulması gereken ikinci nokta ise daha başımıza gelmese de geleceği bilinen problemlere hazırlık sürecidir.

Bu aslında bilim ve siyaset arasındaki ilişkinin önemli bir parçasıdır. Bilimsel yetkinlik ile siyasi sistemin arasında bir uçurum söz konusu. Bu ikisi arasındaki ilişki zaten polarize olmuş. Bu durumun en dramatik örneğini Amerika’da görüyoruz ve bugün yaşanan kötü tablonun oluşumundaki en önemli etken olarak karşımıza çıkıyor. ‘New England Journal of Medicine’ dergisinin yayımladığı ‘Liderlik yokluğunda ölüm’ başlıklı politik yazı bana çok çarpıcı geldi. Bu türden yazıları Lancet, Science, Nature gibi bilimsel dergilerdeki yazılar izledi. Bu yazıların ortak noktası bilimden uzaklaşmanın neden olduğu tehlike oldu. Yazıların içeriğinde duyulan endişeler dile getirildi. Sorunlara kesinlikle bilimin gözlüğünde ve verilere dayalı olarak bakılmalıdır.

Exit mobile version